serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16390 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

evanthia reboutsika

bir tutam baharat filminin müziklerini de yapmıştır.

filmin 2004'te çıkan audio cd sinde şu parçalar yer alıyor;
.halkidon
.railway station - panayotis kalantzopoulos,
.allspice, cinnamon and a kiss
.universe
.grand dad's friends - natassa theodoridou
.osman bei
.market
.up to the attic
.fire in the harbour
.return - evanthia reboutsika
.essence of cinnamon
.panagia valoukliotissa - panos dimitrakopoulos, christos tsiamoulis
.aiche's dance
.umbrella over bosporus
.hasapiko 64
.shine over bosporus - socrates sinopoulos
iki sözlü şarkı haricinde diğerleri enstrümantal.

kardeş türküler

o gün bülbül yanık yüreğiyle seslendi kızıl güle...
gül uyandı, döndü bülbüle: -senindir yüreğim, yolunu gözlerim...
dedim güle: -nedendir bu figan? dedi: -bilmem nedendir, derbederim...
kor düştü yüreğime, yanarım...*


şarksıyla da hüznün dibinde boğulup ölebilirsiniz...

john grant

2004 yılında dağılmış olan the czars grubunun solisti. şarkıcı, 2010 yılında ilk solo albümü "queen of denmark"ı midlake ile beraber kaydetti. albüm, ingiliz mojo dergisi tarafından yılın albümü olarak seçilmiştir. güzel albüm cidden, sonbahar ayı bunalımı için yapılmış gibi.







(bkz: içinde hiç boş şarkı olmayan albümler)

yağmur

walter girotto

başarılı bir italyan resssam. 1980 yılından itibaren sanat galerilerinde sergiler açmaya başlamış. son sergisi las vegas ta 2003 yılı tarihli.
uzun süredir resimlerini kurcalayıp duruyorum, fantastik tarzı özellikle sepya tonunda yaptığı çizimleri çok güzel.












ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

tracey hewat-- firelands... ne diyebilirim ki mükemmel...

eyes wide open

tam bir iç çelişki... ezriyle ilişkisini öğrenen halk yapmadığını bırakmıyor kasap adama. bizim ülkemizi de anlatıyordu sanki biraz... bizim gibi tutucu bir milletin eşcinsel bir aşka bakış açısını... ağlama gününde izlemek için ideal bir film.

inci küpeli kız

hollandalı ressam johannes vermeer 'in başyapıtlarından biri olan tablodur.
peter webber tarafından filmede uyarlanmıştır. scarlett johansson oyuncuğulunda başarılı bir filmdir.
o kızın o kadar acı çekmesine aşırı derecede sinir olmuştum ya.. neyse yine de güzel...

votka limon

konusu,
köy sovyetlerin çöküşünün olumsuz ekonomik sonuçlarının etkilerinden muzdariptir. hamo, üç oğul sahibi dul bir kürttür ve her gün karısının mezarını ziyaret etmektedir. mezarlıkta karşılaştığı nina, "votka limon" isimli yerel barda çalışan bir duldur. nina'nın çalıştığı yer kapanmak üzeredir. ikisinin de parasız olmasına rağmen, aralarında hayatlarını canlandıran, beklenmedik bir ilişki başlar. hamo'nun fransa'da bir oğlu vardır, babasını aramamaktadır ve sadece mektup göndermektedir. babası mektupları içinde para çıkacak ümidiyle açmaktadır. hamo yaşayabilmek için evindeki eşyaları satar. nina'nın piyano çalabilen bir kızı vardır. kızının bir restorantta piyano çaldığını ve bahşişlerden para kazandığını sanmaktadır. filmde ayrıca sovyetlerin yıkılışının halka yansıması farklı görüşlerle eleştirilmektedir. filmin dili genelde kürtçe olmasına rağmen, rusça ve ermenice konuşmalara da rastlanmaktadır. *

hivron

çok güzel ve yanık bir sesle yüreğimi kabartmış kürt müzik grubu.
alışılagelmiş kürt müziğinden farklı bir tarz kullanırlar kendileri...
en sevdiğim müzik gruplarından biridir...
dicemidim şarkısı votka limon filminde kullanılmıştır.

sivilce

elisa vellia

sesinin tatlılığı kadar arp çalmakta da uzmandır
kendisi arp ile olan ilişkisini şu şekilde tanımlıyor,
“arpı keşfettiğimden beri ellerimi bir an olsun üzerinden ayırmadım ve şarkı söylemeye başladığımdan beri bir an olsun durmadım.”

acquaragio drom

amaçları çingene müziği yaparak eğlendirmek olan tarihi italyan müzik grubu.

düğünlerde falan çalıyorlarmış ateş etrafında oynayan kızlarla beraber...


http://kisalt.be/v9fgyj

le trio joubran

filistin asıllı samir, adnan ve wissam joubran kardeşlerden oluşan müzik grubu. udu kendi dilleriymiş gibi konuşturabilen bir kardeş grubu bu.
http://kisalt.be/ldobey

saban bajramoviç

20'den fazla albüm,50'yi aşkın single ile geniş bir müzik dünyasına sahip roman müziğinin önemli bir ismi. müzisyenliğinin yanı sıra bir çok filmde de rol almıştır.

http://kisalt.be/5ujm0z

david oliveira

heykel alanında yüksek lisans ve lizbon güzel sanatlar fakültesi mezunu, bir çok uluslararası sanat fuarına katılmış, rüştü eserleriyle ortada lizbonlu sanatçı.şu anda portekiz, ispanya, birleşik krallık ve türkiye'de sanatsal projeler geliştirmekte. sözcükler az kalır kendiniz bakın, çizim gibi dursada herbiri bildiğin tel...








http://ayisozluk.com/lnk/aa366e

mister x

ermeni müzisyen. sesi ve yorumu gayet güzel, lakin nedendir bilmem yüzünde hep bir maske.

http://kisalt.be/t514f3


http://kisalt.be/9gtrzv

guns n roses

don t cry ile de beni benden almıştır.

sırt ağrısı

yansıyan bir pankreas ağrısı olabilmektedir. belde kemer şeklinde bir rahatsızlık verir.

sözlükte tek online olmak

genelde sabahın kör saatlerinde üstlendiğim görev. amaç sözlük yalnız kalmasın, göz kulak olacak biri olsun. *
  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

votka limon

kürt yönetmen hüner salim tarafından yönetilmiş film. venedik film festivalinde en iyi film dahil, birçok ödüle layık görülmüştür. dicemidim adlı film müziği yüreğime cuk diye oturmuştur. film ermenistandaki bir yezidi kürt köyünde geçmektedir.

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

fullmetal alchemist-brotherhood

yeni başlamama rağmen saatlerce bıkmadan bölüm devirebildiğim, simyacı edward ve alphonse elric adında iki kardeşin hikayesini anlatır ki farklı bir konusu ve örgüsü var. hiromu arakawa animenin mangakası olur.

eleni vitali

*

ölümcül şarkıların sahibi yunan sanatçı. canlı dinlenecek kişilerin başında gelir.

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

ayı sözlük tanıtım çalışmaları

ben bir kaç arkadaşımı "çok yakışıklı kıllı mıllı adamlar var, bir görseniz hemen mesaj atıp tanışıyorlar hepside zengin" diye kandırmaya çalıştım. umarım işe yarar...

liseli eşcinsellere tavsiyeler

erkeklere fazla güvenme, yarı yolda bırakmasını iyi bilirler...
arkadaşlıklara fazla güvenme, çıkar çatışmasında saman alevi gibi sönüp giderler...
melankolik müzikler dinleme konusunda iddialı olma, hayatın yeterince melankolik...
ilk amacın edindiğin meslek, kazandığın hayat olsun...
fazla hayalperest olma, ayakların hayallerden çok gerçeklere bassın...
kolay bir hayat yaşamayacağını, aşklarının çoğu kez boğaza dizilen düğümlerden ibaret olacağını bilmene henüz gerek yok çünkü bunu bilmek için çok tecrübe edineceksin....
bedenin, et pazarından daha değerli kucaklar hak ediyor unutma tatlım...
herşeye rağmen mutlu olma imkanına yeterince sahipsin...
tek önemli olan sen ve senin kendini geliştimeni bekleyen yanın... *

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

acımadı ki

herkeste oluyor mu yoksa çocuksuluk mu denir buna bilmiyorum ama bazen canım acıdığında hayal dünyama dönüyorum,

bir çocuk edasıyla tüm dünyayı karşıma alıp, hayali gözyaşlarımı hafif bir tebessüm ve masumiyet ile silerken, ağzımdan çıkan bu sözcük rahatlatıyor beni.

" acımadı ki..."

sonra herşey yumuşuyor, ve uyumam kolaylaşıyor... *



askılık

üst baş, palto, mont, şapka asılmasından ziyade asıl görevinin geceleri karanlıkta elinde balta olan bir adamı canlandırmak olduğunu düşündüğüm, çocukluğumun kabusu ev eşyası.

çarmıha gerilmiş bir kıza benzettiğim zamanlarda olmuştu,

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

şu an ağlıyorum biliyor musun

acındırma, geri kazanma cümlesi. ağlamanın değerini düşürebilir, basitlik kazandırabilir.