zeki demirkubuz

1964 ısparta doğumlu kral yönetmenlerdendir.
filimleri genelde ödülsüz kalmamaktadır.alıntı yaparaktan filimleri ve aldığı ödüller.

1994 yapımı c blok filmi 1995 sinema yazarları derneği (siyad)
(en iyi yönetmen ve film)

1997 yapımı masumiyet filmi 34. antalya altın portakal film festivali
(halk jurisi avni tolunay ödülü)

1999 yapımı üçüncü sayfa filmi 36. antalya altın portakal film festivali
(behlül dal juri özel ödülü, en iyi senaryo)

2001 yapımı itiraf filmi 13. ankara film festivali
(en iyi yönetmen, mahmut tali öngören özel ödülü)

2001 yapımı yazgı filmi 38. antalya altın portakal film festivali
(en iyi 3. film, en iyi yönetmen)

2003 yapımı bekleme odası filmi 40. antalya altın portakal film festivali (behlül dal juri özel ödülü),
23. istanbul uluslararası film festivali (en iyi türk yönetmen)

2006 yapımı kader filmi 42. antalya altın portakal film festivali (en iyi film),
12. nürnberg film festivali (en iyi film),
25. istanbul uluslararası film festivali (fıprescı ödülü,en iyi yönetmen),
18. ankara uluslararası film festivali (en iyi yönetmen)

2009 yapımı kıskanmak filmi 46.antalya altın portakal film festivali
(en iyi kadın oyuncu)
iyi yönetmendir. lakin filmlerinde deşmeye çalıştığı insan zaaflarını ziyadesiyle bünyesinde taşır. neredeyse bütün büyük festivallere filmini gönderir. ödül alırsa hoşuna gider. almazsa söver, sayar. nuri bilge ceylan'la arasındaki saçma sapan husumeti devam ettirmek konusunda ileri derecede bir hassasiyeti vardır. burjuvaziden nefret ettiğini söylerken kendisini sık sık cihangir kahvede gazete okurken görebilirsiniz. umarım birgün entellektüel kibri üzerine otobiyografik bir film çeker, bizde onu affederiz.

ps: masumiyet, yazgı ve kader son dönem türk sinema'sının en iyilerindendir.
yönetmenlerin başarılarının pek çok göstergesi vardır. bunlardan birisi de oyuncuyu oynatablme kabiliyetidir.

kendisi oyunculuğu "eh işte" olan vildan ataseveri bile pek şukela oynatmıştır kader filminde. özellikle bekir'in halı mağazasına ilk gelişi ve son gelişi, vildan atasever'in hayatında bir daha pek beceremeyeceği şekilde güzel oynadığı sahnelerdir kanaatimce...
son filmi 2012 yılının en iyi türk filmlerinden biri olan, dostoyevski'nin yeraltından notlar kitabından uyarlanan yeraltı filmidir. iyi yönetmendir ama senelerdir nuri bilge ceylan ile sidik yarıştırması iticidir.
her yerde "eğer çok tanrılı bir dine inanıyor olsaydım kendisine tapardım!" dediğim, ve tapamadığım için hayıflandığım yönetmen.

sıkı beşiktaşlıdır.
kendisiyle girilen bir soru cevap döngüsü ardından beni fena halde hayal kırıklığına uğratmış yönetmendir.

demirkubuz sinemasının odağında estetize edilmemiş gerçeklik yatar; müzik, dekor ya da fiyakalı bir cevap için kurgulanmış sorular senaryoya leke sürmez. bununla birlikte nesneler ve ışık oyunları üzerinden açık edilmeyen bir alt metin ara ara yanıp söner. izleyici olarak kendi devşirdiklerimizin ötesinde yönetmenin zihnine girme fırstı bulduğunuz anda doğal olarak kendi çıkarımlarınız ile onun yaratımı arasında paralellik var mı merak eidiyorsunuz.

ancak demirkubuz kendisine yöneltilen her soruya ve alt metin okumalarına oldukça lakyt bir yaklaşımla cevap verdi:

'benim bu tür amaçlarım yok. bir ışık gölge oyunu görmüşseniz tesadüftür ve o patatesin de bir anlamı yok. canım istedi o kadar.'

anlatımı salt gerçeğe ve sadeliğe sabitlemek ve alt anlamları kapamak şüphesiz yönetmenin tercihidir ancak yeraltı filminde olduğu gibi nuri bilge ceylan estetiğine yakınsayan bir çerçeve çizip sonra da simgelerin anlamı yok demek, olmuyor. yönetmenin kendi zihnini açmayıp izleyiciyi kendi çıkarımlarıyla başbaşa bırakması anlaşılır ama hem özellikle öyküye simge yerleştirip hem de anlam aramayın sadece izleyin demek fazlasıyla küçümseyici bir tavır.

yine de türkiye sinemasının en özgün örneklerini veren isimdir demizkubuz, hakkını yemeyelim.
yeraltı filmindeki patates imgesi için ''bunu sahiplenemem, bu imge üzerine seyircilerden yorum geldi, itiraf ediyorum patatese böyle bir anlam yüklemedim.'' deyince ''vay be adama bak, o kendi filmindeki bir şey için bunu düşünmemiş ve bunu itiraf ediyor, ne kadar da mütevazi bir adam'' demiştim.

ya ben benim amıma koyayım. tein üsteki entry'yi girmese ben kendi saflığımda bir kez daha katmerlenecektim. ''insanları kendim gibi saf zannediyorum ne yapayım'' tarzı bir kezban savunması da yapamam şimdi * ) ayıldım ya laf yapmam lazım. zeki abim, o patatesi ilk farkettiğimde çocuk almış eline kokluyordu.

demiştim ki: ''ulan muharrem de patatesi sikine taşağına sürdü, ortada bıraktı bu velet de kokluyor.'' sonra gittikleri otelde şarap içerken kadehinin yanında o patetesin de bulunuşu beni muazzam rahatsız etti. what the fuck is that amına koyim ya dedim. anlam yüklemeye başladım o patatese...

e amına koyim, ben de, sen de, o da bu patates için ''başrol biraz asosyal bi tip, kendi halinde, bir nebze yeraltında yaşıyor tıpkı patates gibi'' yorumunu yaptıysak sen niye bunu düşünmemiş gibi yapıyorsun zeki'm, demirkubuz'um... ha?

o değil de yazgı'daki sütlü kahve olayı neydi lan?
kader, kıskanmak filmlerini de izlediğim ama masumiyet filmini çok beğendiğim yönetmenken yeraltı filmiyle kendisini hakikaten kanıtladığını göstermiştir. belki de yeraltı filmini çok sevmem dostoyevski'nin romanını bu hale getirebilmiş olmasıdır. filmin baş kahramanı engin günaydın'ı da es geçmek olmaz. daha çok zeki 'li film izlemek istediğim yönetmendir.
polemik gibi olmasın ama yeraltı filmi ile kendini kanıtladı demek pek de isabetli bir yorum sayılmaz.

yeraltı, demirkubuz sinemasının en estetize edilmiş ürünüdür ve bu yönüyle diğer filmlerinin tepe noktası değil hatta onların türdeşi bile değildir. demirkubuz'un bu filmini beğenilir kılan muhtemeldir ki izlenebilirliği kolaylaştırmak gibi daha önce başvurulmamış bir kaygı ile çekilmiş olmasıdır. elbette bunda filmin bir uyarlama olmasının da etkisi var zira bir önceki film kıskanmak da aynı şeklilde karanlığı ile demirkubuz sinemasına yaklaşıyor ama kurgu ile de uzaklaşıyordu.

demirkubuz hep eleştirdiği nuri bilge ceylan benzeri olmaktan sakınsa iyi eder; karşıtına dönüşmek bu topraklarda alışılmadık şey değil.
sevgili tein, yorumunda haklısın. ama benim yorumum daha çok teknik açıdan değil karakter tanımlama açısındandı. ve benim onda kendini kanıtladığı ifadesi zaten buradan kaynaklanıyor. diğer filmlerindeki karanlığı biraz daha açtığı için, belki de daha da kolaylaştırdığı için ancak en önemli sebebi bir dostoyevski karakterini bu kadar iyi yakalayabildiği için. yoksa kıskanmak filmindeki kız kardeş karakteri bana daha çok virginia woolf karakteri gibi gelmişti. elbette onu da çok beğenmiştim. kabul ediyorum ki sırf dostoyevski'den dolayı yeraltı biraz daha ön planda. affet beni * )
34. istanbul film festivali ulusal yarışmanın jüri başkanı olan büyük yönetmen. ayrıca yeni filmi kor 2015 yılı içerisinde vizyonda olacak. son 2 filmdir roman uyarlaması yapmaktaydı, bu sefer tamamı kendisine ait olan bir hikayeyle dönüyor. merakla bekliyoruz.
istanbul modern sanat ta her perşembe ücretsiz demirkubuz filmleri olacak ilgililere meraklılarına duyrulur
"herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında,benimki de sensin, ne yapayım !" repliğini zihnime kazıyan ve nuri bilge ceylan'cıların düşmanı olan bir yönetmendir kendileri.


(bkz: kader)
roman yazarmış gibi film senaryosu yazan sinemacı. filmlerindeki replikler romanlardan fırlamış gibi duruyor.
bu adamın özelliği size anlatmak istediği şeyi çat diye suratiniza vura vura göstermesidir.
nuri bilge ise daha çok üstü kapalı anlatımı vardır. genelde izleyiciye bırakır anlatılmak isteneni.
türkiye şartlarında iyi yönetmenler listesinin ilk 3 üne alırım.
epey sikici biri anladığım kadarıyla.