her rüzgar esişinde sizi eski günlere götürebilir. eğer eski sevgiliyi hala unutamamışsanız iyicene bombok bir durumdur. *
eski sevgiliniz umrunuzda olmasa da sevişirken hoşlanılan kişinin canını acıttığınızda 0.12 sn içinde "özür dilerim aşkım" diye diyebilirsiniz. kötü olur.
gerektiğinde yorum yapın, karşılık verin/vermeyin, gülün, hislerinizi belli edin. bunlardan birisini sürekli yapmayın. sürekli bişeylerle ilgili yorum yapmayın mesela, itici oluyor.
bir zamanların keskin şutörü. öyle ki şut stili bakımından ray allen ile birlikte tüm zamanların en mükemmel stili kabul edilirdi. diz sakatlığından sonra kendine gelemedi bir türlü.
hem heteroseksüel toplumdan, hem de gay/lezbiyen toplumundan dışlanan ve ötekileştirilen gruptur. benim karşı cinse hiçbir ilgim olmadığından ilk zamanlar yalan dolan geldiyse de şimdi daha geniş bakabiliyorum ve kabullenebiliyorum.
sever miyim yine sevmem. sohbetinden zevk almam. en azından konuştuğum kişinin biseksüel olduğunu öğrenince direkt 'oldu o zamaaan' çekmiyorum, benim için büyük gelişme.
duygusal bir insansanız bütün gece sevişmekten daha zevkli gelebilecek eylem. hoşlanılan erkeğin yarın işe gidecek olmasından dolayı bir parça suçluluk hissi barındırsa da kendinize hakim olamazsınız. attığınız mesajın cevabını beklerken heyecana kapılırsınız, hayaller kurarsınız. belki 2 dakikacık uyursunuz. zaman zaman erekte olursunuz.
karşınızdaki insan benim gibi bir odunsa uyuyakalabilir. 20 dakika sonra da "uyumuşum ben özür dilerim" mesajını okursunuz. sabah uyandığınız saatte arayıp gönlünüzü alıyorsa sizden * hoşlanıyordur efenim.
türkiye'deki yorumcular arasında rıdvan dilmenle birlikte maç analizini en iyi yapan yorumcudur kanımca. zaman zaman konu dışına çıksa da sporun dışına çıkmaz. muadillerinden farklı olarak bilmediği konu hakkında yorum yapmaz, "bir bilene sormak lazım" der. koyu fenerbahçelidir.
güneşi uyandıralım ve delifişek diye devam eden serinin ilk kitabıdır. annem kendisi için kitap alırken yanındaki dobişkoyu göstererek * çocuk için ne alabiliriz demişti. john steinbeck'in inci'sini ve şeker portakalanı almıştı bana. hüzünlendim lan
okumadığım kitaptır. ancak geçenlerde bir kanalda ayşe kulin'in röportajını gördüm ve bu kitaptan bahsettiğini anlayınca dinledim. eleştiriler genelde yazarın konuya uzak oluşu üzerineymiş. buradaki yorumlardan da bunu çıkarabiliyoruz.
ancak takdir edilmesi gereken bir nokta var ki bu kitabın içeriğinden çok önce geliyor. bu ülkede ayşe kulin gibi yüksek profilli bir yazar eşcinsel temalı bir eser yazıyor. ama iyi ama kötü, bir şekilde insanların ilgisini çekiyor. bu ülkede eşcinsellik bir çok heteroseksüel tarafından görmezden geliniyor. bu algı 3 günde değişebilecek bir algı değil. ancak böyle böyle gündeme geldikçe, görünür oldukça değişebilecek bir şey. hemen hemen herkes kötülemiş. sizi suçlamıyorum, herşeye küçük pencerelerden bakmaya alışmış olan türk milletindeniz sonuçta
175 e 75 civarları ideal sanırım. kurugötlü olmasın da...
feminen olmasın diycem, ki zaten kimse feminen değil.
maço kıllı felan üstteki hanımlardan iyi elbet ama ne kadar sürdürülebilir, bilmiyorum
kendini belli eder gibi giyinmesin diycem, kırmızı pantolon/konvers sallanan küpeler, tuhaf marjinal saçlar felan, diyorlar ki heterolar da giyiyor renkli pantolon. evet böbeğim onlar giyiyorlar artık ama onların hetero oldukları her hallerinden belli seninse malesef alakan yok
ortalama tipler en iyisi valla. azı karar çoğu zarar kardeş