dünyanın hiçbir yerine değişmeyeceğim evim. her sene daha bir kalabalıklaşsada, sevdiğim mekanları kapatıp uyduruk cafeler açsalarda, arnavut kaldırırmlarını bozup dümdüz yol yapsalarda en huzurlu hissettiğim yer.
arkadaşımın annesinin repliği ama hemen her anne söylermiş bunu:
''evladım evden çıkmadan donunu çorabını değiştir mazallah bir kaza filan olur kirli donla rezil olursun''
yorumsuz!!!
her fani bir gün aldatmayı da aldatılmayı da tadar. çünkü her aşk bir gün biter yerine yenisi başlar..o yeni aşk gelince de kendinizi sadakatli olmak için zorlamayınız ayı kardeşlerim.. gün gelir o sadık olmaya çalıştığınız aldatır sizi.
ilişki çok derin değilse ve birbirini kırmadan ayrılındıysa neden olmasındır. çok derin aşk yaşadığın biriyle arkadaş kalmaksa çok zordur. hep bir flörtleşme hep bir kıskançlık kalır bir yerlerde.
uzakta olmasının yanına bir de 10 saat zaman farkı koyun...işte o zaman tadından yenmez. tek güzel tarafı özlemdir. ama o özlem ve uykusuzluk seni kemirir ve en sonunda illaki bir taraf sevmekten vazgeçer.
biriyle yatmadan hatta öpüşmeden önce elini tutup senden hoşlandığını söylemesi. arkadaş benim ne biçim ilişkilerim olmuşta bu kısmı hep atlamışız. ne güzel bir mutluluk, nasıl bir heyecandır o.
bu haftaki touch screen geçişleri ve murat cemcir in diş kazasının uygulamalı anlatımı dizinin yönetmeni selçuk aydemir farkını ortaya koymuştur.. adam uçak mühendisiymiş ya laan.
çok komik değildir belki ama en iyi sitcomdan daha iyidir. bakkal erdal, iskender, nurten'in yiğeni ve ismail abi güldürür beni gerisi absürd komedi unsuru. mecnunun kendi kendine allahım yarabbim, yemin ederim, acaba mı demeleri gitgide kabak tadı verse de severek izliyorum. sigaraya sakız, içkiye üzüm yada erik demeleri, meyhane yerine manavda oturup dertleşmeleri, kafa güzel olunca da ordaki masaları devirmeleri hiç izlemeyene manasız gelebilir ama bilenler rtük için uydurulan bu şifreleri çok sever. mesela şöyle bir klip vardır ki afroman'in ı got high şarkısını coverlamışlar erik eşliğinde bence çok başarılı olmuş.
bir de ismail abi ne güzel adam ya. öyle bir arkadaşım olsa da gidip birilerinin aaazını buuurnunu kırsak. laaaps!
bir bakışta lezbiyen oldukları anlaşılan ağır ablalardır. giyim tarzlari ve konuşmaları ademoğlundan farksızdır. şahsen beni korkuturlar ama tabi onlarında meraklısı vardır.
rihanna - we found love
neredeyse club şarkısı sayılabilecek bu şarkının bir insanı bu kadar hüzünlendirmesi çok tuhaf. ona ilk aşık olduğum, uyuyamadığım, yemek yiyemediğim, midemde sürekli bir tuhaflık hissetiğim günlerde milyon kere dinlemiş olmamın sonucu sanırsam.
bazen silmek de yetmez engellemek gerekir. ama o başka hesaplar açarak seni kemirmeye devam eder. en temizi kendi hesabını silip ona ayırdığın zamanı kitap okumaya ayırmaktır.
yalan söylemeyen, fazla sıkıp boğmayan, ilgisiz bırakmayan, çok ilgi beklemeyen, trip atmayan, habire alttan alan, tatlı sert, kıskanmayan, kıskandırmayan, iyi sevişen, kültürlü, zeki, işi gücü olan, güzel yemek yapan, temiz titiz, ne çok çocuk ne çok olgun olan, her daim çekici olabilen, gezmeyi keşfetmeyi seven, bütün gün evde kalsak da eğlenebilen, egosunu tatmin etmiş, cinsel kimliğini keşfetmiş hayal kahramanı.
özellikle türkiye de çok yaygın olarak lezbiyenlerin kendini aktif ve pasif diye ayırmasıdır. yılların lezbiyeni olan ben bu konuya hala bir anlam yükleyememekle birlikte pasif lezbiyenin ne işe yaradığını ya da aktif lezbiyenin neden aktif olduğunu anlayabilmiş değilim. eğer sadece aktif lezbiyense bütün işi yapan bu kadın nasıl zevk alıyor? neyi yaptırıyor neyi yaptırmıyor ben gerçekten anlamıyorum, bilen varsa anlatsın lütfen. sekste makbül olan iki tarafında tatmin olması değil midir? neden iki kadın da vazifelerini yapmıyor? neden herşey gibi bu da kadın erkek ilişkisi üzerine oturtulmuş?
çok fazla seks sahnesi ve çıplaklık olduğu için eleştiriliyor ama işin içinde adèle exarchopoulos olunca benim hiç şikayet edesim gelmiyor. seks sahnelerinde oyuncuların takma vajina taktığı söyleniyor. çok iyi film, oyuncular da çok doğal ve yetenekli. filmin sonuna ve uyarlandığı kitabın sonuna bakacak olursak ikinci filmin gelmesi olasıdır.
76. bölüm itibariyle behzat ç benim için türkiye de yapılmış en kaliteli dizi makamına oturmuştur. niye mi?
--- spoiler ---
çünkü bu bölümünde lezbiyen bir çifti barındırmış, lezbiyenliğin bir hastalık olmadığını, lezbiyenlerin de evli bir çift gibi birlikte yaşayıp çocuk sahibi olabileceğini abartısız ve usturuplu bir şekilde işlemiş. artı olarak lezbiyen de olsa kadının yine de heteroseksüel erkeklerin tacizlerine ve şiddetine maruz kaldığını en önemlisi lezbiyenliğin tedavi edilmesi gereken birşey olmadığını harun gibi angut bir adamın bile anlayabileceğini gözler önüne sermiş. bunu yaparken de harun un ''hamile bırakmayı nasıl başardınız?'' sorusunun dışında- ki o karakterden beklenen bir soru- hiçbir sulu lezbiyen şakasına yer vermeden çok düzgün yapmışlar
--- spoiler ---
zaten bayıla bayıla izlediğim behzat ç nin yeri artık çok daha sağlam bende. emeği geçen herkese benden kocaman bir teşekkür.
19 yaşımda artık kabak tadı aldığım yazlığımızda sahilde bir türlü gözümü alamadığım benden 6 yaş büyük, evli hatta 6 yaşında çocuğu olan, hayatımda gördüğüm en güzel gözlerin sahibi olan kadına seve seve teslim olmuştum. sahildeki fingirdeşmelerimiz sonrasında nihayet akşam beni evine davet etmişti,düşünmeden gittim.hiçbir pişmanlık ya da suçluluk duymadım. uğrunda herşeyi göze alacak kadar sevdim ama onun mantığı ağır bastı ve ailesiyle kaldı. bir insanın gözleri o kadar mavi olabilir mi yoksa ben aşkımın acısından mı etrafı mavi görüyordum hala bilmiyorum. ilk deneyimini aşık olduğu biriyle yaşayan şanslılardanım.
bir kadın için belli etmek daha zordur çünkü kadınlar sürekli birbirlerine yakın temas içindedirler. genelde ''erkeklerden hoşlanmıyorum'' ya da ''erkeklerle ilgilenmiyorum'' cümlelerini yeterli görürdüm ta ki şu diyaloğu yaşayana kadar:
kadın: erkek arkadaşın var mı?
ben: yok erkeklerden hoşlanmıyorum ben.
kadın: ayy ben de
ben: lezbiyen misin?
kadın: şaka yaptığımı zannederek ''haha öyle gibi geldi kulağa dimi? yok ayol allah korusun, erkeklerin hepsi hayvan ama yine de onlarsız yapamıyoruz kikiki''
ben: ''geldiim geldiimm''
biri beni çağırıyomuş numarası yapıp götüm götüm uzaklaştım hayvandan.
katılımcıların maskülenlik feminenliklerine göre dengesi değişebilecek yarışma. lipstick lezbiyenlerle maço ayıların mücadelesi pek rekabet içermez belki ama kamyoncu butch lezbiyenlerle feminen ayıların yarışı çekişmeli olur, ben seyretmek isterim şahsen.
eşcinsel kadın. arama motoruna yazdığımızda karşılaştığımız barbi kılıklı, uzun tırnaklı birbirine lolipop muamelesi yapan kadınların aksine birçoğu maskülendir ki biz aramızda bunlara kamyoncu lezbiyen de deriz. bir kilometre öteden lezbiyen oldukları anlaşılır. sosyal çevrelerine göre ya yağız bir delikanlı gibi davranırlar yada daha avrupai bir genç adam. kılıkları ve tarzları da buna göre değişir ama yandan cepli kargo pantalon her daim vazgeçilmezleridir. straight erkeklerin kankalarıdır, sanırsam geyleri sevmeyenler de bu lezbiyenlerdir.
kamyoncuların bir model daha feminenleri vardır ki lezbiyen olduklarını anlamak biraz daha zordur, gaydarınızı biraz kullanmanız gerekebilir. kılık kıyafet daha feminendir, makyaj yapanları da vardır ama yinede bir maskülenlik sezilir. tanıdığım lezbiyenlerin çoğunluğu bu gruptandır. feminenlik maskülenlik yüzdeleri kişiden kişiye oynar. erkeklerle pek işleri olmaz, çevreleri genelde kadınlardan oluşur. geneli goldstar dır.
bir de femme dediklerimiz vardır ki bunların gerçekten lezbiyen olanları az bulunur ama bulununca da tadından yenmez. geylerin kadim dostlarıdır. genel yargı çok feminen lezbiyenlerin aslında biseksüel olduğu yönündedir. bana göre görünürde straight kızlardan hiçbir farkı olmayan bu kızlarımız erkeklerin ilgilerini fazlaca çektikleri için illaki erkeklerle tecrübeleri olur. kendilerini keşfedene kadar da erkek arkadaşları olması muhtemeldir. femmelerin lezbiyen olduğunu anlamak için ya çok güçlü bir gaydarınızın yada sağlam cazibeniz olması gerekir aksi taktirde femmeleri straigh kadınlardan ayıramazsınız. femme lezbiyenlerle biseksüelleri ayırmaksa bana göre imkansızdır. her kadın birlikte olduğu kadına %100 lezbiyenim nutuğunu atar ama iki sene sonra karşınıza kocasıyla çıkabilir.
gay clublara gay arkadaşlarıyla giden, nasılsa erkeklerin hepsi gay diye gardlarını indirip içkileri ardı ardına yuvarlayıp deli gibi dans eden kızcağızlardır. ama hesaba katmadıkları, avlanmaya hazır sinsi bir tehlike onları beklemektedir: lezbiyenler
sevmek zorunda da değilsin ama madem nefret edecek kadar karşısındasın gerçekten neden onun kurduğu, insanlarının ona sonsuz saygı beslediği bir ülkede yaşamak istiyorsun? madem sana fikirleri ters, madem laiklik hoşuna gitmiyor, neden dini kurallarla yönetilen müslüman bir ülkeye göç etmiyorsun? neden bu ülkeyi nefret ettiğin bu adamı sevenlere bırakamıyorsun?
hiç kimsenin susturulması taraftarı değilim, konuşsun tabii ancak çevreci kişiliği ne kadar taktire şayan olursa olsun bdp ye üye olan hiç kimsenin (kürt demiyorum bakın bdp li diyorum) türkiye çıkarları için çaba sarfettiği fikri bana inandırıcı gelmiyor. ister çevreci eylem olsun ister başka birşey ben altında illaki bir fitne arıyorum. gerçekten türkiye yi seven, bütünlüğünü isteyen bir insanın bdp de yeri yok tıpkı apo bayraklarının da taksim de yeri olmadığı gibi. ne zaman bdp yle bağlarını koparır benim gözümde adam mertebesine ulaşır.
akp nin kitlesinin cahilliği ve bağnazlığı belli. internet kullanabilen kesim bile nicklerinden hemen belli ediyor ne olduğunu. kadın başbakanın götünün kılıyım diyor daha ne desin? tayyip açıp ağızlarına sıçsa bunlar sadece adamın kıçını siler, o kadar körü körüne bir bağlılık bu. hırsızlıklarının artık aşikar olması malesef ne seçimleri büyük ölçüde etkileyecek ne de akp li lerin görüşünü değiştirecek. zaten bu kesim iktidarı getirerek bir şekilde suça ortak olmuştur, suçlarını kabul ederler mi hiç?