okunması bir hayli zor olsa da oldukça başarılı ve değerli bir virginia woolf romanıdır. bilinç akışı tekniği nin ilk ve en önemli örneği olduğu söylenir. geçen yıl zor bela da olsa okumayı başarmıştım fakat bu yıl tekrar okumam gerektiğinde bunu bir kez daha başaramayacağımı üzüntüyle fark ettim.
(bkz: güzel ama zor şeyler)
üç ya da dört yaşındayım, tv'de billur tuz reklamı çıktı. reklamı hatırlayanlar varsa şayet böyle kırmızı dudaklı, mavi gözlü bir abla vardı tuzlukta poşette her zaman her yerde billur tuz diye bir şarkı söylüyordu. şarkının bir yerinde de sanırım akar akar akar derken göz kırpıyordu. bana göz kırptı sanıp tüm samimiyetle anneme 'anne bu kız bana göz kırptı.' dedim. annem de 'hayır yavrum, o sana göz kırpamaz çünkü kadınlar babalara bir de abilere göz kırparlar.' dedi. işte o an benim yıkıldığım andı. anladım ki bana göz kırpmasını istediğim cins insanlara kadın denir ve bu annemin onaylamadığı bir şeydir.
(bkz: homofobiye ilk maruz kaldığınız an)
yarın gitmeyi planlayan arkadaşlar varsa buluşup beraber gidebiliriz dediğim fuardır. geçen sene üç tagore kitabına, artı bir adet de başka bir kitaba(adını şu anda hatırlayamıyorum) toplam 5 tl ödeyip sahip olduğum fuardır aynı zamanda.
110 kilonun üzerine çıkmamla birlikte olmaya karar verdiğim ameliyattır. meselenin görüntüyle bir alakası yok, sağlığım için yapıyorum, dersem yalan olur. zira midenin bir kısmını aldırmayı 110 kilo olmaktan daha sağlıklı bulmuyorum. herkes şiddetle karşı çıkıyor, ama ben kafaya koydum olacağım.
hakikaten hiç yok mudur bir çılgınlık yapıp sosyal hizmetlerden evlat edinmiş türkiyeli bir homo? çünkü bakınca bunun gerçekleşmesi için herhangi bir yasal engel yok. bildiğim kadarıyla bekar bireyler de evlat edinebiliyorlar artık. bence bu konuyu araştırmak lazım. kesin vardır da biz bilmiyoruzdur.
geçen hafta out olduğum kadın kişisidir. alkoliktir falan ama şok, inkar, kabullenme gibi süreçleri toplam 3.5 dakikada atlatma başarısına nail olmuştur.
sait faik'in cinsel yönelimiyle ilgili sinyaller verdiği öykü kitabıdır. aynı zamanda türk edebiyatının en iyi öykü kitaplarından birisidir.
(bkz: hişt hişt)
(bkz: sait faik'in panco'su)
sait faik'in öykülerinde kah bir köpek kah bir rum delikanlı olarak rastladığımız kimsedir. gerçekte sait faik'in aşık olduğu tüm adamları temsil ettiğini düşünmekteyim ki düşüncelerimde pek yanılmam.
geçen yaz bir dünya psikiyatrik ilaç alırken gerçekleştirdiğim eylemdir. anam o bakkala giden yol ne kadar kısaymış, binalar ne kadar birbirine bitişik, her şey ne kadar küçükmüş. etraftaki tarlalarda villalar bitmiş, otobüsten inince lank diye karşımda bitiveren mahalle koca koca binaların arasında görünmez olmuş.
üstünde öleceğime yemin ettiğim şehirdir. ben herkes gibi adalar, porsuk, doktorlar diyemeyeceğim ne yazık ki. ama çok rahat şirintepe tepebaşı zincirlikuyu diyebilirim. bir başka gün (daha hüzünlü ya da coşku dolu olduğum bir gün) bu entrye dönüp uzun uzadıya edebiyatını yapmaktan şeref duyacağım.
lgbtqi düşmanı sözdür. zira şu anlama gelir: az sayıda olan şeyleri, hiç yok farzetmek, makul ve mubahtır. yanlış değil yanlış ötesi bir teoridir. istisnalar kaideyi bozar. ben lezbiyen bir kadınım ve şayet dünyadaki tek lezbiyen kadın bile olsaydım; dünyadaki tüm kadınlar erkeklere aşık olurlar kaidesini geçersiz kılacaktım. demek ki neymiş? istisnalar kaideyi bozarmış.
canım ayılarım benim, ben size küser miyim hiç? hiçbiriniz bana eşlik edemediyse de kalpleriniz benimleydi biliyorum. hem hepinizden o kadar fazla moral mesajı aldım ki kendimi hiç bu kadar kalabalık hissetmemiştim. ameliyat iyi geçti. üç saat sonra ayaktaydım. altı saat sonra (kural dışı bir şekilde) sigaramı tüttürüyordum. şimdi tek korkum kaçak olması çünkü dikişlerin altı ay boyunca atma ihtimali var. gay pride zirvesinde zaten sizlerleyim. bu sene sizinle yürüyeceğim ama daha önce görüşmek isteyen olursa evime de beklerim. ister toplaşıp gelin, ister ayrı ayrı gelin. gelmek isteyen olursa mesaj göndersin evimi tarif edeyim. neyse özetle hepinizi çooook seviyorum. yakında görüşeceğiz.
cinsel ilişki esnasında yönlendiren taraf olmayı seven, bir başka bakış açısına göreyse heteroseksüel cinsellikteki erkek rolünü temsil eden taraftır. her aktif lezbiyen erkeksi olmak zorunda olmadığı gibi her maskülen kadın da aktif lezbiyen değildir. ancak çoğunlukla aktif kişi aynı zamanda diğer kişiye oranla daha erkeksidir. her aktif lezbiyen yapay penis kullanmaz. her aktif lezbiyen erkek olmak istemez. her aktif lezbiyen musluk tamir edemez.
(bkz: o hikayedeki aktif lezbiyen)
birazdan benim tarafımdan sizlere bulunulacak olan ricadır.
sevgili ayılar,
kilolarımdan dolayı yürümekte bile zorlanır hale gelmem ve böyle giderse zaten 10-15 seneden fazla yaşayamayacağım gerçeği sebebiyle bir süre önce tüp mide ameliyatı olmaya karar verdim. nihai olarak ameliyatım 19.05.2014 tarihinde elazığ'da gerçekleşecektir. fakat asosyal de biri sayılmayacağım halde kendime bir refakatçi bulamadım. bir insanın hayatındaki tüm insanlar mı çalışır ve işten izin alamaz, tüm insanlar mı okur ve devamsızlığı sınırdadır kardeşim. demek ki yeterince sevilmiyormuşum. neyse bu ayrı bir mesele, şimdi konumuz bu değil.
istanbul'daki ayıcanlardan ricam şudur: acaba içinizden birisi bana elazığ'da refakat edebilir mi? gidiş-dönüş uçak bileti benden konaklama fırat üniversitesi hastanesinden. 19.05.2014 sabahı refakatçi ayı kardeşimle beraberce uçağa binip gideceğiz. o gün benim tahlillerim vs. olacak. yani ayımız o gün kendini elazığ sokaklarına atıp tarihi ve turistik bir gezinti yapabilir. akabinde salı günü büyük ihtimal boştayım çünkü ameliyatın yüksek ihtimalle çarşamba günü gerçekleşeceği tahmin ediliyor. yani salı günü muhtemelen ayımızla beraber gezip dolanacağız. ve çarşamba ameliyat. ayımızın çarşamba ve perşembe benim yanımda kalması lazım. çünkü tek başıma ancak cuma günü yürüyebileceğim. ve cuma, eğer benden sıkılırsa ayımız istanbul'a dönebilir. eğer beni çok sever ben bu zavallı lezbiyeni elazığ'larda bir başına bırakamam derse, pazar benle de dönebilir. olayımız tam olarak bu. eğer bana lgbti kardeşliği adına yardım etmek isteyen bir gey, trans ya da lezbiyen varsa mesaj atsın telefonlaşalım.
ve lütfen lütfen lütfen bana yardım etmek isteyen birileri olsun çünkü içinizden birisi benle gelmezse parayla refakatçi tutmak zorunda kalacağım. tamam refakatçi tutarsam sizin uçak biletinize ödeyeceğim paradan daha az ödeyeceğim belki ama o zaman kendimi gerçekten bok gibi hissedeceğim. ciddi bir ameliyata tek başına gidecek kadar yalnız, şişko ve zavallı bir lezbiyen.
henüz başıma gelmeyen felakettir, ancak yakın bir tarihte gelebilirmiş gibi hissediyorum. yaşlanmak çok kötü bir şey ha. bedenen yaşlanıp duygusal olarak ergenlikten çıkamamaksa çok daha kötü. 30 yaşlarına yakın bir kadın olarak, 20 yaşlarında bir kadından hoşlanmak gibi durumların içinde bulabiliyorsunuz kendinizi. henüz bulmadım gerçi, ama yakın bir tarihte bulma ihtimalim kuvvetle muhtemel. başıma böyle bir felaket geldiğinde ne yapacağımaysa henüz karar verebilmiş değilim.
onu evlendiremeyecekler çünkü birkaç ay sonra radikal ve ani bir kararla kaçıp gideceksiniz. okulu falan bırakmak zorunda kalacaksın. pazar toplandıktan sonra yerde kalan çürük meyve sebzeyi poşetlere doldurup eve götürdüğünüz günleriniz olacak. annen seni uzun yıllar affetmeyecek. ama en kötüsü, o bir gün, borç yüzünden kesilen elektriğinizi açtırmak için saçlarını satmaya kalkışacak. işte sen o gün büyüyeceksin. bir daha asla çocuk olamayacaksın ve uzun uzun yıllar böylece geçip gidecek.
bir gün beş kuruşsuz, diplomasız, yapayalnız, patlamak üzere, orta yaşlara merdiven dayamış bir lezbiyen olarak bulacaksın kendini. ama sana bunun için hiç kızmıyorum. diğer insanların aksine zerre kadar öfkeli değilim sana. üstelik sen ne yaptıysan bedelini ben ödedim; buna rağmen öfkeli değilim. sadece saçlarını okşamak ve bir türlü ısıtmayı beceremediğiniz o evi ısıtmak istiyorum. sana, ne kadar iyi, ne kadar cesur bir çocuk olduğunu, seni ne kadar çok sevdiğimi söylemek istiyorum.
pekala da yapılabilir. sigarayla oruç açmaktan farklı bir eylem olduğunu sanmıyorum. hatta zeytinyağlı taze fasulyeyle oruç açmaktan da çok bir farkı yoktur.