padre

Durum: 269 - 0 - 0 - 0 - 10.02.2016 22:10

Puan: 4306 - Sözlük Kezbanı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 14

kalyoncu süleyman

kalyoncu süleyman biri dahi kalyoncu süleyman'dır ki, âdem (insan) ejderhası tüvânâ (güçlü) yiğit, hamamın ab-ı ruyi (yüzsuyu) ve kibarın ve ayanın ve eşrafın makbulü, gayeüc mergub (rağbet edilen) mahbub tokmakçıdır. trabzon hâkinden olup (aslı trabzonlu, orada doğmuş olup) eyyam-ı şebabet ve nev civanisinde keştiban (gemici) dayılar aguşunda (koynunda) perverde olup (büyütülmüş olup) şahin başında keçe külah, sine üryan (göğüs çıplak) ve yalın ayak baldırı çıplak kanca atıp palamar bağlamış, geceler dahi bekâr dayıların koynunda uçkur çözüp göt devirmiş oğlan olup bunlara gemici ıstılahı üzre (deyimlerine göre) zenane derler ki, adam sikişe/sike doyamaz ve iri kıyım oğlan ayağı ile döşekte öyle cilvelerle ayak uyuşturur ki, muhabbet bu kadar olur. bu kalyoncu süleyman günlerden bir gün hasköy iskelesine gelip kalafat yerinde ali paşa kahvesinde yalın ayak baldır bacak çıplak ve hem sinesi küşade (göğsü açık) levendane oturmuş, şehrî kulamparaların yüreklerini dağlar ve "ġu keştibân (gemici) oğlanın hancer-i puladı (çelik hançeri) acep ne boyda ve şekildedir" diye o biçareleri uçkur kemendine bağlar iken meğer şehrimiz hamamcılarının eşbehlerinden (kabadayılarından) piyalepaşa hamamcısı hasan ağa dahi o kahvehanede imiş. ve oğlanın iri kıyım yalın ayaklarında demir gülle topuk ve hem sünbül koçanı yarak temaşasında (seyrinde) imiş. "tamam, bana böyle bir erbaz ve şahbaz ve aşkbaz tokmakçı dellâk-i çâlâk (tez canlı tellâk) ve pak (temiz) zeberdest (mahir) fetâ (genç) lâzımdır" deyip ve hemen ülfet ve sohbet ve muhabbet edip oğlanı itma' (gözünü boyayıp tamaha düşürüp) ve ikna ile kahvehaneden öyle yalın ayak ile çıkartıp hamamına götürmüş ve soyup dellak peştemahnı beline kendi eliyle sarıp bağlayıp, birkaç gün üstad elinde terbiyesi tamam oldukta müşteriye çıkmıştır. hadd-ü edep bilir tokmakçıdır. hicap (utanma) perdesini yoluyla açıp hizmetin tamam görür. müşterisini halvete alınca kapıya peştemal perde talik edip (asıp) altında nalınların kilit nişanı bırakıp "uzan beyim, paşam, efendim, ağam, bacakların ve ayakların bir yol oğuşturayım" deyip nicesini baldır bacağa atar ve kıvamı geldikte (gelince) kendi peştemalını fora edip çırçıplak, daltaşak, dalyarak. hemen müşterinin ayakların öper, "sultanım, işte gör, vücudum uyandı. gayrı mürüvvet ve ihsan sendendir ki benim gibi garip çıplağını sevindir. seninle bir muhabbet edeyim" deyip nazikane el ense eder ve yarağı ki şah-ı merdan ru-siyahtır (büyük siyah tokmaktır), bir nezaket yoluyla aheste beste dipleme sokar ki, bu hüner işte ancak bu ittedir. fişek atıp fiili livata tamam olunca, yine ayak öpüp izin talep eder. siktiğii müşteri taşra camekâna çıkınca bahşiş için lâf etmek, bu kalyoncu süleyman için değildir. narhdır ki, hamamda tokmakçılar halvette bir sefere 100 kuruş alırlar ama bu süleyman'a 300 verse azdır. gece döşek yoldaşlığına davet olunsa asgari üç sefer koyup fişek atması, 450 kuruş narhdır. amma müşterisi yeter derse, kalyoncu süleyman beş sefer bitip fişek atar. böyle kaviyyülsine (göğsü güçlü) ateşli tokmakçıdır. ekser kendi dahi alta yatıp "efendim lutfeyle, bu muhabbetin tadı altlı üstlüdür" der. elhak hamam uşağı, mukaşşer (kabuğu soyulmuş) aşkbaz yiğittir vesselam.

kız softa

biri dahi kız softa'dır, yani ürgüplü ismail'dir ki, zalpaşa medresesi'nde hemşehrisi dağlı hüseyin nam (adlı) pelide (pise) misafir olup, üçüncü gece o zalim dağlı herif "hemşehri oğlan sik yâri hiledir (dostça bir oyundur)" deyip oğlancığı bi'l-ikna (ikna ederek) rızasıyla fiili livataya mübaşeret eyledikte (girişince) maslahatı begayet kebir (çok büyük) olmakla molla ismail kan-revan bihuş (serhoş) oldukta (olunca), gaddar herif işini tamam görmüştür. amma ertesi vak'a şüyu buldukta (olay duyulunca) fail-i zalim dağlı hüseyin memleketi canibine firar, ismail'e dahi medresede durmak olmayıp öyle mahbuba cümle kapılar küşade olmakla (bütün kapılar açılmakla) helvacı esnafından telli halil ağa oğlanı alıp esnaf zeynine koyup (esnafın süsleri arasına katıp) tezgâha oturtmuştur. ve dükkanını o perî-suret (peri yüzlü) ile tezyin eylemiştir. gece dahi odasında yatırıp telezzüz-ü nazar ve (bakarak zevk alma) deraguş (kucaklama) ve buse faslı, ayak öpme, göbek koklama, çakıl memecikler dişleyip altın kamış çük yoklama ile iltifat etmiştir. bir sene mürurunda (geçince) istanbul'un kulampara eşkiyası kız softa'yı rahatına komayıp dükkânın gözleyip ustasın gaybubetinde (yokluğunda) müşterisuret (müşteri gibi) ülfet ve muhabbet edip envai tuhfe (çeşit çeşit hediye) ve akçe ile oğlanın aklın çalarak birkaç ay mikdarı bahçe ve bostan ve bekâr odası ve hamam dolaştırıp akıbet karakuş nam (adlı) şeririn pençesine düştükte (düşünce) yıldızababa hamamına götürüp soymuş ve beline siyah dellak peştemalın sarıp üstad elinde ba'dettalim (talimden sonra) müşteri aguşuna (koynuna) halvete koymuş kapamışlardır. gündüz içeride halvette bir seferi 100 akça ve gece camekân odada döşek yoldaşlığı livata sabaha dek üç seferden ziyade olmamak üzere iki tafralı altın narhtır. oğlan üç seferden ziyadeye rıza gösterdikte (kabul edince), müşterisi her seferi 100 akçadan koyar, siker. oğlan kulamparasından hazzedip (zevk alıp) akça talep etmese dahi, herif oğlanın ortağı dellake 20 akça payını yine verir.

sipahi mustafa

biri dahi, sipahi mustafa'dır. kuzattan (kadılardan) bir zatın gönül eğlencesi iken yaramazlar pençesine düşüp on beş yaşında peri-peyker (peri yüzlü) oğlanı mudurnu dağı'nda kara domuz nam şaki-i pelide (pis hayduta) peşkeş çekmişlerdir. kara domuz ki âdem ejderhası belây-ı asumandır (göklerin belasıdır), oğlancığı kıllı sineye çekip gözleri yaşına bakmayıp gümüş künbedine demir kazık çakmıştır. nursuz ali ve yorganyüzüoğlu ve çiçekli mustafa ve kalaycı hasan emsali şeytanlar, cümle on sekiz nefer-i dîv heyet (dev yapılı) ve ehrimen-suret (kötülükler tanrısı suratlı) asılacak zehir ademlerdir. sipahi mustafa bey'in götü üstünden geçip o nazlı oğlanı kan-revan perişan etmişlerdir. dağda, bayırda, taşda, çakılda, çemen, dikende yürümeğe mecali kalmamakla bir handa emanet yatağa koyup gitmişlerdir. çamlıbel'de mezkur (adı geçen) handa davud odabaşı ki gayet ile mu'lem (tanınmış, bilinmiş) idi, o dahi oğlanın götünde çarh-ı felek merkezin bulmuş. aç kurdun kuzuyu koruduğu misali geceleri kendi döşeğinde yatırmış, kalemi hokkaya batırmış, evrak-ı muhabbete sahhu'l-visal işaretin çekmiştir ("sah" kelimesi eski belgelerde "karşılaştırıldı, incelendi, doğrudur" anlamında kullanılır. burada "ilişkinin tam olarak meydana geldiği" kastediliyor). amma oğlanın gözü yaşına merhamet edip handa tutsa eşkiya gelir alır. şehr-i şehir-i istanbul'dur (şehirler içerisinde meşhur olanı istanbul'dur) deyip oğlanı âsitane-i saadete getirip fındıklı'da müftü efendi hamamı'nda sipahi mustafa'nın nazlı beline dellak peştemalın kuşatmış ve o güruhun şanına şan katmıştır. kıl kadar ayıbı yok bir müeddeb (edepli, terbiyeli) pakize oğlandır ki hile ve şeytaniyet yoluna sapmaz, götünü domalıp yattıkta (yatınca) müşterisinin yarağı yolunu şaşmaz, meyve-i vaslını rayegân eylerken (vuslatının meyvesini bol bol verirken) mest olup mesteder. cilveli pak ve çâlâk (temiz ve eliçabuk) sipahi civandır ki devrimiz ricalinden mal-i karun'a sahip (karun kadar zengin) gümrükçü emini hasan efendi bu dellak oğlana alâka edip galata mollası eliyle hamamdan çıkartıp hanesine almış ve fahir libaslar (süslü elbiseler giydirip) zer-ü zivere müstagrık edip (altın süslere garkedip) mahbub çubukdar eylemiştir. amma sipahi mustafa bey'de de sadakat ve vefa bu kadar olur. velinimetinden gayrı ferde uçkur çözmemiştir ki böyle emsali, çubukdar oğlanları çuhadar, tatar, dolapçı, arabacı, seyis, hamleci makulesi herifler şakır şakır sikerlerken, sipahi mustafa bey parmak ucuyla dahi dokundurmamıştır.

yemenici bali


yemenici bali birincisi, bali'dir. hüsn-ü an (güzellik) ve cilve ve edep ve terbiye ve nezaket ve sadakat ondadır. muhabbet dalında açmış gonca gül, sine (göğüs) kafesinde yavru bülbüldür. saça sünbül, gamzeye gül, nigâha (bakışa) cellâd, kadde (boya) şimşad (şimşir ağacı), hançere (çelik), göte kâse-i billur (billur kâse), göbeğe katre-i nur (ışık katresi), baldırlara sim-sütun (gümüş sütun), ayaklara sebikei sim (gümüş külçesi) ve kaküllere deste-i ibrişim (ibrişim destesi) dediler ise, işte bu bali-i dellak şanındadır (tellak bali için söylenmiş demektir). nalın ile sahn-ı hamamda (hamamın bahçesinde) tavus misali cevelân eden (dolaşan) o pakize (temiz) oğlan, elli dokuzun acemisi ve tophane'de bir yemenici ustanın çırağı olup: "biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar" kalafat yerinde (gemilere zift sürülen yerde) kahvehanesi olan hezele güruhundan (gurubundan) elli dokuzlu (yeniçerilerin veya leventlerin 59. bölüğünden) darıcalı gümüş ali dedikleri it, bir akşam oğlan yolun (oğlanın yolunu) çevirip kolluktan içeri çekmiş ve kalyonculardan kıçlevendi zehir ahmet ve tophane zebanilerinden kurt halil nam şakilerle yemenici bali'nin bal çanağına eşek arıları misali üşüşmüşler ve oğlanı sabaha varınca sikmişler ve ana doğması soyup üryan (çıplak) edip dahi (üstelik) oynatmışlardır. subaşı ağa dahi kola (devriyeye) çıkıp kollukta meclis-i işret (içki meclisi) kurulduğunu haber aldıkta (alınca) varıp basıp, oğlanı yarrak altında yatar iken ahz edip (alıp) sm-i şerifini (şerefli adını) deftere kayd ile tezlil (küçültüp, düşürüp) ve altın adını bakıra çıkarmakla kalmayıp, baldırında kaba etine hîz (pasif eşcinsel) oğlandır damgasını dahi basmıştır. bali dahî gayrı ("artık" anlamında) beni bir hammam-ı dilküşâ pak eyler (temizler) deyip tophane'de kapdan-ı derya kılıç ali paşa'nın hammam-ı kebirinde (büyük hamamında) bir üstad dellakın elini öpmüş ve soyunmuştur. az zamanda şöhret bulup gece ve gündüz seferi 70 akça narhtır (bir defası için belirlenmiş ücreti 70 akçedir). 20 akça dahi ortağı dellak alır ki, 90 eder. gece döşek yoldaşlığı 300 akçadır. amma kulamparesi kaç sefere ki takati vardır (kaç kez yapabilirse) oğlana o kadar fişek atar, 300 akçeye dahildir. amma sernevbet (baş nöbetçi) dellak "sabahdır" deyu (diye) nida ettikte (bağırınca) ve kulampare oğlana yine koymak murad ettikte (isteyince), 90 akça ücretini verir. yemenici bali, günde üç seferden ziyade göt vermez idi. pak ve pakize (temiz) tendürüst (sağlam vücutlu) sine (göğüs) bülbülü kınalı kuzu idi.

osmanlı'da tellaklar

dellakname-i dilküşa - ( gönüller açan tellaklar kitabı)

seyis ali ile ilgili bölümü veriyorum daha ayrıntılı bilgi için: http://turandursunkutuphanesi.files.word...

biri dahi seyis ali'dir. bir tüvana (güçlü) nev-hat (sakalı yeni çıkmış) oğlan olup kendi kadr-ü kıymetini (değerini) bilmeyip boğazı tokluğuna tersane haytalarına uçkur çözerken hamam çıplağı olmuş, az zamanda şöhret bulup hammam-ı piyalepaşa'da (piyalepaşa hamamı'nda) kibar ve rical (önde gelen kişilerin) tokmakçısı idi. dellak kalyoncu süleyman'ın oğlanı ve şakirdi (öğrencisi) ve ortağıdır ki bir günde kırk göt tokmaklayıp kırk sefer fişek attığı hamam siciline kaydolunmuştur. ricalden (üst düzeydeki yöneticilerden) bir efendinin oğluna alâka edip oğlanı kalafat yerine çekip cebren (zorla) gemi içine sokup livata etmekle (etmesi üzerine), hamamdan peştemalı ile çıkarmışlar ve o çıplak halinde kalafat yerinde salbeylemişlerdir (asmışlardır). amma pek yazık olmuştur. elhak (allah için) erkek güzeli serbaz (cesur), şahbaz (yiğit), dilbaz (gönül eğlendiren), civanbaz (gençlere meraklıların) hizmetinde çâlâk (çevik) dellak-i pak (temiz tellak) idi.

zürafa sözlük

lezbiyen sözlük sandım ilk önce çünkü zürefa, zürafa'ya çok yakın bir sözcük ve osmanlıda lezbiyen anlamında kullanılmış.


williams sendromu

williams sendromlu çocuklar konuşmadan edemezler. karmaşık cümleler kurarlar, seyrek kullanılan sözcükleri seçerler ama iyi konuşmalarının ardında az çok önemli zihinsel bir gerilik gizlidir (kaynak: dilin en güzel tarihi, s.130)

yoksunluk sendromu

bazı bünyelerde pas * olarak ortaya çıkmaktadır. neticeleri çok ciddi olabilmektedir.

cenabet

çok saçma bir kavram. bildiğim kadarıyla islamda bir kişinin cenabet olması için ya boşalması ya da erkek ya da kadına, boşalmasa bile, önden yahut arkadan yaklaşması gerekir. sonra da kirlenmiş olursunuz ve çeşitli ibadetleri yapamazsınız. peki bu kirlilik nasıl bir şeydir? bunun maddi bir kirlilik olmadığı ortadadır. zira cinsel organlara girilmese bile kişi el ile boşalınca da cenabet kabul edilir. dolayısıyla bu kirlilik manevi bir kirliliktir. ilk olarak kirliliğe sebep olan olay tamamen maddi ve biyolojik bir olay boşalma ya da boşalma olmadan bir cinsel ilişki. kirliliğin türü manevi, bu kirliliği gidermek için yapılacak eylem yani gusül abdesti alma ise yine maddi bir eylem, pek manevi bir yanı yok. bu noktada bana manevi bir kirliliği maddi yollarla gidermeye çalışmak saçma geliyor. ne bileyim içinizde birine kötülük etme isteği ya da kötülük varsa gidip yıkanır mısınız yoksa manen kendinizi arıtmaya mı çalışırsınız?

neden her ilişkiden sonra yıkanmalıdır o halde. belki suyun vucuttaki kirleri götürdüğü gibi ruhu yıkadığı düşünülmüştür. ancak burada da temel bir kabul vardır, o da boşalmanın ya da cinsel ilişkinin kirli bir iş olduğudur. işte bu ön kabul son derece mantıksız ve saçmadır. en mantıklı açıklama bunun kökeni bilinmeyen eski bir inanç ya da gelenek olduğu ve tutarlı bir yanının olmadığıdır. zaten inançlarda mantık aramak da beyhude bir çabadır.

ayı sözlük yazarlarının konuşurken en çok kullandığı kelime

facebook'taki doğum günü kutlamaları

facebook'u çok kullanmayan biri olarak doğum tarihimi koymadım. doğum tarihini koyunca sanki insanları zamanı geldiğinde doğum günümü kutlamaya itiyormuşum gibi geliyor. zaten facebook'ta bugün filancanın doğum günü gibi bir bildirim veriyor ve sanki hadi bir kutlama mesajı yaz diyor. oysa facebook hesabımda ister istemez eklenen o kadar alakasız insan var ki. bu durumda genel tavrım çok samimi olduğum arkadaşlarımın yakınlarımın doğum günlerini kısaca kutluyorum hatta onu bile çoğunlukla yapmıyorum.

ankara banliyö treni

sincan-kayaş arası gidip gelen bir tuhaf tren. peronlara girerken bilet satıcısı "nereye hemşerim bilet al" falan demediği için çoğunlukla elinizi kolunuzu sallaya sallaya ücretsiz binebilirsiniz trenlere. belki de bu sebepten çok erken yaşlarında hayatın sillesini yemiş çocuklar, dilenciler, garibanlar, sahipsizler daha çoktur burada. bazen trene binerken sefaletle karışık ağır bir ter kokusu geliverir. bitse de yol insem şu berbat trenden dersiniz. bazen kavga eden dilenci çocukları ayırmaya çalışırsınız. ayrı bir dünyadır buralar. çoğunlukla da zamanında gelirler onu de söyleyeyim.

ayı sözlük yazarlarının başkasının yatağında unuttuğu eşyalar

karısını müezzinle yatakta yakalayan adam

dostum tespitlerin doğru ve ben de katılıyorum hatta daha fazlası da var. benim demek istediğim yapılan eleştirilerin diyanet işleri yöneticileri, ileri gelenleri vs. gibi daha özelleştirilerek yapılması gerektiği ki benim gerekli dediğim şey tabi ki kimseyi bağlamaz. bir kurumda işini iyi yapanlar vardır yapmayanlar vardır. ben herhangi bir kurumun bütün organlarının aynı olarak değerlendirilmesine karşıyım. sen biraz kestirmeden gitmişsin:)

karısını müezzinle yatakta yakalayan adam

münferit bir olaydan dolayı bütün bir kurumun "yavşak" olarak nitelenmesi doğru değil. diyanet iyi işlemiyor ya da hiç işlemiyor, diyanet ortadan kalkmalı vs. denilebilir ama hakaret etmek neden?

noam chomsky

abd'nin önde gelen bilim insanlarından. dil bilim tarihinde önemli bir yere sahiptir. öyle ki üretici-dönüşümsel dil bilgisi denilen kuramı ortaya atmıştır. daha sonra dilbilimde yapılan tartışmalarda bu kuramın çok önemli yeri vardır.

ötanazi

kesinlikle desteklediğim bir hak. eğer kişi hayatını tek başına devam ettiremeyecekse, felç, yatalak ise kendisine çok acılar çektiren bir hastalığı varsa bu hakka sahip olmalı. hem biz değil miyiz bu durumdaki insanlar için "öldü de kurtuldu, çok çekmedi" vs..diyen. evet yaşam kesinlikle müthiş ve benzersiz bir hediye ancak her türlü acıya da ömrümüzün sonuna dek katlanacak kadar değil.

ayı sözlük yazarlarından aforizmalar

ayı sözlük yazarlarından aforizmalar

kötü analojiler yaratıcılığı öldürür.

bülent arınç ve abdullah gül ün kuracağı partiye isim önerileri

gaypar: gül(en) ve arınç yoldaşlığı partisi.
  • /
  • 14
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 269

kadın memesiyle ilgili kavramsal dizin

ampul; ayva; balkon; bodoslama; bomba; cephe; cucu; çakıl; çan; çıban; çıngırak; çunçun; elma; far; füze; füze gibi; güğüm; güverte; hepsi senin mi?; ikizler; kaçak inşaat; kristal lamba; küre; küskün; mal; mihrap; portakal; protez; şanzıman; şeftali; tampon; taret; titi; vaşington; vitrin; yedek parçalar. (kaynak: hulki aktunç,büyük argo sözlük).

göt

dîvânu lugâti't türk'te köt şeklinde geçiyor. köt ile ilgili olarak geçen kelimeler ise şunlar:

kötiç: çocuklara sövüldüğü zaman kullanılan "ey kıç gibi kokmuş" anlamına gelen bir sövgü sözü.

kötle-:bu kelime bir fiil. oğlan vb. sikmek/düzmek anlamına geliyor. bir örnek de verilmiş. oglanıg kötledi yani o, oğlanı sikti/ düzdü. daha 11. yüzyılda erkek sikmek anlamına gelen bir kelimemiz var düşünün!!

kötlet-: bu kelime de fiil kökü. anlamı oğlan vb. siktirmek/ düzdürmek. örnek olarak ol oglanıg kötletti yani o, oğlanı siktirdi/düzdürdü.

kötlüg: ibne, luti anlamlarına gelen bir küfür.

sevgiliyle korunmadan ilişkiye girmek

sevgilinize sonuna/sapına/tamamen artık ne derseniz diyin güveniyorsanız olması gerekendir. prezervatif seksten alınan keyfi çok çok azaltıyor bana göre. ancak sevgilnize güvenmiyorsanız asla korunmadan ilişkiye girmeyin. güvenmediğiniz, güvenemediğiniz bir insana da nasıl sevgili dersiniz o da ayrı mevzu. mesele sevgililerin başkalarıyla seks yapmalarından aldatmalarından ziyade partnerlerinin/ eşlerinin sağlığını tehlikeye atabilecek kadar acımasız, düşüncesiz olmalarıdır. eğer sevgilinizin sizi riske atmayacağından eminseniz varsın başkalarıylla yatsın bence çok da önemli değil.

kürt

kürt=insan, türk= insan, arap= insan, alman=insan........ insan, insan, insan....

türkiye'nin en gereksiz kurumu

diyanet işleri başkanlığıdır. inansın inanmasın bütün halkın vergisinin sadece tek bir dinin tek bir kolunu temsil eden bu kokuşmuş kuruma verilmesi tam bir şaçmalıktır, haksızlıktır. hiristiyan, alevi, ateist vs.. vatandaşın vergisiyle cahiller ve yobazlar ordusunu finanse etmek de nedir? bu kurumun kendisi bizzat islama aykırıdır zaten. din hizmeti parayla satılır mı? gerçi allahın kitabı dedikleri kuranı da parayla satıyor bunlar. resmen kâr elde ediyorlar. bir de cami çıkışlarında milletten para toplamazlar mı. falanca yere yardım filanca yere yardım diye. daha bir tane okula, eğitim kurumuna yardım toplanıldığını görmedim. varsa yoksa kimsenin gitmediği camiler, kuran kursları yapılsın. birileri şu kurumu kapatsa da milletçe rahat etsek.

hung up

melodi abba'nın gimme gimme gimme adlı şarkısından alınmış. abba'nınki de çok güzel.

gulampareler zenparelere karşı

götçüler amcılara karşı olarak da tercüme edebiliriz. iki gurup arasındaki tartışma anlatılıyor.

gulampâre yaranların (dostların, sevgililerin) ve zenpâre biraderlerin mabeyninde (arasında) olan münazaran (tartışmayı) ve mefâhiratı (övünmeleri) tafsil ve tasvir eyler (açıklar ve anlatır). zenpâre, mahbubeler musahabetinden (kadınlar sohbetinden) hazzedip (zevk alıp) mahbublar mücamaatın menedip (erkeklerle cinsel ilişkiyi yasaklayıp) gulampârelere serzeniş ve tevbih ederler (sitem edip kınarlar) ki, "ey ağızları tadını ve nefisleri murâdını bilmez derdmendler (dertliler) ve iyiden yanlıyı (iyi olanı) farketmez biçareler!. niçin ş'ol (şu) zerdali boylu, yumuşak beypazarı kavunu gibi tatlılığından iki şakk (parça) olmuş garaimi koyup ol mâden-i necaset (pislik madeni) ve menba-i habaset (kötülük kaynağı) ve bais-i kabahat (suç sebebi) dedikleri murdara uyup şöyle yüz karalığın kılarsınız" deyu (diye) yakındığıylan (yakınıp) hitablar ve itablar kılıb nâmeler (mektuplar) ve kitaplar gönderdiler. gulampâre yaranlar, zenpârelerin bu tâ'nım (kınamasını) işidib "göt gibi azîz ve nefis ve bir nesne (birşey) var mıdır" deyip dil uzattıklarına gayet ile (çok) incinib dağda ve taşda ve kuruda ve yaşda ve köyde ve şehirde ne kadar gulampâre var ise cem' olub (toplanıp) sikden alemler kaldırıp ve götden nakkareler (trampeti andırır küçük, vurmalı bir çalgı) çalıp "varalım şu zenpârelerin başına am gibi kik (geniş) dünyayı göt gibi dar ve başların kesip am kapısında taşak gibi berdar edelim (asalım)" deyüp divane oldular. zenpârelere bu haber vasıl olıcak (bu haber ulaşınca), onlar dahi zenançe (kız işi) kaftancıklar giyip ve ibrişim kuşaklar kuşanıp ve kıvracık kırcık ve ucu tellice saçaklar sarınıp ve destmalcikler takınıp şah, paşazade, hanzade, kadıncık kızı gibi düzünüp koşunup bir yere cem' olup (toplanıp) fikirlerin (fikirlerini) bunun üzerine mukarrer kılıp (kararlaştırıp) dediler ki: "gulampârelerin kavli (sözü) kutlu, avâzeleri (sesleri) heybetlû, cümbüşleri merdane (eğlenceleri erkekçe) ve direnişleri pehlivânedir. zira onlar kûh-ı billurun (billur dağ) gibi yaylakda perverde olmuştur (beslenmiştir). bizim dut keser gibi yerde oturmadan benzimizde tendürüstlük (sağlık) yerine zaiflik (zayıflık) ve süstlük (tebellik) arız olmuştur. biz onlar ile mukabele ve mukavemet etmek (bizim onlara karşılık verip karşıkoymamız) kabil değildir. hemân (hemen) çaresi budur ki, "sizinle mukatele (savaş) ve mücadele etmekden safamız yoktur (istemiyoruz, zevk almıyoruz). amma gelin münazara ve muhavere edelim (tartışıp konuşalım), her birimiz medhini delille isbat etsin (övündüğü konuda haklı olduğunu kanıtlasın), her kimin kelimatında (sözlerinde) kuvvet ve istikamet ziyade olursa (güç ve yöneliş fazlaysa), hükm-ü galebe ona müteallik olup (galibiyet kararı onun için verilsin) canibinde niza' mürtefı' olsun (anlaşmazlık ortadan kalksın)" deyu el ağız bir eyleyip bu resme tedbir eylediler (bu şekilde bir çözüm önerdiler). birkaç günden (birkaç gün sonra) gulampâreler askeri erişip saflar ve alaylar bağlayıp durdular. zenpâreler bu hali gördüler ve bildiler, can başlarına sıçrayıp söyledikleri söze peşiman (pişman) oldular. ahiren, (sonra) içlerinden bir cihandîde (dünya görmüş) ve belâdan ve doksan dokuz kazadan arta kalmış, kesret-i zinadan (zina çokluğundan) gönlü kararmış ve am havasından benzi sararmış, çok çalışmaktan beli bükülmüş bir pîr (yaşlı), başında külâh-ı kes (şarap dolu bardaktan yapılmış külah), elinde âsây-i kîr (erkeklik organından âsâ), ayak üzre durup ve bülendâ-vâz (yüksek ses) ile çağırıp ayıttı (dedi) ki, "ey gulampâreler, iki cihanda yüzü kareler ve âvâreler. hadd-ü insaftan (insaf derecesinden) teâdî (çıkmak) ve tecavüz etmek râh-ı delâlete (sapkınlık yoluna) ve tarîk-i cehalete (cahillik yoluna) düşüp gitmek, hakkı koyup bâtıla uymak, sikleri boklara mâlâmâl olmuş (dolmuş) götlere koymak ne demektir?

şiir:
"var iken dünyada zîbâ ve lâtif am
kişi göt sikmek gayet bok yemekdir
var iken billahi yağ, parmağını
boka bandırmak âdem ne demekdir?"

gulampâreler bu haberi gûş kılıp (duyup) deryayı muhit (etrafı çevreleyen deniz) gibi hurûş ve cûş edüp (coşup kaynayıp) hemen ol dem (o an) dilediler kim (ki), hücum edip zenpâreleri taşak zarbıyle (vuruşuyla) helak edeler ve sik nîzeleri (mızrakları) ile sinelerin (göğüslerin) çak edeler (yırtalar) şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) bu haberi görüp ayak üzre kalkıp bir eline bir âsâ ve bir eline teşbih alıp ş'ol (şu) komşuluk ("komşu" yerine) amı sikmekten yüzü kara olmuş merdümek (mercimek) sorusu gibi bir azîz şeyh olup çıka geldi, iki askerin mabeyninde (arasında) durdu..."
...şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) çıkıp gelip bunların arasına seccade-i sulh (barış seccadesi) deyu (diye) bir sikişhane hasırın saldı, geçip üstüne oturdu, zenpâreleri ve gulampâreleri önüne getirdi, bunları ayıttı (dedi) ki: "ey gözümün nuru gulampâreler ve ey gönlümün surum (sevinci) zenpâreler. kiminiz bakıyye-i kavm-i lût (lût kavminden artakalan) ve kiminiz bende-i nesl-i kabil (adem peygamberin oğullarından kabil'in soyundan gelenler). bana yar-ı yoldaş (yar ve yoldaş) olmaya sizden gayrı kim kabil? gelin siz ceng ve cidal (savaş) etmen (etmeyin) ve beni şuridehâl etmen (perişan etmeyin)" deyu her birine nasayih-i pür fasayih (güzel sözlerle dolu nasihatler) söyeleyib bulduğu pohu (boku) yiyip ahiren (sonra) "sulh hayırdır" diyip bunları sulha davet edip kadı oldu. zenpâreler can ve gönülden buna razı oldu. amma gulampâreler "madem ki bu zenpârelerden bize bir nesne hasıl olmaz, bunlar bu murada vâsıl olmaz (ermez)"dediler. pes (o zaman) şeytan aleyhilâne (allah ona lanet etsin) bu sözü kabul eyleyip zenpârelere söyleyip bu kavli (sözü) bunun üzerine bağladılar kim (şöyle karar verdiler ki), zinadan ne kadar evlâd hasıl oldu ise, gulampârelere vâsıl ola (verile) ve her ne muradlan var ise göreler (ne isterlerse yapalar). gulamparler bu sözü işidip kail oldular, (kabul ettiler), taze götler sikmeye mail (istekli) oldular. sikten kalem ve götten divat (eskiden belde'taşınan, yazı yazmak için kalem ve mürekkebin konulduğu alet; divit) getirip kalem divata bastırdılar. boku meni ile ezdiler yani mürekkep düzdüler (yaptılar), bir tuman (don) içine yazdılar. madem ki zenpâreler göte dil 'izadıp itale-i lisan etmeyeler (söz atmıyorlar),, gulampâreler onları taşak zarbıyla (vuruşuyla) ve sik, zahmı (yarası) ile mecruh edip (yaralayıp) incitmeyeler. ş'ol (şu) şartla kim (ki), zinadan hasıl olan zina püserleri (oğlanları) zina dilberleri cem' edip (toplayıp) cima talim edip (öğretip) andan (ondan sonra) gulampârelere temlik edeler (mal olarak vereler). çün ahidname (anlaşma) tamam oldu, zenpârelerin yüzü kara ve başı aşağa ve oğlanların götü sike ve ??? olup herbiri bed-nâm (kötü isimli) ve rusvây-ı âm (dünyanın rezili) oldular, neye uğradıklarını bildiler, kuyruk göte kısıp yildiler (hızla yürüdüler). gulampâreler safalar kesbedip (alıp) huzurlar sürdüler, göt dümbeleklerin çala çala ve sik alemlerin sala sala feth-u zafer birle (zafer ve fetih ile) yerli yerine gittiler.

şiir: sürür ile döndü gulampâreler
gam ile helak oldu zenpâreler
koyup oğlanı her kim zenpâre ola
bu denlû belâlar ona az ola
götü terk idüp her kim ki sike am
yeridir olursa rusvây-ı âm...".

uzak mesafe ilişkisi

zordur, yıpratıcıdır. bir buçuk yılı ayrı geçen 2 bir uzun mesafe ilişkim var ve artık sona geldiğimi hissediyorum. onunla tanıştığım şehirden bir buçuk sene önce ayrıldığımda en nihayetinde kavuşacağımızı, artık hiçbirşeyin bizi zayırmayacağını düşünmüştüm. ayrı kaldığımız süre boyunca da kimseyle birlikte olmadım.sık sık sevgilimin yanına gidip geldim o da benim kadar sık olmasa da beni ziyaret etti. her görüşmemiz bir travma halini almaya başladı. yine ayrılık, yine özlem. artık sabrımın sınırına geldim. sanki birşeyleri kaçırıyor gibiyim. sürekli telefon görüşmeleri bunalttı beni. etrafımdaki mutlu çiftleri görmek üzmeye başladı. ve sonunda dikkatim çevremdeki insanlara kaymaya başladı. yeypyeni ve daha güzel ilişkiler kurabileceğimi farkettim. zamanımı ve gençliğimi harcadığımı düşünmeye başladım. tam işte bu noktada ona olan aşkımın bittiğini anladım. skyptan yaptığımız büyük çoğunluğu sex içerikli sohbetler ergence gelmeye başladı kendimi zavallı gibi hissettim. zamanla kopuşun eşiğine geldim. artık farkındayım ki kavuşma çabuk olmayacaksa, yıllar sürecekse bu tarz ilişkileri yürütmek hem çok zor hem de gereksiz. özlemle geçen boş yıllarınıza ve zamanınıza yazık. ha çok çok mu seviyorsunuz o halde her imkanı zorlar aynı şehirde yaşarsınız. imkanlarınızı zorlamıyorsanız zaten çok sevmiyorsunuzdur kendinizi kandırmayın, lişkinizi masaya yatırın bence. zira aşkta ve rüyada imkansızlıklar yoktur.

göt

dîvânu lugâti't türk'te köt şeklinde geçiyor. köt ile ilgili olarak geçen kelimeler ise şunlar:

kötiç: çocuklara sövüldüğü zaman kullanılan "ey kıç gibi kokmuş" anlamına gelen bir sövgü sözü.

kötle-:bu kelime bir fiil. oğlan vb. sikmek/düzmek anlamına geliyor. bir örnek de verilmiş. oglanıg kötledi yani o, oğlanı sikti/ düzdü. daha 11. yüzyılda erkek sikmek anlamına gelen bir kelimemiz var düşünün!!

kötlet-: bu kelime de fiil kökü. anlamı oğlan vb. siktirmek/ düzdürmek. örnek olarak ol oglanıg kötletti yani o, oğlanı siktirdi/düzdürdü.

kötlüg: ibne, luti anlamlarına gelen bir küfür.

hdp nin baraj altında kalması

kalır mı kalmaz mı daha belli değil ama içinden bir ses oh olsun, beter olun diyor. tabi mantıklı yanım da keşke baraj altında kalmasalar diyor. teröre ve pkk'ya mesafe koyamazsan, sağda solda özerklik ilan edilmesine göz yumarsan, katliamlardan oy devşirmeye uğraşırsan ve daha bir sürü şey, olacağı bu.

horizonmersin

geniş bir ilgi alanı ve bilgisi olan, yazılarını takip etiğim ve severek okuduğum yazar.

öpüşmeyi bilmeyen adam

çok şeye tahammülüm var ama öpüşmesini bilmeyen adamlara karşı tahammülüm yok. öpüşmesini bilmeyen bir adam bana göre ders anlatmasını bilmeyen öğretmen, anayasadan haberi olmayan hukukçu gibi bir şeydir.

keskinoğlu fileto fit

piyasada yiyebileceğiniz en berbat gıda maddeleri arasındadır. tıpkı ton balığı gibi piliç göğsünü konserve halinde tüketiciye sunmuşlar. ancak insan piyasaya sürmeden önce tadına bakmaz mı ya!?

bülent arınç ve abdullah gül ün kuracağı partiye isim önerileri

gaypar: gül(en) ve arınç yoldaşlığı partisi.
Henüz takip eden biri yok.