rusen amcanin oglu

Durum: 51 - 0 - 0 - 0 - 05.07.2016 22:21

Puan: 766 - Sözlük Kezbanı

11 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 3

ayı sözlük itiraf

bu aralar o kadar yoğun çalışıyorum ki ne kendime zaman ayırmaya ne de herhangi bir sosyal aktiviteye fırsat bulabiliyorum.yaşıyormuş gibi hissedemiyorum sanki.son günlerde kabuğuma çekildim adeta. arkadaşlarımla eskisi kadar sık görüşemiyorum (belki de görüşmüyorum).sözlüğü takip edemiyorum. * ne olacak bu halim onu da bilmiyorum. arkadaş çevreme out olmadığım için bir anlamda kendimi yalnız da hissediyorum.insanlarla tam anlamıyla bağ kuramadığımı düşünüyorum.bundan dolayı vazgeçilmez olarak addettiğim kimsem yok çevremdekilerin de benim için benzer şeyleri düşündüğünü varsayıyorum. bu şekilde devam dersem yeraltı filmindeki muharremi oynayabilecek seviyeye geleceğim.silkinip kendime gelmem gerektiğinin farkındayım ama her şeyin henüz başında olmama rağmen bunu yapacak gücü kendimde bulmuyorum. gece gece bu kadar depresif bir entry niye yazdım onu da bilmiyorum. gece yarısı gelen ağlama hissi nden dolayı olabilir.
şunu da belirtmeliyim ki sen de hiç yardımcı olmuyorsun sözlük yok yalnızsın yok gündemde değilsin... pehh...

ps: entry tekrar okuyunca fark ettim de amerikan filmlerinde milletin sürekli angarya kitlediği ezik, asosyal ,asyalı işçi profili çizmişim direkt.

vicks ile 31 çekmek

saç kestirmek

küçükken nefret ederdim bundan.o zaman babamın beni götürdüğü berberin eski makinesinin saçlarımı yolmasından mıdır,yoksa saçımı kestirince yeni doğmuş sıpaya benzememden midir bilemiyorum ama hala berbere giderken ayaklarım geri geri gider.belki de bilinç altımda berber dayaması nın travmatik izlerini tasıyor da olabilirim.

google a sorgulatılmadan yazılamayan kelimeler

halüsüs... halünsüüü...halünisisyon...halünsüüü...halüüü... halüsyon...halüsasdfghjklş...

(bkz: halüsinasyon)

hayal kurmak

bazen hayal kurmaya o kadar dalıyorum ki gerçek hayata geçiş yapmakta zorlanıyorum.

yılda 20 bin liralık pasta yiyen bakanlık

yiyin efendiler yiyin, bu han-ı zi-safa sizin
doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

(bkz: tevfik fikret)

organ bağışı

uzun zamandır yapmayı planladığım ancak ya doğal sebeplerden beyin ölümüm gerçekleşmeden,organlarımı almak için aceleci davranıp da bu yüzden beni öldürdürürlerse korkusuyla sürekli ertelememe sebep olandır.evet paranoyak bir bencilim.

ayı sözlük yazarlarının kişisel yetenekleri

her defasında işleri bir şekilde berbat edebilme *

looking

şu ana kadar yayınlanması planlanan 8 bölümden 3 tanesi yayınlanmış dizidir.
--- spoiler ---

aslında karakter açısından biraz queer as folk 'a benziyor.temelde san fransisco'da yaşayan üç gay arkadaşın başından geçenleri anlatıyor.
patrick: bizim qaf michael'ın kezban olmayan yakışıklı versiyonu diyebiliriz.aşk peşinde ama her seferinde bir şekilde işi ters gidip aradığını bulamıyor.*
dom:orta yaşa doğru ilerlerken geçmişiyle hesaplaşmaya çalışan ,bölgenin bir çeşit playboy'u, ortamların aranan adamı.gençken bir takım mallıklar yapmış ama nereye bağlanacak bakalım.
bir de eş cinsel çift var dizide ama hem isimlerini unuttuğum hem de çok sıkıcı oldukları için açıklama yapamayacağım.

--- spoiler ---

buna ek olarak çok hoş bir müzik seçimi var dizinin.sayesinde diğer şarkıları da gayet hoşuma giden gruplar keşfettim.

(bkz: the 2 bears )

(bkz: john grant )

stranger by the lake

orijinal adı "l'inconnu du lac" olan "alain guiraudie" isimli yönetmenin cüretkar sahneleri ile adından söz ettiren filmi.

--- spoiler ---


filmin tamamı ,genelde gay'ler tarafından * kullanılan bir göl kenarında geçiyor.neredeyse yarısına kadar sıradan ve aynı zamanda gerçekçi bir şekilde ilerleyen olay örgüsü karakterin seyirciye tanıtılması ve mekan olarak kullanıla bölgeye alışmasına ortam hazırlıyor.filmde bildiğin kadarıyla hiç müzik kullanılmadığı gibi sürekli olarak dalga sesleri ve dal hışırtıları gibi seyirciyi filmin atmosferine davet eden dışsal sesler işitiliyor.(aynı tadı nuri bilge ceylan 'ın bir zamanlar anadolu'da 'sında da hissedebiliyorsunuz.).belli bir süre sonra sanki siz de göl kıyısın da güneşlenenlerden biriymiş gibi hissediyor ve son sahne de frank'in gerilimine ortak oluyorsunuz. hatta hava karardıktan sonraki plajın artık yavaş yavaş terk edilmesi sonucu oluşan ortamın tekinsizliği muhteşem.

aslında hikaye üç temel karakter üzerinde ilerliyor;sağduyuyu ve tecrübeyi temsil eden henri , bağ kurmak isteyen platonik ana karakter frank ve l'homme fatal * * michel **. filmin asıl olayı frank ve michel'in yakınlaşması sonrası gelişiyor. bu yüzden sinema keyfinizi piç etmemek için olay örgüsünü yazmıyorum.zaten izlerseniz görebileceğiniz gibi, bir çok nokta seyircinin hayal gücüne bırakılmış.ben de sizin hayal gücünüze bırakayım.

--- spoiler --

sonuç olarak gayet izlenesi bir bir film.hatta en beğendiğim ilk üçe bile girer ki bu da fransız sinaması'ndan hiç hoşlanmayan biri olarak ön yargılarımı sorgulamama sebep oldu.

seni önemsiyormuş gibi yapan insan

"bi ara görüşelim kesin" cümlesini kurmazsa kendini eksik hisseder.

bu milletin amına koyacağız

bu koyulmamış hali miydi diyerek insanı güldürürken düşündüren beyan.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

yazgı

2001 yapımı zeki demirkubuz filmidir aynı zamanda.

göğüs büyütme duası

zeytin ve incirle alakasını çözemediğim duadır.yazan kişi kuran'da geçiyor diye çocuğuna kezban*veya irem ismini veren kişinin akrabası olabilir.

yargıda milli irade dönemi

ingiltere'nin anayasal surecinde güçler ayrılığı ilkesi kıta avrupası'ndan biraz farklı bir evrim geçirmiştir.yasamayı temsil eden halkın ,zaten mantıken kendi aleyhine bir yasanın çıkmasına izin vermeyeceği tezinden hareket edilerek yasama ve yürütme çatışması ağırlıklı bir sistem ortaya çıkmıştır.hatta yürütme yasamanın alt dalıdır bile denilebilir.yargı ise denetim mekanizması olarak bağımsız olmaktan ziyade kraliçeye bağlıdır.ancak bu bağlılık bizdeki bağlılık anlayışının aksine katı bir hiyerarşi içeren emir-komuta zinciri şeklinde değil yalnızca idari anlamdadır. böylece tüm kurumların birbirini denetleyip sınırlandırması mümkün kılınırken iktidarın tek elde toplanması da engellenmiş olur.görüldüğü üzere akp'nin, yargının "belli bir iradeyi temsil etmesi" kavramı götünden anlaması yetmezmiş gibi milli iradeyi diline pelesenk edip muğlak bir kavramla son muhalif erk* olan yargıyı arka bahçesi hatta bahçeciği yapma girişiminin kibarca söylenişidir.*

kedi

bazen önceki hayatımda kedi formunda mıydım diyerek kendimi sorgulamama sebep olan hayvan.aynen bizimki gibi dışarı çıkıp eğlenmek için türlü bahaneler uyduruyorum ama bir kaç saat bile olmadan tekrar eve dönmek istiyorum.

anamı sik babam ol

aile bakanlığı'ndan seks tavsiyeleri

iz bırakan kitap cümleleri

ben hasta bir adamım...gösterişsiz,içi hınçla dolu bir adamım ben...

(bkz: yeraltından notlar )
  • /
  • 3
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 51

ayı sözlük itiraf

bu aralar o kadar yoğun çalışıyorum ki ne kendime zaman ayırmaya ne de herhangi bir sosyal aktiviteye fırsat bulabiliyorum.yaşıyormuş gibi hissedemiyorum sanki.son günlerde kabuğuma çekildim adeta. arkadaşlarımla eskisi kadar sık görüşemiyorum (belki de görüşmüyorum).sözlüğü takip edemiyorum. * ne olacak bu halim onu da bilmiyorum. arkadaş çevreme out olmadığım için bir anlamda kendimi yalnız da hissediyorum.insanlarla tam anlamıyla bağ kuramadığımı düşünüyorum.bundan dolayı vazgeçilmez olarak addettiğim kimsem yok çevremdekilerin de benim için benzer şeyleri düşündüğünü varsayıyorum. bu şekilde devam dersem yeraltı filmindeki muharremi oynayabilecek seviyeye geleceğim.silkinip kendime gelmem gerektiğinin farkındayım ama her şeyin henüz başında olmama rağmen bunu yapacak gücü kendimde bulmuyorum. gece gece bu kadar depresif bir entry niye yazdım onu da bilmiyorum. gece yarısı gelen ağlama hissi nden dolayı olabilir.
şunu da belirtmeliyim ki sen de hiç yardımcı olmuyorsun sözlük yok yalnızsın yok gündemde değilsin... pehh...

ps: entry tekrar okuyunca fark ettim de amerikan filmlerinde milletin sürekli angarya kitlediği ezik, asosyal ,asyalı işçi profili çizmişim direkt.

ayı sözlük itiraf

sözlüğe öyle her gün uğramam. lakin ben sözlüğü daha çok, birbirini uzun zaman aramadığı halde görüşünce muhabbete yine kaldığı yerden devam eden bir arkadaş gibi görüyorum. bu yüzden giriş yaptığımda bazen eski entry'lerime şöyle bir göz atarım. az önce de 2 seneden fazla bir zaman önce yazdığım bir itiraf entry'sine denk geldim. ne kadar da mutsuzmuşum o zaman. bazı şeyleri yapamadığımdan, kabuğumu kırmam gerektiğinden ama kendimde bu cesareti bulamadığımdan dem vurmuşum. şimdi geri dönüp baktığım zaman kendi kendime şaşırıyorum. ne kadar da fazla şey yaşamışım, ne kadar değişmişim iki senede. bazen gerçekten tanıyamıyorum kendimi. bu süreçte meslek değiştirmişim, şehir değiştirmişim, yeni arkadaşlar, yeni insanlar, iyi ki tanımışım dediğim, keşke hayatımın bir parçası olmasaymış dediğim insanlar tanımışım. kelimenin tam anlamıyla sıfırdan başlamışım. ve sanki ben eski benliğime dair her şeyi sıyırıp atmışım. sanırım kendine yabancılaşmak deniyor buna. ama günün sonunda külahı önüme koyup kendimi muhasebeye çektiğimde mutlu olduğumu hissediyorum. sanırım sözlüğün, ya da yazmanın güzel yönü de bu. önceden nasıl düşündüğüne yahut nasıl bir insan olduğuna dair küçük fragmanlar sunması. sen bakmaktan kaçsan da o külahı senin önüne koyup "bak bakalım yeni kendini sevecek misin?" demesi.

kişinin eşcinsel olup olmadığını anlama yolları

imkansız olmayan ama uygulamaya dökmesi gayet zor olan yollardır. şöyle ki ;gay olduğundan şüphelendiğiniz kişi siz onunla konuşurken yanınızdan geçen yakışıklıyı bir kaç saniyeden uzun süzüp sonra tekrar size dönüyorsa, gözünüz aydın, haklı çıkmış olmanın gururunu yaşayabilirsiniz. ancak hemen heveslenmeyin çünkü büyük ihtimale siz de aynı kişiyi kesmekle meşgul olacağınızdan, o kritik anı kaçıracaksınız.

gizli gay

gizliliği takıntı haline getirip "cia beni izliyor,fbi peşimde" triplerine girmiyor,çevresindeki açık olduğu kişilere sıkıntı verecek davranışlarda bulunmuyorsa anlaşılabilecek kişidir.zira türkiye ,istanbul,izmir ve ankara'dan ibaret değil.sırf sevdiği kişinin cinsiyeti yüzünden yaşama hakkının elinden alınabileceğini düşünen insanlarla birlikte yaşıyoruz.bu bağlamda o kadar ileri gitmese bile kariyer anlamında kişinin durumunu inanılmaz derecede etkilediğini de eklemek gerekli.
hem kişinin kendini salt cinselliğini merkez alarak tanımlaması eksik olacağından, eşcinseliğini sürekli deklare etmek gereksiz ve antipatik bir davranış. sonuçta nasıl heteroseksüeller, heteroseksüel olduklarını ayrıca belirtmiyorsa biz de buna mecbur değiliz.
ayrıca hiç kimse açılmazsa insanların önyargılarının nasıl kırılacağını soran arkadaşlara bir yandan hak verirken bir yandan da işin teorik kısmıdan farklı olarak "herkes bir lira verse" durumu kadar naif ve basit olmadıgını belirtmeliyim.

türkiye'de tüm gaylerin aktif olma sorunsalı

erkek olmanın bu kadar yüceltildiği,eşcinsellerin bile "adam gibi adam" aradığı toplumda şaşırtıcı değildir.onun için kadın ile arasında ilişki kurabilecek herhangi bir davranışta bulunmak onu daha az değerli kılar.en erkek o olmalıdır. hatta bunun için "full" gibi ucubik bir sıfat bile ekler yüce aktifliğinin başına.bunu yapmıyorsa da büyük ihtimalle versatile olduğunu söyleyerek orta yolu bulmaya çalışır.

ayı sözlük itiraf

sözlüğe öyle her gün uğramam. lakin ben sözlüğü daha çok, birbirini uzun zaman aramadığı halde görüşünce muhabbete yine kaldığı yerden devam eden bir arkadaş gibi görüyorum. bu yüzden giriş yaptığımda bazen eski entry'lerime şöyle bir göz atarım. az önce de 2 seneden fazla bir zaman önce yazdığım bir itiraf entry'sine denk geldim. ne kadar da mutsuzmuşum o zaman. bazı şeyleri yapamadığımdan, kabuğumu kırmam gerektiğinden ama kendimde bu cesareti bulamadığımdan dem vurmuşum. şimdi geri dönüp baktığım zaman kendi kendime şaşırıyorum. ne kadar da fazla şey yaşamışım, ne kadar değişmişim iki senede. bazen gerçekten tanıyamıyorum kendimi. bu süreçte meslek değiştirmişim, şehir değiştirmişim, yeni arkadaşlar, yeni insanlar, iyi ki tanımışım dediğim, keşke hayatımın bir parçası olmasaymış dediğim insanlar tanımışım. kelimenin tam anlamıyla sıfırdan başlamışım. ve sanki ben eski benliğime dair her şeyi sıyırıp atmışım. sanırım kendine yabancılaşmak deniyor buna. ama günün sonunda külahı önüme koyup kendimi muhasebeye çektiğimde mutlu olduğumu hissediyorum. sanırım sözlüğün, ya da yazmanın güzel yönü de bu. önceden nasıl düşündüğüne yahut nasıl bir insan olduğuna dair küçük fragmanlar sunması. sen bakmaktan kaçsan da o külahı senin önüne koyup "bak bakalım yeni kendini sevecek misin?" demesi.

ayı sözlük yazarlarının idolleri

Henüz takip eden biri yok.