serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16414 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

paw

okuması keyifli yazar. eve evet eminim, okuması çok keyifli.*

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

kafa yaptı,
calexico & francoiz breut - si tu disais

*

özlenen adam akla geldiğinde hissedilenler

sensizlik

"başlangıcın ve bitişin olmadığı bir yerde, göklerin üzerinde, yerlerin dibindeyim. gözyaşlarına yakın, kahkahaların sol yanında, acıların azıcık gerisi mutluluğun ters yönündeyim.


uzaklardan gelmiş bir peri, gökyüzüne uzanmış bir elim.ayaklarında gözleri olmayan, gözlerinde ışıklar sönmüş bir evim." *

aşk acısı

ileri boyutları intihara kadar gidebilir. aşk gözü kör ettiğinde, o körlükle çok şey yapılabilir. bu duruma gelmeden önce içsel bir çatışmayla elaşağı edilmelidir.

uyuklamak

eğer dersteysiniz, hoca dürtüsüyle son bulabilir.

interaktif sözlükler kasım 2012 sıralaması

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

2bdaa

odamın duvarlarına resimler yaparken baya ilham verdi. * *

evgeny grinko

rus sanatçı. minimalist müzikler yapıyor. ne kadar çirkin olursa olsun, bir rus erkeğinin dünyayı fethedebileceği izlenimini uyandırıyor bende. tabi intihara meyilli yazar ve ressamlarından sonra.

cinematic melodies diye bir albümü var;

01. woody allen (01:53)
02. the piano of the old seaman (02:15)
03. lifro (01:33)
04. other child room (02:54)
05. poirot and tarutz walk in paris (02:17)
06. 28359840921=42 (02:29)
07. morning in pripyat (02:02)

bu notalara kulak verin;
gözlerimi kapatıp teslim oldum ben.



*

yalnızlığın acı koyması

masum bakışlarının değersiz olduğu bir tazeliktesin...
belki sadece yanlış bir tarihtesin..
yanlış bir talihin belki tam elindesin..


tertemiz bakışlarsa sadece itici birer pençe lal dilinde...
bir pantomim sanatçısının boyasız gözyaşları akıp giden...
başka tenlerse buz, aşk ateşinin terk ettiği...
nedir ki şu umut? kalan son ışık mı?
sönerken gözleri kör eden..
belki ruhu alıp giden...

orospu yalnızlığım...

* *

aşk istemek

leyla olmak, aslı olmak, şirin olmak gerekir. yanabilmek için, ateş gibi, önce aşkı bilmek gerekir.

sabah ayılmanın en kolay yolları

bazen yeryüzünde, içimdeki uyuma istediği bastıracak kadar kahve bitkisi olmadığına inanıyorum.

kezban ruhlu ayicik

bir kezbandan diğerine selam olsun o zaman, hoşgeldin.*

el yazısı çok kötü olan insan

babam yazımı görünce şöyle derdi;

" oğlum bu ne! at oynamış yonca tarlası gibi."

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

cem adrian & murat yılmazyıldırım - kan revan içindeyim

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

ayı sözlük

"insan dili 40.000 yıldır var ama ilişkimizi anlatan tek bir sözcük yok."

karapaks

aldatan sevgilisini affeden adam

tayyip erdoğan ın muhteşem yüzyıl a savaş açması

  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

eleni vitali

*

ölümcül şarkıların sahibi yunan sanatçı. canlı dinlenecek kişilerin başında gelir.

fullmetal alchemist-brotherhood

yeni başlamama rağmen saatlerce bıkmadan bölüm devirebildiğim, simyacı edward ve alphonse elric adında iki kardeşin hikayesini anlatır ki farklı bir konusu ve örgüsü var. hiromu arakawa animenin mangakası olur.

fairuz



insanlar seni bana sordu sevgilim
mektuplar yazdılar ve aşk onları götürdü
bana zor geliyor ( dokunuyor ), şarkı söylemek
senle ilk kez beraber olmadığımız icin **

insanlar seni bana sordu ... sordu
gelecek dedim, sakın bana sitem etmeyin
gözlerimi kapattım
gözlerimde olduğunu insanların farketmesinden korktuğum için

insanlar seni bana sordu sevgilim
mektuplar yazdılar ve aşk onları götürdü
bana zor geliyor ( dokunuyor ) şarkı söylemek
senle ilk kez beraber olmadığımız için **

gece bana geldi ve bana ışık tutmamı istedi
sonra ışığımı söndürdü
nasıl sana geldim sorma dedi
kalbim sana yetişmemi sağlayan kılavuzumdu
yanan da senin özleminden yandi
senle ilk kez beraber olmadığımız için

insanlar seni bana sordu sevgilim
mektuplar yazdılar ve aşk onları götürdü
bana zor geliyor ( dokunuyor ) şarkı söylemek
senle ilk kez beraber olmadığımız için **

diye bir çevirisi elime geçmiştir, ne güzel sözler bunlar demişimdir.

sevgili sözlük

sözcüklerim tükenmiş bugün sözlük, ne yazasım var ne de okuyasım... çocukken senem teyzenin bahçesine girerdim de gizlice, güzel çiçekleri koklardım ya, bi tanesi vardı da hergün koklamadan edemezdim. mübarek o tiftik gibi yapışan otlarla çevriliydi. koklucam diye her yerimi o yapışan şeylere bağışlardım.işte o yapışkan şeylerin ortasına düşmüşümde heryerim onlardan olmuş gibi şimdi. eriniyorum da dokunmuyorum hiç birine.

ısrar

(bkz: üstelemek )
aşırıya kaçılması halinde insana bıkkınlık veren.
annelerin çok yaptığı.
- şu bir lokmayı almadan hayatta çıkamazsın! *

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

ayı sözlük tanıtım çalışmaları

ben bir kaç arkadaşımı "çok yakışıklı kıllı mıllı adamlar var, bir görseniz hemen mesaj atıp tanışıyorlar hepside zengin" diye kandırmaya çalıştım. umarım işe yarar...

liseli eşcinsellere tavsiyeler

erkeklere fazla güvenme, yarı yolda bırakmasını iyi bilirler...
arkadaşlıklara fazla güvenme, çıkar çatışmasında saman alevi gibi sönüp giderler...
melankolik müzikler dinleme konusunda iddialı olma, hayatın yeterince melankolik...
ilk amacın edindiğin meslek, kazandığın hayat olsun...
fazla hayalperest olma, ayakların hayallerden çok gerçeklere bassın...
kolay bir hayat yaşamayacağını, aşklarının çoğu kez boğaza dizilen düğümlerden ibaret olacağını bilmene henüz gerek yok çünkü bunu bilmek için çok tecrübe edineceksin....
bedenin, et pazarından daha değerli kucaklar hak ediyor unutma tatlım...
herşeye rağmen mutlu olma imkanına yeterince sahipsin...
tek önemli olan sen ve senin kendini geliştimeni bekleyen yanın... *

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

wagaman

çok heycanlandım izlerken, ne güzel izah edilmiş sorulan sorular.

ilk kez görüştüğün adama sarılıp mal gibi ağlamak

ona da yazık, bazen arıyor insan tabi sarılıp ağlayacağı bir omuz bir kucak olsun. öyle durumlar için büyük bir peluş ayı bulunduruyorum odamda, nefes almıyor ama olsun...*

her başlığın altından şarkı sözü çıkması

neden sıkıntıya dönüştüğünü anlamadığım başlıktır, herkes ilgi alanlarını paylaşır. paylaşsındır, okuyanıda sevenide vardır. müzik dışında bişeyler paylaşımlar sevenlerde istedikleri başlıkları açsın, klavyeleri elindenmi alındı sanki. sol köşeyi o başlıklarla doldursunda sıkılmasın yorumlar yapsın. hayır sayıları hiçte yadırganacak gibi değil... garip... okadar müzikten sıkılmış kişi boş boş duruyormu yani.

hoşlanılan erkeğin kadınsı çıkması

neden bu kadar korkunç olduğunu okuduğum entrylerden anlamadığım durumdur. arkadaş kalırsınız, veya bir daha görüşmezsiniz "amann amannn" cümlelerinin sebebi kendi içimizdeki homofobiklik mi?. *