güzel/yakışıklı olduğunuz takdirde cumartesi kapı önündeki sıranın yanından elinizi kolunuzu sallayarak içeri girebildiğiniz seçici mekan. bakın seçkin demiyorum. bir dönem "seçkinleştirmek" adına üyelik ve kart sistemine geçmişlerdi ancak sanıyorum taze et stoku bitmeye başlayınca vazgeçtiler. aynı zamanda pek kadın sevilmiyor. 5 gay bir kız gibi bir oran varsa içeri giriş grubunuzda, azıcık homurdanarak alıyorlar.
gelelim biraz daha eskiye. eskiden o ufacık dans pistinin orta yerinde strip direkleri bulunurdu. dansçılar belli bir saatten sonra şimdiki gibi bar üzerinde değil o strip direklerinde bütün müşterilerle iç içe dans ederdi. daha sonra mekanın el değiştirmesiyle strip direkleri kaldırıldı. rant sağlanamamış olacak ki, bar üzerinde dansçı çıkarmaya başladılar. pek samimiyetsiz olan bu durumun neticesinde dansçı gençlerimiz görevlerini hakkıyla(?) yerine getirdikten sonra bar önünde dokunulmak üzere bir müddet sizi bekliyorlar.
sırf bunlar yüzünden; yüksek lisansımı yapıyorum, aynı zamanda çalışıyorum, zaten eve çıktığım arkadaş da kuzenim, aha bu da mal beyanım diye kimliğimi kaybedecek kadar yalan söyledim ulan. yine de bu tipin "almanya'da yaşayan" versiyonu var, tadından yenmiyor.
saygı duyamayacağım yegane davranış tipi. nasıl bir özgüven eksikliği iter insanı "bu burada durmaya devam etsin ama şunu da bu gecelik buraya sokayım" gibi bir pısırıklığa bilemiyorum. "her homoseksüel ilişki bir zaman sonra açık olmaya mahkumdur." mantrası da bunun tuzu, biberidir.
çok sık karşılaşılan ve normal karşılanması gerekilen durum. şöyle ki, bunun sebebi "vay adamdaki popoya gel erik gibi" gibi düşünceler değildir. antrenmanın ilk 20 dakikasında erkek libidosunun delice artması dolayısıyla "evdeki kanepeyi kim yaktı ulan acaba?" diye düşünürken kendinizi erekte halde bulabilirsiniz. aldırmayın efendim, spor yapıyorsunuz. kan, ter, gözyaşı, sperm... bunlar doğal şeyler.
bir röportajında kendisine yöneltilen: "insanlar sizi neden bu kadar cool buluyor?" sorusuna; hafifçe gülümseyip ceket cebine vurup, paketten çıkan sigarayı yakalayıp, ceket kolundan çıkan çakmakla sigarasını yakıp arkasını dönüp giderek bir cevap veren muazzam aktör. aynı zamanda marlboro' nun 5 kovboyundan biri.
ps: sanıyorum akciğer kanserinden ölmeyen tek kovboy.
naruto bleach one piece ergo proxy fairy tail elfen lied berserk ghost in the shell cowboy bebop basilisk devil may cry hellsing full metal alchemist final fantasy gungrave death note
edit: oğlum manyak mısınız, şahsi favori animelerimin olduğu entry'i neden kötülediniz? zevkimi mi beğenmediniz?
anlayamadığım şey bu yazarların her biri sanıyorum muazzam lüks, komple tavandan tesisatlı duşlara sahip. bir ben miyim yahu iki kişi duşa girdiğinde asla suyun iki kişiye de aynı anda gelmediğini yaşayan? hiç hayallerdeki gibi bir an değil benim için.
sanıldığı gibi "oh, vauv, muazzam" bi olgu değildir. sinir bozar, gerer, yorar, konsantrasyon zaten bir süre sonra hak getire. erken boşalmaktan çok daha rezil bir durumdur. pelvic taban kaslarının güçlendirilmesiyle bir raddeye kadar kontrolü sağlanabiliyor, yine de "kalmadıysa heves, neye yarar nefes" diye bir olay da var, yok değil.
bu başlık komünitede yaygın olan, mentor-çıtır ilişkisini hatırlattı bana. vardır hepimizin bir akıl hocası, bir de büyüttüğü ufaklığı. önünde bir kitabı ya da alışılagelmişi olmadığından ufak tefek tavsiyelerle gider. ben ne kadar dinledim, ne kadarını anlattım bilmiyorum ama bi kaç tane de benden olsun:
1)gay olmaktan utanma, gay olmakla övünme. herhangi bir insandan eksik yahut fazla değilsin. bu sahip olduğun onlarca kimlikten yalnızca biri ama kesinlikle birincisi değil. çünkü öyle olunca sana zorbalık yapıp, dar görüşlü heterolardan hiç bir farkın kalmıyor. 2)maalesef olay, filmlerde dizilerde gördüğün; gökkuşakları, tek boynuzlu atlar ve kelebeklerden ibaret değil. kıçını kollayıp, önce kendine güvenmen gerekiyor. 3)gay olman karşı cinse geçtiğin anlamına gelmiyor. kendi cinsin gibi yaşamaya devam et ama onlar öyle diye kendini kalıplama. içinden geldiği gibi yaşa. 4)kafanın çok karışık olması çok normal ve bu soruların olduğunu gösteriyor. hiç bir şeyi sorgulamamak aptallık olurdu. kendine alan ve zaman tanı, pek çok cevap kendi kendine ortaya dökülecek. 5)kimse kimseye hetero olduğunu açıklamıyor, sende homo olduğunu açıklamak zorunda değilsin. istediğine istediğin zaman istediğin açıklamayı yap. geri kalanlar içinse: "seni becermediğim sürece senin problemin değil" 6)kimse herhangi bir şeyi senden iyi bilmiyor. tecrübe dinle, akıl al; hayat düsturu değil.
bu güne kadar duyduklarım ve söylediklerim, hatırladığım kadarıyla bu kadar. genç gaylere de başarılar diliyorum.
barcelona'ya trenle 40 dakika uzaklıkta olan ufak kasaba. bir gay için yaz cennetinin tanımı bana kalırsa. bu yazımın büyük bir kısmını geçirdiğim bölge. gay yoğunluklu, gay ve sadece erkek gayler için olan koylara sahip. bunların içerisinde tamamen nudist olanlar da var. ancak 80 yaşında amcaların da olduğu gerçeğini gözden çıkarmamak gerek.
ne verdiğini bilmiyorum da vermedikleri arasında: sahte umut, başka bir dünya vaadi, bulutların üzerinde altından şaraplar akan köşkler ve içlerinde size vaadedilmiş köleler * var. bunları düşününce sanıyorum ki başlığa tanım şu olabilir: realite, hiçlik, deadline ve bu çizgi dolayısıyla hayatınla gerçekten bir şeyler yapabilme fırsatı.
zamanında sevgilimin büyük annesi tarafından söylenen bir söz ile kafamda konu hakkındaki düşünceleri netleştirmiştir. "bir davranış hakkında, acaba aldatmak mı, diye düşünüyorsan, aldatmaktır."
eşcinsel olduğumu benden yahut başka bir kaynaktan duyduktan sonra "abi bana dokunmadığın sürece " gibi espri amaçlı hödükçe şeyler söylerseniz, karşıma çıkamayacak noktaya gelirsiniz. beni herhangi bir heteroseksüel erkek arkadaşınızdan farklı bir gözle değerlendirirseniz can sıkarım. son olarak, ortaokul tadında bir erkeklik taslama; efendime söyleyeyim çirkinleşme yahut kabadayılık yapma gibi bir gaflette bulunursanız çok büyük ihtimalle burnunuzu kırarım.
bunları söylerken pek çok eşcinsel erkek adına konuştuğuma inanıyorum. söylediklerim aslında ezcümlesinde "insan olun" minvalli şeyler. insan olun, canımı yiyin.
bu başlık komünitede yaygın olan, mentor-çıtır ilişkisini hatırlattı bana. vardır hepimizin bir akıl hocası, bir de büyüttüğü ufaklığı. önünde bir kitabı ya da alışılagelmişi olmadığından ufak tefek tavsiyelerle gider. ben ne kadar dinledim, ne kadarını anlattım bilmiyorum ama bi kaç tane de benden olsun:
1)gay olmaktan utanma, gay olmakla övünme. herhangi bir insandan eksik yahut fazla değilsin. bu sahip olduğun onlarca kimlikten yalnızca biri ama kesinlikle birincisi değil. çünkü öyle olunca sana zorbalık yapıp, dar görüşlü heterolardan hiç bir farkın kalmıyor. 2)maalesef olay, filmlerde dizilerde gördüğün; gökkuşakları, tek boynuzlu atlar ve kelebeklerden ibaret değil. kıçını kollayıp, önce kendine güvenmen gerekiyor. 3)gay olman karşı cinse geçtiğin anlamına gelmiyor. kendi cinsin gibi yaşamaya devam et ama onlar öyle diye kendini kalıplama. içinden geldiği gibi yaşa. 4)kafanın çok karışık olması çok normal ve bu soruların olduğunu gösteriyor. hiç bir şeyi sorgulamamak aptallık olurdu. kendine alan ve zaman tanı, pek çok cevap kendi kendine ortaya dökülecek. 5)kimse kimseye hetero olduğunu açıklamıyor, sende homo olduğunu açıklamak zorunda değilsin. istediğine istediğin zaman istediğin açıklamayı yap. geri kalanlar içinse: "seni becermediğim sürece senin problemin değil" 6)kimse herhangi bir şeyi senden iyi bilmiyor. tecrübe dinle, akıl al; hayat düsturu değil.
bu güne kadar duyduklarım ve söylediklerim, hatırladığım kadarıyla bu kadar. genç gaylere de başarılar diliyorum.
naruto bleach one piece ergo proxy fairy tail elfen lied berserk ghost in the shell cowboy bebop basilisk devil may cry hellsing full metal alchemist final fantasy gungrave death note
edit: oğlum manyak mısınız, şahsi favori animelerimin olduğu entry'i neden kötülediniz? zevkimi mi beğenmediniz?
naruto bleach one piece ergo proxy fairy tail elfen lied berserk ghost in the shell cowboy bebop basilisk devil may cry hellsing full metal alchemist final fantasy gungrave death note
edit: oğlum manyak mısınız, şahsi favori animelerimin olduğu entry'i neden kötülediniz? zevkimi mi beğenmediniz?
"minas morgul geceleri soğuk olur, yar beni verme shelob'a" şeklinde sözlere sahip yurt türküsünün dayalı olduğu "büzüğümün kardeşliği" destanındaki iki yiğit oğlanın münasebetleridir.
yazar olduğum günden beri tek bir tane yemediğim eksiyi bugün 7 tane olarak yedim sözlük. sıradan eksilemiş allahsız, kimin kuyruğuna bastıysam kusura bakmasın sözlük. sol frame' den entarilerime girip, devamını canı gönülden bekliyorum.
bugün hello kitty'nin kedi olmadığını öğrendim sözlük. dünyam sarsıldı. neye, kime inanacağımı bilemiyorum artık. bütün hayatım yalanmış. yazıklar olsun.