aşk

  • /
  • 6
aşk bir kez mi yaşanır? aşık olunan kişi daha önce birine aşık olmuş ve canı yanmışsa bu zincirlemeye, aşık olan o kişi de katılmak zorunda mıdır? aşık olan kişi, acıyla yaşamasını öğrenmesi mi gerekir? aşk bitebilir mi? biterse mutlulukta biter mi?
aşk üzerine o kadar soru sorulabilir ve bir o kadar farklı cevaplar alabilirsiniz ki bu his bu denli gizemli, boktan anlamsız bir histir.

aşık olduğun insanı sahiplenmek istersin, kimse dokunsun istemezsin, farkında olmadan özgürlüğüne dokunursun, fark edersin, er ya da geç düzeltmeye çalışınca da batarsın. kurtulamazsın aşk bataklığından. hayatını verebileceğin bir adam var önünde, anlamsız bir alttan alma duygusu, uzaktayken böyle olmuyor bir şeyler yapılmalı olmuyorsa bitmeli diyorsun onu görünce ise kem küm seni seviyorum diyorsun. aşk seni zayıf yapıyor ama umursamıyor kabulleniyorsun. bir çok şey görüyor öğreniyor büyüyorsunuz ama o zincirde yalnız başına son halkasındır. birliktesiniz, bazen mutlu bazen hüzünlü, sorunlarla boğuşuyorsunuz. sen bitmeyen bir enerji bitmeyen bir kara gözlülükle her şeyi çözmeyi çalışıyorsun, ruhundan hayatından vererek çünkü aşıksındır. sana ne olacağı önemli değil, düzelsin mutlu olsun her şey yoluna girsin istiyorsun. kurban olman umrunda değil ihtiyacın olan bir gülümseme bir sevgi. o da seni seviyor aşık değil biliyorsun ama seviyor lan yinede o da bir şey desen de sevgi yetmiyor biliyorsun. tüm bu zorluklar yıpratıyor, yıkıyor, öldürüyor sizi. sen her seferinde ayağa kalkıp tekrar taşları dizmeye çalışıyorsun ama seni seven kişi yoruluyor artık, zaten aşıkta değildi, kaybetmişti o duygularını.sevdi yanında olmaya çalıştı ama sorunlarla uğraşamayacak kadar yoruldu, kimin mutlu olduğunu umursamıyor kaçmak istiyordu. sonra evrenin sana anlatmak istediğini anladın.
aşık olduğun insan sensiz daha mutlu olacağını anladın. sen engeldin. sen sorundun. sen yolunda ki kaya parçasıydın. sen aşık olandın.

aşk can yakar. söylesene insan bir kere mi aşık olur?
asla büyük konuşmamak gerektiği gerçeğini hatırlatandır. tam tüm zırhlarımı kuşandım bundan sonra aşk meşk işleri bana göre dediğiniz anda birdenbire yüzünüze bir tokat gibi iner sırılısıklam aşık olduğunuz gerçeği...* *
ömrü 4-5 yıldır. duyardım inanmazdım siz de öyle yapın. ama bu bir bahane değil aşk yaşamamak için. öncesi de sonrası da güzel. kaybedeceğiniz birşey olmuyor. hem bitecek diye kim vazgeçebilir ki karnında kelebeklerin uçuşmasından?
hapşırık gibidir. gelince geri çeviremezsin.
adeta süper loto gibi yolumdan bile geçmemeye özen göstermekle meşgul pislik.

daha doğrusu aşk değil de ilişki. beni seven ve benims evdiğim kimseyi bulamadığımdan elit elit takılmak zorunda kalıyorum. yoksa ben de isterim ezik ezik duygusallaşmak, cıvık cıvık yılışmak...
seksin kısa sürede yaşattığı duyguları- acı, tutku, zevk, romantizm- uzun vadede ama travmatik şekilde yaşamak isteyenler için biçilmiş kaftan.**
aşk insanın ruhunun ölmesidir, nefes alamamaktır... sevdiğin yanındayken dünyada cenneti yaşarken seni bıraktığı an bedeninin içinde ruhunun cehennem ateşinde yanmasıdır, ağlamak yetmez haykırmak yetmez canından olursun ama tek şey değişmez, aşk kavrula kavurla aşka inanmamaktır. sevmenin yetmediğini aşkın gerçeğini tek bedende bin defa ölü dirilerek öğrenmektir aşk hep bir umuttan ibarettir bilirsin giden gitmiştir ama sen sadece beklersin o son ışık sönmesin diye... nafile giden gitmiştir ve sen aşkın o en bok halini sadece bu gerçek sana tokatı çarpıtığında öğrenirsin.
aşık olan her insan biraz şairdir.
ona benzeyen her şiire sarılır.
ona şiir yazar
aslında şiir o'dur.
evrimsel süreçte kimin götünden çıktıysa terk edilince gelsin o teselli bizi. olmaz olsun böyle ata. hiç kimseyi siklemeyen genlerden istiyorum ben.
korkakların, risk almayı sevmeyenlerin harcı değildir. bu insanlar aşık olduklarında bile güvenli sularda yüzmek isterler. böylece hem aşkın adını kirletirler, hem de aşkı paylaştıkları kişinin hayatını mahvederler. herkes aşık olmamalı bir lisansı filan olsa keşke.
-aşk, kendine yakışanı soyunmaktır.
orospu çocuğudurr. (sakinim) aşık olacağınıza gidin mühendis, doktor felan olun.
çok güzel cemal süreya şiiridir aşk...

şimdi sen kalkıp gidiyorsun. git
gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. gitsinler.
oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık
sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
sanki hiç olmamıştı

oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
istanbullar
şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
ki karaköy köprüsüne yağmur yağarken
bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
çünkü iki kişiydik

oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.


aşk, kaç büyümden
aşk, dön ölümden
aşk, bir sebepten
gel, gir dünyama
aşk, dön ölümden
bir sebepten gel gir dünyama
aşk, vur yürekten
aşk,yak gönülden
aşk, bir sebepten
gel gir dünyama
sevgi ve acının kardeşliğidir bazen.
bıçağınn verdiği acıyı bütün vücudunda hissetmene rağmen, onu iyi edecek hiçbir ilaci bulamamanin verdiği çaresizliği yaşamaktir aşk…
aşk osuruk gibidir ,eğer zorlama varsa,muhtemelen boku çıkar
eğer;
o’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine
ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla
o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz...
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
o’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar
o’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine bir akrep kadar hain...
sınıfta büroda yolda yatakta içiniz içinize sığmıyor
o’ndan söz edilince yüzünüz sizden habersiz
mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor mahcup somurtuyor ya da muzip sırıtıyorsa
ve o her durduğunuz yerde duruyor
her baktığınız yerden size bakıyor
siz keyiflendikçe gülüp
hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri o’nun yaşadığı yer
en güzel kokusu bedenindeki ter
en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat o’nunla güzel ve onsuz müptezelse...
elmalar pembe kiremitler pembe gökyüzü yeryüzü o’nun yüzü pembeyse
kışlar ilkbaharsa yazlar ilkbahar güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan o’ysa...
her filmin kahramanı o...
her roman o’ndan söz ediyor
her çiçek o’nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık bir ömür gibi geliyor
ve gider gitmez
özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa
iştahınız kapanıyor iştahınız açılıyor iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız
hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor
işaret parmağınızla ha bire o’nu tuşluyor
dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde her çalan telefona o diye atlıyor
vitrindeki her giysiyi o’na yakıştırıyor
konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan
sureti gözünüzden sesi kulağınızdan
teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi
sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın hem cümlealem bilsin istiyorsanız...
o’nsuz geceler ıssız sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse
alev alev öfke de;
bunca tavır bunca sabır ve nihayetsiz kahır
hep o’nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel gidilmeyecek yol vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa
nedensiz küsüyor
sebepsiz affediyorsanız
ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu kavuşma sevincinden ağır basıyorsa
ve aşk gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...

her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa
ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız
sabırsız sınırsız doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde yarın sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.

can dündar- aşk'a dair ...
bir kişiye veya herhangi bir varlığa duyulan derin hisler bütünüdür. evrensel bir yara birimi olarak görülen "aşk" temelinde "sevgi"ye dayanmaktadır. kuramlar kuramı sevgi kuramının kurucusu erich fromm* sevgiyi insanlığın sorunlarına bir yanıt olan enerjiye dayandırdığı, aynı zamanda sevme eylemini de sanatla bir tutmuş ve uygulaması için de olgunluğun gerektiğini savunmuştur. ki gerçekten de sevmek bir sanat işidir.

kimileri öldürür severken, yok eder karşısındakini, eritir ve esamesi okunmaz.
kimileri iki avcunda kuş tüyü edasıyla gezinir durur, ağırlığını hissettirmez.
kimileri omuzlarında nasır tutturur
kimileri uzaktan uzaktan bakmaya kıyamaz
gibi.

bununla birlikte aşk ile sevgi iç içedir, hangisinin önce gelip yarışı kazanacağı belli olmaz. hiç belli olmaz. standart kalıplarımızın dışında gelişebilir bu durum, kriterler bütününe* ters olan kişilere de aşk duyulabilir, bu yüzden sipariş verirken veya en önemlisi de büyük konuşurken kendinizi çok da ciddiye almayın. aşk 9 canlı kedi gibidir, ölüp ölüp dirilebilir. aynı kişinin 9 veya daha fazla hakkı olabilir. menopoz dönemlerinde ısı kavramı ile tepinirken camlar pencereler üzerinize gelirken hoooopp bi bakmışsın 3. can zıplayıp gelmiş kucağına. çok da kurcalamazsın 3. veya 9. diye zaten teknik olarak aşk mantığa terstir kanki. akıllı insan aşık olur mu? olmaz. düşünsene sürekli ayılmalar bayılmalar, teknolojiden anlamazken teknolojinin en iyi kullanıcısı oluverirsin, önceliklerin değişir, sevmediğin şey'leri sevmeye ya da denemeye başlarsın, bahsi geçen* mesafe kavramı* iki kafa arasındaki* en uzun mesafe* yok olur gözünde* ya da kmler***, senelerce kendi evreninde dönen hatta yaklaşan cisimlerin olur, küçük detaylar bir dağ olur gözünde gibi tonla error veren durumlar normal gelir.

bir süre sonra bir ömrü beraber aynı yastığı çürüte çürüte geçirmeye de niyetlenmezsin artık vazgeçersin, kendi evreninde boşlukta dönüp duran cisimlerinle sevişir durursun. böyle bir şey aşk.

*
an itibarı ile muhallebi kralı programının bu geceki konu başlığıdır. keyifli bir muhabbet sürmektedir. okan bayülgen başından bu yana eşcinselliğinde bir aşk olduğunu vurgulayan bir kaç kaçamak, ,iğneleyici soruyu uzmanlara sormuştur.
örneğin:
ne yapıcaz bu ayılarla?
ayılar ne yapsın peki?
erkekler erkek erkeğe buluştuklarında ne yaparlar?
neden erkek erkeğe içerler?
peki erkekler bir arada içtiklerinde bu kalkanlarla ne yapacaklar?
feci geyik dönyor uleyn. *
  • /
  • 6