eşcinselliğin baba faktörüyle doğrudan ilgili olması

heteroseksist zihniyetin temelsiz argümanlarının etkisinde kalındığında düşünülebilecek olan ve heteroseksüelliğin neden oluştuğunun bile bilinemediği bir dünyada her nedense sadece erkek eşcinselliğini sorgulayan yapının tezahürü olan başka bir önerme. çünkü mutlaka eşcinselliğin bir sebebi vardır ve bu sebep hep çoğunluk tarafından olumsuz kabul edilmiş bir durum olmak zorundadır. kötü, çirkin, talihsiz olayların, travmaların ve envai çeşit olumsuz sebeplerin ürünüsünüzdür! gerçi toplum içerisinde neredeyse büyük bir çoğunluğun aile içi ilişkilerinin üç aşağı beş yukarı aynı olduğu düşünülürse ve eşcinselliğin yüzde on gibi bir oran olduğu tahmin ediliyor olsa da, boşver neydi o, hmm evet kötüüü, çirkin, iğrenç, pis!!!

baba kötü davranırsa, onun yerine koyacak, daha iyi davranacak baba arama güdüsü ile eşcinsel olursun. baba çok çok iyi davranırsa, “bana kimse bu kadar iyi davranmadı ey hayat” der, hep o iyiliği arar eşcinsel olursun. anne iyi davranırsa onu örnek alır, eşcinsel olursun. anne kötü davranırsa kadınlardan nefret eder, eşcinsel olursun. kız kardeş iyi davranırsa, beraber vakit geçirir, ip atlar, bebekleriyle oynar eşcinsel olursun. kötü davranırsa, ona sinir olur, intikam adına erkek arkadaşını elinden almak için eşcinsel olursun. tacize/tecavüze uğrarsan zaten kaçışın yok, kesin eşcinselsin. uğramazsanız özgüveninizi kaybeder, “ne oluyor lan, neden ben değil, benim ne eksiğim var?” diyerek eşcinsel olmaya karar verir, yanına yakışan, seni taşıyabilecek, temiz görünümlü, başkalarının “gayet efendiydi, biz onu hiç öyle bilmezdik” diyebileceği ırz düşmanı taliplerini locadan beklersin.

baba figürü eksikliğinde olgun erkek, erkek kardeş figürü eksikliğinde twink-atletik vücut yapısında genç erkek, anne figürü eksikliğinde 40-65* yaş aralığı pre-op trans kadın, kız kardeş figürü eksikliğinde 18*-30 yaş aralığında pre-op trans kadın ya da jartiyer giyen, tüysüz cross dresser arama, beğenme ve kendini kapalı kapılar ardında kuşlar kadar özgür hissetme eğilimleri gözlenmektedir..
alakasız ve saçma bir tezdir. bir çok arkadaşım babasını sever ve çocukluk çağında tam bir figür olarak ev içerisinde görmüşlerdir.* eşcinselliği tedavi ettiğine inanan ve cinsel kimliğimizi hastalık olarak gören çakma psikologların ateşli bir şekilde savunduğu iddiadır ayrıca. eğer ibnelik babadan kaynaklı olsaydı; güzel ülkemin yarıdan fazlası ibne olurdu. çünkü çocuğu sevmenin bile ayıp olduğu topraklar buralar.
ha illaki babanızı asılsız suçlayacaksanız en fazla olgun erkeklerden hoşlanmanın onun yüzünden olduğunu düşünün.*
böyle şeylerle güzel beyninizi bulandırmayın canlarım ve dadyleri sevmeye devam edin.
tezim bu yönde. en azından olgun erkeklerin daha ilgimi çekmesinin sebebi budur diyorum. bilinç altım eksik tuğlaları bu şekilde kapatmaya çalışıyor diye düşünüyorum.
bir erkeğin yanında mutluyum, bir erkeğin yanında huzuru hissediyorum, bir erkeğin yanında güven duygum tatmin oluyor.***
bu alemde herkesin baba'nın peşinde koştuğu, bir kısmımızın baba'yı bulduğu, bir kısmımızın baba'yı aldığı, bazılarımızın da babalara geldiğini düşünürsek, evet doğrudan bir ilişki var diyebiliriz.
garip bir tezdir, ama değerlendirmeye katılmak gerekirse babamla çocukluğumda araba yarışlarına gitmiştik, beraber birşeyler tamir etmeye bayılırız ikimiz de hala evdeki çoğu eşya bozulduğunda söküp beraber kurcalarız. futbol konusu bizim ailede sıkıntılı sanırım amcamlar ve babam asla ilgilenmez futbolla.*
eşcinselliği psikolojik rahatsızlık gibi gösteren çürük bir tez. benim için tartışmaya kapalı konu,size iyi demagojiler.
boğulup kaçacağım kadar sevecen ve düzgün bir ailem vardı. serseri olan bendim. anneme "kocam geç kaldı dersen 20.00 yerine, 20.30'da gelmiştir" dediklerini kulağımla duydum. 35 yıl sadık kaldı anneme. bir gün bir arkadaşı "seni mantia ile gördük" demiş... o da gülerek "hanımdı benim ya.." diye yanıtlamış. annem ölmeden 2 yıl önceydi bu olay.

inanılmaz yakışıklıydı. annem evliliklerinin 35. yılında ölünce dağıttı. emel sayın ile bile ilişkisi oldu. o zamanki emel sayın'ın eşinin "fedailerinden" bir telefon kulübesine girerek saklandığını biliyorum.

gençliğinde bir erkek arkadaşı -kankası- ile eşcinsel ilişkisi olduğu hakkında dedikodu çıktığını gülerek kendi anlatırdı. bu kişi sonraki yıllarda hava kuvvetleri komutanı oldu ve "karnım, selçukların (babamın) evine gelince doyardı" dediğini de kulaklarımla duydum.

yıllarca eşcinsel değildim. sonra bir gün değişti dengeler...

alemci adamdı, keyifliydi. yaşasa söylerdim ve "ulan haylaz kime çektin, gel içelim" derdi. eminim buna, çünkü başka söylediğim akıl almaz gerçeklerimi duyunca "onu bilemem, ama bildiğim oğlumun yanlış yapmayacağıdır" demişti.

bu "şu faktörü, bu faktörü"ler, kurallar, bir dogmaya tıkmaya uğraşmalar bu dünyayı bu kadar zor bir yere çeviriyor... bazı doktorlara da iyi kazanç kapısı oluyor.
olgun erkeklerden hoşlanma durumunu baba figürü eksikliğiyle açıklamak bana garip gelmiyor.

ancak nasıl oldu da eşcinsell olduk sorusunun cevabını hormonlu domateslerde aramak kadar saçma baba figürü eksikliğinde aramak. topa tersten vurmayı deneyelim:

heteroseksüel erkekler de çocukluk çağlarında belli bir dönem annelerine aşık olurlar. hatta bazıları evleneceği kadında annelerini arar. ancak bu çocuklar annelerine aşık oldular diye heteroseksüel olmazlar, heteroseksüel oldukları için annelerine aşık olurlar.

tartışma bitmiştir dağılın şimdi.
bu tezi eşcinsel toplumun dışından duymaya alışkınım da, bunu kabul eden eşcinsellerin olması garibime gidiyor.

kişiliğinizin bir parçasının psikolojik problemler sebebiyle oluşmuş bir "rahatsızlık" olduğunu kabul ediyorsunuz esasen. * * *

homofobik insanlara bunun böyle olmadığını açıklamak için harcadığım saatlere yanmadım dersem yalan olur. ülkemizde araştırılan bir konu değil ama, yurt dışında yıllardır devam ediyor "nature vs nurture" * tartışması, ve doğa kazanıyor.

babanız sizi sevmedi, anneniz küçükken saçınızı uzattı, pembe rengini çok sevdiniz, pembe rengini hiç sevmediniz, barbie yerine action man'lerle oynadınız, silah değil yemek setiyle oynadınız, günde 2 kez süt içmediniz, haftada bir balık yemediniz diye eşcinsel olmazsınız yani.

aksini iddia etmek, eşcinselliğin "önlemi alınabilecek" veya "tedavi edilebilecek" bir durum olduğunu söylemektir, ki bunu söyleyen insanları sevmiyorum.
elimde olsa kendi hayatımı bu kadar sıkıntılı bir hale getirmezdim, paşa paşa bir erkek arkadaş edinir, hatta şimdiye belki nişanlanmış olurdum, ailem de mutlu ben de mutlu geçinip giderdik.
bu durumun babalara yüklenilmesi doğrumu ? tabiki hayır...
bir erkek çocuğu gay oldu diye baba faktörümü olmalı ?
iyi hadi baba faktörü diyelim, babanın eksikliği; sevgisizlik olur ilgisizlik olur...
...peki sex konusunda ne gibi faktörü var üstümüzde ?
o zaman bir kız çocuğun lezbiyen olmasında da anne faktörü mü var diyelim !!!
hadi babalar ülke/dünya genelinde ilgisiz alakasız sevgisiz çocuklarına karşı.
peki ya anneler ?
peki bülent ersoy için ne diyelim ? önce gay di baba faktörüydü, sonra trv. oldu anne faktörümü girdi devreye ?
bu durumu kabullenemiyip birilerine fatura çıkartmak olmaz.
ben 4-5 yaşında annemle düzenli olarak gittiğimiz bir bankanın güvenliğinin götüne bakıyordum babam mı öğretti bana bunu ???
bak oğlum seninle ilgili değilim seni sevmiyorum sen git adamların götüne mi bak dedi o ''baba faktörü''.
kaçış noktamız birilerine yüklediğimiz faktörler olmasın...
hiç katılmadığım bir tezdir.gerçi babanın evladını doya doya sevmesi bu ülkede ayıplanırken baba sevgisinden mahrum yetişen çocuk ne kadar normal bir gelişim süreci geçirebilir ki..
büyüdüğümüz ortamdaki bütün figürler isteklerimizi, davranışlarımızı, duygularımızı açıklamada her zaman kilit rol oynarlar fakat eşcinsel olmakla alakalı değildir. bu sadece geylerle alakalı değil bütün insanlar için geçerli olan bir şeydir. aile içerisinde yeterince değer verilmediyse, kendinizi değersiz hissetmenizi sağlayan şeyler yaşadıysanız. size kendinizi değerli hissettirecek kişilere meyletmeniz gayet normaldir. bu anlamda heteroseksüel bir kadın da bunu göz önünde bulunduracaktır.

kafanızda oluşturduğunuz baba figürü şefkatli biri ise ve gerçekle uyuşmuyorsa aradığınız kişinin şefkatli olmasını "babacan" davranmasını istersiniz. bu isteklerin çoğu bilinçli şekilde ortaya çıkmaz.

güven sorunu en çok ensest ilişki yaşamış, ailesinden biri tarafından tacize uğramış kişilerde görülür. ne kadar yakın olsanız da hep bir acabası vardır. buna rağmen güven noktası onun için temel bir ihtiyaçtır takıntı derecesinde.

kısaca eşcinsel olmanın herhangi bir figürle ilişkili olabileceğini düşünmüyorum. psikologlar da buna katılıyor. sadece hayatınızda davranışlarınızın, duygularınızın ve isteklerinizin şekillenmesinde bütün figürlerin büyük bir rolü var. baba en baskın karakter olarak küçüklüğümüzde yer ettiğinden hep öne sürülen baba karakteridir.
tezi tam tersi açıdan ele aldığımızda babasıyla arası gayet iyi olup, ilgi, güven, şefkat adına hiçbir eksiklik yaşamadan büyüyen bir çok erkeğin de eşcinsel olduğunu düşünürsek doğrudan ilgilidir diyemeyiz ama en azından kendimden ve çevremden bildiğim bir çok eşcinselin (sadece erkekler değil kadınların da) baba figürüyle, bakınız burada baba demiyorum çünkü baba ve baba figürü iki farklı şeydir, sorun yaşadığı da bir gerçektir. baba dediğimiz gerçekte var olan babamız iken baba figürü bizim kafamızda kurguladığımız ve olmasını beklediğimiz babamızdır. işbu figürün bir süre sonra kof çıkması sonucu babayla çatışmaya girmek de kaçınılmazdır. tanıdığım bir çok eşcinselin babasıyla bu problemi yaşadığını bildiğimden bu tez(ki ilk defa burada öne sürülmemiştir) bir yerde mantıklı gelse de diğer örnekleri düşününce de tam bir bağlantı kurmak biraz mantıksız geliyor.
eşcinselliğin sırf bu sebeple bir insanin hayatında yer edineceğini düşünmüyorüm, bu mantık ile heteroseksüel erkeklerin anneleri de çocuklarına karşı son derece ilgisiz olmalı gibi bir çıkarımda bulunulabilir. buna rağmen varolan tüm fantezilerin yaşadığımız/yaşayamadığımız olaylar ile bağlantılı olabileceini göze alırsak bu noktada işler biraz daha netleşiyor.
eşcinsel bir çocuğun büyürken babası ile fazla iletişim kurmaması onun eşcinsellik derecesinin artmasına değil, sadece seçeceği partnerin tipine etki edebilir gibi duruyor.