the martian
izledim ve düşüncelerim şöyle:
- her uzay temalı film artık birbirine benzemeye başladı
- bu benzerliklerin en büyüğü zor durumdan kurtulmaya çalışmak ve asla pes etme sloganını kafamıza çakıp durmak
- kurtulma hadisesindeki detayların sıradanlaşması ve 'aa şu filmdekine benziyor' hissi yaratması
- amerikalıların mutlaka başka bir dünya gücünden yardım alması (bu son zamanlarda devamlı çin oluyor)
- eğitim şart
tivibu
kuzey kore mi oluyoruz acaba? ya da 1984 romanı ülkemde vücut mu buldu? bu ve buna benzer sorular alır götürür sizi. zaten hitler ve nazi benzetmesi yapılıyor; bu benzetme sağlam klişe oldu. her neyse... bırakın birkaç kanalı futbol maçlarının yayınlanmasında bile enteresan bir durum var. sanırım yakında sıç diyecekler sıçacağız, ye diyecekler yiyeceğiz. lanet olsun sana tivibu!
kartallar yüksek uçar
eski bir trt dizisi. 80'lere denk gelen dizinin kadrosunda sadri alışık vardı. banazlı ismail namıyla zengin bir anadolu insanını oynardı. bir attila ilhan eseri oldugunu da hatırlatalım.
kalantor
tdk'ya acaba yanlış mı biliyorum diye baktım. italyancadan geçmiş dilimize. hani nerede öz türkçemiz ulan! neyse; hani nerede peki o kalantor adamlar. eskilerinden bahsediyorum. şimdi karşılığına ali ağaoğlu falan geliyor. çok şık durmuyor.
zımbırtı
şey yerine geçen en güzel kelimedir.
şey deyip de gülünç duruma düşmek istemiyor musunuz,
mizah dergisi kıvamında mısınız; o zaman zımbırtı tam size göre... kullanın, kullandırın.
farkındalık
reklamcıların sosyal sorumluluk projelerinden bahsederken bolca kullandıkları kelime. ingilizcesini kullanıp kendini kan ter içinde bırakanları da gördüm. yapmayın gözünüzü seveyim. bir de 'community oluşturma' var. onu da bir ara anlatırım size.
limited edition
'ay bu marketingçiler çok çakallar ya canısı' demek istiyorum.
amerikan mucizesi bu tabir. o limited da hiçbir zaman bitmek bilmez nedense. ama satar mı satar; tabi markasına göre.
ikizlere takke
bir pazar çığırması, sloganı, nidası. ikizler: göğüsler takke: sütyen.
yeni nesillerin bu tür tamlamalardan uzak yaşamaları ve sosyal medyaya yönelmeleri yaratıcı taraflarını köreltiyor diye düşünüyorum. aslında düşünmüyorum da burası biraz kalabalık dursun diye saçmalıyorum.
tüm pazarcı arkadaşlara selamlar ederim. siz de ekmeğinizin peşindesiniz sonuçta.
kaman
kaman diye yazılır gaman diye okunur. yöresel ağızlara lütfen özen gösterelim.
moleskine
bu sözlük fakir midir nedir anlamadım gitti. insan böyle meşhur bir defter, organizer ya da her ne boksa şeyin başlığını açmaz mı... bahsettiğim defter boy boy, sizi öpsün atlı kovboy. bu gece cidden jöle kıvamındayım. her neyse; moleskine iyi bir defter olmasının yanı sıra abartılacak kadar da kaliteli değildir. belli bir kesim tarafından tanrı muamelesi görmüştür bir dönem. şimdilerde daha cicileri çıktı. ayrıca fakirler gelsin moleskine dağıtıyorum demek isterdim ama ben de fakirim lan, sizden fakirim. kardeşimin ilkokul 3 defterlerini kullanıyorum.
tırnak makası
biriktirildiğini düşündüğüm bir obje. tırnak kesmek dışında belli bir yaştan sonra insanlar tarafından 'lazım olur' diye alınıp duruyor. evin sağın solunda birden karşınıza çıkabilir. dedeler bu biriktirmeyi en çok yapanlardan.
taylor swift
babası senatör filan diyorlar bilemiyorum. zengin kızı filan da diyorlar. taylor swift iticiliği diye de bir şey oluşmuş sanırım yad ellerde. öyle diyollaa.
come on
yes ve no'dan sonra en çok bilinen (yersen) ingilizce zımbırtı sanırım. come on ulan diyen bile duydum. 'lanet olasıca adam come onnn' deyince güzel duruyor aslında.
happy
pharrel williams parçası bunu biliyoruz artık. hatta biliyorsunuz happy videoları da türemişti o dönem. tüm dünya şehirleri bi'güzel videolar çekip happylemişti nette, youtube'da. ulan bir tek bizim ülkemiz sıçtı bu organizasyonda. en dandik happy videoları yapsalar bizimki başa oynar bence. ayrıca bu parçanın oscar da alması lazımdı ama gittiler o sindrella tarzı şeye verdiler, çok ayıp ettiler.
benim de gay arkadaşlarım var
senelerdir bu cümleyi türlü muhabbetlerin arasında duyuyorum. mevzu eşcinsellik ve eşcinseller olunca bir iki kişi 'biz de acayip saygılıyız panpa, benim de gay arkadaşlarım var' deyip kendini başka bir yere taşımaya çalışıyor. anladığım kadarıyla herkesin gay arkadaşı var ama yine de toplumca öküzüz. anlaşılan arkadaş kavramı tam kafada oturmamış.
eti burçak
eti cici bebe'den sonra ülker piknik'e geçiş yapmıştım çaya bandırma hadisesinde. daha sonra bu meret çıktı. şimdi çaya bandırmalık bir şey aradığımda aklıma direkt bu geliyor. namussuz çayla çok iyi gidiyor.
locomondo
ziynet sali'nin mevsimsizim isimli çakma olduğu her yerden belli olan parçası sayesinde tanıştığım yunan müzik grubu. aslında birkaç parçasını meğer duymuşuz da kendisinden haberimiz yokmuş.
mevzubahis parçanın aslı da magiko xali yani sihirli ya da uçan halı...
funiculi funicula
italyanların artık anonim halini almış ünlü müzik eseri. elin italyanı bu parçayı bir finiküler sistemin açılışı için bestelemiştir. neşeli parçadır dinleyiniz işte.
vefa
vefa istanbul'da bir semt adıdır diye geyiği olan semt. futbol takımı yerlerde sürünüyor. lisesinde geleneksel boza günleri düzenleniyor ama eski şaşalı dönemleri yok. semtin etrafı merdiven altı bir sürü dandik atölyeye ev sahipliği yapıyor vs vs vs.
fiat egea
bu şimdi yerli olmuyor mu diye sorular sorduran araba modeli. misal meksika'da vw'nin modelleri üretiliyor ve 'bizim neden yerli otomobilimiz yok ulan hulyolar' demiyor kimse. diyorsa da henüz böyle bir tartışma kulağıma kadar gelmedi. görünüm ve donanım olarak yeterli gibi görünüyor. peugeot 301 ya da citroen c-elysee ayarında bir araç gibi duruyor. araba kiralama firmaları buna ciddi yapışır. her yer bu modelden keser, görürsünüz.