baskerwilleliwilliam

Durum: 291 - 0 - 0 - 0 - 28.09.2018 13:23

Puan: 3894 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 15

george orwell

1984 ve hayvan çiftliği kitapları ölmeden okunması gereken eserler listesinde ilk sıralarda olmalıdır kanımca. yaşadığımız dünyayı anlamlandırma bakımından çok iyi ürünler veren george orwell büyük birader kavramıyla çok uzun yıllar öncesinden şimdiki türkiyeyi görebilmiştir.

pomi casalmaggiore

geçen yıl avrupa voleybol kadınlar şampiyonlar ligi şampiyonu olan italyan takımı. eczacıbaşı gibi çok büyük bir bütçeye sahip olmasa da takım olabilmenin verdiği güçle şampiyonluğa ulaşmışlardır.

faun

oyneng yar parçası ile gönüllere taht kuran etnik müzik yapan grup. ilgilenenler için;

ümraniye

artık metro inşaatı bitse de bu ilçe ile bağlantısı olan herkes derin bir nefes alsa ne güzel olur dediğim yer. trafik konusunda şu anda istanbulun en acımasız bölgelerinden biri. ümraniyeden kadıköy, üsküdar gibi yakın ilçelere bile en az bir saatte gidebiliyorsunuz toplu taşıma ile. burjuva iseniz ve aracınız varsa bu durum değişebilir belki. aracı olanlar durumu açıklağa kavuşturabilir.

gecenin şarkısı

uludağ sözlükte gay birisi tarafından taciz edilen heteroseksüel biri

bu arkadaş bakkala giderken birisi tarafından boğazı vakumlanacak derecede tacize uğramış.

https://www.uludagsozluk.com/k/gay-biri-...

luis bunuel

sürrealist filmlerle adını duyuran, salvador dali ile bir endülüs köpeğinde beraber çalışan, daha sonra burjuva eleştirisi barındıran filmler çeken ünlü yönetmen. en iyi filmlerinden biri burjuvazinin gizemli çekiciliği'dir. film de bir sahne vardır ki unutulmazdır. bir yemek masasında hem iş adamı, hem din adamı, hem politikacı, hem asker vardır ve gereksizce konuşurlar. adeta bir tiyatro oyununda gibi oynarlar, hiçbiri gerçek değildir. hatta bir ara gerçekten tiyatro sahnesine döner yemek masası (yönetmenin sürreal gelenekten gelmesinin etkisi).

diğer filmi gündüz güzeli ise evli ve mutlu bir kadının genelev merakı doğrultusunda ilerler. bilinçaltında bastırılmış cinsel dürtülerin dışa vurumunun ele alındığı film konu itibariyle yine burjuvazi ile derdi olan bir filmdir.

arianna savall

inanılmaz bir sese sahip, özellikle adoucit la melodie parçasıyla insanı alıp uzaklara götüren kadın. babası da balkan müzikleri konusunda uzmanlaşmış yakından tanıdığımız jordi savall. ailece müzisyenler diyebiliriz.

değerindesin

deniz seki'nin son albümünde alan güzide bir parça.

'kısacık bir ömrün hikayesi, topla çıkar böl hep aynı sayısı, kalbin iyise cennet burası, tanrı isterse gelir gerisi'...

sevemiyorum

ceylan konat şarkısı. standart arabesk parçalardan biri gibi dursa da kendini dinlettiriyor. aşk acısı çekenlere bire bir.

bağımsız sinema

ticari olmayan sinema için kullanılır. fakat bağımsız filmlerin ne kadar bağımsız olduğu tartışmaya açıktır. neden mi?

bağımsız filmler bütçe sıkıntısı çektiklerinden dolayı genelde fonlara ya da festivallere başvurur. fonlardan alacağı belli bir miktar filmin yapımına, festivallerden alacağı ödüller sayesindeki ücretler ise bir sonraki filme katkıda bulunacaktır. fakat fonlardan ve festivallerden ödül veya para almak bu kadar kolay mı? öncelikle başvurduğunuz fon veya festivale uygun bir film yapmanız gerekmekte. her fonun ve festivalin kendi kıstasları vardır. bu çerçeve dışına çıkmadığınız sürece destek olunması gerekensinizdir. bu durumda şu sorunsalı ortaya çıkarır; politikadan, ekonomiden, egemen söylemden özetle dış etkenlerden bağımsız bir film ancak gerçek anlamda bağımsız olur. içeriğine veya biçimine müdahale edilen film nedeni her ne olursa olsun ne kadar bağımsızdır? kısaca tam bağımsız film izlemek neredeyse imkansıza yakındır. yinede ticari sinemanın heryeri ele geçirdiği şu dönemde nefes aldığımız tek yerdir bağımsız sinema.

big eyes

tim burton imzalı gerçek bir hikayeye dayanan film. yıllar önce yaptığı büyük gözlü çocuk tablolarıyla ünlünen ünlü ressam margaret keane'nin hayatını odak merkezine alan big eyes, aynı zamanda 20.yüzyıl dünyasında kadınların birey olabilme savaşını da gözler önüne seriyor. birey olmak bile imkansızken bir kadın nasıl sanatçı olabilir sorunsalı üzerine kurulan filmin diğer özelliği yönetmenin big fish filmine benzetilmesi. şimdilik bu kadar spoiler yeter.

yüzyıllık yalnızlık

yakın çevrem tarafından her defasında okumam için teşvik edilen, devamlı karşıma kitapçılarda veya sahaflarda çıkan en sonunda okumaya karar verdiğim fakat okuyamadığım nobel ödüllü yazarın kitabı. okuyamam kötü kitap olduğu anlamına gelmiyor, o anki ruh halimle alakalı olsa gerek.

halim böyle

zerrin özer tarafından da yorumlanan eski bir grubun söylediği parça. ben zerrin özer'in söylediği versiyonu daha çok seviyorum. biraz isyankar, biraz hareketli, biraz oryantal, biraz elektro gitar... meraklısına;

ayı sözlük yazarlarının ilişki durumları

mayıs 2017'de 5.yılı da devireceğiz inşallah.

kayıp şehir

televizyon ve dizilerle arası olmayan ben için inanılmaz bir yapımdı. gerek aysel karakterinin rolünü çok iyi yapması gerekse toplumun farklı kesimlerinden ötekiyi (travesti, afrikalı işçi, emo, köyden kente göç etmiş aile, hayat kadını, gelenekle modern arasında sıkışan insan) tek bir hikayede buluşturması türk televizyonları için büyük bir adımdı. dizinin senaryosunun bu kadar iyi olmasının yanı sıra demir demirkan tarafından bestelenen müzikleri de bir hayli enfestir. sezen aksu'nun söylediği parçayı söylemiyorum bile. özetle en unutamadığım dizidir. diğeri de ikinci bahar...

ne hırsızı

funda arar'ın soner sarıkabadayı imzalı parçası. funda arar'dan slow şarkılar dinlemeye alışmış bünyelere hareketli parça sevdirmek zor olsa da bu şarkıyla bunu başardığı için kendisini tebrik ediyor, bu tür parçaların devamını bekliyoruz.

ahmet ümit

genellikle polisiye-macera romanlarını yazan yazar. kitapları geniş bir tarih bilgisi barındırır. özellikle istanbul hatırası adlı kitabı 690 sayfalık bitmek bilmeyen bir cinayetler serisini konu alır ve bunu yaparken istanbulun 7 önemli tarihi noktası veya eserini de okuyucuya tanıtır. kitap sonrası yazar eserde geçen 7 tarihi mekana bazı okuyucularla buluşarak tur düzenlemiştir.

bunun yanı sıra yine beyoğlu rapsodisinde sanatçının ölümsüz olma isteği üzerine dururken kitabın isminde geçen semtte yaşanan bazı cinayetlerin peşine takılır. patasana da ise doğuda bir köyde araştırma yapan bir grup arkeoloğun başından geçenleri konu alır.

özetle birçok kitabı sürükleyicidir. kitap sonlarında ters köşe yapmayı sever.

127 hours

genç bir dağcının tek başına kimseye haber vermeden çıktığı bir dağ gezisinde kolunun bir kaya parçasına sıkışması sonucu yaşamla ölüm arasında verdiği mücadeleyi konu ediniyor. tek başına çözüm bulmaya çalışırken kurtulmak için düşünmeye de bolca vakti olacaktır. ve bu süre zarfında tüm hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçecektir. filmin başrolünde ise eşcinsellerin yakından tanıdığı isim james franco var. filmin ilginç bir yanı da yan karaktelerin yok denecek kadar az olmasıdır. olanlar da çok nadir görünmektedir. yıllar önce izlediğim de beğenmiştim. zevkler yıllar içinde değişiyor bu da bir gerçek. şimdi beğenmeme oranımda yüksek. ticari sinemaya artık mesafeliyim.

olacak o kadar

şimdiki medya ve tv programlarını düşündüğümüzde baya cesur işlere imza atmış dediğim levent kırca/oya başar işbirliği. hükümetin sınırsızca komedi unsurları ile eleştirilmesi şu anda inanılır gibi geliyor. bir zamanlar ne kadar da istediklerini söyleyebiliyormuş sanatçılar diyorum. emek de varmış o zaman. hani şu sinema olan, tarih kokan, yıkılmaması uğruna ne uğraşlar verilen emek.
  • /
  • 15
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 291

marina abramovic

performans sanatçısı. 1960'larda ortaya çıkan vücut sanatı akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen marina abramovic fiziksel ve zihinsel sınırları zorlayan performanslarıyla dünya kamuoyunu şaşkına çeviren bir kadın. en dikkat çeken performanslarından biri balkanlarda 90lı yıllarda yaşanan bona-sırp savaşına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdiği 'balkan baroque' isimli işidir.

link:

zenginin aktif fakirin pasif olması

fakir ama aktif bir gay olarak bu konuda devrim başlatmayı hedefliyorum.
(bkz:bütün fakir aktifler birleşin)

günün sözü

"birey televizyonda sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. televizyonu kapattıktan sonra sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. işte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır."

j. baudrillard

lgbti temalı filmler

tarafımdan izlenmiş ve arşivimde bulunan filmler. izlemek isteyip de bulamayanlara yardımcı olabilirim. iyi ki sinema var. başlıyoruz efendim.
dipnot: bazı filmlerin ana teması eşcinsellik olmasa da eşcinsel karakterler barındırmaktadır.

a single man: üniversitede akademisyen olan bir adamın yalnızlığını konu alır. hem gay hem olgun hem okuyan-araştıran bir erkek olmanın ister istemez yalnızlaştırdığını okuyabiliriz filmden. filmin yönetmeni ise ünlü modacı tom ford.

all you need is love: şu an konusunu tam hatırlayamıyorum ama çerezlik lgbti temalı filmlerden biriydi kanımca.

american beauty: yıllardır amerikan rüyasının birçok amerikan filminde gözlerimize içine sokulduğu durumu ters köşeye yatıran bir film. aslında o mutlu görünen, herşeye sahip olan amerikan ailelerinin kendi içlerinde nasıl da yalnız olduklarını ve başka limanlarda mutluluk aradığını gösterir. filmin baştan sona konusu eşcinsellik olmasa da içerisinde eşcinsel bir ilişkiyi ufak da olsa barındırır.

anlat istanbul: 5 farklı yönetmen tarafından çekilen, 5 farklı masalın birleştirilmesinden ortaya çıkan film içerisinde birçok yıldız oyuncuyu barındırırken bir eşcinsel ve bir transa da yer verir. hatta bu beş masaldan biri trans karakterin hayatına odaklanmaktadır. güven kıraç'ı bu filmde eşcinsel rolünde izlerken parmaklıklar ardında dizisinden tanıdığımız yelda reynaud'u ise travesti rölünde görüyoruz.

any day now: erkek eşcinsel bir çiftin annesi tarafından ilgilenilmeyen down sendromlu bir çocuğu evlat edinmeye çalışmasını anlatan duygusal bir film. hem eşcinselliğe hem de down sendromuna dikkat çeken bir film iki ötekiyi tek potada birleştirmeyi başarıyor.

ağır roman: mustafa altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde okan bayülgen ve müjde ar'ın oynadığı film içerisinde bir adet eşcinsel karakter barındırmaktadır. yan karakterlerden biri olsa da ((bkz: küçük iskender ) hikayede kendine oldukça fazla yer bulmaktadır. ayrıca filmde söz yazarlarının kraliçesi aysel gürel'i de izlemek mümkün.

billy elliot: tam olarak eşcinsel temalı film olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama cinsiyet rollerinin üzerine gitmesi bakımında izlenmesinde fayda olan film. erkek bir çocuğun yaşıtları gibi futbol oynamak istemeyip bale yapmak istemesi üzerine 'bale sadece kız çocuklarına özgü müdür, yapmak isteyeceğimiz dans, spor veya başka bir eylemin çeşidini toplum mu belirliyor, bir erkek dans etmek istiyor fakat çük buna engel midir, engelse çük ağır olduğu için dans ederken kişi zorlanır bu nedenle yapmaması gerekir diye mi hoş bakılmaz' gibi kafamda deli soruları çözmeye çalışan film.

black swan: başrolünde bir adet natalie portman barındıran hoolywood yapımı film. oscar adaylığı da bulunan filmi göze sokulur derecede olmasa da lezbiyen temalı filmler listesine sokabiliriz.

behind the candelabra: amerikada zamanında yaşamış eşcinsel piyanistin hayatını anlatan film. söylentilere göre zeki müren isimli sanat güneşimiz de bu piyanisti izleyip ondan esinlenmiştir sahne şovları ve kıyafetleri bakımından.

edit: a ve b harfindeki bazı filmler şimdilik bu kadar, diğerlerini ve diğer harfleri daha sonra ekleyeceğim.


planetromeo vs hornet

biri aşk arama adı altında seks aramak için kullanılan uygulama, diğeri ise açık ve net olarak seks aradığını ifade etmek için kullanılan uygulama. her ikisinde de 3 temel madde var. birincisi çıplak fotoğraf (mümkümse spor salonunda çekilmiş), ikincisi şunlar yazmasın, bunlar yaşamasın, onlar nefes almasın, herkes uzak dursun minvalinde bir başlık yazısı, üçüncüsü ise nbr, slm, foto(?) gibi kısaltmalarla yazılan mesajlar.
bu veya bu tür sitelerde ne kadar uzun yazılar karalasınız da birşey ifade etmezken fotoğrafınızı paylaştığınız takdirde sohbete telefonda devam edilmek istenen kişi olursunuz. yine de sanki planetromeo bir tık daha iyi gibi (kötünün iyisi) karşılaştırıldıklarında.

fisting

hiçbir zaman anlamadığım, anlayamayacağımı düşündüğüm bir çeşit seks eylemi. olur da tesadüf eseri porno içerikli sitelerde videosuna denk gelirsem hangi tuşa basıp bilgisayarı nasıl kapatacağımı şaşırıyorum. o derece anlamlandıramıyorum. yine aklıma geldi ve midem bulanmaya başladı.

hornet

bir nevi tımarhane olarak adlandırabiliriz. aslında normalleştirdiğimiz, sıradanlaştırdığımız bu bedene dayalı hızlı ve sınırsız tüketim dış pencereden baktığımızda korkutucu bir görüntü sunuyor. karşısında geçmişi olan, geleceği olan, hayalleri olan, gülümsemesi, mutlulukları, kitapları, müzikleri olan bir insanla değil etten ibaret bir ürün varmış gibi davranıyor çoğu üye. marketten gidip cips paketlerine bakıp beğenir gibi sevgili veya seks partneri seçiyorlar. beğenmediği paketi kenara itiyor, beğendiğini yedikten sonra gidip yenisini alıyor. tamamı ile bir ürünleştirme söz konusu. herşeyin modernizmle birlikte sermaye, tüketim ve ürün olduğu günümüzde insanlarda ürünleştiriliyor. fabrika çıkışı, seri üretimle üretilmiş bir paket muamelesine maruz kalınıyor. gör, beğen, almak iste, alabilmek için şartları oluştur, ürüne ulaş, tüket ve yenisini gör... böyle bir döngü söz konusu.

tek kelime ile korkunç insanın içinin bu kadar boşaltılması. boş beyinler haline gelmesi.

bağımsız sinema

ticari olmayan sinema için kullanılır. fakat bağımsız filmlerin ne kadar bağımsız olduğu tartışmaya açıktır. neden mi?

bağımsız filmler bütçe sıkıntısı çektiklerinden dolayı genelde fonlara ya da festivallere başvurur. fonlardan alacağı belli bir miktar filmin yapımına, festivallerden alacağı ödüller sayesindeki ücretler ise bir sonraki filme katkıda bulunacaktır. fakat fonlardan ve festivallerden ödül veya para almak bu kadar kolay mı? öncelikle başvurduğunuz fon veya festivale uygun bir film yapmanız gerekmekte. her fonun ve festivalin kendi kıstasları vardır. bu çerçeve dışına çıkmadığınız sürece destek olunması gerekensinizdir. bu durumda şu sorunsalı ortaya çıkarır; politikadan, ekonomiden, egemen söylemden özetle dış etkenlerden bağımsız bir film ancak gerçek anlamda bağımsız olur. içeriğine veya biçimine müdahale edilen film nedeni her ne olursa olsun ne kadar bağımsızdır? kısaca tam bağımsız film izlemek neredeyse imkansıza yakındır. yinede ticari sinemanın heryeri ele geçirdiği şu dönemde nefes aldığımız tek yerdir bağımsız sinema.

göğüs ucunda halkası olan orta yaşlı erkek

bu halka sayesinde memesinin ısırılması sonucunda inanılmaz zevk aldığını söyleyen ve bu halkayı bu yüzden taktırdığını belirten orta yaşlı erkek modeli.

marina abramovic

performans sanatçısı. 1960'larda ortaya çıkan vücut sanatı akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen marina abramovic fiziksel ve zihinsel sınırları zorlayan performanslarıyla dünya kamuoyunu şaşkına çeviren bir kadın. en dikkat çeken performanslarından biri balkanlarda 90lı yıllarda yaşanan bona-sırp savaşına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdiği 'balkan baroque' isimli işidir.

link:

en iyi 10 türk filmi

ah güzel istanbul (atıf yılmaz)
eşkıya (yavuz turgul)
masumiyet (zeki demirkubuz)
anayurt oteli (ömer kavur)
kış uykusu (nuri bilge ceylan)
hamam (ferzan özpetek)
kaç para kaç (reha erdem)
ağır roman (mustafa altıoklar)
karanlıkta uyananlar (ertem göreç)
salkım hanımın taneleri (tomris giritlioğlu)

rona nishliu

üzerine söylenecek çok fazla söz olmayan eurovision performansını sergileyen inanılmaz bir ses. özellikle parçanın ortalarında yaptığı ses devrimleri esnasında tüylerim diken diken oldu desem abartmış olmam. izlemeyenler için;

ümraniye'deki giyim mağazasının kabininde seks yaparken yakaladığım çift

geçenlerde ümraniyede d ile başlayan çok popüler bir mağazanın şubesine gittim. 4 katlı bir mağaza ve en alt kati outlet bölümü. arada yolum çarşıya düştüğün de buraya uğrarım. gündüz saatlerinde kimse olmaz ki bu bir mağazada aradığım en büyük özelliktir. ne müşteri olsun isterim ne de 'nasıl yardımcı olabilirim' diye peşinizde kosan bir eleman. her neyse bir gömlek aldım ve kabinlerin olduğu yere yöneldim. her zamanki gibi tüm kabinler boştu biri hariç şaşırdım. çünkü genelde kimse olmaz o katta. neyse hemen yan kabine girdim. girer girmez 'yapma, yavaş sok, ah uh' gibi cümleler duydum. serde araştırmacılık kimliği var. hemen dikkat kesildim. kabinin kapısını açtım. hemen kabinlerin olduğu koridorda ayna vardı boydan boya. aynadan yandaki kabin yansıyordu. ve kabinin kapısı yere sıfır değildi. 10,20 cm kadar boşluk vardı. 4 bacak gördüm. pantolonlar sıyrılmışti. ve malum isi yapıyorlardı. sanki yapan onlar değil benmisim gibi ateşim çıktı, elim ayağım titremeye başladı. o şaşkınlıkla doğru mu yaptım bilmiyorum ama yukarı çıkıp görevliye durumu anlatmaya çalıştım. bu da ayrı bir mevzuydu utancımdan anlatamıyorum. derken bir şekilde görevliyi aşağa kata indirdim acil bi durum oldugunu hissettirerek. görevliye kabini gösterdim ve kabinin aynadan yansıyan görüntüsünü görünce kapıya vurdu ve dışarı çıkmalarını istedi. dakikalar sonra erkek olan çıktı ve çıkar çıkmaz kız içeriden kapıyı hemen kendi üstüne kapattı. görevli israrla kapıyı vurdu. yine çıkmadı.ben de bu kadar macera yeter deyip mağazadan ayrıldım. omrum boyunca o ani unutamayacağım sevgili sözlük.

edit: başlığı yanlış yazmisim telefonun azizliğinden dolayi yöneticiler düzetirlerse sevinirim. anlatım bozukluğu mevcut ve yazım yanlışı.

penis yalamanın yararlı olduğunun tespit edilmesi

three billboards outside ebbing missouri

çok iyi film olmasına rağmen en iyi film oscarını alamayacağını tahmin etmiştim. çünkü rakibi the shape of water'ı izlediğim an oscarını kime gideceği ayan beyan ortadaydı.