baskerwilleliwilliam

Durum: 291 - 0 - 0 - 0 - 28.09.2018 13:23

Puan: 3894 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 15

das cabinet des dr caligari

dışavurumcu alman sineması akımının en önemli filmidir. birinci dünya savaşı sonrası halkın psikolojik bunalımlarının yansıtıldığı filmde evler eğri-büğrü, herkes tarafından akıl abidesi olarak gösterilen doktor karakteri psikolojisi bozuk-uçuk kaçık, nesneler gereğinden fazla büyük, renkler inanılmaz derecede zıt olarak kayda alınmıştır. 1920, alman sineması, dışavurumculuk kelimelerinin bir arada kullanıldığı her yerde ilk akla gelen film özelliğini taşımaktadır.

büyükada lale sineması

büyükada'da bulunan, en son 2015 yazında faaliyet gösteren ve yaklaşık olarak 500-600 kişi kapasiteli açık hava sineması. en büyük özelliği film izlerken çekirdek yenilebilir olmasıdır.

kariyer.net

yaklaşık olarak hergün 'sizin için uygun olan pozisyonlar' adı altında mail atan iş ve işçi bulma sitesi.

ayı sözlük yazarlarının kendilerini bilgili hissettikleri konular

diplomalı sinemacı geldi hanığğğmmmmm. sinema konusunda bana danışabilirsiniz efendim.

ders çalışmamak için yapılan anlamsız hareketler

hiç kitap okumak istemezken inanılmaz beliren kitap okuma arzusu. halbuki kitap okuyana kadar ders notlarını okusana evladım. konu okumak bile olsa bu dersle ilgili olmayacaktır. illaki ders dışında bir işle uğraşılacaktır.

dışarıda podyumdan düşmüş gibi gezen evini bok götüren insan modeli

geçenlerde denk geldiğim insan modeli. evinde kremler, çeşit çeşit iç çamaşırları, renk renk ayakkabılar, saç bakım ürünleri hatta istanbul fashion week biletleri vs. gördüğüm aynı zamanda tuvaletini yaptıktan sonra şifonu çekmediğine şahit olduğum insan çeşidi. daha fazlasını burada paylaşmak doğru olmaz fakat insanın temizliği önce yaşadığı yerden belli olur. ne kadar da sokağa çıkarken herkesin parmakla gösterdiği kıyafetler giyersen giysin, evindeki dışkı kokusunu ancak bir yere kadar örtebiliyor insan.

pieta

yukarıdaki entrylerden birinde bahsedilen 'kucağında ölü isa'yı tutan meryem tasviri ile insanı gözünü kamaştıran michelangelo'un yonttuğu heykel'in film afişi olarak sinemaya uyarlayan kim ki duk filmi. filmin içeriği de anne ve oğul üzerine kuruludur. yani hem konu itibariyle hem de afişinin heykelden uyarlanması ile sinemanın diğer sanatlarla ilişkisine örnek verilebilecek filmlerden biridir.

elinde tesbihle gezen gay

buraya yazmak ne kadar doğru olacak bilmiyorum ama zamanında elinde tespih, ağzında hacı, aga kelimesi eksik olmayan mahalle delikanlısı genç bir arkadaşı ayaküstü istediğini verecek şekilde memnun etmiştim. herkesin okuduğu bir platformda daha kapalı nasıl ifade edilir bilmiyorum ama anladınız siz onu.

scarlett johansson

woody allen filmlerinin vazgeçilmez oyuncularından biri.

vur bana

buna gülüyorlar mı? çünkü yapanın espri seviyesi oldukça yerlerde fakat izleyenlere ne demeli.

gaylerle birlikte olmuyorum erkeklerle birlikte olmayı tercih ediyorum diyen gay

hayatımda ikinci kez denk geldiğim cümle. 'ben normalde sadece heteroseksüel erkeklerle birlikte oluyorum. sen istinasın. hoşuma gittiğin için birlikte olmak istiyorum yoksa sadece erkeklerle birlikte oluyorum gaylerle birlikte olmuyorum' cümleleriyle karşılaştım bugün. bu konunun aslı astarı var mıdır bilmem ama bunu bir kez daha duymuştum.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

ezginin günlüğü - fayton



biz ne zaman büyüdük, en son ne zaman. çocuklara yasaklar koyduk, ne zaman....

eyvallah diyene verilebilecek karşılıklar

yazıcı alacaklara tavsiyeler

bazı pdf formatındaki makalelerin çıktısını almak için minimal yazıcı tavsiyeleri için açılmış başlıktır. tecrübesi olanlar yeşillendirirse tecrübesi olmayanların mutlu olacağı başlıktır aynı zamanda.

günün sözü

sen sen ol, hayır demeyi bil. yoksa hayatına sen değil başkaları yön verir.

potemkin zırhlısı

1925 yapımı rus filmi. sinema kuramları açısından devrim yaratan ve rus sineması deyince ilk akla gelen isimlerden biri olan eisenstein imzalı film bolşevik devrimini konu almaktadır. toplamda 75 dakika olan film sessiz ve siyah beyaz olmasıyla özdeşlik kurmakta seyirciyi zorlasa da sinemanın mihenk taslarindan biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

geciktirici etkisi olan kondom alan erkek

katarzyna skowronska-dolata

güzelliğinin yanı sıra başarılarla dolu kariyeri ile kendisine hayran bırakan kadın voleybol oyuncusu. aslen polonyalı olan oyuncu ülkemizde de bir zamanlar fenerbahçe acıbadem forması giymiştir. kariyerine italya'da devam eden skowronska öncesinde azerbaycan'da iki yıl forma giymiştir. merak edenler için;

eczacıbaşı kadın voleybol takımı

son 5 yıldır finallerine türk takımları tarafından ambargo koyulan fivb kadınlar dünya kulüpler şampiyonası 'nda bu yıl şampiyon olmuştur. içerisinde tatiana kosheleva, thaisa, larson, neslihan demir, boskovic, maja gibi dünya yıldızlarını barındıran ve bu yıl 50.yılını kutlayan eczacıbaşı'na yakışır bir şampiyonluk oldu. bu kadro ile şampiyon olmamak imkansıza yakındı zaten.

volero zürich

isviçre'nin ilk altısında hiç isviçreli oyuncu barındırmayan kadın voleybol takımı. her yıl avrupa şampiyonasında son 8, son 4 gibi en iyi takımlar arasına kalsalar da bir türlü şampiyon olamayan volero zurich bu yıl bir türk oyuncuyu da kadrosunda barındırmaktadır. (bkz: gizem karadayı)
  • /
  • 15
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 291

marina abramovic

performans sanatçısı. 1960'larda ortaya çıkan vücut sanatı akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen marina abramovic fiziksel ve zihinsel sınırları zorlayan performanslarıyla dünya kamuoyunu şaşkına çeviren bir kadın. en dikkat çeken performanslarından biri balkanlarda 90lı yıllarda yaşanan bona-sırp savaşına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdiği 'balkan baroque' isimli işidir.

link:

arvo part

spiegel im spiegel parçası insanı alır ve uzaklara götürür. hafif rüzgarın estiği bir ekim akşamında, şehrin ışıklarının insanların gürültüleriyle karıştığı bir gecede bir şekilde ruhunuzu alır, bilinmeyen uzaklara götürür.

zenginin aktif fakirin pasif olması

fakir ama aktif bir gay olarak bu konuda devrim başlatmayı hedefliyorum.
(bkz:bütün fakir aktifler birleşin)

lgbti temalı filmler

tarafımdan izlenmiş ve arşivimde bulunan filmler. izlemek isteyip de bulamayanlara yardımcı olabilirim. iyi ki sinema var. başlıyoruz efendim.
dipnot: bazı filmlerin ana teması eşcinsellik olmasa da eşcinsel karakterler barındırmaktadır.

a single man: üniversitede akademisyen olan bir adamın yalnızlığını konu alır. hem gay hem olgun hem okuyan-araştıran bir erkek olmanın ister istemez yalnızlaştırdığını okuyabiliriz filmden. filmin yönetmeni ise ünlü modacı tom ford.

all you need is love: şu an konusunu tam hatırlayamıyorum ama çerezlik lgbti temalı filmlerden biriydi kanımca.

american beauty: yıllardır amerikan rüyasının birçok amerikan filminde gözlerimize içine sokulduğu durumu ters köşeye yatıran bir film. aslında o mutlu görünen, herşeye sahip olan amerikan ailelerinin kendi içlerinde nasıl da yalnız olduklarını ve başka limanlarda mutluluk aradığını gösterir. filmin baştan sona konusu eşcinsellik olmasa da içerisinde eşcinsel bir ilişkiyi ufak da olsa barındırır.

anlat istanbul: 5 farklı yönetmen tarafından çekilen, 5 farklı masalın birleştirilmesinden ortaya çıkan film içerisinde birçok yıldız oyuncuyu barındırırken bir eşcinsel ve bir transa da yer verir. hatta bu beş masaldan biri trans karakterin hayatına odaklanmaktadır. güven kıraç'ı bu filmde eşcinsel rolünde izlerken parmaklıklar ardında dizisinden tanıdığımız yelda reynaud'u ise travesti rölünde görüyoruz.

any day now: erkek eşcinsel bir çiftin annesi tarafından ilgilenilmeyen down sendromlu bir çocuğu evlat edinmeye çalışmasını anlatan duygusal bir film. hem eşcinselliğe hem de down sendromuna dikkat çeken bir film iki ötekiyi tek potada birleştirmeyi başarıyor.

ağır roman: mustafa altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde okan bayülgen ve müjde ar'ın oynadığı film içerisinde bir adet eşcinsel karakter barındırmaktadır. yan karakterlerden biri olsa da ((bkz: küçük iskender ) hikayede kendine oldukça fazla yer bulmaktadır. ayrıca filmde söz yazarlarının kraliçesi aysel gürel'i de izlemek mümkün.

billy elliot: tam olarak eşcinsel temalı film olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama cinsiyet rollerinin üzerine gitmesi bakımında izlenmesinde fayda olan film. erkek bir çocuğun yaşıtları gibi futbol oynamak istemeyip bale yapmak istemesi üzerine 'bale sadece kız çocuklarına özgü müdür, yapmak isteyeceğimiz dans, spor veya başka bir eylemin çeşidini toplum mu belirliyor, bir erkek dans etmek istiyor fakat çük buna engel midir, engelse çük ağır olduğu için dans ederken kişi zorlanır bu nedenle yapmaması gerekir diye mi hoş bakılmaz' gibi kafamda deli soruları çözmeye çalışan film.

black swan: başrolünde bir adet natalie portman barındıran hoolywood yapımı film. oscar adaylığı da bulunan filmi göze sokulur derecede olmasa da lezbiyen temalı filmler listesine sokabiliriz.

behind the candelabra: amerikada zamanında yaşamış eşcinsel piyanistin hayatını anlatan film. söylentilere göre zeki müren isimli sanat güneşimiz de bu piyanisti izleyip ondan esinlenmiştir sahne şovları ve kıyafetleri bakımından.

edit: a ve b harfindeki bazı filmler şimdilik bu kadar, diğerlerini ve diğer harfleri daha sonra ekleyeceğim.


planetromeo vs hornet

biri aşk arama adı altında seks aramak için kullanılan uygulama, diğeri ise açık ve net olarak seks aradığını ifade etmek için kullanılan uygulama. her ikisinde de 3 temel madde var. birincisi çıplak fotoğraf (mümkümse spor salonunda çekilmiş), ikincisi şunlar yazmasın, bunlar yaşamasın, onlar nefes almasın, herkes uzak dursun minvalinde bir başlık yazısı, üçüncüsü ise nbr, slm, foto(?) gibi kısaltmalarla yazılan mesajlar.
bu veya bu tür sitelerde ne kadar uzun yazılar karalasınız da birşey ifade etmezken fotoğrafınızı paylaştığınız takdirde sohbete telefonda devam edilmek istenen kişi olursunuz. yine de sanki planetromeo bir tık daha iyi gibi (kötünün iyisi) karşılaştırıldıklarında.

fisting

hiçbir zaman anlamadığım, anlayamayacağımı düşündüğüm bir çeşit seks eylemi. olur da tesadüf eseri porno içerikli sitelerde videosuna denk gelirsem hangi tuşa basıp bilgisayarı nasıl kapatacağımı şaşırıyorum. o derece anlamlandıramıyorum. yine aklıma geldi ve midem bulanmaya başladı.

hornet

bir nevi tımarhane olarak adlandırabiliriz. aslında normalleştirdiğimiz, sıradanlaştırdığımız bu bedene dayalı hızlı ve sınırsız tüketim dış pencereden baktığımızda korkutucu bir görüntü sunuyor. karşısında geçmişi olan, geleceği olan, hayalleri olan, gülümsemesi, mutlulukları, kitapları, müzikleri olan bir insanla değil etten ibaret bir ürün varmış gibi davranıyor çoğu üye. marketten gidip cips paketlerine bakıp beğenir gibi sevgili veya seks partneri seçiyorlar. beğenmediği paketi kenara itiyor, beğendiğini yedikten sonra gidip yenisini alıyor. tamamı ile bir ürünleştirme söz konusu. herşeyin modernizmle birlikte sermaye, tüketim ve ürün olduğu günümüzde insanlarda ürünleştiriliyor. fabrika çıkışı, seri üretimle üretilmiş bir paket muamelesine maruz kalınıyor. gör, beğen, almak iste, alabilmek için şartları oluştur, ürüne ulaş, tüket ve yenisini gör... böyle bir döngü söz konusu.

tek kelime ile korkunç insanın içinin bu kadar boşaltılması. boş beyinler haline gelmesi.

bağımsız sinema

ticari olmayan sinema için kullanılır. fakat bağımsız filmlerin ne kadar bağımsız olduğu tartışmaya açıktır. neden mi?

bağımsız filmler bütçe sıkıntısı çektiklerinden dolayı genelde fonlara ya da festivallere başvurur. fonlardan alacağı belli bir miktar filmin yapımına, festivallerden alacağı ödüller sayesindeki ücretler ise bir sonraki filme katkıda bulunacaktır. fakat fonlardan ve festivallerden ödül veya para almak bu kadar kolay mı? öncelikle başvurduğunuz fon veya festivale uygun bir film yapmanız gerekmekte. her fonun ve festivalin kendi kıstasları vardır. bu çerçeve dışına çıkmadığınız sürece destek olunması gerekensinizdir. bu durumda şu sorunsalı ortaya çıkarır; politikadan, ekonomiden, egemen söylemden özetle dış etkenlerden bağımsız bir film ancak gerçek anlamda bağımsız olur. içeriğine veya biçimine müdahale edilen film nedeni her ne olursa olsun ne kadar bağımsızdır? kısaca tam bağımsız film izlemek neredeyse imkansıza yakındır. yinede ticari sinemanın heryeri ele geçirdiği şu dönemde nefes aldığımız tek yerdir bağımsız sinema.

planetromeo vs hornet

biri aşk arama adı altında seks aramak için kullanılan uygulama, diğeri ise açık ve net olarak seks aradığını ifade etmek için kullanılan uygulama. her ikisinde de 3 temel madde var. birincisi çıplak fotoğraf (mümkümse spor salonunda çekilmiş), ikincisi şunlar yazmasın, bunlar yaşamasın, onlar nefes almasın, herkes uzak dursun minvalinde bir başlık yazısı, üçüncüsü ise nbr, slm, foto(?) gibi kısaltmalarla yazılan mesajlar.
bu veya bu tür sitelerde ne kadar uzun yazılar karalasınız da birşey ifade etmezken fotoğrafınızı paylaştığınız takdirde sohbete telefonda devam edilmek istenen kişi olursunuz. yine de sanki planetromeo bir tık daha iyi gibi (kötünün iyisi) karşılaştırıldıklarında.

göğüs ucunda halkası olan orta yaşlı erkek

bu halka sayesinde memesinin ısırılması sonucunda inanılmaz zevk aldığını söyleyen ve bu halkayı bu yüzden taktırdığını belirten orta yaşlı erkek modeli.

en iyi 10 türk filmi

ah güzel istanbul (atıf yılmaz)
eşkıya (yavuz turgul)
masumiyet (zeki demirkubuz)
anayurt oteli (ömer kavur)
kış uykusu (nuri bilge ceylan)
hamam (ferzan özpetek)
kaç para kaç (reha erdem)
ağır roman (mustafa altıoklar)
karanlıkta uyananlar (ertem göreç)
salkım hanımın taneleri (tomris giritlioğlu)

rona nishliu

üzerine söylenecek çok fazla söz olmayan eurovision performansını sergileyen inanılmaz bir ses. özellikle parçanın ortalarında yaptığı ses devrimleri esnasında tüylerim diken diken oldu desem abartmış olmam. izlemeyenler için;

ümraniye'deki giyim mağazasının kabininde seks yaparken yakaladığım çift

geçenlerde ümraniyede d ile başlayan çok popüler bir mağazanın şubesine gittim. 4 katlı bir mağaza ve en alt kati outlet bölümü. arada yolum çarşıya düştüğün de buraya uğrarım. gündüz saatlerinde kimse olmaz ki bu bir mağazada aradığım en büyük özelliktir. ne müşteri olsun isterim ne de 'nasıl yardımcı olabilirim' diye peşinizde kosan bir eleman. her neyse bir gömlek aldım ve kabinlerin olduğu yere yöneldim. her zamanki gibi tüm kabinler boştu biri hariç şaşırdım. çünkü genelde kimse olmaz o katta. neyse hemen yan kabine girdim. girer girmez 'yapma, yavaş sok, ah uh' gibi cümleler duydum. serde araştırmacılık kimliği var. hemen dikkat kesildim. kabinin kapısını açtım. hemen kabinlerin olduğu koridorda ayna vardı boydan boya. aynadan yandaki kabin yansıyordu. ve kabinin kapısı yere sıfır değildi. 10,20 cm kadar boşluk vardı. 4 bacak gördüm. pantolonlar sıyrılmışti. ve malum isi yapıyorlardı. sanki yapan onlar değil benmisim gibi ateşim çıktı, elim ayağım titremeye başladı. o şaşkınlıkla doğru mu yaptım bilmiyorum ama yukarı çıkıp görevliye durumu anlatmaya çalıştım. bu da ayrı bir mevzuydu utancımdan anlatamıyorum. derken bir şekilde görevliyi aşağa kata indirdim acil bi durum oldugunu hissettirerek. görevliye kabini gösterdim ve kabinin aynadan yansıyan görüntüsünü görünce kapıya vurdu ve dışarı çıkmalarını istedi. dakikalar sonra erkek olan çıktı ve çıkar çıkmaz kız içeriden kapıyı hemen kendi üstüne kapattı. görevli israrla kapıyı vurdu. yine çıkmadı.ben de bu kadar macera yeter deyip mağazadan ayrıldım. omrum boyunca o ani unutamayacağım sevgili sözlük.

edit: başlığı yanlış yazmisim telefonun azizliğinden dolayi yöneticiler düzetirlerse sevinirim. anlatım bozukluğu mevcut ve yazım yanlışı.

penis yalamanın yararlı olduğunun tespit edilmesi

three billboards outside ebbing missouri

çok iyi film olmasına rağmen en iyi film oscarını alamayacağını tahmin etmiştim. çünkü rakibi the shape of water'ı izlediğim an oscarını kime gideceği ayan beyan ortadaydı.