baskerwilleliwilliam

Durum: 291 - 0 - 0 - 0 - 28.09.2018 13:23

Puan: 3894 - Sözlük Kezbanı

9 yıl önce kayıt oldu. 6.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 15

yeraltı

başrollerinde bir adet engin günaydın ve bir adet nihal yalçın barındıran zeki demirkubuz filmi. yukarıdaki entryde de belirtildiği gibi dostoyevski'nin yeraltından notlar eserinden esinlenen film günlerinin çoğu yalnız geçen bir adamın çevresiyle olan ilişkisini sorgulaması üzerine odaklanmaktadır. karakterin en dikkat çekici özelliklerinden biri arasıra kurt gibi uluması, gece müziğin sesini açan karşı binadaki komşularının camına bazı nesneler fırlatması ve patates ile mastürbasyon yapmasıdır. bütün bunlar karakterin ne denli psikolojik bir süreçten geçtiğinin göstergesidir.

dostoyevski

bugün doğum günü olan rus yazar. iyi ki doğdun fyodor.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

hüsnü arkan/birsen tezer - hoşgeldin

sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar.
tutuşsun gün yansın geceler, zamanımız dar.
sen bana geç geldin ben sana erken, tutuşsun gün yansın geceler vaktimiz varken

les quatre cents coups

400 darbe

truffuat tarafından çekilen fransız yeni dalga akımının en önemli filmlerinden biridir. fransa'daki eğitim sistemini bir çocuğun gözünden eleştiren film günümüzde hala saygınlığını korumaktadır. ayrıca 400 darbe fransızca'da 'okulu kırmak' anlamına gelen bir deyimdir. ismini buradan almaktadır.

postmodernizm

kilise çanı sesi

canlı canlı olarak hiç duymadığım ses.

homojen dergi 6. sayı

varolan düzenin devamı, aile yapısının güçlendirilmesi, sürdürülebilirliğini sağlaması, evlen-çocuk yap-tatile git-alışveriş yap-para harca-lüks tüket gibi üretmeye değil tüketmeye yönelik misyonları üstlenmesi gibi birçok içi boş şeye önderlik yapan kapitalizm, tüketim endüstrisi, moda endüstrisi kavramlarını bilinçli ya da bilinçsiz şekilde okuyucuya kod olarak gönderen bazı eşcinsel içerikli medya organlarının aksine üretmeye, bilgiye, sanata (bkz: popüler sanat ile sanat arasındaki fark), eğitime, bilinçlendirmeye yönelik bir derginin olduğuna şahit olmak beni fazlasıyla gururlandırdı.
eşcinsel içerikli bir yayın yaparken belirli bir zümreye yönelik olmaktan öteye geçemeyen yayınlar görünebilirliği sağlaması açısından bir nebze de olsa takdir edilesi bir durum olabilir fakat şunu ayırt etmek gerekir. görünebilirliği sağlarken de fazlasıyla 'sığ' olmaktan öteye geçememe durumu. mutlaka toplumun bu tür yayınlara da ihtiyacı var. arz-talep meselesi. fakat çoğunlukla tüketime teşvik edici ve bunca yıldır savaşı verilen erkek veya kadın bedeni üzerinden prim elde etme durumunun sınırsızca kullanımı üzerine dayalı yayınlar yapılması bazı noktalarda (kişisel fikrim) rahatsız edici. zaten varolan bedene dayalı tüketim algısını kırmak yerine güçlendirmek tartışılması gereken bir durum.
velhasıl yine de başta homojen dergi olmak üzere diğer cinsel kimlik ayırt etmeksizin yayın yapan yayınları tebrik ediyorum. ne de olsa bu ülkenin farklı seslere ihtiyacı var

homojen dergi 6. sayı

akthivist'in içten, sıcak, bilgilendirici yazısını okumak için çok geç kalmayın. çok klişe olacak ama (bkz: bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp)

yengeç burcu

burcum diye demiyorum güzel insanlardır.

en yaratıcı küfürler

götüne bir avuç domates koyarım. sike sike götünde salça yaparım.

aktif erkeklerin ortak özellikleri

acilen dövme yaptırması gereken erkekler

bedava sarılma dağıtan kaslı adam

yabancı bir memlekette yapılan sosyal deney. merak edenler için;

yarın öleceğinizi bilseniz ne yapardınız

sevdiklerimle öleceğim ana kadar bakışıp gülümser, ağlar, sohbet ederdim.

verdim ama pişman değilim dediğiniz şeyler

bir ayakkabı boyacısı çocuğa okuduğum kitabı vermiştim yoldan geçerken. yine olsa yine veririm.

erkek deyince aklınıza gelen ilk üç şey

sakal bakımı

bu konuda ne gibi şampuanlar, kremler vs. kullanmalıyız konusunda bilgisi olanların yeşillendirmesini istediğimiz başlık. (bkz: mağduruz)

ölüme terk edilen fayton atı

daha kaç kere söyleyeceğiz, üstüne düşeceğiz faytona binme atlar ölüyor diye. her adaya gittiğimde nefretle faytona binenlerin yüzlerine bakıyorum. dik dik bakıyorum, gözlerinin içlerine içlerine bakıyorum, ağzınızı burnunuzu dağıtmak için neler vermezdim diye bakıyorum... umarım anlıyorsunuzdur bakışlarımdan birşeyler.

aşağıdaki linkte ölüme terkedilmiş bir at var. can çekişiyor. söylenecek fazla söz yok üzerine.

neden tarkovski olamıyorum

türkiye topraklarından neden andrei tarkovski gibi bir yönetmen çıkmadığını konu olarak kendine temel alan film aynı zamanda ülkemiz topraklarından bağımsız film çekmenin de zorluklarına değinmektedir. daha önce kanal 7, samanyolu gibi kanallara tv filmleri çeken murat düzgünoğlu 'nun yönetmen koltuğunda oturduğu film, bazı sahnelerde ünlü yönetmen andrei tarkovski 'ye de selam çakmayı ihmal etmiyor. özellikle filmin başlangıcındaki sahne ile bitişindeki sahneler buna örnek verilebilir.

dışavurumcu alman sineması

1920'lerde almanya'da ortaya çıkan, gerçeküstü ögeler ve hikayelere yer verilen filmleri içine alan, şimdilerdeki korku sinemasının bir bakıma temellerini oluşturan filmlerin ortaya çıkmasını sağlayan sinema akımıdır. ilk akımlardan biri olarak kabul edilen dışavurumcu alman sineması 'nın en önemli filmleri arasında nosferatu bir dehşet senfonisi , metropolis, das cabinet des dr caligari bulunmaktadır.
  • /
  • 15
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 291

marina abramovic

performans sanatçısı. 1960'larda ortaya çıkan vücut sanatı akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen marina abramovic fiziksel ve zihinsel sınırları zorlayan performanslarıyla dünya kamuoyunu şaşkına çeviren bir kadın. en dikkat çeken performanslarından biri balkanlarda 90lı yıllarda yaşanan bona-sırp savaşına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdiği 'balkan baroque' isimli işidir.

link:

arvo part

spiegel im spiegel parçası insanı alır ve uzaklara götürür. hafif rüzgarın estiği bir ekim akşamında, şehrin ışıklarının insanların gürültüleriyle karıştığı bir gecede bir şekilde ruhunuzu alır, bilinmeyen uzaklara götürür.

günün sözü

"birey televizyonda sudan iç savaşını, herhangi bir tuvalet kağıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkla izlemektedir. televizyonu kapattıktan sonra sudan'daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. işte bireyin yaşadığı bu evren simülasyon evrenidir. her şey görüntülerden ibarettir ve cansızdır."

j. baudrillard

zenginin aktif fakirin pasif olması

fakir ama aktif bir gay olarak bu konuda devrim başlatmayı hedefliyorum.
(bkz:bütün fakir aktifler birleşin)

planetromeo vs hornet

biri aşk arama adı altında seks aramak için kullanılan uygulama, diğeri ise açık ve net olarak seks aradığını ifade etmek için kullanılan uygulama. her ikisinde de 3 temel madde var. birincisi çıplak fotoğraf (mümkümse spor salonunda çekilmiş), ikincisi şunlar yazmasın, bunlar yaşamasın, onlar nefes almasın, herkes uzak dursun minvalinde bir başlık yazısı, üçüncüsü ise nbr, slm, foto(?) gibi kısaltmalarla yazılan mesajlar.
bu veya bu tür sitelerde ne kadar uzun yazılar karalasınız da birşey ifade etmezken fotoğrafınızı paylaştığınız takdirde sohbete telefonda devam edilmek istenen kişi olursunuz. yine de sanki planetromeo bir tık daha iyi gibi (kötünün iyisi) karşılaştırıldıklarında.

fisting

hiçbir zaman anlamadığım, anlayamayacağımı düşündüğüm bir çeşit seks eylemi. olur da tesadüf eseri porno içerikli sitelerde videosuna denk gelirsem hangi tuşa basıp bilgisayarı nasıl kapatacağımı şaşırıyorum. o derece anlamlandıramıyorum. yine aklıma geldi ve midem bulanmaya başladı.

hornet

bir nevi tımarhane olarak adlandırabiliriz. aslında normalleştirdiğimiz, sıradanlaştırdığımız bu bedene dayalı hızlı ve sınırsız tüketim dış pencereden baktığımızda korkutucu bir görüntü sunuyor. karşısında geçmişi olan, geleceği olan, hayalleri olan, gülümsemesi, mutlulukları, kitapları, müzikleri olan bir insanla değil etten ibaret bir ürün varmış gibi davranıyor çoğu üye. marketten gidip cips paketlerine bakıp beğenir gibi sevgili veya seks partneri seçiyorlar. beğenmediği paketi kenara itiyor, beğendiğini yedikten sonra gidip yenisini alıyor. tamamı ile bir ürünleştirme söz konusu. herşeyin modernizmle birlikte sermaye, tüketim ve ürün olduğu günümüzde insanlarda ürünleştiriliyor. fabrika çıkışı, seri üretimle üretilmiş bir paket muamelesine maruz kalınıyor. gör, beğen, almak iste, alabilmek için şartları oluştur, ürüne ulaş, tüket ve yenisini gör... böyle bir döngü söz konusu.

tek kelime ile korkunç insanın içinin bu kadar boşaltılması. boş beyinler haline gelmesi.

planetromeo vs hornet

biri aşk arama adı altında seks aramak için kullanılan uygulama, diğeri ise açık ve net olarak seks aradığını ifade etmek için kullanılan uygulama. her ikisinde de 3 temel madde var. birincisi çıplak fotoğraf (mümkümse spor salonunda çekilmiş), ikincisi şunlar yazmasın, bunlar yaşamasın, onlar nefes almasın, herkes uzak dursun minvalinde bir başlık yazısı, üçüncüsü ise nbr, slm, foto(?) gibi kısaltmalarla yazılan mesajlar.
bu veya bu tür sitelerde ne kadar uzun yazılar karalasınız da birşey ifade etmezken fotoğrafınızı paylaştığınız takdirde sohbete telefonda devam edilmek istenen kişi olursunuz. yine de sanki planetromeo bir tık daha iyi gibi (kötünün iyisi) karşılaştırıldıklarında.

bağımsız sinema

ticari olmayan sinema için kullanılır. fakat bağımsız filmlerin ne kadar bağımsız olduğu tartışmaya açıktır. neden mi?

bağımsız filmler bütçe sıkıntısı çektiklerinden dolayı genelde fonlara ya da festivallere başvurur. fonlardan alacağı belli bir miktar filmin yapımına, festivallerden alacağı ödüller sayesindeki ücretler ise bir sonraki filme katkıda bulunacaktır. fakat fonlardan ve festivallerden ödül veya para almak bu kadar kolay mı? öncelikle başvurduğunuz fon veya festivale uygun bir film yapmanız gerekmekte. her fonun ve festivalin kendi kıstasları vardır. bu çerçeve dışına çıkmadığınız sürece destek olunması gerekensinizdir. bu durumda şu sorunsalı ortaya çıkarır; politikadan, ekonomiden, egemen söylemden özetle dış etkenlerden bağımsız bir film ancak gerçek anlamda bağımsız olur. içeriğine veya biçimine müdahale edilen film nedeni her ne olursa olsun ne kadar bağımsızdır? kısaca tam bağımsız film izlemek neredeyse imkansıza yakındır. yinede ticari sinemanın heryeri ele geçirdiği şu dönemde nefes aldığımız tek yerdir bağımsız sinema.

göğüs ucunda halkası olan orta yaşlı erkek

bu halka sayesinde memesinin ısırılması sonucunda inanılmaz zevk aldığını söyleyen ve bu halkayı bu yüzden taktırdığını belirten orta yaşlı erkek modeli.

en iyi 10 türk filmi

ah güzel istanbul (atıf yılmaz)
eşkıya (yavuz turgul)
masumiyet (zeki demirkubuz)
anayurt oteli (ömer kavur)
kış uykusu (nuri bilge ceylan)
hamam (ferzan özpetek)
kaç para kaç (reha erdem)
ağır roman (mustafa altıoklar)
karanlıkta uyananlar (ertem göreç)
salkım hanımın taneleri (tomris giritlioğlu)

rona nishliu

üzerine söylenecek çok fazla söz olmayan eurovision performansını sergileyen inanılmaz bir ses. özellikle parçanın ortalarında yaptığı ses devrimleri esnasında tüylerim diken diken oldu desem abartmış olmam. izlemeyenler için;

ümraniye'deki giyim mağazasının kabininde seks yaparken yakaladığım çift

geçenlerde ümraniyede d ile başlayan çok popüler bir mağazanın şubesine gittim. 4 katlı bir mağaza ve en alt kati outlet bölümü. arada yolum çarşıya düştüğün de buraya uğrarım. gündüz saatlerinde kimse olmaz ki bu bir mağazada aradığım en büyük özelliktir. ne müşteri olsun isterim ne de 'nasıl yardımcı olabilirim' diye peşinizde kosan bir eleman. her neyse bir gömlek aldım ve kabinlerin olduğu yere yöneldim. her zamanki gibi tüm kabinler boştu biri hariç şaşırdım. çünkü genelde kimse olmaz o katta. neyse hemen yan kabine girdim. girer girmez 'yapma, yavaş sok, ah uh' gibi cümleler duydum. serde araştırmacılık kimliği var. hemen dikkat kesildim. kabinin kapısını açtım. hemen kabinlerin olduğu koridorda ayna vardı boydan boya. aynadan yandaki kabin yansıyordu. ve kabinin kapısı yere sıfır değildi. 10,20 cm kadar boşluk vardı. 4 bacak gördüm. pantolonlar sıyrılmışti. ve malum isi yapıyorlardı. sanki yapan onlar değil benmisim gibi ateşim çıktı, elim ayağım titremeye başladı. o şaşkınlıkla doğru mu yaptım bilmiyorum ama yukarı çıkıp görevliye durumu anlatmaya çalıştım. bu da ayrı bir mevzuydu utancımdan anlatamıyorum. derken bir şekilde görevliyi aşağa kata indirdim acil bi durum oldugunu hissettirerek. görevliye kabini gösterdim ve kabinin aynadan yansıyan görüntüsünü görünce kapıya vurdu ve dışarı çıkmalarını istedi. dakikalar sonra erkek olan çıktı ve çıkar çıkmaz kız içeriden kapıyı hemen kendi üstüne kapattı. görevli israrla kapıyı vurdu. yine çıkmadı.ben de bu kadar macera yeter deyip mağazadan ayrıldım. omrum boyunca o ani unutamayacağım sevgili sözlük.

edit: başlığı yanlış yazmisim telefonun azizliğinden dolayi yöneticiler düzetirlerse sevinirim. anlatım bozukluğu mevcut ve yazım yanlışı.

penis yalamanın yararlı olduğunun tespit edilmesi

three billboards outside ebbing missouri

çok iyi film olmasına rağmen en iyi film oscarını alamayacağını tahmin etmiştim. çünkü rakibi the shape of water'ı izlediğim an oscarını kime gideceği ayan beyan ortadaydı.