bana dans etmeyi sevdiren film. sinema eleştirmenlerinin yerin dibine sokmasın rağmen film 1983 yılının en başaralı gişe sıralamasında ilk üçe girmiştir. what a feeling oscar heykelciğini kapmıştır. jennifer beals?in hoplayıp zıpladığı bir çok sahnede dublörler kullanılmıştır. filmdeki müziğin kullanım şekli top gun?da olduğu gibi başka filmlere ilham vermiştir
bulunduğu her ortamda ayıları diğer insan türlerinden ayıran, ayıseverlerin bünyelerinde zamanla oluşan ve gelişen özel yetenek, hissiyat. çeşitlilik arz eder; genç ayı radarı, yaşlı ayı radarı, gıllı ayı radarı, kaslı ayı radarı, şişman ayı radarı, aktif/pasif ayı radarı... örnekleri çoğaltabilirsiniz
80'lerin ortalarında dönemin askeri yönetimine uygun musti diye bir dizi vardı. gülmeyen, zıplamayan, uygun adım yürüyen bir yavru kedinin maceraları... çok zor günler yaşadık çooook
istanbul kelimesinin kökenin yunancadan geldiğini öğrendiğimde küçük dilimi yutuyordum neredeyse... yunanca "şehre, şehre doğru" anlamına gelen [is tin ˈpolin] kelimesinin türkçeleştirilmiş şeklidir istanbul
daha sonra küçük dilimin mideme kadar yutmama neden olan başka bir bilgi daha beni şaşırtmıştır. o da anadolu kelimesidir. anadolu kelimesi de yunancadan gelme... yunanca doğu anlamında kullanılır Ανατολή [a-na-toli]; bizans imparatorluğunun istanbulu merkez kabul ettiğinde doğusuna düşen topraklara verdiği genel addır.
dünyada kullanılan en yaygın kelime/kısaltma olarak kabul ediliyor. kökeninin nereden geldiği değişik teorilerle açıklansa da hiçbiri kesin değil. teoriler arasında batı afrika kökenli olduğunu iddia edenler de var kızılderili diline ait olduğunu söyleyenler de. birkaç teori askeri kaynaklı olduğunu söylüyor. bir gazetede ilk kullanıldığı tarih olarak 23 mart 1839 yılı gösterilmiş: "he ... would have the 'contribution box, et ceteras, o.k. all correct and cause the corks to fly, like sparks, upward. boston morning post
kafa yapan ama yasal olarak yetiştirilebilen doğanın hediyesi bitki türleridir. herbalist bir arkadaşım bana öksürük için sarmaşık çiçeğini önermişti ancak şu dipnotla beraber "dozu kaçırırsan agd olursun acayip kafa yapar". sonra bi kaç kez denedim, öksürük geçti ama hiç kafa yapmadı...
meryem uzerli'nin (hürrem), apar topar memleketi almanya'ya gitmesiyle gündeme oturan ve tartışılan sendrom. özetle kişinin kendisine büyük hedefler koyduktan sonra bu hedeflere ulaşamasından kaynaklanan psikolojik çöküntü, yorgunluk olarak tanımlanıyor. burnout sendromu olarak da anılan bu psikolojik durumun belirtileri fiziksel (baş ağrısı, uykusuzluk, güçsüzlük, enerji kaybı vs), duygusal (deprseyon, sinirlilik sabırsızlık vs) ve zihinsel (doyumsuzluk, hayata genel olarak olumsuz bakma) olarak görülüyor.
bir sinir hastalığıdır. sinir iletimini kolaylaştıran ve sinir dokusunu koruyan miyelinin hasar görmesi sonucu oluşan bir hastalıktır. genelde ilk belirtiler 30-35 yaş arası ağırlıklı olarak kadınlarda görülür. hasatalığın nedeni belli değildir. denge kaybı, alta kaçırma, görme bozukluğu, konuşma bozukluğu, yutkunma bozukluğu gibi belirtileri vardır. bu belirtilerin ortaya çıktığı dönemlere atak denir. kortizon başta olmak üzere ağır ilaçlarla bu atakların etkisi azaltılmaya çalışılır. ancak ilaçlar o kadar ağırdır ki bir süre sonra başka organlarda hasar oluşmaya başlar. atak anında müdahale edildiğinde şikayetlerin tamamen geçtiği görülse de bizde durum maalesef böyle olmadı hiçbir zaman. kesin bir tedavisi yoktur.
hasta için olduğu kadar hasta yakınlarını da perişan eden bir hastalıktır. ömrünün her döneminde her işi kendi başına halleden annemin gün geçtikçe babama veya bana veya başka birine muhtaç olarak yaşamayı kabullenmesi çok zor oldu. sigaranın hastalığını tetiklediğini öğrendiğinde, kısa sürede ölürüm düşüncesiyle sigarayı artırmıştı. ama hastalık öldürmüyor, süründürüyor. ömrümün her döneminde güvendiğim ve çoğu kez hayran olduğum annemin fiziksel gücünün yıllar içerisinde eriyip gitmesi benim açımdan ağır bir deneyimdi. dahası hastane ortamlarına alışık olmayınca, hastanelerdeki gereksiz kırtasiye işlemlerinden anlamayınca, mr çekimi için, kan ve idrar tahlilleri için zamanla yarışılınca psikolojik olarak kendimi yetersiz hissetmeye başladım.
hastane kuyruklarında beklerken haline şükretmeyi öğreniyor insan. daha genç ms hastalarının 1-2 yıl içinde geçirdiği değişimi görünce, kendi hastanın daha iyi durumda olduğunu falan düşünüyorsun. türkiye'de en iyi ms polikliniği olarak kabul edilen çapa tıp fakültesi'ndeki doktorların bir bölümünün ilgisizliği, sekreteryla, hemşire ve hasta bakıcıların çıldırtan davranışları karşısında yenilmişliği hissediyorsun, gizliden gizliye kadere isyan etmesen de yine de bi "keşke" patlatıyorsun içinden
patates oturtmasının fransızcası. izlemeden önce acayip bir yemek olmalı falan diye düşünmüştüm oysa kahramanı bir fare olunce filmin ismini de ona göre yapmışlar sadece... güzel sıcak bir film yine de
devlet denetimindeki sansür kurullarından geçen tercümelerin 'türk örf ve adetlerine' uygun bir şekilde çevrilmesini anlamasam da hadi anladım diyeyim de, kamu yararına tercüme yapanların da fuck youyu da hay allah diye çevirmesine gerçekten ama gerçekten bir mana veremiyorum
alkol yasağından sonra yurdum birası efesin gazetelere verdiği ilandır. insan aklının özellikle yasaklı dönemlerde daha bir başka çalıştığının kanıtıdır.
en uyuz olduğum soruya soruyla cevap verme durumudur. kelli felli adama soruyorsun "kaç yaşındasın?" diye adam yeni yetme ergen gibi "sence kaç gösteriyorum?" diye cevap veriyor." genç göstersen ne olacak yaşlı göstersen ne olacak, senin alacak daha çok yolun var, ama sen geç kalmışsın." diyorum içimden o zaman.
alışamadım yokluğuna diye bi şarkıları var, rockvari bir ağıt sanki. ne zaman dinlesem yüreğim burkulur. şarkıların en ağır antidepresanlardan daha etkili olabileceğini bana öğretmiştir
gece ağır ağır gelir
gelir başucumda bekler
bana gittiğini söyler
bir daha dönmeyeceğini de
duvarlarının ardından
seni duymaya çalışıyorum hala
buradan gittin çoktan
bir gece bana bırak diyor
bir gün gelir bir gün geçer
bazı şeyler hiç ama hiç değişmez
her geçen anın sonunda hala
alışamadım yokluğuna
gece ağır ağır gelir
gelir başucumda bekler
bana bittiğini söyler
bir daha sevmeyeceğini de
uyumaya çalışsam da faydası yok
sana sarılmayı özlüyorum hala
buradan gittin çoktan
bir gece bana bırak diyor
devletin, tekelinde bulundurduğu silahlı güçlerini vatandaşı üzerine korku salarak yasalara uymasını sağlamak olarak tanımlanabilir. daha yumuşatılmış bir ifadesi de "orantısız güç"tür. devlet birimlerinin hiç bir hukuki temele dayandırmadan vatandaşını sindirmek üzere uyguladığı şiddet politikalarıdır.
dün, hapishanelerde ve karakollarda vatandaşına işkence eden, kürt köylüye insan dışkısı yediren devletle bugün istanbul'da ankara'da izmir'de (rte'nin deyimiyle 'tamamen ab standartlarında') biber gazı sıkarak hayatı kelimenin tam anlamıyla felç eden, coplayan, öldüresiye tekmeleyen, tazyikli sularla kafa göz dağıtan, avm'lere, otellere, evlerin içine kadar kovalayıp eylemci avına çıkan, kara ve deniz yolunu kapatan, iletişim araçlarını engelleyen, dezenformasyonlarla kafaları bulanıklaştıran devlet arasında bir fark yoktur.
rte'nin 'tarihimize sahip çıkıyoruz' geyiğine attığı :"mazide yıkılan binaların her birini yeniden tesis ediyor musunuz? o halde swiss hotel'in yerine 'şark kahvesini' yapın da görelim." tweetiyle cevap vermiş ulu tarihçi şahsiyettir. şimdi yamacıma gelse alnından öperim
sağlam bir batı propagandasıdır. idam cezası abd'de de uygulanmaya devam ediyor. son kırk yılda binden fazla idam gerçekleştirilmiştir, 3 bin kişi daha aynı cezayı bekliyor abd'de. 1973 yılından bu yana idama mahkum 126 kişinin suçsuzluğu kanıtlanıp serbest bırakılmıştır bu ülkede. abd dışında japonya, hindistan gibi birçok ülkede ölüm cezası uygulanmakta ama batı merkezli haber ajansları bunları pek göstermez. olayın şeriat veya demokrasiyle ilgisi yok anlayacağınız. atatürk?le de ilgisi yok, 1920 yılından idam cezasının kaldırıldığı 2002 yılına kadar bilinen en az 190 kişi türkiye?de idam edilmiştir, aralarında başbakanlar, milletvekilleri, alimler, devrimciler, çocuklar var. avrupa birliği dayatması olmasaydı büyük bir olasılıkla idam yasası hala yürürlükte olacaktı.
alkol yasağından sonra yurdum birası efesin gazetelere verdiği ilandır. insan aklının özellikle yasaklı dönemlerde daha bir başka çalıştığının kanıtıdır.
yavuz sultan selim'dir. 40 bin alevinin katlinden sorumlu bir padişahtır. darbecidir, babasını tahttan indirerek padişahlık makamına geçmiştir. kardeş katilidir aynı zamanda. padişahlığı süresince imparatorluk topraklarını 2.5 kat büyütmüştür. kanuninin babasıdır, hürremin kayınpederidir, mihrimahın dedesi... 49 yaşında bir çıban yüzünden ölmüştür.
mesai arkadaşımdan esinlenerek... yüksek sesle konuşmak, aynı espriyi en az beş kez tekrarlamak, kendi esprisine gülmek, beyaz çorap, tesbih sallamak, her konuya maydanoz olmak, her konuda fikir sahibi olmak... lan çok doluymuşum ya ben *
merküri gezegeninin, transgender toplum tarafından sembol olarak kullanıldığını. bunun da nedeninin gezegenin sembolü kadın ve erkek simgelerinin birleşimi olduğunu ayrıca merküri'nin, her iki cinsi de barındıran hermes adlı yunan tanrısına atfedildiğini
çift taraflı bir balta türü olan labrys'in lezbiyen toplumun birlik ve dayanışmasını simgelediğini. yeryüzü tanrısı demeter'in, labyrsi dini törenlerde bir tür asa olarak kullandığı anlatılır...
delta havayolları 1987 yılında, uçak kazasında eşcinsel bir yolcuya, aids hastası olabileceği ihtimaline karşın hetero bir yolcusuna göre daha düşük tazminat ödeneceğini açıkladığını, yükselen tepkilerin ardından açıklamayı geri çekip eşcinsel toplumdan özür dilediğini
yapılan bilimsel araştırmalara göre neredeyse tüm uygarlıklarda ve tarihin her döneminde eşcinsel ilişkilere rastlandığını, medeniyetlerin aynı cinsten ilişkileri tümden kabul ile toptan red arasında geniş bir çeşitlilik gösterdiğini
abd'de tahminlere göre 8,8 milyon gay ve lezbiyenin yaşadığını
homo-, hetero- ve biseksüelliğin neden olduğu konusunda bilimsel bir kesinliğin bulunmadığını
biliminsanları, dünya nüfusunun yüzde 5'inin eşcinsel yönelimde olduğunu belirttiğini
tarihçiler, kelt ve antik yunan kültürlerinde olduğu gibi, bazı uygarlıklarda eşcinselliğin maskülenliğin bir kanıtı olarak kabul edildiğini belirttiğini.
abd'de 1 milyona yakın çocuğun eşcinsel çiftler tarafından yetiştirildiğini
gay related immune disorder (grid-eşcinselliğe bağlı bağışıklık bozukluğu) olarak bilinen hastalığın 1982 yılından sonra acquired immune deficiency syndrome (aids-edinilmiş bağışıklık eksikliği sendromu) olarak değiştirildiğini
her üç eşcinsel erkekten birinin anal seksi tercih etmediğini
bazı kızılderili kabilelerinde eşcinsel yönelimin çift ruhlu olarak isimlendirildiğini, kabilelerin bu insanları kutsal kabul ettiğini
muhafazakar toplumlarda genç eşcinsellerin intihara daha meyilli olduğunu
gaylerde solaklığın straightlere göre daha sık rastlandığını,
ergen eşcinsellerin alkol kullanım oranları hetero yaşıtlarına göre yüzde 50, esrar kullanım oranı ise üç katı daha fazla olduğunu ayrıca evsiz eşcinsel gençlerin straight yaşıtlarına göre daha fazla olduğunu
genç kızlarda aşırı miktarda kortizon kullanımının lezbiyenliği tetiklediğine dair bazı bilimsel kanıtların bulunduğunu
çin'de eşcinselliğin antik çağlara kadar görüldüğü ve eşcinsellerin "şirin gömlek" ve "ısırılmış şeftalinin memnuniyeti" olarak isimlendirildiğini
araştırmacılın, lezbiyenlerin işaret parmağı ile yüzük parmakları arasındaki boy farkının, straight kadınlara göre erkeklerin oranına daha yakın olduğunu tespit ettiğini (erkeklerde işaret parmakları yüzük parmaklarına göre daha kısa, kadınlarda ise parmakların boyları neredeyse aynı)
kanadalı biliminsanlarının, ağabeye sahip bir erkekte eşcinselliğin görülme oranının, kendisinden büyük erkek kardeşi olmayan oğlan çocuğundan üç kat daha fazla olduğunu orta çıkardığını. biliminsanları bunun nedeni olarak anne vücudunda her doğumdan sonra hormonlar arası ve antijenler arasında değişen dengeleri ve annenin bağışıklık sistemini gösteriyor.
bilimsel araştırmalar eşcinsel erkeklerde, hetero hemcinselerine göre uzamsal algının daha güçlü olduğunu, eşyaların yerini daha kolay hatırladığını.
ikiz kardeşlerden birinin gay olduğu durumlarda diğerinin de eşcinsel olma ihtimalinin yüzde 20 ila 50 arasında değiştiğini. biliminsanları yüzde 100 olmama nedeni olarak rahimdeki hormoral dalgalanmalara, virüs ve gibi çevresel faktörlerle genetik etkileri gösteriyor.
1692 yılında virginia, thomas/thomasine hall adlı vatandaşın, dönemin valisi tarafından hem kadın hem erkek olarak kabul edildiğini ve istediği kıyafeti giymekte özgür olduğunu açıkladığını...
1860 yılında walt whitman yayınladığı leaves of grass (çimen yaprakları) adlı homoerotik şiir kitabının kendisinden sonra birçok yazara ilham kaynağı olduğunu
eşcinselliği konu edinen ilk amerikan edebiyat örneğinin bayard taylor'ın 1870 yılında yayımladığı joseph and his friend (joseph ve arkadaşı) adlı romanı olduğunu
1924 yılında kurulan illinois'te kurulan insan hakları derneği'nin, abd'de kurulan ilk eşcinsel oluşum olduğunu
hollwood'ta 1930 yılında, eşcinselliği ve cinsel sapkınlığı çağrıştıran her türlü çekimi yasaklayan bir yapım yasası çıkarıldığını. yasanın 1934 yılından katolik kilisesi tarafından denetlendiğini ve 60'lı yıllara kadar uygulandığını
abd'de yayınlanan ilk lezbiyen dergisi vice versa'nin lisa ben (lesbian kelimesinin bir anagramı) tarafından çıkarıldığını
abd senatosunun 1952 yılında, ülkeye eşcinsel yabancıların girişini yasaklayan bir yasa çıkardığını ve bu yasanın 1990'da yürürlükten kaldırılına kadar uygulandığını
dünyada ilk eşcinsel içerikli yayınlarının satıldığı kitapevinin 1967 yılında new york'ta oscar wilde memorial bookshop olarak açıldığını
ilk erkekten kadına cinsiyet değişimi ameliyatının 1968 yılında john hopkins universite hastanesi'nde dr. john money tarafından gerçekleştirildiğini
time dergisinin, eşcinselliği konu alan ilk kapak konusunun 1969 yılında amerika'daki eşcinsel başlığıyla verdiğini
abd'deki ilk lezbiyen/feminist kitapevinin 1970 yılında minneapolis'te açıldığını
abd'de büyük bir dini topluluğa lider olarak atanan ilk eşcinsel papazın 1972 yılında william johnson olduğunu
1973'te amerikan psikyatristler birliği, eşcinselliği psikolojik bir bozukluk olarak daha fazla tanımlamayacağını duyurduğunu. aynı yıl amerikan mahkemeleri birliği eşcinsellik karşıtı tüm yasaların kaldırılması için çağrıda bulunduğunu
eşcinsellerin bugün en önemli simgesi olarak kabul edilen gökkuşağı-onur bayrağı'nın 1978 yılında gilbert baker tarafından tasarlandığını... bayraktaki kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit ve mor renklerinin; aynı sırayla cinsellik, yaşam, sağlık, güneş, doğa, sanat, uyum ve ruh'u temsil ettiğini...
lezbiyen toplumun bir simgesinin de mor gergedan olduğunu... gergedanların genelde sakin yaradılışı hayvanlar olduğu ancak kışkırtıldığında tehlike arz ettiği için seçildiğini. mor rengin ise kadın ve erkek cinsiyetini temsil eden kırmızı ve mavi renklerinin karışımı olduğu için eşcinsel toplumların bir çoğu tarafından kullanıldığını
nigel hawthorne adlı britanyalı oyuncunun the madness of king george filmindeki performansıyla, 1995'te oscar'a aday gösterilen ilk açık eşcinsel aktör olarak tarihe geçtiğini
bugün dünya çapında eşcinsellerin bir başka sembolü olan pembe üçgenin aslında nazi almanya'sında eşcinsel erkeklerin tanınmalarının sağlanması amacıyla, yahudilerin davut yıldızını takması gibi bir zorunluluk olduğunu. bazı durumlarda eşcinsel kadınların siyah üçgen takmaya zorlandıklarını...
onur günü veya onur yürüyüşünün, 28 haziran 1969 tarihinde stonewall'da polis baskınlarına karşı eşcinsel toplumun başlattığı ve büyük olaylara neden olan günün anısına yapıldığını. stonewall ayaklanmaları modern eşcinsel haklarının başlangıcı olduğunu
bir çok eşcinsel örgütün "cinsel tercih" tanımını reddetip yerine "cinsel yönelim"i denilmesi gerektiğini belirttiğini
meyva sinekleri üzerinde yapılan bir araştırmada "beyaza yakın" adı verilen bir genin erkek sineklerin diğer erkek sineklerle seks yapmasına yol açtığını ortaya çıkardığını ancak biliminsanları, tek bir genin eşcinselliğe neden olduğunu düşünmenin yanlış olduğunu belirtiyor.
antik yunan'da heteroseksüel veya homoseksüel kelimeleriyle eşanlamlı terimlerin bulunmadığına bunun yerine pasif veya aktif rolleri betimleyen terimlerinin olduğunu... en yaygın eşcinsel ilişki biçiminin yaşlı (erastes) ile genç sevgilisi (eromenos) olduğunu. spermin bilginin aktarılmasında önemli bir kaynak olduğu, gençlerin bu şekilde bilgeliğe ulaştığına inanıldığını
homosekseül kelimesinin ilk olarak alman imparatorluğunda sodomik yasaların çıkartılması sırısanda 19 yüzyılda kullanıldığını
cüce şempazelerinin tümümün biseksüel olduğuğunu... aslanlarda da eşcinselliğin görüldüğünü, bin 500 yakın hayvan türünde eşcinselliğin yaşandığını
lezbiyen kelimesinin, ünlü kadın şair sappho'nun yaşadığı lesbos adası'ndan (bizim bildiğimiz ismiyle midilli adası) geldiğini. antik yunan'ın ünlü kadın şairi sappho, kadın cinsiyetini yüceltemesi ve genç kızlara olan düşkünlüğünü anlatan şiirleriyle tanındığını