kendine olan güvenini kaybetmesiyle çevresindekilerin de güvenini kaybeden ve bunun sonucunda çevresindekilere olan güvenini kaybeden bir adamın romanı. ne kadar aşina.
geçenlerde bir adada mahsur kalırsam ve yemek bulamazsam ne yaparım diye düşünürken (böyle şeyleri neden bilmem çok düşünürüm) eğer yanımda benle mahsur kalan biri varsa onu ayartıp menisini yutabilirim diye düşündüm. besleyici bişeymiş sonuçta!
ama sonra asansörde biriyle mahsur kalırsam diye de aklıma aynı şey geldi.
sonra ramazanda açık restaurant bulamazsam diye düşünmeye başladım ve bingo! yine aynı şey. sonra baktım ki meni yutma bahanesi tezahür etmede çok başarılıyım!
sevdiğimden falan değil bir acil eylem planı olarak mecburiyetten! ve şimdi aklımdan çıkmıyor allah kahretsin! caiz olup olmadığını bile bilmiyorum ama hayat memat meselesi sonuçta ölmemek için yapılabilecek bişeye benziyor.
özensiz seks hikayelerinin girizgah cümlesi. ben asıl o kısmı merak ediyorum. orayı söyleseniz belki ben de deneyeceğim. sürpriz sekslerin başıma gelmemesinin sebebi o kısmın nasıl başarıldığını bilmemem.
ilk tavsiyem bu sözlüğe pek gitmedi galiba!
şimdi parayı kıracağınız asıl tavsiyeme geliyorum.
okey, durex vb. kayganlaştırıcıların ne kadar pahalı olduğunu biliyorsunuz. çoğunuzun parası yetmediği için tükürükle idare ediyorsunuz eminim.
peki size bu kayganlaştırıcıların içeriği ile veterinerlerin inek vajinal muayenelerinde kullandıkları jellerin ham maddelerinin aynı olduğunu söylesem ?
bizim marketlerde satılan kayganlaştırıcıların 200 ml i 50 tl falan. yani litresi 250 tl ediyor.
doğum jellerinin ise 1 litresi 30 tl.
https://www.ciftciyik.com/urun/dogum-jel... https://www.epttavm.com/item/50649137_ma...
artık jeli boca edip rahat rahat şaapabilirsiniz bence deneyin!
peki ben bunu nereden mi öğrendim. genç bir delikanlı iken köyümüze yakışıklı bir veteriner gelmişti ineğimizin doğumu için. ahırda yalnız kaldığımızda konu dönüp dolaşıp sekse geldi...
birlikte olmaya ihtiyaç duyduğu üç partner çeşidini bir müziğin alt sesleri şekline gömdüğü sahne dahiyanedir. hiçbir zaman hiçbir insanda aradığımız her şeyi tam olarak bulamayız. bir panda'nın şefkati ile jaguarın tutkusu arasında tercih yapmak zorunda kalırız. bu yüzden mükemmel harmoniyi asla yakalayamayız.
spoiler!
normally, a nymphomaniac
is seen as someone who can't get enough, and therefore, has sex
with many different people.
well, that, of course, is true, but if ı'm to be honest, ı see it precisely as the sum of all these different sexual experiences.
so in that way,
ı have only one lover.
since the music
has three voices,
bu başlığı açarken çok düşündüm çünkü xalo ve gamli baykuşun burayı bim ve a101 aktüelleriyle doldurmasını istemiyorum bunu ön edit olarak yazıyorum peşin peşin.
biliyorsunuz belki daha önce tarım ve orman bakanlığı, koranavirüse karşı sağlıklı beslenmek için balık tüketim kampanyası başlatmıştı ve maliyetine balık satışları yapılmıştı. kampanyanın 2. dalgası bugün başlıyor.
somon balığın kilosu 31.90 tl den satılacak. ben şahsen geçtiğimiz kampanyada derin dondurucumda epey bi depolamıştım. fırsatı kaçırmayın derim.
valla bugün bir fuck buddyim bana çilek reçeli yaparkenki fotolarını aşama aşama yollamış. tam 13 kavanoz. o kadar canım çekti ki o reçeller bitmeden bu corona bitmeli ve o reçelleri yimeli. nereden yimeli onu konuşucaz.
ay neyse lafa tuttunuz süt kaynatıyordum sütüm taşmıştır şimdi. ay zamansız yoğurt mayalıcam gece alarmı kurayım.
devletin köpeklerince yani polislerce katledilen insan.
ulan sizin ciğeriniz kaç para ki bize arkadaşa maloldunuz.
işte buna katlanamıyorum ben. her polis çevirdiğinde, ehliyet, kimlik sorduğunda aklıma kimler gelir. sadece arkadaş değil nicesi. her it görüşüm bir öfke bilenmesi, hafıza yoklaması benim.
bu ara arkadaşlarımla buluştuğum mekan.
normalde bu kadar görüşmezdik her akşam zoom da buluşup içer olduk. 10 dakika sonra yine buluşuyoruz. arkadaşım bu sefer fl studio üzerinden nasıl müzik yapılacağını öğreticekmiş. bakalım belki sanatçı olurum :p
tanım: video toplantı uygulaması.
bunu kesinlikle kıtlık olarak görmüyorum. ben çok iyi istifade ettim bu kıtlıktan. kriz fırsat demektir. eğer siz de gerçekten bu işi hakkıyla yapıyor olsanız şikayet etmezdiniz.
bakın ta liseden en yakın arkadaşım vardır dedikoduya gönül vermişizdir ikimizde ve düzenli olarak gıybet yaparız. hep konuşacak bişeyler bulurduk. fakat 1 aydır herkes evde oturduğundan veri akışı anadolu ajansından bile yavaş akmaya başladı.
peki kankim yeni veriler gelmeyince dedikodusuzluktan kafayı yiyip ne yaptı. eski defterleri açtı ve sonsuza dek konuşulmamak üzere yemin edilmiş karanlık dedikoduları benimle paylaşmak zorunda kaldı. şu an vicdan azabından ölse bile kanını akıttı rahatladı.
ben ise covid-19 bizi evlerimize kapatmasa hayatta öğrenemeyeceğim bir dedikodunun bünyemde yarattığı huşu ile mesudum.
dedikodu yakın bir arkadaşımızın kocasını bir erkekle aldatıp daha sonra hiçbişe olmamış gibi tatile çıkmaları. ve tatilde kocişi uyurken de birkaç kere zikişmeleri tarzı bir dedikodu. bunu diğer arkadaşıma anlatması da hüplettiği çocuğun ben sana aşık oldum her şeyi göze aldım diyerek kızı korkutması. akıl danışmak için anlatmış. arkadaşımda iyi niyetle bunu yıllarca içinde saklamış. bunun ağırlığı ile ezilmiş canım benim.
demem o ki hazır malzeme sıkıntısı varken arkadaşlarınıza bu dünyanın ölümlü dünya olduğunu eğer söyleyecekleri bişe varsa geç kalmadıklarını söyleyin. sıkıştırın yapın bişeyler bu fırsatı kaçırmayın yoksa vasat dedikodularla geçer gider günleriniz bu virüs geçerse.
ilk deneyimi vileda sapı ile yapmak türk erkeği sapı ile yapmaktan çok daha mantıklı. hatta hayalini kurduğum laik ülkede lise 4 ileri cinsellik dersinde müfredatın içinde mutlaka sex toys olacak ve laboratuvarda bu seçmeli dersi alan hiçbir öğrenci kendi sex toyunu yapmadan dersten geçemeyecektir.
tek bir entry yazarak hakkımda başlıklar açtırabiliyorum, benimle ilgili onlarca entryler giriliyor. benim popüler olma gibi bir telaşım yok. zaten öyleyim. millet hakkımda konuşmaktan ağız ishali oldu.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
alt katında uyumayı bir ranzanın
üst katında çocukluğum...
kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
havı dökülmüş yerlerine yüzümün
büyük bir aşk yamadım
hayır
yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
gözyaşlarım bitse tespih tanelerim vardı
tespih tanelerim bitse gözyaşlarım...
saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
aşk diyorsunuz ya
ben istemenin allahını bilirim bayım!
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
balkona yorgun çamaşırlar asmay
ki uçlarından çile damlardı.
güneşte nane kurutmayı
ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
insan kaybolmayı ister mi?
ben işte istedim bayım.
uzaklara gittim
uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
süt içtim acım hafiflesin diye
çikolata yedim bir köşeye çekilip
zehrimi alsın diye
sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
ilahiler öğrendim.
siz zehir nedir bilmezsiniz
zehir aşkı bilir oysa bayım!
ben işte miraç gecelerinde
bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
bir şiir aradım.
geçen üç yıl boyunca
yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
ülkem olmayan ülkemi
kayboluşumu aradım.
bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
bir ters bir yüz kazaklar ördüm
haroşa bir hayat bırakmak için.
bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
acının ortasında acısız olmayı,
kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
kendimin ucunda
öyle ıslak,
öyle kötü kokan,
yırtık ve perişan.
siz aşkı ne bilirsiniz bayım
aşkı aşk bilir yalnız!
hayvanların korkutulması veya canlarının yakılması veya onları yaralamak yada öldürmek gibi eylemler ile beliren psikolojik bir rahatsızlıktır.
her psikolojik rahatsızlık gibi bunun kökeninde de kişinin çocukluğunda yaşadığı kötü anılar ve olumsuz çocukluk koşulları söz konusudur.
burada önemli olan bir nokta bu kişilere karşı ne yapılacağıdır. elbette doğru eğitimin verilmesi, hukuki müeyyideye tabi tutulmaları ve psikolojik destek verilerek bu davranışın önüne geçilmesi gerekir.
fakat ne yazık ki ülkemizde düzenli bir eğitim politikasının olmaması, hayvanları koruma yasasının çözülemeyen bürokratik engellere takılması ve psikolojik danışma ücretinin maliyet gerektirmesi sebepleriyle bu yara kanamaya devam etmektedir.
benim bu entry ile amacım kendisinde bu yönde eğilim olan ve bundan rahatsızlık duyan bir kişiyi aydınlatarak sorunun önüne bir nebze geçebilmek.
yapılan araştırmalar hayvanlara şiddet eğiliminde olan kişilerin susturulmuş, toplum içerisinde etkisiz kılınmış ve hakkı yenmiş kişiler olduğunu göstermektedir. şiddet davranışı ile dış dünyada bir kontrol etme, ona etki etme güdüsü işle kısa süreli rahatlama yaşar.
çocukluğunda haklı olmasına rağmen azarlanmış olmak, konuşarak sorun çözme noktasında teşvik edilmemiş olmak yada engellenmiş olmak gibi sebepler ile çocuklukta gelişen kişilik yapısı bugün bu kişilerin etkisiz olmasına sebep olur.
öncelikle bu tür kişilerin kendilerinin bu yönlerinin farkına varmaları ve bu yönde çalışarak kendilerini geliştirmeleri gerekir.
bu kişilerin bir çok problemi düzgün bir şekilde konuşarak ve ifade ederek çözülebilecek durumdayken, kişi bunları yapmadığı için üzerinde baskı büyüyecektir ve rahatlama noktası aramaya çalışacaktır.
aksi durumda ise sorununu çözemese ancak içine atmanın verdiği gerilimden kurtulsa veya karşı taraftan olumlu bir başka adım alsa kendi durumunda hafifleme olacak aksine kendini ortaya koyabilmiş olması ile de şiddet eğilimleri azalacaktır.
hayvana şiddet ile açıklamaya çalıştığım bu mekanizma aslında toplumdaki tüm zayıf halkalarda da benzer şekilde işler. hayvanlar en zayıf halka olduğundan çok daha fazla yaygındır.
güzel bir haberdir sabah sabah karşıma çıkan. tamam çok güzel,insanların canını,sağlığını kurtaracak bir meslek edinmişsin ama unutmuşsun ki yaşadığın ülke,memleketin değil,öyle yazayım,diyeyim başıma bir şey gelmez felan. iyi olmuş diyeceklerim bu kadar
ilk tavsiyem bu sözlüğe pek gitmedi galiba!
şimdi parayı kıracağınız asıl tavsiyeme geliyorum.
okey, durex vb. kayganlaştırıcıların ne kadar pahalı olduğunu biliyorsunuz. çoğunuzun parası yetmediği için tükürükle idare ediyorsunuz eminim.
peki size bu kayganlaştırıcıların içeriği ile veterinerlerin inek vajinal muayenelerinde kullandıkları jellerin ham maddelerinin aynı olduğunu söylesem ?
bizim marketlerde satılan kayganlaştırıcıların 200 ml i 50 tl falan. yani litresi 250 tl ediyor.
doğum jellerinin ise 1 litresi 30 tl.
https://www.ciftciyik.com/urun/dogum-jel... https://www.epttavm.com/item/50649137_ma...
artık jeli boca edip rahat rahat şaapabilirsiniz bence deneyin!
peki ben bunu nereden mi öğrendim. genç bir delikanlı iken köyümüze yakışıklı bir veteriner gelmişti ineğimizin doğumu için. ahırda yalnız kaldığımızda konu dönüp dolaşıp sekse geldi...
ay yok onu okumadım henüz. şu an madonnanın hayatını anlatan kürk mantolu madonna kitabını okuyorum ama pek beğenmedim. sevdiğim bir sanatçı aslında ama sonuçta hayvan haklarını desteklediğim için kürke karşıyım.
bundan önce de çavdar tarlasında çalışan çocukları okumuştum. çocuk işçilerin hayatını anlatıyor. çok acı çok...
bunu kesinlikle kıtlık olarak görmüyorum. ben çok iyi istifade ettim bu kıtlıktan. kriz fırsat demektir. eğer siz de gerçekten bu işi hakkıyla yapıyor olsanız şikayet etmezdiniz.
bakın ta liseden en yakın arkadaşım vardır dedikoduya gönül vermişizdir ikimizde ve düzenli olarak gıybet yaparız. hep konuşacak bişeyler bulurduk. fakat 1 aydır herkes evde oturduğundan veri akışı anadolu ajansından bile yavaş akmaya başladı.
peki kankim yeni veriler gelmeyince dedikodusuzluktan kafayı yiyip ne yaptı. eski defterleri açtı ve sonsuza dek konuşulmamak üzere yemin edilmiş karanlık dedikoduları benimle paylaşmak zorunda kaldı. şu an vicdan azabından ölse bile kanını akıttı rahatladı.
ben ise covid-19 bizi evlerimize kapatmasa hayatta öğrenemeyeceğim bir dedikodunun bünyemde yarattığı huşu ile mesudum.
dedikodu yakın bir arkadaşımızın kocasını bir erkekle aldatıp daha sonra hiçbişe olmamış gibi tatile çıkmaları. ve tatilde kocişi uyurken de birkaç kere zikişmeleri tarzı bir dedikodu. bunu diğer arkadaşıma anlatması da hüplettiği çocuğun ben sana aşık oldum her şeyi göze aldım diyerek kızı korkutması. akıl danışmak için anlatmış. arkadaşımda iyi niyetle bunu yıllarca içinde saklamış. bunun ağırlığı ile ezilmiş canım benim.
demem o ki hazır malzeme sıkıntısı varken arkadaşlarınıza bu dünyanın ölümlü dünya olduğunu eğer söyleyecekleri bişe varsa geç kalmadıklarını söyleyin. sıkıştırın yapın bişeyler bu fırsatı kaçırmayın yoksa vasat dedikodularla geçer gider günleriniz bu virüs geçerse.
üzerine sarımsaklı yoğurt ile çok güzel oluyor cidden ama kızartmadan artan yağ bir daha başka yemekte kullanılamadığı ve lavaboya döküldüğünde çevreye ciddi zarar verdiği için genellikle fırın kullanıyorum.
bu adam son rus çarı. normalde komünist bir insanım ama olmaz olsun böyle devrim. şu tatlılığa bak. allah belasını versin bolşeviklerin. kıyılır mı lan bu adama. hayır bizim tahtta son oturan tipini siktiklerime bak bide şu güzelliğe bak. hayat bazen hiç adil değil. bizimkiler gibi ingiliz gemisine binip kaçsaydın bari yiğidim. ah.. ah.. ay kusura bakmayın çok doluyum boşaldım.
rimming yaparken ağza domestes kabuğu gelmesi tabi iğrenç bi başlık olmuş. benim de midem bulandı ama adam tanımını yapmış formata neden uygun olmuyor? sözlükte mide bulandıran entri girilemez diye bir kısıtlama mı var anlamadım açıkçası. varsa ben de sevinicem ama yoksa böyle bir kısıt iğrenç şeyler de oluyor hayatta, burada tanımlanması gayet doğal. ekşi sözlükte de oluyor bu tarz başlıklar.
bide işin şu tarafı var ki siz beğenmediğiniz trolleri eksiledikçe, altına entry girdikçe ve onlardan bahsettikçe onlar yaşamaya devam eder. bu kadar basit bir formüle rağmen ısrarla etkileşime giriyorsanız bunun bir parçası olduğunuzu da bilmeniz gerekir.
bide burası interaktif bir sözlük. yani sözlüğün asıl amacı zirvelerde tanışıp kaynaşmak değil bilgi edinmek ve bilgiyi paylaşmak olmalı diye düşünen de vardır. başkası da sizi "burası bir sözlük arkadaş veya sevgili edinme yeri değil şeklinde eleştirebilir. bence kurallara dahil olduğu sürece herkes istediği amaçla kullanabilmeli sözlüğü. iplenmedikleri sürece de troller kendini imha edecektir.
ay yok onu okumadım henüz. şu an madonnanın hayatını anlatan kürk mantolu madonna kitabını okuyorum ama pek beğenmedim. sevdiğim bir sanatçı aslında ama sonuçta hayvan haklarını desteklediğim için kürke karşıyım.
bundan önce de çavdar tarlasında çalışan çocukları okumuştum. çocuk işçilerin hayatını anlatıyor. çok acı çok...
pardon da bu konuda konuşmak için neden illa allahınıza inanmamız gerekiyor.
herhangi bir konuda konuşmak için herhangi bir şeye inanmak gerekmez.
amk istiyorlar ki inanmayanlar sussun bu salaklar da kendi aralarında gönlünce konuşsunlar. eleştiri kaldıramıyorlar. çünkü kendi salaklıklarıyla yüzleşmek istemiyorlar.
o zaman siz de bizim erkek erkeğe sikişmemiz üzerine konuşmayın. sadece eşcinseller konuşsun bu konuda.
ama olmaz milletin her bokuna karışıp kendi bokunuza karıştırmayacaksınız. oldu gülüm.
yemin ediyorum sike sürecek aklınız yok.
yakın bir arkadaşımın başına gelen olay. ne zaman bolmalzemos bir bulge görse kitlenir kalır. zaman görecelileşir ve belki de durur onun için.
ölümle yaşam arasında komada gibi bişeydir. hayatında gördüğü bütün bulgelar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer belki de. bu hipnoz bulge görüş açısından çıkıncaya kadar devam eder.