dearbear

Durum: 599 - 0 - 0 - 0 - 16.03.2013 15:57

Puan: 10670 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 30

en yakışıklı sözlük yazarları

chp teyzesi

muhammara

en kısa zamanda limonagaci nin elinden yemek istediğim meze çeşidi * * * *

provokasyon

bir troll bir trolle bre troll gelseninle trolleyelim...mi demiş? dedirten entrydir *

provokasyon

kürtçe

karda yürürken çıkardıkları kart-kurt sesinden dolayı kürtler adını almış olan dağ türkleridir tezi doğru olsaydı wookie ler gibi konuşmaları gereken halkın dili. halbuki gayet köklü ve derin bir edebiyata sahip-tirler-iz *

kebikeç

diyarbakırda gidip oturduğunuzda çay yada kahvenizle beraber raftan aldığınız kitaplarıda yudumlayabileceğiniz bir cafeydi ama hala duruyormu bilmiyorum.

grup ekin

grup yorum un ankara şubesi denilerek aslında hakları yenen, 1987 yılında ankarada odtü lü bir grup öğrenci tarafından kurulmuş olan protest müzik grubudur.

albümleri:

kavgayı seçtim : 1991
bize ölüm yok : 1991
gün bizim : 1992

nicola vaptsarov

bulgaristan komünist partisi saflarında savaşırken yakalanıp işkencelerden geçirildikten sonra 1942 yılında sofyada idam edilen enternasyonalist devrimci şair. ölümünden uzun zaman sonra cezaevinde yazdığı şiirleri arkadaşları tarafından binbir güçlükle dışarı kaçırılıp yayınlanmaları sağlanmıştır. en bilinen (yada benim en çok sevdiğim) şiiri grup ekin tarafından geleceğim adıyla bestelenen, çok sevdiği karısı için yazdığı veda şiiridir.

şiirin hakkını vererek şarkı yapmak

nicola vaptsarov - geleceğim grup ekin. şiirlerden uyarlanan şarkılar içerisinde en az bileneni ama en güzelidir bana göre

yapıyla yapıcılar



yapıcılar türkü söylüyor,
yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama.
bu iş biraz daha zor.

yapıcıların yüreği
bayram yeri gibi cıvıl cıvıl,
ama yapı yeri bayram yeri değil.
yapı yeri toz toprak,
çamur, kar.
yapı yerinde ayağın burkulur,
ellerin kanar.
yapı yerinde ne çay her zaman şekerli,
her zaman sıcak,
ne ekmek her zaman pamuk gibi yumuşak,
ne herkes kahraman,
ne dostlar vefalı her zaman.

türkü söyler gibi yapılmıyor yapı.
bu iş biraz daha zor.
zor mor ama
yapı yükseliyor, yükseliyor.
saksılar konuldu pencerelere
alt katlarında.
ilk balkonlara güneşi taşıyor kuşlar
kanatlarında.
bir yürek çarpıntısı var
her putrelinde, her tuğlasında, her kerpicinde.
yükseliyor
yükseliyor
yükseliyor yapı kanter içinde.

(bkz: nazım hikmet)

güzel günler göreceğiz

nazım ın en güzel şiirlerinden biri...

güzel günler göreceğiz çocuklar
motorları maviliklere süreceğiz
çocuklar inanın, inanın çocuklar
güzel günler göreceğiz, güneşli günler
motorları maviliklere süreceğiz

hani şimdi bize
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
yalnız cumaları, yalnız pazarları
hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
işıklı caddelerde mağazaları,
hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
hani şimdi biz haykırırız
cevap:
açılır kara kaplı kitap: zindan
kayış kapar kolumuzu
kırılan kemik, kan
hani şimdi bizim soframıza
haftada bir et gelir
ve, çocuklarımız işten eve
sapsarı iskelet gelir
hani şimdi biz

inanın, güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler göreceğiz
motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
işıklı maviliklere süreceğiz
çocuklar inanın, inanın çocuklar
güzel günler göreceğiz güneşli günler
motorları maviliklere süreceğiz

soysal ekinci

dışarıda! geçirdiği zamandan daha fazlasını içerde! geçiren ve 1994 yılının sonbaharında ettiği vedasına sadece kalorifer borusu ve bir parça urganın tanık olduğu karslı devrimci şair. biri yitik iki ülke en bilinen şiiri ve tek kitabının adıdır.

ilk kıssa

kırkına kadar ne aşk ne ölüm umrundadır insanın
her şey hayvani bir intikam duygusuyla harcanır
düşüncenin ince denizinden güneşe serilmemiş bedenler

durmadan kendine sıcak bir yatak aranır
kırkından sonra bütün ibadetler us'lu bir dost içindir
her anı başka bir pişmanlıkla yaşanır
ki soysuzlar aklanırken kamuda soylular karalanır



kaan ince

1992 yılında ölüme atladığında sadece 22 yaşında olan ve geride yüzlerce şiir ve binlerce kalp sızısı bırakan aceleci çocuk.

ka n

yüzün yakamozlanır akşam saatlerinde
kime çıkmaz piyangosu hüznün
belki de sombalığa en son
ve demir kırı bir taya
ertesi yasaktı, es vardı
bir tek uzun gecelerde

çıkrığında intihar edeceğim kuyu
zaman kuyusu, soluksuz ve ıssız
inip çıkar ölüm, durana dek yüzümdeki
sevişen kederlerle gülün gümü
adımdan çıkardım bir a
gözlerimde gezer geriye kalan

ünol büyükgönenç

1979 yılında tamamlayıp ancak darbe sonrası yayınlayabildiği ilk ve tek solo albümü güzel günler göreceğiz'de söylediği yapıyla yapıcılar şarkısının tarafım tarafından milyon kez dinlenilmesini sağladığı için iyi ki yaşamış ve iyi ki şarkı söylemiş dediğim müzik adamı...

deniz gezmiş

daha çok küçükken radyoda deniz gezmişi duyup şaşırmıştım, sahi deniz gezer mi? sonra büyüyünce anladım. evet deniz gezermiş. hatta gezmiş...

limonagaci

çok kullanılmış şeyini * satmaya çalışan sözlük yazarı

yeni star tv logosu

kesinlikle iyi tasarlanmış bir logo. hele ki logolarda kullanılan baskın renklerin o kanalın tüm yayınını etkilediği düşünüldüğünde değeri daha iyi anlaşılmaktadır. atv nin ağırlıklı olarak turuncu ve kanal d nin de mavi baskınlığı buna en iyi örnektir. ama star bu yeni logo ile gayet temiz bir görüntü vermekte.

seks yerine sex yazan insan

telaffuzu aynı ses öbeklerini barındırdığı için sorun yaratmadan kullanılabilinir

kardan adam

  • /
  • 30
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 599

köylüleri niçin öldürmeliyiz

en güzel şükrü erbaş şiirlerinden biridir.


çünkü onlar ağırkanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünmezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kalın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler
cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler !..

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin bir akrabalarından söz ederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz sünküre sünküre
yollara tükürürler...
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır.
ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
zamanın derin ırmakları önünde...

köylüleri, söyleyin nasil nasil kurtaralim ?..

tansu çiller

ırkçılık ve şövenizmin yalnızca erkeklere has bir durum olmadığının yaşayan en canlı kanıtı. ikincisi için (bkz: meral akşener)

kuru fasulye

bir gün önceden ıslatılmadan yapıldığı zaman kendinizi tüpraş gibi hissettirecek yemek. sumaklı soğan, turşu ve tereyağlı pilav olmazsa olmazıdır.

shushan petrosyan

ünlü ermeni opera şarkıcısı arax mansourian ın kızı olan dünyaca ünlü ermeni şarkıcı. sesi su gibidir ve kulaklarınızdan yüreğinize doğru akar gider.

sinead o'connor

ira yı açıktan açığa desteklediği için bir dönem ingiltere de çok ciddi tepkilerle karşılanmış olan dünyadaki en güzel kel. *

köylüleri niçin öldürmeliyiz

en güzel şükrü erbaş şiirlerinden biridir.


çünkü onlar ağırkanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünmezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kalın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler
cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler !..

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin bir akrabalarından söz ederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz sünküre sünküre
yollara tükürürler...
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır.
ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
zamanın derin ırmakları önünde...

köylüleri, söyleyin nasil nasil kurtaralim ?..

merhaba canım

arkadaş z özger in okunmaya doyulmayan şiiri. muhteşemdir. hatta dilde duadır desem yeridir. o kadar yani

merhaba canım

ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz

hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır

siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum

ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz

(zeki müreni seviniz)

12 eylül 1980 darbesi

12 eylül 1980 tarihinde yapılan askeri faşist darbedir. istatiksel sonuçlar aşağıdaki gibidir

haklarında idam cezası verilenlerden 50si asıldı (18 sol görüşlü, 8... sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1 i asala militanı).
idamları istenen 259 kişinin dosyası meclis e gönderildi.
71 bin kişi tck nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi kaçarken vuruldu.
95 kişi çatışmada öldü.
73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği bildirildi.

ve de bunlara ek olarak parçalanmış bir nesil ve hayatları bir daha asla eskisi gibi olmayacak milyonları da eklemekte fayda var

kürtçe

karda yürürken çıkardıkları kart-kurt sesinden dolayı kürtler adını almış olan dağ türkleridir tezi doğru olsaydı wookie ler gibi konuşmaları gereken halkın dili. halbuki gayet köklü ve derin bir edebiyata sahip-tirler-iz *

the cure

kliplerini her izleyişimde acaba bende kırmızı ruj sürsem bu kadar yakışır mı? diye düşünmeme neden olan ama sonrasında ıı ıhh yakışmaz çünkü bende robert smith in saçı gibi saç yokki dememe sebep olan ingiliz alternatif rock grubu. pictures of you şarkılarını her seferinde art arda birkaç kez dinlenmeden bırakamıyorum malesef

kürtçe

karda yürürken çıkardıkları kart-kurt sesinden dolayı kürtler adını almış olan dağ türkleridir tezi doğru olsaydı wookie ler gibi konuşmaları gereken halkın dili. halbuki gayet köklü ve derin bir edebiyata sahip-tirler-iz *

heterofobi

heteroseksüellere karşı ayrımcı ve önyargılı davranmak. en az homofobi kadar tehlikeli ve uzak durulasıdır...

kürt dili bayramı

her yıl 15 mayısda çoğunlukla doğu, güneydoğu ve dış temsilciliklerde coşkuyla kutlanan bayramdır efendim...

köylüleri niçin öldürmeliyiz

en güzel şükrü erbaş şiirlerinden biridir.


çünkü onlar ağırkanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünmezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kalın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler
cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler !..

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin bir akrabalarından söz ederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz sünküre sünküre
yollara tükürürler...
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

köylüleri niçin öldürmeliyiz ?

çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır.
ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
zamanın derin ırmakları önünde...

köylüleri, söyleyin nasil nasil kurtaralim ?..

osman baydemir

diyarbakır büyükşehir belediye başkanlığı yapan avukat ve insan hakları aktivisti, güzel insan. 90 lı yıllarda namluların gölgesinde diyarbakırda bir kaç arkadaşı ile ihd yi dimdik ayakta tutmayı başarabilmiştir.
Henüz takip ettiği biri yok.