-ağır abiler gibi elde içki bardağı ile sallanmak yerine düzgün dans edebilmek
-tek işimizin sevişmek olduğu düşüncesi
-modadan anlamak-hatta daha çok rengarenk giyinmek, özellikle pembe ve türevleri
i may wear black but my soul is fucking colorful bitch.
ya en sevdiğim. arkadaşlarınız vizeye takılıp/vize beklerken elinizi-kolunuzu sallaya sallaya avrupa'da birçok ülkeye gidebileceğiniz bir gün paris diğer gün amsterdam olarak gezebileceğiniz herhalde şu ülkenin ara-sıra doğru iş yaptığının göstergesi
gece eğlendikten sonra 4 gibi 'hadi gidelim' kafasıyla çok gitmişliğim vardır ama şöyle de bir eksisi vardır ; böyle işte gay straight vs herkesin eğlenebileceği underground mekan olarak lanse edilirken içeriye sürekli yanımızda bir kızla girme zorunluluğu biraz komik,2 erkek gidince alamayız tripleri,komik hani...senin diversity'in ?!
ülkemizde, özellikle de gossip girl izleyip de en sevdiği film breakfast at tiffany's olan, sadece görüntü odaklı kezban/blair wannabe kızlarımızın örnek aldığı, 60ların en ünlü aktrislerindendir kendileri. zarafetin sözlük karşılığı olan hepburn, tiffany's'te o kadar başarılıdır ki, ne yazık ki bu filmi seven kız tipimiz ne filmi- ne de filmde anlatılmak istenen esas şeyi anlar...yanlış bilmiyorsam ilk ya da ikinci filmi roman holiday'dir ve buradaki oyunculuğuyla oscar alır.
kendisinin en sevdiğim filmi, çok şükür kezban kızlarımız tarafından daha keşfedilmemiş cary grant ile oynadığı charade'dir.
çok güzel bir all the american rejects şarkısı. intikam şarkıları top 5 içerisinde kesinlikle yer almalıdır.
ı wake up every evening with a big smile on my face
and it never feels out of place
and you're still probably working at a 9 to 5 pace
ı wonder how bad that tastes
when you see my face
hope it gives you hell, hope it gives you hell
when you walk my way
hope it gives you hell, hope it gives you hell
now where's your picket fence, love?
and where's that shiny car?
and did it ever get you far?
you never seemed so tense, love
ı've never seen you fall so hard
do you know where you are?
and truth be told ı miss you
and truth be told ı'm lying
when you see my face
hope it gives you hell, hope it gives you hell
when you walk my way
hope it gives you hell, hope it gives you hell
ıf you find a man that's worth a damn and treats you well
then he's a fool, you're just as well, hope it gives you hell
ı hope it gives you hell
tomorrow you'll be thinking to yourself
yeah, where'd it all go wrong?
but the list goes on and on
truth be told ı miss you
and truth be told ı'm lying
when you see my face
hope it gives you hell, hope it gives you hell
when you walk my way
hope it gives you hell, hope it gives you hell
ıf you find a man that's worth a damn and treats you well
then he's a fool, you're just as well, hope it gives you hell
now you'll never see what you've done to me
you can take back your memories, they're no good to me
and here's all your lies, you can look me in the eyes
with the sad, sad look that you wear so well
when you see my face
hope it gives you hell, hope it gives you hell
when you walk my way
hope it gives you hell, hope it gives you hell
ıf you find a man that's worth a damn and treats you well
then he's a fool, you're just as well, hope it gives you hell
when you see my face
hope it gives you hell, hope it gives you hell
(hope it gives you hell!)
when you walk my way
hope it gives you hell, hope it gives you hell
(hope it gives you hell!)
when you hear this song and you sing along, well you'll never tell
then you're the fool, ı'm just as well, hope it gives you hell
when you hear this song ı hope that it will give you hell
when you sing along ı hope that it puts you through hell...
lea michele tarafından seslendiren glee versiyonu ise orijinalinden çok daha güzeldir.
' when you see my face hope it gives you hell ' nakaratı zaten her şeyi anlatmaktadır.
vs fashion show 2013'teki trouble ile dikkatimi çekip braveheart ve welcome to the jungle ile insanı saatlerce dans ettirebilecek ingiliz electro-pop grubu
bu tutum bana ' ben a'yım yalnız ' tipi insanı hatırlatıyor. herkesin belirli bi tipi, hoşlandığı şeyler olabilir ancak ne yazık ki kime aşık olacağınızı seçemeyeceğinizi düşünüyorum. her heteroseksüel/eşcinsel ilişkide bir taraf daha baskın olur görüşündeyim, psikolojiden pek anlamam ama bu daha çok kimin alfa olacağıyla alakalı bir durum galiba ve ne yazık ki herkes kendini her ilişkide alfa erkek olarak görmekle bu tutuma bağlıyor ki bu da geleceği olan bi şey varsa başlamadan bitirir gibime geliyor.
müzikalsever biri olarak ilk başta düşük beklentilerle izlerken sonrasında beni kendina bağlayan, sevdiren müzikal komedi. bize anna kendrick'in ne kadar güzel bir sesi olduğunu kanıtlamış, kendisini bir kez daha sevdirmiştir. hele o no diggity neydi öyle !
bu arada geçenlerde filmin yapımcılarından olan elizabeth banks'in twitterdan paylaşımı ile 2.sini çekimlerine başladığı ve 2015 yazına hazır olacak-mış.
kanye west'in jay z ve big sean ile collaboration yaptığı mükemmel, klibi olmadığı sebebiyle herkesin pek bilmediği(ni düşündüğüm) parçası. dinlenilesi, ikinci bir niggas in paris tadındadır.
[ıntro]
what of the dollar you murdered for
ıs that the one fighting for your soul
or your brothers the one that youre running from
but if you got money, fuck it, 'cause ı want some
[hook: big sean]
aint nobody fuckin with my
clique, clique, clique, clique, clique
aint nobody fresher than my motherfucking
clique, clique, clique, clique, clique
as ı look around, they dont do it like my
clique, clique, clique, clique, clique
and all these bad bitches, man, they want the
they want the, they want the
[verse 1: big sean]
ı tell a bad bitch do whatever ı say
my block behind me like ım coming out the driveway
ıts grind-day, from friday, to next friday
ı been up straight for nine days, ı need a spa day
she tryna get me that poo tang
ı might let my crew bang
my crew deeper than wu tang
ım rolling with (huh) fuck ım saying?
girl, you know my crew name
you know 2 chainz? scrrr!
ım pullin up in that bruce wanye
but ım the fuckin villain, man, they kneeling when ı walking in the building
freaky women ı be feelin from the bank accounts ım fillin
what a feeling, ah man, they gotta be
young player from the d thats killin everything that he see
[hook]
[jay-z:]
yeah am talking ye, yeah am talking rih, yeah ım talking b, nigga ım talking me
yeah ım talking bossy, ı aint talking kelis
your money too short, you cant be talking to me
yeah ım talking lebron, we balling our family tree
g.o.o.d music drug dealing drug cousin, aint nothing fuckin with we, me
turn that 62 to 125, 125 to a 250, 250 to a half a milli, aint nothin nobody can do with me
now who with me? ¡vámonos! call me hov or jefe
translation, ım the shit. least that what my neck say, least that what my check say
lost my homie for a decade, nigga down for like 12 years, aint hug his son since the second grade
he never told, who we gonna tell, we top of the totem pole
ıts the dream team meets the supreme team, and all our eyes green and only means one thing
you aint fuckin with my clique
[hook]
[kanye west:]
break records at louis
ate breakfast at gucci
my girl a superstar all from a home movie
bow on our arrival the unamerican idols
what niggas did in paris got em hanging off the eiffel
yeah ım talking business
we talking cıa
ım talking george tenet
ı seen him the other day
he asked me about my maybach
think he had the same
except mine tinted and his might have been rented
you know white people get money dont spend it
or maybe they get money, buy a business
ı rather buy 80 gold chains and go ignant
ı know spike lee gon kill me but let me finish
blame it on the pigment, we living no limits
them gold master p ceilings was just a figment
of our imagination, mtv cribs
now ım looking at a crib right next to where tc lives
thats tom cruise, whatever she accuse
he wasnt really drunk he just had a few brews
pass the refreshment a cool cool beverage
everything ı do need a news crew presence
speed boat swerve homie, watch out for the waves
ım way too black to burn from sun rays
so ı just meditated the home in pompeii
about how ı could build a new rome in one day
every time ım in vegas they screaming like hes elvis
but ı just wanna design hotels and nail it
shit is real got me feelin ısrealian
like bar refaeli gisele, no that's brazilian
went through deep depression when my momma passed
suicide what kind of talk is that
but ıve been talking to god for so long
that if have you look in my life ı guess he talking back
fuckin with my clique
kendisine karşı bir önyargım yok, bilhassa sempatik bile buluyorum bir nebze ama sürekli günah keçisiymiş muamelesi yapılması bana biraz yapmacık gelmekte. kişilerin özel hayatında olup-biteni tabi ki bilemeyiz, bu noktada dava dosyasında yer alanlar hakkında da tam bir bilgimiz yok. mahkeme kendisi hakkında hüküm kurarken bu cezaya hükmediyorsa, ne yazık ki bunu elindeki deliller ışığında yaptığı değerlendirme ile bunu belirliyor. özellikle uyuşturucu madde ile ilgili tck düzenlemesi, bu anlamda ağır hükümler içermektedir. burada deniz seki'nin ne kadar pişman ve akıllanmış olduğundan söz edilebilir, ki öyle gözükmekte ancak ne yazık ki kanun koyucu amca buna değil eyleme ve eylemin suç teşkil edip-etmemesine bakıyor, haliylen de son pişmanlık fayda etmiyor. memlekette o kadar kaçakçı, katil vs varken kendisinin bu kadar suç baronesi gibi gösterilmesi bana anlamsızca saçma geliyor.
ayrıca filmlerde tropikal adalarda gördüğümüz, insanların orta alçaklıkta bir boru altından boruya değmeden ve yere düşmeden geçmeye çalıştığı bir dans oyunudur.
daha yeni bitirdiğim, insanı çok sert vuran bir perihan mağden romanı. okurken bazı sayfalarda öyle kötü oldum ki, hele de ramazan'ın ada 'maceraları'... böyle epik denilebilecek bir hikaye nasıl bitebilir merakıyla 2 gecede bitirdim, bitirdikten sonra 2012 yapımı olan keep the lights on aklıma geldi, benzer bir hikaye olarak.
hani böyle hikayeleri, hele de gerçekten yola çıkıldığı düşünüldüğünde, aşka inancımı-hayatı sorguluyorum. bi garip oluyor içim
60lı yılların ünlü ikonlarından, sosyetenin it girl'ü edie sedgwick'in hayatını anlatan, başrolde güzeller güzeli sieanna miller'ın oynadığı 2006 yapımı film.
herkesin gözbebeğiyken aslında kendi içinde neler yaşadığı bilinmeyen edie, hele de kendi yükselttiği andy warhol tarafından gördüğü muamele ile kim ne dersin beni çok etkilemiştir. hele de andy'nın kendisini restoranda tanımamazlıktan gelmesi, o sahnede televizyona kumandayı fırlatıp hiçbir filmde ağlamayan bir insan olarak beni ağlatmayı başarmıştır. yıllarca arkadaşlık ilişkilerinde gördüğüm hep belki yalnızlık sebebiyle beni kendisine hayran bırakmış, özleştirmiştir ama edie'nin o cool-umursamaz tavrının aslında çok kırılgan, ve ne yazık ki yalnız bir kız çocuğu olduğu fikri filmde alttan alttan verilmektedir.
sokak ortasında esneme-gerilme yaparken görülmüş kendisi. hayatımda böyle güzel bir esneme hareketi görmedim, pilates lastiğin ebru şallı'n olayım chris!!!
her hafta farklı bir komedyen/oyuncunun sunduğu amerika'nın 1975'ten beri "cumartesi gecesi eğlencesi" komedi programı. bizdeki olacak o kadar vari, zaman zaman gündemdeki bazen de sırf güldürme amaçlı epey de başarılı skeçlerden oluşur şov, her hafta ünlü bir konuğun monologu ile açılması yanısıra müzisyen konukları da barındırır.
kadrosundan bu zamana kadar hollywood'da günümüz komedisinde epey yer edinmiş kristen wiig, andy samberg, seth rogen, will ferrell birçok komedyen/oyuncuya ev sahipliği yapmıştır.
skeçlerin yanısıra, müzikal performanslar konusunda da hatrı sayılacak şekilde başarılılardır.
lady gaga, justin timberlake ve andy samberg'in üçlüyü anlatan "golden rule" -
cameron diaz'lı tatil için eve dönen gençlerin hükümdarlığını anlatan "back home ballers" -
adam levine'li 70 milyon hitli "yolo" -
natalie portman'ın yoldan çıktığı rap performansı -
- allah aşkına şu şeffaf askı olayından vazgeçin.
- kendinize bakmadan elalemi kezban vs bilmemne diye eleştirmeyin, az özeleştri.
- ikinci haftadan sizi ''eve'' çağıran erkekten daha fazlasını beklemeyin. kabul edin, sizde amacının ne olduğunu biliyorsunuz.
- zaten amacı yatak olan insanla zorlamayın başka şeyler için. ha sizde no strings attached takılmayı seviyorsunuz tabi olabilir ama eğer cinsellik sizin için önemli bir konu ise böyle sokacak delik arayan tiplere prim vermeyin, sevişmeyin. az burunları sürtsün de et parçası olmadığınızı anlasınlar.
- yürüyemiyorsanız topuklu, taşıyamıyorsanız dekolte, hele de palyaço gibi duruyorsa kıpkırmızı ruj sürmeyin. bi aynaya bakın önce.
- en önemlisi, ne olursa olsun sırf karşınızdaki erkeğin özgüvensizliği vs sizden çıkarmasına izin vermeyin, kendinizi sorgulamaya sebep olacak bu insanlara bu hakkı vermeyin.
twitter'da rastladığım 4 fotoğraflık bir öyküyü, ve siz sevgili sözlükçüler için olduğunca çevirdim. sanırım esasen bir tumblr postu, epey de gülümsetti beni.
bir anne, ev arkadaşıyla beraber yaşayan oğlunun evine yemeğe gider. yemek sırasında, anne oğlunun ev arkadaşının ne kadar yakışıklı olduğunu fark etmiştir. oğlunun cinsel yönelimi hakkında şüpheli olan anne, iyi bir anne olarak doğru zaman gelince oğlunun kendisine açıklayacağını düşündüğünü için sesini çıkartmaz. ancak bu durum kendisini daha da meraklandırır. yemeğin devamında anne, oğlu ve ev arkadaşı arasındaki iletişimi, bakışmalarını izlerken dahası olup-olmadığını düşündü. annesinin bakışlarını hisseden oğlu ''aklından geçenleri biliyorum anne ve içini ferah tut, biz sadece ev arkadaşıyız ve dahası yok.'' der. bir hafta sonra, ev arkadaşı diğerine ''anne buraya geldiğinden beri gümüş servis tabağı/tepsi kayboldu, sence o almış olabilir mi?'' der. bunun üzerine oğul ''onun almadığına eminim ama yine de bi sorayım'' der ve mail atar annesine:
''merhaba anne,
sen aldın demiyorum, sen almadın da diyemiyorum ama durum o ki sen bizim eve yemeğe geldiğinden beri gümüş tepsi kayıp.
sevgiler -oğlun. ''
birkaç gün sonra oğul, annesinden yanıt alır:
''sevgili oğlum,
ev arkadaşınla yatıyorsun demiyorum ama ev arkadaşınla yatmıyorsun da demiyorum. seni sevdiğimi biliyorsun ve durum ne olursa olsun ki seni daha az önemsemem ama eğer ev arkadaşın yatağında yatıyor olsaydı gümüş tepsiyi yastığının altında bulurdu.
güzeldi. muazzam değil ama mükemmeldi. bunun en büyük sebebi de konsere gelen kitlenin hakikaten alakasızlığıydı.
gaga'nın o kusursuz sesi, performansı, içtenliği ve bitmek bilmeyen enerjisi ile şov harikaydı; öyle ki set list'in dışına çıkıp you & i söyleyerek mest etti. bir an olsun eğlenip-eğlenmekten durmadı, durdurmadı. sahaiçindeydim, gitmeden önce diyordum ki ''herhalde tıklım tıkış, herkesin tek vücut olduğu bi şey olur'' ama öyle olmadı, çılgınlar gibi dans ettim. hele de bad romance'e sıra gelince kendimi kaybettim. en öndeki aşırı little monster arkadaşlar dışında öyle her şarkıya eşlik edilmediğini duyunca açıkcası benim bile moralim bozuldu, anca paparazzi, alejandro ve bad romance'te biraz tüm kalabalık da eşlik etti. bad romance zaten başlı başına efsaneydi (harajuku olaylarından hoşlanmasam bile), resmen 6 yıl beklediğime değdi diyebilirim.
sadece müzik değil, her ne kadar bir pazarlama stratejisi de olsa gaga gerçekten bir kez daha neden bu kadar benimsendiğini gösterdi. o iran'lı hayranını sahneye çıkartıp hepimizi kıskançlıktan çatlatırken ona sarılması, born this way söylemeleri... hangi şarkıda hatırlamıyorum ama o yaptığı ''farklı olmaktan korkmayın!'' konuşması ve ''bu gece buradaki gaylerin ellerini kaldırmalarını istiyorum, bu dünyada farklı olmak zordur ve ne olursa olsun tanrı sizi seviyor'' diyerek gönlümü bir kez daha fethetti. hani gerçekten, belki çok banal gelicek ama o an orada hissettiğim o kabul edilme, o huzur hissini, o samimiyeti anlatamam."tonight we celebrate acceptance, tolerance, and love" diyerek pride bayrağını daha da yükseğe kaldırmasını söyledi.
ölmeden önce yapılması gerekenler listesinden bir tanesini daha sildik, bir dahakine en önden bilet alıp gaga'yla karşılıklı dans etmek daha harika olur!
ilk başta bekleyenlerdendim, daha doğrusu ikinci sınıf bir romantik komedi tadında onun ''gelip'' beni bulmasını falan bekliyordum. ne bileyim insan az-çok hak ettiğini düşünüyor, kimler kimleri buluyor yani. baktım kimsenin geldiği yok, moralman tam gaz düşüşteyim ufak ufak, kendimce atılımlar yaptım ama değil erkeklere, insanlığa olan inancım sıfırın altına düştü. zaten ölsem ilk adımı atacak ya da birilerine yürüyecek biri değilim, kısa sürede doğru dürüst bir şey yaşamadan ilişkilerden falan her şeyden soğudum. hayır zaten insanlar nereden, nasıl tanışıyor da böyle aşık oluyor falan onu da bilmiyorum, ıskarta mı oldum acaba diye düşünmüyor değilim ara sıra.
birazdan söyleyeceklerim için tahminen (yine) aforoz edileceğim ama çok "renkli" bir sözlük olmamız sebebiyle, konu hakkındaki fikrimi söyleme ihtiyacı duydum buradaki birçok birey gibi.
öncelikle, haftalardır troll diye eleştirdiğiniz yazarlar gibi karşıt demeyeyim ama aynı paydada olmayınca hemen bir şeyin "düşmanlık" diye adlandırılmasını ne bileyim, doğru bulmuyorum. birini kendinize düşman ilan etmeniz için gerçekten bir şeylere kast etmesi ve karşılıklı bir süregelen çekişme, baskı olması gerektiği kanaatindeyim. öyle ki, sözlükteki birçok birey de gayet hdp'yi destekliyor-ki bunda negatif bir şey görmüyorum çünkü herkesin istediği şekilde hareket etme hakkı var, ben kimim ki diğerlerini düzeltme ihtiyacına gireyim daha doğrusu, düzeltme doğru bir kelime değil ama diğerlerine kendi düşüncemi kabul ettirmeye çalışayım? nasıl güzellik göreceli bir kavramsa, iyi-kötü de belirli sınırları olsa da kendi içerisinde yine göreceli bir kavram benim gözümde. sonuçta (sözümona) burası özgür bir ülke, keza bu platform da.
siyasetten hoşlanan birisi değilim çünkü benim için başa kim çıkarsa çıksın aynı güç savaşından, açlık oyunlarından başka bir şey değil. evet, şu anki 12 yıldır süregelen durum gerçekten iyi değil ama keza bundan önce de(çok önce de) öyle belirli bir refah seviyesine ulaşmış bir ülke değildik. neyse, hayatım boyunca ırkçı bir insan olmadım keza kendimi de böyle görmüyorum çünkü ırk, aynı insanın ailesini seçememesi gibi kan yoluyla atanan bir bağdır. bununla ne kadar ilgili olacağınız sizin elinizde (kültürünüzü bilmek vs) olan bir şey. benim nezlimde insan ne olursa olsun insan olsun, karakteri düzgün olsundur.
sırf desteklemediğim için sanılanın aksine hdp'den nefret etmiyorum, ama hoşlandığımı da söyleyemem; bu konuda nötrüm. saygı duyuyorum ama benim değer yargılarıma veyahut doğrularıma oturmuyor, keza diğer hiçbir parti de böyle. böyle düşünmemin de birkaç sebebi var. ilk olarak, ırkın bir insanı saf bir şekilde tanımlayabilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. (bilgim dahilinde) eğer osmanlı torunu değilseniz ya da türkmenistan kökenli değilseniz, teknik olarak kimse türk değil. aynı amerika'da italyanı, ispanyolu birçok farklılığın bulunması gibi ülkemizde de kürt,çerkes,macır,boşnak birçok koldan insan var. büyüdüğünüz ülkenin çerçevesinde, türk milletine mensup oluyorsun, ırkına değil-keza amerika'da doğup büyüyen anne-babası türk olan bir türk amerikan olarak adlandırılır mı? bence adlandırılamaz. insanların bu ırkçılık yüzünden dünya'nın her yerinde ne acılar çektiği aşikar, keza ülkemizde de öyle. bunu anlıyorum. benim bu konuda anlamadığım ve anlatamadığım, bir ülke içerisinde, özellikle de ırk ayrımı ile bir ayrıma gidilmesi. birçok devlet, çok uluslu yani a,b,c birçok ırktan insanı barındırıyor. böyle bir oluşumda, herkes kendi kültürü çerçevesinde bir şeyler gerçekleştirmek isterse, o zaman her şeyin çok farklı yönlere gidebileceğini düşünüyorum.
çerkesim, bu kültürle hayli içli dışlı, bilimciyle büyüdüm. benim de annemler yeri gelir evde çerkesce konuşur, paylaşımlar yapılır. benim yaptığım çıkarımla, o zaman haydi çerkes'i de laz'ı da macır'ı da hepimiz bir kendi içimizde içselleşmeye gidelim. türkiye gibi "medeniyetler beşiği" diye anılan ülkede bu kadar farklı insanın olması çok normal bir şey. insanların haklı olarak hakkını arama ihtiyacını anlıyorum ama o zaman iş bir süre sonra yine, daha da beter bir bölünmeye yol açacağı kanaatindeyim. o zaman biz de hakkımızı talep edelim, x'de etsin y'de böyle gider.
yazdıklarım da aksi anlaşabilecek olsa da, gerçekten kendimi turancı, milliyetçi biri olarak görmüyorum. sadece dediğim gibi, türkiye gibi her devlet altında birçok farklı milleti barındırıyor ve bence bu devletin bir kurum olması gereğinden olağan bi yapı.
ikinci olarak, sırf kürt/gay ya da herhangi bir azıklıktasın diye ille de "hdp benim partim hörörörö" dümdüz gitmeni anlamlandıramıyorum. evet, diğer partiler de baktın mı hiçbiri ne benim ne senin tamamen düşüncelerini, ideallerini karşılamıyordur ama zaten işte olay burada ortaya çıkıyor, kendini bir şeye ait hissetme zorunluluğu. evet, vatandaş olarak senin mecliste, ülke yönetiminde söz sahibi olman en doğal hakkın ve kendine-en yakın diyelim-partiyi destekleyerek bunu onlar üzerinden yapıyorsun diyelim, ama gerçekte o adam seni ne kadar temsil ediyor? toplumun geneliyle birlikte senin iraden, senin ideallerin orada ne denli hayata geçiyor? bu zamana kadar hiçbir milletvekilinin toplumun birebir aynası olduğunu göremedim (hatalıysam seve seve öğrenmeye açığım). eğer hdp öncelikli olarak lgbtileri savunsa, gerçekten sözlükteki bu denli yoğunluğu anlayabilir, bizzat destekler ve önlerinde şapkamı çıkartabilirdim ki ancak "halkların, azınlıkların" hakkını savunma adı altında biz yine ikinci, hatta üçüncü plandayız. değil hdp hiçbir parti bence en az önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde(ki kimse bu kadar beklememeli) seni sevdiğin adamla evlendirebilecek, seni anayasada ve hukukta, gerçek hayatta herkesle aynı seviyeye koyacak, öyle erkek arkadaşınla beyaz çitli ev ve 3 çocuk gibi toz pembe hayallerini gerçek kılmayacak. sözde özgürlükler ülkesi amerika'da bile böyle bir kabullenme ortamı yok, avrupa'nın da biraz daha iyi olduğu söylenebilir. o yüzden "hdp'ye oy vermeyen eşcinsel" dışlaması, kötülemesini doğru bulamıyorum.
üçüncü olarak, bunların hepsi bir yana, bir bebek katilini öncü edinen bir oluşumu ben kabul edemem, hayatım boyunca da edebileceğimi sanmıyorum. her ne kadar hakkında çıkan şeylere rağmen demirtaş'ın birçok söylemini, politikacılığını bir yere kadar doğru, beğenilir bulsam da "apo'nun heykelini dikeceğiz"den sonra bende film koptu. evet, barajı geçmelerini, iktidara karşı olmalarını gerçekten takdir ediyorum ama özgürlük kisvesi altında köyleri tarayan, nicelerini katleden, terör örgütünün başıyla ilişik olan bir yapılanmayı ben kabul edemiyorum ne yazık ki. eğer öcalan ile bu bağ olmasa, barış sağlanması yolunda etkisi azalan pkk'ya rağmen hdp'yi gerçekten anlayabilir ve kabul edebilirdim bir yere kadar sözlük. ama edemiyorum. aklıma çocukken o dönen haberler, üst üste kadın cesetleri, kucağında bebeğiyle anne ve duvarda apo, pkk yazıları geliyor. diyeceksiniz ki, kürtler'in canı yanmadı mı? yandı, hem de allah bilir nasıl , hele de şu son birkaç senede, ama cana karşı can alarak özgürlük kazanılmaz, adalet sağlanmaz benim düşüncem. doğru demek bana düşmeyebilir ama en azından makul değil bu olanlar.evet geçmiş geçmişte kaldı, önemli olan geleceğin neler getireceğidir ama benim gözümde geleceği şekillendiren de geçmişteki etkilerin tepkisidir.
eğer bıkmayıp, sonuna kadar okuduysanız ve kendimce bakış açımı bir nebze de olsa anlatabildiysem; düşünceniz ne olursa olsun yine de teşekkürler.
arkadaşlık anlamında, biriyle gerçekten bitmişse hiç tereddüt etmeden sildiğim, benim için önemsiz olan bir konudur, çünkü o resim artık geçmişte kalmıştır ve her bakışta o zamanları hatırlayıp iç çekmek-hatırlamak bana geçmişe takılmak gibi geliyor. hele de o kişi bu durumda suçlu olan ise.
eğer resimde çok iyi çıktığımı düşünüyorsam resmin kendim olan bölümünü kesip ayırma bencilliğini de yapmışlığım vardır...
göbeğine rağmen iyi gözükmek için elinden geleni yapan erkektir. kendi beden ölçüsüne göre olduktan sonra slim fit ile olduğundan bir nebze de olsa zayıf gözükebilir kişi(ki 120 kiloyu görmüş ve o zaman bile slim fit giyebilen bir kişi olarak söylüyorum). çiroz ve skinny gömlek içindeki dar gömlek beylerden olmaktansa, en kötü senaryo azıcık göbeğiniz belli olsun daha iyi!
yaşadığım onca başarısız date sonrası geçen sene bu zamanlar son çare ''bi de burayı deneyeyim'' derken pek de bir şey yaşamayıp; son 3 ayda beni allak bullak eden arkadaşla tanıştığım mecra olmasından da yeri bende ayrı. canımsın tinder. her açtığımda '' it's going down, i'm yelling tindeeeeeer'' diye bağırasım geliyor bir ke$ha'ymışcasına. kendimi ne zannediyorsam.
bu arada algoritmasında mı neyindeyse bi sorun olduğunu düşünüyorum zira %100 masc, saglamtip, gaybro bir errrkek olmama rağmen karşıma bazen kadınlar, hetero hetero abiler falan çıkıyor bir kendimi sorgulamama neden oluyor. gereğinin yapılmasını rica ediyorum yetkililerden.