planetromeodaki profil metinlerine model cümle olarak yazıldığını düşündüğüm "i used to want to change the world, now i want to leave the room with a little dignity" sözünün geçtiği filmdir.
türkçesi, "önceleri dünyayı değiştirmeyi isterdim, şimdiyse sadece birazcık ağırbaşlılıkla odayı terk etmek istiyorum"dur.*
patavatsız adıyla yayınlanan online bir dergide nerdesin aşkım başlığıyla yayınlanan bir makalesini de gördüğüm, aslında slogan olup neredeyse bir kavram halini alacak olan ifadedir. dergide pek lgbt yazılar görmediğimden bunu görmek hoş oldu tabi
çok sayıda mülteci çekmesiyle bilinen avustralya, bundan sonra botlarla kaçak olarak avustralya'ya gelip sığınma isteyen mültecileri kabul etmeyip, papua yeni gine'ye gönderecek. bu mültecilerin sığınma talep edebilecekleri nihai ülke de papua yeni gine olacak.
bu da demek oluyor ki lgbt mülteciler, lgbt bireyleri 14 yıla kadar hapse mahkum eden bir yasaya sahip olan ve hiv ile zor şartlarda boğuşan bir yere gitmek zorunda kalacaklar.
anladığım kadarıyla avustralya'da başsavcı olan mark dreyfus, temmuz ayında "bu avustralya'ya vizesiz ve botla gelen mültecilere uygulanacak olan genel prosedürdür, papua yeni gine'ye gönderileceklerdir" demiş. buna da, papua yeni gine'nin lgbt bireylerle ilgili yasalarını da değiştirtmek için bir baskı politikaları veya bunun gibi herhangi bir planları olmadığını da eklemiş.
fakat avustralya'ya aynı taleple uçakla varan kişiler için uygulama aynı olmayacak.
18 yaşında erkek arkadaşla gidilip yaramazlık yapınca* başımıza gelmiş olan olaydır. yanlış hatırlamıyorsam üç kişi içeriye girer. biri bize el işareti yaparak hemen buradan çıkın derken diğer ikisi bu kişiyi tam dört elle zar zor tutmaya çalışır.
hayatımda hiçbir zaman hem yürüyüp hem de bacaklarımın o şiddetle titreyebildiğini görmemiştim.
elazığ'daki 85 yaşındaki nadire kaya'nın başının altından çıkandır.
haberden ibretlik alıntılar: ara sokağa bakan evinin balkonu olmadığı için emniyet yetkililerinden izin alarak, caddedeki polis bariyerine kısa süre önce kışlık kurutmalık biber astı.
asayiş şube müdürü ahmet sağlam, yaptığı açıklamada, sadece asayiş olaylarında değil, halkın her türlü sıkıntısının giderilmesinde ellerinden geleni yapabileceklerini söyledi.
adam her türlü sıkıntı demiş. 155'i arayıp, elazığ şehit mehmet ali çakır polis merkez amirliği lütfen diyesim geliyor. bir yandan da acaba çorap da asabiliyor muyuz, onu düşünüyorum.
ivit. haber şöyle başlıyor: google, abd'de bir mahkemeye sunduğu raporda, '425 milyon kullanıcısının, bir diğer kullanıcıya e-posta gönderdiği zaman, e-posta içeriğinin gizli kalacağına dair bir beklentide bulunmaması gerektiğini' ifade etti.
şöyle devam ediyor: guardian sitesinin verdiği bilgiye göre, haziran ayında açında açılan davada, google haksız bir şekilde e-postalara girmek, içeriklerini okumak ve bu içeriklere gizliliği ihlal ederek erişmekle suçlanmıştı. [...] google, "gönderdiğiniz e-posta, gönderilen kişi yerine asistanı tarafından okunabileceği gibi, kullanıcılar e-postalarının ecs (elektronik iletişim hizmeti) taradından işlenmesi karşısında şaşırmamalı" savunmasını yaptı. google avukatları ise 'suçlamada, taraflar arasındaki iletişim ve belli iletişim durumları hakkında iddia edilen gizlilik beklentisinin oluşması için çok az şeyin ileri sürüldüğü' belirtildi.
ve şöyle: gmail kullanıcısı olmayan müşterek davacılar aynı zamanda delaleten mesajlarının otomatik işlemden geçirilmesine razıdır.
tabi işin içine üçüncü parti doktrinini denen durum girince yani mesela kişi gizli belgesini üçüncü bir partiyle paylaşırsa bu belgeler için sahip olduğu gizlilik hakkını kaybetmiştir, daha doğrusu gizlilik hakkını talep edemeyeceğini meşrulaştırmıştır diyor. ve ekliyor: "e-postalar, tabii ki google tarafından işlemden geçirilecektir. gmail kullanıcılarının diğer e-posta hizmetlerine gönderdiği e-postalar için de aynısı geçerlidir. örneğin, gmail kullanıcılarına e-posta gönderen kişiler, googleın bu e-postaları spam ve ya virüs taramasından geçirmesine karşı şaşırmamalıdır."
avaaz'a yönelik büyük tehdit! başlığıyla bugün kullanıcılarına bir mail göndermiştir. mailin ilk cümlesi, "merhaba avaazlılar, avaaz tarihinin en büyük tehdidiyle karşı karşıya ve inanmayacaksınız ama bu tehdit gmail'den geliyor!" şeklindedir.
durum işe şudur: gmail'in sisteminde yaptığı bir değişiklik, uzmanların dediğine göre avaaz'dan gelen e-postaları öncelikli olmaktan çıkarıp gizleyerek sen ve senin gibi daha aydınlık bir dünya kurmak için birşeyler yapmak isteyen milyonlarca üyemizin gözünden kaçmasına yol açabilirmiş. ama e-posta uzmanları, eğer yeterince avaaz üyesi 5 saniyesini ayırıp bu e-posta mesajına cevap verirse hep birlikte kampanyalar yapmaya devam edebileceğimizi söylüyor. mesajı gönderdiğinde işlem tamam. gmail'e avaaz'ın gönderdiği e-postaları almak istediğinizi anlatmanın en kolay yolu bu mesajı hemen yanıtlamak. ve bunu hepimiz birden yaparar gmail'e avaaz'ın değerli olduğunu gösterebilir ve bu mesajı görmemiş olan binlerce üyemizin avaaz'ın gönderdiği kampanya metinlerini almaya ve bizlerle birlikte harekete geçmeye devam etmelerini sağlayabiliriz.
yani cihat için yola çıkıyoruz lan dercesine kullanıcılarından sadece bir mail istemektedir. evet, sadece budur.
ağaç kesilmeye kalkışılınca parka dolan, parkta polis saldırısı olunca sokaklara dökülen insanların polis şiddeti sonucu ölen insan sayısının artmasına tepki olarak parklarda forum yapması buna bir örnek gösterilebilir. bana kalırsa böyle bir durumda bunu akıl almaz.
ya da başka bir örneği olarak duranadamlık yaparsınız, fakat bir bakmışsınız meğerse durduğunuz sırada milyonların önünde yüce atatürk'ü izliyorsunuz. akıl bunu da almaz.
blackout albümünden hemen önce reenkarnasyona uğrayıp tekrar kendi vücudunda yaşama geri döndüğünü ve bunun ona verdiği çıldırmanın ardından blackout albümünün sonrasında da yeni bir reenkarnasyonla tekrar kendi vücuduna döndüğünü düşündüğüm kadın. bunların başka bir açıklaması olamaz. kadın şirinlerle şarkı söylüyor şu an.
yüzünü kendi yüzümden daha çok sevdiğim fransız bir elektronik, efendim bir cold wave müzisyeni. la foret adlı parçası en meşhurudur. harika bir nakaratı vardır. bir erkek kişinin diğer bir erkek kişiyle beraber geçirdiği bir weekend olayından sonra o diğer erkeğe yollayabileceği bir şarkıdır. sözleri öyle hoştur. kuğuldur. altyazılı bir videosu vardır:
t: nereye kız, kocana mı gidiyosun o biralarla k: (sadece gülümsüyorum. kuğulum.) t: versene kız bir tane bana k: yok canım, sayılı bunlar t: ay ver kız, ne var işte?! bir bira istedik, a ah! k: yahu yok, vermiycem. a ah! t: bak ben de bi gün sana bi iyilik yaparım. işine yararım kız? k: sen benim nerden işime yarayacaksın ya? * t: orası hiç belli olmaz, bebeğim! k: ... doğru diyosun. t: (gülümser. şimdi o kuğuldur.) k: vermiycem, iyi geceler :*
macklemore ve ryan lewis beraberliğinde yapılmış hafif hip hop bir parça. klibinde bir eşcinselin kısaca ergenliği, uzunca da düğününü izleriz. sonunda da support marriage equality yazısı çıkar.
born this way havasında, iddialı ama fazla tontiş laflar var parçada. mesela: it's human rights for everybody, there is no difference! live on and be yourself*
veya: and god loves all his children, is somehow forgotten but we paraphrase a book written thirty-five-hundred years ago i don't know*
fekat hoş sözler de yok değil. hiç değilse macklemore'dan duyunca hoş gelebiliyor. mesela: if i was gay, i would think hip-hop hates me have you read the youtube comments lately? "man, that's gay" gets dropped on the daily we become so numb to what we're saying a culture founded from oppression yet we don't have acceptance for 'em call each other faggots behind the keys of a message board a word rooted in hate, yet our genre still ignores it*
bir de parça aynen şöyle başlıyor*: üçüncü sınıftayken gey olduğumu düşünürdüm. çünkü resim yapabiliyordum, amcam da öyleydi ve odamı da hep pırıl pırıl tutardım*
kısacası bir yandan gaga hip hop yapıyor gibi. ama bunu söyleyen adam ile thrift shop'ı söyleyen adam aynı olunca hoşuma gitmiyor değil. sonunda da i'm not crying on sundays sözü var ki kol içine dövmesi yaptırılabilir.