loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9678 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

yaşar kurt

anne adlı şarkısı ile beni anlatan kıymetli şarkıcı. papuçlarımın büyümesinden tutun da korkmama.

(bkz: alışamadım anne al beni yine)

cedric

batı’nın terbiyeye tabi tutulan gelecek nesillerine yazıp çizdiği yayınları içerisinde pollyanna, alice(harikalar diyarı’nın), pinokyo vs gibisinden ayrılan önemli bir çizgi film kahramanı.

büyüklerinin sözünü dinlememesi, adı geçen hikâyelerdeki kahramanların aksine (çizgi filmleri defalarca yapıldığı için mukayeseye soktum vs. den önceki çocukları) cédric adlı çocuk tam bir âşıktır ve anne babasını dinlemeyerek diğerlerinden ayrılır. öte yandan kıymetli büyükbabası çoğu zaman ona yardımcı olur. cezalardan yırtması konusunda. ki burada da diğer hikâyelerdeki cezalandırıcı konumu işgal eden yetişkin bireylerden ayrılan bir 'büyük adam’ vardır.
bir çizgi filmde duyulması hoşluk duygusu yaratan güzel sözleri varır cédric’in. güzel çinli sevdiceğine “ üzümlü kekim” demesi beni her defasında mutlu eder. diğer yandan çizgi filmin düsturu olan “sekiz yaşındaysanız hayat …” ile devam eden sözleri ise ayrıca çok estetik bir güzelliğe sahiptir.

ancak yine de bu velet fena halde pederşahî hususiyetleri içinde barındırır. çocukluk evrelerinin psikolojik tahminlerine, zorlayarak sokulabilecek bu özelliklerinin birincisi zorbalığıdır. bu zorbalığı, keşke sevgilisi olsa dediğim ve en yakın dostu olan christian’a karşı takındığı ahvalidir. christian’da kendimi bulduğumu not edip cédric’in ona çıkıştığı bölümler chiristian’ın neden böyle pasif bir karakter olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. hakikat şu ki kimi çocuklar yakın buldukları arkadaşlarına karşılık beklemeden yardım eder. fakat çizgi filmi senelerce izlemiş biri olarak bir bölümde dahi tersi bir durum görmedim. adamımız kendi için chiristian’ı seferber eder, onun yardımlarıyla ufkunu genişletir, kaçış yolları bulur, çözüm yolları üretir ama bunlarda muvafık olamayınca ikinci adamımıza küfürlenir. işte tam o zaman zaten altı karış beberuhi olan cédric’e boyun posun devrilsin demekten kendimi alamam.

cédric’in “doğu incim benim” diye bahsettiği ve büyükbabasının " vietnamlı arkadaşın geldi” gibisinden sözlerini “o çinli” diye kızarak düzelten yumurcağın yâri olan chen, her ne kadar benim tatlı çocukluğum christian için yapmasa da cédric’in burnundan getirir hayatı. o zaman kuyruğunu sıkıştırarak bulunduğu yere siner.

sarı fırlamanın karakteri, maço bir yetişkin erkeğinden farklı değildir ve’l-hasıl. büyüdüğünde muhtemelen chen onu çoktan bıraktığı için başka kızlara gönül verir ve onları fransız öpücüğü ile deli eder bu velet. ama olur ya birileri edi ile büdü’ye yapılan kampanya gibi cédric ile christian için yapar: evlensin bunlar on sekizini doldurur doldurmaz. bu nâ-mümkün değil: her yer türkiye değil. son zamanlarda fransa’da da eşcinsel evliliğin yolu açıldı, açılıyor gibisinden haberler geliyor kulağımıza. isteklerimiz hukukî :]]

(bkz: ilerici müslümanlar)

bir de komşusunun köpeği caligula ile olan muhabbeti vardır ki o da başka bir başlık altına girilsin gayrı.

bu çizgifilmin yanında daniel pennac'ın kamo'su da incelenebilir. çocuk dünyası açısından bir fransız ekolü mü var acaba. merak ettim.

(bkz: delidolu arkadaşım)

kamo

daniel pennac'ın yazmış olduğu dört öyküden oluşan delidolu arkadaşım adlı kitabın adını sovyet devrimcilerinden birinden (yamulmuyorsam lenin'in fedaisinden) alan kahramanın ismi. bir çocuk bu kadar zeki ve çalışkan olur dedirtir. şayet, cahit sırkı tarancı'ya göz kırpmak için bir kaç yıl bekleyen biri olarak hala zevk ve sevk alarak okumaktayım. bir çocuğa sorumluluk ne demektir, bir çocuğa birey olmak ne demektir öğretmek gerekiyorsa durmadan gidip satın alınız. değeri on ile on beş liradan daha fazla değil. ancak getirisi bir oğul-kız evlat, bir dost, bir baba-anne, bir ferttir. kazanılacak çok şey var yani. ayı sözlüğün belki de özlemini duyduğu özgür toplumun bireyidir vesselam kamo. siz de alınız. siz de okuyunuz. * *

27 ocak 2013 ayı sözlük'ün coşması

gün sonunda face te paylaşılan sözlük resminin kulağıma fısıldayarak beni yazar olmaya teşvik ettiği gün. ve o gün gerekli çaylaklık kaidelerini yerine getirme arzusu içinde başlık altı doldururken günün bittiğini anlamamla "eee şimdi napayım" sorusu birdir. sonra baktım pek bir sıcak ortam, kahve ikramı, sohbet derken...

gelmiş geçmiş en itici erkek

akasya durağı'nın yüzünden yavşaklık eksik olmayan erkek oyuncuları. şahısları değil belki ama o karakterleri yıllardır oynadıkları için gelmiş geçmiş en itici heriflerindendir demek istiyorum, al birini vur ötekine. *

ilk eşcinsel ilişkiden sonra yapılanlar

muamele çekmek

oral seks yapmak, başkasına yapmak ya da kendine yaptırmak. * aşağıdaki videodan öğrendim.

fırat

anası ona kah nohuttan oğlan kah tırnak kadar çocuk demektedir. çok sevimli bir şey. * *

jake gyllenhaal

üstteki entrylerde geçmeyince yazayım istedim. brokeback mountainin jack twist'i. mezkur filmin başlarında traş sonrasında sigarayı içine çekişine hastayım. bir saflık, bir masumiyet. müthiş. (yukarıda bir yerlerde adı geçiyormuş. ben de safım. sırf onun için bile başlık açılır. * )

pers prensindeki oyunculuğu çok da iyi değil. filmin senaryosundan dolayıdır diye düşünüyorum. bir liseliyi canlandırığı ve amerika yarım küresinin sular altında kaldığı ancak şuan aklıma gelmeyen filmindeyse tapılası bi güzellik taşımaktadır.

bir de bu adam yakışıklı değil de bir güzel. yakışıklıdan çok güzeli sıfat olarak alır diye düşündüm. geceden olsa gerek. hayırdır inşallahu teala.

(bkz: dilimin ucunda)

sözlükten çıkıyorsun bebek

insanın çıkmayası, yorgan döşek alıp sözlüğün penceresine doğru yatası geliyor. benim 89 model bilgisayarımın ekranı da göbeklice böyle. her türlü gideri var.* **

tapılası türkçe şarkılar

cemal süreya

yine bir ikinci yeni şairi olan arkadaşıyla girdiği bir iddiayı kaybedince süreyya ismindeki bir y harfini silmiştir. artık birinci y mi ikinci y mi bilinmiyor.

30 ocak 2013 real madrid barcelona maçı

abilerimin salonda izledikleri maç. bir ara beni de çağırır gibi oldular da film izleyeceğim dedim. on filme bedel olluuuummm diye bir ses geldi kapıyı kapattığımda. yirmi iki adam bir topun peşinde muhabbeti yapmayacağım. maçın önemi büyük. ama hayır on filme bedel değil. belki şahan gökbakar'ın yirmi bir filmine. yalnızca.

selim ışık

ziyadesiyle narin, öksüz ruhlu, kendini arayan, insanüstü bir normallikle yığınlarca özelliğinin yoğun tazyiki altında okuru bunaltan bir tutunamayanlar kahramanı. halbuki çok yaşayabilirdi. ama sadece ölmeyi çözüm olarak gördü. neden ki? tatmin olmuyordu. belki turgut özben'i daha iyi tanısaydı, hatta onla sevgili olsaydı, ama yok o gitti ankaraya ve memur arkadaşını öptü bir yağmur sonrası. turgut'u öpseydi. ve hem mühendisti. tamam selim de mühendisti ama çivi çiviyi sökerdi belki. turgut sökerdi biliyorum. selim'i de sökerdi üstelik. hem bunun üzerine mukaddes bir kitap bile yazılabilirdi. geçmişten geleceğe bile gidilebilirdi. sahi turgut geleceğe gidemiyordu değil mi? evlenerek hata yaptı. selim'i kaybetti. ve selim kendini.

not: kewashe'ye ithaf ediyorum bu entry'i ayı sözlük.

(bkz: bir ithaf aracı olarak entry)

manifesto

eleştiri

türkçü dilcilerin icat ettiği bir kelime.

elemek'ten eleşmek ve eleştirmek ve ardından sana eleştiri. çok soğuk. çok itici. yitik bir kelime. sütsüz bir sütlaç gibi. halbuki edebiyat-ı cedide'ciler ne güzel kullanımını arttırmıştı, tenkid'in. ve onun adı altında eserler çoğalmıştı. bir sonraki nesil tenkid'i bilmeyecekler. şayet dindar nesil osmanlıca konuşmayacak olurlarsa.

(bkz: dindar nesil osmanlıcası)

eşcinsel edebiyatı

mehmet kaplan

sevmediğim milliyetçi bir edebiyat eleştirmeni. ama tevfik fikret'in sis adlı istanbul'u söven ve onu kırk kocadan arta kalmış bakir dul ( bîve-i bâkir) olarak niteleyen şiirini güzel tahlil etmiştir. şu adama hak vermek hiç hoş olmasa da atalara uyuyorum:

(bkz: yiğidi öldür hakkını yeme)

ve edebiyat öğrencilerinin kabusu olan şu esere sahiptir: şiir tahlilleri i, ii.

(bkz: bir edebiyat eleştirmeni nasıl olmalıdır)

berna moran

edebiyat eleştirmeni.

türk dili ve edebiyatı bölümlerine başlayan yeni talebeler bu ismi ilk duyduklarında kadın zannederler. ama değildir. ingiliz dili ve kültürü bölümünü okumuş ve türk edebiyatına sistemli nesnel eleştiriyi kazandırmış, marksist görüşlü ancak lazım geldikçe görüşünü eleştirilerine yansıtan harikulade insan. öyle zeki ve şaşmaz bir dikkat etme özelliğine sahiptir ki eserlerini okuduğunuzda ona hayran kalırsınız.

mesela yaban romanının, daha önce hiç bir eleştirmenin görmediği bir plana, isa ve on iki havarisi şablonuna sahip olduğunu o keşfetmiştir. öyle titizdir ki kitaptaki ilgili bölümlerin incildeki ilgili bölümler ile eşleştiğini fark etmiş ve bunu eleştiri sanatına kazandırmıştır.

daha önce tutunamayanlar'ı başarısız metinler bütünü olarak gören sahte eleştirmenlerin aksine o tutunamayanlar'daki postmodern öğelerin mantıksal işleyişini ve önemini tespit edip ve haliyle onun bir roman olduğunu kanıtlamıştır. romanın başlı başına ironik bir bakış açısından doğan iğneleyici bir zekanın alaycı tonu olarak görür. kimse karşı çıkamaz. oğuz atay'ın yaşarken göremediği ancak can attığı roman eleştirisini bir tek berna moran yapabilmiştir, böylece.

aşığım ben bu adama ayı sözlük.

eleştiri

edebiyat biliminin temel ayaklarından biridir eleştiri. ve şayet milliyetçilik gözlüğünü takmayıp ilmi tetkik ve tahlil peşinde koşan hocalarınız varsa sizi iki büyük edebiyat eleştirmeniyle tanıştıracaktır, kaçarınız yoktur:

berna moran
fethi naci

fakat bilim yapma hevesi ideolojisiyle at başı giden hocalar size gösterirler ama koklatmazlar. bunlar yerine milliyetçi ve hiç haz etmediğim bir ismi sizin sırtınıza yükler: (bkz: mehmet kaplan).

mehmet kaplan, nazım hikmetin ilk dönem ve fütüristik ögeler taşıyan makinalaşmak istiyorum adlı şiirini eleştirirken öyle çamura yatar, öyle kör parmağım gözüne tavırlar içinde gezer ki ağzınız açık kalır. sonraki yıllarda komünizmle mücadele için kendini paralayan bu zat nazım'ı yerden yere vursa da tahlilin sonunda şunu belirtir: kusursuz bir şiir.
  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

yazmak

yazmak yıkanmaktır. yazmak özgürlük ve yazmak kimi zaman kusmak. yazmak kaçış, ardına bile bakmadan bazen. yazmak gün geliyor sessizliği bozmak belki de aksine sessizliğe boyun eğmek. yazmak mukaddes bir eylem ve yazmak masumiyet, naiflik ve bütün mevzuya inat nezaket. yazmak...

brokeback mountain

esasında roman falan değildir. annie proulx'un yazdığı kısa bir öykü. aralarında teorik bir ayırım olmasa da hikaye bile diyemiyorum bu öyküye.
everest'in film çıktığında popüler kaygılarla brokeback dağı diye türkçeye iğrencü'l-vahşet bir tercümeyle kazandırdığı öykü. bu kötü çeviriden olsa gerek -diye umuyorum- öykü hayli sıkıcı. onu okuduktan sonra kitabın başka hiç bir öyküsünü okumadım.

bu filmi sinemada izledim ben arkadaş. daha bir tane bile gay arkadaşım yokken. bir tane bile gay pornosu izlememişken. (aynı zamanda genel porno da izlememiştim.) bakırköy'de +18 mi ne yazıyordu o zaman. kimliğimi isteyecekler diye altıma sıçmıştım korkudan. ama bir kere beni kesmedi. sonraki hafta ikinci kez gittim. benim için ne kadar anlamlı olduğunu anlatamam. o zamana kadar yalnızca e2'de yayınlanan hollyoaks dizisinde gördüğüm eşcinsel sevgili muhabbetleri bir anda koca bir öykü olarak beyaz perde aracılığıyla gözümün önüne serilmişti. arkadaş o zaman ben de sonu böyle olmayan ama sevdiğimle güzel bir ilişki yaşayabilirim deyüpde sinemadan çıkararaktan eve koşmuştum. gözlerim de yaşlıydı efendim. ağlamamış değildim. son sahnede.

diğer yandan. sözlük, bu film sinemada izlediğim ilk filmdir. benim için önemini anlatabiliyor muyum? ve 2006 yılı benim için ne kadar mukaddestir. lise daha bitmemişken nihayet sinemaya gittim demek için sinemaya gitmeye çalışan ben'in -param olmazdı da gitmezdim, net zaten yoktu- gittiği ilk filmin brokeback olması hayli hoş bir tesadüf.

mutluluktan siken birine asla sahip olamayacağınızı bilmek

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

nevruz

türkiyede kürtler tarafından her yıl alanlara çıkılarak harlanmış ateşlerin etrafında müzik eşliğinde halay çekilerek kutlanan ve genellikle günün ortasından itibaren gaz bombası, cop ve orantılı polis şiddetiyle devam edilip akabinde türk medyasının orta yerine oturan mühim bir bayram.

bilindiği üzere en görkemli newroz kutlamaları diyarbakır'da yapılmaktadır ve onu istanbul izlemektedir. bugün kutlanacak olan 2013 newrozu yine zeytinburnu kazlıçeşme meydanında yapılacaktır. program saat onda başlamış olmalı.

(bkz: demirci kawa destanı)
(bkz: bir newroz ateşi maddesi olarak tekerlek)

not: türkçe karşılığı nevruz olup yeni gün anlamına gelmesinden ötürü bazı çevrelerce yeni gün diye de nitelendirilen bu bayramın devlet tarafından engelenememesi ile bir türkiye türkü versiyonu ortaya çıkartılıp türk bayramı ilan edilmesi ironiktir. şimdilerde resmi bayram statüsünde olması ise...

(bkz: nevruz)

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **