uykusuzluk
en az dört senedir değişmeyen rutin, haftada beş gün uyuyan bir canlıyım. kalan iki gün de karambole gidiyor, o iki güne de ekseriyetle paranoya, bir anda çılgınlar gibi gülümseyen arkadan da asık suratla süren saatler eşlik ediyor.
antalya
içinde kaldığımızdan sövsek de saysak da ayrı düşer düşmez özlediğimiz şehirdir. tabi temmuz ve ağustos hariç. kışları ise ayrı güzel denebilir, hem ekstrem soğuğu yoktur hem de kimi lokasyonlarda portakal ve turunç kokan sokaklar sizi karşılar. merkezden ayrı olarak sahil kenarında insanların ölmeye geldiği şirin ilçeler de mevcuttur.
aileye açılmak
sene 2016, ergenlik gümbür gümbür. yine sinir krizi geçirip farkında olmadan kız kardeşin ödünü bokuna karıştırdığım bir günün sonunda anne beni çekti, anlattım böyle böyle, "çok normal" karşıladı, ya da ben öyle sandım, o ara odamda canan tan'ın eşcinsellik üzerine bir romanı vardı adını hatırlamıyorum, iki gün sonra o roman artık yoktu, baya gestapo gibi yırta yırta imha etmişler, işte efendim ben etkileniyor muşum falan, üstelemedim yemedi. aradan iki sene geçti, ergenlik yine tavan, kafa da güzel çıktım karşılarına "ben topum ulannn, aha buyum" diye sayko gibi konuştum, o ara baba ağlıyordu. ertesi gün baktım ortam çok gergin, "içkiliydim vs" ayağıyla geçiştirdim onların da işine geldi tabi. şimdi yaş oldu 22, iki gün önce kafa güzel yine çıktım babanın karşısına "lan oğlun bu yaşına kadar koluna iki kız takmadı hiç mi şüphelenmedin" diye başladım, adam kalktı "etken misin edilgen misin?" diye sordu amk ona göre oğluna cinsiyet atayacak. şimdi o enteresan diyalog hiç yaşanmamış gibi rol kesiyoruz, her neyse, böyle döngü gibi gidiyor işte. ne ben tam cesaret ediyorum ne onlar tam kabullenebiliyor, ara ara patlamalı, ortaya saykodeli manzaralar çıkartmalı bir ilişki.
kitap okumak
şimdi buraya kadar epey güzelleme yapılmış bir de işin öte tarafına bakalım, eğer soyadınız koç, sabancı ya da benzeri bir şey değilse bokunu çıkarmak zarar verecektir, yıllardır günde en az 250 sayfa okuyabilen, bir yanda defter diğer yanda kitap günde 8-10 saat mesai yapar gibi oturan bir insanım. yıllar boyu gelinen süreçte antik yunan'da sınıf mücadeleleri üzerine sabaha kadar konuşurum, ama elime iki çivi verseler çakamam, haliyle dışarıda para kazanacak bir işim de yok. kitapları da raflarıyla beraber g.tüme sokarım artık.
platonik aşk
hoşa giden bedenin içindeki ruha olmadık anlamlar yükletir, artık karşınızdaki suret boş bir kap gibidir ve siz hoşunuza giden tüm nitelikleri, duyguları ve karakteri o kabın içine doldurursunuz, sevdiğiniz kişi o kişi değil arkadaşlar yol yakınken dönün. gerçi demesi kolay, iki sene önce bu konuda "mantıklı" bir yazı döşemişken sonraki iki seneyi aynı duyguyla piç etmeyi başarmış adamım, tanrı, yüce tin ya da her ne haltsa işte o hepimize kolaylık versin.
facebook'ta isminin başına tc koymak
ha bir de chp'de öne çıkan isim de emine ülker tarhan. öyle bir dönem yani, şimdi bakınca bu ülkede cidden ulusalcı bir rüzgar esmiş. benim durduğum siyasi hat bu tayfayı yine eleştirirdi falan ama kimsenin hakkını yemeyelim, şimdilerde pıtrak gibi çoğalan yamtarlara göre kaliteliydi ve daha bi insana benziyordu bunlar, en azından oturup tartışabiliyorduk.
facebook'ta isminin başına tc koymak
sene 2012, tgb istiklal'de eylem yapıyor, ayaklı aydınlık bayisi gibi gezen ulusalcı teyzeler ve sözcü okuyan dayılar dört bir yanı sarmış, herkes "metin feyzioğlu başbakan olsun" diyor, iyisiyle kötüsüyle öyle bir dönem işte.
ahtapot
salatası birayla harika gider, gelgelelim önceleri kısa süreli çalıştığım bir restorantta ahtapotun haşlandığı tencereyi yıkama gibi bir talihsizlik yaşadım, tanrı sevdiği kuluna yaşatmasın...
benim hala umudum var
lise yıllarımda kafam güzelleştikçe dinlediğim şarkıdır, vaziyet beter ama umut diriydi, daha sonraları umut da motivasyon da geriye doğru çekildi. şimdi ise? sanırım bu ülkede bir şeyler değişecek, çok zor olacak ama bu sefer olacak gibi, haliyle ben de değişeceğim, ondandır ki bugünlerde benim için daha da dinlenesi bir parça.
ayı sözlük yazarlarının hayat fonunda çalan şarkılar
5 mart 2023 bursaspor amedspor maçı
bu maçta gördüğümüz sahneler karşımızdaki düşmanın islamcılardan ibaret olmadığını da gösteriyor. "seküler" sıfatıyla sağın ucuna yerleşen ve militanlaşma tehlikesi barındıran akımlar mevcuttur, gerçek anlamda demokratik ve özgür bir türkiye'den bahsedeceksek eğer bunu arzulayan kuvvetlerin hepsini birden bastıracağı bir aşamaya gelmesi gerekiyor, o da sosyal medya mecralarında yakınarak gerçekleşmiyor.
gelecekteki sevgiliye not
olum içimde iki gram insanlık kaldı o da uçup gitmeden çık gel lan, bak vallaha terminatöre dönmek üzereyim amk aloooo, nerdeysen çık gel lan!
bir de gelirken sabır çekerek gel, karşında psikolojik vaka duruyor.
aşık olmak
güzeldir güzeldir de, bizim mahalleye doğru geldikçe pek yaramıyor sanki, hemen sapıtıyoruz efendim.
en son birine bi tutuldum, yalan yok ilk iki ay polyanna gibi geziyorum, çiçek böcek derken kampüsü güneşi keşfettim bir anda, cengizin moğol süvarisi gibi dolaşan allah'ın yabanisi oldu size frankafon beyefendi! hani böyle kafamda hayali insanlar var ben onlara hayatın yaşamaya değer olduğunu, önemli olanın iyiye güzele doğru kanat çırpmak olduğunu falan anlatıyorum, tedx konuşmacısı gibi nutuk çekiyorum amk.
sonra tabi "hayallerle yaşayanı gerçeklerle sikerler" cümlesi yeryüzündeki en hakkaniyetli cümle olduğunu kanıtlıyor, bir bakıyoruz herif hetero, taktı koluna sevgiliyi geziyor. iki aylık çiçek böcek faslı bıraktı yerini dört aylık komaya, uyku düzeni falan hak getire, panjurdan azıcık ışık girsin vampir gibi tıslayabilirim. tutmadı yani boş yere bi de samimi olduk daha da nah koparım burdan.
velhasıl kelam bir döngüdür gidiyor, üç beş sene sonra da peş peşe eskilerden düğün davetiyeleri alırız, onu da atlattık mı havada karada ölüm yok.
en yakındaki kitabın 45. sayfasının 5. satırı
"...yeniden üreterek fıkıh temelli bir ideoloji ortaya koymuş oluyordu: reaya sulta-..."
siyasal düşüncelerin toplumsal tarihi ıı (ateş uslu)
ekşi sözlüğün erişime engellenmesi
sosyal medyada ekşi sözlük hakkında kimi yanlışlarına değinen ifadeler dolaşıyor, ancak bunun sırası değil, maalesef ekşi sözlük sarı öküz olabilir, seçime doğru gidildiğinde ise twitter'dan instagram'a hatta whatsapp'a kadar bizi bir dizi kısıtlama bekliyor, bütün muhalefeti sosyal medyadan ibaret olan çevreler de oturup düşünsünler bir zahmet, orası bütünüyle devletin avuç içinde duruyor şu an.
köy çeşmesi
kimi köylerde belli saatlerde ev kadınlarının, belli saatlerde gençlerin, belli bir saatten sonra ise sevgililerin buluşma noktası olagelmiştir. meydan ve camiyle birlikte köylerin kamusal mekanıdır.
14 yaşında hornet kullanmaya başlamak
bu tür hadiseler cinsellikten toplumsal cinsiyete kadar bir dizi eğitimin özellikle okullarda verilmesi gerektiğini gösteriyor sanırım, özellikle lgbti+ bireyler ergenliğe adım attıkları vakit çevrelerinde sağlıklı bir iletişim bulamayınca kurtlarla dolu bir ormanda bir başına kalır gibi bir duruma evrilebiliyor.
homojen dergi
anladığım kadarıyla pandemi sırasında bütün işleyiş durdurulmuş. bir daha diriltilmesi veya da benzer bir çabaya girilmesi durumunda her türlü katkıyı yapmak istediğim dergidir. hoş, şu vakte kadar bilimum ufak dergi+sitelerde heteroseksüel ayağına yazıp çizdik, bir kere de kendi temamızın altında derdimizi meramımızı olduğumuz gibi paylaşalım.
bir stres atma yöntemi olarak alışveriş
can sıkkın, kafada kırk tane tilki dönüyor, hiç uyumamışım, yorulduğum günün sonunda ise soluğu baba kardeş ve ben olarak metroda almıştık. tabi başlarda düşündüm ki içim açılır, rahatlarım, hoş ve durgun bir müzik eşliğinde bir akşamlık da olsa kendimi bir b.k sanarım vs vs... elde sepet gezdiğim anda ise rahatlamak bir yana aklıma çılgınlar gibi sevdiğim kişi geldi, aynı evde yaşıyoruz, beraber alışveriş yapıyoruz tabi benim gözler jery gören tom gibi şarap reyonunu kesiyor o da diyor bi dur artık amk! ertesinde ise olanaksızlıklar tablosu kafama dank ediyor, baba ve kardeş alışverişe devam ederken ben de otoparkta pala dayılar gibi çökmüş sigara yakıyorum.
hikayedeki arkadaş şu aralar hayalini kurduğum şeyi başkasıyla yaşıyor, ben de geçen metrodan aldığım kalamar+mezelerle sofra kurdum, uygunda bir beyaz şarap, o vakit gerçekten stres attığımı söyleyebilirim.
hedef 2023
bizim de 2023 hedefimiz var, hesaplaşma dolu bir yıl olması için çabalıyoruz.