max blum

Durum: 1300 - 0 - 0 - 0 - 22.07.2017 01:49

Puan: 29740 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

you can have your dreams but you cant have me...
  • /
  • 65

survivor gayler vs lezbiyenler

sözlük içerisinde yapılırsa muhtemelen gayler tüm yarışmaları kaybeder, ama sonunda büyük ödülü bir gay kazanırdı.

zira ben katılıcam diye tutturup hiçbir işin ucundan tutmaz, takımdaki herkesle sürekli didişir ve yarışmaları kaybettirirdim. ama aynı zamanda ekibin yarısı bana aşık, diğeri yarısı da bana sım sıkı bağlı dostlar olacağından asla elenmezdim. adalar birleştikten sonra ise manipülatif ve çirkef kişiliğimle lezbiyenleri birbirine kırdırır, kupayı kaldırır, ödül olarak nihat altınkaya ile bir yuva kurardım.

kova burcu

efendim kova erkeği tanımam. aslında burçları da pek bilmem ama pek çok özelliği benzeşen 2 yakın kız arkadaşımın da kova burcu olması münasebetiyle haklarında fikir beyan etme hürriyetim varmış gibi hissediyorum:

biraz kaşar olabilirler. lakin kaşarlık yanlış olduğunu bildiğin şeyi tekrar tekrar yapmaksa asla kimse onlara kaşar diyemez. zira özgür ruhlu yüksek libidolu kadınlardır ve bunda bir beis görmezler. yani serbest cinsellikleri kaşarlıklarından değil normal bulduklarındandır lakin sevdi mi tam seven, nah aldatan bir burçtur. cinsellikleryle ilgili söyleyeceğim son sözlerse şunlsrdır: romantizm, foreplay hak getire. eğer gay olsalardı, aktifim ama gay değilim demeleri, ya da bunu söyleyen er kişiye koşa koşa gitmeleri çok sıradan olurdu.

çok zeki oluyor bu burcun kadınları. lakin salt bir zeka değil. yani çok yetenekli ama antreman sevmeyen, yahut çok becerikli ama isteksiz futbolcular gibi değiller. zekaları, hırsları, adanmışlıkları ve ne istediklerini bilen, mücadeleci yapılarıyla dört dörtlük başarı timsalleridirler. kova arkadaşlarımdan biri, 8 tanesini evde kendi kendine öğrendiği 11 dil konuşuyor, diğer ise borç batağında üniversite bitirip anne babasından destek almadan kendi şirketini kurup 2 senede ev aldı.

şahane arkadaşlardır, arkadaşları, sevdikleri için her şeyi yaparlar. ama sevgli olarak bayıcıdırlar zira her şeyin mükemmel olması için sizi zorlamaktan, manipüle etmekten, eksik hissettirmekten hiç çekinmezler.

seviyorum onları, öpüyorum, gülüyorum onlarla.

eti hoşbeş

efsane fabrikası etinin efsane adayı ürünüdür. diğer efsaneleri için:
(bkz: eti puf)
(bkz: eti cin)
(bkz: brownie intense)

happy endings

bu haftaki muhteşem şükran günü bölümünde yeniden onayladığım gibi gelmiş geçmiş en muhteşem dizilerden biridir.

yavrubear ile oryantal öğreniyorum

orjinal adı "learn belly dance with yavrubear, a life time experience" olan yeni reality show projemdir.

sözlükteki en asil duyguların sahibi über erkeksi bearlerin kendi kendilerine "karı mıyım ben ayol?" diye sorduklarını duyar gibiyim.

kazın ayağı öyle değil sevgili gönül dostu. lakin anlatmaya üşeniyor, bu entrimi de pek çokları gibi yarım bırakarak bu başlığa veda ediyorum. * *

en iyi dizi film müzikleri

tabiki de daha önce belirtildiği gibi:

kahreder gözlerinin o masum bakışları kara melek
....
sen bu hayat oyununda zalim bir yürek
sen mutluluk masalında kara bir melek

bearabeare

gelmesiyle bana sözlüğün güzel zamanlarını anımsatmış, içimi sıcacık etmiştir. burdan tüm sevenlerime ve sevmeyenlerime de o güzel günler adına seslenmek istiyorum, biliyorum, buraya bakarlar:

hani herkes arkadaş
hani oyunlar sürerken
hani çerçeveler boş
hani körkütük sarhoş gençliğimizden
hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
eskidendi,eskidendi,çok eskiden

haktan ünsal

niran ünsal'ın türk müziğine kattığı tek dişe dokunur şeydir her hal. o nasıl sözler ve görece başarılı bir yorum öyle. çor çocuk bilmez pek ama. sözlerini yazmadan olmaz tabi:

duy, sesimi her yerden duy
gör, yüzümü her yerden gör
dön, sebebi halim başka
kalp kırık dökük yeni aşka

dön, sebebim olma gayrı
dön, dünleri vur da öldür
göm, geçmişi sildim çoktan
yar adın emir gibi haktan

o yosun gözlerin düşer gecelerime
ilkbahar gelir kokunu verir
her yanı sarar aşk büyüsü
sevdiğim gülün dile gelir..

gücenmediysen, kırılmadıysan, darılmadıysan dön
nasip olurda seni bulursam hesap sorarsan sor
gülüm mü dersin? ölüm mü dersin? yeter ki ses gelsin..
bilirim...senin için yaralı...

ayı sözlük kitap fuarı zirvesi vol.2

efendim bankacibear'ın şakalarımdan korktuğu için kaçtığı zirve olmuştur. hala grubuna şöyle bir baktım, içlerinden hiç zengin zeki komik kültürlü yakışıklı ve kenan eceye benzeyen olmayınca allaaam noolur bizimle gelmesinler dedim. allah bile bana dayanamadı. dileğimi kırmadı.

sonra marmarapark'da dark, keremce ve bakkalın kocası zevksiz oldukları için kahvelerin yudumlarken ben karşımızdaki masada oturan hırvat su topu takımını izledim. bence hepsi bana abayı yaktı. ama elit bir gay olduğum için yine tek başıma eve döndüm.

bu da böyle sıkıcı bir entri oldu. evet.

boğaziçi üniversitesi

efendim pek bir güzel fevkaledenin de fevkinde bir okuldur. bir kaşarın en yakın arkadaşı türbanlı, bir ağır abinin kankası ve oda arkadaşı cross dresser olabilmektedir.

sınıflarında atatürk resminden tahatsız olanlar ve atatürk resmi olması gerektiğini düşünenler medenice tartışmakta, kutuplaşmış sanılan insanlar farklı konularda farklı gruplara kayabilmektedir.

karpuzsever

ağzımı burnumu yemesinden korktuğum yazardır. uykumun arasında fare misali üfleye üfleye kulağımı falan bile yer belki.

turkish stonewall

biten aşklar vs biten dostluklar

kimse kusura bakmasın ama biten dostluklar biten aşklardan çok daha pis koyar.

aşkların ani, sert, lakin belli bir sürelik sancıları varken dostluklar öyle değildir.

bir insanla arkadaş olunur da dost olmak çok zor bir şeydir.

her aşık olduğunda bir önceki aşkın değil bunun gerçek aşkın olduğunu zannederken her yeni dost edindiğinde asla eskisi gibi olmadığını söyler durursun kendine.

sonra, eski aşkları hatırlarken acın bitince, hep iyi zamanlarını hatırlarsın. ama eski dotluklarını hatırlarken acını, derdini, tasanı da hatırlarsın. çünkü eski aşk geçmişinin güzel kısmıdır. eski dostsa eskinin tamamıdır. iyisi de kötüsü de hep hatırlanır.

eski aşkın genellikle artık bir taraf diğerini o kadar da anlayamadığı için bitmiştir. gidip bir daha bişe anlatmazsın. ama eski dost öylemidir garip yazar? bazen bir şey olur. kimse seni anlamaz. bir onun anlayacağını bilirsin. seni sen kadar anlayan bir eski dost vardır. gidip ona anlatmak istersin.

tabi aşkı dostlukla harmanladıysan böyle bir kıyaslama yapmaya kalkmayacak kadar akıllı olduğunu varsayıyorum seevgili okur. ama aksi durumda, eski dost eski sevgiliyi siker atar...

suskun yüreğim

genellikle evde yalnızken aklıma gelip beni hüzünlendiren şarkıdır. halbuki yüreğimin peşinden çırpındığı ulaşılması güç bir yıldız da yok:

sen uzaklardan uçuşan bir yapraksın
koparılmış belki de
belki de öylesine
fırlatılmış bir dalın kurbanısın
sen huysuz öpücük
arama suçu bunda
çünkü sen aynı zamanda çılgın arzulu
savruluşlarının bir eserisin
aah bir bilseydin acı veren o gerçegi
ulaşılması güç bir yıldızdın
peşinden çırpınan suskun yüreğimdi

ölüyorum anlasana

zaman zaman can yakan nazan öncel şarkısıdır:

degisen bir sey olmadi oooh
kalbim hizla carpiyor oooh
gel gör anlatamam sana oooh
hatirasi dün gibi oooh
bir daha yoluna cikmam oooh
söz veriyorum sana oooh
semtine bile ugramam oooh
seni birakiyorum sana

simdi gitmeli ama ölmeli
anliyor musun ikimizden biri
simdi gitmeli ama ölmeli
bu sehirden hemen simdi gitmeli

ölüyorum.
anlasana...
ölüyorum, anlasana!!!

ölüyorum

en güzel nazan öncel'lin ağzından duyulan sözlerdir. ölüyorum anlasana...

cesar millan

köpeklere fısıldayan adam olarak ünlenen maharatli oha çüş diye izlerken köpekleri eğitmek için dövdüğünü ve küçük elektro şoklar verdiğini canlı yayında itiraf ederek bizi derinden yaralamış amerikanya selebritisidir.

israil

insanların kafasını karıştıran devlettir. şimdi tüm dünyayı israil mi manipüle ediyor, vatikan mı, çok uluslu şirketler mi? illuminati mi yoksa opus dei mi?

dünyayı manpüle eden tek bir güç olmasa da israil ve yahudiler bu konuda sık sık suçlanıyorlar. peki neden kimse israilin ya da yahudilerin manupile edildiğini düşünmüyor?

pek çok insan dini ya da geleneksel nedenlerle pek çok kişiyi hatta bazen kendi aile ferdini öldürebilirken bir takım inançlı yahudilerin bir yern onlara tanrı tarafından verilmiş olduğuna ve orayı koruması gerektiğine inanmasına şaşırmaya hangimizin hakkı var inançların insanlara neler yaptırabildiğini bilirken? yaptıklarını kesinlikle onaylamıyorum ama bir o kadar da anlayabiliyorum.

dünyayı manipüle etme olayına gelince, bazı vatandaşlarımız hemşehrileri olduğu için ümraniyeden ayakkabı almaya gaziosmanpaşa'ya gidiyor. pek çok tarikat, cemaat dışarıdan alışveriş etmiyor. sahip oldukları bir kimlik yüzünden binlerce sene zulüm görmüş bu insanların da birbirine bu kadar bağlı ve kollayıcı olmasında bir sorun göremiyorum.

türkiyede sol kesim öteden beri filistini savvunurdu. şimdi din kardeşleri de savunuyor. ama aynı yaygara dünyanın pek çok yerinde tıpkısının aynısıyla yaşanırken hiç oralı olmayan insanlar bana pek de samimi gelmiyor.

kahrolsun israil deyip sudan için hiç kaygı gütmezken, filistin de filistin deyip uzakdoğuda ya da güney amerikada kitleler halinde fuhuşa zorlanan çocukları sallamazsan senin samimiyetine kim inansın?

hiçbir israilliyle konustunuz mu neden böyle yapıyorsunuz ya da siz bu yapılanları destekliyor musunuz diye?

sen yunanlıyı denize dökerken iyiydi di mi dese? neden döktün demese? kötü hissetmez misin? binlerce yıldır orada yaşayan rumları döktüm denize ama bir sor bakalım niye demez misin?

ya da siz de köyleri boşlattınız binlerce, insanları göçe zorladınız deseler, "hükümetti, derin devletti, valla ben hiç onaylamıom, ben de çok karşıyım" demez misiniz?

tüm sözlük yazarlarını rasyonyonaliteye davet ediyorum derdim ama o kadar sıkıcı değilim. kahveye davet ediyorum. gelin kahve içelim?

henry and june

anais nin ve henry millerın otobiyografik yazılarından yola çıkılarak anais, henry ve henry'nin eşi june arasındaki ilişkiyi tüm şehveti, çarpıklığı ve masumluğuyla vermeyi başarabilen şahane bir filmdir. yaşanan onca şeyden sonra anais hala kendini masum hissetmektedir. çok şahanedir.

filmin en önemli özelliği ise kadın olmanın genç kızların yaşadığı tek bir tecrübeyle olmadığını, kadın olmanın bir süreç olduğunu tokat gibi yüzümüze vurmasıdır.

anais daha önce belki de yüzlerce kez seks yaptıktan sonra, aslında filmin sonundaki cinselliğe en uzak sahnede bir kadın olmuştur.

beni filmde en çok üzen şey ise zavallı june'dur. june'un varlığı ve sahip olduğu karakter anais ve henry'nin dünya çapında birer yazar olmasına yol açmışken kendisi tek başına ve muhtemelen mutsuz ölmüştür filmin sonundan yıllar sonra...

bir kaç da replik yazayım tam olsun:

eduardo sanchez: be careful anais, abnormal pleasures kill the taste for normal ones. (dikkatli ol anais, ahlaksız hazlar ahlaklı(kabul görmüş, toplumun ananelerine uygun) hazları siker atar manasında)

june miller: i've done the vilest things - the foulest things - but i've done them... superbly. (en alçakça ve en aptalca şeyleri yaptım. ama hepsini en güzel ben yaptım manasında)

henry miller: all right, i'll tell you. june appeared like an angel, and i offered her a fool's faith. she was a taxi dancer. i paid my dime, she put her head on my shoulder, but then the lies began. she told me her mother was a gypsy and her father was a count. later, i saw a film and realized she swiped her whole childhood right out of the film. ( vay efendim ben june ile tanıştım tam bir melek. son kuruşuma kadar harcadım ona, o da başını omzuma koyup başladı yalanlara. bişeler bişeler sonra fark ettim ki bana anlattığı tüm hikayesi bir filmden arakmış aq)
anais nin: and so? (ee, sen ne yaptın)
henry miller: so i married her. (evlendim onla)

june miller: i'll say you're not. look what you've done to anais. you make everything ugly! beauty is a joke for you. you're so negative. you're a failure as a writer. you're not a man, you're a child! you use women! you used me, you fucker! (olmadığını biliyorum. anais'e yaptıklarına bak. her şeyi çirkinleştiriyorsun. güzellik senin için bir şaka. berbat bir yazarsın. adam değilsin. çocuksun. sikik)




the new normal

dizi genel olarak çok dandik olsa da shania harika bir karakterdir ve dizi onun için izlenilebilir.
  • /
  • 65
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1300

hetero ortamda sosyalleşmek

h,ç de zannedildiği kadar zor olmayan hadisedir. burada yazılanlardan anladığım sadece meme göt futbol araba motor tandansında konuşan bir heteroseksüel güruh var galiba ama ben kendileriyle pek haşır neşir olamadım sanırım. hetero arkadaşlarımla daha çok yaşamın günlük zorlukları, gelecek hayalleri, geçmiş sancıları, hobileri, şuları, buları üzerinden sosyalleştik şimdiye kadar. arada tabi futbol da konuştuk. gay arkadaşlarımlaysa daha çok onu tanıyor musun* bunu beğendin mi? bu buna böyle demiş üzerinden sosyalleşmek daha kolay gibi geliyor. ama onu da bu konuları açık açık konuşacak çok fazla kişileri olmadığından bulmuşken döküleyim hissiyatlarına veriyorum.

elit gay kriterleri

beni kaygılara sürükleyen başlıktır. görünen o ki yazarlarımızın pek çoğu sokaktaki paçozu elit gay sanmaktadır. lakin öyle değildir. bu durum adeta bir çinlinin gidip gün görmemiş kabilelere kendini ingiliz asilzadesi olarak tanıtması gibidir. zira ortada elit gay yoktur. kendini diğerlerinden farklılaştırıp elit diye kakalamaya çalışan palyaçolar vardır.

elit olmak için, en azından biraz "classy" olmak için yapılması gerekenlere gelince:
-ilk önce bir hayat edinin
-sonra bir iş edinin, bir okul ya da kurs da olur. boş durmayın.
-arada sırada dşünün. ama çıplak erkekleri, ya da dedikodu potansiyeli taşıyan şeyleri değil. ilişkileri, insanları, olayları... yanlış düşünseniz bile algınız açılır biraz.
-seçici olun ve seçimlerinizi kendinize meşrulaştırın. illa iyi ya da güzel olanı seeçmek zorunda değilsiniz. ama seçtiğinizin arkasında durun ve kend içinizde bu kararınızı meşrulaştırın, kendinizi kandırmayın.
belki bunları yapınca elit falan da olmazsınız ama bir adım leri gideceğiniz kesin.

eşcinselliğin beş şartı

elbette ki ilk ve en önemli şartı kendinden başka diğer eşincilleri beğenmemek, tasvip etmemek ve kötülemektir.

ikinçi şartı ise senin gibi yaşamayan, davranmayan, giyinmeyen eşcisel grupları küçümsemek, kötülemek ve onlarla alay etmektir.

üçüncü şartı hayatında bir kere en avam gay sitelerinden birine şöyle de olsa bir bakmaktır. ülkeye göre değişen sitelere türki için gable örnek verilebilir.

dördüncü şartı ise daima en iyiyi hak ettiğine inanmaktır. 3 liralık ürün 300 liralık performansını vermeli, sokağa çıktığında çocukların ağlaşarak kaçışmasına sebep olacak kadar çirkin olsan da sen dorian grayi hak ediyorsun. sakın ha altına prim verip götünü kaldırma.

son şartı ise her şeyin en iyisini yaptığının bilincinde olmaktır. her şeyin en iysini bilen, en güzel dizileri izleyip en güzel müzikleri dinleyen ve tabi ki fikirlerini en güzel artiküle eden sensin.

yazarken farkına vardım ki ben bir eşcinsel değilim. sadece 4 şarta uyuyorum. uymadığım şart sizi meraklandırsın lütfen. hem zaten arkadaşlarımın dediğine göre hiçbir erkeği beğenmediğim için benden ibne olmazmış.

pipi ve popo arasındaki benzerlik

pee-pee* ve poo-poo* arasındaki benzerliğin de kaynağıdır.

diğer gayleri çekemeyen mutsuz gay

dört bir yanımızı sarmış haset tutkunu gaylerdır. gay oldukları için kendi kendilerini içten içe suçlamaları olasıdır.

bunlar gay olmayı pek de dert etmeyen kendi halinde gayleri cekemezler. nasıl bu ibneler de benim gibi kendilerinden nefret etmiyorlar diye kudururlar.

diğer gaylerin istedikleri kişiyle seks yapmalarini istediği kişiyle flört etmelerini beğendikleri kişiye beğendiğini belli etme cesaretini bulmalarını gururuna yediremez.

çünkü kendisi gayliginden ve dolayısıyla bu tür olaylardan utanmakta, utanmayanlara gıpta etmek yerine içten içe kurulmaktadır.

halbuki bu gay kendini sevse sevisebilir flortlesebilir ilişki yaşayabilir beğendiğine yürüyebilir içinden geliyorsa feminen olabilir ya da feminen olmayabilir ama feminen gaylerle benı açık edecek diye korkmadan selamlaşip vakit geçirebilir.

hayat böyle çok daha kolay çünkü olması gereken bu lan.

ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

ben ve tertibim pisuvardaki schmeical bir gün çarşı iznine çıkmış idik. elazığda da gidecek pek bir yer yok. psk dedi ki beni keban barajına götür, biraz yüzüp akşam esen elazığ rüzgarını ıslak bedenimde hissetmek istiyorum dedi. ben de arkadaşımı kıracağıma kafamı kırarım dedim ve hemen el kaldırıp bir taksi durdurdum. 175 boylarında, 25 yaşlarında, atletik, esmer, kirli sakallı bir taksici kullanıyordu taksiyi. yol uzun, havadan karadan sohbet ederken konu sekse ve kızlara geldi.

atletik taksici iştahlı iştahlı yediği kızları anlatıyordu. önündeki sertlik giderek daha belirgin bir hal almıştı. psknın gözleri zaman zaman taksicinin önündeki kabarıklığa takılıyor, taksici onu yakalayınca pembeleşen yanaklarıyla hemen önüne dönüyordu.

sonra taksici çok açık bir insan olduğunu, fantezi çok sevdiğini, hatta elazığdaki üniversitedeki bazı erkek öğrencilerle ilişkiye girdiğini anlatmaya başlamıştı. ben hiç oralı olmazken psk hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı.

psk 180 noylarında, kumral, hem kızların hem de erkeklerin beğeneceği tipte bir çocuktu. uzun zamandır var olan dürtülerine rağmen hiç bir erkekle ilişkiye girmemişti, ya da en azından ben öyle zannediyordum. kendisini defalarca yatakhanede ve duşta olmadık hallerde yakalamış olmama rağmen hepsine mantıklı bir açıklama getirebilmişti sonuçta.

neyse, taksici bize kızlarla aramızın nasıl olduğunu sordu, ben aha sikecek bizi valla diye korkarken psk hemen atladı. bizim kızlarla aramız yok dedi. taksicinin yüzünde seksi bir tebessüm oluştu. nasıl yani diye sordu.

psk da anlattıkça anlattı, anlattıkça anlattı. taksici artık dayanamayacağını söyleyerek fermuarını açtı ve beton gibi sem sert ve 21 cm damarlı penisini çıkarıp sıvazlamaya başladı.

psknın hayran hayran baktığını gören taksici onu buyur etti.

...
...
...
...
*
tüm bunlar olurken ben sadece izliyordum, ne ısrarlarına rağmen onlara katılabilmiş, ne de oradan uzaklaşabilmiş idim.

ne taksicinin, ne de psknın kollarını kaldıracak halleri kalmamıştı. taksici ve psk telefon numaralarını değiştikten sonra taksici, ben seni sık sık ararım. binin de gideceğiniz yere bırakayım sizi dedi.

bunu duyan psk, kendinden beklenmeyen bir üslupla "yavaşşş, yerler yaşşş! dedi. sonra da tşaşkın şaşkın bakan taksicinin yanına gidip "uçlan paraları üzmeyeyim ananın tatlı canını" dedi.

o an kahkahayı patlattım. benden cesaret alan taksici de kıkır kıkır gülüyordu. hepimiz psk şaka yapıyor zannediyorduk. ama o ciddiydi, param da param param da param diye öğlene kadar söylendi.

dedim ki" psk, paranın ne önemi var? mühim olan insanlık. ikiniz de ihtiyacınızı giderdiniz. daha dünekadar duvarlara koltuk kenarlarına sürtüyordun taurda" dedim. o da

- ekmek param bu benim. hayrına yapmıyoruz bu işi. profesyonelim ben, diyerek çirkin çirkin laflar etmeye başladı.

yaradanıma sığınıp bir tokat aşk ettim ona, yere düştü. tam o sırada müezzinin yanık sesiyle okuduğu ezan duyuldu. psk yol kenarındaki derede gusül abdesti alıp namaza durdu. ve o gün bugündür bedenini parayla satmadı....

yazarların hatırladıkları en eski anıları

efendim ben çocukken de herkesten akıllı, müthiş zeki bir çocuktum. arkadaşım arda ise tam bir maldı. ikimizin de en sevdiği çizgi dizi tabi ki thunder catsti. bu salak arda tandır ketz başlasın diye saati falan ileri alırdı, o kadar salaktı. ben ise çok farklı bir sebepten, kökenlerimi öğrenmek, tanımak için izliyordum. çünkü 4 yaşımda kedilerin soyundan geldiğimi, birgün tüm kedilerin başına geçeceğimi, kaplanları aslanları kulum köpeğim edeceğimi daha 4 yaşında falan anlamıştım.

öyle özel güçlerim olmadığını biliyordum. fiziksel olarak kendimi güçlendirmem ve uçmak için bir alet geliştirmem gerekiyordu. bunları yaptıktan sonra tüm kediler bana biat edecekti ve ben de uyuşturucu tacirlerine ve terröristlere karşı savaşacaktım.

birinci sınıfın yazında bu işin böyle gitmeyeceğine karar vermiştim. okumayı öğrenmiştim ve artık okula gitmeme gerek yoktu. hem de çok sıkılıyordum ve böylece evden kaçmaya karar verdim. böylece sokakların bilimini öğrenecek ve uçmamı sağlayacak olan aletleri toparlayacaktım.

öyle ha deyince evden kaçılmaz. hazırlık yapmalıydım. fiziğimi güçlendirmeye karar verdim. küvette nefesimi tutuyor, 3 metre yükseklikteki duvarlardan atlıyor, hergün kendimi biraz daha geliştiriyordum. artık evden çıkarken kapıdan çıkmıyor, birinci kattaki balkondan atlıyor, geri de oradan tırmanıyordum.

birgün sıkıntı canıma tak etti ve o an kaçmam gerektiğini anladım. hızlıca kapıya yöneldim, sinsice açıp merdivenleri koşar adımlarla inerken paldır küldür düştüm ve ağlama sesimi duyan herkes geldi. ben de planımı ertelemek zorunda kaldım.

birkaç gün sonra, akşam üzeri tekrar evden kaçmaya karar verdim. ama bahçede komşunun gerizekalı kızı elife rasladım. elif çok korkak bir kızdı. ikinci sınıfı bitirmesine rağmen hayalet avcılarının jeneriğinde ekrana doğru uçan hayaletlerden korkuyordu. ben de onu korkutmaya bayılıyordum. işte kah kaç kız çalıların arasında hayalet var, koş kız bahçeye köpek girmiş, dur kız sessiz ol cinler peşimizde derken elifi annesi akşam yemeğine çağırdı.

yalnız kalınca yine sıkıldım ve planımı hatırladım. hemen apartmanın bahçe kapısına yöneldim. evet, işte dışarıdaydım. ama hava kararıyordu ve korktuğum için az ilerideki bakkala girdim. 2 tane tombi aldım. parasını sonra verecem dedim. eve geldim ve tombilerimi yedim.

sonraki günlerde tek başına kaçmanın çok sıkıcı olacağına karar verdim ve benden 2 yaş küçük arkadaşım tahsini de benimle kaçmaya ikna ettim. bu tahsin ile bir öğlen çıktık apartmanın bahçesinden, biraz gittik, bu salak korktu ve ben geri dönecem dedi. sus dedim tahsine, yoksa seni çingenelere satarım. çığlık çığlığa ağlamaya başladı angut. zor sakinleştirdim. mersin'de, yazın öğle sıcağında sokakları arşınlıyorduk. tam bir daire çizmiş, keşif gezimizi tamamlamıştık. bunu isteyerek yapmamıştık. hep sağa dönerek devam ettiğimiz için yolumuza, arka sokağı dolanıp apartmanın önüne çıkmıştık yine. çok yorulmuştuk ve dinlenmeye karar verdik. sonra bu salak tahsin'in burnu kanadı. bu gerizekalının burnu kışın kuruluktan yazın sıcaktan habire kanardı. burnu kanayınca çığlık çığlığa ağlamaya başladı yine. anası da duydu bunu, balkona çıkıp eve çağırdı. ben de kendi evimize gittim çünkü karnım acıkmıştı.

ertesi gün, topluma yararlı bir birey olmaya karar verdim. apartmanın dış cephesi toz olmuştu ve benden başka kimse bunu hortumla yıkamayı akıl edemiyordu. aldım bahçe hortumunu, açtım bahçe musluğunu, başladım duvarları yıkamaya. zemin katta oturanların balkonlarını da yıkıyor, asılı çamaşırlarını, balkon masalarını, masa örtülerini bir de ben temizliyordum. sonra sıra camlara geldi. ben hortumu cama tutunca açık camdan evin içini de temizlemiş oluyordum ki salak karı çıktı bas bas bağırdı bana. sonra da gelip tokat attı. ben de ağlaya ağlaya eve gittim anneme anlattım.

annem de beni suçlu bulunca dünyam yıkılmıştı. kesin evden kaçacaktım. sinsice atladım balkondan. apartmanın bahçesinden çıktım, yolun karşısına geçtim. 2-3 saat dolaştıktan sonra çok susadım. salaklarla geze geze ben de salaklaşmış, yanıma su almamıştım. gideyim de bizim apartmanın yanındaki parkın çeşmesinden su içeyim dedim. o kadar yolu geri yürüdüm. parkta babamı gördüm. nerdesin lan eşşoleşek dedi. şoka girmiştim, yakalanmıştım.

seni arıyoruz saatlerdir falan filan bu tarz şeyler söylüyor. hızlıca bir plan yapmalıydım. ona duymak istediklerini söyleyecek, sonra da bir zayıf anını yakalayıp koşa koşa uzaklaşacaktım.

beni kaçırdılar dedim. ter içinde kalmışsın eşşoleşek dedi. tam kaçmak için bir an kolluyodum ki, dondurma yemeye gidiyoruz, yürü eve de üstünü başını temizle dedi. koşa koşa eve gittim.

ertesi gün kuzenim geldi, sonra falanca geldi, filanca gitti derken okul açıldı, bizim kaçma işi başka bahara kaldı...

ayı sözlük iftira

türbanlı cd olup kevser adıyla çeşitli tartışma programlarında büyük tartışmalara yol açııp prim yapma hayalleri kuran gencimiz ağdanın acı veren, kilo vermenin ise sevimsiz bir şey olduğunu anladığında kendini koyvermiş ve hızlıca cd kevserden kevbear adına geçiş yapmış.

zamanında kariyerine fuhuş sektöründe devam etme kararı alan yavrubear, o gençliğine güvenerek yaptığı onca promosyon ve ücretsiz ürün tanıtımına rağmen müşteri adayı bile bulamayınca topuklayarak kaçtığı ana evine geri dönmüş.

hayatında hiç sinemaya gitmedği gibi uzay yolundan bir haber olan renkli gözlü yazarımız sokakta jedi diye bir şey duyup almış tra jedi adını.

aslında sadece 64 kilo olan hestia plastik makyaj mucizesiyle kavuştuğu dev cüssesiyle endam etmekteymiş esasında.

genç yaşından beri fırıncının yanında ara kediliğinden un hamallığına kariyer basamaklarını tırmanan ahmetonski un serpili saçlarını bize seksi/ cool diye yutturmakta hiçbir beis görmemekteymiş.

zannedildiği gbi bilimsel bir kişilik olmayan astral gay söylentiye göre kendi berber dükkanında tüm gün çay içen ustural bir karaktermiş.

nikine güvenip kredi başvurusunda bulunan bankacibear sadece kendi bankasından o da 250tl kredi kullandırma teklifi alabilmiş.

tüm gençliği boyunca sevgi dolu bir insan olan naringergedan en mutlu gününde topu inşaata kaçınca da yıkılmamış da bunu duyan mahalleli kadınların ağzındani mahalleli amcaların ise altından kurtulamayınca sekse tövbe etmiş.

mahallenin bakkalinin kocasi meğer muhasebecide sekreter, bakkal diye bahsettiği kişi de tyler durden'miş.

ayı sözlük magazin

efendim birazdan aşağıya görülmemiş, duyulmamış, fantastik dedikodular yazacağımdır. aslında büyük bir kısmı alternatif süreyya plajı zirvesi dahilinde gerçekleştirdiğim gözlemlere dayanmaktadır. lakin, farklı okazyonlar hakkında da şok edici malumatlar bu entride...

bankacibear benden hoşlanıyormuş.

meşhur, efendi, kendi halinde sandığımız kevbear sübyancı sapık çıkmıştır. bir kafenin tuvaletinde sıkıştırdığı genç çocuktan ulu orta, utanmadan bahsetmektedir. kendisine karşı koyan çocuğu "burası bizim mekan, kimse sana inanmaz, döve döve attırırım seni buradan" diyerek sindirdiğini bizzat kendisi açıklamıştır. hiç yakışmadı kev!!! bir de unutmadan, kevbear benden hoşlanıyormuş...

medyum fettish netlenmiş. sınıf atlayıp bana açılma cesaretini bulma ümidiyle yeni aldığı blackberrysi vasıtasıyla bis'in tadını çıkarmaktaymış haspam. ah medyum ah!!! unutma ki, zengin olunu ama soylu doğulur. asla izdivacıma talip olamayacaksın...

pisuvardaki siyah kil 3'ün ailesiyle gittiği tatil kabusa dönmüş. meğer ailesi kendisini görücüye çıkarmak niyetindeymiş. gittikleri tatil beldesinin eşrafından, eşini bir süre önce kaybetmiş geçkince bir adam ile dünya evine girmesi yolunda telkinde bulundukları evlatları psk'yı, bu izdivaçın gerçekleşmemesi durumunda sokağa atmakla tehdit etmişler.

bunun üzerine kendisini otelin lobisindeki tuvalete kitleyen psk, bir an için tuvaletin temizlikçisiyle göz göze gelmiş. başından geçenleri anlatıp "nden ben? neden? neden?" diye ağlamaya başlamış. temizlikçi ise "neden, neden. kağlumbağa deden!" deyince, bu şakayı komik, komik erkekleri ise çekici bulan psk, hijyen kurallarını alt üst ederek oracıkta bu şanslı komik genç adamın olmuş.

lakin bu genç adam aslında otelin sahibinin ta kendisiymiş ve psk'ya muazzam para harcamaktaymış. gel zaman git zaman, otelci psk'yı ankara pavyonlarına satmaya kalkıncam psk'da değirmenin suyunun nereden geldiğini öğrenmiş. şanslı ki pavyoncu psk'nın eski patronuymuş da " psk bizi aşar çünkü tam bir kaşar" demiş de otelci pezevenk psk'nın para etmeeyceğini anlayıp onu azad etmiş. bu arada, psk'nın da bana vurgun olduğunu biliyorsunuzdur...

şimdi gelelim alternatif zirve dedikodularına...

efendin biraz geciktim, meraktan ölüyoruz diye aradılar. gider gitmez ağlayan sakallı ve gözlüklü br genci fark ettim. neden ağladığını sordum. "seninle gerçekten aynı ortamda bulunma şansımın olacağını hayal bile edemezdim. bunlar mutluluk gözyaşları"dedi. bu genç hestia idi. yanında ise trajedi, coqueteria, narin ve bir arkadaşları vardı. dark ise zirveye geç katıldı. teker teker dedikoduları dökecek olursak:

coqueteria tam bir kadın. zırıl zırıl tabir edileninden... sözlük zirvesine bile uzun boyalı saçları ve etekle gelmiş. ama esas bomba kollarındaki sıra sıra trabzon burmaları. heyecanlanmayın, pazar işiymiş... benden hoşlanan yazarımız üç saat boyunca bana güzel görünmek için hangi kolyeyi takacağına karar verememiş.

efendim tra jedi adlı yazar bir an olsun yüzüme bakmadı. ama bir benim değil kimsenin... kendisi sürekli etrafı kesip sık sık tuvaleti ziyaret etti. bir ara yanındaki arkadaşıyla 15 dakika ortadan kayboldu. ama sıkı durun, esas bomba: bakkala gitmek için bile sevgilisinden izin alamayan tra jedi ve hestia geceyi birlikte geçirmişler. hestia bim'den aldığı ürünleri milanodaki dayım gönderdi diyerek kandırmış tra jediyi. sevişirken ikisi de karşılıklı olarak bana olan aşklarını itiraf etmişler...

lakin gecenin sabahında hestia'nın başı bağlanmış ve yasak ilişki sona ermiş.

ayyy!!! naringergedan susmak bilmeden anlattı. bana olan hoşlantısından tutun, evinde düzenli, sabit biri olmamasına, spor salonu maceranlarından sitelerindeki yakışıklı güvenlik görevlilerine anlatmadığı kalkmadı.

sonra dark bear geldi. uzaktan daha bizi görmeden "ayyyyyhhh!!! kadınım ayol!!!!" diye bağıran darkın bu hareketine bir anlam veremiyordum ki kolumu dürten hestia beni uyandırdı. meğer narinin sıkıcı hikayelerinden içim geçmiş.

sonrasında gerçekten gelen dark plajın eski plaj olmadığını, her tarafın genç ve fit erkeklerle dolu olduğunu, ama beni görmenin onca yolu gelmesine değdiğini belirttmiş. ben kendisine yüz vermediğim için duymadım.

hepsi bu kadar sanmayın. lakin ne sözlüğü kapattırmak, ne de sözlükte kan dökülmesine neden olmak istemiyorum....

ayı sözlük'ten heteroseksüel erkeklere tavsiyeler

etrafınızdaki tüm gayler sizinle yatmak için deli olmuyor. denersen seni reddeden kızdan daha fazla seni reddeden gay olacağını görürsün.

bir de homofobik olma, kızlar da sevmiyor homofobik erkekleri. ilerde oğlun kızın gay olursa görmezden gelme, sana açılması konusunda destekle ve ona sahip çık.

kız istemeye elinde bir tencere boyozla giden izmirli

kızın ailesi de izmirli ise çok doğru bir karar vermiş izmirlidir. izmirliler boyoza çok değer veriyorlar. ama boyoz öyle bir şey olmaya da bilir. öyleyse sıçtığının resmidir. yemedim. bilmiyorum.

vakkodan yılbaşı boyozu

bu sene yılbaşının en trendy objesi olması muhtemel boyozdur. vakkonun nişantaşı ve cadde dükkanlarının vitrinlerini süslemektedir.

zeytinyağlı boyoz haşlama

olmadığından emin olduğumu düşündüğüm, olmadığı konusunda iddialı olduğum boyoz türüüdür. ama ola da bilir. yemedim. bilmiyorum.

sözlükte takip edilesi çok az yazar olması sorunsalı

çok büyük bir sorunsaldır. sözlükte "aman acaba bişe yazmış mı? vay bakayım ne yazmış" ve tarzı ifadelerde bulunmaya olanak verecek, boş zamanlarımızda değil, zaman ayırarak okuduğumuz yeterince yazar olamamasından kaynaklanmaktadır.

yeni başlayanlar için önerilerim:
(bkz: pisuvardaki siyah kil 2)***
(bkz: naringergedan)
bir de okumadan direk hoş verin, belki arkadaş olursunuz. çok zevkli arkadaşlıkları vardır:
(bkz: medyum fettish)
(bkz: kevbear)

ben max blum

zamanında insanların duyduklarında önümde secde ettikleri tümcemdi. lakin artık söylediğimde insanlar bön bön yüzüme bakmakta, beni bir meczupmuşumcasına süzmektedirler.

bu günlerin geleceğini biliyordum lakin bu kadar çabuk değil...