operazionepaura

Durum: 431 - 0 - 0 - 0 - 06.05.2023 22:32

Puan: 6610 - Sözlük Kezbanı

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

ısırayım da geçsin...
  • /
  • 22

rte nin troll olma ihtimali

troll olduğunu sanmıyorum. olsa, en azından kanı yeşil olanlardan, severdim kendisini.

ama seslendiği insanların pek akıllı olmadığını, olan akıllarını da nerelerde kullandığını biliyor. bunu kullanmayı da iyi biliyor.

görmezden gelinmeye kesinlikle dayanamıyor.

ne yazık ki, diğer troller gibi görmezden gelinince ortadan kaybolmuyor.

duymamazlıktan gelmek

bilmeyerek yapana lafım yok. bu konuda çok laf yediğim için yüzüm de yok zaten. (telefonla konuşurken karşında sesleneni duymama, yolda kulaklıkla müzik dinlerken dibindeki arabayı görmeme, bilgisayarda rapor hazırlarken ismimin bağrıldığını fark edememe gibi)

fakat bunu bilerek yapanlar var ki, daha kafasını kaldırmasından anlayabiliyorsunuz içinden geçen "duydum ama bir daha söylemeni istiyorum" cümlesini. (örneğin bir türlü kaynaşılamayan iş arkadaşı, veya sizden hoşlanmayan, samimi arkadaşınızın/sevgilinizin arkadaşı, ya da trip atan sevgili...)

bir tür "tahtayı tırmalayan pençe sesi"

aşık olunan kişi için ideoloji değiştirmek

isteyenin istediği yere zıplama hakkı var, değil mi? bunun için yazılı bir kural var mı? yok! hoş, olsa ne olur. kaldı ki değişmeyen tek şey değişim gibi kullanım olarak suyu çıkarılmış, ama bir o kadar da doğru bir kural var. (akılda tutalım #1)

insanı inandığı şeylerden dolayı olumlu/olumsuz eleştirmek evet olmalı, ama yargılamaya hayır. (akılda tutalım #2)

şimdi, akılda tutacağımız şeyler ışığında naçizane fikrim şu: bana tabii ki bir şey kanıtlamak zorunda değil, ama sırf sevdiceği istediği (uygun gördüğü, onayladığı) için ideolojisini değiştiren kişinin ideolojik fikirlerini tartışmanın her iki tarafa da bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. fikirlere şapka gözüyle bakıp, bunu bilinçli bir değişim sayıp, "asıl ben buydu aslında" gibi cümlelerle ifade etmek, daha da fenası, o yoldan da geçtim diye daha önceki fikirlerini yalayıp yutmuş gibi küçümsemekle olmuyor.

ama şu da var: yine yargılamaktan yana değilim. sonuçta hepimizin hayatta kalmak için (sadece fiziksel anlamda değil, fikir anlamında da) bir sapa, korkuluğa, duvara, bir ele vb. tutunma ihtiyaacımız var. dini inanç olsun, ideoloji olsun, kendini ifade, geliştirme... sonuçta uzay iboşluğunda başkalarıyla 0 iletişim haliyle yaşamıyoruz. zaten, kendimizi en çok yalnız hissettiğimiz anlrda bunu bize yaşatan yine başkalarıyla olan iletişim değil mi?

naçizane fikrim bu...

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

depeche mode - it's no good

the three degrees - giving up, giving in

aeroplane - we can't fly

moullinex - superman

cerrone - hysteria

eşcinsellere kariyer önerileri

yok öyle bir şey. ama klişe olduğu kadar gerçek olan şöyle bir şey var:

hangi işi yapmak istiyorsan, hangi işte mutlu olabileceğini düşünüyorsan, en önemlisi böyle bir şeyi seçebilme özgülüğüne sahip olacak kadar şanslıysan, hiç durma, kullan.

penis boyunu hiç ölçmemiş insan

bir büyüğüm ölçerken cetveli kasıklara epey bir bastırmak gerektiğini söylediği için ölçmemekteyim. alttan ölçmeye (!) kalkınca da bacak arasına giriyor. bir tuhaf oluyor.

bu ölçememezlik hali beni "büyük" yapar mı?

ayı sözlük yazarlarının seks dışındaki hobileri

"seks yapmak dışında kalan dersen, bence herkesin bolca zamanı var. ama kitaptır hobidir dediğinde birden deli gibi meşgul oldukları hatırlanıyor."

"seks düşünmek dışında kalan dersen, ha o zaman pek zaman kalmıyor. izin ver de o boş zamanda ye-sıç-uyu görevini yapalım."

...demiş bilinç altımız.

bu albüm içime sindi

bir de bunun, "bu sefer içime sindi" versiyonu var. bildiğin gaftır. bunu söyleyenleri de sanırsın ki ciddi iş yaptılar. kırk çeşit filtreden geçen vokaller, birbirinin benzeri düzenlemeler, sözleri neredeyse haiku kadar kısacık olmasına rağmen playback yaparken şaşırmalar.

ahh dinleyiciler ahh, bunları yaratanlar gerçekten sizsiniz.

pisuvara işeyememe sorunsalı

hijyen takıntılı biriyseniz; ki takıntı derken gerçekten takıntıdan bahsediyorum, çok da sıkıntı olmaması gereken bir durumdur. zaten umumi tuvalete ölseniz gitmezsiniz.

benim tanıdıklarım arasında olan şikayetçi grubundan anladığım kadarıyla çoğumuzda "hmm, yoksa pipim mi küçük, aman tanrım, onun ki benimkinden daha büyük" gerçeği ile karşılaşmak korkusu var. cidden önemi var mı bunun? bırak küçükse küçük olsun. cinsellikte tek güvendiğin büyük pipi varlığı ise, tatminkar bir cinsel hayat açısından gerçekten büyük bir problemin var demektir.

kasma...yalım!

kız erkek aynı evde kalan öğrencilere valilik denetimi

tabii hepimizin aklı fikri sekste olacak diye bir şey yok...

nasıl yok?! en basitinden, şu sözlükteki açılmış seks içerikli başlıkları düşünün. bundan şikayetçi olan kullanıcıları, buradan birisiyle beraber olma amaçlı birini daha açılımının ilk seferinde taşlamak için elinde malzemeleriyle bekleyen kullanıcıları düşünün. aslına bakarsanız, "bu" konularla alakası olmayan birisinin sadece başlıkları gösterdiğinizde "bu ayıları bıraksan hepsi birbirini dütecek" demesi şaşırtıcı olur mu? demem şu: kafamız gerçekten farklı şekilde mi çalışıyor? hepimizin kafasında cinselliğin sadece faaliyetler kısmına duyarlı kocaman bir alan var. aktif olarak muhabbete dalmasak da pasif olarak izlemekten kendimizi takip etmekten alamadığımız.

gelelim zurnanın zort ya da pırt ya da fırt dediği yere. şimdi bu yazdıklarımdan, gençlerin aklı fikri sekste, tabii ki birbirlerinden (evlenene kadar) ayrı tutulmalılar fikri çıkmasın. aksine. cinsellik anlamında o kadar çok baskı ve pompalama yaşıyor ve yaşatıyoruz ki (bekaret, skor, penis boyu, performans, çekicilik, flört, başlı başına kadın cinselliği, seks seks seks...) eninde sonunda patlıyoruz. kimi müslüman kardeşlerimizin bir kadının boynunu görmesiyle zıpkın hale gelmesinin nedeni "yapımızdaki" süper cinsellik gücü değil.

bu tür hem fikri hem de uygulaması abuk sabuk düzenlemeler oldukça, giderek düşen cinselliği yaşama yaşı, zorunlu erken evlilikler, tecavüzler sayısında ne yazık ki bir düşüş yaşanmayacak.

insan hakkında insanın yapısını yok sayan düzenlemeler yapmak; insanı insanlıktan çıkarıyor.

vliegendenederlander

willkommen uçanen hollandalınen

feminenlere saygı duyuyorum

şu "saygı duyuyorum ama..." diye başlayan cümleleri düşünüyorum ve tdk'ya bakıyorum.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=c...

saygı
isim
1. isim değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram
"insanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir." - y. kemal
2. başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu

sonra bir bakmışsın, gaylere saygı duyuyorum ama yaklaşanın kafasını kırarım, kadınlara saygı duyuyorum ama çok açık geziyorlar, erkeklere saygı duyuyorum ama hepsi sarkıyor, pasiflare saygı duyuyorum ama hepsi kompleksli hetero-kadın düttürüsü, farklı düşüncelere saygı duyuyorum ama monako falan filan...

ben dedim oldu (bölüm xix)

yenilen pehlivan güreşe doymaz

bu benimdir. hele iyi tavla oynayan biri varsa, beni yeniyorsa... ohş, o çata çuta çıkan sesler eşliğinde yenilmek, bir daha bir daha. king için de geçerli. yalnız eşli oynuyorsak, lütfen eşim biraz anlayışlı olsun, tamam mı?

ama başka bir oyunsa, örneğin güreş gibi, ya da uyduruktan inatlaşma, kim kimi daha çok seviyor, ya da hangi otobüs nereden geçer. o zaman full aktifim, aktifim de aktifim.

aktif aktife güreşelim mi?

29 ekim 2013 polis müdahalesi

nınınıya polis müdahalesi başlığını gördüğümüzde o nınınıların kim olduğunu hemen tahmin edebiliyoruz artık. ve bu yüzden de eskisi kadar ilgi görmüyor artık.

insan donarak öldüğünde bir yerden sonra acı hissetmezmiş ya. duyarlılığını kaybetmek de öyle bir şey. o kadar kolay ki...

(moralim o kadar bozuluyor ki, öfkem giderek bezginliğe dönüşüyor, o meşhur orantısız zeka içeren esprileri bile yapmak/duymak/görmek istemiyorum artık.)

ayı sözlük'teki çiftler

uvvv, ben herkesi başı bağlı, kendimi de başıboş olarak görüyordum.

sanırım eskisinden daha sık gireceğim buraya.

ne alakası varsa (nyeh nyeh nyeh)

golden shower

hani bazen insanın "şu anda her şeyi yapabilirim" dediği anlar vardır ya...

yok mu? sadece ben mi?

her neyse, bazen merak etmiyor değilim. sonra, vitamin aldığım zaman çişimi saran o kokuya nasıl dayanamadığım aklıma geliyor. ya da herhangi bir umumi tuvaletteki koku. o zaman hızla ıh-ıh moduna geri dönüyorum.

sandığınız gibi değil. valla bak. açık..laya..bilir...dim.

(yalnız duş görevi gören arkadaşların nasıl da şeffaf işediklerini görünce, sanırım bunun için ayrı bir diyete giriyorlar.)

ayı sözlük'teki asabi yazarlar

kabul edelim (bak et, valla et, et dedim ulan) hepimizde asabilik var. sanal ortamlarda daha da bir coşabilen bir huy bu. erkekler için söyleyeyim, hormonlarımızda da var. kadınlara göre daha bir kontrolsüz olabiliyoruz. diklenen horoz misali. o yüzden kimse "lan ben asabiyim annadın mı ulan" diye tavırlara girmesin. ya da girsin, nasılsa hepimiz bir şekilde bu yoldan geçiyoruz.

yalnız...

bazı arkadaşlar var, ağzından bal damlayan, başkaları hakkında sevgi dolu, takdir edici cümleleri rahatlıkla kullanabilen. hatta yol gösteren abi tavrı takınabilen. her tür forumda mutlaka karşınıza çıkacaktır. sonra bakmışınız, bir gün karnının yumuşak kısmına dokunmuşunuz. baştaki umurumda değil ki'ler hızla kişiliğin bozuk'lara, sıçtım-sıvadım'lara, aktifim-siktim'lere dönüşebiliyor. bu hızla, (karşılıklı şekilde) o isme ait girdiler inceleniyor ve çelişkiler bir bir dökülüyor. kısaca altın duşta kim kimi daha çok ıslattıya dönüyor.

duşa giren ıslanır.

işte bu tip insanlardan kendi adıma ısrarla uzak durmayı tercih ediyorum. çünkü çirkeflikle sadece çirkeflik yarışabilir. o alanda da yarışmayalım artık.

aktif aktife sevişelim

sevişmeyi sadece sok-çıkar-sok-çıkar olarak algılayan bünyelere ters gelecek ilişki türüdür. ya da rte tarzı ifade edeyim: hiç kusura bakmasınlar, aktif aktife ilişki türünü kabul edecek değiliz.

yalnız kafama takılan bir kaç şey var: biri size böyle bir şey teklif ederse, yapılacak olan, eğer seni rahatsız ettiyse, "öptüm kib bye" demek yeterli olur herhalde. ya da birileri kafaya silah dayayıp, ahha bak seninle aktif aktife sevişeceğiz diye tehdit mi ediyor? ya da, zaten çevremiz çok dar, ille herkes sevişme tarzını standartlara uyduracak diye kurallar mı var?

yok, teklif bana değil de başkasına yapılıyorsa, bundan bana ne? bunu eleştirmenin, kompleksli bulmanın, burada sık kullanılan şekliyle söyleyeyim "heteroseksüel takıntılı" bünyelerin sorduğu erkek-erkeğe / kız -kıza nasıl yapıyorsunuz, kafa almıyor'undan ne farkı var.

ayrıca, evet, hepimiz kompleks doluyuz, insan insana bunu zorluyor, ne yazık ki. bu çoğunlukla çözümsüz anlamına gelmiyor. ama başkalarının kendimizce tespit ettiğimiz kompleksleriyle bu şekilde eleştirmek, bizim kendi komplekslerimize de ayna oluyor. ama bizim bakamadığımız bir ayna bu.

yanlış hatırlamıyorsam, sağlık bakanı obezite ile mücadele için önermişti, fazla kilolu insanlara şişko dersek onlarda utanır ve kilo verir diye. bunun gibi bir şey...

cinsel kimliğinin genelden farklı olduğunu keşfedenlerin yaşadığı sıkıntılar, sorgulamalar, aynı kişinin kendini "en bilinçli" sayıp ayrı bir at gözlüğü takmasına neden olabiliyor.

belki öylesine söylemiş bir şeyi çok ciddiye aldığımı, üstüme aldığımı, abarttığımı düşünebilirsiniz. iletişim denilen şeyi ciddiye aldığımdandır.

her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gay

bu gay kardeşlerin (!) ne de çok derdi varmış dedirten başlıktır.

"her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gayin kendisine yazdığını sanan gay" arkadaşlara derin gir nefes çekip buradan selam gönderiyorum.

janelle monae

the archandroid (2010) ve the electric lady (2013) isimlerinde iki albümü olan, outkast, saul williams, blur gibi türlü çeşitli isimlerle ortak çalışmaları olan kendine has bir isim. bu tarz, r'n'b-soul karışımının insanın bağrını yakan vokal jimnastiğinden ibaret olmadığının kanıtı işleri seviyorum.

kendisi bir söyleşisinde (aynı zamanda albümüne işaret ederek) sadece androidlerden hoşlandığını söylemiş. android derken demek istediği bir tür "diğer kendisi" imiş. isterseniz gay-lezbiyen de diyebilirsiniz demiş. hatta zamanı geldiğinde açıklarım bile demiş. demiş de demiş. bu yüzden de lgbt çevrelerde dikkati çeken bir isim... miş.
  • /
  • 22

belladonna of sadness

bu yıl 50. yaşına basan japon anime kültü.(1973) seks, şeytan, şiddet of of.

psychelic müzikleri, atmosferi, dokusu alır duvardan duvara çarpar. 100 tane modern anime izleyip sinefil kesilen sidikli uyduruk anime övcülere ders niteliğindedir.

Toplam entry sayısı: 431

eski sevgilimin yeni sevgilisine not

söyleyecek laf çoktur da...

ama artık içinde "ben" olmayan ilişkide bana laf düşmez. cidden.

hatta söylemesi ve kabul etmesi en zor şekliyle söyleyeyim: onu bunu aydınlatmak yerine bazı 2. ve her 3. şahıs gibi "benim de vazgeçilebilir" olduğumu kabullenmem gerek. aklımız nasıl anca bize yetiyorsa, o büyük olasılıkla tanımadığım(ız) 3. kişinin de , biz aydınlatıcı (!) bilgiler verirken hissedeceği, düşüneceği şey budur.

bu arada tekrar edeyim: o ilişkide ki asıl 3.kişi hala ben(dir).

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

masumiyetin tatlı kanatlarından...
doris day - fly me to the moon

erotizmin hafif çırpınmalarına doğru...
alessandro alessandroni - devil's nightmare

ve seks seks seks...
anthony newley & fiona richmond - my first time

derken bir anda karanlık basar...
the aloof - one night stand

ardından hissettiğin huzur mu, huzursuzluk mu... ona kendin karar ver.
sigur rós - fjögur pianó

golden shower

hani bazen insanın "şu anda her şeyi yapabilirim" dediği anlar vardır ya...

yok mu? sadece ben mi?

her neyse, bazen merak etmiyor değilim. sonra, vitamin aldığım zaman çişimi saran o kokuya nasıl dayanamadığım aklıma geliyor. ya da herhangi bir umumi tuvaletteki koku. o zaman hızla ıh-ıh moduna geri dönüyorum.

sandığınız gibi değil. valla bak. açık..laya..bilir...dim.

(yalnız duş görevi gören arkadaşların nasıl da şeffaf işediklerini görünce, sanırım bunun için ayrı bir diyete giriyorlar.)

feminenlere saygı duyuyorum

şu "saygı duyuyorum ama..." diye başlayan cümleleri düşünüyorum ve tdk'ya bakıyorum.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=c...

saygı
isim
1. isim değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram
"insanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir." - y. kemal
2. başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu

sonra bir bakmışsın, gaylere saygı duyuyorum ama yaklaşanın kafasını kırarım, kadınlara saygı duyuyorum ama çok açık geziyorlar, erkeklere saygı duyuyorum ama hepsi sarkıyor, pasiflare saygı duyuyorum ama hepsi kompleksli hetero-kadın düttürüsü, farklı düşüncelere saygı duyuyorum ama monako falan filan...

ben dedim oldu (bölüm xix)

debbie gibson



debbie gibson'ı (çıktığı zamanlarda) daha şirin bulsam da bu kavgada tarafım tiffany.
şaka bir yana, zamanında sıkı rakip/düşman gibi gösterilseler de (çünkü "everybody loves a good catfighting") aslında hiç öyle olmamışlar.
not: felaket efektleri ve uyduruk dev hayvanların kapıştığı kötünün kötüsü syfy/asylum yapımı 2011 yapımı megapython vs. gatoroid'den alınma.

gudubet

the good, the bad & the gudubet

zombi

haiti kaynaklı bir kavram olan zombi, büyü yoluyla canlandırılan ölü demek. sinemada ilk örnekleri ruhu olmayan beyaz gözlü insanlar şeklindedir. romero'nun klasiği night of the living dead ile, ama özellikle devam filmi dawn of the dead ile bugün küçük çocukların bile bildiği, hastalık sonucu aşırı etoburlaşmış ölülere dönmüş durumda. 2000'lerde ise her şeyin daha bir hızlanması, kağnıdan da ağır yürüyen zombileri etkilemiş, danny boyle'un 28 days later'ının ses getirmesi ile ciddi anlamda hareket hızı kazanmışlardır. ilk örneklerde zombiler egzotik bir korku öğesi iken, 70'lerde bu korku öğesinin tüketim toplumun temsil etmesi devrimsel sayılsa da tür olarak kendisi bir tüketim malzemesi haline çoktan gelmiş durumda.

şahsi olarak ısrarla tavsiye edebileceğim zombi/zombili filmleri:

1920 - das cabinet des dr. caligari
1932 - white zombie
1943 - i walked with a zombie
1945 - dead of night
1964 - the incredibly strange creatures who stopped living and became mixed-up zombies (adı üstünde bir film, trippy!)
1966 - the plague of the zombies (hammer tarzı, ürkütücü suratlı zombiler)
1968 - night of the living dead
1971 - la noche del terror ciego (tombs of the blind dead) (en favori filmlerimden / ölü şövalyeler dehşet saçıyor)
1972 - children shouldn't play with dead things (gizli klasik)
1972 - pánico en el transiberiano (horror express) (atmosferi yeter)
1972 - dead of night (deathdream) (üzgün bir korku filmi)
1973 - ataque de los muertos sin ojos (return of the blind dead) (ya da ölü şövalyelerin dönüşü)
1974 - non si deve profanare il sonno dei morti (let sleeping corpses lie) (çok çok çok sevdiğim bir film. çok demiş miydim?)
1977 - rabid (ilk zamanlar ki cronenberg i özlemiyorum desem yalan olur)
1977 - shock waves (ilk nazi zombilerden)
1978 - dawn of the dead
1979 - zombi 2 (zombie flesh-eaters) (bir fulci klasiği. hastasıyım.)
1979 - zombie holocaust (doctor butcher, m.d.) (o kadar kötü ki... seviyorum bu filmi)
1980 - paura nella città dei morti viventi (city of the living dead) (açık ara en sevdiğim fulci filmlerinden biri. hatta bir nevi fetiş.)
1981 - ...e tu vivrai nel terrore! l'aldilà (the beyond) (fulci fulci ulci)
1981 - le notti del terrore (burial ground: nights of terror) (bu da cidden kötü bir film, porno film mantığıyla nasıl bir korku filmi çekilirin iyi bir örneği)
1981 - dead & buried (sağlam atmosferi olan, gerçekten ilginç bir filmdir. çocukken izlediğim için unutmam mümkün değil.)
1981 - the evil dead (klasik!)
1983 - one dark night
1985 - day of the dead (bugün izlediğimiz zombilere asıl şeklini veren film desek daha doğru olur)
1985 - re-animator (bir başka klasik.)
1985 - the return of the living dead (korku ile komedinin en başarılı kokteyllerinden biri)
1986 - night of the creeps
1987 - prince of darkness (hastasıyım carpenter'in. aynı zamanda sinemada tek başıma izlediğim ilk film.)
1987 - evil dead ii (dead by dawn! dead by dawn!)
1988 - dead heat
1990 - night of the living dead (tom savini'nin yeniden çevirimi. hiç de fena değil.)
1990 - bride of re-animator
1992 - braindead (dead alive) (en şirin zombie filmi #1)
1993 - return of the living dead 3 (ilkinden daha az komik, efektleriyle göz dolduruyor.)
1994 - dellamorte dellamore (cemetery man) (anında unuttuğum yeniden çevirimi bu filmin 1/10'u bile etmiyor. çok sağlam filmdir.)
2002 - 28 days later (koş zombi koş ya da zombileri tekrar hortlatan film #1)
2002 - deathwatch
2004 - dawn of the dead (zombileri tekrar hortlatan film #2. asıl filme saygıda kusur göstermemesi ayrı bir takdire şayanlık.)
2004 - shaun of the dead (en şirin zombie filmi #2)
2006 - black sheep (zombi koyun? aynen öyle!)
2006 - fido (korku filmi olmayan zombi filmi)
2006 - poultrygeist: night of the chicken dead (tam bir troma çılgınlığı. tam bana göre bir film. ciddi sinemaseverler ısrarla uzak dursun.)
2007 - mulberry street (sürpriz)
2007 - planet terror (çok sevmemekle beraber tür severlerin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. hala izlememişlerse tabii.)
2008 - otto; or up with dead people (ai gai, ai zombi)
2007 - [●rec] (züpper! özellikle ilk izleyiş tam bir rollercoaster.)
2007 - the signal
2008 - deadgirl
2008 - trailer park of terror (fena değil.)
2009 - la horde (fransız sinizmine sahip zombi filmi)
2009 - pontypool (izlediğim en enteresan, en cesur zombi filmlerinden biri. macera seven sinemaseverler mutlaka izlemeli)
2009 - [●rec]2 (ilki kadar olmasa da sırf enerjisi için izlemeli)
2009 - the revenant
2012 - the cabin in the woods (arızalı bir klasik! neredeyse orgazmik.)

not: cranberries meselesine gelince... şimdi kızanı, eksileyeni çok olacak ama celine dion'un my heart will go on'una kimi insan nasıl katlanamıyorsa ben de bu parçaya katlanamıyorum. ha, evet, bir de dolores o'riordan'ın titrek sesini de sevemedim bir türlü. yalan değil, bunda çevremdekilerin kendisi için "bir tanrıça, dünyaya inmiş bir melek vazu vizu" propogandalarının etkisi de büyük. oysa, ilk çıktıkları dreams'i severdim. hakikaten. ama olmadı, olamadı.

bir insanı tanımaya başladıkça eski heyecanın kaybolması

birini ilk tanımaya başladığınızda kafanızda onun için ayırdığınız yer %99 (ya da biz öyle diyelim, sembolik, metaforik bik bik bik) boştur. bu alan sizin serbest alanınızdır ve istediğiniz gibi doldurursunuz. bunu yapmanın heyecanı, zevki bambaşkadır. henüz yaşamadığınız, görmediğiniz özellikleri kimbilir nasıldır diye, en küçük hareketinden çıkardığınız koca koca anlamlarla ballı şerbetli yaratılmayı bekler. yaratılır da... ama, kaçınılmaz bir şekilde, istemeseniz de, tanıdıkça o geçici süreyle kapatılmış boşlukları kendi doldurmaya başlar. sonra da gelsin o meşhur "göründüğü gibi değilmiş" muhabbetleri.

hayal kırıklığı yaşıyorsanız, bunun acısının nedenin yarısı size aittir. çuvaldızı zaten ona batırıyorsun, şimdi o iğneyi kendine çevir ve...

yataklıdan rahatsızım

adına da derler seks...

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/227028...

üzerine uzun uzun yorum yapmak gibi bir güdüm var, kenarda hevesle bekliyor. ama tabii ki gündem değiştirmekten başka hiç bir amacı olmayan bir açıklama. ama eminim destekleyeni de vardır. bizim gibi sazan gibi atlayıp "n'oluyosunuz" diyeni de...

ama ilk okuduğumda, saftirik bir ateist olarak ağzımdan arapça bir şeyler çıkmaya çalıştığı durumunu yadsıyamayacağım. ne de olsa her türk mazluman, yok müslümhan, ya da her neyse ondan doğar.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

sigur rós - gobbledigook (gluteus maximus mix)
public image ltd. - lollipop opera
psychic tv - tribal (drum club analog/sex mix)
drums of death - transistor rhythm
camille sauvage - requiem pour satan

futurelavirs

bu adamın yazılarındaki kıvraklık, anlattığı konuya hakimliği ve hınzır gözlemciliği bende olsa kıçımın seviyesi çoktan burnumun üstüne çıkmıştı. keyifle ve merakla takipteyiz.

(..yız?! biz kim?! ben takipteyim, ben!)

her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gay

bu gay kardeşlerin (!) ne de çok derdi varmış dedirten başlıktır.

"her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gayin kendisine yazdığını sanan gay" arkadaşlara derin gir nefes çekip buradan selam gönderiyorum.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

efenim, "ayı sözlük yazarının şu anda dinlediği şarkılar" kısmına geçmeden önce minik bir açıklama yapacağım.

ayısözlük'e girdiğim zamanlarda yaptığım standart bir davranışım var. bilgisayarın hafızasındaki binlerce ne oldukları bilinerek koyulmuş şarkıdan oluşan klasörlerden itinayla ve hızlı bir şekilde 5 parça seçilir. çalmaya başar. genelde 15-25 dakika arası tutar. süre bittiğinde göz gezdirme de bitmiş olur. yani paylaştığım şarkılar "en favori çalma listem" değil. kaldı ki öyle bir başlık olsa girdi de bulunmazdım. sevdiğim, vazgeçemeyeceğim şarkılar o kadar çok ki listesini yapmam mümkün değil. (niyet-sonuç ilişkisi)

ayrıca bu tarz girdileri olan eni topu 2 kişiyiz herhalde. o kadar girdi arasında arada bir "ısrarla" yapılan bu paylaşımların niye "cidden tuhaflaştığını" alamadım. adı üstünde: "ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar".

not: cümlelerimin hiç birinde gizli ima, alaycılık veya dişini gösterme öğesi bulunmamaktadır. eleştiri yapan yazar(lar)ın iyi niyetine inanılarak yazılmıştır.
Henüz takip ettiği biri yok.