porter

Durum: 1553 - 0 - 0 - 0 - 31.08.2019 00:34

Puan: 25466 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

3d artist
  • /
  • 78

vezir

satranç tahtasındaki en güçlü taştır. yatay, dikey ve çapraz olarak her yöne hareket edebilir.

fil

satranç tahtasındaki fil bir subaya benzetilebilir. her yönde çapraz olarak hareket edebilir.

at

satranç tahtasında at bir orduda şövalye veya atlıya benzetilebilinir. her yöne bir kere olmak kaydıyla "l" *şeklinde hareket eder.

kale

satranç tahtası üzerinde uygun dizilişte en sağ ve en solda yer almak üzere bir oyuncuda iki tane bulunur. çapraz hariç düz olmak kaydıyla her yöne gidebilir.

piyon

satranç oyunundaki en zayıf ve sayıca en fazla olan taştır. satranç bir savaş oyunu olarak düşünülürse piyonlar bu savaştaki en yalın asker olan piyadeyi temsil eder.

satranç

64 kareli bir oyun alanında 16'şar taş içeren iki takım pulla oynanır, 6 değişik tür taş vardır ve hepsinin özellikleri ve yapabildikleri farklıdır. ilk olarak iran'da çıktığı söylenir, çok eski bir oyundur. dünyanın tamamen zekayla alakalı olan tek oyunu. içinde hiç şans faktörü olmamasına rağmen her oyun birbirinden farklı gelişir, kendini tekrar etmez.

(bkz: piyon)
(bkz: kale)
(bkz: at)
(bkz: fil)
(bkz: vezir)
(bkz: şah)

vippinks

vicdani ret

sadece erkeklere özgü bir karar olmayan kadınların da hakkı olduğunu unutmayalım.

http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=13485

evlilik eşitliği

"başka insanlar eşit muamele gördüğünde hayatları mahvolan insanlar koalisyonu" tarafından hazırlanan eşcinsel evliliklere karşı görüşü savunan video yayınlanmış, buyrun okuyun ve izleyin. unutmayın ki;

(bkz: eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir)

http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=13652

legebit

başvuruları dün itibari ile tamamlanmış olup en kısa sürede ege üniversitesinde lgbt öğrenci topluluğu kurma yolunda ilk adım atmışlardır. sevindirici.

http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=13674

zeynep esmeray özadikti

başbakan recep tayyip erdoğana açık mektup yazmış kişidir. cesaretine ve hakları/haklarımızı aramasını takdir ettim;

sizin iktidara geldiğinizden beri hep söylediğiniz bir şey vardı; biz yüzde doksan oy alsak da, geri kalan yüzde onun taleplerini, azınlık oldukları için çok daha fazla dikkate alacağız. şimdi geldiğimiz süreçte bunu ne kadar yaptınız bu çok ayrı bir tartışma, buna girmeyeceğim; lakin ilk önce bir kürt açılımı başlattınız, ileri demokrasi dediniz. sonra bu açılımlar devam etti: alevi açılımı, roman açılımı, gayrı müslim açılımı yaptınız. bunların yanı sıra sivil toplum örgütü temsilcileri ile çeşitli görüşmeler gerçekleştirdiniz. sanatçı açılımı yaptınız, birçok sanatçıyı da davet ettiniz, görüştünüz. aydın ve gazetecilerle aynı şekilde görüşmeler yaptınız. yaptığınız roman açılımı daha geniş kapsamlı oldu. kürtlerle görüşmeleriniz hâlâ devam ediyor. barış süreci başlattınız...

yani sayın başbakan, türkiyede yaşayan bütün ötekilerin temsilcileri ile bir şekilde görüştünüz. ama lgbt örgütlerini, taleplerini sürekli kulak ardı ettiniz. oysa bu ülkede biz lgbt bireyleri varız! hatta tüzel kişiliklerimiz de var. derneklerimiz de var. ankara kaos gl derneği, yine ankarada pembe hayat lbgt derneği, izmir pembe üçgen derneği, lambda istanbul lgbt derneği, lgbt istanbul derneği, diyarbakır hebün lgbt derneği bütün bu saydıklarım sivil toplum örgütleri aynı zamanda, tüzel kişiliği tanımlanmış lgbt dernekleridir. bunların yanı sıra listag aileleri istanbulda, gökkuşağı aileleri ankarada... bunlar da çocuklarının lgbt bireyleri olduklarını bilip onlara sahip çıkan ailelerin kurduğu sivil toplum girişimleridir.
yeni anayasadan taleplerimiz var

gördüğünüz gibi az buz değiliz ve bu ülkenin her vatandaşı gibi eşit haklarla yaşamak istiyoruz. bütün bu sivil toplum örgütlerinin yeni çıkaracağınız anayasadan talepleri var. defalarca meclise gelindi. sizin hükümetiniz, bakanlarınız ve mecliste kurulan anayasa komisyonu, insan hakları komisyonu bazen hiç dinlemedi, bazen sadece dinlemekle yetindi. geriye dönüş olmadı. bu ülkede insanlar transeksüel oldukları için seks işçiliği yapmak zorunda kalıyor ve nefret cinayetlerine kurban gidiyor. insanlar eşcinsel oldukları için sorgusuz sualsiz işlerinden atılıyorlar. eşcinsellik türkiye cumhuriyetinin kurulduğu tarihten beri hiçbir dönemde anayasada suç sayılmadı. dolayısıyla suç olmadığı hâlde insanlar keyfî bir şekilde işlerinden göz göre göre atılabiliyorlar.

evet, sayın başbakan biz bu sorunları yaşıyoruz. sizin istanbul büyükşehir belediye başkanlığı yaptığınız dönemdeki konuşmalarınızı biliyoruz ve bunların da belgeleri var. siz eşcinseller de bizim ülkenin vatandaşıdır; tabii ki diğer haksızlığa uğrayan vatandaşlarımız gibi onların haklarına da sahip çıkmalıyız demiştiniz o dönemler. hani derler ya gönül isterdi ki, başbakanlık döneminizde de bunu söyleseydiniz. ama hiçbir şekilde söylemediniz. yukarıda da belirttiğim gibi hep kulak ardı ettiniz taleplerimizi. şimdi biz lgbt kurumları bize yönelik açılımınızı ne zaman yapacaksınız çok merak ediyoruz. bizler de türkiye cumhuriyetinin her vatandaşı gibi yaşama hakkı istiyoruz. anayasanın 10. maddesinde cinsel yönelim, cinsiyet kimliğinin tanımlanmasını istiyoruz. seks işçiliği yapmak zorunda olan transeksüel kadınların talepleri de var. bütün yasal ve sosyal haklarının güvence altına alınmasını istiyorlar. seks işçiliği yapmak istemeyen transeksüel kadınlar kendilerine iş alanı açılsın istiyor. yani cinsiyet kimliğinden dolayı devlet memurluğundan, özelden kısacası iş yerlerinden atılmak istemiyorlar. yani sayın başbakan bu anayasa sürecinde bir grubu dışarıda bırakırsanız o ülkeye hiçbir zaman demokrasi gelmez. ben esmeray olarak ve saydığım bütün lgbt örgütleri, lgbt bireyleri sizin bu konudaki politikalarınızı çok merak ediyoruz ve elimizden alınan bütün yaşam haklarımızı geri istiyoruz. daha da önemlisi lgbt sivil toplum örgütlerine yönelik açılımınız ne zaman olacak? bunu açıklamanızı istiyoruz.

saygılarımla...

mimarlık

insanların yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, eğlenme, dinlenme, çalışma gibi eylemlerini sürdürebilmeleri için gerekli mekanları, estetik, işlevsel gereksinmeleri, teknik ve yönetsel zorunluluklarla bağdaştırarark inşa etme sanatıyla uğraşan kişiler.

mimar

yapıların planını yapıp bunların gerçekleşmesini sağlayan kişilerdir. bazen gıcık edilebilirler;

-aa hangi bölümde okuyorsun?
-mimarlık
-iç mi? dış mı?
-bi siktirp gider misin!! * *

(bkz: mimarlık)

iç mimar

yapıların her türlü iç düzenlemesi ve dekorasyonuyla ilgilenen, olaya son noktayı koyan kişilerdir. genel de mimarlar tarafından sevilmeyen, küfüre maruz kalan ve meslek alanları karıştırılan mimarlardır.

(bkz: mimar)

iç mimarlık

bir mimari mekânın içinde, kullanıcılara işlevsel, yapısal ve estetik ölçütlere göre en uygun tasarımı sunmak için çözümler üreten meslek dalıdır. * bu meslek dalıyla uğraşan kişiler de iç mimarlardır.

uğraştıkları alanlar ise;

-iç mekan tasarımı ve uygulamaları (konut,villa,ofis, iş merkezi, otel, restaurant, cafe, bar)
-dış cephe tasarım ve uygulamaları
-çevre tasarım ve uygulamaları
-fuar standı tasarım ve uygulamaları
-ürün tasarımı
-maket yapımı
-bilgisayar destekli 3 boyutlu modelleme

endüstri mühendisliği

iş etüdü, üretim planlama gibi sağlam derslerinin olduğu, ucundan kıyısından okurken bir dönem aldığım, alakasını ve yararını fabrika da staj yaparken anladığım, üniversiteler arasında en baba bölümdür. diğer mühendislik dallarının yanı sıra bir alana odaklı çalışmıyorlar. aksine ürüne değil, üretim sistemine odaklanan mühendislik dalıdır.

bilinen en büyük gaflar

ayşen grudanın can bonomo ile katıldıkları programda yaptığı gafı gerçekten iyi.



-- spoiler--

sadesi daha iyi be oğlum!

-- spoiler--

en muhteşem üçlü

pervane

zuhal olcayın sesinden can bulur ve müzik içinizde dolanır da dolanır durur.

ben bal arısı gibiydim senden önce
bak pervanelere döndüm seni görünce
yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam
yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam
yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam
bin yıl yaşasam yine sana doyamam
sana gönlümü verdim ey nazlı güzel
seni almazsam gözlerim açık gider
bana ellerini ver hayat seni sevince güzel
yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel
bana ellerini ver hayat seni sevince güzel
sana gönlümü verdim nazlı güzel
sana gönlümü verdim ey nazlı güzel
seni almazsam gözlerim açık gider
bana ellerini ver hayat seni sevince güzel
yoluna adadım ömrümü ben gel kaçma güzel
bana ellerini ver hayat seni sevince güzel
sana gönlümü verdim nazlı güzel

zuhal olcay

şarkıları en muhteşem üçlü sıralamasında pekala düşünülebilir; sigara, rakı ve özellikle pervane şarkısı. aşkla içer, aşkla düşünürsünüz. başkadır bu kadın.

(bkz: pervane)
  • /
  • 78

porter

çanakkale geçilmez derlerdi de inanmazdım. yıkıp geçmişsin güzelim kenti. yeter kıskandırdığın dön köyüne!

üstteki yazar

çok seviyorum ahretliğim. izmir'in en en çiğdem'i en en en boyoz'u olur kendisi.

yara

(bkz:kalben) in sonsuza kadar albümünden bir parça, güzel sözleri olan bir şarkı.

kalpsizin biri demişsin hani?
bari, yorgun dargın bakışalım.

orhan pamuk

1 yıl boyunca evinin balkonundan çektiği fotoğraflar yapı kredi sanatta sergileniyor. seçkiler arasında çokta albenisi olan görseller göremedim. birara taksime gidende gezilir artık. gezmek için son gün 27 nisan 2019

grizzly ve lemmingler

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

@porter izmirin en alımlı yazarı gelmiş hoşgelmiş. savur röfleli saçları..

Toplam entry sayısı: 1553

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

torrent

sayesinde 400 gb'lık* bir arşiv yaptığım mucizevi site.

https://1337x.to/home/ sağlam bir torrent sitesi.

sözlük yazarlarının hayat sloganları

iki sloganım var benim hayatımda;
-kendi kayığını çekmezsen, kendi limanını bulamazsın.
-az insan çok huzur.

son sözüm


bu yaz hazırlıklı olun. beachler’de duyacağımız ve sizinde özlediğiniz ses. işte o :)
*

yiğidim aslanım

bir zülfü livaneli parçası, ilginç bir öyküsü de var; bedri rahmi eyüboğlu, nazım hikmet ran için yazıyor, zülfü livaneli de uğur mumcu için besteliyor bu parçayı.

şarkı sözlerini de yazalım yiğidim aslanım

şu sılanın ufak tefek yolları
ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
tepeden tırnağa şiir gülleri
yiğidim aslanım burda yatıyor.

bugün efkarlıyım açmasın güller
yiğidimden kara haber verirler
demirden döşeği taştan sedirler
yiğidim aslanım burda yatıyor.

ne bir haram yedim ne cana kıydım
ekmek kadar temiz su gibi aydım
hiç kimse duymadan hükümler giydim...
yiğidim aslanım burda yatıyor...

mezar arasında harman olur mu
onüç yıl hapiste derman kalır mı
azrail aç susuz canın alır mı
yiğidim aslanım burda yatıyor

http://ayisozluk.com/lnk/aaeb85

hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler

perdenin tamamını yanlış korniş boşluğuna takmış olduğunu farketmek ve sonra hepsini çıkarıp tekrar takmak.

sözlüklerde kürtçülerin artması

kafada şekillenen, sorgusuz sualsiz tek anlamı oymuşçasına "terörist" tanımına yerleşen halk topluluğu. medeniyetsiz oldukları iddiası, medeniyeti sorgulatır bir halktır kürtler. medeniyetin doğduğu topraklarda bin yıllarca ikamet etmiş fakat gelinen noktada belleği zayıf olanların "medeniyetsiz!" ithamlarına maruz kalmışlardır. öyle bir milletiz ki; televizyon, gazete, sosyal ağlarda at gözlüklerimiz varmışçasına öylesine görmeye tahammül edemiyoruz ki bizden olmayan bir ötekini görmeye nefret söylemlerimiz hazır; o kürt çünkü; ülkeyi bölecekler ve kendi devletlerini kuracaklar. o kürt çünkü; pkk örgütlerine destek veriyor. akla kazınan şeyler, birçok nedeni sıralanabilir pekala. haklarında uyanan nefretin nasıl olup da bunca büyüdüğüne anlam veremediğim, veremeyeceğimdir. uyanın artık! bu safsatalar çok geride kaldı. eğer birşeyler yapabileceksen yap. lafla peynir gemisi yürümez
söz konusu sadece kürtlük değil, unutma ki sende bir ötekisin. senin; aşağıladığın, yaşama hakkının olmadığını, hiçbir hukuki hakkın tanınmadığı yerde yaşıyorsun. aynı onlar gibi.

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

ayı sözlük itiraf

halen daha bıraktığın gibi hatırlıyorum seni. farklı olan; daha çok büyüdüm, farklı gelen; senin evladın olduğum için gururluyum, farklı algıladığım; senin ismin geçtiği zaman, "baba" kelimesinin hecelerini işittiğim an artık daha az yaralanıyorum. alışılıyor baba, hayat herşeyi alıştırıyor insana, fakat onbir yıl önce bıraktığın, seni çok seven küçük oğlunum.

babamı çok özledim sözlük..

türkiye'de sadece 24 sokak çocuğu var

aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin'in açıklaması.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/229341... *

"şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı. verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor."


bu tespit neye göre yapıldı sorarım size, şaka yapıyorsunuz demi bakanım? oturduğunuz makam koltuğu alçak sanırım, görememenizi normal karşılıyorum. çıkın bir sokağa da tespitinizi kendiniz yapın! lafla peynir gemisi yürümez!

sik ve yarak geçen argo deyimleri am ile değiştirmek

ayı sözlük yazarlarının profilleri

ohaa boy ortalamalarını görünce yazsam mı diye düşündüm ama yazacağım

178 / 78 / 24

sözlükten soğumak

sözlük, amaç çizgisinden saparak daha başka şeylere yönelip, bir araç muamelesi görmesi üzerine bir süredir entry girmememe sebep olan, doğal akış sürecimdir. son zamanlarda özgür bir platform olmasının hiçbir yansımasını göremediğim ve benim gibi düşünen onca yazarın da aynı düşünce de olduğunu düşünüyorum. sözüm ona; yaptıklarımı göz önüne sermekten çekince duymuyorum. bunu gizleyip örtbas etmekte hatasını bilmez kişilerin yapabileceği bir davranıştır. bir şekilde, eski enerjisini kaybeden sözlüğe birer atıfıımdır illegal sözlerim. sözlük kendi kurallarından bahsederken; kurallara uyulmaması, yazarların * başka zaaflarını gidermek ve bunlara çözüm yolu olarak sözlüğü mekan bellemekte bir etkendir.

izmir'in abartılmış bir balon olması

alttaki yazara soracaklarım var

1-karamsarlık, kişinin kendi penceresinden baktığı dünya ile alakalı. her pencere farklı bir duygunun tasarımı, ve bu tasarımı önceden nasıl ele aldığında ilişkili de biraz.

2-kendimden yola çıkarak bunu açıklamaya çalışayım; fil hafızası derler ya öyle bir hafızaya sahibim. kişi, olay, mekan farketmeksizin çoğu şeyi hatırlarım. bunun ne işe yaradığını bilmiyorum, ya da hafızamın neden bu denli geçmişteki şeyi, bana hatırlattığını bilemiyorum. kindarlık değil bence. eğer bu hafızanın hatırlattıklarını karşı tarafa öc alırcasına, planlı ve kumpas kurar gibi pusuda bekler gibi zamanını bekliyorsan kindarsındır. ben hatırladıklarımı unuturum çoğu zaman, o kişiyi gördüğüm zaman hep hatırlarım ve kendime göre de, savunma mekanizması yaratırım ya da bir önlem. kötü olmadım hiçbir zaman, çoğu zaman kötülük kindarlığı doğurur.


her zaman kendine söylediğin ve her seferinde inandığın en iyi yalanın nedir?
Henüz takip ettiği biri yok.