porter

Durum: 1553 - 0 - 0 - 0 - 31.08.2019 00:34

Puan: 25466 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

3d artist
  • /
  • 78

ayı sözlük birinci yazarlar zirvesi

gelmek için çok heves ettiğim, yazarlarla görüşmek için can attığım fakat gelemeyeceğim için çok üzüldüğüm zirvedir. *

dar hejiroke

gönül yarası filmde geçen diyologta ki gibi bu türküye ağlamak, anlamak, hissetmek için kürtçe bilmeye gerek yoktur. sizi yerinize mıhlatır.

*

dağların inciri, dağların güzeli
incir ağacısın gam götürensin
güllerin içindesin, güllerin içindesin
incir ağacısın gam götürensin
gelin, damadın yüreğidir
incir ağacısın gam götürensin

incirimiz karadır, güzelimiz esmerdir
incir ağacısın gam götürensin
gelin çok güzel ve görkemlisin
incir ağacısın gam götürensin

aynur

ayı sözlük izmir havuz zirvesi

her yaptığımız zirveye gıpta edip; laf atan, asılsız dedikodular yayan, kıskanılan izmir'deki yazarlara kesin nazar değdi dediğim zirvedir. varsın olsun biz pes etmiyoruz *

ayı sözlük gündem takip ekibi

dark bearın yaptığı girişim illa ki bir ekip çalışması olmak zorunda değil sanırım. bilgi güçtür, paylaştıkça büyür mottosunun hakkını vermek gerekiyor. sol frame bakınca daha iştah açıcı başlıklar görmek kim istemez ki? ekip içinde olmak gerekmiyor, bireysel olarak da bunlar yapılabilir pekala. gene de desteğim ben!

jamais vu

chuck palahniuk'un tıkanma kitabından;

--spoiler--

deja vunun bir de tersi vardır.
buna jamais vu denir.

sürekli aynı insanlarla karşılaşıp aynı yerlere gidersiniz,
ama her seferinde ilk kez olmuş gibi hissedersiniz.
herkes her zaman yabancıdır.
hiçbir şey tanıdık gelmez.

--spoiler--

hayatımdaki herkesi seninle aldattım ben

blog yazıları biraz da olsa kitabını beklemeye değer kılıyor; kimbilir neler anlatacak bize, hangi rüyayı/rüyamızı gerçek kılmak için cümlelerine asılacak da gerçekliği yaşatacak bize.

--spoiler-- * *

hayata dair

hayat bizdik aslında. aynada ki yansımamızdı hayat. savaştığımızda bizdik, sevdiğimizde. kazandığımızda bizdik, kaybettiğimizde. hep kendimize karşıydık ya da hep kendi yanımızdaydık. hayata yalnız geldik. ne varsa hayata dair biz yaşadık. ve oyun bittiğinde yalnız gideceğiz. kazanmadan, kaybetmeden. sadece yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle.

--spoiler--

orhan pamuk

ilk sıkıntı yazısıyla yirmidört şubat tarihinde, ikinci köşe yazısı da eski kitaplar üç mart tarihinde taraf gazetesinde yazmaya başlamıştır. *

--spoiler--

sıkıntı

çok sık gördüğüm bu manzaraya beni aşkla bağlayan şey ayrıntılar değil, görüntünün verdiği duygu. şairin, “hava kurşun gibi ağır,” dediği şeye benziyor bu duygu ama tam o değil. karamsarlık? belki biraz, ama fotoğraftan daha güçlü bir ışık demetinin geleceğini de seziyoruz. gene de manzaranın bana verdiği duyguyu ve kelimeyi anlamaya çalışırken kafam karışıyor. belki de “sıkıntı” kelimesini şu son altı ayda herkes çok sık kullanmaya başladığı için. eskiden “dert”, “mesele”, “problem”, “sorun”, “huzursuzluk”, “zorluk”, “kafa karışıklığı” dediğimiz şeylere son altı ayda hep bir ağızdan “sıkıntı” demeye başladık.

--spoiler--

eski kitaplar

bombay’de beni eski kitapçılara çeken şey okuyacak yeni ve ilginç bir metin bulma umudu değil; bir zamanlar bu umudu benim gibi duymuş olan yorgun insanlarla özdeşleşme isteği... batı’dan, ingiltere’den gelmiş ve pek çok evin baş köşesinde yer tutmuş bu kitaplar, o insanlar da bu dünyadan çekip gidince, daha da kötüsü, çocukları meteliksiz kalınca bu kitapçıya gelmişler. eski istanbul’dan çok iyi tanıdığım bir toz ve küf kokusu; toz ve küfün ima ettiği şeylerin, tam tersini, hatırlatıyor bana.

--spoiler--

eşi ve sevgilisiyle aynı evde yaşıyor

gesi bağları

kayseri yöresine ait; içli, duygulu bir türkü. çeşitli kişilerce yorum yapılmıştır; * * * en iyi yorum barış manço yapmıştır kanımca.

rivayete göre bir genç kız, kayseri'nin everek kazasından gesi'ye gelin gelir. kısa bir süre sonra da kocası calışmak icin gurbete gider, ancak bir daha geri dönmez. ne kızın kendi ailesi arayıp sorar, ne de kayınvalidesi ve kayınpederi kıza şefkat gösterir. üstelik kızın hakkında asılsız dedikodular da alır başını gider. genç gelin de içindekileri bu türküyle dışari döker;

gesi bağlarında dolanıyorum
yitirdim yarimi aman aranıyorum
bir tek selamına güveniyorum
gel otur yanıma hallarımı soyleyim
derdimden anlamaz, ben o yari neyleyim

gesi bağlarında üç top gülüm var
hey allah'tan korkmaz sana bana ölüm var
ölüm varsa bu dünyada zulüm var
atma garip anam beni dağlar ardına
kimseler yanmasın, anam yansın derdime.

mutlu ol bu bir emirdir

mustafa kemal atatürk dönemine vurgu amacıyla yapılmış; o zaman ki devletin koyduğu yasaklar adı altında kraldan çok kralcı ana fikrini benimseyen sinan çetin'in yapımını üstlendiği kısa film.

kısa film
*

--spoiler--

atatürk'ün yanlış anlaşılan emri doğrultusunda kaynaklanan gereksiz bir yasağı anlatan film. yasağı da atatürk kaldırmıştır.

--spoiler--

hey you

uzun zaman sonra karşıma pat diye çıkan, dinleyen kişiyi yakalayıp da sağ bırakmayan pink floyd şarkısı.

hey sen, bana hiç umut olmadığını söyleme..
birlikte ayakta duruyoruz, dağılırsak düşeriz * *

ayı sözlük izmir havuz zirvesi

bu güzel olaya parmak bastığı için sinner bearı alnından öpücem. kış aylarının mahmurluğunu üzerimizden atmak için havuz keyfi dadından yenmez valla. e eğlencesi, gırgırı da bol olur haliyle *

kelebeğin rüyası

şiir gibi, hiç uyanmak istemediğiniz bir rüya gibi, aşk gibi, ayrılık acısı gibi, en çok da vurgun yemiş gibi..

filmle ilgili pek çok yorum okudum bloglar sayesinde. kimisi belçim bilginin oyunculuğuna, kimisi filmin uzunluğuna kimi kişilerde yönetmen koltuğunda ki yılmaz erdoğana bok atmışlar. artık at gözlüğü ile bakmamak gerekiyor, bırakın artık bu demode sözleri. kim türkiye'nin geçmişinde yaşadığı, gerçekten bu hayatımızın bir parçası olan; devrim sonrasında yaşanılanları sinemaya aktarabiliyor. son yapılan filmleri düşünün! görüntü yönetmeni işinin hakkını vermiş, hayran kaldım. kıvanç tatlıtuğ ve mert fıratın oyunculuğu da takdir edilesi.


--spoiler--

dün gece bir düş gördüm
düşümde kelebek olduğumu gördüm
şimdi düşünüyorum
ben kelebek olduğunu düşünen bir insan mıyım?
yoksa, insan olduğunu düşünen bir kelebek mi?

--spoiler--

--spoiler--

aşk tekrardan sorgulanabilir derece de duru ve yalın bir şekilde anlatılmış. gerçekten şairlerin gözü kara, aklına eseni yapabilmeleri ve şiirlerini aşkla beslediklerini daha iyi anlıyorsunuz.

(bkz: muzaffer tayyip uslu) *
(bkz: behçet necatigil) *
(bkz: rüştü onur) *

--spoiler--





cem adrian

sen hep böyle kal

cem adrianın siyah bir veda öpücüğü albümünden.. nasıl da yazılabilir bu sözler dedirtiyor insana, uğruna sevebileceğiniz insana en güzel söylenebilecek/dinlenebilecek aşk şarkısı.

*

ansızın çalınca yine kapın... tanırsın sesini... tanırsın sessizliği...
ansızın soğuyunca avuçların... tutarsın elini... özlersin ellerimi...
ve zaman öperken alnından... okşarken yüzünü... söylerken son sözünü...
bazen böyle olur... bazen konuşamazsın... kayar ellerinden aşk... onu tutamazsın...

sen hep böyle kal... böyle kal ki kalbim eğilsin önünde, avunsun seninle...
sen hep böyle kal... böyle kal ki dünya utansın önünde, övünsün seninle...
sen hep böyle kal... ne kadar büyüsen de, kimleri sevsen de, nereye gitsen de... sen hep böyle kal...
hep böyle kal... sakın hiç kirlenme... sakın hiç kirlenme...
sen hep böyle kal...


kapılarına dayanan tüm karanlığı beyazlara boyadım sen korkarsın diye...
dallarına diktim dökülen yaprakları... sen sonbaharı sevmezsin diye...
gökyüzüne yıldızlar çizdim sana... yeryüzüne umutlar...
geceleri düşler bıraktım... sabahlarına aydınlıklar...

yağmura aşık kelebekler, ateşe aşık pervaneler gibi...
yana yana... döne döne... savrula savrula...
çok yüksekten uçtum ben...
çok yüksekten uçtum ben...
çok yüksekten düştüm ben...

çok yüksekten düştüm ben!

adanalı

ahmetonskie bir armağan olsun dediğim başlığın şarkısı. *

ayı sözlük itiraf

anlatmak istediğim ama, anlatamadığım daha doğrusu o insana anlatmaktan çekindiğim bir rüyam var, hemde birkaç gün üst üstte gördüğüm; başrolünde hep o vardı.

ilkinde; motorsikletin üzerinde, ben arkada ona sıkıca tutunmuş deli gibi bağırarak hava da geziniyorduk, bir yere varmaya çalışıyorduk ama nereye bilmiyorum. ikincisinde; onunla evlendiğimi görüyordum, müthiş bir histi. sevdiğin adamla evleniyorsun ya! var mı ötesi? üçüncüsünde; bölük pörçük yüzünü hatırlıyorum ama oydu, eminim; gülümseyişinden tanımıştım. *

mars

mars'a bile ayrımcılık yolluyoruz yani! dedirtten haber. pes!

http://tr.euronews.com/2013/02/28/mars-a...

iğrenç ötesi espriler

himym: kalbim egede kaldı bebeğim
porter: nerde söyle bulayım
john keating: google'da ara

*
  • /
  • 78

porter

çanakkale geçilmez derlerdi de inanmazdım. yıkıp geçmişsin güzelim kenti. yeter kıskandırdığın dön köyüne!

üstteki yazar

çok seviyorum ahretliğim. izmir'in en en çiğdem'i en en en boyoz'u olur kendisi.

yara

(bkz:kalben) in sonsuza kadar albümünden bir parça, güzel sözleri olan bir şarkı.

kalpsizin biri demişsin hani?
bari, yorgun dargın bakışalım.

orhan pamuk

1 yıl boyunca evinin balkonundan çektiği fotoğraflar yapı kredi sanatta sergileniyor. seçkiler arasında çokta albenisi olan görseller göremedim. birara taksime gidende gezilir artık. gezmek için son gün 27 nisan 2019

grizzly ve lemmingler

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

@porter izmirin en alımlı yazarı gelmiş hoşgelmiş. savur röfleli saçları..

Toplam entry sayısı: 1553

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

torrent

sayesinde 400 gb'lık* bir arşiv yaptığım mucizevi site.

https://1337x.to/home/ sağlam bir torrent sitesi.

sözlük yazarlarının hayat sloganları

iki sloganım var benim hayatımda;
-kendi kayığını çekmezsen, kendi limanını bulamazsın.
-az insan çok huzur.

son sözüm


bu yaz hazırlıklı olun. beachler’de duyacağımız ve sizinde özlediğiniz ses. işte o :)
*

yiğidim aslanım

bir zülfü livaneli parçası, ilginç bir öyküsü de var; bedri rahmi eyüboğlu, nazım hikmet ran için yazıyor, zülfü livaneli de uğur mumcu için besteliyor bu parçayı.

şarkı sözlerini de yazalım yiğidim aslanım

şu sılanın ufak tefek yolları
ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
tepeden tırnağa şiir gülleri
yiğidim aslanım burda yatıyor.

bugün efkarlıyım açmasın güller
yiğidimden kara haber verirler
demirden döşeği taştan sedirler
yiğidim aslanım burda yatıyor.

ne bir haram yedim ne cana kıydım
ekmek kadar temiz su gibi aydım
hiç kimse duymadan hükümler giydim...
yiğidim aslanım burda yatıyor...

mezar arasında harman olur mu
onüç yıl hapiste derman kalır mı
azrail aç susuz canın alır mı
yiğidim aslanım burda yatıyor

http://ayisozluk.com/lnk/aaeb85

hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler

perdenin tamamını yanlış korniş boşluğuna takmış olduğunu farketmek ve sonra hepsini çıkarıp tekrar takmak.

sözlüklerde kürtçülerin artması

kafada şekillenen, sorgusuz sualsiz tek anlamı oymuşçasına "terörist" tanımına yerleşen halk topluluğu. medeniyetsiz oldukları iddiası, medeniyeti sorgulatır bir halktır kürtler. medeniyetin doğduğu topraklarda bin yıllarca ikamet etmiş fakat gelinen noktada belleği zayıf olanların "medeniyetsiz!" ithamlarına maruz kalmışlardır. öyle bir milletiz ki; televizyon, gazete, sosyal ağlarda at gözlüklerimiz varmışçasına öylesine görmeye tahammül edemiyoruz ki bizden olmayan bir ötekini görmeye nefret söylemlerimiz hazır; o kürt çünkü; ülkeyi bölecekler ve kendi devletlerini kuracaklar. o kürt çünkü; pkk örgütlerine destek veriyor. akla kazınan şeyler, birçok nedeni sıralanabilir pekala. haklarında uyanan nefretin nasıl olup da bunca büyüdüğüne anlam veremediğim, veremeyeceğimdir. uyanın artık! bu safsatalar çok geride kaldı. eğer birşeyler yapabileceksen yap. lafla peynir gemisi yürümez
söz konusu sadece kürtlük değil, unutma ki sende bir ötekisin. senin; aşağıladığın, yaşama hakkının olmadığını, hiçbir hukuki hakkın tanınmadığı yerde yaşıyorsun. aynı onlar gibi.

babanın ölmesi

ne çok isterdim sözlük; babamla yaşayamadığım her fırsatı oğlumla –oğlumla dedim, hep erkek çocuğum olsun isterdim- gerçekleştirebilmeyi. en basit anları dahi, zevkli hale getirebilen o mucize şeyle; dünyaya yeniden doğmuş gibi çocuklaşarak, huysuzlaşarak, mızıkçılık yaparak yaşamayı. çok hassasım bu konuda sözlük, tanıyamadım pek fazla ben babamı.

derler ya, parça parça hatırlanır işte öyle; bana arka odadan sataştığını duyar gibim halen daha “hababam sınıfı başladı gel izleyelim hadi” bende çocuk aklımla gitmezdim yanına. markete giderken onu koşullandırırdım “baba çubuk kraker ve negro alacağız değil mi?” o koskocaman cüssesiyle güler ve “alırız ama fazla şey istemeyeceksin” derdi, sesimi çıkarmaz, onun yanından yürürdüm. sanki korktuğum bir şeyler varda, onun haberi olmaksızın, beni koruyacağını düşünerek sırnaşırdım yanına, çocukluk işte. sonra o gece geldi çattı -pazar günlerini daha bir sevemez oldum o günden sonra- karşımda yığılıp kaldı o koskocaman adam ne olduğunu anlayamadan, idrak edemeden evde bir telaf, kalabalık bir güruh sonrası ise hissiz bir çocuk yüreği. hayatımda ki tek pişmanlığım onu o kapıdan çıkarırlarken “ya bir daha göremezsem, son kez öpsem babamı, çıkarmayın kapıdan” dedim. ama duymadılar, ambulans sesi çoktan mahalleyi baskısı altına almıştı.

gittiler…

bende balkondan ona bakıyordum, vedalaştığımı bilseydim koşmaz mıydım arkasından. babam, yoktu artık. beni koruyacak kimse yoktu, bir baba-oğul görsem hep yüreğim burkulur. muhabbetini duysam o ortamdan gitmemek için zor tutarım kendimi.

sonra sonra anladım ki; yazarın dediği doğruydu;

“işte bende ölüyorum, bir an önce ölmek istiyorum. babamın ardından başlayan bu ikinci hayatın bana neler getireceğini tam kestiremeden. belki de en zor ölümü yaşıyorum. bedenimin yarısını kaybetmiş, bir mucize; geri gel diye bekliyorum. gelmiyorsun, gelmeyeceksin bunu bilmek istemiyorum. kemiklerimi kırarcasına sımsıkı sarılmanı, öpmeni, kokunu, o güzel saçlarının tek bir telini rüyalarımda arıyorum. ve artık öğreniyorum; -öğreneli ve kavrayalı çok uzun yıllar oldu- babanın oğluna öğrettiği en son şeyin babasızlık olduğunu. ve yeniden doğuyorum. babasız bir hayata gözlerimi açıyorum; sensiz, yarım ve olgun..”

ayı sözlük itiraf

halen daha bıraktığın gibi hatırlıyorum seni. farklı olan; daha çok büyüdüm, farklı gelen; senin evladın olduğum için gururluyum, farklı algıladığım; senin ismin geçtiği zaman, "baba" kelimesinin hecelerini işittiğim an artık daha az yaralanıyorum. alışılıyor baba, hayat herşeyi alıştırıyor insana, fakat onbir yıl önce bıraktığın, seni çok seven küçük oğlunum.

babamı çok özledim sözlük..

türkiye'de sadece 24 sokak çocuğu var

aile ve sosyal politikalar bakanı fatma şahin'in açıklaması.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/229341... *

"şahin'in verdiği bilgiye göre 2007'de 775, 2008'de 474, 2009'da 197, 2010'da 101, 2011'de 106 ve 2012'de 24 çocuğun sokakta yaşadığı tespit edildi ve bu çocukların bakanlık hizmetlerinden yararlandırılması sağlandı. verilen bilgiye göre, 2012’de en çok çocuğun sokakta yaşadığı il istanbul oldu. istanbul’da 15, ankara’da 5, izmir ve samsun’da 2’şer çocuk sokakta yaşıyor."


bu tespit neye göre yapıldı sorarım size, şaka yapıyorsunuz demi bakanım? oturduğunuz makam koltuğu alçak sanırım, görememenizi normal karşılıyorum. çıkın bir sokağa da tespitinizi kendiniz yapın! lafla peynir gemisi yürümez!

sik ve yarak geçen argo deyimleri am ile değiştirmek

ayı sözlük yazarlarının profilleri

ohaa boy ortalamalarını görünce yazsam mı diye düşündüm ama yazacağım

178 / 78 / 24

sözlükten soğumak

sözlük, amaç çizgisinden saparak daha başka şeylere yönelip, bir araç muamelesi görmesi üzerine bir süredir entry girmememe sebep olan, doğal akış sürecimdir. son zamanlarda özgür bir platform olmasının hiçbir yansımasını göremediğim ve benim gibi düşünen onca yazarın da aynı düşünce de olduğunu düşünüyorum. sözüm ona; yaptıklarımı göz önüne sermekten çekince duymuyorum. bunu gizleyip örtbas etmekte hatasını bilmez kişilerin yapabileceği bir davranıştır. bir şekilde, eski enerjisini kaybeden sözlüğe birer atıfıımdır illegal sözlerim. sözlük kendi kurallarından bahsederken; kurallara uyulmaması, yazarların * başka zaaflarını gidermek ve bunlara çözüm yolu olarak sözlüğü mekan bellemekte bir etkendir.

izmir'in abartılmış bir balon olması

alttaki yazara soracaklarım var

1-karamsarlık, kişinin kendi penceresinden baktığı dünya ile alakalı. her pencere farklı bir duygunun tasarımı, ve bu tasarımı önceden nasıl ele aldığında ilişkili de biraz.

2-kendimden yola çıkarak bunu açıklamaya çalışayım; fil hafızası derler ya öyle bir hafızaya sahibim. kişi, olay, mekan farketmeksizin çoğu şeyi hatırlarım. bunun ne işe yaradığını bilmiyorum, ya da hafızamın neden bu denli geçmişteki şeyi, bana hatırlattığını bilemiyorum. kindarlık değil bence. eğer bu hafızanın hatırlattıklarını karşı tarafa öc alırcasına, planlı ve kumpas kurar gibi pusuda bekler gibi zamanını bekliyorsan kindarsındır. ben hatırladıklarımı unuturum çoğu zaman, o kişiyi gördüğüm zaman hep hatırlarım ve kendime göre de, savunma mekanizması yaratırım ya da bir önlem. kötü olmadım hiçbir zaman, çoğu zaman kötülük kindarlığı doğurur.


her zaman kendine söylediğin ve her seferinde inandığın en iyi yalanın nedir?
Henüz takip ettiği biri yok.