serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16382 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

anne eli

yaptığı yemeklerin yerini hiç bir şeyin tutmadığı eldir. öpülesidir.

aileye açılmak

aman ne gerek var, bilmeyiversinler.

14 şubat kaldırılsın

" 29 şubata alsınlar. eşşek değiliz ya 4 yılda bir de buluruz heralde sevgili." hak verdim.
(bkz: okan bayülgen)

eski sevgilinin aldığı hediye

can yakıcıdır... atılması en iyi çözüm olacaktır...

irfan

world music etiketi altında ince kadın ve kalın erkek sesleri kullanarak sanat yapan bulgar bir gruptur. seraphim( kadın sesleri) albümü ile çıkış yapmışlardır. doğu müziklerinden izleri bünyesinde barındırır.

lena chamamyan

sareri hovin mernem isimli şarkısıyla gönülleri fethetmiştir. tehcirle suriyeye gönderilen ermenilerdendir. pürüzsüz sesiyle dikkatleri cezbeder. arap jazz üzerine söz sahibi güzel hatundur.

ayı sözlük yazarlarının yaşları

sarhoşken söylenen sözler

sarhoş olmasının arkasına sığınılmış, bilinçli bir şekilde telafuz edilmiş sözlerdir.

aldatan sevgilisine bir şans daha vermeyen kişi

duygularını bir kenara bırakıp yapılması gerekeni yapmış kişidir. ne öyle aldat aldat sonra da gel affediyim, oldu canım. (bkz: kıçımın kenarı)

kardeş türküler

gürcü ezgisi olan satrpialo taraflarından gayet başarılı seslendirilmiştir.

deli deli olma



film müziğiyle gönlümde taht kurmuştur. şuan bile dinlemekteyim. velkelam, 93 harbinden sonra çarın bir kavmi karsa sürgüne zorlamasıyla başlamıştır olaylar zinciri. mişka ve popuç arasındaki geç kalınmış bir aşkı anlatır. alma adında minimik sevimli bir kız cocuğuda filmi bir hayli renklendirir. izleyin efendim, güzeldir.

beargi

tüm sayılarını okumaktan zevk aldığım, mükemmelitesi yüksek insanlarla tanışma fırsatı bulduğum gelecek sayısını sabırsızlıkla beklediğim dergidir. yoğun bir emek ürünüdür. okunması tavsiye edilir.

ayı sözlük'ün kapatılması

doğuştan cenabet şanslı benin sözlüğe üye olduktan sonra, ilk gün gerçekleşmesi mümkün olan doğa olayıdır.

boşalmak

herşey üst üste gelmiştir yine. zaten kaç gündür yaşamadığı da kalmamıştır. ona yetiş buna yetiş derken, aniden titremeye başlamıştır.titrer titrer... yaklaşılmamalı uzaktan seyredilmelidir. düzelmesi an meselesidir.

ilk tanışmada sevişmek

tuzu biberi eksik kalmış sevişme biçimidir.

azrail

birbirimize koşar adımlarla yaklaştığımız anlar olmasına rağmen karşılaşamadığım melektir. 4 büyük melekten gözümde en heybetlisidir. vurdummu uçurur yani öyle bişey sanırım.

lanet olsun içimdeki erkek sevgisine

al benden de o kadar dedirten başlıktır. erirsiniz erirsiniz ve yapacak hiç birşey yoktur. uzaktan uzaktan kesmekle geçer durur günleriniz. onlar da sizi keser, " bak ibneye yine almış yanına çıtırları" gibisinden fakat sizin gözünüz çıtır kızlarda değildir.

model

bazı şarkılarının taklit edildiğine dair söylentilerle eleştiri oklarını popolarına çekmiş gruptur." bir melek vardı" adlı şarkılarıyla gönlümde yer edinmiştir.

tunalı hilmi caddesi

kuğulu parkı görülmeye değerdir, içinde akordiyon çalan dedeye kulak verilmesi fena olmaz. hayatlar önünden bir bir akarken, müzikle arkalarından el sallar...

yunan mitolojisi

efsaneleri okunmaya değerdir. genellikle ataları titanlar ve çocukları zeus, poseidon, hades çevresinde dönen olaylar zinciridir. atların, okyanusların ve depremlerin tanrısı olan poseidona karşı olan zaafım anlaşılmazdır, nedense en yakısıklısı ve en kucağına düşülesi odur.
  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

votka limon

kürt yönetmen hüner salim tarafından yönetilmiş film. venedik film festivalinde en iyi film dahil, birçok ödüle layık görülmüştür. dicemidim adlı film müziği yüreğime cuk diye oturmuştur. film ermenistandaki bir yezidi kürt köyünde geçmektedir.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

yeryüzündeki yalnız chaserların başlarına düşer inşallah.*

rufus wainwright

ben onu hallelujah ile bildim...

öpüşürken gözleri kapatmak

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

kaplumbağalar da uçar

öyküye göre göl kenarında yaşayan bir kaplumbağa sürekli çevresindeki kuşları izler onlara imrenirmiş. zamanla bu kuşlarla arkadaş olmuş ve onlarla hislerini paylaşmış.
küçük kaplumbağa gölün diğer tarafına gitmek istiyormuş. ama kendi gidecek olsa bir ömür sürermiş bu gezi. "keşke sizin gibi uçabilseydim" demiş kaplumbağa. kuşlarsa bu dileğini yerine getirmek istemişler. "uçabilirsin" demişler kaplumbağaya. "kaplumbağalar da uçar."
bir dal almış iki kuş. iki yandan tutacaklar ve kaplumbağayı karşıya geçireceklermiş. "tek yapman gereken dalı sıkıca ısırmak demişler." ısırmış kaplumbağa. yükselmiş yükselmişler. uçmuş uçmuşlar. kaplumbağa korkmuş yükseklerden. heyecanla bağıracağı an çenesi açılmış. suya düşmüş kaplumbağa. ait olduğu yere. kendi yavaş, imkansız hayatına...

(bkz: turtles can fly)

hoşlanılan arkadaşın aniden dudağınızdan öpmesi

ilk öpücüğün devamında susup sadece sarılmakla süslendirilebilir...
günlerce susarsınız...
tek kelime yok...
sözcükler yok...
aylarca ( yaklaşık üç ay) sarılmalar devam etsede sözcükler sonsuz boşlukta kaybolduğu için hala sessizlik hakimdir...
sadece elele tutuşursunuz, sarılırsınız, sarılır ve gider...
bir gece geç gelmiştir yurda...
siz merdivenlerde beklerken (herkes uyumuştur) sarhoş bir şekilde gelir... (sırılsıklam hemde)
son kez sarılır, ellerinizden tutar ve ilk kez konuşur, " sevgili yaptım, bir kız.." sonrada ağlar...
sözcükleriniz hala sonsuz boşlukta olduğu için sizde sadece sarılıp ağlarsınız...

aynı yurtta olduğunuz için ondan uzaklaşma şansınız yoktur...
köşe kapmaca oynamaya itilmişsinizdir...
kahverengi mont görünce "o" sanırsınız ve kalp atışlarıyla saklanacak delik ararsınız...
her zaman öyle bir delik bulmanız benim gibi şanssızlar için düşük bir olasılıktır...( üstelik yurt, bahcesi olan küçük bir yurttur)
bir gün( 1,5 ay köşe kapmacadan sonra) karşılaşırsınız...
- gözlerin marazlı...
+ seninde...
- gidiyorum ben...
+ hiç gelmedinki...
-kendine iyi bak...
+ kendime iyi baktığımı bilemeyeceksin hiç bir zaman..
-görüşürüz..
+belki...
(yurttan ayrılıp eve çıkmıştır, bir daha da görmezsiniz)

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

sırtı ve omuzları kıllı erkekler

kıyafetler çıkarılmadan sevişilecek erkektir.

ayı sözlük üçüncü ankara zirvesi

evet, yine aynı sebebler.* * *

ötekileştirilmek

hoşlanılmayan, ezilmek istenilen insana, gruba uygulanan tavır. her insanı kapsayacak şekilde ötekileştirmeler uygulanabilir, lakin bazıları daha da ötekileştirilir. sanırım sebebi hepimizin eşit olması fakat bazılarımızın daha eşit olması. öyle ki eşcinsel bireyler bu" daha eşitler" arasında değildir.