aşık olmak

bana bir armut kadar uzak olan durum.
bahsettiğim gerçek armut, şakası yok. 3 aya yakındır karşılıklı olarak birbirimizin sınırlarını tartarak sürdürdüğümüz ilişkinin,
hoşlanmak ile aşık olmak arasındaki ısınma evresinin sonunu temsil ediyor konubahsi meyve. rutin buluşmalardan biri, baktım elinde bir torba. "bu ne ki?" diye sordum, "sen geleceğini söyleyince gittim arkadaki bahçeden sana topladım, bilirim ki hafif kızarmış seversin. iki tane de tam olmuş var onları da kendime topladım" diye bir cevap çıktı karşımda oturmuş melul melul bana bakan yaşlı başlı adamdan. sesindeki "acaba doğru mu yaptım garip mi kaçtı" tarzı titreme ve şüpheden gelen komedi imaj ve bakış, ben o saçma sapan meyveyi yerken suratına oturan mutluluk ifadesi derken bir bakmışım olaylar farklı bir evre almış.

hem neymiş, armudun iyisini ayılar yermiş.
adam game of thrones dizisindeki night king gibi ölüyü diriltti be daha ne yapsın!

sevgi neydi? sevgi emmekti. aman emekti. bütün emeklerim feda olsun sana.
baharı görmüş danalar gibi bayır çimen hoplaya zıplaya gezme durumları..
yüreğini ellerinle uzatacağın adamın geri vermesinden,yere düşürmesinden en kötüsüde tabi ki,başka bir yürekte almasıdır ellerine.işte o zaman kork...
güzeldir güzeldir de, bizim mahalleye doğru geldikçe pek yaramıyor sanki, hemen sapıtıyoruz efendim.

en son birine bi tutuldum, yalan yok ilk iki ay polyanna gibi geziyorum, çiçek böcek derken kampüsü güneşi keşfettim bir anda, cengizin moğol süvarisi gibi dolaşan allah'ın yabanisi oldu size frankafon beyefendi! hani böyle kafamda hayali insanlar var ben onlara hayatın yaşamaya değer olduğunu, önemli olanın iyiye güzele doğru kanat çırpmak olduğunu falan anlatıyorum, tedx konuşmacısı gibi nutuk çekiyorum amk.
sonra tabi "hayallerle yaşayanı gerçeklerle sikerler" cümlesi yeryüzündeki en hakkaniyetli cümle olduğunu kanıtlıyor, bir bakıyoruz herif hetero, taktı koluna sevgiliyi geziyor. iki aylık çiçek böcek faslı bıraktı yerini dört aylık komaya, uyku düzeni falan hak getire, panjurdan azıcık ışık girsin vampir gibi tıslayabilirim. tutmadı yani boş yere bi de samimi olduk daha da nah koparım burdan.

velhasıl kelam bir döngüdür gidiyor, üç beş sene sonra da peş peşe eskilerden düğün davetiyeleri alırız, onu da atlattık mı havada karada ölüm yok.
herkesin karşılıklı olarak yaşamak istediğidir fakat ne hikmetse genelde sadece bir tarafın yapıyor olduğudur. bu sebepledir ki ızdırap çektirir, mide bulandırır. özellikle de gay olmanın her türlü suçtan daha suç görüldüğü ülkemizde hemcinsine aşık olmak. ne kadar yürek parçalayıcı bir durum olduğunu, o yüreğini ağzında hissettiren heyecanlanmalarının boşuna olduğunu farkedince anlıyorsun; bir düzcinsele aşık olmaman gerektiğini. bu yüzdendir ki aşkı, aşık olmayı en çok yaşamak isteyen biz eşcinselleriz. ama karşılığını alamadığımız, bizi tüketen o aşkların cenaze törenini eninde sonunda yaptığımız için bu duygudan yoksun kalıyoruz. sadece birbirimizin tenlerinde gezintilerle yetiniyoruz. o yüzden de artık ne olduğunu bilmiyoruz.
adamına göre değişir.
hayatta her zaman zaman sıralaması yapmak iyi olduğundan bu duruma da öyle bakalım.
eğlenceli bir hayatın vardır. az şeyi ve az kimseyi umursayarak hayatına devam edersin. az üzülürsün bu sayede. güvenli limanlarda yüzer, istediğin zaman tehlikeye atılırsın. onun da tadı başkadır. her gün bir başkasıyla flört eder ve gününü gün edersin. istediklerinle yatıp zevkini de aldıktan sonra, sana dokunan eden olmadıktan sonra hayat sana güzeldir.

derken bir gece.. hatta gece yarısı o çıkar karşına.. önemsemezsin.. nasıl olsa senin için sadece 1 gün sürecek bir hikayedir.. en fazla iki gün o da çok iyiyse..

bundan sonrası klasik gider. mesajlar ve flörtleşmeler..

sonra görüşürsün.. hayatın boyunca dalga geçtiğin o duygu çarpar seni.. insanları aptallıkla suçladığın o anı sen yaşarsın.. zamanın durduğunu ve dünyanın onun etrafında döndüğünü görürsün. içkiden zanneder ve bir adım geri gidersin ama o geri gitmez. aksine yaklaşır sana. ellerini tutar. ellerini kenetler sana.. gitsin istemezsin.. günler geçer.. nefesini ezberlersin.. uykunda sana sarılmıyorsa bozulursun gecenin bir yarısı.. uyanırsın ki uyurken onu izlemeye vaktin kalsın..

bu sefer sen kaybedersin.. hızlı başlayan hızlı biter.. onun için kolay olduğunu düşünürsün.. bu daha da üzer seni..

paramparça olursun.. her bir parçan bir yana dağılır. toparlamak istesen de toparlayamazsın.. gecenin bir yarısı uykundan mutsuzlukla uyanmak ne demek öğrenirsin.. en güvenli yer evin sana dar gelir.. yatağında uyumak işkence olur.. tek mutluluk onun yanında olmaktır.. sabahları uyandığında burnuna kahve dayamasını özlemektedir. artık kahve içmezsin sabahları.

dayanmak zorundasın.. ellerini unutmak zorundasın.. elini kestiğinde yaranı öptüğünü unutmak zorundasın.. zorundasın..
yaşanılan süre boyunca yanında olmasını , mümkünse hiç gitmemesini istersiniz , hatta bir odada sonsuza kadar onunla sarılıp yatıp uyumak bile korkutmaz insanın gözünü, aksine insan böyle bir ütopyayı ister hayattan. gerekirse dünya dönmeye devam etsin ama hep benle olsun diye hayal ettirir. ancak mümkün değildir. bu yüzden birbirimizi tüketmeden aşk yaşayalım diye asıl mantıklı yolu öğrenirsiniz. iyi ki varsın aşk!
genel yargının aksine hiç de kötü bir şey değildir. gayet de güzeldir. aşka küfürler hakaretler saydırarak bi karış ilerleyemezsiniz, o korkunç egonuzu tatmin edersiniz ancak (bkz: eğri oturup doğru konuşmak). belki de bu dünyadaki duyguların en güzeli, hatta en gerçeğidir....
+sana bir sır vereyim mi?
- nedir?
+gerçek aşk hiç bitmez?
- hımm neden ki? ben öyle olduğunu düşünmüyorum.
+insanlar genelde aşık olduklarını düşünürler, ama çoğu zaman aşık olmazlar. aşık olduklarını sanarlar ancak...
-aşık olduğumu sanmakla, gerçekten aşık olmam arasındaki fark ne? nasıl anlayacağım peki bunu?
+aşkın dokunduğu yer ne yıpranır, ne de eskir... * * *
bu sabah çift kişilik yatağımda tek başıma uyandığımda sağ tarafıma bakıp ben ne zaman aşık olacağım diye sordum. umutsuzluklarla güne başladım açıkçası.
aşık olmayı, bir insanı düşünüp onun benide düşündüğünü ve beni sevdiğini hissetmeyi istiyorum. göğsüne başımı koyup kalbini dinlerken yüzüne bakmayı, aklından neler geçtiğini düşünebilmeyi istiyorum. beraber uyanabileceğim bir insanın olmasını istiyorum. aşkı tatmayı istiyorum, çok mu?
------------------------------------
...
oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
sonrası iyilik güzellik.
------------------------------------
en etkili zayıflama yöntemi.
zuhal olcay a göre ankara'da olanı daha zordur iki gözüm.
o kadar büyük bir acısı vardır ki,o kadar...mutlu yada mutsuz olmak ilgilendirmiyor pek bu hastalığı.biyolojik olarak seratonin salgılamasının sağlamasını isterler vücudunuzdan.ağlatır,güldürür,nefesinizi keser,hiç olmadığınız gibi olursunuz.ama bile bile yakalanırsınız bu hastalığa.
artik ask eski siddetini gostermiyor acikcasi bende ya ben buyudum yada insanlari taniyorum saf ve temiz asklar yuzyillar oncesinde kalmis..ilkokuldaki gibi icimi titreten bir ask istiyorum.. cok mu sey istiyorum...asik olmak ta gunumuz post modern cagina ayak uydurdu biraz tatsiz biraz sevimsiz...

arama motorunu şuursuzca 'benden hoşlandığını nasıl anlarim' şeklinde sorularla meşgul ederken bir yandan göksel öyle uzaktan dinlerken bulunca kafamda oluşan kavram.(noluyo lan?!zönk) böyle aşık olunuyosa hazır değilim gavatlar, bi etrafımda döneyim.

hornet profillerinde sıklıkla "aşk arıyorum" diye çıkar karşınıza.aşk aranıp bulunabilecek bir şey olduğunu düşünüyorlar. somutlaştırırsak :çorabımın diğer tekini arıyorum
ilk görüşte aşk diye çeşitleri de bulunmakta. sanırım kastedilen kişinin üzerinizde uyandırdığı cinsel arzu.
sana deli gibi aşığım diyen biriyle karşılaşırsanız derhal ordan uzaklaşın zira,adam/kadın manyağın önde gideni.
aşkımızı doyasıya yaşayamadık diye sohbet ortamında duyarsanız bilin ki tatmin olamamış,derhal uzaklaşın zira bakışlarından hormon saçar bu kişiler ve av konumunda olabilirisniz
aşık olmak istiyorum diyenler hakkında ise söyleyecek bir şeyim yok. çünkü ben de kar yağarken dondurma yemek istiyorum....
bu entry'nin sahibi olan kişinin doğru dürüst ilk kez yaşadığı, ve işin en güzel yanı bu kez bir heteroyla olmayan, karşılıklı hissettiği bir duygu.
pusulalar doğru göstermiyor şu an.
benim için taşın altına elini koymaktır, suya sabuna dokunmaktır tabiri caizse,
var olmaktır, başka bir benlikte hayat bulmaktır aşk. o yüzden kendinden geçer ya insan.
"bir gül kokar, tüm çiçekler ezilir"