akşam kahvaltısı da var mıdır acaba dedirten tamlamadır.

mıçı değil mıçe'dir. gerçi çok önemi de yok. adam moda diye parça yaptı. siz hala neyin kafasındasınız kırolar.

en büyük çıkışını melih kibar ve çiğdem talu ile yapmış; öyle de kalmıştır. karikatürleri bırakınız apartman köşelerinde bile saçlarının peruk olduğu konuşulup sanatı gözardı edilmiştir. okuyuculuk, yorumculuk gerçi bu ülkede pek para etmez ama erol evgin gavur illerinde olsaydı bir iki (ki bir iki parçadan fazladır) parçasıyla ömrünün sonuna kadar krallar gibi yaşardı. ha şimdi de fena yaşamamaktadır da ne o zırtopazlar arkadaş. erol evgin'e hastayım ulan. itiraf ediyorum.

dini durumlara pek girmeyeceğim ama kabotaj bayramı da dahil olmak üzere tüm bayramları düşünecek olursak en tırt bayramdır. 4 günlük olması hasebiyle en çok kaçak yapan da bayramdır. ulan bayram yakınlaşmak vs. değil midir? öyle ise 9 günü görünce neden deli danalar gibi sağa sola kaçıyorsunuz köftehorlar. diğer bayrama da gelmeyin lan!

doğal taşların değerli olup, en alınabilinenidir. yoksa zümrüt, yakut, elmas filan vardır. onlar olsa ben daha rahat ederdim ama yok işte. fakirin eğlencesi ametist olmuştur.

şimdi japon askerinden yola çıkarsak ve bunların hepsinin sik kafalı olduğunu düşünürsek... düşünmesek mi acaba?

meslek ve işin önemi = statü

statünü söyle de ona göre konuşalım!

- evet şimdi hep beraber yalıyoruz. bakın burda yalamışı var.

gür ötesi bıyık. kah bakımlı hak bakımsız ama her zaman çorbada, yemekte... yüzü belirgin şekilde kaplayan bıyığın en biline taşıyıcıları marx ve engels.

her daim boyalı, gür, düzgün kesilmiş, parlak bıyıktır. belirgin taşıyıcıları ibrahim tatlıses ve muadilleridir. elbette bir de nuri sesigüzel dönemi vardır ki o dönemde bir ayhan ışık durumu söz konusudur.

ilk olarak tarkan'da görüldü; daha sonra ise tüm ülkücülerde. tarkan'dan önce ülkücülerin nasıl bir bıyık bıraktığı hâlâ muammadır.

siz kabul eder ya da etmezsiniz ama rahmetli ecevit nasyonal sosyalisttir. literatür bunu gösteriyor.

adlara ve soyada bakıyorsun sanki diyanet işleri eski başkanı gibi duruyor. bazıları öyle olur. isim soyad bir şeymiş havası verir insana. bu abiye de bir şeymiş havası veriyor ama gerisini koy veriyor...

çizgi karakterini bilmem ama buradaki cartman'a otobüste filan denk gelmeyin. sanırım direkt elliyor.

aman bana bulaşma, sana rüşvet de veririm dedi. evet bunu yaptı. isteyen olursa özelden ya da posta yoluyla yazışmaları da yollarım. ee netice de kaçamadı sayın okuyucular. 5 eserde kişi analizimiz kaldığımız yerden devam ediyor. uzun bir ara oldu biliyorum ama, o arada sibel can'ın basenlerini ve neden devamlı büyüyüp küçüldüğünü analiz ediyordum.

her neyse hemen ilk eserimize geçelim de analizseverler sabırsızlanmasın.



suskunluğu asaletinden olan türk gay'i :

yok öyle bir şey. çemkirmeden rahat durmayız biz, gerekirse çamura yatarız, her yaşta her daim ergene bağlarız, paçoz da oluruz ama asalet namümkün. o asalet anca wc'de iphone ile kısıtlıdır. yolaraaaam kızaaaam. ivit.


(bkz: by ironi)



dedeleri ana britannica'nın yazarı olan yazargül burada ironi mi yapmış yoksa tanımın gözünü mü çıkarmış anlamadık gitti. hangi ana britannica diyenleri duyar gibiyim meydan gazetesi'nin verdikleri yahu. en adileri işte. öyle dedenin böyle torunu. fazla üzerinde durmayalım. ironiymiş peh!




feminenler sakın yazmasın :

kimse orasını burasını yırtmasın, hayat bu herkes hakettiğini yaşıyorsa, hak ettiğini de almak/istemek en doğal hakkı. herkesin yaşam biçimi farklı, ister hetero ister eşcinsel, kriterler belli. ve yine bir gerçek ki o istenmeyebilen feminen arkadaşlarımızda tutupta karşısına feminen biri denk geldiğinde çirkefleşebildiğini ya da sadece erkeksiler/kaslılar/kıllılar özele gelsin deme hakkını bulabiliyorsa, bu cümle karşısında ağlamanın hiç bir anlamı yoktur nazarımca. kötülenmemesi gereken izah biçimidir.


hö! aklıma tosun paşa'daki hamam sahnesi geldi. yazarımız burada 'rukiye hanım ağzını yırtarım' moduna girmiş de haberimiz yok. söylediklerini zaten takmamamız gerektiğini daha ilk yorumum da belirtmiştim. bunu da kendisinin adile naşit genlerine veriyor ve geçer diyoruz.


yanınızda osuran sevgili:

çok normal karşılanması gereken eylem. sevgili dediğiniz insan içinizi dışınızı bilen kişi sonuçta. sırf bunu bahane edip, bir çok şey geveleyen insanın sevgisinden şüphe edilmeli.

anladık ki pony osurmaktan daha fazlasını yapıyor. duymak ve bilmek bile istemiyoruz. daha fazla buna yorum yapamayacağım. öğk ulan öğk.



allah rızası için bir avuç seks:

abazanlıktan kırım kırım kırılmış er* kişinin el açıp sevişecek adam arayışı. allahım karıştırmayaydı iyiydi.

ya ne yapaydı pony ne yapaydı. osursun sıçsın bana fark yapmaz diyen sensin. orhan gencebay şarkısı tadında başlık açan arkadaşı da buradan kutluyoruz. pek yaratıcıymış. sahi pony böyle birisini görse ne yapardı acaba? neyse bize ne canım.


wrecking ball :

çekici yalamayaydı iyidi. onun dışında çogzel klibi olan miley cyrus şarkısıdır. bu kızı da seveceğimi bilmezdim. kendimi little monsters gibi hissettim yeminle. wree ee ee ck'li kısımlara bayıldım.

biz senin bu kadar iğrençleşeceğini bilmezdik. miley cyrus sevgisi ile delerine bile rahmet okutturur bu zat ı muhterem. hayır sevdim iyiymiş filan dese olmadı takdir etse olur da resmen övgüler düzmüş. olmadı bu, hiç olmadı.



5 eseri inceledik. incelemeseydik daha iyiydi. insanlıktan soğuduk diyebilirim. osurmak, sıçmak, enteresan tanımlar, adile naşit ruhu, miley cyrus... arkadaş sen nasıl bir bünyesin? okul müdürü olsam veririm eline tasdiknamesini yollarım ama adam eşek kadar olmuş. neyse bu da allahın bir kulu, hor görmeyin garibi bir seven vardır.

cumartesi gecesi ateşi tüm hızıyla sokaklarda, evde, kuytu köşelerde yaşanırken sözlüğün aldığı hâl.

ben ikinci yorumu yapayım. kıvırcık sarı-kızıl saçları, belirgin üst dişleriyle aklımda yer etmiş şarkıcı-oyuncu. oyuncunun müzikal kariyeri daha ağır basmaktadır fakat bizler onu daha çok komedi oyuncusu olarak aklımıza kazımışızdır.

iyi bir kaleci ama öyle de abartıldığı gibi değil. zaten türkiya'mızda kalecilerimiz nedense öyle üst düzey hiçbir zaman olmadılar. tolga şu şartların en iyisi gibi duruyor. 4 maçlık bjk periyoduna bakacak olursak afalladığını gördüğüm çok an oldu fakat takım iyi gidince o da pek sırıtmadı.

yanlış hatırlamıyorsam alpay özalan'ın bir zamanlar top koşturduğu takım. ayrıca eski beşiktaşlı john carew de burada oynamıştı. futbol stili dan dundur. aklımda kalan bunlar olmuştur hep. yani koy bülent korkmaz'ı bu takıma hiç sırıtmaz.

liman işçilerinin, emekçilerin, beatles'ın takımı... taraftarı ve o meşhur şarkıları (you'll never walk alone) meşhurdur. meşhur parça stadın girişinde yazmaktadır.
bana kalsa futbol tarihinin en karakterli takımlarından biridir. ayrıca muhterem takımım beşiktaş'a da 8 atmışlardır. olsun.