cikolatali kek

Durum: 1906 - 0 - 0 - 0 - 11.11.2016 23:35

Puan: 26928 - Sözlük Kaşarı

10 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

sometimes, change is everything
  • /
  • 96

slm cnm tnşlm mı modeli homolar

ötekinin ötekisi yapılmış homo*

bırakın paşam isteyen istediği gibi konuşsun. adamların türkçe öğretmeni misiniz? siz hoşlanmıyorsanız cevap vermeyin. mutlaka hoşlanan birisi vardır. hepimiz aynı kültürden mi geliyoruz? hepimiz aynı şeyleri mi yaşadık büyürken veya hepimiz aynı zevklere mi sahibiz? hayır.

ötekileştirin birbirinizi böyle. sonra ağlayıp durun "kimse bizi sevmiyor, herkes bizi ötekileştiriyor öhüü" diye. hacı önce siz bir bırakın birbirinizi ötekileştirmeyi.

frida kahlo

"öldükten sonra beni yakın, yeterince yattım," diyerek hayatını özetlemiş büyük sanatçı.

ingilizce kitabında frida'yı ilk okuduğumuzda "neden bu kadın sürekli kendisini çiziyor ki?" diye sormuştum. sonra yky'den aldığım kahlo kitabından öğrendim ki, gençken geçirdiği bir trafik kazasından dolayı senelerce yatakta yatmış ve canı sıkılmasın diye yatağının tepesine asılan aynadan kendisini çizmiş. sürrealizmin en güzel örneklerini vermiş, her ne kadar o kendisini sürrealist görmese bile..

frida'nın resimlerine bakacak olursak diego rivera'yı görürüz. büyük aşkı. kadının sanatının acıyla yoğrulmasına sebep olan adam. rivera ile komünist partisinin etkinliklerinde tanışmışlar. frida'nın en büyük destekçisi. ama çok üzüyor. sürekli aldatıyor. en sonunda frida'nın kız kardeşini hamile bırakıyor ve frida yolları ayırıyor.

frida'nın bu ayrılık arasında pek çok kadın ve erkekle yattığı bilinmektedir. belinde silahıyla meksika'da dolaşan kocası olmayınca insanlar frida'ya yaklaşmaktan korkmamışlar.

ayrıca frida, stalin'den kaçıp meksika'ya sığına troçki ile ilişki yaşamıştır.

dönemin fransasında vogue'a kapak olan frida, geleneksel meksika kıyafetlerinden hiç vazgeçmemiştir.

- vogue kapağı

- diego rivera ile beraber

bisiklet yolunda yürüyen yaya

kaldırım dururken yoldan yürüyen insanın kuzenidir. bir kaç kere bisiklet üstlerine sürülse bir şeyleri kalmaz.

fifty shades of grey

bugün bitirdiğim kitap. grey ile ana'nın seks yaptığı bölümler dışında ilerlemedi bir türlü. hatta kitabın sonlarına doğru o kadar sıkıldım ki seks yaptıkları bölümleri bile okumadım. direk konuşma metinlerini okudum. cidden hiçbir şey kaçırdığımı düşünmüyorum. çünkü konuşmadıkları zamanlar ana'nın içi sesini dinliyoruz. iç sesini ben lisedeyken twilight'ın baş karakteri bella'da okumuştum. bire bir aynısı.

aslında kitaptaki bdsm kısımlarını çıkarırsanız kurgusundan karakterlerine kadar hepsi twilight'ın aynısı. yazar sanki artık üniversiteyi bitirmek üzere olan, seks yapan, alkol içen twilight okuyucularına seslenmek istemiş. aynı hikayeyi bol cinsel ögeyle süsleyerek.

kitabın iyi yanları yok muydu? vardı. her kitabı ereksiyon halinde okuyamazsınız. şaka.

bdsm hakkında bir sürü şey öğrendim. aslında eskisi kadar "iğrenç, nasıl yapıyorsunuz," veya "millet özgür olmak için o kadar çaba sarf etmiş siz özgürlüğünüzü nasıl bilerek birisinin eline veriyorsunuz," demiyorum. bir şekilde acıyla zevkin kompleks bir biçimde birbirlerine bağlı olduklarını anlatmış. eğer ana'nın kitapta verdiği tepkiler biraz gerçekçiyse ki internette yaptığım araştırmalara göre öyle, bdsm gerçekten zevk veriyor olabilir. ilerde güvenebileceğim biriyle denemek isterim. neyse.

bdsm, twilight çakması olması bir yana kitabın feminizmle dalga geçtiğini düşünüyorum bir yandan. sen tut sırf "ama ben aşığım bik bik bik" laflarınla bir adama kendini dövdürt aşağılat. ana bir şey yapıyor, adam buna "seni şurada sikerim orospu," diyor. orospu demiyor ama sikerim diyor. adam ceza olarak sikiyor kızı. bizim kızda durur mu, adam bunu cezalandırırken titreye titreye boşalıyor.

vakit kaybıydı. okurken kafamda jamie dornan'ı canlandırmasaydım gitmezdim.

son olarak şu şarkıyı takıntılı, kontrol manyağı c. grey'e ithaf edip kapatayım.

facebook üzerinde eşcinsellerin kurdukları aileler

göt deliğine kamera yerleştirip erkeğin boşalma anını görüntülemek

yıldız tilbe'nin hülya avşar'a maymun demesi

800 kere falan güldürmüştür. ehe.

sevgilinin iç çamaşırını giymek

tüm gün sevgilliyi yanınızda hissetmenin en sıcak yoludur.

günün sözü

"amacımız zevk vermek bayan steele." c. grey
"dudağını öyle ısırmaya devam edersen seni çok kötü becereceğim bayan steele." c. grey

pahalıya almışsın insanları

benim çevremde de var bu insanlardan. ama üniversite öğrencisi olduğumuz için çok kınayamıyorum. benim kızdığım daha çok neden ısrarla fiyatını sordukları. beni tanıyanlar güzel giyinmeye ne kadar meraklı olduğumu bilirler. ve kıyafete para vermekten hiç gocunmam. bir kere sordunuz iki kere sordunuz pahalı zevklerim var işte, ne diye ısrar ediyorsunuz?!

en gıcık olduğum şey ise aldığım şeylerin değerini başka şeylerle kıyaslamaları.

-100 tl'ye aldım.
-ooo ben o paraya x tane alırım ondan.

bir de bu tarz insanların bir özellikleri vardır, bilmiyorum size denk geldi mi hiç, ucuza aldıkları şeyleri gözünüze gözünüze sokarlar.

-bak bunu 10 tl'ye aldım.
-bokum gibiymiş elbette 10 tl olur" diyorum içimden. e tabi öyle. ayak üstü bir sürü kusuru görülüyor parçanın ve tasarımı çok kötü!

işin kötü yanı artık o kadar canım sıkılmaya başladı ki ya pazara gidip iki kuruşa bir şey alıp gezmeye başlayacağım ya da fakirleri hayatımdan çıkaracağım. neyse dolmuşum ben. kaçtım bebek.

ayı sözlük pes zirvesi

yaşadığım şehirde olursa koşarak katılacağım zirvedir. ama mümkün değil. ayrıca maç falan da izlesek olmaz mı?

edit: bu entry'i beğenmeyen ibne, battı mı?

ilk kimya mühendisliği

kurulurken akılları neredeydi bilmem.

r u mine

i'm a puppet on a string
tracy island, time-traveling diamond
could've shaped heartaches
come to find ya fall in some velvet morning
years too late
she's a silver lining lone ranger riding
through an open space
in my mind when she's not right there beside me

i go crazy 'cause here isn't where i wanna be
and satisfaction feels like a distant memory
and i can't help myself,
all i wanna hear her say is "are you mine? "

are you mine?
are you mine?
are you mine?

i guess what i'm trying to say is i need the deep end
keep imagining meeting, wished away entire lifetimes
unfair we're not somewhere misbehaving for days
great escape lost track of time and space
she's a silver lining climbing on my desire

and i go crazy 'cause here isn't where i wanna be
and satisfaction feels like a distant memory
and i can't help myself,
all i wanna hear her say is "are you mine? "

well, are you mine? (are you mine tomorrow?)
are you mine? (or just mine tonight?)
are you mine? (are you mine? mine?)

and the thrill of the chase moves in mysterious ways
so in case i'm mistaken,
i just wanna hear you say you got me baby
are you mine?

she's a silver lining lone ranger riding through an open space
in my mind when she's not right there beside me
and i go crazy cause here isn't where i wanna be

and satisfaction feels like a distant memory
and i can't help myself,
all i wanna hear her say is "are you mine? "

well, are you mine? (are you mine tomorrow?)
are you mine? (or just mine tonight?)
are you mine? (are you mine tomorrow, or just mine tonight?)


sözlerine sahip arctic monkeys şarkısı.

ortaçağ felsefesi

batı felsefesinde ortaçağ dönemi, genelde 5. yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında rönesans'ın başladığı dönem arasında tanımlanır. ortaçağ boyunca diğer disiplinlerin iç karartan izlerinin aksine, bu dönemin felsefesi aşırı derecede zengindi ve bir dizi seçkin şahsiyeti barındırmaktaydı.

ilk önemli filozof, platon'un felsefesi ile hristiyanlık'ı birleştirmeye çalışan aziz augustinus'dur. aziz augustinus'un sadece kilise üzerinde değil, batı felsefesi ve kültürünün üzerinde de büyük etkisi olmuştur.

diğer önemli kişi, felsefenin tesellisi kitabıyla bilinen boethius'tur. ancak onun en önemli katkısı yunan felsefesini latince'ye çevirmesiydi. boethius, yunanca bile son batı avrupalılar'dan biriydi ve o öldükten sonra dilbilimi uzun yıllar avrupa kültüründe kayboldu.

ortaçağın erken dönemi, iki önemli şahsiyetle son buldu: saint anselmus ve petrus abelardus. anselmus, tanrı'nın varlığına dair ilk analitik veya ontolojik kanıtlamalarıyla bilinir. mantık ve anlam-bilim tarihinde önemli bir şahsiyet olmasının yanında abelard bir çocuk sahibi olması ve yasak aşk yaşadığı öğrencisi heloise ile mektuplaşmalarıyla da bilinir.

ortaçağ felsefesinin geç dönemi, aristoteles metinlerinin yeniden keşfedilmesiyle kısmen farklı bir karaktere sahiptir. dönemin filozofların aristoteles'ten oldukça etkilenmişlerdi ve eserleri üzerinde büyük etkisi vardı. bu filozoflardan en önemlisi aristotelesci felsefeyi hristiyan teolojisi ile birleştirip büyük bir felsefi ve teolojik sistem yaratan thomas aquinas'tır. aquinas, katolik felsefesinde büyük etkiye sahiptir.

*heloise'nin amcası yeğeninin yasak aşkı karşısında o kadar öfkelenmişti ki abelard'ı hadım ettirdi. hem heloise hem de abelard hayatlarının geri kalanını dini bir düzen içinde geçirdiler ancak mektuplaşmaları ideal romantik aşkın ilk örnekleri arasına geçti.

hz. musa

yahudi tarihinin en önemli kutsal kitap şahsiyetlerinden birisidir. musa'nın hikayesinin ana kısmı exodus kitabında anlatılır.

ibrahim'in torunları bir kıtlık zamanında israil'den çıkarak, firavundan iltifat gören yusuf'un yaşadığı yer olan mısır'a yerleştiler. yusuf'un firavun ile olan dostluğu unutuldukça, ibraniler mısırlılar'ın kölesi haline geldiler.

musa, ibrani kölelerin çocuklarının öldürülmesini emreden 2. ramses zamanında imran ve yoşaved'in oğlu olarak doğdu. annesi bir süre onu saklamayı başarsa bile bunu yapmak sonraları zorlaştı ve onu merhametli birisinin bulmasını umarak nil nehrine bıraktı. musa'yı firavunun karısı buldu ve ona kendi oğlu gibi baktı.

musa büyüdü ve gerçek kökenini öğrendi. bir mısırlı'nın bir israilli'yi dövdüğüne şahit oldu. çok öfkelendi ve mısırlı'yı öldürdü. bu utanç verici suçu işlemiş birisi olarak mısır'dan kaçmaya ve kırk yıl sina yarımadası'nda yaşamaya zorlandı. bir gün musa, ateşler içinde olmasına rağmen yanmayan bir çalı gördü ve çalılığa yaklaşınca tanrı ona mısır'a dönmesini ve israilliler'i mısır'dan dışarı çıkarmasını emretti.

musa bunun üzerine mısır'a döndü firavunu ibrani kölelerini bırakması için ikna etmeye çalıştı. firavun bunu kabul etmeyince tanrı mısırlılar'a on felaket gönderdi. onuncu felaket tüm mısırlı ailelerin ilk doğan oğlunun ölümü kırılma noktası oldu firavun ibranileri serbest bıraktı ancak onları gittikten sonra onları takip etti. israiloğulları kızıldeniz'in kıyısına geldiğinde firavun onları sıkıştırdı ve tanrı onları kurtarmak için kızıldeniz'de bir yol açtı. onları geçmesinin ardından yolu kapayarak mısırlılar'ı boğdu. musa ibraniler'i, tanrı'dan on emir'i alacağı sina dağı'na giden çöl yolundan götürdü.

gerçekten var olup olmadığı tartışmalı olsa bile musa, lider ve kanun koyucu olarak yahudi tarihinin en başta gelen sembolüdür.

enseden öpülmek

nevresim içine yorgan yerleştirmek

en büyük kabuslarımdan bir tanesi. yalnız başıma yaşarken yorganı nevresim içine geçirmeye çalışmaktır. bazen oda arkadaşımla bazende ailemden birisiyle her yorganı nevresime yerleştirirken düşüncelere dalıyorum. evet.

kaan arer

eşcinsel blog yazarı. matematik öğretmeni. kendisini ayşe arman köşesinden hatırlayanlarınız olacaktır. evli mutlu geylerinden. arada instagramında olsun blogunda olsun sevgilisiyle anılarını anlatmaktadır. anlattıkça biz yalnız geyleri kıskandırmaktadır. yalnız kalplerde atarlar!

pretty woman

başrollerinde julia roberts ve richard gere'in oynadığı romantik komedi.

bu filmi ilk defa 5 yaşındayken izlemiştim. küçük bir sahnesini. richard gere prezervatifleri soruyordu, julia'da "yeşil, kırmızı, sarı, hangisini seçersin?" diye soruyordu. sonra annem kanalı değiştirmişti. yıllar sonra izledim ve bayıldım.

depresyon filmlerim arasındadır.

ayı sözlük itiraf

sevgili ayı sözlük yazarları ve okurları. biraz sonra en acı itirafımı yapacağım. lütfen vurmayın.

günlerdir dilime demet akalın şarkısı geliyor. pardon şarkısı değil, nakaratı. nakaratın hangi şarkıya ait olduğunu bile bilmiyorum.

"güzeller hep seviliyor,
sevenler hep üzülüyor."

allam yarebbim bir durum bu kadar mı güzel anlatılır? ne zaman birisi "seni seviyorum" dese veya ne zaman birisini sevecek olsam aklıma bu şarkı geliyor. deli miyim neyim.
  • /
  • 96
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1906

iğrençsin ama o kadar yol geldim sevişeyim bari

asla içinde bulunmadığımdır.

hayatımda bir kere sevişmek istemediğim birisiyle seviştim. o da hastalık gibiydi. uzun süre atamamıştım üzerimden.

artık "hayır," diyorum. "seninle sevişmeyeceğiz."

unutmayın, siz bir tanesiniz, kimseyle vakit harcamak peşkeş çekmek zorunda değilsiniz.

cinsel yönelim

herkes potansiyel biseksüeldir.

ayı sözlük'te dışlanmaktan korkmak

böyle biri/birileri var mı bilmiyorum ancak c tipi kişilik'e sahip olduklarını düşünüyorum.

vücut geliştirme

öncelikle bu sporun yüzde 60'ı yemek yüzde 20'si uyku ve yüzde 20'si harekettir. yani o vücutlar sadece ağırlığın altına yatarak gelişmiyor. tam tersine, uyku ve beslenmeyi yeterli almazsanız ağırlık çalışması sırasında parçalanan kaslarınız onarılmaz ve güçten düşerseniz. evet, ağırlık çalışırken kaslarınızı parçalarsınız. yemek ve uyku ile daha güçlü şekilde onarırsınız.

bir diğer yanlış ise pek çok spor salonunda verilen çoklu antreman programları. bu programların çoğu hiçbir işe yaramaz. neden mi? siz eğer pazartesi göğüs çalışıp haftaya pazartesiye kadar göğsünüzü çalıştırmazsanız doğru düzgün yol kat edemezsiniz. bakın, başlarda vücudu hızla gelişirken zamanla gelişimi duran ve sudak çıkmış ördek gibi salonlarda arkadaşlarına "abi benim vücudum neden artık gelişmiyor yaa" diye dolaşan arkadaşların en büyük sorunlarından birisi budur. çünkü bu spora yeni başlayan birisinin vücudu çok hızlı gelişecektir. bunu programla alakası yok. zamanal kas kütlesi artışı durur. işte sizin yapacağınız çoklu program bunu engeller.
peki çoklu programı kimler yapabilir? jay cutler yapabilir, arnold yapabilir. bu işi meslek haline getirmiş, hayvan gibi beslenip hayvan gibi yaşayan hayvanlar yapabilir. stereoid kullnananlar yapabilir. ancak onlarda gelişim olur.

yeni başlayanların yaptığı en büyük hatalardan birisi ise hemen ağır yüklerin altına girmeleri. okulun salonuna böyle haldır huldur gelen kaç arkadaşı ağırlıkların altından aldım bilmiyorum. vücut geliştirmeye yeni başlayan birinin kasları güçsüzdür. sinir sistemi güçsüzdür. sinir sistemi bu sporda çok önemlidir. bakın haltercilere ve hamallara... hiçbir çok kaslı değillerdir ancak oldukça kuvvetlidirler. neden? çünkü sinir sistemleri çok kuvvetli. sizinde ilk önceliğiniz sinir sisteminizi uyandırmak ve harekete geçirmek olmalıdır. zaten kaslarınız zamanla çalışmaya başlayacaktır. ama sinir sistemi önemli. sinir sistemini kuvvetlendirmek için ne yapmalı? aynı hareketli yavaş ve düzenli olarak yapmalısınız. aceleye gerek yok.

hah, aklıma gelmişken. bir de vücut geliştirme ekolü olarak brad pitt var. fight cluptaki gibi olsam yetercilere gelsin bu paragraf. ben hayvan gibi olmak istemiyorumculara gelsin. bu hatayı bu spora ilk başladığımda bende yapmıştım. spora başladığımda yağlarım vardı. az yiyordum. çünkü çok yersem "hayvan gibi olmaktan" korkuyordum. ama bir türlü doğru düzgün ilerleyemiyordum. sonra anladım ki bu sporu yapmak için "hayvan gibi yemek" gerekiyor. sonuçta o kaslar elma, armut yiyerek oluşmuyor. neler neler yiyorum gene de hayvan gibi olmuyorum. çünkü o hayvan gibi dediğiniz adamlar gerçekten hayvan gibi yiyen hayvanlar. stereoid almaları cabası.

şimdilik aklıma gelen bunlar. daha sonra güncellerim.

pucca

türkiye kezbanlarının kraliçesidir. vine fenomeninin biriyle evleniyormuş.

onur yürüyüşünde iki kadının çırılçıplak soyunması

öncelikle herkesin yaptığı işe saygı duyuyorum. kimse oturduğum yerden eleştirmeye hakkım yok, biliyorum. sonuçta ben tüm lgbt'leri destekleyen arkadaşlarıma rağmen kendimde onur yürüyüşünde yürüyecek gücü bulamıyorum. sonuçta tüm arkadaşlarım facebook profillerini gökkuşaklarıyla döşerken ben hiçbir şey olmamış gibi devam ettim. türkiye'de yapılan onur yürüyüşüne de son derece saygı duyuyorum ancak zaman zaman kendime "neden onur yürüyüşüne katılmaktan bu kadar çekiniyorsun" diye sormadan edemiyorum.

şimdi izin verirseniz burada biraz bunu açıklayacağım. ama en başında şunu özellikle belirtmek istiyorum, bu uğurdan yapılan her şeye son derece saygı duyuyorum. sadece benimki biraz özeleştiri gibi.

eskiden en yakın arkadaşım olan çocukla, o da gay olduğunu öğrendim, onur yürüyüşü hakkında konuşurken "ya biz orada lgbt bireylerin hakkını savunuyoruz yoksa orospuların gördüğü polis şiddetini mi savunuyoruz?" diye sordum. "ben orada anneme aşkımı savunacağım yoksa aileme para karşılığı bedenini satmanın doğru bir şey olduğunu duyuracağım? ailem benim bir erkekle sevişmenin kabul edememişken beni bir hayat kadınıyla kol kola görseler ne düşünürler?" ki seks işçileriyle hiçbir problemim yoktur. ama benim yürüyüşümle bunun alakası ne?

biliyorsun türkiye'de tanzimattan sonra pek çok şey avrupa'dan direk alındı. biz roman üretmedik. şiir yazmadık. avrupa'dan alıp onu taklit ettik. bize hep batıyı takip etmek derken hep batıyı taklit etmeyi öğrettiler. şimdi onur yürüyüşünde yapılanda aynen bu. biz amerika'da bu yürüyüş nasıl yapılıyorsa aynen onu alıyoruz. taklit ediyoruz. senin muhattap olduğu adam obama değil ki? senin komşun kızını beceren adamla futbol izleyen john doe değil senin komşun kızını bir erkekle el ele görse tekme tokat döven onu eve kilitleyen hasan usta! seni nasıl bir amerika'lı gibi yaparsın?

recep ile şaban'ın arasın ramazan giremez! allah aşkına bu sloganı ne kadar düşündünüz? siz akp'nin yüzde 40 mhp'nin yüzde 16 aldığı bir ülkede, ki chp ile hdp'de ki muhafazakarları saymıyorum bile, bu şekilde saygı göreceğinizi mi bekliyorsunuz?

biraz önce paylaşılan görüntüleri izledim. yahu sen nasıl benim onur yürüyüşümde gidip oral seks yaparsın. bok. bok. bok. bok. boksunuz. ben anneme saatlerce iki erkeğin aşkını anlatayım, kalp hastası babamı iki erkeğin birbirini sevebileceğine ikna etmeye çalışacağım siz gidin benim cinsel yönelimimi içine aldığınız bir "onur yürüyüşü" düzenleyin ve çırılçıplak birbirinize oral seks yapın. boklar. boksunuz işte. şimdi bu görüntüyü ailem görse ben onlara ne derim? 1 senedir uğraştığım şeyi nasıl hiç edersiniz? hep üzülüyordum lgbt'ler haber programların yer bulmuyor diye. iyi ki bulmuyorlar. gerizekalılar.

bundan sonra bu ülkede tek kelime etmem lgbt hakları için. bana ne? yarın gidip ailemede tövbe ettim yok öyle bir şey derim. ne diye üzüyorum ki ben ailemi? sessiz sakin hayatımı yaşarım. okulumu bitirince de siktir olup giderim amerika'ya.

green apple'a cephe arkadaşları aranıyor

aziz ordumuzun uçaklarla cepheden cepheye uçuştuğu şu mübarek günlerde, sözlükte tek başına trollenmekten ve bilimum savaş karşıtı insana göğüs germekten memeleri sarkan, ışık ve sevgiyle, green apple'a cephe arkadaşları aramaktayız. eğer sizlerde 7/24 sol framei türklerin boklarının ne kadar pembe olduğuna dair doldurabilir, bütün bearhairy başlıklarının altına çemkirebilirseniz, durmayın başvurun.

aranan kriterlerimiz;

-düşük bir zeka
-bütün gün bilgisayarda vakit harcayacak kadar işsiz olmanız
-yazım yanlışları ve imla hatalarıyla dolu bir grameriniz
-2 veya 3 kelimeden fazla cümleler kurmamanız gerekmektedir.

hadi ne duruyorsunuz! dutchbear'ın eksikliğinde bu ablanıza sahip çıkmak, onu cephede bu savaş karşıtı çiçek çocuklarla yalnız bırakmamak için alın elinize klavyelerinizi.

ayı sözlük itiraf

gay olmadığım halde erkeklerle cinsel ilişkim çok oldu (öpüşme ve sevişme hiç olmadı). anal ilişki ve düşüncesi bence çok çekici. yatsın yanıma götümü başımı dağıtsın sonra yatsın hali bence daha güzel.

her boku yiyip domuz eti yemeyen tipler

bıkmadınız milletin yediğini içtiğini eleştirmeye.

başkaları sizin yaşam tarzınıza karışsa "kömsö bözö önlömöyör" dersiniz. adam belki her boku yemeyi seviyor ama domuz eti yemeyi sevmiyor, olamaz mı?





30 yaşını geçtiği halde ailesiyle yaşayan adam

okullar okunmuş, iş güç sahibi olunmuş, evlenmemeyi tercih etmiş adamın ailesiyle yaşama durumudur. annesinin yaptığı yemekleri yemenin, temiz ve ütülenmiş çamaşırlar giymenin rahatlığını bırakamamış adamdır. muhtemelen ev işlerine uygun değildir. tek başına bıraksan ya yemeği yakar ya da gömlekleri ütülerken kat izi bırakır. aileyle oturmak demek, anne ve babanın otoritesini kabul etmek ve hayatını onların dünya görüşlerine göre şekillendirmek demektir. bir insan 30 yaşını geçtiği halde hala evin oğluşu muamelesi görüyorsa oturup düşünmesi gerekir.

tabii istisnası olanları bu durumun dışında tutuyorum.

edit: 30 yaşını geçtiği halde ailesiyle yaşayan adam beğenmedi.*

ülkede boğaziçi ve odtü'den başka üniversitenin olmaması

türkiye'nin acı gerçeği. eğer tıp fakültelerini ve hukuk fakültelerini çıkarırsanız bu okullar dışında türkiye'de doğru düzgün bir tane üniversite yok. belki itü veya bilkent'in bazı bölümleri bazı konularda iyi olabilir ancak genele baktığımızda bunlar bir üniversiteyi iyi yapmaya yetmiyor.

bir de şöyle bir tesellisi vardır bu okullara girmeyenlerin/giremeyenlerin* önemli olan nereden mezun olduğun değil nasıl mezun olduğun.*

gay accountlarda feminenler ölsün akımı

genelde feminenleri rahatsız eden durum, anlıyorum.

ancak pek çok yazarında dediği gibi bir gey olarak maskülenlik arıyorum. pizzayı elleriyle yiyen, tornavidayı alıp ev işi yapan, araba bozulunca kendi işini görebilecek birisini. lady gaga dinleyip, skinny jeans pantolonların içinde kırıtan birisini değil. ben ilk kategorideyim ve ilk kategoriden hoşlanıyorum. bu yüzden arayışıma daha çabuk ulaşabilmek için feminenler yazmasın diyorum.

bir de kafa yapısı olarak çok farklıyız. etrafımdaki kadın arkadaşlarıma bakıyorum bir de feminen geylere bakıyorum... nasıl başarıyorlar bilmiyorum ama kadın arkadaşlarımdan daha kadın olmayı başarıyorlar. bilmiyorum belki burada da dendiği gibi aslında onlar gey değildir. transtırlar. ya da başka bir yaşam formu. gerçi onlar kendilerini ne olarak tanımlıyorlarsa o'durlar. benim haddime değil. ama hoşlanmıyorum işte. umarım onlarıda seven birileri vardır. hem benim sevgime muhtaç değiller ki. takılmasınlar bu kadar.

eksi oy verenin kim olduğunu bilmediğimiz halde bir yazarı eksici olarak suçlamak

geçenlerde yukarıda bahsi geçen yazar bana mesaj atmış. benim yazdığım ikinci c sendin xxxxx, diye. çok şaşırdım ve üzüldüm. çünkü kendisine özel bir düşmanlığım yok. düşmanlığı bırakın sözlüğe ilk kayıt olduğum günlerde seri eksi verdiğim günün gecesinden dark bear tarafından uyarıldıktan sonra yaptığımın pasif-agresif ve sinsi bir davranış olduğunu fark edip seri eksi oy vermeyi bıraktım. ha,genelde artık eksi oy vermem ama hoşlanmadığım bir yazarın düşüncesini beğenmediysem anında eksiyi basarım ki tanım cümlelerini, bilgi cümlelerini asla eksilemem. dediğim gibi sevmediğim yazarların belli başlı görüşlerini eksilerim. ama beğenmediysem.

şimdi bu yazar bana öyle diyince ne yalan söyleyeyim üzüldüm. çünkü kendisiyle daha doğru düzgün tanışmadan onun düşmanı olduğumu düşünmüş. bir kaç gündür entrylerini gördükçe artılıyorum. kafasında soru işareti kalmasın diye. aman alt tarafı bir sözlük, eksi - artı için birbirimizi üzmeye değer mi? artılar feda olsun.*

götten gelen kanı alna sürmek

aktifin, bekaretini aldığı pasifinin, çatlayan deliğinden çıkan bir iki damla kanı pasifinin alnına sürme durumudur. bir kaç dakika göz göze gelinir. sonra yavaşça pasifin alnından öpüldükten sonra domaltılıp çatır çutur sikmeye devam edilir. ayrıca pasifin yüzüne attırmaktan daha romantik taam mı?!

türk tipi gay

bir kaç genelleme yapacağım dedim aklıma bir şey gelmedi. en basitinden mesela ben melezim. türk diye kodladığımız adamlarda laz veya kürt olabilir. bence genelleme yaparken türkiye halkları tipi gay olsa daha iyi olur. gecenin sonunda hepimiz aynı bokun lacivertiyiz.
Henüz takip ettiği biri yok.