dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8162 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

evlat olsa sevilmeyecek tipler

(bkz: orphan)

sevgili hey gidi hey'in deyimiyle ''acıma yetime döner koyar götüne'' temasını işleyen filmdeki ana karakter.

evlat olsa sevilmeyecek tipler

işte size birkaç örnek:

o bir derbeder, o bir yaralı baykuş, o bir aşkına belalı...


bakışlarındaki cazibeye ve duruşundaki naif olduğu kadar haşin olan tavra da kapılmamak mümkün değil...


cinsel ilişki sırasında fazla miktarda arkadan ilişki yapıldığında ortaya çıkması muhtemel durum; üreme hatası
305

köklü bir aileden gelen saray insanın emo yaşam tarzını benimserse neye benzeyebileceğinin ispatı; emo prens

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

leblebi tozu

etrafa sis bombası atmak için yapılması gerekenler:

bir paket leblebi tozu
bir adet piç mahalle veledi

leblebi tozunun hepsi ağza bocalandıktan sonra yusuf, osman yada küçük ünlü uyumuna uyarken içinde se rt sessizleri de barındırabilen kelime veyahut sözcükleri söylemek *

leblebi tozu

çocukluk nostaljisi yaparken akla ilk gelenlerden biri.

sabahçı * olduğumuz dönemde okula gitmek için evden çıkmadan önce babalarımızdan aldığımız harçlığın en az 4'te 1'ini buna harcadığımız tüketim maddesi yada ağız alışkanlığı.

leblebi tozu

mahallenin bakkalı

en küçük alışveriş merkezi

aklıma şu karikatürü getirebilecek kadar üzücü bulduğum esnaf dükkanı.



mahallenin bakkalı

kapitalizmin kölesi olan insan canlısının yok ettiği başka bir alametifarika.

mahallesinde bakkal ların olduğu zamanları iyi hatırlayanlar net bir şekilde unutmamıştır hiçbirinin birbirine benzemediğini; ama tek ortak yönleri değişmeyen sıcaklıklarıdır. her meslek için gerekli ve yeterli şartlar olmak zorunda ise bakkalda da sempatiklik ve sıcak kanlılık aranmalıdır mutlaka.

mahallenin bakkalı

kızkaçıran, çatapat mantar, torpil, leblebi tozu gibi çocukluk ihtiyaçlarının alınabilineceği tek yer. * *

alanis morissette

canlı performanslarının yanında kendi parçalarına yapmış olduğu coverlarının da muazzam olduğu müzik dişisi.
örnek:
your house acoustis version -

dejavu

dejavu

yatak

sevdiğinle paylaştığın anda mabede dönüşen yuva.

osuruk

osuruğundan korkan bebeğin içler yakan dramı:

bayrak

netice itibariyle insan tarafından oluşturulup gereğinden fazla anlam yüklenen nasyonal narsisizmin işareti.

türkiye'de toplumsal orgazm simgesine dönüşmüş fetiş aracı.

orgazmdan sonra akla gelen ilk şey

bir dahaki orgazma ne kadar süre olduğu.

ayı sözlük yazarlarının hayvan sevgisi

sonradan kazanılan bir sevgi türü ve yanlış yollara saparak devamı getirilmeye çalışılan yalnızlık açlığının bir sonucu.

sevgi diye nitelendirilen şey bir petshop dükkanına giderek çoğunlukla yapay yollarla elde edilerek büyütülmüş laboratuar hayvanlarından bir tanesine tomarca para vererek almak, onu hayvan kuaförlerine götürerek sözde bakımını yaptırmak, boğazını sıkan ve size '' ait'' olduğunu gösteren tasmasından çekme suretiyle ara sıra yürüyüş yaptırarak ilgi çekmeye amaçlamak ve standart yeme, içme, barınma ihtiyaçlarını karşılamak olarak algılanan yanlış inanış.

günümüz insanın hayvan sevgisi buna döndü artık ki kendi ırkımıza olanını geçtim kendimizin kendimize verebileceği sevgimizin bile kalmadığı şu ortamda hayvanlara da bu eziyeti tattırarak '' normal''leştirmeye çabalıyoruz etrafımızda gördüklerimizi. soğuk bir doğaya alışkın olan bir ırkı kalkıp bununla alakası olmayan bambaşka bir çevreye alarak yaşayacak olduğu bu psikolojik süreçte bir de eğitmeye kalkmak sevgi adını almamalı.

adem ile havva

modernizmin adem ve havva'ya olan geri döndürelemez dokunuşunu yansıtan güzel bir çalışma:



aslında modernizm etrafımızda görmeye çalıştığımız yanılsamadan ve sanrıdan başka birşey değildir. adem ve havva evlatlarının varoluş doğalarına aykırı biçimde gelişen, hızlanan üretim ve tüketim alışkanlıklarının bu doğrultuya paralel tutulmaya çabalanarak yaşayan, düşünen mikroorganizmalar olarak bizlere; tekrarlayan periyod aralıkları boyunca; yeni, yine ve yeniden sunulmasıdır.

insanoğlu kendini zaman zaman post-modern olarak tanımlama hissiyatına kapılsa da bu durum onu daha da zavallı bir konuma düşürmekten başka bir işe yaramaz. insan daha en başında doğaya ait bir canlı olduğundan dolayı etrafındaki çevreye göre şekillenir ve böyle düşünüldüğünde her ne kadar şu an yaşamış olduğu habitata kendi biçim vermiş olsa da farkında olmadan doğal olmayan, yapay yollarla oluşturulmuş bu çevre etmeni doğrultusunda yeni kalıplar kazanır. bu insanın yaşadığı çağın ve o anki toplumun bir ürünü olduğu gerçeğini desteklemektedir.

şimdi çevreden gelen bu etmenlerle; ister doğal yollarla olsun isterse sonradan değiştirilerek yeni biçimler verilmiş süreçlerle olsun; insan arasında olan bağı tekrar gözönüne aldığımızda varlık olarak nerede durduğumuzu görmek oldukça açık. insan günümüzde varedilen modernizm yanılsamasıyla onu oluşturan doğallığı arasında sıkışıp kalmıştır ve bu durum kendi içerisinde paradokssal sonuçlara ulaşarak yine kendi içinde çelişkiyi de barındıran cevaplara sebebiyet verir.

adem ile havva

türk mitolojisine '' eje ve törüngey'' olarak girmiştir ki eje havva'nın yerini tutarken törüngey adem'i temsil etmektedir ve büyük bir olasılıklı semavi din mensuplarının etkileriyle; özellikle islamiyet ve hristiyanlık; türk mitolojisindeki yerini aldıkları düşünülmektedir.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

slint - good morning, captain

i'm trying to find my way...home... i miss you...
  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

hunharca kuyruk yağı sikmek

yağlı ve büyük kuyruklu koyun ırklarımız;

(bkz: mor karaman)
(bkz: ak karaman)
(bkz: dağlıç)
(bkz: ivesi)
*
(bkz: serbest çağrışım)


yıllardır aynı tarz müzik yapan insan

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

akif pirinçci - felidae

beş kitaplık bir serinin ilk ayağı olan felidae'de yazar, * * * * polisiye romanların tüm sıradan yapılarını kendine özgü alaycı üslubuyla harmanlayıp okuyucuya sunuyor; üstelik bunu yaparken romanın baş kahramanlarının hepsinin de kedi olduğunu düşündüğümüzde ortaya fabl türüne benzer; ama esasında polisiye masal görünümünde bir başyapıt çıkıyor. sabırlı okurlar için ki sürekli gerilim ve heyecanın alt üst edildiği bir anlatım mevcut sayfa aralarında, pek de o sabrı göstermek zorunda olduğunuz bir durum oluşmuyor okurken; sizi sürprizi bol bir son bekliyor.

not:

1. şu an okuduğum kitaplar bölümüne yazdığım halde sonunu biliyor izlenimini verdiğim bir yazı oldu farkındayım; biliyorum zira ki ilk okuyuşum değil bu eseri. hani beğendiğin bir parçayı tekrar dinlemek ya da sevdiğin bir filmi tekrar izlemek gibi bir eylemdir kitap okumak benim için.

2. kedileri seven bir yakınınız varsa mutlaka tavsiye edilesi türden bir romandır.

3. kitabı okuduktan sonra kedilere eskisi gibi değil de anormal gözlerle bakacağınızdan emin olun!

güzelliğin on par'etmez bu bendeki aşk olmasa

enteresan bir şekilde varlık bilimini ve onun gerçekte ne olduğunu açık bir şekilde gözler önüne seren bir sözdür. varlık bilimine; ontolojiye; göre temel sorun varlığın ne olduğu, varoluşun nedenselliği ve bu iki kavram arasında oluşturulan ayrım-birleşim köprüleri vasıtasıyla temelde varolan sorunsala tekrar vurgu yaparak varlığın mahiyetinde düşünerek varoluşsal süreçler içerinde varlıkları incelemektir.

şimdi bu yargıya göre söze tekrardan dönecek olursak; güzellik diye nitelendirdiğimiz olguya baktığımızda karşımıza çıkacak olan ana sorgu ''güzel''in ne olduğudur. varlığı güzel diye sıfatlandırmamızdaki etken nedir veya güzel sıfatını yanına koyarken seçtiğimiz o varlık ne gibi varoluşsal süreçlerden geçmektedir. temelde güzel dediğimiz, güzel diye nitelendirdiğimiz varlık bu sıfatı gerçekte/n/ güzel olduğu için değil onu gören başka bir varlığın görüşünde böyle bir anlamı kazandığı için güzel olma durumuna erişmiştir. kısaca güzel olmak varlığın içinde barındırdığı bir özelliği olmaktan ziyade ona dıştan bakan başka bir varlığın içerinde yarattığı bir illuzyondur.

bu düşünce yapısını kişiselleştirirsek söze göre; kişilikler atfedersek temel manada; ortaya çıkacak sonuç oldukça basittir aslında. birini güzel görmemiz onun gerçekte/n/ güzel olduğunu ve bu yüzden sevdiğimizi ifade ettiğimiz durumunu anlatmaktan çok o kişiyi gerçekte/n/ sevdiğimizi ve bu nedenle o sıfatla gördüğümüzü irdelemektedir.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

ama

konulduğu yere göre tüm cümleyi ve düşünceyi baştan sona değiştirebilir:

- seni seviyorum, ama...

+ ... ama seni seviyorum.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

dünya kadar malın olacağına fındık kadar amın olsun mottosunun gerçek olduğunun bir kanıtı daha.

http://ayisozluk.com/lnk/a8bc8e

not:

adam mı kadını sikti yoksa kadın mı adamı sikti tartışmaya açık bir konu olarak günümüze değin uzanmıştır.

sakızın olayım, çiğne beni dememek için kendini zor tuttuğun anlar silselesi. *

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.