dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8162 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

süslü şirin

ideal bir komünist rejimle yönetilen köyünde ondan güzeli yoktur ve asla olmayacaktır da; zira şirinler'de doğum yoktur. komünizmde sık sık rastlanan bir özelliği barındıran bu köy halkı da kontrollü büyüyen bir topluluktur. şapkasına taktığı pembe çiçeğiyle eşcinsel olduğu düşüncesine veyahut yanılgısına düşülse de o'nun da diğer şirinlerden hiçbir farkı yoktur; o da diğer şirinler gibi çalışmak zorunda olup bunun sonucunda diğer şirinlerle eşit miktarda yiyecek alır ve asla hor görülmez.

güzelliğin on par'etmez bu bendeki aşk olmasa

enteresan bir şekilde varlık bilimini ve onun gerçekte ne olduğunu açık bir şekilde gözler önüne seren bir sözdür. varlık bilimine; ontolojiye; göre temel sorun varlığın ne olduğu, varoluşun nedenselliği ve bu iki kavram arasında oluşturulan ayrım-birleşim köprüleri vasıtasıyla temelde varolan sorunsala tekrar vurgu yaparak varlığın mahiyetinde düşünerek varoluşsal süreçler içerinde varlıkları incelemektir.

şimdi bu yargıya göre söze tekrardan dönecek olursak; güzellik diye nitelendirdiğimiz olguya baktığımızda karşımıza çıkacak olan ana sorgu ''güzel''in ne olduğudur. varlığı güzel diye sıfatlandırmamızdaki etken nedir veya güzel sıfatını yanına koyarken seçtiğimiz o varlık ne gibi varoluşsal süreçlerden geçmektedir. temelde güzel dediğimiz, güzel diye nitelendirdiğimiz varlık bu sıfatı gerçekte/n/ güzel olduğu için değil onu gören başka bir varlığın görüşünde böyle bir anlamı kazandığı için güzel olma durumuna erişmiştir. kısaca güzel olmak varlığın içinde barındırdığı bir özelliği olmaktan ziyade ona dıştan bakan başka bir varlığın içerinde yarattığı bir illuzyondur.

bu düşünce yapısını kişiselleştirirsek söze göre; kişilikler atfedersek temel manada; ortaya çıkacak sonuç oldukça basittir aslında. birini güzel görmemiz onun gerçekte/n/ güzel olduğunu ve bu yüzden sevdiğimizi ifade ettiğimiz durumunu anlatmaktan çok o kişiyi gerçekte/n/ sevdiğimizi ve bu nedenle o sıfatla gördüğümüzü irdelemektedir.

karga

insan da dahil olmak üzere tüm canlılar arasında beyin ağırlığının vücut ağırlığına oranı en yüksek olanıdır.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

zwan - desire



one desire...just a one wish...fade away from the truth...fade away it's all we do...

ayı sözlük yazarlarının yaşları

biyolojik yaşım 28; lakin içimde bir kasa çürük yeşil elma taşıyorum... bazıları yaşlı doğar ve daha da yaşarır, daha da tükenir...artık ne kaldıysa...onu da...

en iyi dizi film müzikleri

baba evi
yayına girme tarihi 1997
bu güzel dizinin yine bir o kadar güzellikte hayat kokan jenerik müziğine sesini veren kişi aşkın nur yengi



...
bazen hayat dursun istiyorum daha da geç kalmadan... hayatım...o benim pürüzsüz bir h atam...sürekli bir yere yetişme çabasından farksız gözümde ama nereye, kime yada neye bilemediğim...üstelik neden yetişmeye çalıştığımı da bilemediğim özümde; sizlerde olan bu alışkanlığın kendimde görmeye çalışıyor olduğumun bir sanrısı sadece...ama sadece bir sanrı...yer edinmeye çalışmayan, delip geçen...dediğim gibi; hayatım...ve bence o da bir sanrı...yaşamaya alışkanlığı olan sizlerin arasında bulunma nedenimi görmeye çalıştığım gerçeğinin içimde yarattığı karamsar havanın mantar bulutsusu şeklinde tekrar içime geri dönmesi; atom bombasından farksız öfkelerimle doluyum... alışkanlıkların bizi varettiği şu dünyada benim yönelimim hüzünden yanaysa kime ne; hatta bana ne...en büyük özgürlüğüm şizofrenik deliliklerim...benim en büyük özgürlüğüm kaçışlarım...ama...bilemediğim...nereye...kime...neye...
...
eskilerin samimiyetini yenilerde aramaya çalışan ve bulamayanlara...
...
kanat takıp urur da bu d üşler uyandırır en tatlı yerinde
gün ortasında sabah seherinde hatırlanır yeniden
yatak döşek yatırır da bu düşler uyandırır en tatlı yerinde
gün ortasında sabah seherinde hatırlanır yeniden
...
sen...hayatı uzaklarda arayan...düşleriyle yanan...ve peşisıra kendini yollara vuran...senin kaçışın düşlerinden...ve senin kaçışın bir yere değil; yollara...

eyvah komşum eşcinsel

ayı sözlük birinci uluslararası izmir kısa film festivali zirvesi

kısa film festivaline katılmak isteyen izmirli ayısözlük yazarlarına duyuru!

adından da anlaşılabilineceği üzere zirvemizin esas amacını oluşturan kısa film festivalini daha iyi yaşayabilmek için daha kapsamlı ve geniş bir buluşma / toplanma düzenleme gereği duyduk. haftasonunu fırsat bilerek bu güzel organizasyona vakit ayırabilip kısa film festivalini doyasıya yaşamak isteyen bizler için hazırladığımız programı sizlerle paylaşıyoruz.

24 kasım 2012 cumartesi günü dolayısıyla düzenlediğimiz zirve için program aşağıdaki şekilde hazırlanmıştır;

saat 9.30 fransız kültür merkezi bahçesinde buluşma, krzysztof kieslowski özel gösterimi
saat 11.30 ikinci seansa katılacaklar için fransız kültür merkezi bahçesinde toplanma
saat 13.30 üçüncü seansa katılacaklar için fransız kültür merkezi bahçesinde toplanma
saat 15.30 zirvenin son seansına katılacaklar için fransız kültür merkezi bahçesinde toplanma
saat 18.00 kıbrıs şehitleri caddesine yürüyüş ve stefilina'da oturmaca.

stefilina'da oturma öncesi acıkan midelerimizle ilgilenmek için fransız kültür merkezi karşısındaki chicky ve danyde isteyen tavuk yada et döner yiyebilir veya fast food zincirlerinden birine hep birlikte el atarız.

not 1) zirve sonrası stefilina’da yapacağımız oturmacaya rezervasyon için sayı vermek gerektiğinden katılımı işaretleyip yanınızda getirecek olduğunuz arkadaş sayınızı da en geç cuma öğlen saatine kadar bildirmeniz rica olunur. fiyat olarak da uygun gördüğümüz mekanın 70'lik bira ücreti 8 liradır.)

not 2) daha önce deneyimlediğimizden dolayı birkaç seansa girecek arkadaşlar için yanlarında yiyecek bir şey bulundurmalarını öneriyoruz; şahsen biz iki seansın ardından yaşadığımız açlık kriziyle başbaşa kaldık ki imdadımıza çantada bulunan muzlarımız yetişti.

kısa film festivaline; zirveye kaç kişi geleceğinize dair bilginizi bana özel mesajla bildirmenizi rica ediyorum.

olgun gay

belli bir yaş skalasına göre değerledirmenin yanlış olduğu, insani ve vicdani değerlere sahip olan eşcinsel erkek birey.
bunların çeşitli versiyonları da vardır aslında; aklıma gelen birkaç tanesi:

d-olgun
enine boyuna geniş ve hacimce büyük yer kaplayanı. * *

s-olgun
olduğundan daha yaşlı, derisi açık renkte ve hasta gibi görüneni. * *

not: d-olgun versiyonu olanını cüzdana göre değerlendirmek de pek tabii mümkündür.

cengiz abazoğlu

hayatımda böyle bir konuşma ve ses tonu göremeyeceğime emin olduğum ve mesleği kendini bunalımdan bunalıma atan çoğu insanın erişebileceği zirve; moda tasarımcılığı; olan pastel renk düşkünü ve türkçe katili.

şimdi irdelemeye baştan başlayalım;
ses tonundaki deli edesiceliği anlamak için ondan bir masal dinlemek şart bence; hansel ve gratel bu iş için oldukça iyi bir başlangıç niteliğinde sanki. küçüklere korku masalı anlatan ve sesi daha yeni yeni kartlaşmaya başlayan ergen tonu var; konuşurken kulağı tırmalamayı geçtim koparıp atan o inişler, çıkışlar ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi sözlerini desteklemek için kullandığı el, kol, bacak, omuz ve vücudun tüm üst grup hareketleri eklendiğinde dinleyen de fütursuzca o sallanmaya eşlik ediyor.

tam bir türkçe katili; anlatım bozukluğu konusunda üstüne tanımadığım nadir insanlardan. bunların ikincisi mustafa topaloğlu olur; cümleye başladığı andan sonra ne demek istediğini unutmuş vaziyette entry girmeye devam eden sözlük yazarı sendromu var biliyorum kendisinde. cengiz abazoğlu'nun konuşmalarına az çok dikkat ederseniz ''eminim, mutlaka ve tahmin ediyorum'' kelimelerini aynı cümle içinde nasıl hunharca kullanabildiğini siz de farkedeceksiniz.

insan dışkısından hamburger

efendim, vakti zamanında japon bilim insanı profesör mitsyuki ikeda'nın yapmış olduğu bir cinsel deneyiminde tatbik ettiği fisting sırasında avcuna gelen boku; kıvam olarak hafif cıvık bulmasının ardından; ufalanmış ekmek, galeta unu ve nişasta ile bağlayarak ve çeşitli baharatlarla aromasını zenginleştirerek köfte kıvamına getirdiği; lezzet abidesi; bökte'yi bol yağda kızarttıktan sonra yumuşak sütlü ekmek, halka soğan, aysberg ve barbekü sos ile tamamladığı burger king'in yeni hamburgeri.

facebook da anlayana yazıp yılmaz özdil yazısı paylaşan insan modeli

içindeki ulusalcı aşkını o mükemmel liriksel öğelerle tamamlayan yılmaz özdil amcasının izinden gitmeyi amaç bellemiş kısırdöngü insanı.
yılmaz özdil'in de böyle bir döngüsü vardır; konuşmaz ve susar ama vakti geldiğini anlayınca da o gereksiz ve anlamsız ulusalcılığını kusuverir avcuna. bundan mütevellit o'nu örnek olan bu kısırdöngü insanı da anlamsız hayatına fesbuk üzerinden devam ederken ''hadi bir yılmaz özdil yazısı (daha) paylaşayım da insanların farkındalığı artsın'' diyerekten bu işe soyunur, zaman öldürür, emek verir ve mesai harcar.

anl* *

en seksi porno oyuncuları

orgazmdan sonra akla gelen ilk şey

uyuma isteği

nam-ı diğer ejakülasyon sonrası sendromu

genellikle erkeklerde görülen ve vücuttan salgılanan oksitosin hormonuyla ilişkili bir durum. erkeklerde kişiden kişiye göre süresinin değişkenlik göstersiği, tekrar erekte olabilmeyi ve cinsel isteğin tekrardan hissedilmesini baskılayan bir mekanizmayı kontrol eder.

orgazmdan sonra akla gelen ilk şey

sözkonusu orgazm anının ne şekilde yaşandığıyla ilgili değişim gösteren nesne yada nesneler bütünü.

halay çekmek

şöyle ki;
eğer cinsel münasebet bir grup aktivitesi ise orgazm sonrası yapılan halay çekme alınan hazzı maksimum tepe noktasına kadar çıkardıktan sonra sizi zevk-i sefa'nın o iri, yapılı kollarına tekrardan bırakır.

* *

zerrin özer

kendi gülmesini nasıl işittiğini merak ettiğim, hatta katıldığı programların kayıtlarını alıp izleyip izlemediği konusunda beni düşüncelere boğan; duygulardan duygulara atan yürüyen peruk; çorbadan çıkan sarı saçların sorumlusu.

gülerken her seferinde acaba bu sefer ne yuttu gibisinden düşünmeme neden olan sarı saçlı minik bir kız o. tebessüm ederken bile arkadan yankılı bir şekilde çıkan o ses muhtemelen yutmaya çalıştığı nesnenin; yutma esnasında yarattığı titreşim enerjisinin ses tellerinde meydana getirdiği rezonanstan kaynaklı olmalı.

zerrin özer

sanatına ve sesine laf edemeyeceğim muhteşem yoruma sahip kişidir; gençliğinde türkiye'nin janis joplin'i idi ve hala orasından burasından çıkan peace işaretleriyle o kalıbın insanı olduğunu gösterir.

ne tarz şarkı söyleyeceğine bir türlü karar verememiş iri dişi; o'ndan türkü de dinlemişsinizdir, jazz da pop da arabesk de. her telden çalar.

zerrin özer

yüzündeki kırışıklıkları kapatacak derecede geniş ruj kullanımıyla değme estetik cerrahlara taş çıkaran kozmetik dehası.

bildiğim, hatırladığım tüm eski jenerasyon bayanlar dudak kalemi kullanmaktan vazgeçti ama bir zerrin özer bu illetten kurtulamadı. o nedir yahu; koyu kahve tonlarda dudak kalemi ve içine açık renkte ruj; makak maymunu poposundan hallice...

yabancı ünlülere benzeyen türk ünlüler

frederic joseph (fred çakmaktaş) - fatih ürek


schtroumpf (şirin baba) - kenan ışık


miss piggy (muppet show’un domuzcuk’u) - nur yerlitaş


gollum (the lord of the rings’deki yüzüğün lanetli sahibi) - kibariye’nin annesi


*

tıraş olmak

ergenlik döneminde; hani o hepimizin girip de çıkmak bilmediği ve etrafa trip atmak için yaratıldığımızı sandığımız ömürden bahsediyorum; yada gençliğin o ilk yıllarında bu eylemi yapmış olmak ''evet! artık ben de bir erkek oldum'' cümlesinin gösteri hali olurken büyüyüp yaş aldıkça ve özellikle de tıraş olmanı gerektiren bir iş mensubu isen eskiden yapmaktan heyecen duyup özendiğin bu olay nefret edilesi olmaya başlar, yavaş yavaş ızdıraba dönüşüp işkence boyutlarına kadar da varabilir.

*
  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

akif pirinçci - felidae

beş kitaplık bir serinin ilk ayağı olan felidae'de yazar, * * * * polisiye romanların tüm sıradan yapılarını kendine özgü alaycı üslubuyla harmanlayıp okuyucuya sunuyor; üstelik bunu yaparken romanın baş kahramanlarının hepsinin de kedi olduğunu düşündüğümüzde ortaya fabl türüne benzer; ama esasında polisiye masal görünümünde bir başyapıt çıkıyor. sabırlı okurlar için ki sürekli gerilim ve heyecanın alt üst edildiği bir anlatım mevcut sayfa aralarında, pek de o sabrı göstermek zorunda olduğunuz bir durum oluşmuyor okurken; sizi sürprizi bol bir son bekliyor.

not:

1. şu an okuduğum kitaplar bölümüne yazdığım halde sonunu biliyor izlenimini verdiğim bir yazı oldu farkındayım; biliyorum zira ki ilk okuyuşum değil bu eseri. hani beğendiğin bir parçayı tekrar dinlemek ya da sevdiğin bir filmi tekrar izlemek gibi bir eylemdir kitap okumak benim için.

2. kedileri seven bir yakınınız varsa mutlaka tavsiye edilesi türden bir romandır.

3. kitabı okuduktan sonra kedilere eskisi gibi değil de anormal gözlerle bakacağınızdan emin olun!

güzelliğin on par'etmez bu bendeki aşk olmasa

enteresan bir şekilde varlık bilimini ve onun gerçekte ne olduğunu açık bir şekilde gözler önüne seren bir sözdür. varlık bilimine; ontolojiye; göre temel sorun varlığın ne olduğu, varoluşun nedenselliği ve bu iki kavram arasında oluşturulan ayrım-birleşim köprüleri vasıtasıyla temelde varolan sorunsala tekrar vurgu yaparak varlığın mahiyetinde düşünerek varoluşsal süreçler içerinde varlıkları incelemektir.

şimdi bu yargıya göre söze tekrardan dönecek olursak; güzellik diye nitelendirdiğimiz olguya baktığımızda karşımıza çıkacak olan ana sorgu ''güzel''in ne olduğudur. varlığı güzel diye sıfatlandırmamızdaki etken nedir veya güzel sıfatını yanına koyarken seçtiğimiz o varlık ne gibi varoluşsal süreçlerden geçmektedir. temelde güzel dediğimiz, güzel diye nitelendirdiğimiz varlık bu sıfatı gerçekte/n/ güzel olduğu için değil onu gören başka bir varlığın görüşünde böyle bir anlamı kazandığı için güzel olma durumuna erişmiştir. kısaca güzel olmak varlığın içinde barındırdığı bir özelliği olmaktan ziyade ona dıştan bakan başka bir varlığın içerinde yarattığı bir illuzyondur.

bu düşünce yapısını kişiselleştirirsek söze göre; kişilikler atfedersek temel manada; ortaya çıkacak sonuç oldukça basittir aslında. birini güzel görmemiz onun gerçekte/n/ güzel olduğunu ve bu yüzden sevdiğimizi ifade ettiğimiz durumunu anlatmaktan çok o kişiyi gerçekte/n/ sevdiğimizi ve bu nedenle o sıfatla gördüğümüzü irdelemektedir.

katı halde bulunan tek sıvı

cam amorf katı bir madde olmasına rağmen sıvı halde kalan tek maddedir.

(bkz: cam)

acıyor ama devam et

doyumsuz dar kıçlı ayıların mottosu.

kanırtmaya başladıysa da devam edilir.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

göt lalesi

gizli bahçenizde açan çiçek

serdar ateşer

gerek müzik sektöründen gerekse yazınsal işlerden ettiği gelirlerle kendine ait bir home studio kuran ve bu sayede istediği gibi müzik yapabilen ya da içindeki müziği dilediği gibi dışa vurabilen ender sanatçılardan biri serdar ateşer.

ilk albümü mütareke yılları ile istenildiğinde türkiye’de de farklı bir bakış açısıyla müzik yapılabilineceğini gösteren serdar ateşer ikinci albümü olan avdet seyri'yle geri döndüğünde onun müziksel zekasını özleyen kulaklarımızın ne kadar da kirle dolup pas tuttuğunu tekrardan hatırlatmıştır bizlere.

müzik konusundaki yeteneğini yaydığı o yıllarda bu yolda tek başına yürümek istemediğini gösteren en büyük delillerden biri ise bülent ortaçgil’in bu şarkılar adam olmaz albümüdür. oldukça sade bir kartonete sahip olan bu albüm esas vurucu noktasını içindeki parçalarda barındırdığını daha ilk baştan anlatıyor gibiydi; albüm baştan sona en unutulmaz bülent ortaçgil şarkılarını barındırıyordu. * * * * * * *

sonraki yıllarda mozaik grubu ve eren kazım akay ile yaptığı ortak çalışmalarla adını sıkça gördüğümüz sanatçı, bir yandan da reklam müzikleri ile de uğraşmaktaydı. kendisini son olarak mor ve ötesi grubu’nun yedinci stüdyo albümü olan güneşi beklerken’de prodüktör koltuğunda gördüğümüz serdar ateşer; üzülerek söylesem de; bunca uğraşın ardından ülkemizde tanınmayan ya da yeterince tanınamayan sanatçılar listesinde yerini almıştır.

müzik yapabilme niteliği yüksek olmasından ya da nitelikli müzikler yapabilmesinden dolayı iki filmin de soundtrack çalışmalarını yapma görevi olduğu gibi serdar ateşer'in ellerine teslim edilmiştir. bunlardan ilki nesli çölgeçen'in yazıp yönettiği 1987 yapımı olan selamsız bandosu ve derviş zaim'in yazıp yönettiği, bolca ödüle de sahip olan 2000 yapımı filler ve çimen adlı filmlerdir.

(bkz: istemeyerek)

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.