dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8154 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

winnie the pooh

winnie the pooh walt disney'in en başarılı tv dizilerinden biri. serinin konusu christopher robin adındaki bir çocuğun hayal dünyasında yarattığı 100 hektar ormanında geçen sevimli ve masum hikayelerden oluşur. karakterlerin hepsi oldukça iyi detaylandırılmıştır ve hepsinin farklı karakter özellikleri vardır. günümüz çizgi filmleriyle kıyaslama yapılacak olursa içinde olumsuz hiçbir öğe barındırmayan ve oldukça öğretici bulunan yapısıyla çocuklara rahatlıkla izletilebilinecek olan gerçek bir masal gibidir. obur ve sakin ayı winnie, korkak ama bir o kadar da kocaman bir kalbe sahip olan domuz piglet, bilgiçlik taslayıp liderlik yapmaya çabalarken en çabuk da soğukkanlılığını yitiren tavşan (ki adı da tavşandı), grubun en neşeli, hareketli ve durmadan kuyruğunun üzerinde zıplayan üyesi kaplan tiger, bezgin ve isteksiz olsa da hiçbir macerada arkadaşlarını yalnız bırakmayan gerçek dost eşek eeyore (igor) serinin başkahramanlarıdır. daha bir çok kahraman geçer çizgi dizde; ilk aklıma gelenler küçük kanguru roo ve annesi kanga iel baykuş ve köstebek.
winnie the pooh'un yaratıcısı a. a. milne'a ilham veren oğlu christopher'ın gerçek oyuncakları olan ayı, eşek, kaplan ve kanguru ingiltere'de sergilenmektedir. christopher'ın ayı oyuncağını hediye aldığı gün olan 21.08.1924 winnie'nin doğduğu gün olarak kabul edilir.
dip not: eski sevgilim bana winnie diye seslenirdi.

amele yanığı

türk insanının güneşi görür görmez atlet tişört kendini çayıra çimene attığı yegane yaz ritueli. özellikle ense ve kollarda görülen bu durum kimilerine beyaz kalan yerler için yapılacak olan özel fanteziye ön bir zemin hazırlar.

morrissey

the smiths grubunun eski vokali. etkileme gücü oldukça yüksek insanlardan biri. melankolik gecelerimin baş parçalarının sahibi. debresif geçmişimi suratıma tokat olarak yapıştırmaktan bir an olsun utanmayan söz yazarı. herkesin kalbini çalabilecek tarz ve çeşitlikte şarkılara imzasını atmış birinden bahsediyorum size ve boşuna bir ''müzik tanrısı'' olarak isimlendirilmiyor insanlar tarafından. beni benden eden ve bunalımlı gençliğimin karanlık meyvelerini olgunlaştırmama yardımcı ilk dinlediğim ''şey'' i ;



http://ayisozluk.com/lnk.in/879364

karşı konulmayacak ünlüler

yekta kopan;
türk öykü yazarı, seslendirme sanatçısı ve de program sunucusu.
kesinlikle çok yönlü ve karmaşık biri diyebileceğim insanlardan. ele aldığı tüm işlerde başarıyı bu denli yakalayabilen kişileri gördükçe mükemmelliyetçi kişiliğimden bir an olsun şaşmamam gerektiğini tekrardan yaşıyorum içimde.

öykü yazarlığı konusundaki başarısıyla kendisine olan ilgim daha da arttı son dönemde; en son kitabı olan ''kediler güzel uyanır'' da kentleşmenin üzerimize yıktığı o basmakalıp yaşamsal örgülerimizi öyle içten bir örnekle kurgulamış ki okuyunca pişman oldum farkına vardığımdan yeni baştan.

ses tonu çok değişik, bulunması güç ve karakteri de içinde barındıran bir tınıya sahip. ama öyle de b,ir sanatçı ruh taşımaktaki; o sesi her karaktere göre şekil değiştirebiliyor. en önemli ve akılda kalan seslendirdiği kişiler; jim carrey ve ice age / buz devri serisinden uyuşuk sid.

program sunarken kullandığı üslubu dikkat eden biri için anlatılmaz derecede takdire şayan diyebilirim. çok samimi, sıcak ve bir o kadar da meraklı oluyor soru sorarken; gerçekten o sorduğu konuyla ilgili öğrenmek isteği varmış içinde düşüncesi yaratıyor insanda.

bu sene düzenlenen altın portakal film festivali'nde sunuculuk yaparken tam röportaj sırasında uzaklarda düşen bir yıldırımın sesiyle korkudan almış olduğu tavırla beni yine etkilemeyi başardı. bakınız: http://ayisozluk.com/lnk.in/65d03e
kır saçları ve o yüzünü daha da belirginleştiren gözlükleriyle daha ne diyebilirim ki.


nescafe

granül kahve yada instant kahve markalarından biri; aslında türkiye'de o kadar çok tanınmış ve benimsenmiştir ki granül kahve ismi yerine ''nescafe'' kullanılmaktadır. bazıları jacobs bazıları nescafe sevse de önemli olanın kahveye eşlik eden sohbet olduğunu anlayan biri için markanın hiçbir önemi yoktur; kahveyi tatlandıran ona gerçek lezzetini veren tek malzeme karşında dururken yüzüne sıcak bir buse konduran kişiden başkası değildir.

ayşecik ve sihirli cüceler rüyalar ülkesinde

the wizard of oz / oz büyücüsü filminin 1971 yılında yayınlanan yerli uyarlaması. zeynep değirmencioğlu'nun oynadığı başka bir ayşecik filmi kısaca. bir de oz büyücüsünde cüce mi vardı yahu; senaristin inanılması güç derecedeki parlak zekası sonucu pamuk prenses kırmızı ayakkabılarını giyerek dorothy oluverip çıkmış ortaya ki kıyafetten de kolayca anlaşılabiliyor kim olduğu ayşeciğin.
bakınız: http://ayisozluk.com/lnk.in/fcf6e7

oz

sonraları gay marşı olarak kullanılmaya başlanan ''over the rainbow'' adlı parçaya ev sahipliği yapan amerikan fantastik müzikal film.

oz

the wizard of oz / oz büyücüsü 1939 yapımı amerikan fantastik müzikal film. fantastik hikayesi ve alışılagelmedik karakterleriyle, the wizard of oz yıllar boyunca tüm zamanların en çok bilinen filmlerinden biri ve gerçek bir klasik olmuştur. film müziği ''over the rainbow'' en iyi özgün şarkı akademi ödülünü kazandı. judy garland'ın dorothy rolüyle akıllara kazındığı ve bir klasik haline geldiği de rahatlıkla dile getirilebilir.

tek yön

geçen yaz gittiğimde kendimi o kalabalık arasında ufalmış, küçülmüş ve yalnız hissettiğim gece kulübü. belki de bu duruma neden daha ilk kez o tür bir yerde bulunma deneyimini yaşamış olmamdan kaynaklı yaşadığım bir iç hesaplaşma veyahut bir alışmamışlık hissi; bunu bilemesem de sonuç olarak pek de keyif aldığımı söyleyemem; karşımda dans eden bir ayı haricinde ilgimi çeken herhangi başka bir görüntü de mi olmaz yahu. arka taraflarına doğru gittikçe yaşça büyük olan gaylerin saf tuttuğu da aklımda kalan diğer bir anektod. aslında orada bulunan hemen hemen herkesin seninle aynı sırrı paylaştığını ve dolayısıyla benzer parçalardan oluştuğumuzu düşünmemin bir getirisi olarak rahat edilebileceğine inandığım o topluluk arasında kendini görmek de enteresan bir tablo oluşturur beynimde hala. belkide gittikçe kalabalıklaşan yalnızlıklarımızı doldurabildiğimiz mekanlardan sadece biridir burası...

quills

doug wright'ın ödüllü tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan quills, hayatının son 10 yılını hapis benzeri bir akıl hastanesinde geçiren marquis de sade'nin hikayesini anlatmakta. sadizmin filozofu olan de sade hastaneye kapatıldıktan sonra da her biri büyük tepki toplayacak yazılarını yazmayı sürdürür. de sade'ın çekimine kapılan hastanenin çamaşırcısı genç madeleine, de sade'ın yazdığı metinleri gizlice hastane dışına dağıtmaktadır. bu metinlerden biri olan justine'i napolyon okuyunca sinirlenir ve çok koyu bir muhafazakar olan dr. royer collar'ı, de sade'yi tedavi etmesi için hastaneye gönderir.
kesinlikle harika bir film. de sade'i anlamak ve hissetmek için bire bir diyebileceğim nadir yapıtlardan. onun nasıl bir ruh halinde olduğunu çok güzel anlatmış; özellikle kanla duvarlara yazı yazması o kararlığı ve başkaldırışı duyumsamak açısından önemli sekanslardan sadece biri.

gaylerin en sevdiği şarkıcılar

kendi adıma konuşursam;

cocteau twins
robin guthrie
sigur ros
jonsi & alex
perfume genius
antony and johnsons
dead can dance
brian eno
tim hecker
...
ve liste bu şekilde uzar da bitmez.

sipali

roman dilinde mangır yada para anlamına gelen bu sözcüğün ''şopar'' denilen insanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

durduk yere ayı sözlük yazarlarına koyan şarkılar

brian eno - an ending (ascent)
olduğun yere çivilenip boş boş bakma eylemini gerçeklemek için bire bir...
http://ayisozluk.com/lnk.in/7546ce

bir ayıyı ağlarken görmek

ağlayan erkek sesine dayanamayan ve aynı zamanda bir ayı hayranı olan kişi için yaşanıldığında unutulmayacağına emin olduğum an.

ayıların tembel olması

külliyen yalan, iftira ve gıybete girer. kişiye, bakış açısına ve yapılacak eyleme göre yorumlanmasına bağlı olarak oldukça farklı sonuçlara ulaşılabineceğinden her durum için bir ayı'nın tembel olduğu söylenemez. o göbeği yapmak bile başlı başına bir uğraşıdır.

sen çok iyi birisin

bilmem kaçıncı tanışmalarımızın herhangi birinde mutlaka duyulduğunu düşündüğüm ve sonunda ''ama'' ile devam eden ''arkadaş kalabiliriz fakat fazlası mümkün değil'' cümlesinin ana fikrinin çıkış noktasını oluşturan kaçış cevabı.

otel odaları

çoğu zaman kurtarıcı olduklarını düşündüğüm mekanlar.

radiohead

thom yorke'un melankolik sesiyle kaçmaya çalıştığımız o en dipdeki kuytularda dahi rahat bir nefes yüzü göremeyeceğimizi anladığım parçayı yapan grup; how to disappear completely.

ney

gürgen öz'ün ekibe dahil olduğu zamanlarda tv makinası'nda okan bayülgen'le iliğine kadar geyiğini çıkarttığı enstrüman. bakınız: http://ayisozluk.com/lnk.in/41168c

afrika birliği

afrika'da barışı ve birliği sağlamak, insan hakları ve demokrasinin bu coğrafyadaki gelişimine hız kazandırmak gibi amaçlarla avrupa birliği'nden feyz alınarak kurulmuş bir topluluk olmasına rağmen üyelik için tek kiriterin; koşulun bu kıta üzerinde bulunmak olması nedeniyle batı sahra'nın katılmasından dolayı rahatsızlık duyan fas'ın haricindeki tüm ülkelerin dahil olduğu birlik. not: resmi para birimi afro'dur; manevi babası muammer kaddafi'dir.
  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

hunharca kuyruk yağı sikmek

yağlı ve büyük kuyruklu koyun ırklarımız;

(bkz: mor karaman)
(bkz: ak karaman)
(bkz: dağlıç)
(bkz: ivesi)
*
(bkz: serbest çağrışım)


yıllardır aynı tarz müzik yapan insan

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

akif pirinçci - felidae

beş kitaplık bir serinin ilk ayağı olan felidae'de yazar, * * * * polisiye romanların tüm sıradan yapılarını kendine özgü alaycı üslubuyla harmanlayıp okuyucuya sunuyor; üstelik bunu yaparken romanın baş kahramanlarının hepsinin de kedi olduğunu düşündüğümüzde ortaya fabl türüne benzer; ama esasında polisiye masal görünümünde bir başyapıt çıkıyor. sabırlı okurlar için ki sürekli gerilim ve heyecanın alt üst edildiği bir anlatım mevcut sayfa aralarında, pek de o sabrı göstermek zorunda olduğunuz bir durum oluşmuyor okurken; sizi sürprizi bol bir son bekliyor.

not:

1. şu an okuduğum kitaplar bölümüne yazdığım halde sonunu biliyor izlenimini verdiğim bir yazı oldu farkındayım; biliyorum zira ki ilk okuyuşum değil bu eseri. hani beğendiğin bir parçayı tekrar dinlemek ya da sevdiğin bir filmi tekrar izlemek gibi bir eylemdir kitap okumak benim için.

2. kedileri seven bir yakınınız varsa mutlaka tavsiye edilesi türden bir romandır.

3. kitabı okuduktan sonra kedilere eskisi gibi değil de anormal gözlerle bakacağınızdan emin olun!

dersimin kayıp kızları

orjinal adı iki tutam saç: dersimin kayıp kızları olan belgesel. izlediğimde ilk aklıma gelen ve beni düşündüren nokta bu insanların ne acısı yaşadıklarının bile belli olmayışıydı; ne bir ölü var ortada ne de devlet tarafından aranan bir kayıp; şimdi ölen yakınlarının mı yasını tutuyor bunlar yoksa kayıp çocuklarının silüetlerini mi bulmaya çalışıyorlar. konuyu derinlemesine araştırmaya kalktığınızda, ben insanım diyen birinin içini harbiden yakacak olan korkunç hikayeler var.

ilk aklıma gelenlerden biri; filmin ardından tbmm de yapılan toplantıya katılan erdal karakoç'un hikayesi. yıllardır ablası sakine ve amcasının kızı şemsi'nin izini sürüyor. ancak olaydaki hüznün boyutunu belirleyen bu değil; bu arama, iz sürme görevini ölne babasından bir miras gibi devralıyor ve devam ettiriyor.
ve daha nice trajik, ilginç, anlatılması zor hikayeleri barındırıyor bünyesinde bu olay.

merak edenler için;

olay hakkıında her türlü görsel ve yazınsal bilgi: http://www.dersiminkayipkizlari.com/?hom...

belgesel hakkında bilgi: http://www.sinemalar.com/film/125824/iki...

kitabını okumak isteyenler için: http://www.iletisim.com.tr/kitap/dersimi...

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

ama

konulduğu yere göre tüm cümleyi ve düşünceyi baştan sona değiştirebilir:

- seni seviyorum, ama...

+ ... ama seni seviyorum.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

dünya kadar malın olacağına fındık kadar amın olsun mottosunun gerçek olduğunun bir kanıtı daha.

http://ayisozluk.com/lnk/a8bc8e

not:

adam mı kadını sikti yoksa kadın mı adamı sikti tartışmaya açık bir konu olarak günümüze değin uzanmıştır.

sakızın olayım, çiğne beni dememek için kendini zor tuttuğun anlar silselesi. *

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.