dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8154 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

anatomi

anatomi terimi eski yunanca ana (içinden) ve tome yada temnein (kesmek) kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur; keserek ayırma yada parçalama anlamına gelir.

tarihsel olarak bakıldığında mağara dönemi insan evladlarına kadar geriye gidebilirz ki bu dönemde yapılmış olan mağara çizimlerinde hayvan iç organı resimlerinin de olduğu görülmüştür. ilk yazılı kaynaklar ise eski yunan'da hippocrates ile başlar ( kafa kemikleriyle ilgili tanımları hala geçerliliğini korumaktadır) başka bir hekim aristotales ve ünlü yunan hekim galenos ( daha çok hayvan disseksiyonları üzerine çalışmıştır) ile devam eder. avrupa'daki yenilik hareketlerine takiben gelişme göstermiştir ki buna en iyi örnek leonardo da vinci'nin çalışmalarıdır; insan vücuduyla ilgili çizimleri günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır. ancak onaltıncı yüzyılda bağımsız bir bilim dalı olarak ele alınmaya başlanan anatomi gelişimine daha da ivme alarak devam etmiştir; ilk anatomist ve modern anatominin kurucusu andreas vesalius çok sayıda kadavra üzerinde çalışmıştır.

boyundaki morluk

insanın gözüne gözüne sokulduğunda;
''oğlum bak ben de sevişebliyorum!''
''sevişmekten geliyorum laaaee, aha da bak''
gibi buna benzer birçok cümlenin kurulmadan anlatılabilineceği vücud üzerindeki geçici damga; mühür.

bir de aklıllara ister istemez şu karikatüre getirmiyor da değil;


http://www.egonomik.com/2010/03/umut-sar...
şimdi bütün nalburlarda...

ilk öpücük

ilk öpücük anneden, hemen doğum sonrasında gelir. amniyosentez keseli, ıslak ve kanlısınızdır. bunun haricinde bahsedilen diğer ''ilk öpücük'' ne yağtığının farkında bile olmadığın, yapılabilinecek en beceriksiz ve kötü öpücüktür; ama acemice yapılmış olmasını onu eşsiz ve unutulmaz olmasına neden olur; güzeldir...

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

the daysleepers - mersmerize

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

bülent ortaçgil - hiçbir zaman

sözlük yazarlarının ağızlarına sürmedikleri yiyecekler

dil yemem diyordum ama tattım bu sene ve inanılmaz güzel geldi bana. mutlaka denenmeli; hatta bence düdüklü tencerede iyice haşlandıktan sonra yedirilecek kişiye sezdirilmeden tattırılmalı ki o da keşfedebilsin herhangi bir önyargısı olmadan.
ayrıca o dili ısırmak da ne hoş olur yahu; tadında ve kararında olduğu müddetçe tabii.

28 ekim 2012 maria sharapova serena williams maçı

kortun bir tarafında wimbledon tenis turnuvası'nı kazanan en genç bayan tenisçisi sharapova varken diğer tarafta ise kariyerine rakibinden yıl önce başlamış olan ve şu anda bayan sporcular arasında en çok kazanan ismi var. iki tarafında çok güçlü yönleri var; sharapova güçlü bir backhand oyuncusu; hatta çifte backhand ve forehand vuruşlarıyla tanınırken serena olağanüstü bir mental güce sahiptir; çoğu müsabakada geriye düştükten sonra maçı çevirmiştir.

izmir'de yaşayan ayı sözlük yazarları

merhaba herkese; ben de geldim buralara sonunda, ama izmir'de yaşayan sözlük yazarı epeyce bir az sanıyorum ki bu başlık oldukça boş kalmış gördüğüm. olası bir zirve yapıldığında az kişinin katılacağı aşikar sanıyorum ki. ancak bunun bir artısı da olabilir diye de düşünmüyor değilim açıkcası; az kişi masanın da küçük olacağını ve daha samimi bir ortam sağlanabilineceğini de vaadediyor bir yandan; ama bilinmez ne olacağı son tahlilde. aylık zirveler planlanabilinir diye iç serzenişimi dile getiriyorum buradan; bir sözlüğü canlandırmanın etkin yollarından biri reel sosyalleşmeyi de sağlayabilmekten geçer diye düşünüyorum.

street fighter’da hangi karakter

japonya'da balrog ismiyle bilinirken batı ülkelerinde çıkan street fighter 2 versiyonlarında vega adını almış maskeli karakter vazgeçilmezimdi.

ayı sözlük yazarlarının burçları

yükseleni akrep olan bir yengeç olarak yaşamanın haklı gururunu paylaşıyorum.

miyazaki

hayao miyazaki japon anime ve manga sanatçısıdır. en yakın çalışma arkadaşı isao takahata ile studio ghibli adlı animasyon stüdyosunun kurucusudur. berlin film festivali'nde ödül alan ilk animasyonu olan spirited away / ruhların kaçışı ile ilgileri oldukça üzerine toplamaya başlayan hayao miyazaki amerika lı walt disney ve ingiliz nick park gibi isimlerle karşılaştırılır hale gelmiştir ve özellikle türkiye'de isao takahata ile beraber yaptığı ''heidi'' adlı dizisiyle tanınır. onu keşfettiğim ilk animasyonu ''my neighbor totoro / komşum totoro'' ile takip etmeye başladım ve karakterlerinin özgünlüğüyle hayalgücüne inanamadım.

büfeden gazete istemek

elektronik ortamın cılız ve yabancılığına inat hala devam ettirmeye gayret sarfettiğim eylemlerimden biri. hiçbirşey o mürekkepli, kendine has kağıt kokulu ve aslında okumaya elverişsiz büyüklükteki yaprakları olan ''gaste'' nin yerini tutamaz. elektronik yaşamın cazibesine gazeteler de kendini kare-kodlar yüzünden kaptırmış bulunmakta ne yazık ki; özellikle manşet haberlerinin köşelerindeki kare-kodlar ile o haberin videosuna da ulaşılabiliyor artık.

seks sonrası pişmanlık

bu duygudurum haline girmek için illaki bir birliktelik içinde olmak gerekmiyor bence; sürekli başka insanların yataklarında uyanmak yada kollarında gördüğün her değişik yüze bakarkenki yaşadığın o bozuk içsel boğulmuşluk hali kemirmeye başlarsa seni, ipler kopma evresine doğru yol almaya çoktan gözlerini yummuştur bile. bazen kendimi o çarşaf kıvrımları arasında kaybolmuş, tükenmiş ve takatsiz hissettiğimin farkına vardığımda üzülmeyi yaşamıyorum aslında yada hüznün iliklerimde dolaştığını belki de; yaşadığım melankoliyle harmanlanmış bir varoluş süreci gibime geliyor benim; alışılması gereken kronik bir rahatsızlık gibi. bu tür gecelerin gelmek bilmeyen sabahlarında kulaklığımı takar ve aynı parçaya kaldığı yerden devam ederim; hayatımızın da bu hareketten farkı nedir zaten; birşeylere rağmen devam edebilmek...

telefon

bülent ortaçgil'in 2010 yılında yayınladığı ''sen'' adlı albümünde bulunan ve günümüzde yaşadığımız şu durumu ancak bu kadar iyi ifade edebileceğine inandığım işitsel nesne. merak eden için:



istediğimde bulurum seni
artık özelin yok
her an ulaşırım sana
artık özelin yok

mazeret tanımam
eğer açıksan
bir cüzdan gibi
yanında taşırsan
sabah akşam fark etmez
artık hiç özelin yok

eskiden telefonlar
sağda solda küçük notlar
bütün gün seni aradım
evde yoktun demeler

postaneler
kulübeler
bozuk hatlar
jetonlar
hep seni aradım
kimse yok

çağ başka bir çağ
en gerekli şey sensin
herkeste kendine özgü
en değerli şey sensin

bunun üzerine daha ne cümle kurulabilinirdi ki; her an herkesin yanı başında olduğumuzu yada tam tersi herkesin yanımızda olduğunu varsayarak birer birer içi daha da kararran kazanlara dönüştüğümüzü görmenin garip huzuru eşliğinde tekrar dinliyorum parçayı.

hayat dayat

jehan barbur'un o naif, o insanın kalbine dokunabilen ve tınısına yüreğinde gezinebilen sesinden dinleyebilinecek en güzel parçalardan hayat dayat. sürekli birşeyler zorla biriktirilmeye çalışılıyorken etrafımızda yalnız kalışlarımızın niye bu denli içinden çıkılamaz derecede büyük limanlara dönüştüğünü bir daha anlayabiliyoruz rahatça. yeni yeni yalanlar yazıyoruz oynamak için, yeni isimler üretip yeni yeni karakterlere bürünüyoruz; hem de maskesiz; alışılmış şekilde ve fazla da ustaca her geçen gün. gerçek dengimizi asla göremeyecek olmanın şaşkınlığını oyuncu kimliklerimiz yaşayadursun biz içimizi yine körelterek yeni şeyler dayatalım kendi kendimize; yaşamak dedikleri daha ne kadar düzmece ve kuralcı olabilirdi ki...

gökhan kırdar

türkiye için müziği zamanının çok ötesinde olan biriydi gökhan kırdar daha ilk çıktığı yıllardan itibaren. gece. melek ve bizim çocuklar adlı parçasıyla bir filme isim babalığı bile yapmıştır ki türkiye'de yapılmış ve yapılabilecek en cesur filmlerin başını çekmekte bu sinema şaheseri. trip adlı albümüyle inanılmaz boyutta değişim gösteren müziksel yapısıyla dikkatleri üstüne toplamayı gayet iyi başarmıştır ancak sonraki yıllarda dizi müzikleriyle anılmasıyla türkiye'de yeni bir sektörün oluşmasına yada varolan bu sektörün tekrardan kanlanmasına ön ayak olmuştur.

tam da bugün

ara ara bazı gerçekleri hatırlamak için dinlenmesi gereken parçalardan biri bence sıla'nın ''tam da bugün'' şarkısı. birşeylerin içimizde bitebildiğini, bazı yaşanmışlıklar sonucu içimizden birşeylerin kopabildiğini ve bunun oldukça normal bir durum olduğunu hatırlamak gerek bazen. bir de bu parçada sohbet eder gibi yada bir dostunla dertleşir gibi bir hava vardır ki o son nefesi alıp sevdiğinin boğazına üflemek de istersin kaçınılmaz şekilde. zaman zaman da dinlediğin mekanda lanet edersin kendi kendine ve koca koca harflerle bir sürü ''of'' çekersin içine doğru; aşkın acımasızlığını daha iyi anlatan bir başka şarkı daha olmaz dersin; aynı başlıyor bitiyor ve iki kişiden biri vazgeçiyor ve biri hep daha çok çok seviyor be... dinlemek isteyen için kısa yol:

to wong foo

iki travesti olan noxeema "noxzee" jackson ve vida bohemme'in travesti yarışmasını kazanıp hollywood'a gitme şansını yakaladıkları gecede bir köşede ağlarken yakaladıkları genç chi-chi rodrguiez ile tanıştıktan sonra gidiş uçağından vazgeçip bir cadillac kiralayarak çıkmış oldukları yolculuğu anlatan güzide film. ne varki araba yolda bozulur ve bir kasabaya düşerler. üç gün içinde araba için gerekli olan parçaları bulup tekrardan yola çıkmak için ellerinden gerekeni yaparlar. hepsi eşcinsel olduklarını gizlemek durumundadırlar, kısa sürede herkes birbirine alışmış olsa da yaşanılan oldukça enteresan olaylar vardır. mesela chi chî'ye bir oğlan aşık olur, noxeema kasabadaki kadınları sürekli takip eden adamlarla ilgilenirken bir yandan da kendi dünyasında sıkışmış olan yaşlı bir kadını hayata döndürmeye çalışır, vida kocasından şiddet gören bir kadına yardımcı olma çabasındadır. dram ve komediyi iyice güzel harmanlayan bu film gerçek ve kendimize yabancı yaşadığımız hayatın kirli yüzünü de göstermesi açısından oldukça ilgi çekici bir hal alıyor.

harman

doksanlı yıllardaydı hatırladığım; piyasa sürülen damla sakızlı bir ciklet markası.
bir de üstten kapaklı olan türk sigaralarına verilen ilk isim;
yeni harman ve harman

harman

kökeni farsçaya dayanan bu kelime değişik anlamlara gelir. örneğin; birçok çeşitten birer parça alınıp yeni bir birleşim oluşturma işi yada selüloz açılması aşamasından başlayıp kâğıt veya karton sayfasının meydana gelmesine kadar kullanılan bir veya birkaç kâğıt hamuru ile diğer malzemelerin meydana getirdiği sulu süspansiyon gibi.

  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

hunharca kuyruk yağı sikmek

yağlı ve büyük kuyruklu koyun ırklarımız;

(bkz: mor karaman)
(bkz: ak karaman)
(bkz: dağlıç)
(bkz: ivesi)
*
(bkz: serbest çağrışım)


yıllardır aynı tarz müzik yapan insan

acıyor ama devam et

doyumsuz dar kıçlı ayıların mottosu.

kanırtmaya başladıysa da devam edilir.

dersimin kayıp kızları

orjinal adı iki tutam saç: dersimin kayıp kızları olan belgesel. izlediğimde ilk aklıma gelen ve beni düşündüren nokta bu insanların ne acısı yaşadıklarının bile belli olmayışıydı; ne bir ölü var ortada ne de devlet tarafından aranan bir kayıp; şimdi ölen yakınlarının mı yasını tutuyor bunlar yoksa kayıp çocuklarının silüetlerini mi bulmaya çalışıyorlar. konuyu derinlemesine araştırmaya kalktığınızda, ben insanım diyen birinin içini harbiden yakacak olan korkunç hikayeler var.

ilk aklıma gelenlerden biri; filmin ardından tbmm de yapılan toplantıya katılan erdal karakoç'un hikayesi. yıllardır ablası sakine ve amcasının kızı şemsi'nin izini sürüyor. ancak olaydaki hüznün boyutunu belirleyen bu değil; bu arama, iz sürme görevini ölne babasından bir miras gibi devralıyor ve devam ettiriyor.
ve daha nice trajik, ilginç, anlatılması zor hikayeleri barındırıyor bünyesinde bu olay.

merak edenler için;

olay hakkıında her türlü görsel ve yazınsal bilgi: http://www.dersiminkayipkizlari.com/?hom...

belgesel hakkında bilgi: http://www.sinemalar.com/film/125824/iki...

kitabını okumak isteyenler için: http://www.iletisim.com.tr/kitap/dersimi...

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

aktif gay kucağı koltuk

sarsıntılı ve bol darbeli yolculuklar için bire bir efenim. *

post rock

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.