şapkalı a
â ; dır . ^ nın olduğu harfler ince ve yumuşak okunur. hâla - hala , kâğıt - kağıt , kâr - kar , kârı - karı , gibi. dilin zenginliğidir. tdk bu kullanımı kaldırmaya kalktıyasa olmamıştır. "ğ" sesi kadar önemlidir. bunun " û " " î " kullanımlarıda vardır. nasıl bazı arapça gırtlak sesleri anadil kullanıcıları çıkartabiliyorsa ve rusça kimi ses birleşmeleri. bunlarda türk dili anadil kullanıcılarına aittir.kullanılmalıdır. dilinize hakimiyetinizi gösterir.
yadigar
birisini, bir olayı, bir yeri hatırlatan. kişide olabilir, nesnede olabilir.
sandık
içine birşeyler koyabileceğiniz / saklayabileceğiniz / gizleyebileceğiniz / bir kanadı açılır, iki karşılıklı kanadında tutma kolu olan geometrik formlarda küp tanımına uyan, değişen boyutlarda ve amaca uygun imal edilen eşyadır. çeyiz sandığı, alet edevat sandığı, oyuncak sandığı gibi tanımlamalarla kullanım amacı ifade edilir.
birde bunların anı saklayanları vardır genelde nine lerde olur bu sandık. asla için göstermezler, masallardaki perilerin saklandığı sandıklar gibidir. sahibi ölünce açılır bakılır; içinden altın çıkmaz... ama bir kuru karanfil çıkar, bir kuşak çıkar, bir cigara paketine yazılmış arapça birkaç satır yazı çıkar, düz saten kumaştan düğün entarisi çıkar, dedenin ilk ve son gömleği, para kesesi, banyo takımı ve dahi pek çok para ile ölçülemeyecek anı çıkar. bütün anılar kucaklaşmak için sahibini arar, göremeyince uçar giderler, sır kalır sandığın içindekiler
siyah beyaz
fotoğraf baskı tekniğidir. hakim renkler siyah ve beyaz tonlarıdır. bu iki renk arasında dağılır tonlar. bazı anlar siyah beyazdır, bazı yüzler, bazı duruşlar, bazı bakışlar. o fotoğraflar siyah beyaz olmalıdır öyle tereddütsüz ve sade.
sepya
fotoğraf baskı tekniklerinden birisidir. kahverengi tonlarında ve kirli sarıya kaçan tonlarda olur etkisi. fotoğrafa eskimiş bir hava katar . eski siyah/beyaz fotolarda yıllar içinde sepya tonlara bürünerek yılların etkisini ve kokusunu üzerinde taşır hale gelebilir. fotoğrafın bu hali en kıymetlisidir.
en muhteşem üçlü
yoğurt- su - hıyar
kuru fasulye- turşu- ekmek
kuru fasulye - soğan - ekmek
kurufasulye- pilav - cacık
kalem- silgi - kalemtraş
büyüme = tasarruflar / sermaye
ösym
farklı zamanlarda 2 oturumda yapıldığını hatırlarım; öss (öğrenci seçem sınavı) ve öys (öğrenci yerleştirme sınavı) gibi.
kalemtıraş
kalemi traş etmekten türetilmiş gayet yerinde kelimedir. kurşun kalemin ucunu açmaya yarar. çevresi sert plastikten vei çinde kalemin gireceği kadar bir oyuk olan mekanizmadır. bu oyugun bir tarafında keski bulunur kalem buraya değdikçe hafif hafif traşlanır ve ucu yazmaya uygun hale gelir. plastikten küçüçük örnekleri olabildiği gibi masada yer bulan ve çıkrık çevirme mekanizması gibi çevirme kolu olan modelleride vardır.
silgi
yazı silmeye yarayan plastik içerikli bir kırtasiye aracıdır. kurşun kalemin yakın dostudur. yakın zamanda kokulusunu falan yapar oldular bebeler silgi koklarken kafa buluyo, yanlış işler bunlar.
kurşunkalem
karbon la karıştırılmış kil içeriği olan ve dışı ahşap kaplanan, yazmaya yarayan araçtır. renkli renki olur bunun dış odun kısmı, yazdıkça kalem ucu erir ve yeniden uç açmak gerekir bunu için kalemtraş vardır. yanlış yapınca silgi ile silersin olur. "kalem- kalemtraş- silgi" ayrılmaz üçlüdür. bide bu kalemtraşla kalemi açarken hırş hırş diye bir ses gelir eğer kendini kaptırırsan durduramazsın ve kalem açarken biter.
(bkz:
kalemtraş)
(bkz:
silgi)
biro
bildiğin tükenmez kalemin mucididir. (lászló józsef bíró (1899&1985) budapeştede doğmuş gazeteci olarak çalışan bir zatdır. "len bu kalem işi sakat yazılar yetişmiyo bide kağıtta çabuk kurumuyor ben buna bir icat yapayım" der ve ilk defa 1931 budapeşte uluslararası fuarında ürününü teşhir eder. ilk başlarda bildiğin matbaa mürekkebi kullanır ama bu kalem içinde yürümez, sonra kimyacı kardeşiyle kafa kafaya verirler ve yeni tip bitr mürekkep geliştirirler ve olur. 1938 de paris te patenti alınır. sonra bu işler arjantine taşınır ordada bir patent alınır falan. daha sonra bu patenti 1950 marcel bich satın alır ve adı "bic" firmasıya anılır olur.
altın
latincesi aurum:ışıldayan-parlayan; kimyasal sembolu au.
5000 yıldan fazladır değerli bir elementtir. parlak sarı renktedir. asitlere karşı dayanıklıdır, kolay işlenebilir. ışıltılı,ağır bir metaldir çevresel faktörlerle kolay tepkimeye girmez.hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. az bulunurluğu sebebiyle kıymetlidir ve çağlar boyu değişim aracı yada zenginlik sembolu olmuştur.
altın gibi kalbi var- altın gibi delikanlı - kişinin ne derece kıymetli özelliklere sahip olduğunu gösterir.
bide simya yapacam bakırdan altın yapacam diye uğraşanlar vardır. olmaz kardeşim git kimya oku.
lösev
lösemili çocuklar vakfı (lösev*) (*ankara lösemili çocuklar sağlık ve eğitim vakfı) 1998 yılında kuruldu. odaklandığı konuda başarılı sonuçlara imza atan bir kurum. pek çok bankanın yardım kuruluşları listesinde adı ve hesabı vardır.
bir iyilik yapayım derseniz bu adresi hatırlamanızı dilerim. kan hastası bir çocuğa yardımcı olmak iyi bir iyiliktir ve onlar sizi bilmezler ama aldıkları her nefes size bir teşekkür dür. bu da adam olana yeter....
http://www.losev.org.tr/v2/tr/content.as...
sırra kadem basmak
kaybolmak, akibeti sır olmak, birden iz bırakmadan ortadan kaybolmak.
kadem basmak
kadem arapça ayak demektir. adım basmak, adım atmak, varmak anlamına kullanılan bir deyimdir.
sırra kadem basmak: sır olmak, kaybolup gitmek anlamında çok sık kullanılır.
kinaye
bir sözün gerçek anlamı yanında mecaz anlamını düşündürecek biçimde kullanılmasıdır. amaç mecaz dır. kişiyi incitmeden iğnelemek, hafif ve zarif biçimde alaya almak için yapılır. ama gel gör ki kinayeyi bıçak gibi kullanlarda vardır. hatta onlara kinaye şövalyesi bile denebilir öyle iyi kinaye kullanırlar ki 4 silahşörler orada kılıç bıraktırır.
(bkz:
mecaz)
hoş geldin
karşılama selamıdır. sen gelince hoş oldu ortam anlamı verir. - "hoşbuldum" ile karşılık verilir.
eyvallah, saol, hı hı gibi cevaplar verilsede uygunu hoşbuldumdur.
-merhaba ben geldim, ayı sözlük
+hoşgeldin ayı sözlük buyur gir içeri.
-hoşbuldum
abdullah yüce
beyfendidir, çok dost ses tir , abi gibidir aynı masada içer gibidir. ilk şarkısı "bu ne sevgi ah, bu ne ıstırap" tır.
dinlemedinizmi ? peki link e tıklayın da hele bir bakın...
http://www.youtube.com/watch?v=sh6kg2-ymhc
hüdai aksu
meyhane şarkılarıyla tanınan şahane bir sestir. çok yazmayacağım... dinleyin dilerim... bir link ile hizmet bizden memnuniyet sizden...
http://kisalt.com/2ye
meyhane
adından anlaşılacağı üzere mey(şarap) hane(ev) den şarap evi demektir. farsça bir kelimedir. iran-türkiye ve balkanlarda meyhane adı ile anılır. günümüzde şarap evi bulmak(ayaklı bardakta şarap içilen yerler) kolay olsada, meyhane bulmak (su bardağından şarap içilen yerler) nerdeyse imkansızlaşmıştır. 5-10 masa ölçeğinde aşçısı,mezecisi mekan sahibi olanları en makbülüdür... çoğunda plaktan meyhane şarkıları çalar ki bunların en bilinenleri "hüdai aksu" ve "abdullah yüce"dir. tahta masalar muşamba örtüleri vardır,çoğu sobalıdır, cam kenarında konserve kutularına ekilmiş çiçekleri olur, sandalyeleri tahtadandır ve çoğunun çivileri gıcırdar... burda içilen rakının, kurulan masanın, yapılan sohbetin tarifi mümkün değildir. böyle yerleri bilenler varsa lütfen paylaşsın... bu da bir yerde ayu dayanışması değilmidir ? - dir ! .
(bkz:
hüdai aksu)
(bkz:
abdullah yüce)