deizm
deizmin dünyadaki kötülüklere cevabı nedir? eğer ilk evrimsel döngüden beri sahip olduğumuz tanrı vergisi aklımızı benimsersek, dünyadaki kötülüklerin birçoğu aşılabilir ya da ortadan kaldırılabilir. unutulmamalıdır ki, keşfettiğimiz doğa kanunları ve bilgisayarlardan tıbba kadar keşfedip lehimize kullanmayı öğrendiğimiz her şey sonsuza dek var olacak. ama insanoğlu bilgiyi kazanmanın ve öğrenmenin yerine korku ve hurafeler içinde yaşamayı tercih etmeye karar verdi. başarıya ulaşmak için sıkı çalışmaktansa yaptığımız davranışlardan sorumlu olmadığımıza inanmak çok daha kolay geliyor.
deizm tüm soruların cevaplarına sahip olduğunu iddia etmiyor. yalnızca yanıtların doğru tarafında bulunduğunu iddia ediyor.
deistlerin tanrı görüşü
biz tanrıyı istediği her şeye gücü yeten sonsuz bir varlık olarak görürüz. aşağıdaki albert einsteindan yapılan alıntı tanrının iyi bir deistik tanımını sunuyor.
benim inancım, zayıf ve çelimsiz akıllarımız ile algılayabildiğimiz ve kendisini küçük detaylarda açığa vuran sonsuz üstün bir ruhun mütevazi hayranlığından ibaretir. bu kavrayamadığımız evrendeki açığa çıkan üstün bir mantık gücünün varlığına olan derin duygusal sağlam inanç benim tanrı düşüncemi şekillendiriyor.
deizm
deizm, evrim teorisine karşı değildir. deizm'e göre insan, tanrı'nın oluşturduğu kurallar çerçevesinde, daha ilkel canlıların evrimleşmesi sonucu oluşmuş olabilir. burada dikkat edilmesi gereken konu yaradan gücün belirli kuralları önceden koymuş olmasıdır. başka bir deyişle tamamen kendiliğinden bir oluşum söz konusu değildir. bir yaratıcıya inanmak, o yaratıcının, insanı aşama geçirmeksizin bir anda yarattığı fikrine inanmayı da gerektirmez; ama musevilik, hıristiyanlık, islam gibi semavi dinlerde insanın, önceden evrim geçirmeksizin, bir anda yaratıldığına inanılır. evrim teorisine karşı akıllı tasarım görüşü ortaya atılmaktadır. bu inanış deizm'de bulunmak zorunda değildir.
deizm doğadaki tasarımlar/kanunlar ışığında akla ve mantığa dayalı bir tanrı inancıdır. deizmin doğasında ve felsefesinde korkutma ve hurafeler yoktur. ancak, aklımız/mantığımız ve inancımız deizm'de bir arada bulunur. evrenin harika yapısı ve gördüğümüz yaradılış sistemi, tanrı'nın mevcudiyetine, bize kitapların gösterebileceğinden çok daha büyük bir kanıttır ve aynı zamanda onun gücünün büyüklüğünü gösterir.
deizm
deizm veya yaradancılık, tüm dinleri reddeden ancak tanrı'nın varlığına inanan inanç biçimidir. dinler reddedildiği için peygamberler, kutsal kitaplar, sevap, günâh, ibâdet, vahiy, ahiret, cennet, cehennem, melek, cin ve şeytan gibi kavramların hiçbirinin deizm inancında yeri yoktur. yalnızca evreni ve doğa kanunlarını koyan, bunun ardından evrene ve insanlığa hiç bir müdahalesi olmayan bir tanrıya inanılır. bu tek inancın kaynağı, dolaysız yoldan algılarımızla doğaya ve insanın yapısına duyulan hayranlık ve bunları bir yaratan bir gücün olması gerektiğine yönelik inançtır. deizmde insan için en önemli ödev, evren'i ve yasalarını akıl yoluyla bilmek, anlamak ve zihnini sürekli geliştirmektir.
harun kolçak
1955 yılında istanbul'da doğdu. saint benoit'da okudu. müzik çalışmalarına o yıllarda basgitar çalarak başladı. içindeki müzik tutkusu artınca ünlü sinema sanatçısı olan babası esref kolçakla konuştu eğitimini yarım bıraktı ve profesyonel çalışmalarına ve stüdyo çalışmalarını başladı. ilk çalışmalarına rock müziğin babası olarak tanınan erkin korayla başladı.
1978 yılında rıza silahlıpoda ritm 68 orkestrasına bas gitarist olarak katıldı. askerlik dönüşü caz müziğine yöneldi aydın esen, neşet & nükhet ruacan, erol pekcan gibi ünlülerle çalışan ve müzikal deneyimini artıran harun kolçak, onno tunç`tan orkestrasına katılması için teklif aldı.
7 yıl onno tunç orkestrası'nda bas gitaristlik, vokalistlik ve solistlik yaptı. zerrin özer ve aşkın nur yengi ile birlikte yaptığı düetler, kuşadası altın güvercin ve antalya akdeniz akdeniz adlı şarkı yarışmalarında ödüller aldı.
1991de onno tunç ile ortak yaptığı gir kanıma albümü ile büyük çıkış yakaladı. albümlerinin çoğunda söz ve müziğin kendisine ait olması sanatçının kariyerinin güçlenmesine yolaçtı. 1996da litvanyada 13 ülkenin katıldığı müzikos festivalis 96da en iyi ikinci şarkıcı seçildi. 2012'de yeniden doğuyorum adlı solo albüm çıkarmıştır.
hukuki olarak eşcinsellik
birçok ülkede eşcinsellik bir suç olarak kabul edilmektedir, fakat son yıllarda bu ülkelerin sayısı hızla düşmektedir. uluslararası af örgütü'ne göre 2007'den beri yaklaşık 70 ülkede eşcinselliğe ceza verilmektedir. hindistan, afrika'nın bazı bölgeleri, guyana, jamaika, kuzey kore, malezya, papua yeni gine, bazı orta asya devletleri ve birçok müslüman ülkede (ortadoğu ve kuzey afrika) eşcinsellik kanunen hapis cezasıyla cezalandırır. eşcinsel ilişki veya herhangi bir livâta hareketinde bulunanlara idam cezası verilen ülkeler şunlardır: suudi arabistan, birleşik arap emirlikleri, iran, moritanya, nijerya'nın kuzeyindeki bazı eyaletleri, somali, sudan ve yemen.
eşcinsellikle ilgili teoriler
19. ve 20. yüzyıllarda çeşitli psikologlar eşcinselliğin nedenleri ile ilgili teoriler geliştirdiler. bunların çoğu eşcinselliği "akıl hastalığı" olarak tanımlıyordu.[24] 19. yy psikologlarından richard von krafft-ebing, mastürbasyon, sadomazoşizm ve şehvet cinayetlerini "cinsel sapıklıklar" olarak tanımladığı 1886 tarihli kitabı psychopathia sexualis'de eşcinselliğin kalıtımsal olduğunu iddia etti. çağdaşı sigmund freud, kendini karşıt cinsteki ebeveyn ile özdeşleştirmenin de etkisiyle oluşmuş, "psikoseksüel gelişimdeki çatışmaların bir sonucu" olarak tanımladı. diğerleri, eşcinselliğin nedenlerini sosyal etkilerde ve anne karnındaki gelişim esansında gerçekleşen fizyolojik olaylarda aradılar. eşcinselliğin nedenleri, muhtemelen, insanın doğuştan gelen veya doğasından kaynaklanan özellikleri ile çevresel faktörler ya da toplum etkisinin bir bileşimidir.[24]
21. yüzyıla gelindiğinde birçok toplum cinselliği daha rahat ve açık bir şekilde tartışır hale geldi. insan cinselliğinin bir ifadesi olarak eşcinsellik kabul görmesi başladı ve bunun bir sonucu olarak eşcinsellikle ilgili hurafeler terkedilmeye başlandı. özellikle 1950 ve 60'larda yaygın olan, erkek eşcinsellerin zayıf ve kadınsı oldukları, lezbiyenlerin erkeksi ve saldırgan oldukları inanışları büyük oranda terkedildi.
20. yüzyılda abd'de, "seks araştırmaları" adı altında, amacı cinsel ilişkileri incelemek olan bir sosyal ve davranış bilimi oluşturuldu. araştırmacı alfred kinsey'in 1948'deki raporuna göre eşcinsel aktivite gerek erkek gerekse kadın ergen amerikalılar arasında oldukça yaygındı. örneğin erkek deneklerin %30'u bir şekilde eşcinsel aktivitede bulunduğunu belirtti. yine erkeklerin %10'u, 16 - 55 yaşları arasında, uzun süreli (1 ila 3 yıl) eşcinsel ilişki yaşadığını belirtti. aynı çalışmada kadınların yarısına yakını eşcinsel aktivitede bulunduğunu belirtti. kinsey'in metodları ve ulaştığı sonuçlar uzun yıllar tartışıldı. yakın dönemde yapılan araştırmalarda kinsey'inkilerden az ya da çok yüzdelere ulaşıldı. örneğin 2003 yılında yapılan bir araştırmaya göre norveçlilerin %12'si eşcinsel ilişkide bulunmuştur.
alfred kinsey cinsel aktiviteleri homoseksüel ya da heteroseksüel olarak ayırmaktansa, geniş bir yelpaze üzerinde değerlendiriyordu. bu yelpazenin en uç noktalarını homoseksüelliğin ya da heteroseksüelliğin en ileri düzeyleri oluşturuyordu. biseksüellerin orta noktada bulunduğu kabul edilirse diğer bireylerin herbiri bu yelpazenin sağında veya solundaki bir noktada yer alıyordu. örneğin konuma bağlı eşcinsel aktivite (ing: situational homosexual activity), karşıt cinsin bulunmadığı hapishane gibi ortamlarda gerçekleşme eğilimindedir.
türk edebiyatında lgbt temaları
türk edebiyatında eşcinsellik, türk edebiyatı içinde eser veren kişilerin (yazar ya da şair), eşcinsellik ya da eşcinsel temaları tamamen ya da kısmi olarak ele almasıdır. kemal tahir, attila ilhan, demir özlü, ferit edgü, selim ileri, bilge karasu, adalet ağaoğlu, leyla erbil, kamuran şipal, fazıl hüsnü dağlarca gibi yazarlar eserlerinde bu temaya yer veren bazı yazarlardır.
aids'e karşı zafer bayrağı
aids'e karşı zafer bayrağı, gökkuşağı bayrağının en altına siyah bir şerit eklenmesiyle oluşturulmuştur.
pembe üçgen
pembe üçgen
pembe üçgen (almanca: rosa winkel), eşcinsel kültürün en sık rastlanan ve en popüler simgelerinden biridir. kökeni ii. dünya savaşı'na uzanan pembe üçgen, naziler tarafından cinsel yönelimi nedeniyle toplama kamplarına konulmuş eşcinsel erkeklere (gey) verilmiştir. yine cinsel yönelimi nedeniyle tutuklanmış eşcinsel kadınlar (lezbiyen) ise siyah üçgen takmak zorunda bırakılmıştır. eşcinseller, nazi rejiminin baskı ve soykırımına maruz kalan gruplardan biridir.
pembe üçgen, gökkuşağı bayrağı ile birlikte eşcinsel yürüyüşlerinin ve eşcinsel haklarının başlıca sembollerinden biri olarak kullanılmaktadır.
eflatun gergedan
eflatun gergedan eşcinsel sembollerden biridir. 1970`lerde abd`de ortaya çıkmıştır. eylemci bir simge olarak kızdırılana dek sakin olan ancak, kızdırıldığında son derece vahşileşen bir gergedan kullanılmıştır. renginin eflatun olması ise eşcinsel kimliği gösterir.
bostonlu daniel thaxton ve bernie toale tarafından tasarlanmıştır. kamuya açık olarak ilk defa 1973 yılında boston metrosuna asılan posterlerde kullanıldı
siyah üçgen
siyah üçgen günümüzde lezbiyenler tarafından kullanılan bir "gurur" ve "dayanışma" sembolüdür. ters duran siyah bir üçgendir.
mor el
mor el (ingilizce: purple hand), 31 ekim 1969'da san francisco'da bir grup ofis çalışanın homofobik editörlerini (the san francisco examiner) protesto amacıyla ellerini mor mürekkeple boyayarak, kâğıtlara basarak ve çalıştıkları binanın her yanına bunları yapıştırarak oluşturulmuş sembol new york'lu siyah el adlı bir çeteden ilham alan bazı aktivistler tarafından mor el ismi eşcinsellerin sembolü olarak o tarihten bu yana kullanılmaya başlandı; fakat isim günümüze değin çok fazla popüler olmadı.
cinsiyet simgeleri
cinsiyet simgeleri, antik roma'dan günümüze kadar gelen ve cinsiyetleri sembolize eden astrolojik simgelerdir.
ucunda ok bulunan mars simgesi erkeği, ucunda artı bulunan venüs simgesi de kadını temsil eder.
içiçe geçmiş bir kadın ve bir erkek figürü heteroseksüelliği sembolize eder.
birbiri üzerine binmiş kadın ve erkek simgeleri, kadın ve erkek arasındaki farklarla çeşitliliğin göz ardı edilmediğinin altını çizen heteroseksüel bilinci simgeler.
iç içe geçmiş iki erkek simgesi 1970'lerden bu yana eşcinsel erkekler tarafından kullanılmaktadır.
iç içe geçmiş iki kadın simgesi, genelde lezbiyenlik için kullanılsa da, bazı feministlerin bu simgeyi kadın kardeşliği için, iç içe geçmiş üç venüs simgesini ise kadın eşcinselliği için kullandığı görülmüştür. 1970'lerin bazı lezbiyen feministleri üç-dişi simgesini erkek egemen toplumun dayattığı tekeşlilik standardına isyanı simgelemek için kullanmışlardır. günümüzde, üç-dişi sembolü de sadece lezbiyenliği simgelemektedir.
cinsiyet değiştiren kişilerin ok ve artı işaretlerini aynı halkada buluşturarak yeni bir sembol yarattıkları görülmüştür.
merkür'ün astrolojik simgesi, geleneksel olarak cinsiyet değiştiren kişilerin sembolü olarak kabul edilir. yunan mitolojisinde hermes (roma mitolojisindeki merkür'ün karşılığı) ve afrodit, hermafroditus adını verdikleri bir çocuk sahibi olurlar. bu çocuk, hem erkek hem kadın organlarına sahiptir. (hermafrodit terimi de buradan gelir) simgede, üstteki hilâl erkeği, alttaki artı işareti kadını, halka ise her iki yanında birbirini dengeleyen birer cinsiyetin bulunduğu bireyi temsil eder.
international foundation of gender education (ifge) logosu da cinsiyet değiştirenlerin sembollerinden biridir. cinsiyet simgelerinden esinlenerek tasarlanmıştır. ifge, cinsiyet değiştirme ve karşı cinsin giysilerini giyme konularına eğilen bir eğitim ve yardım kuruluşudur. kuruluşun logolarından biri lavanta rengini pembe üçgeni bir halkada birleştirerek tüm cinsiyetlerin bir arada bulunuşunu simgeler. bu simge, tescilli olmasına rağmen, cinsiyet değiştirenler veya cinsel farklılıkları destekleyen bireylerce ticari olmayan amaçlar için kullanılabilir.
gökkuşağı bayrağı
gökkuşağı bayrağı, bir gökkuşağının renklerinde olan şeritler içeren rengârenk bir bayraktır. birçok gökkuşağı bayrağının tasarımı "geleneksel" (kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve menekşe) renk düzenini takıp etmektedir.
gökkuşağı bayraklarının kullanımı çok eski bir gelenektir; dünya çapında birçok kültürde çeşitlilik, içericilik, umut ve arzunun bir simgesi olarak gösteriliyor.
günümüzde birbiriyle bağlantısı olmayan bir sürü gökküşağı bayrağı kullanılmaktadır. bunların belki en çok bilinen örneklerinden gay pride'i simgeleyen "gurur bayrağı"dır. barış bayrağı da özellikle italya'da çok yaygın ve kooperatif bayrağı, uluslararası kooperasyonu simgeliyor. inka imparatorluğu'nun mirasını ve and halkı hareketlerini temsil etmek için de andlılar tarafından kullanılır.
hayvanlarda eşcinsel davranışlar
hayvanlar aleminde de eşcinsel davranış sergileyen ya da eşcinsel ilişkiye giren canlılar mevcuttur. sosyal türlerde yaygın olan bu durum özellikle deniz kuşlarında ve memelilerinde, maymunlarda ve büyük insansılarda görülür. eşcinsel davranış yaklaşık 1500 türde gözlemlenmiş, bunlardan yaklaşık 500'ü kapsamlı olarak incelenmiş ve dosyalanmıştır.
eşcinsellik ve aids
aids, hiv nedeniyle insanlarda bağışıklık sisteminin çökmesine neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. insan bağışıklık yetmezliği virüsü (hiv); kan ve kan ürünlerinin, sperm veya diğer cinsel sıvıların şahıslar arası transferi ile bulaşır. ayrıca plasenta ya da süt yoluyla hasta anneden bebeğine bulaşır.
bilinen ilk aids vakaları 1981'de abd'nin new york ve kaliforniya eyaletlerinde rapor edildi. aids teşhisi konulan ilk şahısların çoğu hastalığı cinsel yolla kapan eşcinsel erkekler ve şırıngaları ortak kullanan damardan alınan uyuşturucu bağımlılarıydı.
şu an dünyada hiv'in en yaygın bulaşma yöntemi "heteroseksüel" cinsel ilişkidir. ilişki sırasında virüs vücuda vajinanın iç yüzeyi, penis, rektum ya da ağız yoluyla girer.
türkiye'de eşcinsellik
türkiye'de homofobi karşısında pek çok aktivist hareket gerçekleştirilmekte ve önyargıların kırılması için uğraş verilmektedir. türkiye dünya'da homofobi'nin en yaygın olduğu ülkelerden biridir.
eşcinsellik
birçok gey ve lezbiyen kişi ciddi hemcins ilişkisi içerisindedir. ilişkideki tarafların kendi psikolojik algılayışları açısından bu tür ilişkiler ile heteroseksüel ilişkiler arasında hiçbir fark yoktur. kaydedilmiş tarih boyunca eşcinsel ilişkiler ve eylemler -aldıkları şekle ve bulundukları kültürlere bağlı olarak- zaman zaman takdir edilmiş zaman zaman da yargılanmışlardır. 19. yüzyılın sonlarından beri, eşcinsellerin görünürlük ve tanınmasının artırılmasının yanı sıra; evlilikler, medeni birliktelikler, evlat edinme ve ebeveynlik; işe ve askere alınma ile sağlık hizmetlerine eşit erişim gibi yasal hakların kazanılması için büyük bir mücadele verilmektedir.