max blum

Durum: 1300 - 0 - 0 - 0 - 22.07.2017 01:49

Puan: 29740 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

you can have your dreams but you cant have me...
  • /
  • 65

hestia

efendim çıtır sevgilisinin koynundan çıkıp işe bile gidememekte yazardır.

sevgilisi de maaşallahh adeta bir petshop vitrini. ben diyim yavru kedi, sen de yavru köpek tavşan ve daha bir sürü şey. pek sevimli üstelik de maharetli.

lakin abisi yokmuş sevgilisinin. bence ayrılınılabilir bu sebepten. neden olmasın ki?

demir attım yalnızlığa

pek bir güzel, homohob ebru gündeş'in çıkış şarkısı. sözlerini de yazayım da bv bear bana hoş versin.

sessiz bir köşede, her şeyden uzak
meçhul yarınlara terk edilmisim
dostluklar yalanmış, sevgiler tuzakmış
tuzak
hayret yanılmışım, yalnızım simdi
oysa mutluluğu hayal etmiştim
gidenler unutmuş, aşkları yalanmış
yalan

günesin doğuşu, batışı farksız
nasıl yaşanırsa yaşarım ben aşksız

demir attım yalnızlığa
bir hasret denizinde
ve şimdi hayallerim o günlerin izinde
yüreğimde duygular, ümitlerim nerede

söyle bir düşünüp her şeyi birden
neden anıları bitirmeyişim
yalanmış sevgiler, kalbimden uzakmış
uzak
boşa beklemişim yollara bakıp
kurak topraklara umutlar ekmişim
arzular avuttu, gördüğüm hayalmiş
hayal

günesin doğuşu, batışı farksız
nasıl yaşanırsa yaşarım ben aşksız

karataş

yetiştirdiği en ünlü kişi hasan şaş'tır her hal. kendisinin annesinin oynadığı reklam ile gençliğin verdiği gazla haftalarca alay etmiş, pek gülmüş eğlenmiştik.
karataşın ne akdar über bir yer olduğunu hasan beyefendi üzerinden anlayabiliriz. kendisi belediye başkanlığına aday olmuş ve "iki tosba doğuracak diye bişeler bişeler. seçilirsem buraları hep otel yaptıracam amk" diyerek karataşın vizyonunu ortaya koymuştur.

muhtemelen yemekleri güzeldir. bir de benim büyüdüğüm yerde emsela fellahlar trt aksanıyla konuşuyor, karataş bana çok otantik geliyor bundan sebep.

resmi tarih eğitimi

efendim bize yalan söyleyen derstir.

söylemiştir de neden söylemiştir?

ulusu tasarlamak diye bir şey vardır. ulus devlet popülerken tabi ki her kes ulus tasarlamak ister. ortak düşman yaratmak, ortak geçmişler, acılar, bbaşarılar, kahramanlar yaratmak, ortak efsaneler...

lakin bugünb gelip "lan oğlum ben öğrendim, işin aslı öyle değilmiş" demek abesle iştigaldir. zira 1980lerde dünyada hızla yayılan, 90larda ülkemize de sıçrayan küreselleşme olsun, yeni dünya düzeni olsun, öteki olsun beriki olsun ulus devletinin modasının geçtiğine karar vermiş ve bir sana değil bu fikri hepimize yavaş yavaş işlemiştir.

yani amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. her devletin, milletin geçtiği yoldan gelip hepsiyle aynı yere gidiyoruz.

bugün yunanistan'da "muhteşem yüzyıl türkiye'nin tuzağı, davutoğlu dedi zaten, osmanlıyı yeniden kuracaklarmış" diyen amca size tanıdık gelmiyor mu? sizin sokaktaki kahvede oturmuyor mu?

neredeyse her ülkede yaşlılar korkularıyla boğuşurken gençler milletleriyle daha az gurur duymaya başlıyor. hatta bizdeki gibi çıktığı kabuğu beğenmeyenlere "ay ne de güzel öz eleştiri yapıyor, çok birikimli, tam bir aydın, çok doğru valla. bravo! bravisimo!" diyen milyonlarca insan yaşıyor dünyada.

osmanlı imparatorluğu

eğitim sistemimizin ne kadar kıçı kırık olduğunu gösteren imparatorluktur. neye imparatorluk denir neye denmez bilmeyen nesli önümüze döken başlıktır.

zannederim sözlüğün büyük bir kısmı roma'yı italyan imparatorluğu, kutsal roma-cermen'i avusturya imparatorluğu falan samkatadır.

imparatorluk zaten farklı etnisite metnisite vesaireye hükmeden devletler için kullanılan bir tabirdir. holding gibi düşünmek gerekir.

ayının kılı yok

yep yeni gümbür gümbür bir şarkıdır
sözlerini de yazayım da tam olsun

sokakta adam çok
böylesi nerde? yok
sakalı var bıyığı var
erkeklikten eser yok

binbir türlü yalanı
artık kalmaz kananı
defol, al git ananı
anma ulan adımı

o gözlere dalan yok
kalpte sana alan yok
sakalına kanmayın
bu ayının kılı yok

ayının kılı yok, göbeğine kanmayın
yalanın sonu yok, sözlerini takmayın
tecrübe konuşuyor, gçnlünüze almayın
bu ayının kılı yok
ayı değil, kılı yok...

ayılarock

sitem dolu yeni şarkısı ayının kılı yok iddialı sözleriyle repertuara girmek için beklemektedir.

ayrıldık da ne oldu sanki

sözleri revize olmuş şarkıdır:

ayrıldık da ne oldu sanki?
cidden, daha mı iyi şimdi?
allah aşkına cevap ver
indiririm camı çerçeveyi

bok vardı çünkü ayrılmakta
bedava mı sandın bağlılığı
bazen sevmeden de olur
zamanla bulur karşılığını

iki baldır bir göbek
sanma mutluluk demek

iki baldır bir göbek
sanma mutluluk demek

ayrıldık da ne oldu sanki
eşşoleşşek!!!


taksim deki buluşma mekanları

kinsey skalası

efendim skalasının bir de testi vardır. ben yaptırmışımdır. sonuç olarak kesin ibne olmakla beraber kızlara karşı da boş olmamakla itham edilmişimdir.

kevbear

son derece güvenilmez, yalancı, asla ipiyle kuyuya inilmez ayıcandır. en son geçtiğimiz pazar gecesi beni sabah çöpü atacağı yalanıyla kandırmış, tatlı hülyalara daldırmış ve pazartesi işten gelince gördüğüm yerinde duran çöp poşeti manzarasıyla adeta bana hayatımın kazığını atmış haindir.

edith piaf

efendim kendisinin hayatı değme türk filmlerine, kemal tuığcu romanlarına taş çıkartır. bir şarkısı vardır ki benim için çok özeldir. o nedenle adını da veremem...

salo o le 120 giornate di sodoma

efendim film olarak ilginçtir, izlenir de düzenli olarak gazete okuyan, haberleri falan izleyen bir türk için pek de rahatsız edici değil, hatta yer yer komiktir. özellikle circle of fettish kısmında pek bir gülmüş eğlenmişizdir beraber izlediğim genç kızlar ve erkeklerle.

gülmeyip de ne yapacaktık yani, söyletme beni abisi...

zenne

geç de olsa izlemiş bulunduğum filmdir. sizi yorumlarımdan mahrum bırakacak değildim, elbet de izleyecektim.
bu filmle anladım ki mahsun kırmızıgül bu ülkede sinema alanında çığır açmıştır. filmde etkilerini görmek mümkündür. mesela film tek br film değildir. 2 farklı hikayeyi anlatan ama aslında ikisini de anlatmayan bir filmdir. ayrıca renk olsun diye anlatılmış alakasız hikayeler de mevcuttur.
açacak olursak filmde ne ahmetin hikayesi ve canın hikayesi tek bir filmle anlatılmıştır. konvansiyonel sinemada hikayeler ya iç içe geçer ya da biri diğerinin yan hikayesidir. ama mahsun kırmızıgül ile tanışrığımız yeni akımda filmler biri birinden alakasız üç beş konudan bile oluşabilir. zennede de can ile ahmetin arkadaş olması dışında hikayelerinin birleştiği bir yer yoktur.
ayrıca, filmde "böyle de bir şey olmuştu" mantığıyla eklenen afganistan sahneleri kesinlikle mahsun kırmızıgül etkisini gördüğümüz başka bir yerdir.
filmi bir yabanıya anlatmak isterseniz " işte bir zenne var, onun aile ilişkileri askerlik problemi falan" derseniz yalan olur, "işte bir çocuk var ailesi çok geleneksel. bir adama aşık olup ailesine gay olduğunu falan açıklıyor" derseniz yalan olur. "işte bir fotogragçı var, afganistana falan gitmiş çok travmatik anlar yaşamış" derseniz yalan olur.
zira film bence şu şekilde anlatılmalıdır" işte bir yönetmen gitmiş popüler bir gayin cinayetininden esinlenerek film yapmıştır."

aussiebum

mütemadiyen cumartesi geceleri tekyönde bir gün önce gördüğü kanadalıyı, almanı, aydınlıyı, manisalıyı arayan yazardır.

kevbear

geçtiğimiz haftasonu ayaklarımı yerden kesmiş yazardır. o ne libido öyle?

heyecanlandınız mı? merak etmeyin. aramızda bir şey geçmedi, hala elit ve seviyeliyim. kendisi taşkın libidosuyla kucaktan kucağa hoplarken elimde kedisi peşinde koşturmaktan, leyla oldum uçtum.

bir de kendisiyle ilgili yakından gözlemlediğim bir şey daha var. her üç onda dokuz saatte bir telefonunun şarjı bitmektedir.kendisi kaşarın önde gideni olduğundan adı çıkmıştır ve saatte 300 mesaj almaktadır.

hatta komşular şikayete geşmiş, "ne bu dit dit tüm gün, wooflar roarlar" şeklinde sitemde bulunmuştur.

bv bear

geçtiğimiz haftasonu bana arabayla ankara turu attırmış, gölbaşında göle karşı bira içtirmiş, sempatik, sıcak kanlı ayıdır. gecenin en güzel yanı ise soundtrackidir. kendisinin müthiş ötesi arşivi bir flaşbellek marifeti ile her an yanında taşınmakta, yanında gezenlere unutulmaz anlar yaşatmaktadır.

sevdiğine kavuşmazsa ölecek hastalığı

türk filmlerinde adeta bir salgın gibi sık rastlanan br hastalıktır. özellikle hülya koçyiğit ve filiz akın çok çekmiştir bu hastalıktan. sadece zengin esas kızlarda görülür.

nowtheworldisgone imjustone

kendisi genel olarak tanımadan gıcık olduğum insanlardandır sözlüğün geri kalanı gibi.

zirve gecesi boyunca farklı stratejilerle bana yazmış hamburgerdir. önce beni küçük küçük sinirlendirerek cilve yapmayı denemiş, bu taktik tutmayınca özgüvenime oynamış, ben aşağılamış, bu da olmayınca bana hayranlığını açık açık ifade etmiştir.

neyseki biraz semptatik, gamzesi falan var sevimli bi çocuk. bir de bakkala falan gönderdim ses etmedi. gözüme girdi kerata.

naringergedan

kemersiz giydiği pantolonunu sorduğumda bana "haddini bil köpek" demiş ve ardından haddini öğrenmiş yazardır derdin de o kadar sakin ki kendisini öfkelendirmek çok zor.
  • /
  • 65
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1300

hetero ortamda sosyalleşmek

h,ç de zannedildiği kadar zor olmayan hadisedir. burada yazılanlardan anladığım sadece meme göt futbol araba motor tandansında konuşan bir heteroseksüel güruh var galiba ama ben kendileriyle pek haşır neşir olamadım sanırım. hetero arkadaşlarımla daha çok yaşamın günlük zorlukları, gelecek hayalleri, geçmiş sancıları, hobileri, şuları, buları üzerinden sosyalleştik şimdiye kadar. arada tabi futbol da konuştuk. gay arkadaşlarımlaysa daha çok onu tanıyor musun* bunu beğendin mi? bu buna böyle demiş üzerinden sosyalleşmek daha kolay gibi geliyor. ama onu da bu konuları açık açık konuşacak çok fazla kişileri olmadığından bulmuşken döküleyim hissiyatlarına veriyorum.

elit gay kriterleri

beni kaygılara sürükleyen başlıktır. görünen o ki yazarlarımızın pek çoğu sokaktaki paçozu elit gay sanmaktadır. lakin öyle değildir. bu durum adeta bir çinlinin gidip gün görmemiş kabilelere kendini ingiliz asilzadesi olarak tanıtması gibidir. zira ortada elit gay yoktur. kendini diğerlerinden farklılaştırıp elit diye kakalamaya çalışan palyaçolar vardır.

elit olmak için, en azından biraz "classy" olmak için yapılması gerekenlere gelince:
-ilk önce bir hayat edinin
-sonra bir iş edinin, bir okul ya da kurs da olur. boş durmayın.
-arada sırada dşünün. ama çıplak erkekleri, ya da dedikodu potansiyeli taşıyan şeyleri değil. ilişkileri, insanları, olayları... yanlış düşünseniz bile algınız açılır biraz.
-seçici olun ve seçimlerinizi kendinize meşrulaştırın. illa iyi ya da güzel olanı seeçmek zorunda değilsiniz. ama seçtiğinizin arkasında durun ve kend içinizde bu kararınızı meşrulaştırın, kendinizi kandırmayın.
belki bunları yapınca elit falan da olmazsınız ama bir adım leri gideceğiniz kesin.

eşcinselliğin beş şartı

elbette ki ilk ve en önemli şartı kendinden başka diğer eşincilleri beğenmemek, tasvip etmemek ve kötülemektir.

ikinçi şartı ise senin gibi yaşamayan, davranmayan, giyinmeyen eşcisel grupları küçümsemek, kötülemek ve onlarla alay etmektir.

üçüncü şartı hayatında bir kere en avam gay sitelerinden birine şöyle de olsa bir bakmaktır. ülkeye göre değişen sitelere türki için gable örnek verilebilir.

dördüncü şartı ise daima en iyiyi hak ettiğine inanmaktır. 3 liralık ürün 300 liralık performansını vermeli, sokağa çıktığında çocukların ağlaşarak kaçışmasına sebep olacak kadar çirkin olsan da sen dorian grayi hak ediyorsun. sakın ha altına prim verip götünü kaldırma.

son şartı ise her şeyin en iyisini yaptığının bilincinde olmaktır. her şeyin en iysini bilen, en güzel dizileri izleyip en güzel müzikleri dinleyen ve tabi ki fikirlerini en güzel artiküle eden sensin.

yazarken farkına vardım ki ben bir eşcinsel değilim. sadece 4 şarta uyuyorum. uymadığım şart sizi meraklandırsın lütfen. hem zaten arkadaşlarımın dediğine göre hiçbir erkeği beğenmediğim için benden ibne olmazmış.

pipi ve popo arasındaki benzerlik

pee-pee* ve poo-poo* arasındaki benzerliğin de kaynağıdır.

diğer gayleri çekemeyen mutsuz gay

dört bir yanımızı sarmış haset tutkunu gaylerdır. gay oldukları için kendi kendilerini içten içe suçlamaları olasıdır.

bunlar gay olmayı pek de dert etmeyen kendi halinde gayleri cekemezler. nasıl bu ibneler de benim gibi kendilerinden nefret etmiyorlar diye kudururlar.

diğer gaylerin istedikleri kişiyle seks yapmalarini istediği kişiyle flört etmelerini beğendikleri kişiye beğendiğini belli etme cesaretini bulmalarını gururuna yediremez.

çünkü kendisi gayliginden ve dolayısıyla bu tür olaylardan utanmakta, utanmayanlara gıpta etmek yerine içten içe kurulmaktadır.

halbuki bu gay kendini sevse sevisebilir flortlesebilir ilişki yaşayabilir beğendiğine yürüyebilir içinden geliyorsa feminen olabilir ya da feminen olmayabilir ama feminen gaylerle benı açık edecek diye korkmadan selamlaşip vakit geçirebilir.

hayat böyle çok daha kolay çünkü olması gereken bu lan.

ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

ben ve tertibim pisuvardaki schmeical bir gün çarşı iznine çıkmış idik. elazığda da gidecek pek bir yer yok. psk dedi ki beni keban barajına götür, biraz yüzüp akşam esen elazığ rüzgarını ıslak bedenimde hissetmek istiyorum dedi. ben de arkadaşımı kıracağıma kafamı kırarım dedim ve hemen el kaldırıp bir taksi durdurdum. 175 boylarında, 25 yaşlarında, atletik, esmer, kirli sakallı bir taksici kullanıyordu taksiyi. yol uzun, havadan karadan sohbet ederken konu sekse ve kızlara geldi.

atletik taksici iştahlı iştahlı yediği kızları anlatıyordu. önündeki sertlik giderek daha belirgin bir hal almıştı. psknın gözleri zaman zaman taksicinin önündeki kabarıklığa takılıyor, taksici onu yakalayınca pembeleşen yanaklarıyla hemen önüne dönüyordu.

sonra taksici çok açık bir insan olduğunu, fantezi çok sevdiğini, hatta elazığdaki üniversitedeki bazı erkek öğrencilerle ilişkiye girdiğini anlatmaya başlamıştı. ben hiç oralı olmazken psk hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı.

psk 180 noylarında, kumral, hem kızların hem de erkeklerin beğeneceği tipte bir çocuktu. uzun zamandır var olan dürtülerine rağmen hiç bir erkekle ilişkiye girmemişti, ya da en azından ben öyle zannediyordum. kendisini defalarca yatakhanede ve duşta olmadık hallerde yakalamış olmama rağmen hepsine mantıklı bir açıklama getirebilmişti sonuçta.

neyse, taksici bize kızlarla aramızın nasıl olduğunu sordu, ben aha sikecek bizi valla diye korkarken psk hemen atladı. bizim kızlarla aramız yok dedi. taksicinin yüzünde seksi bir tebessüm oluştu. nasıl yani diye sordu.

psk da anlattıkça anlattı, anlattıkça anlattı. taksici artık dayanamayacağını söyleyerek fermuarını açtı ve beton gibi sem sert ve 21 cm damarlı penisini çıkarıp sıvazlamaya başladı.

psknın hayran hayran baktığını gören taksici onu buyur etti.

...
...
...
...
*
tüm bunlar olurken ben sadece izliyordum, ne ısrarlarına rağmen onlara katılabilmiş, ne de oradan uzaklaşabilmiş idim.

ne taksicinin, ne de psknın kollarını kaldıracak halleri kalmamıştı. taksici ve psk telefon numaralarını değiştikten sonra taksici, ben seni sık sık ararım. binin de gideceğiniz yere bırakayım sizi dedi.

bunu duyan psk, kendinden beklenmeyen bir üslupla "yavaşşş, yerler yaşşş! dedi. sonra da tşaşkın şaşkın bakan taksicinin yanına gidip "uçlan paraları üzmeyeyim ananın tatlı canını" dedi.

o an kahkahayı patlattım. benden cesaret alan taksici de kıkır kıkır gülüyordu. hepimiz psk şaka yapıyor zannediyorduk. ama o ciddiydi, param da param param da param diye öğlene kadar söylendi.

dedim ki" psk, paranın ne önemi var? mühim olan insanlık. ikiniz de ihtiyacınızı giderdiniz. daha dünekadar duvarlara koltuk kenarlarına sürtüyordun taurda" dedim. o da

- ekmek param bu benim. hayrına yapmıyoruz bu işi. profesyonelim ben, diyerek çirkin çirkin laflar etmeye başladı.

yaradanıma sığınıp bir tokat aşk ettim ona, yere düştü. tam o sırada müezzinin yanık sesiyle okuduğu ezan duyuldu. psk yol kenarındaki derede gusül abdesti alıp namaza durdu. ve o gün bugündür bedenini parayla satmadı....

yazarların hatırladıkları en eski anıları

efendim ben çocukken de herkesten akıllı, müthiş zeki bir çocuktum. arkadaşım arda ise tam bir maldı. ikimizin de en sevdiği çizgi dizi tabi ki thunder catsti. bu salak arda tandır ketz başlasın diye saati falan ileri alırdı, o kadar salaktı. ben ise çok farklı bir sebepten, kökenlerimi öğrenmek, tanımak için izliyordum. çünkü 4 yaşımda kedilerin soyundan geldiğimi, birgün tüm kedilerin başına geçeceğimi, kaplanları aslanları kulum köpeğim edeceğimi daha 4 yaşında falan anlamıştım.

öyle özel güçlerim olmadığını biliyordum. fiziksel olarak kendimi güçlendirmem ve uçmak için bir alet geliştirmem gerekiyordu. bunları yaptıktan sonra tüm kediler bana biat edecekti ve ben de uyuşturucu tacirlerine ve terröristlere karşı savaşacaktım.

birinci sınıfın yazında bu işin böyle gitmeyeceğine karar vermiştim. okumayı öğrenmiştim ve artık okula gitmeme gerek yoktu. hem de çok sıkılıyordum ve böylece evden kaçmaya karar verdim. böylece sokakların bilimini öğrenecek ve uçmamı sağlayacak olan aletleri toparlayacaktım.

öyle ha deyince evden kaçılmaz. hazırlık yapmalıydım. fiziğimi güçlendirmeye karar verdim. küvette nefesimi tutuyor, 3 metre yükseklikteki duvarlardan atlıyor, hergün kendimi biraz daha geliştiriyordum. artık evden çıkarken kapıdan çıkmıyor, birinci kattaki balkondan atlıyor, geri de oradan tırmanıyordum.

birgün sıkıntı canıma tak etti ve o an kaçmam gerektiğini anladım. hızlıca kapıya yöneldim, sinsice açıp merdivenleri koşar adımlarla inerken paldır küldür düştüm ve ağlama sesimi duyan herkes geldi. ben de planımı ertelemek zorunda kaldım.

birkaç gün sonra, akşam üzeri tekrar evden kaçmaya karar verdim. ama bahçede komşunun gerizekalı kızı elife rasladım. elif çok korkak bir kızdı. ikinci sınıfı bitirmesine rağmen hayalet avcılarının jeneriğinde ekrana doğru uçan hayaletlerden korkuyordu. ben de onu korkutmaya bayılıyordum. işte kah kaç kız çalıların arasında hayalet var, koş kız bahçeye köpek girmiş, dur kız sessiz ol cinler peşimizde derken elifi annesi akşam yemeğine çağırdı.

yalnız kalınca yine sıkıldım ve planımı hatırladım. hemen apartmanın bahçe kapısına yöneldim. evet, işte dışarıdaydım. ama hava kararıyordu ve korktuğum için az ilerideki bakkala girdim. 2 tane tombi aldım. parasını sonra verecem dedim. eve geldim ve tombilerimi yedim.

sonraki günlerde tek başına kaçmanın çok sıkıcı olacağına karar verdim ve benden 2 yaş küçük arkadaşım tahsini de benimle kaçmaya ikna ettim. bu tahsin ile bir öğlen çıktık apartmanın bahçesinden, biraz gittik, bu salak korktu ve ben geri dönecem dedi. sus dedim tahsine, yoksa seni çingenelere satarım. çığlık çığlığa ağlamaya başladı angut. zor sakinleştirdim. mersin'de, yazın öğle sıcağında sokakları arşınlıyorduk. tam bir daire çizmiş, keşif gezimizi tamamlamıştık. bunu isteyerek yapmamıştık. hep sağa dönerek devam ettiğimiz için yolumuza, arka sokağı dolanıp apartmanın önüne çıkmıştık yine. çok yorulmuştuk ve dinlenmeye karar verdik. sonra bu salak tahsin'in burnu kanadı. bu gerizekalının burnu kışın kuruluktan yazın sıcaktan habire kanardı. burnu kanayınca çığlık çığlığa ağlamaya başladı yine. anası da duydu bunu, balkona çıkıp eve çağırdı. ben de kendi evimize gittim çünkü karnım acıkmıştı.

ertesi gün, topluma yararlı bir birey olmaya karar verdim. apartmanın dış cephesi toz olmuştu ve benden başka kimse bunu hortumla yıkamayı akıl edemiyordu. aldım bahçe hortumunu, açtım bahçe musluğunu, başladım duvarları yıkamaya. zemin katta oturanların balkonlarını da yıkıyor, asılı çamaşırlarını, balkon masalarını, masa örtülerini bir de ben temizliyordum. sonra sıra camlara geldi. ben hortumu cama tutunca açık camdan evin içini de temizlemiş oluyordum ki salak karı çıktı bas bas bağırdı bana. sonra da gelip tokat attı. ben de ağlaya ağlaya eve gittim anneme anlattım.

annem de beni suçlu bulunca dünyam yıkılmıştı. kesin evden kaçacaktım. sinsice atladım balkondan. apartmanın bahçesinden çıktım, yolun karşısına geçtim. 2-3 saat dolaştıktan sonra çok susadım. salaklarla geze geze ben de salaklaşmış, yanıma su almamıştım. gideyim de bizim apartmanın yanındaki parkın çeşmesinden su içeyim dedim. o kadar yolu geri yürüdüm. parkta babamı gördüm. nerdesin lan eşşoleşek dedi. şoka girmiştim, yakalanmıştım.

seni arıyoruz saatlerdir falan filan bu tarz şeyler söylüyor. hızlıca bir plan yapmalıydım. ona duymak istediklerini söyleyecek, sonra da bir zayıf anını yakalayıp koşa koşa uzaklaşacaktım.

beni kaçırdılar dedim. ter içinde kalmışsın eşşoleşek dedi. tam kaçmak için bir an kolluyodum ki, dondurma yemeye gidiyoruz, yürü eve de üstünü başını temizle dedi. koşa koşa eve gittim.

ertesi gün kuzenim geldi, sonra falanca geldi, filanca gitti derken okul açıldı, bizim kaçma işi başka bahara kaldı...

ayı sözlük iftira

türbanlı cd olup kevser adıyla çeşitli tartışma programlarında büyük tartışmalara yol açııp prim yapma hayalleri kuran gencimiz ağdanın acı veren, kilo vermenin ise sevimsiz bir şey olduğunu anladığında kendini koyvermiş ve hızlıca cd kevserden kevbear adına geçiş yapmış.

zamanında kariyerine fuhuş sektöründe devam etme kararı alan yavrubear, o gençliğine güvenerek yaptığı onca promosyon ve ücretsiz ürün tanıtımına rağmen müşteri adayı bile bulamayınca topuklayarak kaçtığı ana evine geri dönmüş.

hayatında hiç sinemaya gitmedği gibi uzay yolundan bir haber olan renkli gözlü yazarımız sokakta jedi diye bir şey duyup almış tra jedi adını.

aslında sadece 64 kilo olan hestia plastik makyaj mucizesiyle kavuştuğu dev cüssesiyle endam etmekteymiş esasında.

genç yaşından beri fırıncının yanında ara kediliğinden un hamallığına kariyer basamaklarını tırmanan ahmetonski un serpili saçlarını bize seksi/ cool diye yutturmakta hiçbir beis görmemekteymiş.

zannedildiği gbi bilimsel bir kişilik olmayan astral gay söylentiye göre kendi berber dükkanında tüm gün çay içen ustural bir karaktermiş.

nikine güvenip kredi başvurusunda bulunan bankacibear sadece kendi bankasından o da 250tl kredi kullandırma teklifi alabilmiş.

tüm gençliği boyunca sevgi dolu bir insan olan naringergedan en mutlu gününde topu inşaata kaçınca da yıkılmamış da bunu duyan mahalleli kadınların ağzındani mahalleli amcaların ise altından kurtulamayınca sekse tövbe etmiş.

mahallenin bakkalinin kocasi meğer muhasebecide sekreter, bakkal diye bahsettiği kişi de tyler durden'miş.

ayı sözlük magazin

efendim birazdan aşağıya görülmemiş, duyulmamış, fantastik dedikodular yazacağımdır. aslında büyük bir kısmı alternatif süreyya plajı zirvesi dahilinde gerçekleştirdiğim gözlemlere dayanmaktadır. lakin, farklı okazyonlar hakkında da şok edici malumatlar bu entride...

bankacibear benden hoşlanıyormuş.

meşhur, efendi, kendi halinde sandığımız kevbear sübyancı sapık çıkmıştır. bir kafenin tuvaletinde sıkıştırdığı genç çocuktan ulu orta, utanmadan bahsetmektedir. kendisine karşı koyan çocuğu "burası bizim mekan, kimse sana inanmaz, döve döve attırırım seni buradan" diyerek sindirdiğini bizzat kendisi açıklamıştır. hiç yakışmadı kev!!! bir de unutmadan, kevbear benden hoşlanıyormuş...

medyum fettish netlenmiş. sınıf atlayıp bana açılma cesaretini bulma ümidiyle yeni aldığı blackberrysi vasıtasıyla bis'in tadını çıkarmaktaymış haspam. ah medyum ah!!! unutma ki, zengin olunu ama soylu doğulur. asla izdivacıma talip olamayacaksın...

pisuvardaki siyah kil 3'ün ailesiyle gittiği tatil kabusa dönmüş. meğer ailesi kendisini görücüye çıkarmak niyetindeymiş. gittikleri tatil beldesinin eşrafından, eşini bir süre önce kaybetmiş geçkince bir adam ile dünya evine girmesi yolunda telkinde bulundukları evlatları psk'yı, bu izdivaçın gerçekleşmemesi durumunda sokağa atmakla tehdit etmişler.

bunun üzerine kendisini otelin lobisindeki tuvalete kitleyen psk, bir an için tuvaletin temizlikçisiyle göz göze gelmiş. başından geçenleri anlatıp "nden ben? neden? neden?" diye ağlamaya başlamış. temizlikçi ise "neden, neden. kağlumbağa deden!" deyince, bu şakayı komik, komik erkekleri ise çekici bulan psk, hijyen kurallarını alt üst ederek oracıkta bu şanslı komik genç adamın olmuş.

lakin bu genç adam aslında otelin sahibinin ta kendisiymiş ve psk'ya muazzam para harcamaktaymış. gel zaman git zaman, otelci psk'yı ankara pavyonlarına satmaya kalkıncam psk'da değirmenin suyunun nereden geldiğini öğrenmiş. şanslı ki pavyoncu psk'nın eski patronuymuş da " psk bizi aşar çünkü tam bir kaşar" demiş de otelci pezevenk psk'nın para etmeeyceğini anlayıp onu azad etmiş. bu arada, psk'nın da bana vurgun olduğunu biliyorsunuzdur...

şimdi gelelim alternatif zirve dedikodularına...

efendin biraz geciktim, meraktan ölüyoruz diye aradılar. gider gitmez ağlayan sakallı ve gözlüklü br genci fark ettim. neden ağladığını sordum. "seninle gerçekten aynı ortamda bulunma şansımın olacağını hayal bile edemezdim. bunlar mutluluk gözyaşları"dedi. bu genç hestia idi. yanında ise trajedi, coqueteria, narin ve bir arkadaşları vardı. dark ise zirveye geç katıldı. teker teker dedikoduları dökecek olursak:

coqueteria tam bir kadın. zırıl zırıl tabir edileninden... sözlük zirvesine bile uzun boyalı saçları ve etekle gelmiş. ama esas bomba kollarındaki sıra sıra trabzon burmaları. heyecanlanmayın, pazar işiymiş... benden hoşlanan yazarımız üç saat boyunca bana güzel görünmek için hangi kolyeyi takacağına karar verememiş.

efendim tra jedi adlı yazar bir an olsun yüzüme bakmadı. ama bir benim değil kimsenin... kendisi sürekli etrafı kesip sık sık tuvaleti ziyaret etti. bir ara yanındaki arkadaşıyla 15 dakika ortadan kayboldu. ama sıkı durun, esas bomba: bakkala gitmek için bile sevgilisinden izin alamayan tra jedi ve hestia geceyi birlikte geçirmişler. hestia bim'den aldığı ürünleri milanodaki dayım gönderdi diyerek kandırmış tra jediyi. sevişirken ikisi de karşılıklı olarak bana olan aşklarını itiraf etmişler...

lakin gecenin sabahında hestia'nın başı bağlanmış ve yasak ilişki sona ermiş.

ayyy!!! naringergedan susmak bilmeden anlattı. bana olan hoşlantısından tutun, evinde düzenli, sabit biri olmamasına, spor salonu maceranlarından sitelerindeki yakışıklı güvenlik görevlilerine anlatmadığı kalkmadı.

sonra dark bear geldi. uzaktan daha bizi görmeden "ayyyyyhhh!!! kadınım ayol!!!!" diye bağıran darkın bu hareketine bir anlam veremiyordum ki kolumu dürten hestia beni uyandırdı. meğer narinin sıkıcı hikayelerinden içim geçmiş.

sonrasında gerçekten gelen dark plajın eski plaj olmadığını, her tarafın genç ve fit erkeklerle dolu olduğunu, ama beni görmenin onca yolu gelmesine değdiğini belirttmiş. ben kendisine yüz vermediğim için duymadım.

hepsi bu kadar sanmayın. lakin ne sözlüğü kapattırmak, ne de sözlükte kan dökülmesine neden olmak istemiyorum....

ayı sözlük'ten heteroseksüel erkeklere tavsiyeler

etrafınızdaki tüm gayler sizinle yatmak için deli olmuyor. denersen seni reddeden kızdan daha fazla seni reddeden gay olacağını görürsün.

bir de homofobik olma, kızlar da sevmiyor homofobik erkekleri. ilerde oğlun kızın gay olursa görmezden gelme, sana açılması konusunda destekle ve ona sahip çık.

kız istemeye elinde bir tencere boyozla giden izmirli

kızın ailesi de izmirli ise çok doğru bir karar vermiş izmirlidir. izmirliler boyoza çok değer veriyorlar. ama boyoz öyle bir şey olmaya da bilir. öyleyse sıçtığının resmidir. yemedim. bilmiyorum.

vakkodan yılbaşı boyozu

bu sene yılbaşının en trendy objesi olması muhtemel boyozdur. vakkonun nişantaşı ve cadde dükkanlarının vitrinlerini süslemektedir.

zeytinyağlı boyoz haşlama

olmadığından emin olduğumu düşündüğüm, olmadığı konusunda iddialı olduğum boyoz türüüdür. ama ola da bilir. yemedim. bilmiyorum.

sözlükte takip edilesi çok az yazar olması sorunsalı

çok büyük bir sorunsaldır. sözlükte "aman acaba bişe yazmış mı? vay bakayım ne yazmış" ve tarzı ifadelerde bulunmaya olanak verecek, boş zamanlarımızda değil, zaman ayırarak okuduğumuz yeterince yazar olamamasından kaynaklanmaktadır.

yeni başlayanlar için önerilerim:
(bkz: pisuvardaki siyah kil 2)***
(bkz: naringergedan)
bir de okumadan direk hoş verin, belki arkadaş olursunuz. çok zevkli arkadaşlıkları vardır:
(bkz: medyum fettish)
(bkz: kevbear)

ben max blum

zamanında insanların duyduklarında önümde secde ettikleri tümcemdi. lakin artık söylediğimde insanlar bön bön yüzüme bakmakta, beni bir meczupmuşumcasına süzmektedirler.

bu günlerin geleceğini biliyordum lakin bu kadar çabuk değil...