operazionepaura

Durum: 431 - 0 - 0 - 0 - 06.05.2023 22:32

Puan: 6602 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

ısırayım da geçsin...
  • /
  • 22

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

iron maiden - wasted years
accept - fast as a shark
bauhaus - spirits

uyuyan sevgiliyi izleyen salak sevgili

sürekli sizden (özellikle de yok yere) şüphe duyan birisi ise, gerilim filminden farkı olmuyor. onun dışında izlemesi de güzel, uyanınca izlendiğini fark etmek de güzel.

sabahları öperek uyandıranın sevgili değil kedi olması

güzeldir. cidden çok güzeldir. ama ya sevgili ya kedi diyorsanız, bayram öpüşmelerini de fransız öpücüğüyle rahatla karıştırabilirsiniz.

yolda yürürken düşmek

kışın hep başıma gelen şeydir. üşendiğimden bakmıyorum, "buzlu kaldırımdan kayarak kıç üstü oturmak fobisi" diye bir şey varsa bendeki odur.

benim bağırsağımdaki bok bile görünür

pardon ama bokun bağırsağı mı olurmuş? yine de yine pardon.

doğum gününde yapılması gereken şeyler

insanın arkadaşıyla, sevdiğiyle vakit geçirmesi çok güzel de... doğum günümün kutlanmasından tek zevk aldığım yer ailemin yanı. sakin, huzurlu, çocuksu. deli miyim nedir?!

kendine hediye almak

depresyon döneminden sonra kendimle aramı düzeltmek için böyle bir karar almıştım. hala da uygularım. hediye alma meraklısı olmadığım için (ama hatırlanmak güzel tabii) sürprizinin eksik olması problem değil. gayet de eğlencelidir. son 2 yıl içinde sırasıyla bir led tv, bir de xbox 360. öyle bişi yani.

hilal cebeci

şu metallica meselesinden sonra kimi "asi(l) metalcilerimizin" ne kadar sofu olduğunu ortaya çıkarmıştır. başkalarına şakirt diye isim takıp dalga geçerken aynı duruma düşmek de mümkünmüş. hadi onu geçtim de, her olumsuz tepki verenin (ha, şu anda ben de dahil oluyorum buna) aslında kadına hizmet ettiği de ayrı bir gerçek. o kadar rahatsızsak bakmayız geçer. yok, yozlaşmaktan bahsediyorsak eğer.... çok affedersiniz ama "hadi lennn"

unutulmayan film replikleri

"....................................." michael myers (halloween, 1978)

pink floyd

1967-1973 yılında yaptıklarını gerçekten çok beğeniyorum. hele julia dream benim için aman aman... daha sonraki dönemlerini de sevmekle beraber deneysel dönemleri benim için en önde. anlamadığım, djlik yaptığım gecelerde ısrarla hey you nun istenmesi. tamam güzel şarkı da adamların başka şarkısı yok mu? (ilginçtir, adamların en popüler albümü the wall dan parça isteyen çıkmıyor.)

baba

zordur. zorluğum ondan gelse gerek. ama hayatın yükünün fark edildiği zamanlarda bencilliği bırakıp onun da senin benim gibi bir insan olduğunu görünce, içim sızlamaya başladı. seviyorum. değil aslında, çok seviyorum, saygıyı kaybetmeden. hep olsun, hep olsunlar. ben gideyim ama o, onlar hep burada olsunlar. bencillik, ama öyle sonuçta.

biraz kestireyim dedikten sonra 5 saat uyumak

tatil zamanlarında öğlenleri içimden geçen his. genelde duymamaya çalışırım, çünkü beş dakikalık keyif zannettiğim şey 3 saatlik bir zaman kaybına ve sanki günlerdir uyumamışlık haline neden olur. lakin, insan dediğin zayıf bir varlık.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

neneh cherry - manchild
...diye yazarken...
soft cell - bedsitter
...ama gönderene kadar...
berlin - like flames

kanada'dan iğrenç müzisyenlerin çıkması sorunsalı

illet olurum, çaldığında radyoyu kapatırım, orası ayrı ama celine dion dolayısıyla özür dileyen kanadalı oranı pek de ciddiye alınacak bir oran olmasa gerek.

kanada'dan iğrenç müzisyenlerin çıkması sorunsalı

şöyle bir kendi arşivime baktığımda ne kadar iğrenç müzikler dinlediğimi farkettim: (ezbere bildiğimden değil, gugildan kopya çektim)
annihilator, arcade fire, black ox orkestar, broken social scene, chromeo, crystal castles, d.o.a., death from above 1979, decoded feedback, destroyalldreamers, do make say think, dragonette, fly pan am, front line assembly (ve bir sürü projesi), godspeed you! black emperor, images in vogue, jokers of the scene, junior boys, lesbians on ecstasy, godspeed you! black emperor, martha & the muffins, men without hats, metric, mstrkrft, neil young, thee silver mt. zion, skinny puppy (ve bir sürü projesi), the tea party, venetian snares vs vs vs...

anatidaefobi

http://www.magdaboreysza.com/portfolio/m... tarzı bir şeyse korkacak bir şey yok, ama veya gibi ise o zaman ben de anatidaefobik bir kişiliğim.

justin bieber

çocuk gıcık, müziği benden millerce uzak falan tamam da, metalci arkadaşların özellikle bu çocuğa takmaları pek komik. hele bir de hiç dinlemedim ama sinir oldum gibi açıklamalar. kim kime neyi kanıtlamaya çalışıyor anlamadım ki. artı, ''kötü pop müzik'' diye bir şey varsa, ille de tepki gösterilecekse bieber'a gelene kadar ooooo...

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

favori elektronik dans parçaları

deadmau5 - the veldt (tam uzunluktaki halinde girişinde dangır dungur giden bir bölüm var. o kısmını bayılıyorum. fakat chris james in girdiği devam kısmı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim)
system 7 & jam el mar - space bird (ov, ovvvv)
the crystal method & emily haines - come back clean (ilk dinlediğimde çok hoşlanmadığım, sonra ise dinlemek için fırsat aradığım şey)
fake blood - deep red

ayı sözlük yazarlarının en iyi 10 dizi listesi

biliyorum, çok güzel diziler, başarılı işler var. fakat her ortamda oluşan, onu izle, bu muhteşem, aman bık bık muhabbetinden dolayı merakımın genelde 0'lara düştüğü tv şeysi. izleyen izlesin de izlemeyene niye tuhaf bakılır bilmem. ama zevkimin uyuştuğu birilerince fanatik bir şekilde propagandası yapılan game of thrones... sanki olacak gibi.
  • /
  • 22

belladonna of sadness

bu yıl 50. yaşına basan japon anime kültü.(1973) seks, şeytan, şiddet of of.

psychelic müzikleri, atmosferi, dokusu alır duvardan duvara çarpar. 100 tane modern anime izleyip sinefil kesilen sidikli uyduruk anime övcülere ders niteliğindedir.

Toplam entry sayısı: 431

eski sevgilimin yeni sevgilisine not

söyleyecek laf çoktur da...

ama artık içinde "ben" olmayan ilişkide bana laf düşmez. cidden.

hatta söylemesi ve kabul etmesi en zor şekliyle söyleyeyim: onu bunu aydınlatmak yerine bazı 2. ve her 3. şahıs gibi "benim de vazgeçilebilir" olduğumu kabullenmem gerek. aklımız nasıl anca bize yetiyorsa, o büyük olasılıkla tanımadığım(ız) 3. kişinin de , biz aydınlatıcı (!) bilgiler verirken hissedeceği, düşüneceği şey budur.

bu arada tekrar edeyim: o ilişkide ki asıl 3.kişi hala ben(dir).

golden shower

hani bazen insanın "şu anda her şeyi yapabilirim" dediği anlar vardır ya...

yok mu? sadece ben mi?

her neyse, bazen merak etmiyor değilim. sonra, vitamin aldığım zaman çişimi saran o kokuya nasıl dayanamadığım aklıma geliyor. ya da herhangi bir umumi tuvaletteki koku. o zaman hızla ıh-ıh moduna geri dönüyorum.

sandığınız gibi değil. valla bak. açık..laya..bilir...dim.

(yalnız duş görevi gören arkadaşların nasıl da şeffaf işediklerini görünce, sanırım bunun için ayrı bir diyete giriyorlar.)

feminenlere saygı duyuyorum

şu "saygı duyuyorum ama..." diye başlayan cümleleri düşünüyorum ve tdk'ya bakıyorum.

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=c...

saygı
isim
1. isim değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram
"insanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir." - y. kemal
2. başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu

sonra bir bakmışsın, gaylere saygı duyuyorum ama yaklaşanın kafasını kırarım, kadınlara saygı duyuyorum ama çok açık geziyorlar, erkeklere saygı duyuyorum ama hepsi sarkıyor, pasiflare saygı duyuyorum ama hepsi kompleksli hetero-kadın düttürüsü, farklı düşüncelere saygı duyuyorum ama monako falan filan...

ben dedim oldu (bölüm xix)

debbie gibson



debbie gibson'ı (çıktığı zamanlarda) daha şirin bulsam da bu kavgada tarafım tiffany.
şaka bir yana, zamanında sıkı rakip/düşman gibi gösterilseler de (çünkü "everybody loves a good catfighting") aslında hiç öyle olmamışlar.
not: felaket efektleri ve uyduruk dev hayvanların kapıştığı kötünün kötüsü syfy/asylum yapımı 2011 yapımı megapython vs. gatoroid'den alınma.

belladonna of sadness



ya da tam ismiyle: 哀しみのベラドンナ (kanashimi no beradonna)

anime ile içli dışlı olmamakla beraber çok sevdiğim, hem hikayesiyle hem de tarzıyla etkileyici bulduğum bir filmdir. hele cazcı masahiko satoh'nun psychedelic ile folk arasında gezinen müziği müthiş. bayıldığım giriş parçasının zamanında bizde hümenyra'lı bir aranjmanının yapılmaması ilginç. belki film çok sonradan ünlü olduğu içindir.

modern anime izleyicilerinin çoğunlukla seveceğini sanmıyorum. aslında hak bile veriyorum. çünkü film/hikaye daha çok sabit görüntüler üzerinde gidiyor. henüz izlememiş maceracı seyircilere tavsiyemdir.

gudubet

the good, the bad & the gudubet

zombi

haiti kaynaklı bir kavram olan zombi, büyü yoluyla canlandırılan ölü demek. sinemada ilk örnekleri ruhu olmayan beyaz gözlü insanlar şeklindedir. romero'nun klasiği night of the living dead ile, ama özellikle devam filmi dawn of the dead ile bugün küçük çocukların bile bildiği, hastalık sonucu aşırı etoburlaşmış ölülere dönmüş durumda. 2000'lerde ise her şeyin daha bir hızlanması, kağnıdan da ağır yürüyen zombileri etkilemiş, danny boyle'un 28 days later'ının ses getirmesi ile ciddi anlamda hareket hızı kazanmışlardır. ilk örneklerde zombiler egzotik bir korku öğesi iken, 70'lerde bu korku öğesinin tüketim toplumun temsil etmesi devrimsel sayılsa da tür olarak kendisi bir tüketim malzemesi haline çoktan gelmiş durumda.

şahsi olarak ısrarla tavsiye edebileceğim zombi/zombili filmleri:

1920 - das cabinet des dr. caligari
1932 - white zombie
1943 - i walked with a zombie
1945 - dead of night
1964 - the incredibly strange creatures who stopped living and became mixed-up zombies (adı üstünde bir film, trippy!)
1966 - the plague of the zombies (hammer tarzı, ürkütücü suratlı zombiler)
1968 - night of the living dead
1971 - la noche del terror ciego (tombs of the blind dead) (en favori filmlerimden / ölü şövalyeler dehşet saçıyor)
1972 - children shouldn't play with dead things (gizli klasik)
1972 - pánico en el transiberiano (horror express) (atmosferi yeter)
1972 - dead of night (deathdream) (üzgün bir korku filmi)
1973 - ataque de los muertos sin ojos (return of the blind dead) (ya da ölü şövalyelerin dönüşü)
1974 - non si deve profanare il sonno dei morti (let sleeping corpses lie) (çok çok çok sevdiğim bir film. çok demiş miydim?)
1977 - rabid (ilk zamanlar ki cronenberg i özlemiyorum desem yalan olur)
1977 - shock waves (ilk nazi zombilerden)
1978 - dawn of the dead
1979 - zombi 2 (zombie flesh-eaters) (bir fulci klasiği. hastasıyım.)
1979 - zombie holocaust (doctor butcher, m.d.) (o kadar kötü ki... seviyorum bu filmi)
1980 - paura nella città dei morti viventi (city of the living dead) (açık ara en sevdiğim fulci filmlerinden biri. hatta bir nevi fetiş.)
1981 - ...e tu vivrai nel terrore! l'aldilà (the beyond) (fulci fulci ulci)
1981 - le notti del terrore (burial ground: nights of terror) (bu da cidden kötü bir film, porno film mantığıyla nasıl bir korku filmi çekilirin iyi bir örneği)
1981 - dead & buried (sağlam atmosferi olan, gerçekten ilginç bir filmdir. çocukken izlediğim için unutmam mümkün değil.)
1981 - the evil dead (klasik!)
1983 - one dark night
1985 - day of the dead (bugün izlediğimiz zombilere asıl şeklini veren film desek daha doğru olur)
1985 - re-animator (bir başka klasik.)
1985 - the return of the living dead (korku ile komedinin en başarılı kokteyllerinden biri)
1986 - night of the creeps
1987 - prince of darkness (hastasıyım carpenter'in. aynı zamanda sinemada tek başıma izlediğim ilk film.)
1987 - evil dead ii (dead by dawn! dead by dawn!)
1988 - dead heat
1990 - night of the living dead (tom savini'nin yeniden çevirimi. hiç de fena değil.)
1990 - bride of re-animator
1992 - braindead (dead alive) (en şirin zombie filmi #1)
1993 - return of the living dead 3 (ilkinden daha az komik, efektleriyle göz dolduruyor.)
1994 - dellamorte dellamore (cemetery man) (anında unuttuğum yeniden çevirimi bu filmin 1/10'u bile etmiyor. çok sağlam filmdir.)
2002 - 28 days later (koş zombi koş ya da zombileri tekrar hortlatan film #1)
2002 - deathwatch
2004 - dawn of the dead (zombileri tekrar hortlatan film #2. asıl filme saygıda kusur göstermemesi ayrı bir takdire şayanlık.)
2004 - shaun of the dead (en şirin zombie filmi #2)
2006 - black sheep (zombi koyun? aynen öyle!)
2006 - fido (korku filmi olmayan zombi filmi)
2006 - poultrygeist: night of the chicken dead (tam bir troma çılgınlığı. tam bana göre bir film. ciddi sinemaseverler ısrarla uzak dursun.)
2007 - mulberry street (sürpriz)
2007 - planet terror (çok sevmemekle beraber tür severlerin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. hala izlememişlerse tabii.)
2008 - otto; or up with dead people (ai gai, ai zombi)
2007 - [●rec] (züpper! özellikle ilk izleyiş tam bir rollercoaster.)
2007 - the signal
2008 - deadgirl
2008 - trailer park of terror (fena değil.)
2009 - la horde (fransız sinizmine sahip zombi filmi)
2009 - pontypool (izlediğim en enteresan, en cesur zombi filmlerinden biri. macera seven sinemaseverler mutlaka izlemeli)
2009 - [●rec]2 (ilki kadar olmasa da sırf enerjisi için izlemeli)
2009 - the revenant
2012 - the cabin in the woods (arızalı bir klasik! neredeyse orgazmik.)

not: cranberries meselesine gelince... şimdi kızanı, eksileyeni çok olacak ama celine dion'un my heart will go on'una kimi insan nasıl katlanamıyorsa ben de bu parçaya katlanamıyorum. ha, evet, bir de dolores o'riordan'ın titrek sesini de sevemedim bir türlü. yalan değil, bunda çevremdekilerin kendisi için "bir tanrıça, dünyaya inmiş bir melek vazu vizu" propogandalarının etkisi de büyük. oysa, ilk çıktıkları dreams'i severdim. hakikaten. ama olmadı, olamadı.

bir insanı tanımaya başladıkça eski heyecanın kaybolması

birini ilk tanımaya başladığınızda kafanızda onun için ayırdığınız yer %99 (ya da biz öyle diyelim, sembolik, metaforik bik bik bik) boştur. bu alan sizin serbest alanınızdır ve istediğiniz gibi doldurursunuz. bunu yapmanın heyecanı, zevki bambaşkadır. henüz yaşamadığınız, görmediğiniz özellikleri kimbilir nasıldır diye, en küçük hareketinden çıkardığınız koca koca anlamlarla ballı şerbetli yaratılmayı bekler. yaratılır da... ama, kaçınılmaz bir şekilde, istemeseniz de, tanıdıkça o geçici süreyle kapatılmış boşlukları kendi doldurmaya başlar. sonra da gelsin o meşhur "göründüğü gibi değilmiş" muhabbetleri.

hayal kırıklığı yaşıyorsanız, bunun acısının nedenin yarısı size aittir. çuvaldızı zaten ona batırıyorsun, şimdi o iğneyi kendine çevir ve...

yataklıdan rahatsızım

adına da derler seks...

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/227028...

üzerine uzun uzun yorum yapmak gibi bir güdüm var, kenarda hevesle bekliyor. ama tabii ki gündem değiştirmekten başka hiç bir amacı olmayan bir açıklama. ama eminim destekleyeni de vardır. bizim gibi sazan gibi atlayıp "n'oluyosunuz" diyeni de...

ama ilk okuduğumda, saftirik bir ateist olarak ağzımdan arapça bir şeyler çıkmaya çalıştığı durumunu yadsıyamayacağım. ne de olsa her türk mazluman, yok müslümhan, ya da her neyse ondan doğar.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

sigur rós - gobbledigook (gluteus maximus mix)
public image ltd. - lollipop opera
psychic tv - tribal (drum club analog/sex mix)
drums of death - transistor rhythm
camille sauvage - requiem pour satan

futurelavirs

bu adamın yazılarındaki kıvraklık, anlattığı konuya hakimliği ve hınzır gözlemciliği bende olsa kıçımın seviyesi çoktan burnumun üstüne çıkmıştı. keyifle ve merakla takipteyiz.

(..yız?! biz kim?! ben takipteyim, ben!)

her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gay

bu gay kardeşlerin (!) ne de çok derdi varmış dedirten başlıktır.

"her konuştuğu gayin kendisine yazdığını sanan gayin kendisine yazdığını sanan gay" arkadaşlara derin gir nefes çekip buradan selam gönderiyorum.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

efenim, "ayı sözlük yazarının şu anda dinlediği şarkılar" kısmına geçmeden önce minik bir açıklama yapacağım.

ayısözlük'e girdiğim zamanlarda yaptığım standart bir davranışım var. bilgisayarın hafızasındaki binlerce ne oldukları bilinerek koyulmuş şarkıdan oluşan klasörlerden itinayla ve hızlı bir şekilde 5 parça seçilir. çalmaya başar. genelde 15-25 dakika arası tutar. süre bittiğinde göz gezdirme de bitmiş olur. yani paylaştığım şarkılar "en favori çalma listem" değil. kaldı ki öyle bir başlık olsa girdi de bulunmazdım. sevdiğim, vazgeçemeyeceğim şarkılar o kadar çok ki listesini yapmam mümkün değil. (niyet-sonuç ilişkisi)

ayrıca bu tarz girdileri olan eni topu 2 kişiyiz herhalde. o kadar girdi arasında arada bir "ısrarla" yapılan bu paylaşımların niye "cidden tuhaflaştığını" alamadım. adı üstünde: "ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar".

not: cümlelerimin hiç birinde gizli ima, alaycılık veya dişini gösterme öğesi bulunmamaktadır. eleştiri yapan yazar(lar)ın iyi niyetine inanılarak yazılmıştır.
Henüz takip ettiği biri yok.