ozbuyucusu

Durum: 98 - 0 - 0 - 0 - 24.05.2013 02:27

Puan: 1860 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 5

afganistan'da kadınların burunlarının kesilmesi

insan haklarından bi haber olan kişilerin hadi insan haklarını da geçtim, insanlığından çıkmış insanların yaptığı bir eylemdir. ibretlik paylaşım*. acizlik belirtisi. eğitim, gelenek görenek falan gibi sosyolojik bir temeli olabilir belki ama hisseden hiçbir insan bunu başka birine yapamaz, yaptırmaz da hatta.*

tebessüm

gülümsemeyle gülümsememek arasında kalan, dudağın hafif yanlara kaykılmasıyla* ortaya çıkan yüz ifadesi. yeşilçam filmlerinde, romantik akımlarda falan çok rastlanılır buna, çeşitleri ise saymakla bitmez:

acı tebessüm ki bu daha çok karşındaki insana acıdığın ya da üzüntünü belli etmek istediğinde kullanılan bir örneğidir.
arada kalan tebessüm bu daha çok esprisine gülünmeyen adamla ilişkilendirdiğim bir tebessümdür.
içten tebessüm en tatlısıdır, gidip içine alasın gelir o kişiyi**
çapkın tebessüm baştan çıkarır.

falan filan şeklinde artırılabilir.

meclis'e genelevler kapatılsın başvurusu

tecavüz de meşru hale geliyor zaten, ensest ensest yaşarız mis gibi, yabancıya gitmesin maksat.* *

türkiye'de kadın özgürdür

mantıya meyveli yoğurt koymak

ilginç ama tahminimce akılda ve damakta "öğgghh" tadı bırakabilecek bir kombinasyon. zıtların uyumu mu ya desem ya da damakta kimyasal reaksiyon verip bambaşka bi tat mı oluşturuyo bilemem ancak vardır böyle başka ilginç kombinasyonlar. benzerleri içinse efenim

(bkz: turşuyu reçelle yemek )
(bkz: kaşar peynirine çikolata sürmek )
(bkz: peynirli makarnaya ketçap sıkmak )*

how i met your mother

başlardan eğlendirmesine rağmen, 2. sezondan sonra esprilerin hep birbirine benzer olması dolayısıyla monoton geldiğinden izlemeyi bıraktığım dizi. sahi, noldu anneye, çıktı mı ortaya? bi de robinle barney evleniyo muymuş öyle bişeler de duydum ama.

kendi kendine konuşmak

kafamızın içinden konuşmak da bu kategoriye giriyorsa sıklıkla yaptığım eylemdir. sürekli dalgın yürürüm yolda bu yüzden, yolda giderken gördüğüm insanların yaşlanmış hallerini, daha genç veya çocuk hallerini, üstündeki giysileri, şişman veya zayıf halini kafamda canlandırırım kimi zaman. kimi zaman da kafamde kelimeler uçuşur durur, star wars filmlerinin başlangıcındaki yazılar gibi gözümün önünden akar gider. kokulara karşı ayrı bir hassasiyetim var, kimsenin farkına varamadığı şeylerin kokusunu alıyorum, sanki ağzımın içinde çiğnermiş gibi tadını hissediyorum ya da biri genzimde sigara söndürmüş gibi iğrenç bir tat geliyor ağzıma*. falan filan.

çaykolik

çay içmeden duramayan, çaya bağımlı hale gelmiş ve asla ama asla çaya hayır diyemeyen insan. misafirliğe gidildiği zaman konu komşu, akraba, eş dost sizin geldiğinizin bilincinde olarak çeyizliklerinde sakladıkları büyük çaydanlıkları tozlu sandıklardan çıkarırlar, koca çaydanlığı hiç üşünmez bitirirsiniz bir oturuşta, bi süre sonra shot yapmaya başlarsınız zaten soğuyunca falan. ama ne yazık ki kışın da eliniz, ayağınız burnunuz ne kadar sarsanız da donar, buz tutar.

(bkz: çay rehabilite merkezleri )

yalnızlık

her ayı sözlük'e girdiğimde "yalnızlığın dibine vurdun yine.." yazısını görerek farkettiğim ve içinde bulunduğum durum. kimi zaman yalnızlık güzeldir kafanı dinlersin, sana özgürmüşsün gibi gelir ama kimi zaman da üzer, özellikle çevrenizde mutlu çiftler varken * *

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

white lion - when the children cry

huzura erdim, nirvanaya ulaştım, niyeyse bugün kafam rahat*

ayı sözlük yazarlarının burçları

ikizler ve yengeç'in ortalamasını al, artık ortaya ne çıkarsa

(bkz: 21 haziran )

kimi sen yengeçsin diyor, kimi ikizler

üniversitede hocasına aşık olan insan

umutsuz vakadır, yapılan en büyük aptallıklardan biridir. çok fazla bel bağlamadan etraftaki potansiyellere göz gezdirilmesi şiddetle tavsiye olunur. ama farkedilir ki aşık olduktan sonra okuldaki güzel erkek ve kız nüfusu bir anda dramatik bir şekilde aniden düşecektir.

o salaklardan biri de ne yazık ki benim. akademik suça girmese ödevlerimin uçlarını yakıp yollucam hocaya*, bir de dönem bitiminde, girilen depresyon var, ödevleri tek tek okuyup yanan şöminede yavaş yavaş kül olduklarını izlemek istiyorum.

evet, tabiri caize tam bir hopeless romantic'im

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

aziz nesin - böyle gelmiş böyle gitmez 2 - yokuşun başı

hafif emir'in yolu kokusu gelse de burna, sırf başındaki babasına yazdığı şiir için bile tavsiye edebileceğim, aziz nesin'in anılarını anlattığı böyle gelmiş böyle gitmez * kitabına devam niteliğindeki romanı.

vampir günlükleri

taş hatun ve erkeklerden oluşan bir cast ekibi vardır. en tipsizi dediğin adama bile son sezonda gözün kaymaya başlıyor, "ay sen ne hoş olmuşsun" diye diye kaldığım yerden devam ediyorum. başlangıçta damon için izlerken, sonrasında klaus geldi. ki çoğu kişi damon'a hasta olsa da benim gözüm klaus'ta. onun o ingiliz aksanı, dolgun dudakları, sinsi mimikleri, gülerken dudağının aldığı şekil falan, yeminlen sırf bu adam için diziye bağlandım. *

(bkz: klaus benimle evlen)

(bkz: joseph morgan)

elvis presley

jailhouse rock şarkısının gölgesinden kalmış çok parçası vardır. hele öyle tatlı, dinledikçe şarkıya da aşık eden seni de aşka getiren o kadar tatlı şarkıları vardır ki, koy playliste, akşamdan sabaha kadar yüzünde aptal bir sırıtışla dinle yani.

demet evgar

yüzüne, gözüne, kaşına tü tü tü maşallah. severiz, kıskanırız, özeniriz. sempatik hatun anlayacağınız.

etta james

cadillac records filminde de kendilerini beyonce knowles canlandırmıştır. sondaki at last *performansı da oldukça etkileyicidir. severek dinliyoruz.

you give love a bad name

bon jovi, desmond child ve şimdi adını hatırlayamadığım başka birinin daha, sevdiceğini reddeden bir kadın hakkında yazdıkları ve slippery when wet isimli albümün çıkış parçası olan muhteşem şarkıdır. bon jovi'yi severler arasında sıklıkla bu müziğin telefon melodisi yapıldığı gözlemlenmiştir bendeniz de dahil. kafede mafede "shout through the heart..." diye bağırmaya başlayınca o kadar da mantıklı olmadığını, elleriniz telefonu ararken birbirine dolaşınca farkediyorsunuz.

ikizler burcu

çok kararsız bir yapıya sahiptirler. kesin bir karar verdikten sonra, hatta karar verme aşamasında bile eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmayın, zaten çok kararsız bi yapıya sahip oldukları için sil baştan tekrar düşünmeye başlayacaklardır. yazık onlara da ama dimi.

sevgili 17 yaşımdaki halim

kendin ol, başkasının sözlerini o kadar kafana takma benim dışımda, annenin sana söylediği senin kalbini kıran o sözleri çok düşünme, salak gibi de her akşam annenin ne ima ettiğini anlamaya çabalayıp kendini üzme.

o çocuğun peşini bırak, ondan sana hayır yok, bi etrafına bak güzelim, okulda daha ne yakışıklılar var, ya da 3-5 yıl sonra olacaklar merak etme, sabırlı ol biraz.

kendini başkalarına sevdirmek için başkası gibi davranma, onların seni spontane bir şekilde sevmelerine izin ver, sevildiğini hissettiğin anda da utanıp kaçma hemen lan salak. bak sinirlendim şimdi.

tabularını yık, cesur ol, insanların konuşmaktan çekindiği şeyleri dile getirmek konusunda.

hayran olduğun insanlara sadece hayran kalma, git onlarla konuş, tanış.

daha ne diyebilirim ki, sen zaten hiç birini dinlemicen, hiçbir zaman kimsenin sözüne bakmadın ki, burnunun dikine gittin hep, ama kırılarak, kırarak, sonlandırarak, başka yerden başlayarak hala güzel şeyler yaşamaya devam edeceksin, bir şeyin bitmesinde, onu kaybetmekten korkma, yerlerine gelen belki onları aratacak ama sen de hala yüzünde tebessüm oluşturan anıları kalacak, daha ne diyeyim ki ben sana, hadi öptüm görüşürüz bay o zaman *

bir marty mcfly ve dr. emmett olamasak da, o filmleri* çok seveceksin, kesinlikle izle, ama çok da abartma, insanlar bıkabilir sonra
  • /
  • 5
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 98

çocukken yapılan saflıklar

evde bulunan her tülbenti, kumaşı pelerin yapmak, ruhsarcılık oynamak ve tabi ki favorim koltuktan baş aşağı oturmak. ne güzelmiş çocukluğumun zamanları, hey gidi hey.

çocukken yapılan saflıklar

say say bitmez efenim, " sen ne kadar salak bi çocuksun" diye söylenenlere "senin kadar" diye cevap verirdim. hugo'yu tutturan apartmandaki tek çocuk olmama rağmen telefonu tolga abinin suratına kapadım heyecandan*, bisikletini vermeyen çocuğa dalmak, ve tuvalet deliğine ayağını sıkıştırmak* bunlardan birkaçı.

faşizm

her aklıma geldiğinde aklıma şu kısa anekdot* gelmektedir:

good morning vietnamda, bir subay bir vietnamlıyı bardan kovmaya çalıştığında adrian cronauer layıkıyla şöyle cevaplamıştır:

"eğer vietnamlıları kovarsan, sonra çinlileri, zencileri ve yahudileri kovman gerekir. o zaman sadece birkaç beyinsiz ırkçı kalır."

(bkz: good morning vietnam)

murat menteş

korkma ben varım ve dublörün dilemması gibi iki güzel romanın yazarı ve çok farklı bir kafa yapısına sahip olduğunu düşündüğüm, tanışmak istediğim yazarlardan biridir. yeni şafak ta da köşe yazarlığı yapmaktadır. kendini tasavvufa vermiş bir adam gibi görünüyor ve kitaplarındaki cümlelerinin basitliği, yalınlığı ama bir o kadar da güzel olması bendenizi benden almaktadır.

yapılmış en aptalca dalgınlıklar

akbil yüklerken cüzdanda para bulamayıp arka tarafa dönüp "pardon, fazlalık kağıt paranız var mı" diye sormak.

rüzgar erkoçlar

cinsiyetini değiştirdikten sonra şaka maka alıcı gözüyle bakmaya başladığım insan. ne sevimli olmuş o öyle. cesareti, tüm bu kötü söylentilere rağmen, erol köse ve diğerleri gibi adabını bozmaması ise takdire şayan.

kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz

biri bana lütfen şaka olduğunu söylesin. milletvekillerinden biri kalkıp kadınlar gününde "kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz" diyor, nasıl bi zihniyettir, kadınlar gününde kadınlarla alakalı kur'an'dan bişe bulayım söyleyeyim demiş, ama ödevi copy-paste yapan çocuklar gibi ilk bulduğu şeyi alıp getirmiş zannımca. nolcak canım, dövsünler bizi, en fazla ölürüz dimi, biz ölsek nolur ki, eşit de değiliz zaten, neden bunları görmek istemiyoruz, düzeni huzuru bozan sonra biz oluyoruz, ayıp yapıyoruz dimi.

(bkz: gel de sövme ama şimdi )
Henüz takip ettiği biri yok.