risotto34

Durum: 277 - 0 - 0 - 0 - 04.06.2013 23:55

Puan: 3050 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

00000000000000000000
  • /
  • 14

ayı sözlük itiraf

çok samimi olduğum bir arkadaşımın şimdi eşi olan kişi, onlar çıkarken bana birlikte olmayı teklif etmişti. evlendikten sonra da zaman zaman bu teklifini tekrar etti. ilk teklif ettiği zaman "gey olduğumu bildikleri için beni deniyorlar mı?" diye düşünmüştüm. ancak, adamın birkaç gey arkadaşımla birlikte olduğunu ve evliliğinin "vitrin" olduğunu ifade etmesi beni çok kızdırmıştı. iki defa evlerine kadar gittim, arkadaşımla konuşmak için ama yapamadım.

keşke daha önce tanısaydım dediğiniz insanlar

sosyal yaşamda ne zaman birisi için böyle düşünülse, bu düşünce uzun ya da kısa vadede yerini "keşke, seni hiç tanımasaydım"a dönüşmezse, ömür boyu sürecek bir dostluğa bedellenmişsinizdir.

şahsım için muteber olanı, "bu yazarı, bu yönetmeni, falanca oyuncuyu keşke daha önce keşfetmiş olsaydım" şeklinde olanıdır.

twinings

en çok ve en iyi "sallama" çaylarıyla bilinen ingiltere menşeili marka.

classics seri, ticari ambalajıyla piyasaya sürülenler, gerçek anlamda "klasik" tatlardır.

lale müldür

en homofobik entelektüellerdendir. dini inancı nedeniyle "eşcinsellik" in kabul edebileceği bir şey olmadığını söylemiştir.

murathan mungan " mırıldandıklarım" ve " doğduğum yüzyıla veda" adlı kitaplarındaki " jaguar" adlı şiiri lale müldür'e ithaf etmiştir:

"masumlar neyi anlatır yüzlerinde?
cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya başladığımız şeydir?
içimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm,
bu boşlukla nereye dek gidilebilir?"

alzheimer hastası olan annesi için yazdığı şiir bence etkileyici şiiridir.

angelina jolie

yeteneksizliğin vücut bulmuş hali. bazılarını efsunlamış görünen güzelliğini ise estetik operasyonlara borçlu olduğunu mısırdaki sağır sultan bile duydu.

ayrıca, elde etmesinin mümkün olmadığını bilmenin rahatlığıyla "x benim olsa, hetero olurum." diyenler, boş yere kendinizi üzmeyin totemin de bir sınırı var.

tbmm eşcinsel önergesi

"insan korkuları bir seçimdir." ya da "bazı insanlar hayatları boyunca unutmak istedikleri kimi şeyler yüzünden lgbtt bireylerden nefret ederler." denir. bu önergeye karşı çıkan ve çeşitli araştırmalar sonucunda bu insanların "normal dışı davranış" içerisinde olduklarını ve "1974 yılındaki araştırmaların ilim bilim diye kabul edilemeyeceğini anlamış olduğunu dile getiren türkan dağoğlu'nun başarılı akademik geçmişini, kendisi tıp doktoru, bu temeli uzun yıllar önce tedavülden kalkmış ancak sadece "gelişmemekte" , insanlarına insanca bir yaşamı çok görmeyi marifet saymakta olan türkiye gibi üçüncü dünya ülkelerinde halen daha itibar gören gerek insanlık gerekse vicdansızlık örneği anlayışa pirim vermesi üstün "başarı" ve iyi "eğitim" in her şey olmadığını bir kere daha göstermiştir.

bir ülkede biliminsanları bile bu denli bağnaz olursa, sıradan vatandaşın olması şaşırtıcı olmayacaktır. " şizofreni" söz konusu olunca dsm4'ü kullanan zevatın, "eşcinsellik" söz konusu olduğu zaman, dsm3'te diretmesi onların bilimi ne kadar ciddiye aldıklarını, ettikleri yemine ne kadar sadık olduklarını gösterir.

hani bir kadın vardı, "eşcinsellik hastalıktır" demişti. o kadın kimdi hatırlayan var mı? ya da iktidar partisi milletvekilleri arasında, "topluma bu kadar ters buldukları bu yönelim konusunda uzman olmayan var mı?"

yılmaz özdil

bir dönem, çalıştığı gazeteye günlük fal yazmıştır.

aklından bir ayı tut

"ayı" sanki doğada nadir bulunan bir şey de, biz aklımızdan tutacağız dedirten başlık. ayımı dilediğim gibi tutamayacaksam dünya sizin olsun.

aykut kocaman

wong kar-wai

hong kong'ta yaşayan çinli yönetmen. annesiyle birlikte şangay'dan ayrıldığı zaman beş yaşındaydı. abisi ve kız kardeşi babasıyla kalmıştı. herhangi bir sanat okulunda okumadı, grafik eğitimi aldı. 1980 yılında senaryo yazarlığı programına katıldı. filmleri için etraflıca senaryo yazma alışkanlığı yazmaz. arjantinli yazar manuel puig'in " buenos aires macerası" adlı kitabındaki sıra dışı anlatım tekniğinden etkilenmiş ve ilham almıştır. eşi ve oğluyla, hong kong'ta yaşamaktadır. (bkz: cannes) film festivali'nde "en iyi yönetmen" ödülünü alan ilk çinli'dir.(1997)

filmlerinde sıklıkla tony leung chiu wai ve maggie cheung rol alır. wai her daim güneş gözlüğü kullanır.

filmleri, izleyicilerin kendi seçimleri doğrultusunda yorumlayabilecekleri soyut, çok anlamlı, ani belirsiz sonlarla sona erer. karakterlerin çeşitli durumlar karşısındaki halet-i ruhiyelerini vurgulamak için görsel mecazlar ve semboller çokça kullanılır. bazı sahnelerin önemini vurgulamak için hızlı geçen donmuş çerçeveler kullanılır. filmlerinde karakterler ekranda görünmeden ya da ayna gibi yansıtan bir yüzeyden görünürlerken yaptıkları konuşmalar izleyici tarafından duyulur.

başlıca filmleri;

--(bkz: in the mood for love)
--(bkz: my blueberry nights)
--(bkz: 2046)
--(bkz: chungking express)
--(bkz: eros)
--(bkz: happy together)

hong kong'taki the avenue of the stars'da ıntercontinental hotel'in karşısındaki yürüyüş yoluna yıldızı nakşedilmiştir.

iki ayyaş

"ölüden şeytan bile elini çekmiştir." denir.

küçük iskender'e katılmamak mümkün değil. bunca kaçak güreşmeye gerek yok.

üçüncü köprünün ismi

"kabul edilen dualara kabul edilmeyenlerden daha çok gözyaşı dökülmüştür." sayın başbakan'ın yeterince içten olmayan duasını, dönemin tribünlerine yaptığını düşündürten köprü. değişen sadece devir değilmiş.

turnede bir artist öldürüldü

nahid sırrı örik'in muhteşem novellası. örik'in tutunamamış, başkalarının hesaplarına kurban gitmiş kadınlarından nezihe yanıkses'in trajik sonunu anlatan kitabı. oğlak yayınları'nın özenli baskısı, (bkz: ömer türkeş)'in değerli önsöz'üyle yayımlanmış. örik, maalesef, kitabın basıldığını görememiş.

kitabın yenilmiş kahramanı nezihe'nin hayatı örik'in edebiyata adadığı ama karşılığını bulamadığı hayatına benzer. başkalarının hesaplarına, vicdansızlıklarına yenilen hayatların mahzunluğu vardır ikisinde de. taşra hayatıyla, merkezdeki hayatın farklılıkları kısacık bir kitabın sınırları göz önünde bulundurularak ekonomik bir anlatım gözetilerek biçare nezihe'nin son günleriyle birbirine ustaca eklemlenmiş olarak canlı bir şekilde tasvir edilmiştir.

alışverişten dönen bir gayin elinde olabilecek torbalar

kuru temizlemeden alınan kıyafetler ve içinde sipariş kitapların olduğu çanta.

yazarların yattığı kişilerin meslekleri

toronto'da tamamen rastlantı sonucu markette tanışılmış bir türk, edebiyat profesörüymüş.

gay'lerin varlık nedenleri

doğanın kendi dengesini tesis etme şekli.

ahmet kaya

türlü namerdin, hırsızın sığdığı bu ülkeye sığdırılamayan büyük usta..

nihat doğan'ın umreye gitmesi

nihat doğan yine nihat doğan'dır.

ünlü biriyle ilişki yaşamış sözlük yazarları

ileride kesinlikle açıklayacağım uzun bir liste...

zor sevdiğimden

sevmeyi beceremeyenlerin, kendilerine ulaşılmaz, elde edilemez havası vermek için uydurdukları "ıssız" adam triplerinin yeterince bayatlamış olanlarından biri.
  • /
  • 14
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 277

eşcinsel olunduğunun ilk fark edildiği an

ilkokul birinci sınıftayken bir sınıf arkadaşım vardı, adı rıdvan bana aşıktı. bir de komşumuzun oğlu ahmet. rıdvan saklambaç oynarken, nereye saklansam arkamdan gelir ve beni sıkıştırıp öperdi. günün birinde ahmet bizi yakaladı. fena kavgaya tutuştular. sonra dallas'ı çevirmeye başladık. onların da pipisi olduğunu görünce ortada doğaüstü bir durum olduğunu anlamıştım ama bu doğaüstü duruma eşcinsellik denildiğini bilmiyordum. yıllar geçti: rıdvan halen daha bana farklı davranır. ahmet ise ne zaman telefonda konuşsak, "ne güzel günlerdi." der.

ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

sınıf okulundan sonra, kur'a da zırhlı tugay çıktı. antep'e gittim. geyler ya da erkeklere ilgi duyan erkekler birbirlerini gözlerinden tanıyor: gözlerimizle yiyorduk birbirimizi. gördüğümde dizlerimin bağının çözülmesine neden olan birkaç subay ve astsubay vardı ama bakıp geçiyordum. ancak onlardan birisi vardı ki, uzaktan uzağa birbirimize bakıyorduk uzun uzun. herkesin birbirine uzaktan baktığı bir askerlik yapıyordum. yaptığım iş, sivil hayattaki mesleğimdi. kısa sürede kendi sistemimi kurmuştum. şiddete karşı olduğum için, bunu duyan askerler nerede görseler yolumu kesiyor "komutanım sivilde aşçıydım, garsondum, stewarttım, otelde çalışıyordum. deyip kendilerini gazinoya ve misafirhaneye aldırmak için gazino müdürü binbaşıyla konuşmamı istiyorlardı. günün birinde oda arkadaşım bir çocuğun pembe teskere almak için revire gelip ağladığını, üst dönem teğmenin de çocuğu odaya kapatıp dövdüğünü anlatınca çok rahatsız olmuştum. oda arkadaşım gey olduğumu tahmin ediyordu ama konu hiç konuşulmuyordu. ertesi gün gelip bir bakar mısın çocuğa ? dedi. sabahı zor ettim. ertesi sabah, gazino ünitelerini kontrol ettikten sonra soluğu revirde aldım. arkadaşım, "çocuk hiç belli etmiyor." demişti. birlikte revire gittik, kapıdaki camdan içeri bir göz attım, "dördüncü yataktaki asker mi?" dedim. "evet, ama nereden anladın?" diye sordu. biliyorum anlatmak için çabalamama gerek yoktu: çünkü, yüz metre uzaktan görsen, "işte geliyor." diyebileceğimiz bir edaya sahipti. iskenderun deniz hastanesi'ne götürdüm. bütün yol boyunca nasıl bir muameleyle karşılaşacağı anlattım. çok şaşkın gözlerle bakıyordu bana. "kuzenim rapor aldı. hayatımın hatası, der her konuşmasında." diye açıklama yaptım. zaten, herkese de öyle söylemiştim. gerçekte, rapor alan bir arkadaşımdı ve çok pişman olmuştu ama yanlış arkadaşlıkların ve yanlış kararların bazen dönüşü olmuyor. rapor almaktan vazgeçti. o devredeki, asteğmenler çok güzel bir iş başarmışlar, bir gencin yanlış bir karar almaması için her türlü yardımı yapmışlardı. herhangi bir mesleği olmayan bu genci, askeri gazinoya yanıma almak için askeri gazino müdürü olan yüzbaşıya az dil dökmedim. çocuk askerliğini askeri gazinoda çok rahat bir şekilde yaptı. terhis olduktan sonra, ayrılmadan önce vedalaşırken kendisine "gey" olduğumu söyledim. askerliğini bitirdikten sonra istanbul'da beş yıldızlı bir otelde çalışmaya başlamıştı, en son gördüğümde. hayatım boyunca yaptığım en güzel ve en faydalı şeydir benim için

ayı sözlük taksim gezi parkı zirvesi

söz konusu tarihte tr'de olsam katılmayı kesinlikle düşünürdüm. tüm türkiye adaletsizliğin, hukuksuzluğun, vicdansızlığın, açgözlülüğün, çalıp çırpmanın gösterişli yapılarıyla doldu. artık, yaşadığı çevre insanı yansıtır oldu. oysa, makbul olan insanların adaletli, hukukun üstünlüğüne saygılı, vicdanlı, yaşadığı çevreyi tüketmeden hayatını idame ettirebilecek bilgi ve görgüye sahip olmalarıdır. dünya ihtiyacınızı karşılayacak her şeyi verebilir ama egonuzu tatmin etmek dünyayı da aşar. dini referanslarla konuşan gerek başbakan, gerek partisinin milletvekilleri ve gerekte akp'liler "kefenin cebi" olmadığını hatırlamalılar. istanbul zamanında itiraz edilen yapılarla dolu: gökkafes, demirören avm,...dün şiddetle karşı çıktıklarına bugün "eyvallah" demek sadece kişilerin değişimiyle açıklanacak bir şey değildir. bize onların tenezzüllerini de işaret eder. hiçbir dini inancın insana onda olmayan şeyi vereceğine inanmam. yaşadığım ülke de bu düşüncemi olumlayan milyonlarca insanla dolu.

elbette, halkın tv dizilerinde ölen karakterler için gıyabî cenaze namazı kıldığı bir ülkede, "din" kitleleri yönlendirmek ve kontrol altında tutmak için en elverişli araçtır. dini inancı sayesinde daha rafine olmayı başarmak mümkün olsaydı, bugün yaşadığımız birçok olumsuzluğu yaşamıyor ve konuşmuyor olurduk. mesela, birkaç gün evvel, akp'li tıp doktoru bir milletvekilinin bilimdışı açıklamalarını dinledik. eğitim birçok şeyi değiştirmemize vesile olabilir ama bizim de çabalamamız gerekir. dünya çapında bir doktor olmak bize bilimsel gerçekleri, artık geçerliliği kalmamış ortaçağ zırvalarıyla çarpıtma hakkını vermez. neresinden tutarsanız tutun hemen her şeyin elinizde kaldığı bir ülkede yaşayınca bütün bu gelişmelerin(!) ardı arkasının gelmemesinin bir anlamı muhakkak ki vardır, diye düşünmeden edemiyor insan. kamuoyu bunlarla meşgulken, kim bilir kimler "akarken dolduracaksın" modunda? tarihi anlamadan geçenler, onu yeniden yaşamak zorunda kalırlar. bir zamanlar bir menderes, bir özal vardı. menderes idam edildi; özal'ın ise nasıl öldüğü bile net değil. tarih tekerrür ediyor, yine yeniden.

ayı sözlük itiraf

çok samimi olduğum bir arkadaşımın şimdi eşi olan kişi, onlar çıkarken bana birlikte olmayı teklif etmişti. evlendikten sonra da zaman zaman bu teklifini tekrar etti. ilk teklif ettiği zaman "gey olduğumu bildikleri için beni deniyorlar mı?" diye düşünmüştüm. ancak, adamın birkaç gey arkadaşımla birlikte olduğunu ve evliliğinin "vitrin" olduğunu ifade etmesi beni çok kızdırmıştı. iki defa evlerine kadar gittim, arkadaşımla konuşmak için ama yapamadım.

türkiye'de eşcinsel ünlüler

eşcinselliklerini bir "sır" zanneden ve herkesin bildiği ama dillendirmediği bu hakikatin "sır" olarak kalmasını sağlayabilmek için muktedirlerin her dediğine "eyvallah" diyen şöhretliler tayfası.
zeki müren'de hiçbir zaman "geyim" ya da eşcinselim" dememiştir. belgrad ormanları'ında alman helgalarla poz vermiş, bugün muadili olan bazı popçular gibi o da vakt-i zamanında erkekliğini yabancı dilberlerle teşrik-i mesailerde cilalamıştır. öldüğünde gazetelerde kadim dostları o cilalı yalanı parlatmaya devam etmiştir, mesela ismet ay, "zeki müren'in hamile bıraktığı kadınlardan bahsetmiştir." bülent ersoy rol aldığı filmi izleyen ve "erkeliğimden utandım." diyen zeki müren için "neyinden utanmış, neyinden utanmış!" diyerek alaylı cevap vermiştir.
doğrudur, bu ülkede eşcinsel ünlü yoktur, yani herkesin bildiği "çok gizli" büyük harf abiler eşcinsel bile değildir: güya halka duydukları saygıdan ötürü açıklamadıkları cinsel yönelimlerini bir "fabrikasyon" hatası olarak yaşarlar.
biliyoruz ve yazmıyoruz. ihtiyacımız olan bir "lavanta" mafyasıdır.

capote

philip seymour hoffman'ın başrolünde oynadığı truman capote'un in cold blood adlı romanını yazdığı dönemi ve sonrasındaki süreci anlatan film.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.