risotto34

Durum: 277 - 0 - 0 - 0 - 04.06.2013 23:55

Puan: 3050 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

00000000000000000000
  • /
  • 14

hetero olsan verirdim

sen iste, hetero olmadan vermek için yanıp tutuşan çok kız var.

pul koleksiyonu

platonik aşklarım vardı. şahsıma münhasır hatıralarla unutulmaz yapıyordum onları. çantamın arka gözünde küçük naylon poşetlerinin içinde mendiller taşıyordum. her mendilin içinde de mentollü bir mendil olurdu, kokusunu bez mendile bulaştırsın diye ve muhakkak bir tane de cebimde. kağıt mendil o kadar yaygın değildi. sonra hoşlandığım kişiye verirdim. amaç onun dokunmasını sağlamaktı. yıllarca teneke bir kutunun içerisinde sakladım o mendilleri. garip bir alfabe uydurmuş, hangi mendilin kimin hatırası olduğunu küçük renkli etiketlere yazıp içinde mendil olan naylonun üzerine yapıştırmıştım. bir hazine gibiydi benim için. ortaokul son sınıftayken kayak kampına gittiğimde zirvedeki kulübenin içinde duvarın dibine gömmüştüm o kutuyu. her sene gidip o kutuyu çıkarmak gibi bir hayalim var...

erken hoşalma

kime göre erken? neye göre?

george orwell

"bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir. demiştir hayvanlar çiftliği adlı romanında.

profil sitelerinde gelen en saçma mesajlar

"sen adamı ne .ikersin var ya"

erkek adamın erkek sevgilisi olur

hetero kızlara kültür şoku!

aklından bir ayı tut

"dark bear" elma mıdır elden ele dolaşsın! milletin zihnini meşgul etsin! ne yapıyorsunuz siz bu adama kafalarınızın içinde!!

aklımda bir ayı var ama nasıl tutacağımı bilirim.

hamam muhabbeti

a gey: ilk defa geliyorum..
b gey: ben de..
a gey: çok acayip, böyle bir ortamda sex nasıl olabilir ki!?
b gey: evet, aynen. ben de bunu görmek için geldim.
a gey: internette yanlışlıkla bir siteye girdim, ordan duydum bu hamamı.
b gey: ben de. kendime halen daha inanamıyorum, nasıl bir yere geldim ben!
c gey: nabersin a gey, geçen sexten sonra hemen kaçıp gittin! ya sen nasılsın b gey, artık kendine inanıyorsundur! bir sene oldu zira!!!

bear sikertir

en yaratıcı kullanıcı adı...

ikili ilişkilerde kıskançlık

tepkisiz kalacağım durumdur. hiç kimse benden daha değerli değildir. zaten, kıskanmama değecek kimse tanımadım.

eşcinsel evlilikleri protesto etmek için kendini vurmak

insanlığa faydalı ne varsa, hep yabancılar keşfediyor. canım türkiye'm de yankı bulması ne güzel olur.

yemek yapan erkek kas yapan erkekten daha seksi

evde iki kişiye yemek yapmaktan bahsedince içi bir hoş olanları alıp, bir mutfak dolusu adamın akşamleyin yapılacak düğün töreni için nefessiz çalışırken ki, stresin tavan yaptığı koşturmacasının ortasına bırakınca "çığlık"lar atarak orgazm olmalarının beklenileceği durum. ee o kadar yemek yapan adamın ortasında olmak porno film setinde en beğendiğin yıldızlarla olmak gibi olsa gerek.

marka seven ayı

bir markayı tercih etmek zaten onun ürünlerinin kendinize yakıştığını düşünmenizden gelir; eğer, tercih ediyorsanız. bakım ürünlerinde bazı markalara saplanıp kalmak, sürekli onları kullanmak görülen yarar üzerinedir. yoksa, işin maddi boyutundan yola çıkacak olursak fayda sağladığımız ürünlerin daha pahalı muadilleri her zaman bulunur. bütün bunlar kişisel seçimlerdir. solcu ya da sosyalist olmak insana dünyanın nimetlerinden faydalanmayı yasak eden bir şey değildir. önemli olan çelişkilerinle ya da zaaflarınla barışmaktır. sonuçta, emeğinin karşılığında kazandığın parayı nasıl harcayacağına kendin karar verirsin. "kendine layık gördüğün hayatı yaşayamıyor olmak ya da verdiğin emeğin bedelini kazanmıyor olmak" tan değil, kişisel beğenilerden bahsediyoruz.

marka seven ayı

kıyafet: massimo dutti, w collection, lucky brand, purple&yellow, ramsey, golf harr, network,..

ayakkabı: john varvatos, derimod, kemal tanca, aldo, elle, hotiç, greyder, birkenstock(terlik),...

parfüm: chanel allure blanche, burberry, yves saint laurent l'homme, guerlain homme, prada amber pour homme, azzaro decibel, rocks, viktor&rolf spice bomb, mahogany mogno, john varvatos artisan ve artisan black, kenzo l'eaupar...

bakım ürünleri: lamer, strivectin, kiehls, auslese, biotherm homme, lierac, eucerin, danielle laroche, lab series skincare, renpure originals, lubriderm, burt's bees, the cool fix, listerine, smöothé, avené...

taksim gezi parkı

topçu kışlası yapacaklarmış, bütün lubunyalar rahatça "top" avına çıkabilsin diye. topa oturasıcalar.

ayı sözlük yazarlarının en sevdiği filmler

(bkz: the remains of the day)( (bkz: kazuo ishiguro'nun )romanından uyarlama)
(bkz: my dinner with andre)((bkz: louis malle))
(bkz: vanya on 42nd street)(louis malle)
(bkz: kagemusha)(bkz: akira kurosawa)
(bkz: the hours)((bkz: michael cunningham)'ın romanından uyarlama)
(bkz: the best exotic marigold hotel)( (bkz: deborah moggach)'ın romanından uyarlama)
(bkz: amarcord)((bkz: fellini))
(bkz: stalker)((bkz: andrei tarkovsky))
(bkz: landscape in the mist)((bkz: theo angelopoulos))
(bkz: beloved)(bkz: )((bkz: toni morrison)'ın romanından uyarlama)
(bkz: imitation of life)((bkz: douglas sirk)/1959) (allan scott'un "singer house" adlı romanından uyarlama)
(bkz: mrs dalloway) ((bkz: virginia woolf)'un romanından uyarlama)
(bkz: ryan's daughter)((bkz: david lean)(bkz: ))
(bkz: doubt)(john patrick shanley'in oyunundan uyarlama)
(bkz: in cold blood)( (bkz: truman capote)'un romanından uyarlama)
(bkz: teorema)((bkz: pasolini))
(bkz: all about eve)(bkz: )((bkz: joseph mankiewicz))
(bkz: all about my mother)((bkz: pedro almodovar))
(bkz: fanny and alexander)( (bkz: ingmar bergman))
(bkz: delicatessen)((bkz: jeunet and caro))
(bkz: fassbinder) filmleri
(bkz: sofia coppola) filmleri
(bkz: merchant ivory)(bkz: ) production filmleri

tipe aşık olmak

herkes iç güzelliği önemsediğini söyler ama dışın çirkinse kimse iç güzelliğine bakmaz. ye kürküm ye hesabı. tipe aşık olduğunu saklamayan, açık eden dürüsttür en azından.

seri artı oy veren melek

yazılana değil de yazana bakıp da şirinlik muskası kesilenler varsa "körler sağırlar birbirini ağırlar" demekten başka bir açıklaması olamaz bu durumun.

hayri kozakçıoğlu

vicdanıyla girdiği muhasebede kendisini öldürmekten başka çıkar yol bulamadığını düşündürten zat-ı muhterem.

gülse birsel

"bir böceklerden bir de hosteslerden nefret" ettiğini söylediği iddia edilir.
  • /
  • 14
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 277

eşcinsel olunduğunun ilk fark edildiği an

ilkokul birinci sınıftayken bir sınıf arkadaşım vardı, adı rıdvan bana aşıktı. bir de komşumuzun oğlu ahmet. rıdvan saklambaç oynarken, nereye saklansam arkamdan gelir ve beni sıkıştırıp öperdi. günün birinde ahmet bizi yakaladı. fena kavgaya tutuştular. sonra dallas'ı çevirmeye başladık. onların da pipisi olduğunu görünce ortada doğaüstü bir durum olduğunu anlamıştım ama bu doğaüstü duruma eşcinsellik denildiğini bilmiyordum. yıllar geçti: rıdvan halen daha bana farklı davranır. ahmet ise ne zaman telefonda konuşsak, "ne güzel günlerdi." der.

ayı sözlük yazarlarının askerlik anıları

sınıf okulundan sonra, kur'a da zırhlı tugay çıktı. antep'e gittim. geyler ya da erkeklere ilgi duyan erkekler birbirlerini gözlerinden tanıyor: gözlerimizle yiyorduk birbirimizi. gördüğümde dizlerimin bağının çözülmesine neden olan birkaç subay ve astsubay vardı ama bakıp geçiyordum. ancak onlardan birisi vardı ki, uzaktan uzağa birbirimize bakıyorduk uzun uzun. herkesin birbirine uzaktan baktığı bir askerlik yapıyordum. yaptığım iş, sivil hayattaki mesleğimdi. kısa sürede kendi sistemimi kurmuştum. şiddete karşı olduğum için, bunu duyan askerler nerede görseler yolumu kesiyor "komutanım sivilde aşçıydım, garsondum, stewarttım, otelde çalışıyordum. deyip kendilerini gazinoya ve misafirhaneye aldırmak için gazino müdürü binbaşıyla konuşmamı istiyorlardı. günün birinde oda arkadaşım bir çocuğun pembe teskere almak için revire gelip ağladığını, üst dönem teğmenin de çocuğu odaya kapatıp dövdüğünü anlatınca çok rahatsız olmuştum. oda arkadaşım gey olduğumu tahmin ediyordu ama konu hiç konuşulmuyordu. ertesi gün gelip bir bakar mısın çocuğa ? dedi. sabahı zor ettim. ertesi sabah, gazino ünitelerini kontrol ettikten sonra soluğu revirde aldım. arkadaşım, "çocuk hiç belli etmiyor." demişti. birlikte revire gittik, kapıdaki camdan içeri bir göz attım, "dördüncü yataktaki asker mi?" dedim. "evet, ama nereden anladın?" diye sordu. biliyorum anlatmak için çabalamama gerek yoktu: çünkü, yüz metre uzaktan görsen, "işte geliyor." diyebileceğimiz bir edaya sahipti. iskenderun deniz hastanesi'ne götürdüm. bütün yol boyunca nasıl bir muameleyle karşılaşacağı anlattım. çok şaşkın gözlerle bakıyordu bana. "kuzenim rapor aldı. hayatımın hatası, der her konuşmasında." diye açıklama yaptım. zaten, herkese de öyle söylemiştim. gerçekte, rapor alan bir arkadaşımdı ve çok pişman olmuştu ama yanlış arkadaşlıkların ve yanlış kararların bazen dönüşü olmuyor. rapor almaktan vazgeçti. o devredeki, asteğmenler çok güzel bir iş başarmışlar, bir gencin yanlış bir karar almaması için her türlü yardımı yapmışlardı. herhangi bir mesleği olmayan bu genci, askeri gazinoya yanıma almak için askeri gazino müdürü olan yüzbaşıya az dil dökmedim. çocuk askerliğini askeri gazinoda çok rahat bir şekilde yaptı. terhis olduktan sonra, ayrılmadan önce vedalaşırken kendisine "gey" olduğumu söyledim. askerliğini bitirdikten sonra istanbul'da beş yıldızlı bir otelde çalışmaya başlamıştı, en son gördüğümde. hayatım boyunca yaptığım en güzel ve en faydalı şeydir benim için

ayı sözlük taksim gezi parkı zirvesi

söz konusu tarihte tr'de olsam katılmayı kesinlikle düşünürdüm. tüm türkiye adaletsizliğin, hukuksuzluğun, vicdansızlığın, açgözlülüğün, çalıp çırpmanın gösterişli yapılarıyla doldu. artık, yaşadığı çevre insanı yansıtır oldu. oysa, makbul olan insanların adaletli, hukukun üstünlüğüne saygılı, vicdanlı, yaşadığı çevreyi tüketmeden hayatını idame ettirebilecek bilgi ve görgüye sahip olmalarıdır. dünya ihtiyacınızı karşılayacak her şeyi verebilir ama egonuzu tatmin etmek dünyayı da aşar. dini referanslarla konuşan gerek başbakan, gerek partisinin milletvekilleri ve gerekte akp'liler "kefenin cebi" olmadığını hatırlamalılar. istanbul zamanında itiraz edilen yapılarla dolu: gökkafes, demirören avm,...dün şiddetle karşı çıktıklarına bugün "eyvallah" demek sadece kişilerin değişimiyle açıklanacak bir şey değildir. bize onların tenezzüllerini de işaret eder. hiçbir dini inancın insana onda olmayan şeyi vereceğine inanmam. yaşadığım ülke de bu düşüncemi olumlayan milyonlarca insanla dolu.

elbette, halkın tv dizilerinde ölen karakterler için gıyabî cenaze namazı kıldığı bir ülkede, "din" kitleleri yönlendirmek ve kontrol altında tutmak için en elverişli araçtır. dini inancı sayesinde daha rafine olmayı başarmak mümkün olsaydı, bugün yaşadığımız birçok olumsuzluğu yaşamıyor ve konuşmuyor olurduk. mesela, birkaç gün evvel, akp'li tıp doktoru bir milletvekilinin bilimdışı açıklamalarını dinledik. eğitim birçok şeyi değiştirmemize vesile olabilir ama bizim de çabalamamız gerekir. dünya çapında bir doktor olmak bize bilimsel gerçekleri, artık geçerliliği kalmamış ortaçağ zırvalarıyla çarpıtma hakkını vermez. neresinden tutarsanız tutun hemen her şeyin elinizde kaldığı bir ülkede yaşayınca bütün bu gelişmelerin(!) ardı arkasının gelmemesinin bir anlamı muhakkak ki vardır, diye düşünmeden edemiyor insan. kamuoyu bunlarla meşgulken, kim bilir kimler "akarken dolduracaksın" modunda? tarihi anlamadan geçenler, onu yeniden yaşamak zorunda kalırlar. bir zamanlar bir menderes, bir özal vardı. menderes idam edildi; özal'ın ise nasıl öldüğü bile net değil. tarih tekerrür ediyor, yine yeniden.

ayı sözlük itiraf

çok samimi olduğum bir arkadaşımın şimdi eşi olan kişi, onlar çıkarken bana birlikte olmayı teklif etmişti. evlendikten sonra da zaman zaman bu teklifini tekrar etti. ilk teklif ettiği zaman "gey olduğumu bildikleri için beni deniyorlar mı?" diye düşünmüştüm. ancak, adamın birkaç gey arkadaşımla birlikte olduğunu ve evliliğinin "vitrin" olduğunu ifade etmesi beni çok kızdırmıştı. iki defa evlerine kadar gittim, arkadaşımla konuşmak için ama yapamadım.

türkiye'de eşcinsel ünlüler

eşcinselliklerini bir "sır" zanneden ve herkesin bildiği ama dillendirmediği bu hakikatin "sır" olarak kalmasını sağlayabilmek için muktedirlerin her dediğine "eyvallah" diyen şöhretliler tayfası.
zeki müren'de hiçbir zaman "geyim" ya da eşcinselim" dememiştir. belgrad ormanları'ında alman helgalarla poz vermiş, bugün muadili olan bazı popçular gibi o da vakt-i zamanında erkekliğini yabancı dilberlerle teşrik-i mesailerde cilalamıştır. öldüğünde gazetelerde kadim dostları o cilalı yalanı parlatmaya devam etmiştir, mesela ismet ay, "zeki müren'in hamile bıraktığı kadınlardan bahsetmiştir." bülent ersoy rol aldığı filmi izleyen ve "erkeliğimden utandım." diyen zeki müren için "neyinden utanmış, neyinden utanmış!" diyerek alaylı cevap vermiştir.
doğrudur, bu ülkede eşcinsel ünlü yoktur, yani herkesin bildiği "çok gizli" büyük harf abiler eşcinsel bile değildir: güya halka duydukları saygıdan ötürü açıklamadıkları cinsel yönelimlerini bir "fabrikasyon" hatası olarak yaşarlar.
biliyoruz ve yazmıyoruz. ihtiyacımız olan bir "lavanta" mafyasıdır.

capote

philip seymour hoffman'ın başrolünde oynadığı truman capote'un in cold blood adlı romanını yazdığı dönemi ve sonrasındaki süreci anlatan film.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.