serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16382 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

kendine 91 cm uzakta yaşamak

böyle birşey işte,
http://kisalt.be/aaz93q

cezmi ersöz

aşk üzerine romanlar şiirler yazan, başarılı edebiyatçılardan biri. bir kaç kitabını okumuşluğum var,
(bkz: ölürsem beni senle ararlar şimdi )

jane eyre

charlotta bronte'nin acıklı romanlarından biri. aynı zamanda 2011 de filme de uyarlanmışlığı var. kitap boyunca jane'e öğütler verip duruyorsunuz, "sakın yapma offf, naptın canım sen ya!!!" gibisinden. buhranlı bir konu...

özcan alper

türk yönetmen ve senaristi.
artvin'in hopa ilçesinde doğdu. trabzon lisesi'nden mezun oldu. 1992 yılında istanbul üniversitesi fen fakültesi fizik bölümü'ne başladı. 1996 yılında ise istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi bilim tarihi bölümüne girdi ve 2003 yılında mezun oldu.
1996 yılından itibaren mezopotamya kültür merkezi, nâzım kültürevi (şimdiki adıyla nâzım hikmet kültür merkezi) gibi yerlerde sinema atölyesi çalışmalarına katıldı. 2000 yılından aralarında yeşim ustaoğlu'nun filmlerinin de olduğu çeşitli sinema filmlerinde asistanlık yaptı.
"momi" adlı kısa hemşince çekilen ilk filmdir. "tokai city'de melankoli ve rapsodi" ise japonya'da çekilmiş bir belgeseldir. "bir bilimadamıyla zaman enleminde yolculuk" imza attığı diğer belgeselidir.
alper, 19 aralık 2008'de vizyona giren ilk uzun metrajlı filmi sonbahar ile pek çok festivalden ödülle döndü. *


sinema akımlarında rol alan başarılı bir isimdir kendisi.
özellikle sonbahar filmi, onur saylak'ın başarılı oyunculuğuyla çekilmiş güzel bir filmdir.

(bkz: sonbahar )

edit: bu arada adamın müzik seçimleri ve görüntü anlayışı çok iyi.

sevgili sözlük

güneşin doğuşunu izleyebileceğim bir cam kenarından, içimi kapkara kesen gecenin en koyu tonuna sesleniyorum içimden...
yine kaybettin ilerlemekte olan gece
günaydınlar efendim...

günlerdir okumadığım bir şiirin yansımasını anımsadım beynimde,
hayat amacımdan bahseden, hayallerimden bahseden unuttuğum bir kaç küçük şeyden bahseden


öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama,
yarım saat erkene kurulsun saatin..
kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin,
geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
çek kızarmış ekmek kokusunu içine
bak güzelim kahvaltının keyfine..

ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
ohhh şöyle bir hafifle...

can yücel.

introsu manyak olan şarkılar

metallica- nothing else matters
apocalyptica- unforgiven
incubus-love hurts
coldplay-see you soon
catafalque-archangel touch
cradle of filth- nymphetamine
hım- join me
gunse'n roses- dont cry
katotonia-sulfur

adı akla gelince yüzde tebessüm oluşturan insanlar

özge fışkın

(bkz: barda )
filminde güzel soundtrackları vardır. ordan bilirim kendisini.

uzaksın bye

" sevgi mesafelerden ötedir"
anlayışımın karşılaştığı en bayık gabile ikonu.
"yer varmı by, nerden by, parlakmısın by" eğlendirme türevlerinden biridir.

serkan

uyku düzenini annesinin ve sözlük admininin tarifiyle "yarasaya" dönüştürmüş yazardır. ders çalışmak için geceleri ayakta kalır. * * *

yedi numara

92 bölümlük, artık nostaljik olmuş dizi.

sevgiliyle buluşma gününün öncesindeki gece uyuyamamak

kavga veya ayrılık durumunda,
" seni görecem diye sabahlara kadar uyumadım ben. sense neler yapıyorsun."
denmesine ortam hazırlayacak durumdur kendisi.


mors olmak

şom ağızlı insan

ağızlarından çıkan her kelimenin harfiyen gerçekleşmesine rağmen hiç de olumlu şeyler söylemezler.
- kıza bak ya giymiş beş karış topuklu, yakışmışmı o eteğin altına hiç. bu böyle akşamı getiremez bence
+ ( kızın topuklularından biri kırılır, devamında bir bacağıda kırılır)
- söylememişmiydim sana, bak oldu işte!!
+ az şom ağızlı değilsin sende anam.
gibi...

mutluluk veren küçük şeyler

damla sakızlı türk kahvesi, fenerbahçe terliklerim, albeni, oyun dvdsi, hatırası olan halka küpem, acıbadem kurabiye, muz uzar gider* *

oi va voi

kekin içinden çıkan allah yazısı

bir melek vardı

önceleri "karakol" dizisinin müziği iken sonraları klip çekilip gündeme getirilen şarkı.
sözleride müziğide güzel maşallah.

dalgalı deniz

aşırı dalgalısından korkmak gerek
(bkz: tsunami )
normal dalgalısına gelince içinizde kopan fırtınaların temsilidir. öfkenizi kırgınlığınızı dalgalar gibi sahile, kayalara vurursunuz. sakinleştirir...

anne ile girilen diyaloglar

-anne yeşil gömleğimi gördünmü?
+nereye koyduysan oraya bak. kaldırıp atıyorsun ortalığa sonrada bulamıyorsun!!!
-hani annee yok orda!
+biraz toplu olsaydın da koyduğunu hemen bulsaydın. bak yüksel teyzenin oğlu birkana annesi bizim şazımanlarda kaldığında evi silip süpürmüş, tek bir toz bile bırakmamış evde. ne varsa elin oğlunda var zaten.
- annee bana birdaha birkandan bahsetme lütfen ben birkan değilim!!! üff ya.
+ annelere üflenmez, taş olursun. ne arıyordun sen?
-yeşil gömleğimi.
+pek bir kirliydi yıkadım ben onu.
-üff anne yaa.ssss
  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

votka limon

kürt yönetmen hüner salim tarafından yönetilmiş film. venedik film festivalinde en iyi film dahil, birçok ödüle layık görülmüştür. dicemidim adlı film müziği yüreğime cuk diye oturmuştur. film ermenistandaki bir yezidi kürt köyünde geçmektedir.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

yeryüzündeki yalnız chaserların başlarına düşer inşallah.*

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

fullmetal alchemist-brotherhood

yeni başlamama rağmen saatlerce bıkmadan bölüm devirebildiğim, simyacı edward ve alphonse elric adında iki kardeşin hikayesini anlatır ki farklı bir konusu ve örgüsü var. hiromu arakawa animenin mangakası olur.

eleni vitali

*

ölümcül şarkıların sahibi yunan sanatçı. canlı dinlenecek kişilerin başında gelir.

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

ayı sözlük tanıtım çalışmaları

ben bir kaç arkadaşımı "çok yakışıklı kıllı mıllı adamlar var, bir görseniz hemen mesaj atıp tanışıyorlar hepside zengin" diye kandırmaya çalıştım. umarım işe yarar...

liseli eşcinsellere tavsiyeler

erkeklere fazla güvenme, yarı yolda bırakmasını iyi bilirler...
arkadaşlıklara fazla güvenme, çıkar çatışmasında saman alevi gibi sönüp giderler...
melankolik müzikler dinleme konusunda iddialı olma, hayatın yeterince melankolik...
ilk amacın edindiğin meslek, kazandığın hayat olsun...
fazla hayalperest olma, ayakların hayallerden çok gerçeklere bassın...
kolay bir hayat yaşamayacağını, aşklarının çoğu kez boğaza dizilen düğümlerden ibaret olacağını bilmene henüz gerek yok çünkü bunu bilmek için çok tecrübe edineceksin....
bedenin, et pazarından daha değerli kucaklar hak ediyor unutma tatlım...
herşeye rağmen mutlu olma imkanına yeterince sahipsin...
tek önemli olan sen ve senin kendini geliştimeni bekleyen yanın... *

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

acımadı ki

herkeste oluyor mu yoksa çocuksuluk mu denir buna bilmiyorum ama bazen canım acıdığında hayal dünyama dönüyorum,

bir çocuk edasıyla tüm dünyayı karşıma alıp, hayali gözyaşlarımı hafif bir tebessüm ve masumiyet ile silerken, ağzımdan çıkan bu sözcük rahatlatıyor beni.

" acımadı ki..."

sonra herşey yumuşuyor, ve uyumam kolaylaşıyor... *



askılık

üst baş, palto, mont, şapka asılmasından ziyade asıl görevinin geceleri karanlıkta elinde balta olan bir adamı canlandırmak olduğunu düşündüğüm, çocukluğumun kabusu ev eşyası.

çarmıha gerilmiş bir kıza benzettiğim zamanlarda olmuştu,

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

şu an ağlıyorum biliyor musun

acındırma, geri kazanma cümlesi. ağlamanın değerini düşürebilir, basitlik kazandırabilir.