serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16382 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

hiperglisemi

kan şekerinin normal değerlerin üzerine çıkması durumudur. diabet hastalarının yeterli miktarda insülin enjekte etmemeleri, çok fazla yemek yemek, egzersiz yapmamak gibi durumlarda görülebilir.

insülin

antigonist çalıştığı birde arkadaşı vardır bunun glukagon. pankreastan salgılanırlar bunlar, kan şekeri üzerinde emelleri vardır.
insülin sentezleten genler bakterilere aşılanmış ve bu yollada bakterilerden üretilmeye başlanmıştır. eksikliğinde diabet görülür.

anahtar

sıcak memleketin, sıcak olma sebebidir kendisi. öyleki, nazik tavırları soğuk memleketleri bile ısıtmaya yetmiştir...

kızların gaylere söylediği şeyler

- mahmut üç gay ve bir kız ormanda yalnız başlarına napar?
+ayy ne biliyim ben naparlarsa yapsınlar
- 2si tutar biride saçlarını yaparr hehehe.
+ öögggğğğ

samara morgan

kuyuya atılmış kızın intikamı sahnelerinden tanıdığımız siyah ve ıslak saçları önüne düşmüş, o karartının arasından tek gözü görünen tırmalayıcı yaratık. öyleki, tırnaklarını hiç kesmes, temizlik usul adap bilmez. annesi buna hiç terbiye falanda öğretmemiş. yakaladığının orasından burasından çıkıyor, az korkmamıştım bu sürtük yüzünden ama geride kaldı o günler. velhasıl, modern gulyabani.
(bkz: gulyabani)
(bkz: the ring)

do no wrong

thirteen sensesin bir parçasının adıdır sözleri şöyledir.
satellites contain us
traffic lights control us
rockets shoot us up into the stars
rockets shoot us up into the stars

letters keep us posted
numbers calculated
nothing picks us up when we are down
nothing picks us up when we are down

complement the atmosphere
fill the ground with all our tears
dry them up to make it clear
we do no wrong

complement the atmosphere
fill the ground with all our tears
dry them up to make it clear
we do no wrong

strange surrounds each corner
stains pollute the water
something for us all to think about
something for us all to think about

summer sun protects us
winter rains torment us
now it seems to me, we can be free
now it seems to me, we can be free

close the door before its late
we were born to love and hate
turn it down for our own sake
we do no wrong

you fill your ears with every note
direction seems the only hope
ıts crowded, lets create now
we do no wrong

common sense protects us
everything affects us
to the outside light, its paradise
to the outside light, its paradise

thirteen senses

(bkz: do no wrong)
(bkz: into the fire)
travis, coldplay tadındaki ingiliz müzik grubu.
pek bir depresiftirler... dün dünyanın en mutlu insanını bugün samara misali duvarları tırmayan bir depresif ögeye dönüştürebilir.

goren bregoviç

sırp bir anneyle hırvat bir babanın kombinasyonu sonucu dünyaya gelmiş, müzik kabiliyeti tartışılmaz bosnalı sanatçı.

cradle of filth

iyi dark metal yaparlar.

michael buble

italyan asıllı kanadalı müzisyen. yakışıklı olmasının yanısıra, çıkardığı albümlerle müzik listelerini zora sokup ilk onlara kadar ilerlemiştir. italyan peppinolarına benzemesi ukala gibi bir hava verse de bu ona yakışıyor. öpülesi şey... <br>http://ayisozluk.com/lnk/a60a7d

sevgili sözlük

adele şarkısıyla açılmış yeni bir gecenin başlangıcındayım yine. mutlumuyum mutluyum. öyleki, şanslı olduğum konuları düşünüp polyannacılık oynuyorum. işe yaramış olmasına rağmen oyunu moyunu bir kenara bırakıyorum ve yinede mutlu olduğum sonucuna varıyorum. bunun sebebleri var tabi, öyle boş boş mutlu olurmu insan. olmasına olur da benimkinin elle tutulur sebebleri var. üstüme afiyet best of menü söylememle başlayan bir silsile bu. o tavuk kanatlarını yerken bir keyiflendim bir keyiflendim anlatamam. ve de sözlük, asıl can alıcı olan kazandığım bir dost. bilirsin ne kadar değer veririm dostluklara. ya bu gördüğün azıcık şımarık, her boka rağmen hayat dolu olan serkan var ya alkışa değer bir dost kattı hayatına. sevinmemek eldemiki. ha bide iyiki görebiliyorum sözlük ( bugün gözleri görmeyen biri gördümde). yani şuan bunun tadından ruh hastası oda arkadaşımın masasının üstüne koyduğu çorapları bile görüp sevinebildim.

ayı radyo

yapımı gecikmiş radyodur. öyle ki, dinleyici kitlesi hali hazırda bekler bekler durur...
(bkz: adamlar hazır beyler maç başlasın)

yalnız yaşamak

gürültüye hasret kaldığınızdan olsa gerek, tvyi sonuna kadar açarsınız üç beş insan sesi gelsin kulağıma diye. sıkıntıdan abur cubura verdiğiniz parayla playstation almayı deneyebilirsiniz, böylece oynamadığın oyun kalmaz. çiçek alır onları sularsınız sıkıldıkça. sonra çok sudan çürür gider gariplerim." aa çürümüş bunlar yenisini alıyım" diye bahane edip, koca bir çiçek populasyonunun canına okursunuz. bulaşıkları bulaşık makinasına doldurmaya erindiğinizden misafir geldiğinde mutfağı görmemesi için taklalar atarsınız. neyse felaket senaryosuna dönsün istememiştim. aynı zamanda huzurlusunuzdur, herşeyden yakınan bir ev arkadaşınız yoktur, hem rahat erkekte atılıyormuş eve. hayırlısı.

uyku zamanı

gelmediği zamanlar olur, gelsin diye dualar falan edersiniz ama başladığınız yerdesinizdir. oysa saatler geçmiştir, sabah dersiniz vardır, hatırınıza gelir gelmez "hiç birşey düşünme ve artık uyu" diye söylenirsiniz kendinize. bi kaç dkkaya kalmaz sabah ahmetin kırptığı göz aklınıza gelir. "ne şeker şeydi o öyle allahım!" demeniz yaptığınız hatalar silsilesinin kavşağıdır. sonra, onu kesen kızlar aklınıza gelir. "gözü çıkasıcalar nasılda bakıyorlar çocuğa". "selinmiydi neydi o hani şu saçları sarı olan, çirkin şey!". " ya bu arada ben ödevi yapmışmıydım, yapmadım ufff ya". "asistanla papazım zaten, sabah yine göt edecek beni". "yakışıklı çocuk ama biraz salak". " sakallarına bayılmıyor değilim ama napıyım salak işte."
52 dkka sonra....
"uyu allahın cezası uyu artık". "en iyisi bir su içiyim, iyi gelir heralde." " ayy bak o kız bana bunu nasıl dedi, sabah olsun yolmazmıyım ben onu!"
1 saat 15 dkka sonra uyumuşsunuzdur ama tüm gününüz berbat geçmiştir...

elton john

ingiliz pop/rock şarkıcısı, beste yazarı ve piyanisttir. müziğin dominantları arasında yer alan ingiliz sanatçı, 1970lerden günümüze 450 milyondan fazla albüm 40 milyondan fazla single kopyası sattırarak gelmiş geçmiş en büyük şarkıcılar arasında yer almaktadır. grammy, akademi, tony ve altın küre kazandığı ödüllerden sadece birkaçıdır. grammy ödülünü tam beş kez kazanmıştır. rolling stone dergisi; onu gelmiş geçmiş en iyi 100 sanatçı arasında 49. sırada göstermiştir.

sema moritz

"efsane hanımlar" albümünde taş plak sesiyle harikalar yaratan kadın sanatçı. seyyan hanım, deniz kızı eftalya, mürşide hanım gibi bir dönemin "efsane" ses sanatçılarının şarkılarını günümüze taşıyor. seslendirdiği tangoları ise dinlemeyle doymak mümkün değil.

mamak khadem

amerikada yaşayıp klasik iran müziği yapan kadındır.
dinlenilesi...
http://ayisozluk.com/lnk/a588ba

kara güneş

etnik müzik yapan sokak sanatçısı grup. mütevazilikleri ile gönüllere yerleşmişlikleri vardır. iyi de yaparlar işlerini.
"yeniden" şarkısını dinledikçe dinlersiniz...

para kullanmayı öğrenen maymunun sonu

fuhuşa başlamış serseri...
http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=radikaldetayv3&articleıd=1080176&categoryıd=138&fb_source=message

cem köksal

bir türk gitarist olmasının yanı sıra müzisyen ve besteci kimliğiyle de öne çıkmaktadır.. neo-klasik metal türünde müzik yapmaktadır. iyi çalar...
  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

votka limon

kürt yönetmen hüner salim tarafından yönetilmiş film. venedik film festivalinde en iyi film dahil, birçok ödüle layık görülmüştür. dicemidim adlı film müziği yüreğime cuk diye oturmuştur. film ermenistandaki bir yezidi kürt köyünde geçmektedir.

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

fullmetal alchemist-brotherhood

yeni başlamama rağmen saatlerce bıkmadan bölüm devirebildiğim, simyacı edward ve alphonse elric adında iki kardeşin hikayesini anlatır ki farklı bir konusu ve örgüsü var. hiromu arakawa animenin mangakası olur.

eleni vitali

*

ölümcül şarkıların sahibi yunan sanatçı. canlı dinlenecek kişilerin başında gelir.

bebek taklidi yapan kızlar

44 numara ayakkabıyla vuracaksın ağzına.* * * *

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

ayı sözlük tanıtım çalışmaları

ben bir kaç arkadaşımı "çok yakışıklı kıllı mıllı adamlar var, bir görseniz hemen mesaj atıp tanışıyorlar hepside zengin" diye kandırmaya çalıştım. umarım işe yarar...

liseli eşcinsellere tavsiyeler

erkeklere fazla güvenme, yarı yolda bırakmasını iyi bilirler...
arkadaşlıklara fazla güvenme, çıkar çatışmasında saman alevi gibi sönüp giderler...
melankolik müzikler dinleme konusunda iddialı olma, hayatın yeterince melankolik...
ilk amacın edindiğin meslek, kazandığın hayat olsun...
fazla hayalperest olma, ayakların hayallerden çok gerçeklere bassın...
kolay bir hayat yaşamayacağını, aşklarının çoğu kez boğaza dizilen düğümlerden ibaret olacağını bilmene henüz gerek yok çünkü bunu bilmek için çok tecrübe edineceksin....
bedenin, et pazarından daha değerli kucaklar hak ediyor unutma tatlım...
herşeye rağmen mutlu olma imkanına yeterince sahipsin...
tek önemli olan sen ve senin kendini geliştimeni bekleyen yanın... *

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

ilk kez görüştüğün adama sarılıp mal gibi ağlamak

ona da yazık, bazen arıyor insan tabi sarılıp ağlayacağı bir omuz bir kucak olsun. öyle durumlar için büyük bir peluş ayı bulunduruyorum odamda, nefes almıyor ama olsun...*

askılık

üst baş, palto, mont, şapka asılmasından ziyade asıl görevinin geceleri karanlıkta elinde balta olan bir adamı canlandırmak olduğunu düşündüğüm, çocukluğumun kabusu ev eşyası.

çarmıha gerilmiş bir kıza benzettiğim zamanlarda olmuştu,

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

hoşlanılan erkeğin kadınsı çıkması

neden bu kadar korkunç olduğunu okuduğum entrylerden anlamadığım durumdur. arkadaş kalırsınız, veya bir daha görüşmezsiniz "amann amannn" cümlelerinin sebebi kendi içimizdeki homofobiklik mi?. *