serkan

Durum: 907 - 0 - 0 - 0 - 20.06.2020 12:44

Puan: 16382 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

oyuna çıkıyoruz birer ikişer, bittimi oyun sandıktayız hepimiz...
  • /
  • 46

tipografi

harf ve sembollerle ifade sanati ve tekniği. esasen metal veya tahta harfleri bir araya getirerek baski yapma işidir ama günümüzde bilgisayarla beraber gelişen masaüstü yayıncılık ve tanıtım animasyonlariyla başlı başına sanat dalı haline gelmiştir.
http://www.bahadirtezer.com/wp-content/uploads/tipografi.png

sığınak

kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu
sana dokununca mı denizleniyor masa
senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan
sıkıntımın ormanında?

üç beş günümüz var şuracığında
nice oyuncağımızı kırdılar
biz de güzel çocuklardık bahçelerde
sularda alabalık

azla avunmaya alıştık
ne yapalım paramız yoksa
şarabımız bitince yağmura çıkarız
kim güzelleşmiyor öpüşünce.

ahmet oktay

keşke o da beni sevebilseydi

sevmicek tatlım, en iyisi sen yavaştan unut bu çocuğu dedirten başlık. ah kuzum kıyamam...

evli bir erkekle ilişki yaşamak

bolluk içinde, bir eli yağda bir eli baldadır. belki siz yağ karısı bal veya tam tersi, ne bolluk ne bolluk... sevdiğimi karısıyla nasıl paylaşırım bilemiyorum. hem kuzum kadına yazık ya. çocuğuda varsa bir de... yüreğim el vermez, öyle ki tecrübe etmemişim etmemeyi düşünmekteyim.
(bkz: genişlikte bir yere kadar)
tabi saygım sonsuz, alan razı veren razıysa beni ilgilendirmez.

pringles

orgazm sebebleri sıralamamda ilk 10 girmiştir.
(bkz: olsa da yesek)

ideal yaş aralığı

jehan barbur

damien rice

irlandalı şarkıcı. müzik kariyerine 90larda rock muzik grubu juniper ile başlamıştır. grupla iki albüm çıkardıktan sonra ayrılmış ve solo kariyerine başlamıştır. gitar, çello, viyolin, piyano ve davul çalan şarkıcı, vector ve heffa isimli iki stüdyo albümü ve live at fingerprints warts & all ve live from the union chapel isimli iki canlı kayıt albüm çıkarmıştır. the blowers daughter, cannonball, volcano, woman like a man, lonely soldier, rootless tree, 9 crimes gibi single olarak çıkan parçaları mevcuttur. dinlenmesi gereken şarkılarından olan cheers darlin de insanlar tarafından tavsiye edilmektedir.
çok tatlı bir şey bu ya...

v for vendetta

"gerçeklerin gücünü bildiğim sürece kainatı bile fethedebilirim."

halil sezai paracıkoğlu

adam baydı beyler. olan olmuştur," olsun".

sevgili sözlük

düşüncelerdeyim yaw sözlük. gözlerim marazlı. uykumun een derin yerinde bir uyanmışımki, sinirler tepeme üşüşmüş falan derken bir bardak su tüm negatif enerjimi aldı.. bir tatlıki meret, içtikçe içesim geldi.salla diyesim var herşeye, hem ben öyle böyleyim ya, hem herkes başka bir öyle böyle ya. salla gitsin be sözlük...

incubus

"ıncubus" bir alternatif rock grubudur. abd'nin kaliforniya eyaletinde kurulmuştur. brandon boyd grubun solisti olarak görev yapmaktadır.grubun gitaristi olarak önemli yer tutan mike einziger ile jose pasillas grupta baterist olarak grubun beynini oluşturmaktadır.turntable da aldığı yerle chris kilmore ıncubusu ıncubus yapan en önemli kişilerden biridir...
"love hurts " şarkısı bunları baya bir meşhur yapmıştır.
alın buuu işteee --- http://kisalt.com/2ql

umutsuzlar

yılmaz güney konuşturmuştur sanatını bu filminde de (1971). müziği melankoli sebebidir, yapmayın etmeyin dinlemeyin gece gece*
http://www.youtube.com/watch?v=qarkiwz-rv4

hans zimmer

iyi film müziği yapar bu adam. öyleki, benim gibi film müziği hastası insanlara küçük orgazmlar yaşatır. severim bu ustayı ya ben.
fetih 1453, madagaskar, batman, sherlock holmes ve daha nice film besteleri parmaklarından dökülmüştür. bal akar.

catafalque

http://kisalt.be/hgn0vd parçasının gideri çoktur.

marsis

karadenizli etnik rock grubu. 2005 yılında kadıköyde kurulmuştur. kendilerini "karadeniz’in içinden gelenler ve içinden karadeniz gelenler" olarak tanımlamaktadır.
(bkz: elektro kemençe)
http://ayisozluk.com/lnk/a25638 geceleri dinlenebilitesi yükselir, dinleyin....

koşul

maryam keshavarz yapımı eşcinsel temalı film (2011). olay iranda geçmektedir. iki lezbiyen ve yaşadıkları üzerine drama.

sükut

huzura büründüğü çoktur. tokat niteliği taşıdığı anlara şahit olmuşumdur.

stanislavski

tiyatro sanatında kullanılan bir yöntemdir kendisi. duyguları ifadede daha iyiye ulaşmak için bir olayı gerçekten yaşamışsında ona göre tepki veriyormuşsun edasıyla kendini kandırırsın. galeyana falan gelirsin, hiç olmamış bişey yüzünden ağlarsın gibi.

insanın büyüdüğünü anladığı an

elalemi boşverip kendi yolunu dikizlediğin andır, öyleki kimse olmadanda hayatta kalabileceğini hissedersin bir gece...
  • /
  • 46
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 907

votka limon

kürt yönetmen hüner salim tarafından yönetilmiş film. venedik film festivalinde en iyi film dahil, birçok ödüle layık görülmüştür. dicemidim adlı film müziği yüreğime cuk diye oturmuştur. film ermenistandaki bir yezidi kürt köyünde geçmektedir.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

yeryüzündeki yalnız chaserların başlarına düşer inşallah.*

rufus wainwright

ben onu hallelujah ile bildim...

bahçelievler

ankara'nın katlanılabilir semtlerinden birisi. başta labirentmiş izlenimi yaratsada zamanla üçüne beşine yedisine alışıp, iki adımda okulunuza gidip gelip hem hareketli hem sakin bir öğrencilik hayatı geciriyorsunuz. sonbaharı sapsarı ilkbaharı yemyeşildir. hem nezih hem öğrencidir. hem eski hem moderndir. birtek o dökülmüş evlere verdiğiniz kiraya yanar insanın içi.

fullmetal alchemist-brotherhood

yeni başlamama rağmen saatlerce bıkmadan bölüm devirebildiğim, simyacı edward ve alphonse elric adında iki kardeşin hikayesini anlatır ki farklı bir konusu ve örgüsü var. hiromu arakawa animenin mangakası olur.

çıt sesine evi basan alt komşu

parmaklarınız üzerinde yürüseniz de sizin boş anınızı kollayıp kapıya dayanırlar. çoğunlukla 50-70 yaş arası teyzelerden hallicedir.

özellikle öğrenci evi olmasından istifade ederek emekliliğin sıkıcılığını üzerinden atmak için bu yola başvururlar.
hayır, o evde öğrenci olmasa dert edilmeyecek gürültüler öğrenci olunca kelebek etkisi misali kafalarında büyür de büyür. yapabileceğiniz tek yol çirkef yüzünüzü açığa çıkarıp bir daha gelmelerini engellemektir.

pazar öğleden sonra yaklaşık 14:30 ;
bizim teyze kalın gözlükleri ve pembe hırkasıyla kapıyı çalar.

- çamaşır makinanız mı çalışıyor sizin?
+evet teyze çamaşır yıkıyorum
- ses yapıyor, bu ne gürültüdür , bir rahat bırakmadınız zaten. gece patır patır yürüyordun sen yine.
+ dün evde yoktuk teyzecim
-sanki evde olsaydınız gürültü yapmayacaktınız!
- sesini kısın çamaşır makinasının! bıktım artık
+peki teyzecim kumandayı alıp sesini sıfırlıyorum hemen!!!!!!
- bişey söylemeyede gelmiyor bunlara anam, yeni nesil hep böyle!

yazarların hatırladıkları en eski anıları

hiç unutmam birgün okul sıralarında otururken* baktım köşede kızlar toplaşmış aşk mektubu falan yazıyorlar. bir tanesi sınıfın en yakışıklı çocuklarından ikincisine *, birtanesi sınıf üçüncüsüne falan böyle güzel manalı aşk sözcükleri yazıyorlar.

nasıl imrendim nasıl imrendim anlatamam.
akşam eve gittim vereceğimden değilde yazmak istiyorum. çünkü içimde böyle şeyler hissediyorum ve o yaşta bunları içine atmak çok zor.
aldım kalemi elime, bir tanede kırmızı kağıt. çarpuk çurpuk yazımla * başladım yazmaya.
yazıyorum da yazıyorum... nasıl dolmuşum. bir yandan da ağlıyorum çocukluk işte.
tüm gece yazdım. geç uyuduğum içinde sabah okula geç kalmamak için aceleyle fırladım evden.
sen git unut o mektubu masada. üstüne birde "anıl" yaz.
orada bıraktığımı bile unutmuşum, öğle arasına doğru hatırlayabildim ancak.
aklıma geldi sonradan ama nasıl huzursuzum, diken üstünde dersin bitmesini bekledim. sonra sınıftan ilk ben fırladım. tabana kuvvet, bir yandan ağlıyorum, bir yandan dua ediyorum. "allahım nolur annem bulmasın mektubu nolurrr yalvarırım"
o yaşta bile farkında oluyor insan diline eline düğüm atması gerektiğinin. okulla evimiz çok yakındı o zamanlar. hemen eve geldim. açtım kapıyı, baktım annem yok. "ohh " dedim. "bulmamıştır ozman" neyse odama geldim annem çalışma masamın başında elinde katlanmış kırmızı bir kağıt. nasıl ağlıyor bir görseniz oğlu ölmüş sanırsınız. bende başladım ağlamaya " anne özür dilerim lütfen affet."
annemin yüreğimde ömür boyu izi kalacak bir yara açması uzun sürmedi.

" benim senin gibi bir oğlum yok artık."

yüreğime ne oturmuştu o çocuk halimle. ani bir manevrayla aldım mektubu elinden annemin.
tabanlara kuvvet başladım tüm hızımla koşmaya. koşuyorum ağlıyorum, koşuyorum ağlıyorum...
merdivenlerden düşe kalka indim. ama canım öyle bir yanmış ki koşuyorum deli gibi.
saatlerce koşmuştum. şehir dışına kadar allah ne verdiyse...

dizlerimin kan içinde olduğunu hatırlıyorum düşmekten...
sonrasında bayılmışım. uyandığımda bir hastanede yatıyordum.

yaşlı bir amca beni yol kenarında bulmuş, hastaneye kaldırmış.
uyandığımda annem hala ağlıyordu. özür diledi benden beni çok sevdiğini söyledi. ilginçtir, sadece çocukluk buhranı olduğunu sanıyor. çünkü bakınca gayet normal bir erkeğim. kız arkadaşlarım olduğunu, bir gün evlenip yuva kuracağımı... ahh anne ahh.

buda böyle bir anı işte.

iran sineması

muhsin makhmalbaf ve abbas kierostiami gibi ustaların başını çektiği, son dönem dünya sineması. özellikle geçtiğimiz yıllarda batı avrupa dolaylarında ciddi prim yapmışlardır. arkadaşımın evi nerede?, kirazın tadı, hayat devam ediyor gibi, insanın içini ısıtı ısıtıveren, yapım maliyetleri son derece düşük filmler üreterek imkansızlıktan yakınan türk sinemacılarının asabını bozmuşlardır. rejim dolayısıyla çoğu filmde olaylar çocuklar üzerinden anlatılmıştır. imgeler sıkça yer bulmuştur bu filmlerde. velhasıl, güzeldirler.


(bkz: cennetin cocukları)

kaplumbağalar da uçar

öyküye göre göl kenarında yaşayan bir kaplumbağa sürekli çevresindeki kuşları izler onlara imrenirmiş. zamanla bu kuşlarla arkadaş olmuş ve onlarla hislerini paylaşmış.
küçük kaplumbağa gölün diğer tarafına gitmek istiyormuş. ama kendi gidecek olsa bir ömür sürermiş bu gezi. "keşke sizin gibi uçabilseydim" demiş kaplumbağa. kuşlarsa bu dileğini yerine getirmek istemişler. "uçabilirsin" demişler kaplumbağaya. "kaplumbağalar da uçar."
bir dal almış iki kuş. iki yandan tutacaklar ve kaplumbağayı karşıya geçireceklermiş. "tek yapman gereken dalı sıkıca ısırmak demişler." ısırmış kaplumbağa. yükselmiş yükselmişler. uçmuş uçmuşlar. kaplumbağa korkmuş yükseklerden. heyecanla bağıracağı an çenesi açılmış. suya düşmüş kaplumbağa. ait olduğu yere. kendi yavaş, imkansız hayatına...

(bkz: turtles can fly)

hoşlanılan arkadaşın aniden dudağınızdan öpmesi

ilk öpücüğün devamında susup sadece sarılmakla süslendirilebilir...
günlerce susarsınız...
tek kelime yok...
sözcükler yok...
aylarca ( yaklaşık üç ay) sarılmalar devam etsede sözcükler sonsuz boşlukta kaybolduğu için hala sessizlik hakimdir...
sadece elele tutuşursunuz, sarılırsınız, sarılır ve gider...
bir gece geç gelmiştir yurda...
siz merdivenlerde beklerken (herkes uyumuştur) sarhoş bir şekilde gelir... (sırılsıklam hemde)
son kez sarılır, ellerinizden tutar ve ilk kez konuşur, " sevgili yaptım, bir kız.." sonrada ağlar...
sözcükleriniz hala sonsuz boşlukta olduğu için sizde sadece sarılıp ağlarsınız...

aynı yurtta olduğunuz için ondan uzaklaşma şansınız yoktur...
köşe kapmaca oynamaya itilmişsinizdir...
kahverengi mont görünce "o" sanırsınız ve kalp atışlarıyla saklanacak delik ararsınız...
her zaman öyle bir delik bulmanız benim gibi şanssızlar için düşük bir olasılıktır...( üstelik yurt, bahcesi olan küçük bir yurttur)
bir gün( 1,5 ay köşe kapmacadan sonra) karşılaşırsınız...
- gözlerin marazlı...
+ seninde...
- gidiyorum ben...
+ hiç gelmedinki...
-kendine iyi bak...
+ kendime iyi baktığımı bilemeyeceksin hiç bir zaman..
-görüşürüz..
+belki...
(yurttan ayrılıp eve çıkmıştır, bir daha da görmezsiniz)

duyulduğunda küfür ettiren reklam replikleri

"alinin karnı acıkttııııııı" milupaydı sanki. yankılanmıyor mu birde o ses. * * *

ankara

4.yılını geçiren insanlara kafayı yedirtebiliyor, okul bitsede gitsem dedirten şehir.

acımadı ki

herkeste oluyor mu yoksa çocuksuluk mu denir buna bilmiyorum ama bazen canım acıdığında hayal dünyama dönüyorum,

bir çocuk edasıyla tüm dünyayı karşıma alıp, hayali gözyaşlarımı hafif bir tebessüm ve masumiyet ile silerken, ağzımdan çıkan bu sözcük rahatlatıyor beni.

" acımadı ki..."

sonra herşey yumuşuyor, ve uyumam kolaylaşıyor... *



sırtı ve omuzları kıllı erkekler

kıyafetler çıkarılmadan sevişilecek erkektir.

ötekileştirilmek

hoşlanılmayan, ezilmek istenilen insana, gruba uygulanan tavır. her insanı kapsayacak şekilde ötekileştirmeler uygulanabilir, lakin bazıları daha da ötekileştirilir. sanırım sebebi hepimizin eşit olması fakat bazılarımızın daha eşit olması. öyle ki eşcinsel bireyler bu" daha eşitler" arasında değildir.