ilk eşcinsel deneyim

yaş 17...gaylerin internetle tanışmadığı, * cep telefonlarının takoz modunda olduğu ilkçağ dönemi...eve yeni bir televizyon alınmıştır.evde kimse yokken karıştırma esnasında teletext yayınlarında bir masör ilanına gözün kayar.ilandaki telefonu alır ericsson 388e kaydeder, günlerce aramak için düşünürsün ve birgün dayanamaz ararsın.
-merhaba
-merhaba, buyrun?
- e e şey ben ilan için aramıştım.
- evet nasıl yardımcı olabilirim?
-erkeklere de masaj yapıyor musunuz? şeklinde başlayan telefondaki muhabbet birkaç hafta sonra bursa eski fakülte durağında otobüsten inip karşılanmayla devam eder.kısa bursa turu...öğle yemeği...ve masörümüzün evi.ilk defa başka bir erkeğe dokunacaksın hem de farklı bir evde,farklı bir ilde.* ev zamanın şartlarına göre gayet şık.içilen çayların ardından videoya konulan vhs bir kaset ve ilk gay porno ile tanışma...şaşkınlık...neyseki dokunuşlarla kısa sürüyor.bir, iki derken üçüncü boşalmada ciddi bir pişmanlık hissi ardından ne işim var benim burada diyerek gözden dökülen yaşlara engel olamamak.alelacele eve gitmeyi istemek.kısa zaman sonra otobüsün cam kenarı koltuğunda eve doğru giderken hesaplaşmaların başlangıç fitilinin ateşlenmesi.kendini henüz tanımadan çıkılan bir yolculuktan dönerken tükürük koktuğun hissi ile keyifsiz ortamda kendine kızmak. sorgulamalar,sorgulamalar...ardından da büyük kaçış,reddiyeler,bahaneler,mazeretler...sonrasında ise beyhude olan yıllarca yanan ateşi küllerin içinde uyutma çabası...
"ilk eşcinsel deneyim" tabiri yerine "ilk cinsel deneyim" diyerek, kendi eşcinsellğimizi kabul edebiliriz.
taksimden avcılara otostop çekerek eve dönme çabası anında yaşanandır.

adam hoştur, yakışıklıdır, boyludur posludur, kıllıdır, sakallıdır. sorar, nereye?
çocuk (ben) gençtir, toydur, hafif sarhoştur. yanıtlar, avcılara?
adam, şirinevler der, çocuk olur der.
ateş basar çocuğu, yaş 17-18dir. adam yakışıklıdır, esmer güzeli bir şey. yol uzar, ara sokaklardan falan gidilir. adam süzer, çocuk yanar. adam her kelimesini kızlara getirir, çocuk sınanır. şirinevler geçilir, çocuk kısık bir sesle, ben uygun bir yerde ineyim der. adam göz kırpar, acelen yoksa dolaşalım. ses çıkmaz çocuktan, yola devam edilir. avcılar geçilir, büyükçekmeceye gelinir. adam arabayı karanlıkta sağa çeker. çocukla göz göze gelir. nasıl bir şehvettir ki, dudaklar dakikalarca kenetlenir?
adam dur der, otele gidelim. çocuk tamam der, çabuk olalım.

gerisini de yazamam yani... bu kadar yeter...
80 li yıllar. anadolu’nun en muhafazakar şehirlerinden birinde imam hatipte yatılı okuyorum. kentin, hepsi de birbirinden berbat seks filmleri oynatan 2 adet sineması var. sinemalarda sürekli 3 film devamlı matine oynuyor. o hafta hangisinin makinisti biraz gözü kara çıkıp, bu berbat filmlerinin arasına 3-5 dakikalık bir parça atıyorsa o sinema hemen bir şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılıyor ve kentin tüm abazan ergenleri hafta sonu soluğu orada alıyor. benim gibi parası ya da cesareti olmadığından gidemeyenler, aksam olup da herkes yatakhanede toplandığında, o gün sinemaya gitmiş olanların ballandıra ballandıra anlattıkları sahneleri dinlemekle yetiniyorlardı. o sıralar bir emanuelle furyası vardı tüm sinemalarda. emanuelle bir efsanesiydi bizim için. gitmesek de, görmesek de seks kelimesinin tdk sözlüğündeki mecazi karşılığıydı.

bir gün yatılı okulda, yatakhanelerin bir kısmı birkaç günlüğüne kapatıldı. sanırım bir haşere istilası söz konusuydu ve sırayla ilaçlanmaları gerekiyordu. yönetim bir kaç yatakhaneyi kapattı ve orda kalanlara, " yakın arkadaşınız ya da köylünüz olan biriyle aynı yatağı paylaşın, iki gün idare edin" dedi. bizim yakın köylü rahmi adında bir arkadaş benim misafirim oldu mecburen. cumartesi akşamıydı. saat on oldu. ışıklar söndürüldü.
herkes yataklara girdi. yatılı okuyanlar bilir, ışıkları söndükten sonra muhabbet bir müddet devam eder. fıkralar anlatılır, geyik yapılır herkesin uykusu gelene kadar.

sinemaya giden bir arkadaş başladı o gün izlediği emanuelle filmini anlatmaya. tabi bire bin katarak. benim yanımda yatan rahmi, beyaz tenli, kırmızı yanaklı iri yarı bir çocuk. biraz içine kapanık, hatta utangaç. ikimiz de 15 li yaşlardayız.hikayeyi anlatan ballandıra ballandıra anlatıyor, rahmi yanımda kıpır kıpır. bacakları bacaklarıma yapışıyor. sıcacık. sonra elleri yavaşça pijamamın önündeki kabarıklığa gidiyor. anlatıcının heyecanlı sesine kaptırmış herkes kendini... rahmin'in eli, yorganın altında arayıp benim elimi buluyor...sonra ben onun pijamasının altında aradığımı buluyorum acemi ve tedirgin hareketlerle...sanki kendi ellerimiz değil, emanuelle'in usta elleri dokunuyor o güne kadar keşfetmediğimiz mahremiyetimize. her dokunuş bilinmedik haz kapılarının kilidini açıyor birer birer. hikaye, damaklarımız kurumuş, soluk soluğa kaldığımız bir anda biz utançlı bir suç ortaklığının hazzını yasarken sona eriyor...çocukluğun masumiyet perdesini yırtıp büyüklerin "dünyevi hazlarla dolu günahkar dünyasına " bir emanuelle hikayesi eşliğinde adım atıyoruz.
6-7 yaş gibiydi komşunun oğlu ile ikimiz inşaata gitmiştik sonra öpüştük,acaba o da gay midir ?
sarışın sıskaydı kilo aldıysa tatlı olmuş olabilir,misal ben kendimi bildim bileli şişkoyum...
ben spermken şişkoydum,doğdum şişkoyum büyüdüm şişkoyum neden benim spermim atletik olmamış?
korku,heyecan,ağzın ta içinde atan kalp,ilk temas,ilk haz,karında uçuşan milyonlarca kelebek.sonrasında saatlerce derini kazıyarak alınan duş,cehennem ateşinin dünyaya inmiş hali,annesi öldüren bir çocuğun pişmanlığı ve utancı,alnın tam ortasında aslında olmayan ama herkesin okuduğu düşünülen koskoca ibne yazısı.karmakarışık ne o anda ne de şimdiki zaman da tarif edilebilecek hal.
19 yaşımda artık kabak tadı aldığım yazlığımızda sahilde bir türlü gözümü alamadığım benden 6 yaş büyük, evli hatta 6 yaşında çocuğu olan, hayatımda gördüğüm en güzel gözlerin sahibi olan kadına seve seve teslim olmuştum. sahildeki fingirdeşmelerimiz sonrasında nihayet akşam beni evine davet etmişti,düşünmeden gittim.hiçbir pişmanlık ya da suçluluk duymadım. uğrunda herşeyi göze alacak kadar sevdim ama onun mantığı ağır bastı ve ailesiyle kaldı. bir insanın gözleri o kadar mavi olabilir mi yoksa ben aşkımın acısından mı etrafı mavi görüyordum hala bilmiyorum. ilk deneyimini aşık olduğu biriyle yaşayan şanslılardanım.
kimse yazmamış fırsatı değerlendireyim.

akp döneminde gerçekleşmiştir.
yaş 29 falandır. dış görünüş olarak aynen ayı sözlüğün temasındaki ayıya benzeyen ve bana çok çekici gelen en samimi arkadaşım, ki doktordu, akşama evine çağırır. saatlerce sohbet edilir. içki içemediğimi bildiği halde ısrarla domuz sıkısı bir votka içirir. benim kötü olduğumu görünce sarılıp, banyoya kusmaya götürür. sonra da yatak odasında yatağa yatırır ve "sana bir masaj yapayım birşeyin kalmaz" diyerek elbiselerimi çıkarmaya başlar. bana dokunuşlarının, yataktaki ona ait kokunun beni o halde bile erekte ettiğini görünce masajı falan siktiret deyip direk dudaklara yumulur.
olmayan deneyimimdir. 23 yıldır her şeyin ilki oldu bunun olmadı.

sadece bir kez erasmustayken alman bir çocukla deli gibi sarhoşken öpüşecektik; hem çocuğun hetero sevgilisi var hem de türkler görürse ne der diye o sarhoş kafamla bir şeyler düşünüp kendime engel olmuştum.

bırakın deneyimi sevgilim bile olmadı. küçükken bazı erkeklere ilgi duyardım ama adını koyamazdım, onlarla daha çok vakit geçirmek isterdim. sonra yavaş yavaş adını koydum, o kadar güzel aşık olurdum ki. hem de şıpseydimdim. kendi kendime yorganın altından hayaller kurardım, çok masumdum.

yıllar geçti, artık çok seçici olmaya başladım. zor sever zor unutur oldum. şimdi de bir kişiye deli gibi aşık oldum. uyumadığım tüm zamanlarda aklımdan çıkmıyor. bir süre görmüyorum, unutur gibi oluyorum, tekrar gördüğümde her şey ilk günkü gibi oluyor.

bakamıyorum da utancımdan, ya anlarsa diye korku da oluyor. zaten bakmayı da beceremiyorum. birini kesme yeteneği ergenlikte doğal olarak kazanılır. ben o yeteneği kazanamadım.

tamam, hiçbir şey olmayacak, biliyorum. ama sadece rahatça bakabilmek istiyorum. çok mütevazi ve doğal bir isteğim var. sadece ona rahatça bakabilmek istiyorum. bu bile çok. karşıma çıktığında yüreğimi salt heyecan kaplasın istiyorum ama her seferinde korku baskın geliyor.

çok acı çekiyorum.

sevip de söyleyemeyen tüm hetero arkadaşlarımı, açılmaya teşvik ediyorum. ellerinde ne kadar güzel bir nimet var, sevdiklerini söyleyebiliyorlar. insan elindekinin değerini bilmiyor.

ben olmayacağını bile bile sevdiğimi söylemek, neler hissettiğimi sevdiğime anlatabilmek için neler vermezdim. hem belki ona bir süreliğine bakmama da izin verirdi.

işte duygular. neden duygularım var, bazen bunu sorguluyorum. atalarımdan geldiği söyleniyor. tehlike anında düşünmeden harekete geçebilmek için edindiğimiz bir özellikmiş. tamamen kontrolümüz dışında gelişen şeyler duygular ve beynimize ne yapmamız gerektiğini söylüyorlar. aşk da böyle bence, beynimize birine yakınlaşmamızı söylüyor. tamamen çoğalmak için gelişmiş bir duygu aşk. suç bende aslında, çoğalmak için gelişmiş bir kimyasal duruma çok fazla anlam yüklüyorum sanırım. insanlar elinde olmasan kendisini birine yakın hissediyor ve onunla olmak istiyor, böylece insan ırkı devam ediyor. bir saniye, ama benim aşkım insan ırkının gelişimine hizmet etmiyor. bu kadar çok anlam yüklediğim aşkım da doğal değil sanırım. suni bir aşk işte. hastalıklı hislerim benim. ben de elimde olmadan bir erkeğe aşık oldum. çok doğal ve masum bir duygu diye düşünürdüm. ulan benim aşkım bile suni çıktı.

demek ki onsan yüreğimi aşktan çok korku ve acı kaplıyor. ne bekliyordum ki, gdo'lu hisler de bu kadar olurdu.

çok yoruldum artık, gerçekten. takatim kalmadı.

çok şükür.
çocukluk dahil edilebilir mi bilmiyorum. eğer dahil edilirse, bir çoğumuzun ilk deneyimleri çocukluk yıllarına denk geliyordur düşüncesindeyim.
hiç olmadı. ne hetero ne homo. bakirim.
olm ne kadar renklisiniz bak cidden söylüyorum. ben vapura binsem yanıma oturan tiplere bakmaya utanıyorum swh. siz ne ara bunları kesip de cikcikliyorsunuz? vay anasını.
bir eşcinsel bireyin zorunlu heteroseksüel ilişkiler dayatmasına maruz kalıp mutsuz olmasını kabullenmiş bir düşünce yapısı için kabustur. aslında eşcinseller daha ilk deneyimini yaşamadan öldürülmeli, sonra içlerini açıp bakarız kaç aşkı, kaç tutkuyu öldürmüşüz diye.

(bkz: neden sevgilin yok)
hüzünlü bir müzik eşliğinde, hüzünlü mısralarla;

orta birinci sınıf, sınıf arkadaşımdı, onunla el ele tutuşma isteğiydi, karşılıklıydı.

onun yanında olma isteğiydi her şey, bir şey yaşanmasa da - ki yaşanmasın küçüğüz zaten - hemen ardından garip bakışları farkettim, garip bakışlı insanları. iki erkek çocuk birbirine çok yakın, el ele tutuşuyorlar, ayrılmıyorlar. sonra ne yaptığımı farkettim, ne olduğumu ve nasıl hissettiğimi gördüm.

hep bilirdik ne olduğumuzu hissederiz zaten de, o garip bakışlar yok mu... işte o garip bakışlı insanlar sana anlatıyor kim olduğunu, hiçbir şey olmadığın halde. eşcinsel olmamı homofobik insanlar sayesinde keşfetmiş oluyorum bu durumda. ya ben ortaokula kadar çok saftiriktim, ya da insanlar çok pislik.

dünyamı başıma yıktınız lan, daha küçücüktüm, beyinlerinizle yasak dediniz ve ben kurallara uyan çocuk, o arkadaşımla bir daha asla konuşmadım.

şimdi nerelerde ne yapıyordur acaba, umarım iyidir. belki de senin dünyanı da ben yıktım, ilk kez terkedildi çocuk. gel de hayattan nefret etme. çünkü insan denen yaratık var içinde.
ilk okula gidiyordum tam senesini hatırlamıyorum. yaz mevsimiydi, ören'deydim (burhaniye, edremit o taraflar). komşunun benim yaşlarımdaki oğlu herkesin önünde beni dudağımdan öpmüştü şaka diye ama ben çok utanmıştım. hala hatırlarım.

eğer bu cinsel deneyim sayılmaz ise, lisede mahalle arkadaşları ile porno izleyip beraber otuzbir çekerdik.* bazen birbirimize de el atardık ama bunu hiç eşcinsellik olarak görmedik. kankalıktan dolayı gibiydi. bir keresinde bu tiplerden biriyle teke tek otuzbir seansı yaparken yarak yalamanın da kankalar arasında gayet normal olduğunu, ibnelik olmadığını kendimize inandırdik.* eh sonrası malum, birbirimize oral yaptık ama daha sonra utandık ve bir süre görüşmedik. salak ergeniz işte. daha sonra çok uzun zaman boyunca sadece kızlarla takıldım ve 30'umdan sonra gerçekten ''sikiştik'' diyebileceğim eşcinsel deneyimler yaşadım. yani ergen saçmalıklarını geçersek geç açıldım ama tam açıldım. ondan sonrası karanlık sözlük.
en sevdiğim hikayelerimden... bir gün kadıköy'den eminönü'ye geçmek üzere vapur beklerken, yanına oturup çaktırmadan seyrettiğim beyefendiyle bir hafta sonra halvet olmuştum. vizelerim vardı o hafta, yoksa daha erken olurdum. sene 2001 yaş 18. genelde toplu taşımalardan (otobüs, tramvay, metrobüs...) kaldırdım adamlarımı... hatta bi keresinde yanımdan yürüyüp giden bir adamla on beş dakka sonra apartman bodrumunda halvet...
lise 3 teyken heterosexuel bir çocuğa aşık olmuştum. aynı sınıftaydık ve o bir kızdan hoşlanıyordu. yakın arkadaşı statüsündeydim, klasik işte. sonra lise bitti, farklı üniversite ve şehirlerdeydik, birbirimizle hiç görüşmüyorduk. aradan 4 sene geçmesine rağmen onu unutamamıştım ve adeta kalbim yanıyordu. chat uygulamalarından haberdardım ama tehlikeli olduğunu düşünüyordum ve çok çekiniyordum. sonra lezbien bir arkadaşımla telefonda konuşurken bana chat uygulamasından bulduğu ve seviştiği birini, bunun ne kadar hoş bir şey olduğunu filan anlattı, dikkatli olmak ve her önüme gelenle buluşmamak kaydıyla uygulamaları kullanmamın o kadar da tehlikeli olmayacağını söyledi. benim de aklıma yattı açıkçası, farklı tenlerin bana platoniğimi unutturacağını düşünüyordum, daha doğrusu öyle olmasını istiyordum. sonuçta intihar ve zararlı alışkanlıklar dışında her şeyi deneyebilirdim.
bir chat uygulaması indirdim. 2 ay filan durdu öyle, bir türlü bulamadım uygun kişiyi. biriyle buluştum ama ısınamadım, hatta öpüştük ama en ufak bir şey hissedemedim. sonra buldum, güvenebileceğim birini buldum. kısa süreli arıyordu ve bu benim için iyi bir şeydi. henüz cinsel deneyimim olmamıştı, belki de bunu sevmeyecektim. oyüzden ilk deneyimimi kısa süreli isteyen biriyle yaşamam daha iyiydi. zaten amaç çocuğu unutmak değil miydi aslında? her neyse. buluştuk ve kahve içtik ilk olarak. biraz agresif tavırları beni tedirgin etti, sakin biri olması iyi olurdu. ama bana hep iyi davrandı. birini öpmek, onun vücuduna dokunmak, çıplak olarak birine temas etmek gerçekten çok hoştu. işin ön sevişme sonrası kısmından ilk olduğu için pek bir şey anlamadım, hatta bitse de gitsek modunda takıldım bir süre. bir yandan da "oha şu an resmen sevişiyorum" filan diye düşünüyordum. sex yaptıktan sonra biraz sohbet edip ayrıldık, çabuk bittiğini düşündüm ayrılırken.
peki çocuk? onu unutamadım. farklı tenler unutturmuyormuş. ama sonra kendiliğinden bitti. sex yapmak ne çok mükemmel ne çok kötü, yine de öyle "yapmazsam çıldırırım" gibi bir şey yok her ne kadar bir ihtiyaç olsa da. tabi sevdiğin aşık olduğun insanla başka oluyordur, bilmiyorum henüz.
ilkokul-ortaokulda yaşadığım deneyimlerin tam olmadığını düşünürsek, bu sene kışın erasmusta iken yaşadığım deneyim.
erasmusta olmama rağmen hornet vb sitelerde açıkça fotoğrafımı paylaşmaya çekiniyordum. horneti sadece etrafta kimler var, belki aynı mekanda görebileceğim birisi olur, tanıdık birisi çıkar umudu ile kullanıyordum. bir gün koreli arkadaşlarımla dışardayken yakışıklı bir bey mesaj attı. bir süre konuştuk ve baya yakında bir mekandaydı. benimle bir club a gitmek istedi, ben de olur dedim ama arkadaşlarımın yanından hangi bahane ile ayrılacağımı bulamıyordum. neyse arkadaşlarımla mekandan çıktık ve tam taksiye binerken madem o kadar içtik boşa gitmesin ben dans etmeye gidiyorum diyip onları bindirip yolladım. daha sonra buluşacağımız mekanın önünde beklerken bir grup insan benimle sohbet etmeye başladı ve benim yakışıklı bey önümden geçti ama beni farketmedi. o da arkadaşlarıylaydı, 2 lezbiyen, 1 hetero arkadaşı vardı. neyse ben bunlara yetiştim. sonra meğersem gideceğimiz club o gün kapalıymış. artık ne kadar doğru ne kadar yalan bilmiyorum. e madem öyle bana gidelim orda içeriz dedi. zaten hafif çakırkeyf idim, içkilerimizi aldık evine gittik hep beraber. ben biraz tedirgin oldum ta türkiyedeki bir arkadaşıma konum yolladım. bir şey olursa buradayım bil diye.
neyse biz baya güzel içtik hatta türkçe şarkılar açtılar eğlendik. sonra türkçeye "ben daha önce hiç" diye çevirebileceğim oyunu oynadık. herkes sırayla daha önce yapmadığı bir şey söylüyor ve masada onu yapan kişiler shot atıyorlar. genellikle tabi cinsel tecrübelerden bahsedildi. gecenin ilerleyen saatlerinde arkadaşları gitmeye karar verdiler ben de tam hazırlanacaktım istersen burada kal dedi. ben de ne cesarettir bilmem, yakışıklı beye güvendiğimden midir, ondan hoşlandığımdan mıdır nedir tamam dedim.
arkadaşları gidince hadi gel film izleyelim dedi odasına geçtik. ben film izlersek uyuya kalırım dedim. sohbet etmeye başladık. herşey gayet güzel tatlı tatlı ilerledi ve öpüşmeye başladık. tabi benim toyluğum kalp atışlarımdan belli oldu. o kadar toyum ki ilk hamleyi o yapmak durumunda kaldı. o beni öptü,o üzerimi çıkardı vb. ben de yapmak isterdim ama neden gerçekten bilmiyorum çok çekindim. bana sürekli utanmana gerek yok istediğini yapabilirsin dedi. o an o kadar sevişmek istedim ki dayanamayıp ben de hamleler yapmaya başladım. gerçekten çok şanslı biriyim bu kadar güzel bir sevişmenin "ilk"im olduğunu düşünürsek. güneş doğana kadar seviştik. daha sonra bana bir kazağını verdi onu giydim. bana kahve yaptı beraber kahve içtik ve sonrasında öpüşüp ayrıldık ben de eve döndüm.
happy ending.
  • /
  • 4