cowabunga

Durum: 236 - 0 - 0 - 0 - 31.10.2019 11:01

Puan: 3856 - Sözlük Kezbanı

8 yıl önce kayıt oldu. 7.Nesil Yazar.

"Oedipus Rex" vs "Dr.Jekyll ve Mr.Hyde'in Tuhaf Hikayesi"
  • /
  • 12

bright

netflix'in madem orksun alem korksun temasıyla türkiye'ye özel reklam yayınladığı uzun metraj filmi.



orklar, insanlar, elfler, cüceler derken "orta dünya'da elfler batıya göç etmeseydi, orklar soykırıma uğramasaydı ve cüceler mağaralarında kaybolup gitmeseydi ortalık bu hale gelecekti sanırım" düşüncesine kapıldığınız bir film ortaya çıkmış netflix'in ellerinde.

bu filmi bu kadar ön plana çıkartan tek bir durum var aslında: netflix'in bol bol reklam yapması! ciddi bir pr çalışması yapıldı bu film için; çünkü 90 milyon dolar civarında bir bütçeye sahip. harcanan paranın karşılığını almak için, doğal olarak reklamın dibine dibine vurdular.

bright, los angeles'ta geçen bir polisiye hikaye aslında. imdb puanı 5-7 arasında gidip gelen polisiye-aksiyon filmlerinden pek bir farkı yok. iki polis memuru, tesadüfen çatışmalı olayların içine düşerler ve bir anda hayatlarının en tehlikeli, en kanlı, en korku dolu gecesini yaşamaya başlarlar. bu noktada, bright'ı muadillerinden ayıran özelliği, içerisinde geçtiği dünya oluyor.

bright, tolkien'in bize hediye ettiği orta dünya'dan aşina olduğumuz türlerin yaşadığı bir dünya. yani insanların yanı sıra orklar, elfler ve cüceler de bu dünya tasvirinin içerisinde yer almaktalar. (ancak cüceler hiç görünmüyor, sadece ismen geçiyorlar). filmin baş rolünde yer alan iki polisimizden birisi, normal bir insanken, diğeri polis teşkilatı içerisinde yer alan ilk ork olarak karşımıza çıkmakta. filmin teması bu bakımdan güzel; bir insan ve bir ork. hem de polis. hem de bu günkü dünya düzeninde!

filmde elflere baya giydirmiş durumdalar; zira elfler, toplumun kaymak tabakasını oluşturup, her şeyi yöneten sınıf durumundalar. onların kuklaları olarak insanlar görünmekte, en alt tabakada ise, gettoları dolduran orklar bulunmakta. kısacası katmanların yerleşimi bakımından da toplumsal yapın güzel kurgulanmış.

gel gelelim filmin en eksi yönlerinden birisi, yaşanılan dünyanın geçmişine dair veya toplumsal yapının durumuna dair çok fazla bilgi verilmemesi. film içerisinde sürekli olarak adı anılan bir dark lord var; ancak hikayesini öğrenmek pek mümkün değil. sadece bu da değil, orkların dark lord ile bağlantısı, dünyanın diğer kısımlarındaki yaşamlar, cüceler(!), büyünün durumu, aşırı uç gruplar vs. vs. bu saydıklarım film içerisinde olan; ancak haklarında pek bilgi verilmeyen konular. iki saatlik süre içerisinde aksiyon sahnelerine ve görselliğe yüklenmek adına çok daha güzel işlenebilecek bir hikayeyi, basit bir "amerikan polis kovalamacasına" dönüştürmüşler.

hikayenin eksiklerini bir kenara bırakırsak, filmdeki makyajların çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. ayrıca filmin iki baş rolü arasında geçen dialoglar yer yer çok eğlendirdi. birbirlerine laf sokmaları, sataşmaları ve yer yer ırkçı(!) davranmaları filmi zenginleştirmiş. aksiyon sahneleri, polisiye bir filmden beklenecek düzeyde. ne çok abartılı ne de çok yavan. bu sayede film, iki saat sürmesine rağmen kendisini izlettiriyor.

eğer yapacak başka hiçbir işiniz yoksa ve izleyecek başka hiçbir şey bulamadıysanız, bright izlemek için ortalama bir seçim olabilir.
ayrıca netflix, devam filmi için de kolları sıvamış durumda.

yarrak

anadolu’nun lapseki şehrinden gelen bolluk tanrısı priapus (priapos)'un sembolü olan organ.

yatmadan önce yapılacaklar

uyku öncesi kendi kendime muhabbet.
genelde kendime kızıp sinir basması ile kalkıp bir sigara içerim ve sonrasında yatağa dönüp homurdanarak uyurum.

hoşlanılan kişiden soğuma nedenleri

ayı sözlük yazarlarının kendilerini bilgili hissettikleri konular

-- fighting türü video oyunları: mortal kombat, street fighter, tekken, the king of fighters, soul calibur, injustice

-- pokemon - bir türlü kopmadım, kopamadım. arceus'dan başlar yeni silsilesini sayarım.

-- çizgi roman & karakterleri

-- antik dönem yunan felsefesi - özellikle "karanlık" heraklitos

-- oral seks

friends with benefits

fuckbuddy'nin ve arkadaş'ın kesişim kümesi olan enteresan statü.

en güzel yanı seviştiken sonra konsolda oyun oynayıp "yahu bizim okulda .... bir kız vardı o ne yaptı biliyor musun?" gibi muhabbetlere girilebiliyor olması.

ilgi orospusu

narsizmin bir üstü, specific l snowflake syndrome'un bir altı olan durum.

attention whore, dilimize ilgi orospusu olarak çevrilebilir.

sosyal medyanın yaygınlaşması ile birlikte insanların içerisinden fırlayan garip yaratıksal özelliklerden biridir aynı zamanda. bir ortamda sürekli ilgi odağı olma, herkesin dikkatini çekme isteği ve bu yolda her türlüğü absürtlüğü yapma durumudur.

logoyu biraz büyütelim

her tasarımda, tasarımcıyı çileden çıkartmak için en az üç defa söylenmesi gereken söz.

ondan sonra vah efendim tasarımcınız klavyeyle müşteri dövüyor,
yok efendim grafik tasarımcılar tahammülsüz,
aman efendim grafik tasarımcılara da laf söylenmiyor vs. vs. vs.

karadut

hem kendisi,
hem şarabı,
hem dondurması,
hem şerbeti,
hem çayı,
hem pastası,
hem spermlisi;
kısaca her türlü haliyle güzel olan meyve.

keçiboynuzu

düzenli olarak kaynatılıp kür şeklinde her akşam içildiği taktirde erkeklerde sperm artışı ve ereksiyon süresinde uzama sağladığı bilinen bir bitkidir.

ambivalent sexism

(bkz:çelişik duygulu cinsiyetçilik)

peter glick ve susan t. fiske tarafından 1996 yılında geliştirililen sosyal psikoloji terimi.

cinsiyetçiliğin negatif özellikler kadar öznel olarak pozitif özellikler de içerdiğini öne sürmüşlerdir ve onlara göre bu durum cinsiyetçiliğin çelişik (ambivalent) olmasını sağlamaktadır.

teoriye göre cinsiyetçilik iki alt faktör barındırmaktadır. bunlardan ilki olan hostile sexism, cinsiyetçiliğin negatif yönlerini içerirken, benevolent sexism öznel-pozitif yönlerini kapsamaktadır.

injustice 2

16 mayıs 2017'de (gilzi:playstation 4) ve (gilzi:xbox one) için, 25 ekim 2017'de ise pc için piyasaya sürülen dövüş oyunu.

konsol için ilk çıkartıldığında, pc oyuncularını ikinci plana attıkları iyi sağlam küfür etmiştim (gilzi:netherrealm studios)'a; kulakları benim gibi oyuncular tarafından iyi çınlatılmış olacak ki beş ay sonra pc sürümünün de piyasadaki yerini almasını sağladılar.

(gilzi:warner bros.)'un hem (gilzi:midway)'i hem de (gilzi:dc evreni)ni satın almasından sonra dc evrenini temel alan bir dövüş oyunun gelmesi çok uzun sürmemişti. (gilzi:mortal kombat)'ı oyunculara sunan ekibin, (gilzi:mortal kombat vs dc universe) ile giriş yaptığı sonrasında ise (gilzi:mortal kombat ix) ile dövüş oyunlarındaki mortal kombat kültünü yeniden canlandırdığı adımlardan sonra (gilzi:injustice: gods among us) ile (gilzi:batman)'in (gilzi:superman)'i tokatladığı, (gilzi:harley quinn)'in (gilzi:martian manhunter)'a kafa tuttuğu eğlenceli ve ekstrası bol bir oyuna sahip olmuştuk.

ilk injustice oyunundan 4 yıl sonra çıkartılan injustice 2 ise, netherrealm studios ekibinin, her oyunda daha da gelişerek ilerlediğinin canlı bir kanıtı durumunda. bir sene mortal kombat, bir sene injustice döngüsüne giren netherrealm studios dövüş oyunlarındaki sisteminin ne kadar sağlam temellere oturduğunu kanıtladı ve injustice 2 ile çıtayı daha da yukarı çekti.

injustice 2, ilk injustice oyununu ile bağlantılı bir senaryoya sahip olsa da, hikayenin tam olarak ne olduğunu anlamak için iki oyun arasında çıkartılan injustice çizgi romanlarını okumak gerekli; çünkü oyunun senaryo modu bu çizgi romanların devamı aslında. ilk injustice oyunu sonrasında joker, superman'in zihnini bulandırarak hamile olan lois lane'i öldürmesine sebep olmuştur; devamında ise metropolis'in ortasında bir bomba patlatarak büyük bir katliam gerçekleştirmiştir. bu durumun sonrasında superman kontrolünü kaybederek joker'i öldürür ve justice league'in suçluluları öldürmeme konusundaki kuralını bozar. bu durum kahramanlar arasında bir ayrışmaya yol açar. superman, artık kuralsız olmayı seçer; ancak sahip olduğu tehlike sebebiyle yakalanır ve özel bir tesiste hapis tutulmaya başlar. olayların diğer kanadını yöneten batman ise brother eye isimli bir makine ile justice league metaforunu devam ettirmeye çalışır. oyun senaryosunun patlama yaptığı nokta ise braniac'ın dünyaya saldırmasıdır. hem braniac tehlikesi hem de justice league'in kendi içerisindeki çatışmalar çerçevesinde ara sahneleri film gibi izlenebilecek bir senaryo modu tasarlamışlar.

ilk oyun, sonradan eklenen dlc'ler ile toplamda 21 karaktere sahipken injustice 2, ilk andan 28 oynanabilir karaktere sahip olarak geliyor. şu ana kadar ise açıklanan 10 dlc karakter bulunmakta. bu bakımdan injustice 2 geniş bir karakter yelpazesi ile karşımıza çıkıyor. dlc karakterler içerisinde orijinal dc karakterlerinin yanı sıra hellboy, sub-zero, raiden ve ninja kaplumbağalar gibi tamamen renk katması için tasarlanan karakterler de bulunmakta.

dövüş sistematiği injustice: gods among us'tan alıştığımız sistemin devamı. hatta comboların ve özel hareketlerin yapılması daha kolay bir hale getirilmiş. elbette bu durum, bir kaç seri komboyu öğrenip sadece o hareketler ile oyunu kazanmaya çalışan sinir bozucu ergenlerin artmasına sebep olmakta.

mortal kombat x'de yer alan faction wars benzeri olarak inustice 2'de guild oluşturma veya daha önce oluşturulmuş guildlere katılma durumu ortaya çıkartılmış. günlük ve haftalık olarak verilen guild görevlerini tamamlayarak ekstra içeriklere sahip olabiliyorsunuz.

injustice 2'nin en büyük yeniliği karakter özelleştirmelerinde saklı. önceki oyunlarda sadece profilinize bağlı olan seviye ilerlemesi sistemi bu oyunda karakterlere de yansıtılmış. bir nevi rpg havası oyuna eklenerek her karakterin seviye ilerlemesi ve güç dengelerini değiştiren gear sistemi aktif edilmiş durumda.

nedir bu gear sistemi?
her karakter 4 temel skill üzerine kurulu bir güç dengesine sahip: str // abl // def // hp
oyun içerisinde kazandığınız "moher box"ları açarak, karakterler için tasarlanmış ek kıyafet parçalarına yani gearlara sahip olabiliyorsunuz. elde ettiğiniz gear parçaları, bir rpg oyununda olduğu gibi farklı özelliklere sahip olabiliyor ve karakterinizi sadece görsel olarak değil güç olarak da özelleştirmenizi sağlıyor. bu sayede, farklı oyun modlarında karşılaşan aynı karakterler, birebir aynı güçlere sahip olmaktan kurtulabiliyor.

injustice 2, standart oyun modlarının yanı sıra "multiverse" ismini verdiği ek bir oyun moduna sahip. bu modda, karakterlerinizi çeşitli event'lar içerisine sokarak fazladan görev yapabiliyor ve bolca ek motherbox veya gear kazanabiliyorsunuz.

oyunun dövüş mekaniği ciddi anlamda detaylı ve seri olacak şekilde ayarlanmış. hem arena ile yaşanan etkileşimler, hem atak güçlendiriciler hem de karakterlerin kendilerine has özellikleri ciddi anlamda oynayışı etkilemekte. karakterlerde uzmanlaşmak zaman istemekte. yani tekken'deki gibi "hadi gel seni bir de batman'le / joker'le / darksaid'le döveyim demeniz zor. bir karaktere yapışıp kalıyorsunuz adeta.

oyunun yapay zekası biraz torpilli. orta zorlukta keyifli dövüşler yapabilirken, "hard"a çektiğiniz anda yapay zeka size hardcore girişmekte. story modda yer alan green lantern vs aquaman dövüşünü geçebilmek için 40'a yakın rematch yapmam gerekti.

oyunun standart versiyonu steam'de 149 tl; ancak farklı sitelerde 110tl'ye bulma ihtimaliniz var. dlc karakterleri ise şu an için biraz yüksek fiyatta. oynamayacaksanız dlc karakterleri almak biraz mantıksız. her bir karakter 18tl'den paketler ise 50tl'den satışta. indirim dönemlerini takip ederek belirli karakterler alınabilir belki.

rule 35

rule 34'ü desteklemek için üretilen internet kuralı.

rule 35: eğer bir şeyin pornosu yoksa, bekleyin. çıkacaktır.

böylelikle "aa bak bunun pornosu yok, kural geçersiz" denilmesinin önüne geçilmiştir.

rule 34

ietf tarafından belirlenen internet kurallarının 34. numarada yer alanı.

rule 34: "eğer bir şey var ise, pornosu da vardır. istisna yoktur."

google amcaya soracağınız herhangi bir şeyin sonuna "rule 34" yazarak bu durumun doğrulamasını yapabilirsiniz.
ileri düzey doğrulamalar için işin uzmanlarına* danışın.

ayrıca bu kural rule 35 ile desteklenmektedir.

punk rock

tenacious d'nin the metal isimli parçasında adı geçen alt-türlerden birisi.

"punk-rock tried to kill the metal / but they failed, as they were smite to the ground
...
punk-rock tried to destroy the metal, but metal was much too strong"

demet evgar

aile arasında filminde, oyunculuğu kadar güzelliği ile de ön plana çıkan aktris. her daim başımızın tacı.

31’den sonra düşünülen ilk şey

-bu kesmedi. bir sigara içeyim de tekrar edeyim.

jon dough

101 kadınla birlikte reverse gangbang rekoru kıran porno oyuncusu.
ilişkilerin çoğunluğu oral seks şeklinde gerçekleşmiş olsa da, kendisi the world's luckiest man olarak anılmakta.

ek: agustos 2006'da 43 yaşında intihar etmiş.
porno sektöründe ise yaklaşık 1100 filmde yer almış.

the world's luckiest man??
kime göre neye göre?? tabi ki heteroseksüellere göre...*

annabel chong

porno sektöründe ilk kez gang bang tarzında film çeken ve oynayan porno yıldızı.
the world's biggest gangbang filmi ile porno sektörüne giriş yapmıştır.

1995 yılında, 10 saatte 251 erkekle birlikte olmuş. filmin telifi adına kendisine ödeme yapılmamış. hakkında sex. the annabel chong story adında bir belgesel çekilmiş, ayrıca ismi chuck palahniuk'unadı ölüm pornosu kitabında da geçer.

yazarların en etkilendiği iltifatlar

"sen, kendin, çok güzel bir hikayesin."
ağlatmıştı.
  • /
  • 12

biseksüel

panseksüellerle birlikte en renkli insanlar topluluğu. bunları buldun mu muhabbetini kaçırmayacaksın. o anlatacak sen dinleyeceksin.
keşke herkes biseksüel - hatta panseksüel - olsa.

biseksüel

lgbti komünitesince bile ön yargıyla karşılanan cinsel yönelim.
"kafa karışıklığı"ymış... cinsel yönelimin insanın doğası olduğunu unutup bir ideoloji sanmaya başlarsanız, biseksüellik de size çelişki gibi gelir.
"kapitalist komünist"le biseksüelin arasında bir ton fark vardır halbuki.
hem erkeklerden, hem de kadınlardan hoşlandığınızda vücudunuz buga girip kendini imha etmez.
her biseksüel, kadın bulamayınca erkeğe meyleden hetero abaza değildir.
mesela ben biseksüelim. kadına aktif, erkeğe pasif. ilginç değil mi? ufkumuzun yetmediği yerde "yok öyle bir şey; mümkün değil!" demek yerine, bir düşünsek, çok daha kolay olacak her şey.

biseksüel

o kadar uzun yazılar içinde o kadar saçmalıklar var ki.
her biseksüeli aynı sanıp kesin yargıyla konuşmak aymazlıktan öte değil. nefretinizde boğulmanız dileğiyle.

interaktif sözlükler kasım 2018 sıralaması

sözlüğün yönetim şekli:



thepillars ve unicorn09 yanlış anlamasınlar. *

dark bear olduğu gibi anlayabilir.

çok porno izleyenin zor tatmin olması

hayal gücü eksikliğindendir o. pornodan olsa duramazsın. değişik insanmış.

evli erkeğin evli erkekle eşcinsel ilişkisi

toplumsal değerler veya ahlaki kurallar bu adamlara "haa canım madem eşcinselsin, büyür! kendi duygularını yaşa, kimseden çekinme. hayat senin hayatın" diyecek kadar cesur değilse, kusura bakmasın ama onu hapsettiği ve yaşamak zorunda bıraktığı hayatı sorgulamaya da hakkı yok.


hangi ahlak pardon?

hayatının baharında katledilen transların, ahmet yıldız'ların kanına gömülen ahlak mı?

gündüz dalga geçip, gece koynuna girdiği travestiyi katleden adamın ahlakı mı?


benim kişisel alanıma girmediği sürece, canıma, malıma kendi bireysel değerlerime burnunu sokmadığı sürece kimseyi sorgulamaya hakkım yok. herkes hayatını yaşasın.

sizin tabirinizle -aldatılan- kadına gelince; hayattaki tek başarısı "evlenmek - koca bulmak/ çocuk doğurmak" olan bir kadının ödediği bedel olarak bakmak lazım belkide.

biseksüel

karşısındaki insanı kadın/erkek olduğu için değil insan olduğu için seven, aşkın cinsiyeti olmadığını bilen kişi.

interaktif sözlükler temmuz 2018 sıralaması

ayı sözlük'ün aylık girdi sayısına göre 11. olduğu sıralamadır.

sıralamaya gelirsek;

ilk beşte; her zamanki gibi ekşi sözlük, uludağ sözlük ve dünya sözlük, instela, kutup sözlük yer alıyor. sıralamaya uçucu sözlük dahil olurken, kötü sözlük geçen ay kapandığından gümüş lig sıralamasına dahil oldu.

tüm interaktif sözlükler sıralaması'na ve açıklamalara ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:

https://interaktifsozlukler.com/interakt...

temmuz ayı çalışmalarımıza ek olarak sözlük röportajları sayfamızda iki yeni bölüm sizleri beklemekte. interaktif sözlükler sıralaması kapsamında devam ettiğimiz sözlük röportajları çalışmamızın temmuz ayı konukları bol sözlük ve ayı sözlük oldu. her iki sözlüğün yöneticilerine de röportaj teklifimizi yanıtsız bırakmadıkları için teşekkür ediyoruz.

sözlük röportajlarını okumak için buradan devam edebilirsiniz.

https://interaktifsozlukler.com/roporta...

interaktif sözlükler sıralaması formatsız sözlükler-gümüş ligi sıralaması için:

https://interaktifsozlukler.com/interakt...

ağustos 2018 sıralamasında görüşmek üzere.

https://interaktifsozlukler.com/

evli biseksüeller

bir sorun olarak gormedigim duruma sahip bireyler. olay 'evli biseksueller ile iliski yasamak' olarak degerlendiriliyor sanirim. biseksuel bir birey pek dogal olarak sevdigi insan ile evlenebilir, bunda bir sorun yok. illa biseksuel diye de kisinin habire farkli partnerler edinmesi de gerekmiyor.

yazarlardan bear fotoğrafları

Toplam entry sayısı: 236

ayı sözlük

8 ay önce tesadüfi bir şekilde haberdar olduğum, devamında kayıt olup kimi girdileri zevkle, kimi girdileri surat buruşturarak okuduğum; buna rağmen ilk gördüğüm andan bu yana belirli hamleleri yapması gerektiğine inandığım sözlük.

ayı sözlük'ün 2011 yılında bu yana faal olduğunu öğrenmek için herhangi bir arama motoruna "ayı sözlük" yazmak yeterli; kuruluş aşamaları, fikirleri vb. bir çok bilgiye sahip link pat diye çıkmakta önümüze. interaktif sözlükler sıralamalarında yer alan bir çok sözlüğe nazaran köklü, tematik görünse de aslında öyle olmayan, açık fikirli ve zengin içerikli bir sözlük burası. belirli bir yazar kitlesi var (ki eskiden bu kitle daha genişmiş) ve şu ana kadar hiçbir sözlükte görmediğim kadar geniş bir sosyal medya ağına sahip. sadece facebook, twitter, instagram değil google+, pinterest ve tumblr gibi interaktif sözlük platformlarının ikinci hatta üçüncü plana attığı alanlarda da ayı sözlük'ü görmek mümkün.

sosyal medyanın yanı sıra ayılarock ve homojen dergi gibi dirsek temasındaki alanlar ve çalışmalar ayı sözlük'ün değerini yükseltmekte

ancak

ayı sözlük, bir sözlük olarak yenilenmeli ve alt yapısını güçlendirmelidir. özellikle arayüz ve script konusunda ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim. ayı sözlükle aynı scripti kullanan şu anda birçok sözlük bulunmakta ve hepsi aynı tornadan çıkmış gibi birbirine benzemekte. bu scriptin (bildiğim kadarıyla) işlenmesi kolay. iyi bir arayüz tasarımı ve php kodlaması ise ayı sözlük, görsel ve erişim kolaylıkları bakımından da yazarların --tekrardan- dikkatini çekecek bir platfrom olacaktır.

bu sayede sol frame'in daha da harektlenmesini sağlayacak farklı fikirlerden yazarları görmeye başlayabilir; dahası sadece ayı'ların değil, ayı sözlük'ün tanımında da geçtiği gibi "lgbti içerikli katılımcı sözlük" ifadesinin tam karşılığı olduğunu hissedebiliriz. (farkındayım buradaki ifade biraz tartışmaya açık; ama bunu iyi niyetli olduğumu bilerek değerlendirirseniz sevinirim)

son 6-8 aylık süre içerisinde ayı sözlük, ortalama 1600-2300 aylık girdi arasında gidip gelmekte. bu sayının daha da yukarıya çıkması ve ayı sözlük'ün daha geniş kitlelere ulaşmasının; ayı sözlük'ten haberdar olmayan lgbti+ kişilerin dikkatini çekmesi ve onları kendi bünyesinde düşüncelerini paylaşmaları için davet etmesin, ayı sözlük'ün kendisini yenilemesi ile mümkün olacağına inanıyorum.

arayüzde yapılacak güzelleştirmeler ve geliştirmeler; php altyapısında yapılacak ufak dokunuşlar ve tanım yazılması sırasında işlemleri kolaylaştırıp yazılan girdiyi daha okunaklı ve güzel bir kompozisyonda gösterecek minik ayarlar ayı sözlük'ün üzerindeki toprağı silkeleyip ayağa kalkmasında önemli noktalar olacaktır.

şimdi ben neden ayı sözlük hakkında böyle eleştiri yüklü bir girdi yazdım?
cevabı basit aslında; bu kadar geniş bir sosyal ağa yayılmış durumda olan ayı sözlük'ün, bu kadar sönük kalması içime sinmiyor.

ayı sözlük bir katılımcı / interaktif sözlük müdür? yoksa aynı düşünce etrafındaki 3-5 insanın bir araya gelip yazıp çizdiği bir forum sayfası mıdır? önce bunu soruyu tekrardan bir ele almak gerekli sanırım; zira ayı sözlük, gerek lgbti+ temalı sanat dallarının tasniflenmesi ve okuyucuya ulaştırılması gerekse asdi gibi önemli bir platformun bilinmesi bakımından ilk basamak olma özelliği taşıyor.

yahu benim kullandığım temada, homojen logosunun içinde kalan dekupe edilmemiş beyaz parça ve homojen yazsının kenarlarındaki hatalı dekupe izleri siteye her girdiğimde sinirimi bozuyor :) bunu yenilemek bile bir başlangıç olacaktır illaki...

kızmaca darılmaca yok, ayı sözlük'ün iyi bir noktada olması gerektiğini düşünmesem bu satırları yazmazdım :)

ankara

yaşadığım şehir.
son beş yılda çok yara aldı bu gri şehir.
peş peşe patlayan bombalardan yaka silkti. yüksel caddesinde, güvenpark'ta polisin saldırganlığından illallah etti. gezi parkı zamanında gaz bombaları ile darbe yedi, sisin pusun altına gömüldü.

yine de bozmadı düzenini.
trafik yine aynı saatlerde kilitlenmeye devam etti,
insanlar yine tandoğan'dan kızılay'a yürümeyi tercih etti.
ve ben, ne olursa olursun cuma akşamları kızılay'da bir kafede oturup kahve içmeyi ve ankara'nın kalbini izlemekten vazgeçmedim.

katılmak isteyen?

yarrak

anadolu’nun lapseki şehrinden gelen bolluk tanrısı priapus (priapos)'un sembolü olan organ.

yatılı misafirlikte başa gelebilecek terslikler

"üniversiteden oda arkadaşı" sıfatıyla evine kalmaya gittiğiniz buddy'nizle porno eşliğinde birbirinize masturbasyon yaparken ablasının odaya dalması...
herkesin kısa bir süre donup kalmasından sonra ablanın gitmesi, bizim ise g.t korkusu ile birbirimize dahi bakmadan uyumamız.

140journos'un yayınladığı bdsm videosu

türkiye'nin sahip olduğu çarpık toplumsal yapıyı düşünürsek böyle bir video yayınlamaları cesur bir hareket. beklenildiği gibi katlanarak artacak bir linç hareketi de başlamış zaten.

ancak bdsm ve kapsamını anlatmaya çalışırken bu kadar sığ, eksik bilgilerle ve anlatımlarla dolu bir içerik beklemiyordum. ayrıca videonun femdom ağırlıkta görünmesi de beni rahatsız etti.

bdsm üzerine, master/slave ilişkileri üzerine, zor ve rıza kavramları üzerine, sadizmin ve mazoşizmin kişideki psikolojik ve felsefi temelleri üzerinden hareket edilebilecekken "ben birinin ağzını burnunu kırmak istiyorum, birisi de 'bir kadın gelsin ağzımı burnumu kırsın' istiyor. bu da bizi buraya yönlendiriyor" kıvamındaki bir sığlıkta olayı anlatmaya çalışmaları saçma olmuş.

"140journos türü clickbait video" olmuş bir nevi benim gözümde.

hayatınız film olsa hangisi olurdu

ayı sözlük

8 ay önce tesadüfi bir şekilde haberdar olduğum, devamında kayıt olup kimi girdileri zevkle, kimi girdileri surat buruşturarak okuduğum; buna rağmen ilk gördüğüm andan bu yana belirli hamleleri yapması gerektiğine inandığım sözlük.

ayı sözlük'ün 2011 yılında bu yana faal olduğunu öğrenmek için herhangi bir arama motoruna "ayı sözlük" yazmak yeterli; kuruluş aşamaları, fikirleri vb. bir çok bilgiye sahip link pat diye çıkmakta önümüze. interaktif sözlükler sıralamalarında yer alan bir çok sözlüğe nazaran köklü, tematik görünse de aslında öyle olmayan, açık fikirli ve zengin içerikli bir sözlük burası. belirli bir yazar kitlesi var (ki eskiden bu kitle daha genişmiş) ve şu ana kadar hiçbir sözlükte görmediğim kadar geniş bir sosyal medya ağına sahip. sadece facebook, twitter, instagram değil google+, pinterest ve tumblr gibi interaktif sözlük platformlarının ikinci hatta üçüncü plana attığı alanlarda da ayı sözlük'ü görmek mümkün.

sosyal medyanın yanı sıra ayılarock ve homojen dergi gibi dirsek temasındaki alanlar ve çalışmalar ayı sözlük'ün değerini yükseltmekte

ancak

ayı sözlük, bir sözlük olarak yenilenmeli ve alt yapısını güçlendirmelidir. özellikle arayüz ve script konusunda ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim. ayı sözlükle aynı scripti kullanan şu anda birçok sözlük bulunmakta ve hepsi aynı tornadan çıkmış gibi birbirine benzemekte. bu scriptin (bildiğim kadarıyla) işlenmesi kolay. iyi bir arayüz tasarımı ve php kodlaması ise ayı sözlük, görsel ve erişim kolaylıkları bakımından da yazarların --tekrardan- dikkatini çekecek bir platfrom olacaktır.

bu sayede sol frame'in daha da harektlenmesini sağlayacak farklı fikirlerden yazarları görmeye başlayabilir; dahası sadece ayı'ların değil, ayı sözlük'ün tanımında da geçtiği gibi "lgbti içerikli katılımcı sözlük" ifadesinin tam karşılığı olduğunu hissedebiliriz. (farkındayım buradaki ifade biraz tartışmaya açık; ama bunu iyi niyetli olduğumu bilerek değerlendirirseniz sevinirim)

son 6-8 aylık süre içerisinde ayı sözlük, ortalama 1600-2300 aylık girdi arasında gidip gelmekte. bu sayının daha da yukarıya çıkması ve ayı sözlük'ün daha geniş kitlelere ulaşmasının; ayı sözlük'ten haberdar olmayan lgbti+ kişilerin dikkatini çekmesi ve onları kendi bünyesinde düşüncelerini paylaşmaları için davet etmesin, ayı sözlük'ün kendisini yenilemesi ile mümkün olacağına inanıyorum.

arayüzde yapılacak güzelleştirmeler ve geliştirmeler; php altyapısında yapılacak ufak dokunuşlar ve tanım yazılması sırasında işlemleri kolaylaştırıp yazılan girdiyi daha okunaklı ve güzel bir kompozisyonda gösterecek minik ayarlar ayı sözlük'ün üzerindeki toprağı silkeleyip ayağa kalkmasında önemli noktalar olacaktır.

şimdi ben neden ayı sözlük hakkında böyle eleştiri yüklü bir girdi yazdım?
cevabı basit aslında; bu kadar geniş bir sosyal ağa yayılmış durumda olan ayı sözlük'ün, bu kadar sönük kalması içime sinmiyor.

ayı sözlük bir katılımcı / interaktif sözlük müdür? yoksa aynı düşünce etrafındaki 3-5 insanın bir araya gelip yazıp çizdiği bir forum sayfası mıdır? önce bunu soruyu tekrardan bir ele almak gerekli sanırım; zira ayı sözlük, gerek lgbti+ temalı sanat dallarının tasniflenmesi ve okuyucuya ulaştırılması gerekse asdi gibi önemli bir platformun bilinmesi bakımından ilk basamak olma özelliği taşıyor.

yahu benim kullandığım temada, homojen logosunun içinde kalan dekupe edilmemiş beyaz parça ve homojen yazsının kenarlarındaki hatalı dekupe izleri siteye her girdiğimde sinirimi bozuyor :) bunu yenilemek bile bir başlangıç olacaktır illaki...

kızmaca darılmaca yok, ayı sözlük'ün iyi bir noktada olması gerektiğini düşünmesem bu satırları yazmazdım :)

logoyu biraz büyütelim

her tasarımda, tasarımcıyı çileden çıkartmak için en az üç defa söylenmesi gereken söz.

ondan sonra vah efendim tasarımcınız klavyeyle müşteri dövüyor,
yok efendim grafik tasarımcılar tahammülsüz,
aman efendim grafik tasarımcılara da laf söylenmiyor vs. vs. vs.

mother!

" jennifer lawrence'a ciddi anlamda gıcık olsam da (bkz: darren aronofsky) gibi hayran olduğum bir yönetmene ait olduğu için vakit kaybetmeden izleyeceğim filmdir." demiştim daha önce ve öyle de yaptım.

filmin (link: imdb sayfasında : http://www.imdb.com/title/tt5109784/) açıklama olarak, "bir çiftin evlerine gelen davetsiz misafirler sonucunda ilişkilerini gözden geçirmelerini ve test etmeleri..." şeklinde bir açıklama var; ancak filmin esas konusuysa bu açıklamanın zerre alakası yok. böyle bir açıklama ancak ve ancak algı ve zeka seviyesi yerlerde sürünen; hayatı sosyal medya, televizyon ve gıybet üçgeninde geçen yurdum zombileri için geçerli olabilir.

mother! hakkında hiçbir şey bilmemeniz durumunda iki kez izlemeniz gereken bir film; zira filmin içerisinde her alan her sahne, her eşya, her karakter alegorik bir anlatımın parçası.

jennifer lawrence denen karıyı hiç sevmem. the fappening patlaması haricinde hiçbir şekilde ilgimi çekmemiştir oyunculuğu. donuk bakışları, durgun mimikleri ve oynarken yüzünde oluşan "ben ne yapacağım!" paniği şeklinde ifadeler sebebiyle sinirimi bozuyor her gördüğümde. x-men'de üstlendiği raven / mystique rolü yüzünden gıcıklığım kat be kat artmış olsa da mother!'da beni irrite eden tüm bu özellikler, rolünü destekleyen unsurlara dönüşmüş.

javier bardem filmin ikinci güzel yanı. oynadığı bir çok film gibi burada da rolüyle bütünleşmeyi yakalamış durumda.

kamera açılarının sürekli olarak jennifer lawrence'ı merkeze alarak hareket etmesi, alışkın olmayanlar için biraz baş dönmesine sebep olsa da, alegroik anlatım içerisinde düşününce, neyi merkeze almamız gerektiğine yönelik bir atıf gibi durmakta. javier bardem'in ise sürekli orada bir yerde olduğunun bilinmesi; ancak çoğu zaman kadraj dışı durması, karaktere ve anlatıma katılan güzel bir detay gibi durdu gözümde.

buradan sonrası ağır spoiler içerir!

filmi izlerken bir yandan da internetten kim-kimdir, alegorik atıflar neleri ifade ediyor şeklinde ufak bir okuma yapınca film daha çok ilgimi çekti ve sonuna kadar gözlerim açık bir şekilde izledim. filmi net bir şekilde anlayabilmek için şu atıfları tespit etmiş olmak gerekiyor;


-- spoiler --

mekan ve karakterler:

javier bardem: tanrı
jennifer lawrence: doğa ana
ev: dünya
yazarın odası: cennet
kristal: yasak elma
ed harris: adem
michelle pfeiffer: havva
brian gleeson ve domhnall gleeson: habil ile kabil
yazarın şiiri: kutsal kitap
hayranlar: insanoğlu

olaylar:

adem'in eve gelmesi ile tanrı'nın sıkkınlığını atması, heyecanlanması ve adem ile daha çok vakit geçirmesi divan edebiyatında bahsedilen bir durumu hatırlattı bana: "tanrı, bilinmeyi istedi ve kendi suretinden insanı yarattı." tanrı, bilinmek ve yüceltilmek arzusunun önüne geçememekte ve bu yüzden doğa ana ile ters düşmekte. doğa ana ona her şeyi sunmaya hazırken, tanrı, egoist bir çocuk gibi sorgusuz sualsiz kendisini yüceltecek olanlara, yani kendi yarattıklarına muhtaç hissetmekte kendisini.

adem'in evde kaldığı ilk gece kaburgasında yara olması ve ertesi gün karısının gelmesi, klasik adem-havva hikayesi; ancak havva'nın doğa ana'ya karşı kibirli ve laf dinlemez davranması hem insan doğasının itaatsizliğini hem de sorunlara gebe olmasını yansıtmakta. zaten ilk büyük sorun da tanrı'nın çok değer verdiği kristalin yani yasak elma'nın kırılması ve yazarın çalışma odası olan cennet'ten kovulmaları bu durumun ilk adımı oluyor.

adem ve havva'nın odadan kovulmalarının hemen ardından seks yapmaları ise uzun süredir bahsedilen alegorik anlatımlardan birisini temsil ediyor: yasak elma aslında cinsellik / cinselliğin bilgisi idi ve adem ile havva cinselliklerinin bilgisine ulaştıkları için cennetten kovuldular. yasak elma, cinselliğin bilgisini temsil eden bir simgedir ve ne zaman insanoğlu bu bilgiyi edinir, ardından cennetten kovulur. bu yüzden kristal kırıldıktan hemen sonra adem ile havva seks yapmaktalar filmde.

habil ile kabil'in kavgası sonrası, anma töreni sırasında havva'nın doğa ana'ya "üzerine usturuplu bir şeyler giy!" demesi, insanoğlunun doğa ananın çıplaklığını ve saflığını ayıp olarak addetmesine yönelik okkalı bir gönderme aslında.

mutfak tezgahının kırılması ve evi su basması nuh tufanının yansıması; ancak şöyle bir durum var ki tufanı yaratan tanrı'nın kendisi değil; insanoğlunun laf dinlememesi. sonrasında ise evdeki herkesi kovan doğa ana oluyor.

doğa ana'nın hamile kalması ve bebeği her ne kadar isa olarak yorumlansa da ben "umut" olarak yorumlamayı tercih ediyorum; ancak sonlara doğru bebeğin etinin yenmesi ve kanının içilmesi konusu isa atfına daha çok uygun kılıyor durumu.

filmde yer alan ev, üç katlı olması bakımından aslında cennet-dünya-cehennem sıralamasını yansıtıyor. doğa ana'nın bodrumda bulduğu gizli kapı ve hemen önündeki alev dolu kazan cehennemin en net simgesi. kağı açıldığında dışarı çıkan ve kaybolan kurbağa ise cehennemdeki şeytanlar veya salgın olarak yorumlanabilir. tüm olayların geçtiği orta / giriş kat dünyanın kendisini temsil ediyor. üst katta zaten yatak odaları ve çalışma odası olan cennet var.

tanrı'nın, doğa ana'nın hamileliğinden ilham alarak kitap yazması, kutsal kitapların ortaya çıkışını temsil ediyor. sonrasında ise şiiri okuyan insanların, şiirin farklı bölümlerine odaklanarak hayran kalmaları ve şaire yani tanrıya tapmaya başlamaları, dinlerin, insanları adım adım zıvanadan çıkartmasını çok güzel anlatıyor. tanrıdan bir parçaya sahip olmak için evi talan edenler; doğa ana'nın uyarılarına kulak asmayanlar ve şiiri yanlış yorumlayıp olayın bokunu çıkartanlar hep insanoğlu.

evin talan edilmesi aşamasında dikkatimi çeken bir şey oldu; insanların çoğunluğu evi yok etmeye çalışırken, çok az bir kısmı bazı yerleri tamir etmeye çalışıyordu. güzel bir detay olmuş.

ikinci gözüme takılan detay ise insanlığın kontrolden çıkması ve savaşların patlak vermesi ile tanrı'nın ortadan kaybolmasıydı. doğa ana insanların çılgınlıkları arasında tek başına kalır ve savaş hem dünyayı hem doğa anayı yok oluşun eşiğine getirir. aklıma birden ikinci dünya savaşı gibi büyük savaşlar geldi... ve tanrı ortalıkta yok. sonrasında ise gelip, doğa anayı cennete kaçırıp kapılarını insanoğluna kapatıyor. çoook büyük yorumlara gebe bu sahneler.

finalde ise doğa ana'nın artık yeter diyerek her şeyi ateşe vermesi: kıyamet.
filmin başında tanrı, adem'e doğa ana'yı anlatırken "her şeyimi bir yangında kaybettim" diyor. kıyametin yangını, tanrının sahip olduğu her şeyi küle çeviren yangındır aslında ve doğa ana'nın ellerinden çıkmaktadır. cehennem'de biriken katrana adem'in kaybettiği ateşi atarak kıyameti getiriyor doğa ana. filmin bir noktasında doğa ana'nın "ben de gidip kıyameti hazırlayayım..." demesi büyük ironiydi zaten.

ve sonra tanrı, her şeyi küllerinden yeniden yaratıyor ve başa dönülüyor...

okuduğum çoğu yorumda bahsi geçen bir durum olarak filmde şeytan atfının olmaması bana da enteresan geldi; ancak biraz düşününce şeytana çok da gerek olmadığını anlıyorsunuz aslında :)

-- spoiler --

son söz:
alegoriyi anlamak ve alt metni okuyabilmek için bir kez,
filmi ve senaryonu anlamak için iki kez,
insanları, tanrıyı ve doğa anayı anlamak için üç kez izlenmesi gereken bir film.

etek tıraşı yönteminiz nedir

tüy dökücü kremlerin hesaba katılmadığı anket olmuş.
bu güne kadar en iyi sonuca veet'in köpük şeklindeki tüy dökücü kremi ile ulaştığımı belirterek dışarıdan katılmak isterim bu ankete :)

heteroseksüel porno seyretmek

heteroseksüellerin lezbiyen pornosu izlemesi gibi bir şeydir.

ayı sözlük itiraf

hayal ettiklerim için cezalandırılacak olsam, sonumun lut kavminden beter olması gerekirdi.

evlenmek

mevcut işyerimde çalışmaya ilk başladığım zamanlarda, benim dışımdaki elemanların tamamı pavyoncu tayfadandı. mesai bitimiyle arabalara doluşup soluğu pavyonda alırlardı.

sonra sırayla evlenenler olmaya başladı.
grup içerisinde evlenen, oyunda sobelenmiş gibi, pavyon tayfasının dışına itildi. zamanla evli sayısı çoğaldı ve şu anda pavyoncu olarak tek bir eleman kaldı. ilk başlarda evlenenlerle en çok o dalga geçerken, şu aralar "tek başına pavyona gitmek de can sıkıyor, ben de ufak ufak evlenecek birilerine baksam iyi olur" diye homurdanıyor.

işin daha da komik tarafı, bizim elemanların eşleri hep aynı çevreden. hanımlar ya arkadaş, ya akraba. dolayısıyla hepsi benden beter bunalmış vaziyetteler evlilikten.

pavyondan sıkılıp evlendiler;
şimdi daha çok sıkılıyorlar.

biseksüel

cinsel terimler konusunda bilgisi yok denecek kadar az olan yurdum insanının en çok bocaladığı alanlardan birisi.

tdk, "biseksüel" kelimesini bir sıfat olarak nitelendirmekte ve "hem kendi cinsini hem de karşı cinsi arzulayan" şeklinde tek cümlelik bir tanım yapmakta. fakat benim gözümde yetersiz bir tanım bu.

cinselliği keşfettiğim ilk zamanlardan, cinsel kimliğimin tam olarak hangi terime karşılık geldiğini fark ettiğim süreye kadar yaşadığım karmaşa, aslında biseksüelliğin bu toplum içerisindeki karmaşasının mini bir yansıması gibiydi.

düz bir hat üzerinde heteroseksüelliği en sağa, eşcinselliği en sola yerleştirdiğinizde biseksüeller genelde tam ortada kalırlar. genel mantık budur (çook basite indirgeyerek söylüyorum bunu); ancak pratikte, "bir kesime ait olma/bir saf seçme" dürtüsüne sahip insanların "öyle şey olur mu lan" diyerek dışlamayı tercih ettiği bir noktadır biseksüellik.

bir de eşek s.ken masum anadolu çomarının "gay değilim aktifim" çıkarımının bir alt kümesi olan "biseksüel = pasif gay" çıkarımı vardır ki, düşman başına.

biseksüel, "aynı anda her ikisi / aynı zamanda hiçbiri" şeklinde klişe ve boktan bir aforizmanın gerçeği aslında. biseksüel hem kalben hem de bedenen, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin karşısındakini arzulayandır. biseksüellerde cinsiyet, ikinci sırada gelen özelliktir. birinci sırada, karşısında bulunan insana biçtiği değer ve hisleri yer almaktadır. zaten biseksüellik konusunda kavram karmaşası yaşayan bir çok insanın da korkuya kapılmasının veya dışlamasının sebebi budur. hatları ve sınırları keskin değildir biseksüellerin. kadın sevgiliden ayrıldıktan sonra bir erkeğe aşık olabilir veya yıllarda bir erkekle aşk yaşayıp sonra gidip bir kadınla evlenebilir.

kaol lg'nin sitesinde biseksüellik ile ilgili okuduğum bir yazıda şu paragraf geçiyordu:

"heteroseksist bir toplumda doğru tanımlama için yeterli veri sayılmasa da hayatım boyunca farklı seviyelerde bir çok kendini biseksüel olarak tanımlayanla karşılaştım. hem duygusal hem de cinsel olarak karşı cinse daha fazla ilgi duyan ama kendi cinsi olmadan da yapamayan, kendi cinsine olan dengenin daha ağır bastığı ama transseksüelin asla hayatında yer almayacağını söyleyip de kadınlara da ilgisi yüzünden evlenen, kadınlara aktif olup erkeklere sadece pasif olan, hem kadınlara hem erkeklere sadece aktif olan biseksüeller, kadınlarla evli olup da duygusal olarak sadece erkekleri seven ve erkekelere sadece pasif olan... örnekler çoğaltılabilir. bunlar kendilerini biseksüel veya erkek olarak tanımlıyorlar veya biseksüelliğin ne olduğunu bilmiyorlar. ama sorduğunda kadınsız olmayacağını söylüyorlar, belki topluma erkek görünme mecburiyetlerinden, belki heteroseksüelliğe şartlandıklarından. belki de ifade ettikleri kendileridir."

gerçekten de biseksüellik böylesine bir kavram karmaşasının yaşandığı yağmur bulutu gibidir ve -belki de- farklı cinsel yönelimler/kimlikler (ya da ne derseniz deyin) içerisinde en çok eleştirilen, en çok ötekileştirilen kesimdir. (en azından benim karşılaştığım tüm ortamlarda durum buydu)

kadına da aşık oldum erkeğe de.
altı sene erkek sevgilimle aynı evde yaşadım;
bu arada ikimizin de arzuladığı insanlar oldu, hepsi geçti bitti.
ayrıldıktan sonra bir kadına aşık oldum, halen onun götürdüğü yere gidiyorum
ve hayatım boyunca kendimi hep biseksüel olarak bildim, hissettim.
bir dönem o kadar yoruldum ki bu kavram karmaşasını birilerine anlatmaya çalışmaktan, sorduklarında "ben aşkın ve seksin kendisine tutkunum. kişilere ve bedenlere değil" diyerek kapattım sohbetleri.

velhasıl, biseksüel öyle net bir şekilde tanımlanacak bir kavram değildir benim gözümde. hem cinsel olarak hem de aşk hayatı olarak çok çetrefilli ve karışık bir durumdur. üstesinden gelmek de baya bir zordur.

evlendiği halde kendisine queer diyen insan

diğerleri gibi sıradan bir insandır.
evlilik cinsel yönelimleri belirleyen bir etken olmadığı gibi queer şemsiyesi altında olmak da evli olmaya engel bir durum değildir. bu durumun altında bit yeniği aramak iste pek mantıklı bir iş değildir.

ayrıca belirtmek gerek: en basit tabiriyle evlilik, insanların "birbirlerinin eşi" olarak hayatlarını bir arada sürdürmesidir. evliliğin göstergesi resmi nikah, dini nikah veya düğün törenleri ile sınırlı değildir.

eşcinseller arasında, evli insanlara karşı gösterilen tepkiler ise cidden garip. insan sormadan edemiyor:
-kuzum, neyin kafasını yaşıyorsunuz allasen?