dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8154 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

alone again

yalnızlık duygusunun içinizdeki o son kıvılcımları da söndürüp tükettiği anlarda, ağlama eyleminin yetersiz kalıp artık sadece hıçkırık nöbetlerine tutulduğunuzu gördüğünüz o çıkmazlarda nefes almak için bir boşluk, devam etmek için bir neden arayan biriyseniz bu parçayı dinlemeyin. kendini sık sık depresif ve yalnız hisseden ucube birinin zihninde düşünceler yavaş yavaş bulanıklaşmaya başlarken birden kendini buluverir oralarda ya da bir şey onu bulur; bu parça da onlardan, dinlenilmemesi gerekenlerden.

hemoglobin

omurgalı canlıların kanlarında yer alan eritrositlerin içerisinde bulunan ve solunum organlarınlarına karbondioksit taşıyıp solunum organlarında üretilen oksijeni diğer vücut dokularına taşıyan proteindir.

eritrosit

kanda bulunan alyuvar hücrelerinin diğer bir ismidir.

eritrosit yunanca ''erythros'' kırmızı ve ''kytos'' oyuk kelimelerinden türetilmiştir.

alyuvar

eritrosit olarak da bilinen ve kanda en çok sayıda bulunan hücre grubudur. oksijen taşımada kullanılan hemoglobin molekülü yapıtaşı olan bu hücre omurgalı canlılarda akciğer ya da solungaçdan geçirilerek bu ve diğer vücut dokularına gerekli olan oksijeni sağlar.

tıbbi ismi olan eritrosit yunanca ''erythros'' kırmızı ve ''kytos'' oyuk kelimelerinden türetilmiştir.

heterojen

bir bütünü oluşturan yapıların birbirinden bağımsız değerler ve nitelikler içermelerine devam ederek oluşturdukları grubu tanımlamak için kullanılır.

homojen

homojen

''homogeneous'' türdeş kelimesi orjinali olan sıfat, içerisinde farklılıklar barındırmayan, her eri aynı, özdeş ve tek tip anlamlarında kullanılır.

kimyasal olarak birbirine oldukça yakın veya aynı yoğunluk, nitelik ya da değerlere sahip olan bir bütünlüğü tanımlamada kullanılır. benzer veya aynı değerlere sahip olan bu bütün, çevresindeki tabakadan yoğunluk olarak olarak farklılaşarak kolayca dış ortamdan sıyrılarak fark edilebilir.

çözelti

birbiriyle reaksiyona girmeyen en az iki maddenin birbiri içinde gözle görülmeyecek küçüklükte tanecikler halinde dağılarak homojen bir karışım oluşturması olayına çözünme, elde edilmiş olan karışımaysa çözelti denir.

hipertonik

dış ortamdaki madde yoğunluğu hücre içindeki sıvı yoğunluğuna göre daha fazla olan çözeltilere verilen addır.

''hyper'' yüksek ve ''tonic'' basınç kelimelerinden türetilen bir kavramdır.

hipotonik

dış ortamdaki madde yoğunluğu hücre içindeki sıvı yoğunluğuna göre daha az olan çözeltilere verilen addır.

''hypo'' az ve ''tonic'' basınç kelimelerinden türetilen bir kavramdır.

izotonik

eşyoğun

izotonik

diğer adıyla eşyoğun olan bu terim, aynı yoğunluğa sahip çözeltiler için kullanılmaktadır.

serum

kanın alyuvar ve akyuvar kan hücreleriyle pıhtılaşma proteinlerinden uzaklaştırılmış, açık sarı renkli hali.

serum

tıbbi tanımlamasıyla izotonik olan sıvıdır.

hayat

bazen şişelerle özetlenebilecek bir süreçten farkı yoktur:

giriş platformu olarak ağza dayatılan ilk şişe: biberon

gençlik yıllarının ağız alışkanlığı: kola şişesi

olgun zamanların tadına doyum olmayan içeceği: bira şişesi

sonuç bölümünde artık damardan almaya başlamışızdır: serum şişesi

hayat

bazen içinde ''bir ömürlük'' süremizin olduğu bir bilgisayar oyunundan farksızdır; oyun alanımız dünyayken süremizi tutan kronometre zaman zaman elimizde zaman zamansa başkalarının istemli ya da istemsiz kontrolündedir; ya boynuna bir ip geçirerek sen basarsın durma tuşuna ya da bir balkonun altından geçerken saksısındaki çiçeğiyle ilgilenen birinin ters hareketiyle kendisini kafanda bulan saksının teması basar o tuşa. sürprizlerle doludur ve en büyük kozu da sensindir.

fun

ingilizce'de yanlış anlaşılan ve eğlence manasını taşıyan bir kelime olan ''fun''ın; hayran, fanatik anlamına gelen ''fan'' kelimesiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. ingilizce bilmeyip gerzek bir bilmişlikle okumuşluk taslayan bu kişilerin ''fan'' yerine kullandıkları kelimenin doğrusunu hep bir şekilde tekrarlıyoruz:
''fan'' değil ''fun''

ttnet

görevini internet sağlayamayıcılık olarak algılayan sistem ishali.

klavyedeki f5 tuşu katili.

ttnet

nefret ettiğiniz biri varsa bir şekilde mutlaka buraya abone yaptırmalısınız, ondan sonra bir kahve yapıp başına gelecekleri karşıdan izlemeye koyulun ve aldığınız öcün tadını çıkarın.

türkiye'de internet sağlayıcısı tekel olduğu müddetçe bize daha çok çektirecek olan kuruluş.

  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

ayı sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

akif pirinçci - felidae

beş kitaplık bir serinin ilk ayağı olan felidae'de yazar, * * * * polisiye romanların tüm sıradan yapılarını kendine özgü alaycı üslubuyla harmanlayıp okuyucuya sunuyor; üstelik bunu yaparken romanın baş kahramanlarının hepsinin de kedi olduğunu düşündüğümüzde ortaya fabl türüne benzer; ama esasında polisiye masal görünümünde bir başyapıt çıkıyor. sabırlı okurlar için ki sürekli gerilim ve heyecanın alt üst edildiği bir anlatım mevcut sayfa aralarında, pek de o sabrı göstermek zorunda olduğunuz bir durum oluşmuyor okurken; sizi sürprizi bol bir son bekliyor.

not:

1. şu an okuduğum kitaplar bölümüne yazdığım halde sonunu biliyor izlenimini verdiğim bir yazı oldu farkındayım; biliyorum zira ki ilk okuyuşum değil bu eseri. hani beğendiğin bir parçayı tekrar dinlemek ya da sevdiğin bir filmi tekrar izlemek gibi bir eylemdir kitap okumak benim için.

2. kedileri seven bir yakınınız varsa mutlaka tavsiye edilesi türden bir romandır.

3. kitabı okuduktan sonra kedilere eskisi gibi değil de anormal gözlerle bakacağınızdan emin olun!

yıllardır aynı tarz müzik yapan insan

acıyor ama devam et

doyumsuz dar kıçlı ayıların mottosu.

kanırtmaya başladıysa da devam edilir.

dersimin kayıp kızları

orjinal adı iki tutam saç: dersimin kayıp kızları olan belgesel. izlediğimde ilk aklıma gelen ve beni düşündüren nokta bu insanların ne acısı yaşadıklarının bile belli olmayışıydı; ne bir ölü var ortada ne de devlet tarafından aranan bir kayıp; şimdi ölen yakınlarının mı yasını tutuyor bunlar yoksa kayıp çocuklarının silüetlerini mi bulmaya çalışıyorlar. konuyu derinlemesine araştırmaya kalktığınızda, ben insanım diyen birinin içini harbiden yakacak olan korkunç hikayeler var.

ilk aklıma gelenlerden biri; filmin ardından tbmm de yapılan toplantıya katılan erdal karakoç'un hikayesi. yıllardır ablası sakine ve amcasının kızı şemsi'nin izini sürüyor. ancak olaydaki hüznün boyutunu belirleyen bu değil; bu arama, iz sürme görevini ölne babasından bir miras gibi devralıyor ve devam ettiriyor.
ve daha nice trajik, ilginç, anlatılması zor hikayeleri barındırıyor bünyesinde bu olay.

merak edenler için;

olay hakkıında her türlü görsel ve yazınsal bilgi: http://www.dersiminkayipkizlari.com/?hom...

belgesel hakkında bilgi: http://www.sinemalar.com/film/125824/iki...

kitabını okumak isteyenler için: http://www.iletisim.com.tr/kitap/dersimi...

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

göt lalesi

gizli bahçenizde açan çiçek

serdar ateşer

gerek müzik sektöründen gerekse yazınsal işlerden ettiği gelirlerle kendine ait bir home studio kuran ve bu sayede istediği gibi müzik yapabilen ya da içindeki müziği dilediği gibi dışa vurabilen ender sanatçılardan biri serdar ateşer.

ilk albümü mütareke yılları ile istenildiğinde türkiye’de de farklı bir bakış açısıyla müzik yapılabilineceğini gösteren serdar ateşer ikinci albümü olan avdet seyri'yle geri döndüğünde onun müziksel zekasını özleyen kulaklarımızın ne kadar da kirle dolup pas tuttuğunu tekrardan hatırlatmıştır bizlere.

müzik konusundaki yeteneğini yaydığı o yıllarda bu yolda tek başına yürümek istemediğini gösteren en büyük delillerden biri ise bülent ortaçgil’in bu şarkılar adam olmaz albümüdür. oldukça sade bir kartonete sahip olan bu albüm esas vurucu noktasını içindeki parçalarda barındırdığını daha ilk baştan anlatıyor gibiydi; albüm baştan sona en unutulmaz bülent ortaçgil şarkılarını barındırıyordu. * * * * * * *

sonraki yıllarda mozaik grubu ve eren kazım akay ile yaptığı ortak çalışmalarla adını sıkça gördüğümüz sanatçı, bir yandan da reklam müzikleri ile de uğraşmaktaydı. kendisini son olarak mor ve ötesi grubu’nun yedinci stüdyo albümü olan güneşi beklerken’de prodüktör koltuğunda gördüğümüz serdar ateşer; üzülerek söylesem de; bunca uğraşın ardından ülkemizde tanınmayan ya da yeterince tanınamayan sanatçılar listesinde yerini almıştır.

müzik yapabilme niteliği yüksek olmasından ya da nitelikli müzikler yapabilmesinden dolayı iki filmin de soundtrack çalışmalarını yapma görevi olduğu gibi serdar ateşer'in ellerine teslim edilmiştir. bunlardan ilki nesli çölgeçen'in yazıp yönettiği 1987 yapımı olan selamsız bandosu ve derviş zaim'in yazıp yönettiği, bolca ödüle de sahip olan 2000 yapımı filler ve çimen adlı filmlerdir.

(bkz: istemeyerek)

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.