dalyandeltasi

Durum: 643 - 0 - 0 - 0 - 12.02.2013 00:28

Puan: 8162 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 2.Nesil Yazar.

bear-bondage :D
  • /
  • 33

money money money

türkiye’de bir döneme damgasını vuran avrupa yakası dizisinin bir bölümünde burhan karakteri abba’nın unutulmaz eserini rüyasında görür.

makbule rolündeki hasibe eren’in oyunculuğuna tekrar hayran olmamak elde değil.

bu video klip içinse kısa yol yine aşağıda:


money money money

abba grubunun en çok bilinen parçalarından biridir; ana düşünce olarak ya zengin bir koca bulsam da kurtulsam ya da kumarda kazasam da bu sefalet benden elini ayağını çekse eylemlerini benimsemiş pop müzik unutulmazı.

dinlemek isteyene kısa yol:

abba

tüm zamanların en iyi pop müzik gruplarından biri olmalarının yanında en iyi gruplar listesinde de yer alabilecek değerde bir oluşumdur. popüler kelimesinin olumsuz manada kullanılmadığı o eski çağlarda dönemlerinin en iyileriydiler. müzik tarihinin altın sayfalarından birinin ev sahipliği yaptığı grup dinlenildiği takdirde, ispanyol paça pantolon, dik yakalı gömlek ve bunlarla kombine edilmiş dar bir süveterle dans etme isteğini doruk noktasına çıkarır.

örnek dinleti: money money money


money

ruh

insan varlığının maddi olmayan tarafı ya da özüdür.

ruh kavramının tanımlanması ve çözümlemesi kültüre, dine ve felsefeye göre oldukça farklı çeşitlilikte ele alınmıştır. değişik dine mensup olan kişiler ve düşünce yapıları aynı olmayan filozoflar ruhun doğasını, beden ve ruh arasındaki ilişkiyi, nereden geldiğini, kökenini ve ölümlü olup olmadığını farklı görüşleriyle açıklamaya çalışarak birbiriyle bağlantılı ya da oldulça farklı teoriler ortaya atmışlardır.

bir grubun benimsediği din görüşü ve felsefe algısıyla bakıldığında ruh kendine özgü bir varlık olarak her canlı oluşumun içindeki özü içerir ve insanın temel unsurudur. diğer bir grup düşünüre göreyse ruh insan varlığının kendisiyle bedeni arasındaki iletişimi sağlayan maddi bir yapı olarak ele alnır.

önsezi

temellendirilemeyen duygu yükü olarak bilinmeyenin, önceden bilgi sahibi olunmadan özellikle de gelecek hakkında varsayım yapılarak gerçekleşenin önceden duyulmasıdır. kimi insanlar içe doğma olarak da tanımlanabilen bu duygu birikmesinin kendilerinde çok güçlü olduğunu savunarak olacakları önceden tahmin etme ve hissetme yetilerinin olduğunu düşünürler; ama yaptıkları metafizikten ya da paranormal sayılabilecek bir eylemden çok yaşanmışlık ve deneyimle ilgilidir.

içe doğma

andre gide

fransız edebiyatının ünlü deneme ve roman yazarı, düşünürü ve ahlakçısıdır. 1947 yılında nobel edebiyat ödülünü almıştır.

yaşamı ve edebiyat hayatındaki yolu boyunca savunduğu en önemli unsur, bireyin içtenliği ve kendini tanımlamasının toplumsal ve bireysel ahlakın en önemli ölçütü sayılabileceğiydi ve bu bağlamda genel ahlak anlayışının karşısında durarak bireysel özgürlüklerin savunucusu oldu. düşüncelerindeki bütünlüğü soylu tavrıyla harmanladığı arı üslubu ve uyumlu tümceleriyle birleştirerek fransız edebiyatında saygın bir isim olmuştur.

kültür

kültür

bach a l'orientale

farklı kültürlerin yaşadığı, doğu ve batının birleştiği bir coğrafyada yaşayan besteci ve piyanist anjelika akbar'ın johann sebastian bach'ın müziğini oryantal perküsyonlarla birleştirerek eşsiz bir sentez yakaladığı albüm. ilk bakıldığında klasik müzik ve oryantal ritimlerini bir araya getirmenin delice bir fikir olduğunu düşünmek tabii ki de haklı bir önsezi ancak ortaya çıkan soundun kalitesi takdiri hakediyor kesinlikle. kendi deyimiyle: '' bu bir müzik deneyi değil, yeni oluşan dünyanın temel ihtiyacıdır''

erkan oğur

bach a l'orientale albümünden; albümün konseptini tamamlayıcı nitelikte; erkan oğur'un satırları:

''gerçek müzik saftır, onun için akıl gerekmez. o zaten tam ve kamildir. zaman, mekan, kültür, millet, kişi, cins, bencillik, matematik, fizik, armoni kaygısı, doğruluk, yanlışlık ve ticaretten muaftır… bilinmeyen zamanlardır, dedem korkut’tur, bach’tır, sendir, bendir. her yerdedir, yokluğu bile kendisidir ve birdir. biz onu sadece keşfederiz…''

türkü

erkan oğur'un tanımıyla:

''türkü; içinde felsefe, olay, savaş, ağıt ve anı içeren bir sanattır.
müzik türkü için sadece bir unsurdur, bir müracaat noktasıdır.
türküyü yalnız müzik olarak algılamak ona yapılabilecek en büyük hakarettir"

pencereden kar geliyor

erkan oğur'un yorumuyla da dinlenilmesi gerektiğine inandığım türkü.

dikkat

dikkat

çekmek için türlü maymunlukların yapılmasına gerek olur bazen.

dikkat

aklı, zihni ve duyuları bir noktaya yoğunlaştırarak bu his ve tutumu aynı noktaya yönlendirmek.

omlet

zaten yapımı kolay olan bu güzide yemeği daha da kolaylaştırarak malzemeleri bıçakla doğrama ve karıştırma işini bu yolla da yapabilirsiniz.

dikkat *

yumuşak g

kendine ait bir ismi bile yoktur; g harfinin yumuşak olan versiyonu olarak tanımlanmıştır.

aynı durumdan şikayetçi olan başka isim yoksunları pazartesi ve cumartesi'dir; biri pazar'ın ertesi iken diğeri ise cuma'nın sonrası olur.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

m83 - we own the sky



...secrets from the wind...burnt stars crying...so many moons here...lost wings floating...
  • /
  • 33
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 643

son defa

kargo grubunun ''yarına ne kaldı?'' adlı albümünde bulunan parça; tracklist olark ikinci parça idi; yıl 1996.

hunharca kuyruk yağı sikmek

yağlı ve büyük kuyruklu koyun ırklarımız;

(bkz: mor karaman)
(bkz: ak karaman)
(bkz: dağlıç)
(bkz: ivesi)
*
(bkz: serbest çağrışım)


yıllardır aynı tarz müzik yapan insan

katı halde bulunan tek sıvı

cam amorf katı bir madde olmasına rağmen sıvı halde kalan tek maddedir.

(bkz: cam)

acıyor ama devam et

doyumsuz dar kıçlı ayıların mottosu.

kanırtmaya başladıysa da devam edilir.

mahallenin bakkalının veresiye defteri

müjde ar bakkal alışverişinde! * *



not:

görüldüğü üzere
bir kalçaya büyük boy rakı
bir göğse büyük boy sana margarini
iki göğüs olunca konserve ve makarna da ekleniyor listeye

dip not:

bakkalın elinin çıplak memesine değmesiyle kirlendiğinin farkına varan sevgili müjde ar hemen listeye sabunu ekliyor ve ardından listenin vazgeçilmezi kaşar geliyor; hem de eski kaşar!

cumartesi anneleri

cumartesi günleri içimde duyduğum burukluğun nedeni onlar. onları gördüğüm ilk günü; hatta ''an''ı hiç unutmuyorum, yine böyle soğukların tenimizi kavurmaya, yüzümüzü kesmeye başladığı zamanların birindeydi; o soğuğa rağmen bunca insan neden burada toplanmış diyordum kendi kendime; çünkü erken sayılabilecek saatlerdi meydan için. fark etmemek mümkün değildi onları, ki ortalık savaş alanını da andırıyordu bakıldığında; bir sürü polis ve onların sayısıyla yarışabilecek derecede köpek vardı etrafta, bir yandan da kimlik kontrolü yapılıyordu onlara yakın duranlara ve anlam vermeye çalışıyordum tüm bu olanlara. o zamanki aklımla uzaktan seyre durdum olan biteni, konuşmalarını dinledim, feryatlarını işittim, acılarını duyumsadım, yaslarını tattım... diğer yandan polislere ilişti gözlerim ve yanlarındaki boyu dizimi geçen köpeklerine; aç kurtlar gibi geldi o an hepsi bana, ağızlarından yere damlayan salyalarının kokusunu duydum sanki; polisler de çok tuhaf gelmişti baktığımda, sanki bir olay çıkacağının bilincindelermiş ve bu her zaman gerçekleşen kısır döngüsel bir süreçmiş gibi duruşları, bakışları ve davranışları vardı... bunları düşünürken olan oldu tabii...

şimdi biliyorum ki;
onlar terörist annesi değil!
onlar faşistlerin yandaşları değil!
onlar ''anne'' işte adı üstünde...

onların istedikleri tek şey sarılabilecek, ağlayabilecek oldukları bir mezar taşı. *
onlar sadece ''anne''...
bunun cumartesi, pazarı olur mu?
bunun ırkı, soyu olur mu?
bunun doğusu, batısı olur mu?

pazar

tezer özlü'nün pazar günlerine karşı içten içe içe bir kin beslediğini düşünürüm; ona insan hayatının sıradan yanlarını, hep aynıymışcasına yaşanan o tipik sabah, öğle, akşam ritüellerini ve o burjuvazi geleneklerini yıkamayan insanın kırık boşluklarını anımsatırken varoluşsal sorularını çözümlemede bir takım yeni metod yolculukları yapmasına olanak tanıyor gibi belki.

tezer özlü pazar günleri için şunu der;

"pazar günleri... şimdilerde... sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

tezer özlü - çocukluğun soğuk geceleri

aktif gay kucağı koltuk

sarsıntılı ve bol darbeli yolculuklar için bire bir efenim. *

clementine

80 ila 90'lı yıllarda çocukluğunu yaşamış kişilerin ilk travmalarını geçirmelerine neden olan korku-dram-gerilim çizgi dizisi.

o dönem başka hiçbir çizgi dizide; hatta onu bırakın hiçbir sinema filminde; bu derece donuk renkler kullanılmamıştı. zaten çocuklar için yapıldığına bile şüpheyle bakıyorum hala bu vahşet-ül çizginin; en azından eğlenmek ve gülmek için televizyonda gösterildiğine inanmıyorum.

o dönem çocuklarının serpilip büyümelerinin ardından, bu korkutucu deneyime tanık olan yanlarını, bilinçlerinin en derinlerine atmaya çalıştıkları bilinmektedir. bu gerçekleştirilir de; ancak ta ki o kelimeyi duyana kadar ''clementine''

bilincin derinlerine gömülen ses, hayata zaten böyle devam etmek zorunda olan kişinin benliğinde silik silik görüntülerin canlanmasına sebebiyet verir ve bastırılmaya çalışılan korkunç anılar birer birer geri döner.

müziği de ayrı bir fenomendir; hipnotik etki yaratarak yapılması planlanan beyin yıkama işlemine geçiş için ön hazırlık niteliğindedir.

http://video.cnnturk.com/2010/haber/12/1...

dünyada 80 ler gibi hastalıklı bir kuşak yetiştiyse sebebi soluk renkleri ve iç kurutan müziğiyle bu çizgi filmdir.

heteroseksüel

karşı cinse ilgi duyan, hasta olan, elde etmek için binbir taklayı geçtim üçlü salto çift burgu yapabilen birey.

(bkz: straight)
(bkz: str8)

yeni sözlük yazarları

göt

bazılarınınkinin karadelikten farkı olmayan, cinsel ritüellerin yapıldığı yer; mabet

müslüman eşcinsel

cenabet

kamyonu devirmek.

cinsel münasebette bulunma durumu sonrasında girilen hal-i ahval.

yakınında bulunulduğu takdirde etrafındaki tüm uğursuzluklara ve kara perşembelere göğüs gerilmesi gereken kişi ya da kuruluş.

bu hale erişmiş olan bireyin bütün kötü enerjileri içine çeken bir karadelik olduğuna inanılır.
Henüz takip ettiği biri yok.