panayırda 5 halka 1 tele dir tecrübe... 1 paket cigara için 5 halka atarsın büyük heyecanla. tutturamazsın önce elin ayağın titrer heyecandan, derken bi 5 halka daha, bi 5 halka daha. sonunda bir sigara kazanırsın ama artık bedeli 2 pakat sigaradır senin için. önce olsun kazandım ya dersin. yıllar içinde büyük heveslerle girdiğin süreçlerin değmeyecek kazanımları olduğunu anlarsın. aklıma 5 halka 1 tele gelir. sonra gider cigarayı bakkaldan alırsın. işte bu tecrübedir. cigarayı kartonla alanlarda olur onlar sermaye sahibi olmuş tecrübelilerdir. free shop an cigara getirtenlerin tecrübesi uluslararası tecrübeler başlığı altında toplanır.
iğdiş edilme korkusunun meslek saabıdır. eskiden bunların bir çantası vardı eski türk filimelerinde görürsünüz ağzı açılınca ne var ne yok çıkar içinden. oval bi yapıdadir. eve gelen doktorlar kullanır hala ama eski yaşlı doktorlar.
yeniler iphone ile geliyor. neyse eskiden araba az, taksi yok gibi bu sünnetçiler sünnet yapılacak evlere yürüyerek giderlerdi, genelde c.tesi pazar.
lan oğlum bu adam sokağı dönerdi bütün mahelle çocukları nasıl kaçışırdık. sünnet olan olmayan o nasıl bir yürüyüştür öğle ağır adımlarla "bir yere kaçamazsın kesecem de kesecem" efekti yankılanır sokakta... bi de bunlar "yukarı bak kuş var" gibi salak mı salak bir espiriyle iş yürütürler. lan tavanda kuş dururmu olsa olsa uçar... ama gel gör ki nutkun pipinin ucundadır gık demez bakarsın...
bunların piskopat olanları kestikeri deriyi de gösterir çocuğa lan manyakmısııın hastamısıın.
bu bir masaldır be arkadaşım arayıp durma şunu... ya yumurtasını ye, yada tavuğu, bak keyfine... ayrıca sanki keramet sadece tavukta, horozun bu performansa katkısı masalda bile yok !
birinin talep etti şeyi verince ondan beklenen geri iadedir. aynıyla iade ve bedelinde ödeme gibi beklentileri vardır. alacak haktır. sahibince vazgeçilmediği sürece gününde tahsili beklenir. ticaretten doğar, maddidir. erdem sahibi kişi manevi desteğini alacak olarak görmez, lafını bile etmez. gel gör ki o kişiyi bulmak altın yumurtlayan tavuk bulmaktan zordur zanımca.
(bkz: borç)
(bkz: altın yumurtlayan tavuk)
birine iade etme yükümlülüğünü taşıdığınız şey. para olur, mal olur, borcu veren alacaklı bunu ödenmesini bekler günü geldiğinde. ticari işlemden de doğar, manevi destektende doğar. yani borcun ödenmesi gerekir. alacak ile ilişkisi vardır, biribirlerine kavuşmalasalarda bazen, ebedi çözülmez bir nikahları vardır. borç ve alacak biri olunca diğeride olandır.
(bkz: alacak)
istanbul fatihte bir semt adı. bozacısıyla ünlüdür. vefa arıyorsanız gidin bir litre boza alın için bünyeye yarar olsun. yoksa her şartta yanında olmakmış, iyilikleri unutmamakmış, olmadık zamanda hızır gibi yetişmemiş... dalgamı geçiyon la sen... şakacı şey seni.
iyi niyetle yola çıkarsın ama üzerine vazife değildir, çoğu zaman iş boka sarar. işte o durumlarıdır. yani diyelim hatun kişi kaşını kalemle çiziyor biri geldi dur sen elleme ben yapayın dedi olurdu olmazdı çekişirken hoop göze girdi kalem. bitti. işte böle. yazıldığı gibi anlamı. düz harbi.
sosyal bir sistemde bulunan diğerleriyle birbirinize nasıl davranmanızı belirleyen konumdur. statünüze gösterilecek saygı ne kadar güçlü bir konumda olduğunuzla alakalıdır çoğunlukla. yüksek statü düşük statü gibi yerinizi belirler toplum hemen.
saygınlık dağılımında güçlü statüler daha çok pay alır ne acıdır ki. sosyal yapıda her bireyin yer tuttuğu bir statü varken, ki sadece bu varoluşla dahi saygıyı hak ederken, paranız var ise, efradınız çok ise, eziyeti meziyet sanıyor ve uyguluyorsanız bekleyin sadece, çoğunluğu oluşturan bir takım kendini bilmez sizi firavun statüsüne erdirip diz çökecektir önünüzde. güç ü hazmetmesi zordur, hele bir "bende öldürebilirim" de, kul hemen unutur yerini... status (heykel) le de bağlantılıdır sanmaktayım bu kavram. heykeli dikilen o koca koca statü sahibiler. aşık veyselin heykeli önünde fotoğraf çektirmez de insanlar gider sezarın heykeli önünde çektirir, neronun heykeline sarılır, ki onlar kan ile beslenmiş ve şehirleri yakmış iken. böyledir insanın kendini bilmez hali, ezenin peşinde gider, ne yazık ki... ne yazık ki...
bir işi uğraşarak yapmak, bir türlü işin rast gitmemesi arada teklemesi sürecin, ama yine devam etmektir. yılmamaktır. bir parmak balın ertesi bir kavanoz zehiri yudum yudum yutmaktır belki bir damla dibe çökmüştür diye. hayatın tabiridir kıssadan hisse ararsan.. biri " düşe kalka gidiyoruz işte " derse anlarsın çırpınıyor. " hep öyle, hep öyle" dersin yalnız değilsini hissetirirsin. başını eğer o da bunun anlamı " elden ne gelir " dir. halden anlıyorsan susarsın. düşmek koyar çünkü adama, çocukkende öyledir... sana gülmeleri değil diğerleri koşarken senin düşmen koyar sana, oysa ne heyecanla sevinçle katılmışsındır yarışa.. ama öyle işte herkes devam eder düşe kalka. dert etme.
açılış programı
08:00 alandan çıkış benim refakatimde şehre giriş.
10:00 toplanma, istiklal marşı, bayrak sallama
11:00 kahvaltı
12:00 neden kondom kullanmalıyız adlı sinevizyon gösterisi. kondumun nasıl kullanılacağına dair pratik gösterim.
13:00 yerli ingiliz ayıların katılacağı bir soru cevap paneli. ingilizler hakkında özet bilgiler.( ingiliz bulursanız tabi...ararsınız artık)
15:00 hyde park açılımı, hoplama, zıplama, böğürme, ağaçlarda sırt kaşıma
18:00 akşam yemeği "döner"
19:00 soho da serbest zaman
24:00 herkes sağlammı yoklaması tekrar dağılma serbest zaman
01:00 xxl a gideceklerle gruptan ayrılma
06:00 sabah oldu biz neredeyiz ayılma toparlanma,
kalp de derler. yaşamsal organdır. o durunca hayatta durur. ama yürek bir organ olma halinden daha fazladır. yürek insandır, yürek vicdandır, yürek şefkattir. çok dayanıklıdır yıllarca ezilir, kırılır da toparlar kendini devam eder. acır bu yürek, hemde çok acır...
cocuk dilinde idrar, sidik demektir. yersin içersin, içtiklerin böbreklerinden süzülür fazlası toksinlerle beraber dışarı atılır.işte buna çiş, idrar, sidik denir. böbreklerden idrar yolu dediğimiz bir kanalla atılır. bira içince çok olur. deniz kenarına yada bir açık alana gidip sidik yarışı yapılır, kim daha yukarı yada uzağa işiyor gibi. rüzgarlı havalarda yapılması tavsiye edilmez.
vücuttaki (mide ve bağırsakta) sindirim esnasında meydana gelen fermantasyonun oluşturduğu gazın dışarı atılmasıdır. oluşan gazın baskı yapması sebebiyle olur. biriken gazın ve toksinleri atmanın bir yoludur. osuruk bir eylemdir, yani süreçtir ,insanlar ortalama günde istem dışı en az 16 kez yellenirmiş, istemli osurukları saymamışlar. bütün özgünlüğünüzü kullanabilirsiniz. "gaz çıkarmak" "yellenmek" olarak ta kullanılır.
bir atımlık osurukta beş çeşit gaz bulunur: nitrojen (n2), karbondioksit (co2), hidrojen (h2), metan (ch4), oksijen (o2) bunlardan metan patlayıcı özellikte, yandığı takdirde mavi renkli, güçlü bir alevi var. osuruk yanıcımıdır? evet yanıcıdır. herkez poposuna yanıcı gaz çıkış vanası levhası koymalıdır. osuruğun kokusu da karbon (c) ve sülfürdür (s) den gelir.
yani hepimiz birar gaz bombasıyız aynı zamanda.
harici olarak kullanılan deriye sürülen, yaraların üzerine kapanan koyu kıvamda jöle kıvamında yumuşak nitelikte ilaçtır. deri ve yara tarafndan emilir. birde merhem gibi sözler vardır duyunca içinde bir rahatlık bir sıhhat olur. merhem gibi bu sözlerde para vermeden sürülmez oldu ne yazık.
iki yanı iyice bilenmiş, ucuna doğru kıvrımlı bir çeşit bıçaktır. pek çok kültürde erkek aksesuarıdır. ekmek kesmekten çok silah olarak kullanılır. yaralar ve açtığı yara çabuk kapanmaz, can alır. bu hançerin fiziksel etkisidir. bir de hançer gibi kelimeler, cümleler vardır. duydunca beyninde gezen keskin kenarlı bumerang gibi olur. bir kere yol aldımı durmaz. "hançer gibi sözlerin" burdan gelir. yüreğine oturur adamın saplanır durur.
bilincin olmadığı her an dır ölüm, insan olmak tanımı bilinçli olma özelliği yoksa eksik kalır. o zaman insan tipinde bir canlı oluruz.
irade ve bilinci kullanamıyorsak zaten ölmüşüzdür. ben bayılmışım farkında değilim hayatın, sen bana canlı demişsin ne yazar ? ben bilmiyorum ki canlımıyım değilmiyim. bitkisel hayat ne kadar hayat ?
"bukadarı da fazla" anlamında bir nidadır. "okadarıda olmaz" anlamıda içerir. "yok artık" ile benzer anlamdadır. oluşan durumu istememek, "bu ne kendini bilmezlik" gibi anlamlara gelir.
(bkz: yok artık)
bir kıvamdır. genelde kurabiye, kızartme gibi ısırıldığında damakta çıtır çıtır bir his uyandırır. yemek yemeye ses te katarak 5 duyunuzu tamamlar bu sebeple çıtırtılı yiyecekler pek sevilir.
aynı anlamda birde genç güzel erkek ve kadınlar için kullanılır:
ör:
- oyy çıtıra bak lan hacı "
- hani la hacım nerde"
- şurda la durakta bekliyi ya
- hakkat la çıtırmış, hadi inek, belki...
- höh amk. mezar bulsan dikelecen..
bildiğin tükenmez kalemin mucididir. (lászló józsef bíró (1899&1985) budapeştede doğmuş gazeteci olarak çalışan bir zatdır. "len bu kalem işi sakat yazılar yetişmiyo bide kağıtta çabuk kurumuyor ben buna bir icat yapayım" der ve ilk defa 1931 budapeşte uluslararası fuarında ürününü teşhir eder. ilk başlarda bildiğin matbaa mürekkebi kullanır ama bu kalem içinde yürümez, sonra kimyacı kardeşiyle kafa kafaya verirler ve yeni tip bitr mürekkep geliştirirler ve olur. 1938 de paris te patenti alınır. sonra bu işler arjantine taşınır ordada bir patent alınır falan. daha sonra bu patenti 1950 marcel bich satın alır ve adı "bic" firmasıya anılır olur.
açılış programı
08:00 alandan çıkış benim refakatimde şehre giriş.
10:00 toplanma, istiklal marşı, bayrak sallama
11:00 kahvaltı
12:00 neden kondom kullanmalıyız adlı sinevizyon gösterisi. kondumun nasıl kullanılacağına dair pratik gösterim.
13:00 yerli ingiliz ayıların katılacağı bir soru cevap paneli. ingilizler hakkında özet bilgiler.( ingiliz bulursanız tabi...ararsınız artık)
15:00 hyde park açılımı, hoplama, zıplama, böğürme, ağaçlarda sırt kaşıma
18:00 akşam yemeği "döner"
19:00 soho da serbest zaman
24:00 herkes sağlammı yoklaması tekrar dağılma serbest zaman
01:00 xxl a gideceklerle gruptan ayrılma
06:00 sabah oldu biz neredeyiz ayılma toparlanma,
kafasını öne eğmiş size doğru gelen birini görürseniz bu burç grubundandır haberiniz ola.. öle "vanilla sevişme" ,"soft dokunuşlarla ilerleyelim" falan bilmez toslaşa toslaşa sabahı edersin demedi demeyin... inandığına gözü kör bir sadıktır, olaki bir bağı yoktur kimseyle, cumartesi tekyon kalabalığını "tek tek zamanla olur bu iş" deyip hedefe alabilir. senden önce girer kavgaya huyu bu korumayı sever...çok bunaltmayacan, sorgulamayacan o ait oldugunu bilir, hoplar zıplar çayırda çimende zararsızdır gelir dizinin dibinde yerini bilir. eğlencelidir, rekabeti sever, tahrik olma konusunda pek çaba sarfetmenize gerek yoktur o zaten hazırdır zirveye tırmanmak için, flörtü sever fıldır fıldırdır gözleri, helede etrafında onu tutan birkaç aday olsun....seyreyle gülüm eğlenceyi...
latincesi aurum:ışıldayan-parlayan; kimyasal sembolu au.
5000 yıldan fazladır değerli bir elementtir. parlak sarı renktedir. asitlere karşı dayanıklıdır, kolay işlenebilir. ışıltılı,ağır bir metaldir çevresel faktörlerle kolay tepkimeye girmez.hiçbir zaman paslanmaz, kararmaz ve donuklaşmaz. az bulunurluğu sebebiyle kıymetlidir ve çağlar boyu değişim aracı yada zenginlik sembolu olmuştur.
altın gibi kalbi var- altın gibi delikanlı - kişinin ne derece kıymetli özelliklere sahip olduğunu gösterir.
bide simya yapacam bakırdan altın yapacam diye uğraşanlar vardır. olmaz kardeşim git kimya oku.
kafasını öne eğmiş size doğru gelen birini görürseniz bu burç grubundandır haberiniz ola.. öle "vanilla sevişme" ,"soft dokunuşlarla ilerleyelim" falan bilmez toslaşa toslaşa sabahı edersin demedi demeyin... inandığına gözü kör bir sadıktır, olaki bir bağı yoktur kimseyle, cumartesi tekyon kalabalığını "tek tek zamanla olur bu iş" deyip hedefe alabilir. senden önce girer kavgaya huyu bu korumayı sever...çok bunaltmayacan, sorgulamayacan o ait oldugunu bilir, hoplar zıplar çayırda çimende zararsızdır gelir dizinin dibinde yerini bilir. eğlencelidir, rekabeti sever, tahrik olma konusunda pek çaba sarfetmenize gerek yoktur o zaten hazırdır zirveye tırmanmak için, flörtü sever fıldır fıldırdır gözleri, helede etrafında onu tutan birkaç aday olsun....seyreyle gülüm eğlenceyi...
hele lastiğinde calvin clain vb. yazanları, sünnet elbisesine maşallah gibi.yapmayın, yaptırmayın.böyle deneysel giyim kuşam falan yakışmaz bir ayıya.o koca gövdenin orta yerinde bir avuç bez parçası öyle bakıyor aynada kendine...hayal edebildin mi kendini ayı? hıı hayal edebildin mi? tövbe kıyamet alameti gibi evlerden ırak.
genelde masa başında kalp krizi, mide kanaması geçirerek ofis içinde ölen kimselerdir, apandisti patlayıpta umursamayan, "içimde bir sıcaklık hissediyorum kaloriferi az kapatın" diyerek son nefesini verenleri duymuşluğum vardır... ofiste böyle "lambırs, gümbür, hoydaa, amannn" diye bir gürültü duyulur kafalar kaldırılır, ahanda bir masada kafa yok. "gittiii gittii koç gibi abim gitti" diye zılgıt çekilir... bayanlar bayılır, erkekler "ölüye kim dokunacak sıçtık lan" diye birbirine bakar..o bakışı görmediysen bilemezsin ancak yaşaman gerekir tarif edemiyorum... 1 ay kendine gelemezsin ofiste... acaba bugün sıra hangi masada sendromuna sokar seni... sinek vızıldasa aman azrail geldi der ter dökersin, şizofren olursun "hayat boş, çalışmak nahoş" dersin; bütün insan kaynakları alarma geçer bu beklenmedik budist akım, ferrarisini almadan satan bilge havalarını dağıtmak için...bir yandanda merhuma söverler içten içten, lan 5 yıllık iznin içerde duruyor git bi tatilde öl, mangalda öl, yedi içti gitti diyelim amk. derler...