insomnanic

Durum: 154 - 0 - 0 - 0 - 16.04.2014 02:36

Puan: 2020 - Sözlük Kezbanı

13 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

Anybody can be a non-drunk. It takes a special talent to be a drunk. It takes endurance. Endurance is more important than truth.
  • /
  • 8

ayı sözlük itiraf

sahilde tek basima iciyorum sozluk, caprazlama olarak yalan soyleyip herkese hepsinin beni baska bi yerde sanmasini saglayarak kactim ortaliklardan. isin kotu kismi vicdan azabi cekmiyorum, herkes alkolu birakicam hayatimi duzene sokucam diye inandiklarindan benden daha buyuk bir yalani oynuyorlar, benim uzerimden olusturulan inancin parcasi olamiyorum. maddi olarakta buyuk bir cokus yakin gozukmekte boyle giderse. onceden evde ufak tefek isler yapip bi sekilde kendimi idame ettiriyordum ama artik onlarida yapamaz duruma geldim. projelerim sarkti, cevremde ufak tefek inanc sarsilmalari basladi. ama dedigim gibi vicdan azabi cekemiyorum, pisman olamiyorum. eger ufacik bir sey hissetsem kabusa donucek, belki kendimden kaciyorum, bilmiyorum...

el ele yürüyen eşcinsel çifte saldırı

olayı yaşayan kişi arkadaşım olduğu için birinci ağızdan dinlemişliğim vardır kendisinden. efenim olay tam olarak bornovada bulunan depo adlı mekanda (noxx stage) çıkışında oluyor. sanırım fıratı öpüşürken görüyorlar daha sonra mekan çıkışında saldırıyolar 4-5 kişi kadar. lakin anladığım kadarıyla olayı çıkartan dalkavuklar izmirli yada bornovalı değiller. en azından fıratın alattığı kadarıyla öyle olmadıkları çıkartıcak kadar tanıyorum buranın insanlarını. ne olursa olsun hoş değildir.

online olup da yazmayan sevgili

bilgisayar açık ama bilgisayar başında takılmıyor olailir.

ayı sözlük'e destek için reklamlara tıklamak

tıklıyorum, vicdanımı rahatlatıyorum. mis gibi oluyo sözlük *

edit: :p ne ben onu anlamadım.

(bkz: kendinden bihaber adam)

başbakan'a türkü yetiştirmek için seferber olan kavim

(bkz: boş muhabbet)

bi bu eksikti, korkarımki detone olunca van münit dicektir.

tuvalet kağıdı

- biliyorsun beni, severim markette dolanmayı, sonra tuvalet kağıtlarının olduğu rafa geldim ve 92 yaşında bir kadın gördüm, en hesaplı tuvalet kağıdını arıyordu.

- iyi de herkes yapar bunu.

- tamam ama, 92 yaşındasın, yarın ölebilirsin, üç kuruşun hesabını yapmanın ne anlamı var? yani, 92 yaşında sıçabiliyor olmak zaten muhteşem bir olay, neden en pahalı tuvalet kağıdını alıp bunu kutlamıyorsun?

charles bukowski

türklük kemiği

öz be öz bir rum olarak bende de bulunan kemiktir, orda ne arar, nerden gelmiştir bilmem.

ayı sözlük mobil

mesajlardan bi haber kalıyorsunuz, ne bi uyarı ne bi hop mesaj geldi tavı, hiç umurunda değil.

lavinia

2006 ekim ayı, bazı askerlik işlemleri için izmirden istanbul gataya sevk edilmişitim. istanbula ilk defa gidiyorum, yalnızım, yaş 20. tarlabaşında ucuza bir otel kıstırmışım orada kalıyorum. otelden çıktım hiç bilmediğim bir şehir, bilmediğim insanlar arasındayım. biraz yürüyim bakalım neymiş ne değilmiş bu şehir hesabı başladım yürümeye, kulağımda mp3 player. biraz fazla kaptırmış olmalıyımki kendimi dolmabahçenin ordan beşiktaşa doğru ağaçlı yola girdim (tabi bilmiyorum o zamanlar nerdeyim ne yapıyorum). velhasıl mp3 playerda başladı lavinia çalmaya, elimi cebime atıp telefonumu çıkardım, bir telefon insanın hayatını bu kadar mı değiştirir be arkadaş. ne zaman bunu dinlesem o telefondaki ses tonu, o an çakılıp kalmam yerimde, ve o anki durumum canlanır gözlerimin önünde. sanırım bir ömür boyu unutamıyacağım bir ana tanıklık etmiştir bu parça. hala gözlerimi doldurur açıkcası. e neden o zaman hala açıp dinliyosun dersen, gerçekten bimiyorum...

youtube

an itibari ile erişemediğimdir, bir tek bende mi sorun var acep?

mine

mine

ayıp

bizim mahallede gençler ayıp yatakta olur yerine ''ayıbın yolları kayıp'' olarak belirtip, sexin ayıp olmadığını kavradıklarını hissettirirler.

gergedan boynuzlu cinsel performans arttırıcı ürünler

uzakdoğu'da gergedan boynuzunun libido arttırıcağına inanmaları yüzünden 10 gergedan türünün 9 u şu an ciddi olarak neslinin tükenmesi tehlikesi ile karşı karşıya. eğer insanlar bu hızla avlanmaya devam ederse 10 sene içinde nesilleri tükenmiş olacak. yani kısaca sikimizin keyfi için hayvan nesilleri tüketiyoruz.

izmir



inicem sahile şimdi, vericem bünyeyi alkole, o olacak. kışkırtma beni hayatım.

yes boss

hastası olunası hess is more parçası. * *


uçan at gören adam

(bkz: başlık sıçmak) uyku serserimliği ile ne yazmışım ben öle. sayın moderasyon edit lütfen *

my dying bride

95 albümü yıllarca en buhranlı zamanlarımda yoldaşım olmuştur. (hala dinlerim ara sıra açıkçası) ayriyetten son ses verilip açıldığında the crown of sympathy transa sokar efenim.

bekar anneler sik arıyor

her porno siteyi basmış nasıl bir mantık ile hazırlandığını ve nasıl bir kitleye hitap etmeye çalıştıklarını anlamadığım reklam.


nights in white satin

the moody blues un en bilindik 2 parçasından biri. diğer için bknz: melancholy man

sözleri:

nights in white satin, never reaching the end,
letters i've written, never meaning to send.
beauty i'd always missed with these eyes before.
just what the truth is, i can't say anymore.

'cos i love you, yes i love you, oh how i love you.

gazing at people, some hand in hand,
just what i'm going through they can't understand.
some try to tell me, thoughts they cannot defend,
just what you want to be, you will be in the end.

and i love you, yes i love you,
oh how i love you, oh how i love you.

nights in white satin, never reaching the end,
letters i've written, never meaning to send.
beauty i've always missed, with these eyes before.
just what the truth is, i can't say anymore.

'cos i love you, yes i love you,
oh how i love you, oh how i love you.
'cos i love you, yes i love you,
oh how i love you, oh how i love you.

breath deep
the gathering gloom
watch lights fade
from every room
bedsitter people
look back and lament
another day's useless
energy spent

impassioned lovers
wrestle as one
lonely man cries for love
and has none
new mother picks up
and suckles her son
senior citizens
wish they were young

cold hearted orb
that rules the night
removes the colours
from our sight
red is gray and
yellow white
but we decide
which is right
and
which is an illusion
  • /
  • 8
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 154

bir kadının en güzel yeri

boynuyla omuzlarının birleştiği yer. bir de tam adını bilmiyorum, resimle örnekleyecektim hepsi pek pornografik çıktı.

şu göbeğin bitip kasıklarının başladığı yer arasındaki kemiklerin boşlukları. umarım anlatabilmişimdir.

edit: ilium boşluğunun dışarıdan görünen kısmı olabilir/miş. anatominin yalancısıyım.


edit2: niye sevmediniz lan bu entry'imi?

ölüm orkestrası

batuhan dedde ile tanışmamı sağlamış şiir/ düz yazı karışımı eseridir. *. buram buram küf kokar, rutubet kokar. koşturunca ciğerden gelen tütün kokusunu hatırlatır.

yazıyım tam olsun;

biz hangi günahın tohumuyuz? hangi karanlık sanatın en cılız büyüsü? hangi küfrün kalbi en kıran kelimesi?

yaşamak; üçüncü sınıf pavyon şairlerinin sınıfı belirsiz kadınlara yazdığı şiirler gibi iğreti duruyor üzerimde. 6 numaralı kapıdan çıkıp, koridorun üzerinde günbatımına doğru yönelen bir tren yolu gibi döşenmiş kırmızı çizgiyi takip ediyorum. sanki bütün kabileler bu rayların üzerinde idam edilmiş gibi. islak ve sıcak. ve kırmızı. tanrı buraya uğramış gibi bırakılan devasa ayak izleri. koridorun sonundan yayılan cızırtılı bir ses bütün odaları dolduruyor; “don’t cry.” kafamın üzerinde dönen ama hiç de esinti yaratmayan pervaneye bakıp şarkıya eşlik ederken, ayrılık ne renk? diye düşünüyorum sessizce. kırmızı çizgiye çarpan turuncu hüzme, koyuluğu biraz daha saydamlaştırırken can çekişen alyuvarları görüyor gibiydim, çığlıklarını duyuyor gibiydim. biraz da deli gibiydim…

telefon çalıyor…
telefon çalıyor, eskitme mobilyalarımı deler gibi bir çınlama ile. sigaramdan bir nefes daha alıp, kahkaha atarken çıkartıyorum dumanı. içeri sızan ışıkla birleştiğinde bu duman ve kahkaha da olduğunda bir an için korku filminden bir kareyi andırıyor bana. telefon çalıyor. bir parça kan damlıyor annemin en sevdiği halısına kesik bileklerimden. utanıyorum. telefon çalıyor. ellerimdeki demir kokulu sıvıyı aceleyle üzerime silip ahizeyi kaldırıyorum; -neden geç açtın? –duş alıyordum anne, kan ile… telefon kapanıyor. annem her zaman yaptığım ölüm şakalarından biri zannedip küfür gibi kapatıyor telefonu. acıyla gülümsüyorum çünkü kırıldım. annemin intihar dahil benim hiçbir işi beceremeyeceğimi düşünmesi, beni üzüyor. beni üzdü. beni şair yaptı. beni yalnız bir adam yaptı. ah, anne! cehennemine odun olacağım sanırım. ben istemedim bunu, tanrı öyle diyor gibi.

dakikalar ilerliyor… cızırtılı “don’t cry”a aldırmadan küçük bir kız çocuğu gibi ağlıyorum, oyuncak bebeğinin kolları kopartılmış bir kız çocuğu gibi. akrep, yelkovanın peşinden koştukça geride bırakacağım sevgilimi hatırlıyorum. akrep bendim. yelkovan hep firari. içimde büyük bir çukur açıldı gibi hissediyorum birden bire. birileri o kuyuya düşmüşte, yardım çığlıkları atar gibi. aynada bana yansıyan yüzüme bakıyorum; yakışıklı değil ama ortalama bir ceset. iskandinav ırkına dahil olmalıymışım, beyaz tenli olmak bana yakışıyor. babama kızıyorum ya da anneme. bir norveçli ya da danimarkalı biriyle evlenebilirlerdi. dizlerim titremeye, ağırlığımı taşımamaya başlıyor. yakıt olarak kullandığım kırmızı sıvı azalmaya başladı gibi. eğer bir arabanın benzin deposunu delerseniz, benzin oradan akmaya başlar ve depo tamamen boşaldığında arabanın motoru stop eder. bir araba gibiyim. yakıtım boşaldıkça fonksiyonlarımın zayıfladığını hissediyorum. birazdan ivmem duracak. görüş alanım azalmaya başladı. koridorun sonundaki duvarda asılı portreyi aşırı bulanık görüyorum, tabloda oturan ihtiyar, ayaklanıp sikini gösterse, utanamam. çünkü göremiyorum.

sanırım vakit yaklaşıyor. bunu kalemin her otuz saniyede bir istem dışı elimden düşmesinden yola çıkarak söylüyorum. lanet olsun, yazdığım ilk sayfa tamamen kana bulandı. olay yeri inceleme ekiplerinin ne yazdığımı okuyabilmek için kağıdı kimyasal işlemlerden geçirmesi heyecan verici olacaktır. eğer geri gelebilseydim, onların bu işlemlerle uğraşırken arkamdan ettiği küfürleri duymak isterdim. eğlenceli olacağı kesin. biriken kan, masadan taşarak halıya damlamaya başlıyor. annemin en sevdiği halısı mahvoluyor. bu kez utanmıyorum. ne de olsa gidiyorum. saatin tik takları, kanın yere çarptığı anda çıkarttığı 'şıp’ sesi, koridorda yankılanan cızırtılı “don’t cry.” bu bir insanın müzisyen olmadan yaratabileceği en kusursuz senfoni orkestrası. mozzart’ın, bach’inkilerden eksik yanı, kendinize has bir orkestra olması. seyirci yalnızca kendinizsiniz. bu daha özel kılıyor bu konçertoyu.

kapı çalıyor… birileri kapıyı öfkeyle yumrukluyor. kafamı masanın üzerine usulca koyup, geride bırakacağım sevgilimi düşünüyorum. en çok özleyeceğim şey masmavi bir çift göz olması, hayatımı yeterince iyi yaşayamadığımı gösterir gibi duruyor fakat ben bundan rahatsız değilim. gözlerimin kapanmasına engel olamıyorum. dudaklarımdan kendimin bile duyamadığı bir fısıltı, hafif bir tebessümle karışıp orkestraya karışıyor. müzik daha bir derin geliyor. daha anlamlı. koridora vuran güneş daha bir koyulaştı gibi. ben hala geride bırakacağım sevgilimi düşünüyorum. güzel günlerimiz olabilirdi eğer insanlık jileti yaratmasaydı. gözlerim biraz daha kısılıyor, biraz daha donuk bakmaya başlıyorum. haftalardır tezgahta duran bir orkinos gibi ölü bakıyorum. yüzüm iyice kireçleşiyor. biri kapıyı daha da öfkeyle yumrukluyor. sanki savaş davulları çalıyor gibi. gözlerimin önünden minik bir kan nehri geçip burnuma değiyor. biraz demir biraz alkol kokuyor. o nehirlerde avlanan korsanlar görmek güzel olurdu diye düşünüyorum. konçerto, alkol, sigara, müzik, tebessüm. mükemmel ölüyorum. tek eksik var içimde, tutamadığım bir sıcak el. en çok özleyeceğim bir çift mavi göz.

kapı daha bir şiddetle vuruluyor. ve kırıldı…
içeri birkaç adam giriyor tanımadığım ya da gözlerim fazla flu gördüğü için tanıyamadığım. üzerime doğru koşarlarken artık veda vaktinin geldiğini anlayıp hafif bir tebessüm ile gözlerimi kapatıyorum. sanki beni kovalıyorlardı da ben kapıyı yüzlerine çarptım gibi. gözlerimi kapatırken en çok bir çift mavi gözü özleyeceğim aklıma geliyor. gözlerim kapanıyor.

gerisi?
anlatılamayacak kadar karanlık…

lgbt

açık konuşmak gerekirse en son kız arkadaşım hayatıma girene kadar biraz şüpheli baktığım bir oluşumdu. lakin az önce bahsettiğim gibi kız arkadaşım aracılığı ile tanıştıkça ön yargılarımın silinmesi çok hızlı olmuştur, üzerine birde gezi parkı vasıtası ile daha da kaynaşınca eski düşünce şeklim tam anlamıyla saçmalık gelmiştir. kendisi gayet cana yakın insanlar barındıran, hatta ve hatta bu insanlara karşı ön yargılı olanlardan çok daha fazla paylaşımda bulunabildiğim kişilikleri barındırır efenim. sanırım eski sevgilimin bıraktığı tek güzel şey bu konuda beni açık fikirliliğe itmiş olmasıdır.

meni yutmak

tadının değişiceğini iddia edip bi ara eski kız arkadaşım eve ananas yığmıştı, tatlı oluyomuş o zaman öyle demişti, denemedim bilmiyorum, gerçek mi hurafe mi onu da bilmiyorum. (bkz: bu da böyle bir anımdır)

edit: imla.

baba

hayatımda bana en fazla destek olmuş kişidir muhtemelen. tamam anne candır illaki ama anne duygularını belli eder, yeri gelir ağlar yeri gelir sarılır ama baba bunu göstere göstere yapamaz. 14 yaşımdan beri batmadığım bok kalmadığı halde her zaman bana destek olmuştur çaktırmadan, gösteremeden. hiçbirşey yokmuş gibi davransada yeri gelir bazen rakı içerken akar yaşlar gözlerinden. artık yaşlanmıştır lakin inceden, ufak tefek hastalıklar başlamıştır, eve girip uzandığını görmek varya hastalıktan dolayı sözlük, işte o an insan acizliği görür. ben gençtim, vardı her derdimin bi çözümü. ama artık o yaşlıdır ve yapıcak bir şey yoktur, senin her derdine çözüm bulan o adam için hiçbirşey yapamazsın. dertlenirsin, benim verdiğim sıkıntılar yüüzünden çıktı bu hastalıklar dersin. yatarken sorarsın ''baba, iyi misin?'' diye, ''iyiyim oğlum geçer birazdan'' der. ve senin sıkıntıların yüzünden o hasta düştüğü yatağında yaptıkları boşa gitmesin diye ''iyi o zaman babam ben ben bi duşa giriyorum'' diyip uzaklaşırsın güümseyerek salondan, duşa girceğin filan yoktur, sadece ağladığını görmesin daha da acı cekmesin diye döner arkanı gidersin.

bir kadının en güzel yeri

boynuyla omuzlarının birleştiği yer. bir de tam adını bilmiyorum, resimle örnekleyecektim hepsi pek pornografik çıktı.

şu göbeğin bitip kasıklarının başladığı yer arasındaki kemiklerin boşlukları. umarım anlatabilmişimdir.

edit: ilium boşluğunun dışarıdan görünen kısmı olabilir/miş. anatominin yalancısıyım.


edit2: niye sevmediniz lan bu entry'imi?

silverface

heppi börtdey dir, eksik olmasındır.
Henüz takip ettiği biri yok.